Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Bizler doğduğumuz yerlere neden özlem duyarız. Ya da bizim doğduğumuz yerler bizleri neden çeker? Geçmişe çekiliyor muyuz? Yoksa çekimle olan bir duyuşun veya bir bilginin kutuplaştırma hareketine göre bir yönelimle miyiz? Evrensel olan kuantum durumlar, atom gibi sentezlerle oluşan moleküler sentezler gibi ortaklaşmanın ilk canlı özleri gibi bir zamanlarla içinde çıkıp geldiğimiz her bir süreçlerin anı iz imgeleri bizlerde dölüt geçişleri gibi bir geri bağlanım tekrarı ile kendisini çağırma, öz yineli süreçtir. Sosyal mana anlamasıyla söylersem bunlar ritüeldirler. Geri bağlanım kutsamasını tavaf etmenin ritüelidir. İşte böylesi bir geri çağırma içinde kişi doğduğu an beyin sinaps bağlantılarının pek çoğu oluşmayı tamamlamamış olarak doğar. Doğumdan sonraki ilk iki ay içinde büyük bir kısmın sinaps bağları hızla oluşur. Çocuğun doğduğu ortamın renk, koku, tat, ses, şekilsek biçimleri, ısı, ışık gibi bebeğin doğum ortamı ve doğum alanı içinde var bulunanlarla yaşadıkları, gördükleri bebeğin hayat boyu kalıcı “öğrenme kalıpları” olan “kategorik kalıplarını çağrışmaya karşılık” sinaps bağlarını oluşurlar. Doğum yeri dediğimiz memleketinden ayrılan böylesi etkileşim belirlenmeli kişiler yeni durum içinde kısmen farklı kültürün ve çevrenin öğrenme öğretme kategorik kalıpları ile karşılaşacağından kişiler çok kez anlama anlatma engellerini de yaşarlar. Bu nedenle nörolojik sinaps kalıplarını algılamakla oluşan, dıştaki fiziki ortam temel düzlem, her zaman kişinin eksikliği olarak karşısına bu nedenle çıkar. En temel düzlemle moleküler oluşmalar da bir ister dölüt aşamasıyla olsun ister dış çevre içinde olsunlar her durumla bir kendi kendisini çağırmadırlar. Bu bağlamla enzimler ya da proteinler gibi en temel işlevler, diğer bir aynı tip işlevlerle birlikte hücre, organ doku gibi organize oluşu en basitten en karmaşığa doğru bir gerçekleşmedir. İnşanın kendisini çağırma esnasındaki çağırma kendi çevresel izlerinin etkilenmesi ve algı izleri ile birlikte kendi kendisini geri çağırma olacaktır. Bu durum anne karnında oluşan dölütün dahi rahmin izin verdiği oranda sizden ve çevreden etkilenen sinaps bağlarını oluştuğuna bir kanıttır. Çocuk 25 yaşına kadar yavaş ta olsa kendi nörolojik oluşumları içindedir. Doğulan çevre 25 yaşına kadar hala nörolojik inşalarla birlikte çevresel faktörlü etkilenmeler katkılı kategorik kalıpların oluşumuyla girişmedirler. 25 yaşına kadarki inşa oluş içinde doğum alanındaysanız bu alandaki hazır oluş durumunu oluşan öğrenme ve öğretme etkili kategorice edici kalıp aksonlarla okuduklarımız, deneyimlerimiz, beynin bağ ilişkilerini değiştirmeye devam ederler. Bu değişimlerle öğrenmeye giden süreçlerin öğrenmesini çevirme dönüştürür. Dönüşmeler içinde anlam bağ ilişkisini kurulur. Anlama ve anlatımın kategorice kalıpları oluşur. Kişi bu alt yapılarıyla olmakla birlikte yine ikinci bir dinamik kalıcı durumladırlar. Ailemiz, arkadaşlarımız, aldığımız eğitim, gördüklerimiz, tattıklarımız ve hissettiklerimizle kısacası; yaşadıklarımız her beyni mikroskobik düzen olarak farklılaştırırlar. İşte bizi biz yapan özne ruh ta budur. Unutulanlar çoğunlukla kategorik öğrenme kalıplarının geri çağrılma kullanılması olmayanlardır. Evrensel inşa kuralı olmakla kendi kendisini çağırıcı replikasyonlar, inşayı sürecin ileri doğru oluşan mikro ve makro düzlem boyutunu iç içe, üst üste bir arada yan yana ve birbirine dönüşen boyutlarıyla girişmeler açılımıdırlar. Aksi halde oluş yeni durumlarıyla beliremezdiler. Atom ve moleküler yapının enerji düzenli işlevle oluşları, toplumun oluşumuyla benzerdir. Toplumsa enerji düzenli işlev içindeki inşayı olmalar atom ve moleküler enerji düzenli işlevi oluştan zaman ve zemin düzlemi bakımından öncedir. Toplumun atom ve moleküler yapısı inorganik olmayan plastiklikle tümden biyolojiktir. Toplumun kendisini çağıran yapısı, atom ve atomun moleküler düzleminden sonra bunlarla birlikte olmakla birlikte toplumun enerji düzenli işlevini ortaya koyanlar tümden biyolojin kategorice ediciler iledir. Toplumun moleküler yapısını oluşan her türden sektör işlevler, yetenek, kapasite ve öznel durumları içindeki kişi davranışları farklı özellikler olan atomlar mesabesidir. Toplumun atom yapısı ki kişilerin kendisidir. Toplumun moleküler yapısı ki kişiler ilişkili sektörlerle bunların tedarik ve kullanıcısı vesile nedenle tamamlayıcı unsurları araç gereç ve teknolojilerdir. Toplumun asıl öznesi kişidir. Kişi biyolojik bencil düzenle korunan bencil öznedir. Bencil özne, kendisini bilen bendir. Kişi dıştan kontrollü enerji girdisi yapma ile dışa düzensizliği ihraç eden biyoloji ile özneli olandı. Kişi bu bilinçle toplumu pekişen kolektif bilinci içindeki aktif bağlanma ve çözünme süreçlerinden oluşma bir üreten ilişkiler sağlaması olan kişilerdiler. Toplumun öznesi olan kişi; biyolojinin ve inorganikle olan atom ve moleküler işlevli yapının öznesinden çok çok farklı bir toplumsal ruh ve toplumsal bilinçle üreten ilişkiler yetenekli toplumsallığın geri çağrışma düzlemiydi. Bu son geri çağırma inorganik, organik, biyolojik, öznel düzlemin yanı sıra toplumsal düzlemle olası oluyordu. İnorganik, organik, biyolojik öznel oluş kişinin kendi içindeki kendisini geri çağırmaydı. Üreten ilişkiler, özgecilik, toplumsal ruhlu toplumsal bilinç kişinin dışında kişilerle girişen bir kendi kedisini çağırmayı kategorice etme üzerindeki inşanın bilinciydi. Toplum kişinin kategorice edici öğrenme öğretme kalıp bilincini oluşuyordu. Bu toplumsal ruhtu. Bu toplumsal bilinçti. Bu toplumsal çekilimdi. Bu toplumsal geri bağlanımdı vs. Üretimi, üreten kolektif bilinci toplumun kategorize eden dış etkisi olmadan anlamanız bilmeniz olası değildir. Kişinin kendi içleminde olup bitenler olan atomik düzlem, moleküler düzlem, biyolojik düzlem ve öznel düzlemler entegrasyonu o kişinin kendi içinde kendisini çağırıcı olan bir organizasyonla inşadır. Kişi ve inşacısı olduğu toplum atom ve moleküllerdendir. Ama toplum kuantum düzlemden sonraki ikincil düzlemle olan atom ve molekülden, biyolojiden çok farklıdır. Toplum içindeki kişi atom hükmü ile iş kolları moleküler değerle, toplum bilinci de toplumun öznesi olmakla statü olmasını toplum geri çağrma işinin element eri olan kişi; bu toplumsal lığını bu bağıntılı aktarımlar üzerinde çağırmaya bir mesabedir (yargısında-değerinde-derecesinde- statüsündedir). Yani toplum atomik moleküllerle ve biyolojiyle olan çağrışıcıların üzerine ve onlardan sonra olmakla benzer yasalarla oluşurlar. Ama toplumla atom, kişiyi oluşturmadan aynı şey ve aynı düzlemle bağıntı ilişki değildir. İşte beyindeki olup biten de buydu. Beyin kişi yalıtımlı bencil yasanın kendi kendini çağıran süreçlerin toplacıydı. Bir sürecin başka düzlemle işlev tekrarlanması hem o şeydi hem de artık o şey olmamakla başka şeydi. Örneğin toplumsal bilinç toplacı; oluşma yasasıyla beyinle benzer işlev şeydi. Ama kişi bilinci olmamakla, kişi bilincinden fazla ruh ve sinerji olmakla; kategorice eden kalıbıyla aynı şey değildi. Alt beyin kişinin metabolizma boyutu olan bir nörolojiydi. Orta beyin kişinin denge ve davranışlarını paket program haline getirmenin içgüdüleri oluşan depo enerji biçimiydi. Korteksi oluşan beyin sosyo toplumsa yapının hele de üreten beynin anlama anlatma hüküm verme kıyaslama ahlaki tutum olma gibi ruhsal kategorize edişlerdeki belirimlerle su yüzüne çıkması; kendisini çağıran süreç üzerine modülasyonlarla yeni ve bambaşka bir şeydi. Tekilliğin sosyo toplumu olmayacağı için korteksi de hali ile yoktu. Tekilliğin kendi üzerine kendi etkisi olmakla, kendisinin kendisine tema olması nedeniyle bir dış çevresi olmayacağından iç güdüsü de yoktu. Tekilliğin bir tema olmaktan öte fiziksel kimyasal dönüşümlere neden olacak durumu da olmamakla alt beyin süreçleri de yoktu. Kendisinin kendisine olan süreciydi. Tekilliğin ya neyi vardı? Patlamayla tematiği oluşan şoku vardı. Temadan olanı şokla dalga ve parçacık olan enerjiyi kuantum öncesi durumlara aktarması vardı. Tematik ilik patlamadan sonra temaya ilişkilendirilendi. Kuramsal olarak şimdilik tekilliğin tema ve tema ilişkisi yoktur. Patlayan tekillik ikili parçanın birçok özellikleri olan durumu içinde patlamadan sonraki görünümleriyle tekilliğe ilişkilenen bir anlama ve anlatımdır. Gerinin öyle olmasıyla değil, geriye götürülen ilişkiyle patlamadan sonraki belirimleriyle tekilliğe tema diyoruz. Dalga tanecik olan ikili belirimlerle çok yüzlü olan enerjiye de temadan olan işlev parça anlamına tematik oluş diyoruz. Yani bilemediğimiz tekilliği içinde olduğumuz evrenin mantık çıkarımlarına göre sanal söylüyoruz. Tekilliğin kendisiyle tema olan; tekilliğin kendisi olmamakla tekilliğe ait parça unsurların birbirine eklenme çıkarılması içinde tekillikten imajı olan dalga enerji temaya ilişkilendirilir. Temaya ait parça işlev olmakla ya da her biri tekilliğin imajında olmakla işlevli parçalanmanın fizik biçimli kuantum olana da tanecik diyoruz. Kuantum durumlar imaj ve işlevle birçok özellikle aynı anda üst üste varoluşlarla olamdır. İşlevsel kuantum, parça olan fiziğiyle birlikte etkiydi. İmaj fiziği olmadan öze dek olan etkiydi. Bu alemde türlü biçimlerle fizik özsüz, öz de fizik siz var olamıyordu. Parça görece işlev durum yansımalı olan enerji parçalı kuantuma durumun biçimi olmakla, fiziğiydi. Parça tema olanın kendisi değil temaya aitle, temada alt bileşenleydi Dalga temaya aitlerin toplam bileşkesi ile parçalarda dalga olarak bulunan ikili enerji türünden parçanın özünü oluşan derişimle, aynı kuantumla olan enerjiden niceli durumsalından ötürü görece yansımaydılar. Evrenin bu doğum anı müthiş bir tema ve temadan olan eksiliği, kuantum durumlu parçalarla her bir kuantlara aktarmanın hüneriydi. Bu aktarım, her bir oluşum içindeki beyni ortaya koyacak olan mikro kuantum süreçlerle makro süreçlere kesikli (filtreli) ve sürekli olan bir aktarımdı. Bir kuantum durumla, bir atomun durumunda; bir moleküler durumla, bir biyoloji durumunda olan hatırlama da dediğimiz zekâ; beyinsel zekanın kendisini çağırma süreçleri olmasıyla aynıydı. Ama beyinsel zekanın bir de kendi içinde kendisini kapalı devre geri çağırma süreci vardır ki işte bu kortekstir. Korteks kuantumda, atomda, polimer işlevlerde yoktu. Korteks hareketi dışta da olan zekâ ile aynı değildi. Bu zekâ mantıksaldı. Ve bu zekâ mantıklıydı. Oysa doğadaki zeka bir mantıklaydı (yasaylaydı) ama mantıklı değildi. Bu mantık doğayı da mantıklı yapmaya uğraşıyordu. Bütün ilerlemelerimiz kadar bütün tökezlemeler yapmamız da doğayı mantıklı yapmanın sınırlaması içinde oluyordu. Tüm kuantum durumlar bu mantıktan ötürü vardı. Sonrası akıl almazlığın mantık ve akıl olmasıydı. Mantık ta her durum ve her oluşmayla sürece kendisini çağırtan süreçlerle bire bir olmayan, türlü şekilde bağıntıyla yansımalardı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |