"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Öykü 23.03. 2019 Güvercinlik- Gazimağusa KKTC Büyük bir dut ağacı idi. Yıllar önce çocukluk arkadaşım, evinin yanına ekmişti. Şimdi kocaman bir ağaç olmuştu. Yaprakları çok olduğundan koyu bir gölgesi oluyordu. Her yaz geldiğinde gölgesine birkaç sandalye atar otururduk. Arkadaşım çay demler ve bizlere ikram ederdi. İkindi üzeri esen yaz rüzgârı da ayrı bir güzellik verirdi buraya. Bir türlü kalkmak istemezdik. Sohbetimiz saatlerce sürerdi… O kadar güzel sohbetler yapardık ki, arkadaşım bu dutun altına bir masa yaptırdı. 4 tane koltuk biçiminde kanepe koydu. Ortaya da bir sehpa attı. Keyfimize keyif katıyorduk… Dut ağacının altını herkes seviyordu. Hal böyle olunca geleni gideni de her geçen gün artıyordu. Yaşlı olsun, genç olsun, kadın-erkek olsun, her kesimden köylüler gelip burada dinleniyordu. Kimileri çekirdek alıp getiriyor, çitleyerek sohbet ediyor; kimileri de evde demledikleri çayı kapıp geriyordu. Geçenlerde köye gittim. Arkadaşımı ziyaret ettim. Tabii meşhur ağacımızın altında oturup sohbet etmek istedim. Ama ne göreyim, dut ağacımız adeta yerinde yoktu. Neredeyse tamamen kesilip budanmıştı. Arkadaşa “Bu ne hal? Ne oldu bu ağaca?” dedim. Arkadaşım güldü: “Hiç sorma! Bir bilsen ağacın başına neler geldi.” dedi. Merak etmiştim: “Neler geldi? Anlat” dedim. Başladı anlatmaya: “Geçenlerde dört kişi oturduk dut ağacının altına. Keyifle çayımızı yudumluyoruz. Nereden açıldıysa, konu, aşılardan açıldı. “Ne aşısı?” dedim. “Ne aşısı olacak, ağaç aşısı” diye cevap verdi. Anlatmaya devam etti: Biri dedi ki “ Ağacın aşılanması, meyve verimini arttırması için çok önemlidir ve mutlaka aşılanmalıdır. Öyle ki aynı ağacın uç dallarından alınan çelikle bile ağaç aşılansa verimini arttırır.” Bir diğeri atıldı: “Sen ne diyorsun ya? Ağaç çelikle aşılanır mı?” dedi. Adam. “Tabii aşılanır.” dedi. Devam etti: “Genelde aynı tür ağaçlar arasında aşılanma yapılır. Ama farklı türler arasında da bazı ağaçlara aşı yapılabilir.” dedi. Öbürü: “Attın şimdi” dedi. “Benim bildiğim farklı türlerden yapılan aşılar tutmaz” dedi. Adam ısrarla: “Tutar gardaş” dedi. “ Hem de oldukça başarılı sonuçlar elde edilir” dedi. “Ya git işine! Olur mu öyle şey? Aynı türden olmayan ağaçlarda aşı tutmaz” dedi. Adam hala ısrarla: “Tutaaar” dedi. “Dikkat edilmesi gereken ağaçların meyve yapılarıdır. Yani meyvelerinin çekirdek yapıları, sayıları, şekilleri. Aynı veya benzer olan ağaçlarda aynı tür olmasa bile aşılanabilir ve meyve alınabilir. Mesela Ahlata, Armut, muşmula , ayva, Meşeye Armut, Söğüt’e Şeftali , Ayvaya Muşmulla, Dut’a Üzüm aşılayabilirsin.” “Ya git işine. Öyle şey olur mu?” “Valla olur. Hem de çok sulu olur.” “ İlk defa duyuyorum bunları. Duta üzüm aşılanır mı?” deyince ısrarla “Aşılanır” dedi. “Peki, daha önce hiç böyle bir şey denedin mi?” “Denedim gardaş. Ben bilimsel konuşuyorum. Ezbere konuşmuyorum” dedi. “Yani şimdi sen, şu dut ağacına, asma üzümü aşılayacaksın ve o da tutacak öyle mi?” “Aynen öyle” “Olmaz öyle şey!” “Var mısın iddiasına?” “Varım gardaş. Nesine?” “Nesine diyorsan. Her şeye varım.” “Ben de iddia ediyorum ki bu aşı tutmaz. Aynı türden, aynı cinsten olmayan varlıklar aşı tutmaz. Bu, katırın doğumu gibi bir şey olur.” “Bak gardaş. İlk duyduğumda ben de senin gibi düşünmüştüm. Asla bu aşı tutmaz demiştim. Ama deneyip görünce öyle olmadığını anladım. Dut ağacına üzüm olur mu demiştim. Rahmetli Bekir Ağa “Olur olur, bal gibi olur” demişti. Dedi ki: “ Bir düşün bakalım. Bir dut meyvesini alıp incele. Nasıl? Aynı üzüm salkımı gibi değil mi? Adeta onun küçültülmüşü. Bir dalın etrafında- küçük küçük üzüm taneleri gibi -dizilmiş birçok parçadan oluşmaz mı? Yapıları aynı olan veya çekirdekleri birbirine benzeyen meyveler, aşılanabilir. O zaman bu niye olmasın?” “Ya git işine! Sen aşıların çeşitlerini bile bilmezsin.” “Kim demiş bilmem diye. Aşılar, kalem aşısı veya göz aşısı olarak ikiye ayrılır. Bunlar da kendi aralarında uygulama şekillerine göre dallara ayrılırlar. Sürgün göz aşısı, Durgun göz aşısı, Yama göz aşısı… Yarma aşı, Kakma aşı, Dilcikli aşı, Çoban aşısı gibi. Bir de aşı yapılacak ağacın dallarının arasına çelik olarak kullanılacak asmanın sıkıştırılması yöntemi ve burgu ile delinerek bu deliğe konan çelik yöntemleri ile aşılama yapıldığını biliyorum. Sen beni cahil biri zannediyorsun galiba.” “Yok, estağfurullah da yani aklıma bir türlü yatmadı bu aşı işi” “Yatsın yatsın. İnanmazsan deneyelim. Aha şu dut ağacını budayım üzüme aşılayayım. Tutmazsa ben sana bir koyun vereyim, tutarsa da sen bana bir koyun ver. Aha buradakilerin hepsi de şahit olsun” dedi. “Tamam gardaş. Ben varım. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” dedi. Ve o anda başladılar dut ağacını kesip budamaya. Ağacı öyle bir budadılar ki gördüğün o görkemli ağaç, sanki kökten kesilmiş gibi bir hal aldı. Sonra gidip aşı yapmak için evden asma dalı kesip getirdiler. Ve asmayı dut ağacına aşıladılar.” Bu olay, kısa zamanda tüm köye yayıldı. Köyde, bu olayı duymayan kalmadı. Köy, şimdi ikiye ayrıldı. Yarısı “Aşı tutar” diyor, diğer yarısı “Tutmaz” diyor. Valla biz de merak içinde kaldık. Herkes gibi aşının tutup tutmayacağını merakla bekliyoruz. Köylüler, her gün gelip aşıya bakıyorlar. Tabii buraya her iki düşünceye sahip olanlardan geldikleri için dakikalarca ateşli tartışmalar yapıp gidiyorlar. Öyle tartışıyorlar ki sanki harp çıkacak. Neredeyse kavga edip gidiyorlar.” Kimileri “Tutar” diyor kimileri “Tutmaz” diyor. Kimileri “Marijinal olacak” diyor. Kimileri “Ustasına sordum, tutmaz” diyor. Kimileri “ Biz, daha önce denedik, tuttu” diyor. Kimileri “Oldu olacak karpuz aşılayın. Hem ürünü de daha fazla olurdu” diyor. “Dallarda koca koca karpuz toplarsınız.” diyor. Nasreddin Hoca’nın göle yoğurt mayası çalması gibi “Ya tutarsa” diyenler var. Hatta “Tutarsa bu ağacına adını ne koyacaksınız?” diye soran oldu. Velhasıl bu yüzden köy, ikiye ayrılmış durumda. Tantana bol… Ben, bunları duyunca gülmeye başlıyorum. Bizim ağaç, şimdilik elden gitmişse de köy için yeni bir heyecan ortaya çıkmış. Köyde heyecanlı bir bekleyiş başlamış. Doğrusu ben de merak etmeye başladım. Bu aşı gerçekten tutar mı diye? Öyle ki, ben de her gün gidip dut ağacına bakmaya başladım. Bundan sonra dut ağacından üzüm toplayı yiyecektik… Hadi hayırlısı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |