..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




4 Aralık 2018
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 18  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Eve geldim, odamdayım, sessizliğime kavuştum, sandalyemi camın kenarına çekip, pencereyi açtım. Bu dinginliğin sonsuza kadar sürmesini istiyorum, mümkün mü? Işıkları yakmadım. Karanlığın içinden dışarıyı gözleyecektim.


:ABIE:
     Gecenin geç bir saatine kadar sokakları, caddeleri dolaştım. Aslında bu bir dolaşma değildi. Caddelerde, sokaklarda sürtmeydi. Karanlığın şehrin üzerine çöküşü beni heyecanlandırdı. Karanlığı yok etmeye çalışan sokak lambaları, evlerin camlarından sızan ışıklar ve araba farları da vardı; ama onların varlığı karanlığın umrunda değildi. Gecenin tek yenilmezi belliydi: Karanlık.
     Eve geldim, odamdayım, sessizliğime kavuştum, sandalyemi camın kenarına çekip, pencereyi açtım. Bu dinginliğin sonsuza kadar sürmesini istiyorum, mümkün mü? Işıkları yakmadım. Karanlığın içinden dışarıyı gözleyecektim. Etraf giderek ıssızlaştı, kala kala bir kedi iki de köpek kaldı. Birazdan onlar da giderdi. Rüzgar hafiften esiyor, ağaç yapraklarını hışırdatıyordu. Başımı biraz yukarı kaldırınca hilal şeklinde ayı gördüm. Elime bir kement alıp aya atmak isterdim, sonra da oraya çıkmak... Becerebilir miydim? Aya gidebilseydim, orada ne yapardım? Her tarafını gezerdim, oradan dünyayı, şu sefil gezegeni seyrederdim. Onun perişanlığına, zavallılığına üzülmez, aksine sevinirdim; hatta daha beter olmasını bile dileyebilirdim. Tekrar dünyaya dönmek mi? Hayır; bu sadece gidişi olan bir yolculuk olurdu.
     Birden aklıma Aynadaki bunak geldi. Tabii böylece az önceki dinginlik yerini öfkeye bıraktı. Bana “çapulcu manyak” dediğini hatırladıkça elim ayağım titriyor sinirden. Ben çapulcu yani yağmacıyım öyle mi? Yağmayı kim yapar? Eşkiya. Benim eşkiyaya benzeyen bir tarafım var mı? Kimin neyini ve ne zaman yağmaladım? Yalnız çapulcu değil, aynı zamanda manyakmışım. Çılgın, dengesiz, deli, acayip yani şaşırtıcı davranışlarım mı var benim? Aynadaki bunaktan intikam alacağım. Söylediklerini ona yalatacağım, benden binlerce kere özür dileteceğim.
     Bu düşünceler kafamın içinde dönüp duruyor, beynimi tırmalayan düşünceler... Hem manen hem de maddeten acıtan düşünceler. Bunları unutmak için çaba harcıyorum; unutamıyorum. Bir aklım diyor ki “Al çekici, param parça et şu aynayı!”, ama öteki aklım da bu davranışın pek bir işe yaramayacağını, intikam almak için yeterli olmayacağını söylüyor. Sabaha kadar bu düşünceyle uğraştım; hep aynı konu kafamın içinde döndü durdu.
     Ortalık ağardı, onu güneşin ilk ışıkları izledi. İyisi mi, şimdi dışarı çıkıp başka şeylerle uğraşayım ve bu acıtan düşünceleri unutmaya çalışayım.
     Dışardayım. Hem yürüyorum hem de gökyüzünü seyrediyorum. Hayatımda ilk defa bu kadar büyük tek bir bulut gördüm, ona bakıyorum. Gökyüzünün yarısından fazlasını kaplamış, bembeyaz bir bulut. Her tarafı aynı renk ve tonda. Bu bulut çok büyük olduğu halde oldukça hızlı hareket ediyor. Büyülenmiş gibiyim, gelen geçenler bana çarpıyor, içlerinde söylenenler de var. Belki de onlar bana değil de ben onlara tosluyorum!
     Bulut gitti, mavi gökyüzü ve güneş ortaya çıktı. İleride yirmi-otuz kadar kişi toplu halde konuşuyorlar. Onlara doğru yaklaşıyorum. Ne konuştuklarını merak ettim, dinleyeceğim. Dinleyemiyorum, çünkü beni gördüler ve konuşmayı kestiler; hepsi tek sıra oldu. En öndeki tokalaşmak için sağ elini uzattı, beni birine benzetmiş ve o nedenle “hoş geldin” demek istiyorlar galiba. Kırmamak için ben de elimi uzatıp tokalaşıyorum. Ama o da ne? Adamın eli koluyla beraber benim elimde kaldı. Korkudan bu kollu eli yere attım, onun arkasındaki elini uzattı, ben de... Onun kollu eli de bende kaldı, tabii hemen attım. Diğerleri de aynı davranışta bulundular. Yer kopmuş kollu elle doldu. Son el de yere düşünce adamların hepsi kayboldu. Benim aklıma buradan gitmek geldi, düşündüğümü yaptım. Biraz gidince arkama dönüp baktığımda kopan kollu ellerin hepsinin bir ayçiçek tarlasındakine benzer görüntü verdiklerini gördüm. Hani rüzgârda ayçiçekler kafalarını sallarlar ya; işte öyle. Hepsi birden bana “güle güle” mi demek istiyorlar? Bir ara sokağa sapıp arkama baktım, peşimden gelen yoktu.
     Yürüdüm, yürüdüm... Yüksek duvarlar çıktı karşıma, burası futbol sahasıydı. Kapısı açık, içine girdim, tribünler boş ama sahanın içi insan doluydu. Kalabalığa yaklaştım, hepsi başını havaya kaldırmış, bir şeye bakıyordu. O kadar kalabalıktan nefes alışlarının dışında hiç ses çıkmıyordu. Kalabalığı aralayıp ileriye doğru gittim ve ben de onlar gibi yaptım, başımı yukarı kaldırdım. Neye baktıklarını o zaman anladım. Beş insan havada asılı duruyordu. Bu bir sihirbazlık numarası olabilir miydi? Olamazdı, çünkü dördü erkek biri kadın olan bu beş kişi idam edilmişlerdi. Boyunlarında ilmekli urgan vardı. Tuhaf olan taraf, urganların uzunluğu iki metre civarında ama ucları herhangi bir yere bağlı değildi. Boşlukta idam edilmiş beş kişi... Hani yer çekimi vardı? Demek ki yokmuş, yalanmış. Yerçekimi olsaydı bu insanların cesetlerinin yere düşmesi gerekirdi. Fizikçiler, öyleyse siz de yalan söyleyip asırlardır kandımışsınız insanları!
     Daha yakından incelemek için birkaç kişiyi kabaca iteledim. Hiç biri bu davranışıma tepki vermedi. Başka zaman olsa en azından bir küfür işitirdim. Ölülerin ayakları yerden iki-üç metre kadar yüksekteydi. Ortadaki ceset bir bayana aitti ve göğsünde bir yafta asılıydı. Yaftadaki yazıyı okudum: Yargılandılar, suçlu bulundular ve idamlarına karar verildi. Suçlarının ne olduğu daha sonra açıklanacaktır. İmza ve mühür. Günümüzdeki modaya uygun bir infaz olmuş. Pratik. Önce cezasını ver, sonra suçunu açıkla...

      ● ● ●
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.