Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
90'lı yıllara kadar kim devlet dairesinde bir sorunla veya engelle karşılaşmış olsa; iki elini yana açıp pes ederdi. Üstelik günah keçisi seçerlerdi canım ülkemizi, hem de şu sözlerle: "Burası Türkiye" Eğer o sözler, o yıllarda kulağıma değerse onlara hep benzer yanıtlar verirdim: " Siz neden çare aramayıp, emek vermeyip, çözüm için formül üretmeden, insanların ihmalkârlığını görüp de Türkiye'yi suçluyorsunuz?" Şimdiki düşüncelerim değişti. Kimin ayağı devlet dairesinde bir engele takılırsa, şikâyet mercii ararsa, çaresiz kalıp söylenirse; " Anlat derdini Marko Paşa'ya: Burası Türkiye" diyorum. Cumhuriyet öncesinde yaşanmış bir anekdotu yazmadan geçemeyeceğim: Vatandaş, ağır vergilerden çok bunalmış. Halk isyanlarda. Saray, bir sorumlu seçmiş. Ona bir de paşa üniforması diktirip giydirmişler. Bir de " Paşa" yazmışlar kapsına. Vatandaş sadece ona derdini anlatıyormuş. Tabi adam, Ermeni azınlıkların-danmış. Adı Marko imiş. Üstelik de Türkçeyi biliyor da bilmiyormuş. Konuşuyor da hep susuyormuş. Halktan şikâyeti derdi olan ona anlatması yazdırması istenirmiş. Vatandaş çözüm olacağını umarak ona gidermiş. O gelene olağan üstü bir nezaketle; "Nedir derdin anlat?" Diye sorarmış. Vatandaş da tabi sayıp döküyormuş. Tam konuşması bitince, paşa ikinci kez ; " Başka nedir derdin?" Umut fakirin ekmeği ya, derdi olan bu kez diğer dertlerini sayıp döküyormuş. Bu böyle " Nedir başka derdin?" Sorusu ile yinelenince, vatandaş şapkası elinde sarayın ilk basamağından iner doğru evine yollanırmış. Onu gören sorarmış: " Hayrola Ahmet Bey, hallettin mi sorununu?" Ahmet Bey, öfkeyle yanıtlarmış: " Ne çözümü ya. Anlat derdini Marko Paşaya!" Günümüzde benzerini yaşamıyor muyuz? Her devlet dairesi özelleşti. Kime derdimizi anlatacağımızı şaşırdık. Elektrik, su, doğalgaz, telefon ve hatta hastane katkı paylarıyla, maaşlarımız ellerimizden alınıyor. Gıda sektörüne girmeyeyim... Kanserli ürünlerin satışıyla nasıl bir gelecekle karşılaşacağımız meçhul... Çünkü sorunlar sağlığı bozacak ithal gıda satışlarıyla arttı. Şikâyet masaları artık ya 400 lü hatlar, ya da 1 ile başlayan hatlarda mekanik, dijital ses kayıtlarıdır. Dakikalarca telefonda dert anlatıp kontör tüketiyorsunuz: Marko Paşalar, " Nedir sorun?" Diye sorduğunda " Bu bir bant kaydıdır. Konuşmalarınız kayıt edilmektedir." Diye o dijital alana girdiğinizde küfür bile yutağınızda kalıyor. İsterseniz edin bakın ne yaşıyorsunuz? Soluğu adliyede alıyorsunuz. Sorunu olanlara şimdi ben diyorum: BURASI TÜRKİYE diye... Çünkü yetkililer, işin başında olanlar siyasetçilerin atadıkları Marko Paşalar...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |