Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Divan edebiyatımızın ölümsüz şairi Baki, şayet bugün yaşıyor olsaydı kendi itibarının kayırılması nı istemekten ziyade,"Kadrini seng-i musallada bilup ey Özal" demekten kendini alamazdı hiç şüphesiz... 1989 kasımında, pek çok devlet ve siyaset adamının,yönetim ve icraat faaliyetlerine şahit olmuş dedemin:"Özal'ın reis-i cumhur seçilişini gördüm ya çok şükür,artık ölsem bile ne gam gözlerim açık gitmez" sözleri yıllar sonra bugün hala kulaklarımda çınlıyor... Kaderin garip tecellisidir, bu samimi itirafından çok kısa bir süre sonra(20 Kasım 89) müsterih bir hac dönüşünün hemen akabinde, Dar-ı Bekaya rıhlet etmiş Rabbine vasıl olmuştu nur yüzlü dedem... Sahiden de, Anadolu’nun dağında taşında her karışında mührü bulunan Turgut Özal'ın Türk Milleti nazarındaki itibarı, itimadı ve sevgisi hiçbir anlatım ve ifade şekliyle vasıf olunmayacak kadar çoktur... İşbu sebepten Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu nasıl ki Gazi M. Kemal ise Mimarının da Turgut Özal olduğunu söylemek hiç de abartılı bir ifade değildir haddizatında... Millet olarak seksenli yılların başında tanımışızdır onu, ekonomiden sorumlu devlet bakanı olmaları hasebiyle...12 Eylül ihtilali akabinde o dönemin önemli siyasetçilerinin ve sivil bürokratların Zincirbozan'lara gönderilmelerinin tecrit altında tutulmalarının aksine askerler tarafından da dehası keşfedilen Turgut ÖZAL’LA ekonominin patronluğu gibi oldukça önemli ve riskli bir görev tevdi edilmiş ilaveten geniş yetkilerle donatılıp, tabiri caizse "Yetmiş sente muhtaç" bir hale getirilmiş bir Türkiye'nin ekonomisinin düzlüğe çıkarılması için gereken yegâne destek sağlanmıştır... Daha sonra Yurduna ve Milletine en iyi ve en verimli hizmeti siyasetle atılmakla gerçekleştire bileceğini düşünen Merhum Özal,bu isabetli kararında yanılmadığını Anavatan Partisi'ni kurarak,büyük bir çoğunluğun desteğiyle iktidar olarak 50 yılda bile yapılamayacak büyük işleri ve eşsiz hizmetleri sadece 8 yıla sığdırarak en güzel bir şekilde kanıtlamıştır... Sahne-i siyasette, çabuk parlayıp erken veda ve vefat eden Turgut Özal'ın icraatları da kendi yaptığı yağ gibi otobanlarda gaza basıp korumalarını bir hayli gerilerde bırakan arabası kadar hızlıydı... Evvel emirde Türkiye'nin felce uğratılmış ekonomisini ivedilikle canlandırmaya yönelik acil ve hayati tedbirler almış, özenle seçtiği seçkin kurmaylarıyla, gecesini gündüzüne katan cansiperane bir çalışma azmiyle, Türk Milletinin o güne değin yabancısı olduğu Özelleştirme, KDV, serbest piyasa vs. adlı kan ve serum örnekleriyle kısa sürede komada bulunan ekonomiyi ayağa kaldırmış ve ekonomiden umudunu kesen dost ve düşmanlara parmak ısırtmıştır... Ekonominin kısa sürede düzlüğe çıkarması operasyonunu başarıyla gerçekleştiren Başbakan Özal, bundan büyük bir şevk ve cesaret alarak, yıllar yılı kabuğuna çekilmiş bir Türkiye’nin ufkunu açmış, iş adamlarımızı alışılmadık bir taktikle sık sık uçağına almak suretiyle dış gezilerinde beraberinde götürerek onların yabancı iş temsilcileriyle kaynaşmalarına ve ticari sınaî faaliyetlerini azami seviyede geliştirmelerine önayak olmuş, ülkemizin onurunu ve itibarını dünya ülkeleri nezdinde en üst seviyeye çıkarmıştır... Türkiye'de yıllardır gelişmenin ve kalkınmanın önünü tıkayan bürokratik engelleri eşsiz bir cesaretle ve kararlılıkla bertaraf etmesini bilmiş, teşebbüsün ve düşüncenin önüne konulan barikatları da en uygun zamanlama taktikleriyle temizleyerek, halkın rahat bir nefes almasını ve sermayesi olanların, paranın dini imanı olmadığına inanan ufku açık bir başbakan ve Cumhurbaşkanı sayesinde o birikimlerini akıllıca kullanarak gelir ve yüksek kar çıtalarını kısa zamanda yükseltmelerini sağlamıştır... Siyasi ve ekonomik alanda olduğu kadar dış siyasette de gereken ağırlığını koymuş, bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türkî Cumhuriyetler için kendisinin bir Ağabey, Türkiye’nin de bir lokomotif olduğu imajı vermiş bu meyanda dost ve kardeş İslam Ülkeleriyle de dostane münasebetleri artırarak, İran gibi araya hep mesafe konulmuş bir kardeş ülke ve komşumuz la samimi ilişkiler en üst seviyelerde seyretmiştir... O dönemde ABD başkanı olan George Bush'un en müşkül anlarında ahizeyi kaldırıp Özal'a akıl danışması, Onun dünya siyasetinde ne denli bir ağırlığı ve etkinliği olduğunun en bariz bir ispatıdır... Özal'lı yıllarda esamisi okunmayan İMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardan ve hatta ABD ve AB'den yardım istemek yerine ticaretimizi geliştirmemizi düşünüyordu, o ülkelerle ve ekonomik kuruluşlarla Turgut Özal, Bunun bir yardım istemek biçimi olmadığını tam aksine canlı bir ticaretle her iki tarafın menfaatlerinin korunup gelişeceğine inanıyordu, hakikaten de düşüncelerinin isabeti ve gerekliliği yeni yeni anlaşılan Turgut Özal... Çok kısa bir süre zarfında yaptığı icraatlara ve bıraktığı eserlere bakıldığında görülecektir ki hakikaten de Türkiye'nin nice yıllardır özlemini çektiği ve bir Hızır gibi beklediği bir siyaset ve ekonomi virtüözüydü O... İlk defa kendisinin başlattığı "icraatın içinden" programlarıyla evlerimize konuk ettiğimiz büyüklerin gerçek babası, çocukların ton ton amcası Turgut Özal, her biri bariz bir hakikat olan sözlerini teyit ve tasdik ettirmek babında havada tuttuğu şahadet parmağına, elinde hiç düşürmediği o meşhur kalemini de ekleyince, hakikaten de icra olmuş icraatlarını gösteren hayli yüksek bir işaret parmağı, yapılmışları, büyük hizmetleri ve halkına olan bağlılığını işaret ediyordu" Şahit ol Ya Rab" der gibi bir lisan-ı hal edasıyla... O aşığı olduğu ülkesine ve Aziz Milletine hizmetleri esnasında maruz kaldığı, gözlerinden kalbine pek çok ciddi sağlık problemine ve ameliyatlara, yorgunluğuna hiç aldırmadan yoğun devlet ve Millet işleri sebebiyle bilgisayarının başında sabahlayan, Anadolu'da ceplerine iliştirilmiş notları tek tek inceleyerek ve gecenin ilerlemiş saatlerinde bizzat telefonun başına geçerek, Sivaslı Çiftçi Mehmet Efendiyi arayan "Ben Başbakan Turgut Özal" deyince Köylünün alay ediliyor zannına kapılıp telefonu hışımla yüzüne kapaması neticesi "Ben bu gece bu vatandaşımla konuşacağım" kararlılığıyla Valiyi ve daire amirlerini devreye koyarak köylü muhatabıyla tekrar irtibat kuran, tanıştığı bilgisayar sevdalısı bir genci gene bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı köşküne getirten ve o gençle iki samimi arkadaş gibi sabaha kadar muhabbet edip onu çeşitli hediyelerle evine bıraktıran, Anadolu’daki bütün fabrikaların ve önemli önemsiz işletmelerin çalışma kapasitelerini istihdam gereksinimlerini ve stoklarını o fabrikaların müdürlerinden ve şeflerinden daha iyi bilerek onların hayretten ağızlarını açık bıraktıran Turgut Özal, Hakikaten Yüce Allah'ın Bu Millete bahşettiği ulvi bir Hediyesi lütuf ve ihsanıydı... Bazı bayram günlerini ve bir yılbaşını Ankara da en yoksul vatandaşın evinde geçirecek kadar mütevazı,"Benim iki gömleğim var biri bayramlık biri idamlık" diye kükreyecek kadar, kararlı, vakur ve cesur "Ciddi hatalar yapmazsak şayet, 21.yüzyıl Türklerin asrı olacaktır" diyecek kadar ileri görüşlü ve kendinden emin,"Seçimden önce zam yapacak kadar enayi değilim" diyecek kadar da samimi ve açık sözlü bir liderdi Turgut Özal... Öyle ki, bir zamanlar O'nun ülkemizin hep yararına ve hayrına matuf düşüncelerine şiddetle karşı çıkan ve onu her hal-ü karda üzen inciten hizmetlerini aksatmaya çalışan statükocu ve bağnaz bir takım siyasi ve ticari hasımları yıllar sonra bugün onun ulvi düşünceleri etrafında toplanmaktan ve başka isimler altında onun uygulamalarını icra etmeye çalışmaktan başka çare bulamamışlardır! Kaldı ki O'nun birtakım ufki ve hayati düşünceleri yeni yeni anlaşılmaya çalışılmakta, özellikle ABD ve Avrupa'da Özal'ın parlak fikirleri her platformda ilgi ve itibar görmektedir... Bazı dış gözlemciler Onun gizli saklı kalmış yönlerini büyük bir hırsla özveriyle ve titizlikle araştırmaya koyulmaktadır... Umarım Millet olarak Büyük değerlerimizi ve büyüklerimizi onların kaybından sonra anlamak zaafından kurtuluruz artık... Hele de onlara sağlığında etmediğini bırakmayıp vefatlarından yıllar sonra itibarlarını iade etmek garabetinden!...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |