"Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler." -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Çok masal dinledim Küçüktüm Yedi cüceler ile ormanda gezdim. Biraz büyüdüm Masallar da büyüdü “Oku da adam ol, baban gibi”. Masal tamam, adam oldum da, o da belki “Neden?” sorusu takıldı aklıma, Masallar büyümeseydi benimle keşke Yalan kalsalardı Yalanlara masal dendiğini görmeseydim de Masal dinlemenin tadı masal gibi kalsaydı dilimde 2. Delikanlı Be hey insanoğlu Kendine dokundurmadan Başkasına nasıl dokunursun, Hele hele Başkasına dokunulmasından Kendine pay nasıl çıkarırsın, Amacın ne ola ki Sana dokunulmasın mı istersin Adam ol adam Aptal sanma başkalarını, Önce kendine dokun Sonra da de ki: “Hadi şimdi herkes kendine dokunsun” Ben de o zaman diyeyim sana “Delikanlı” Yoksa “Çakma delikanlı” 3. Çekilmezim Çekilmez haldeyim “Son defalar” takıldı aklıma, kemiriyor “İlk defalar” ın tılsımı nereme kaçtı ki, Dedim ya çekilmezim Sabırlar olsun çekenlerime Kendimi dövesim geliyor, bazı bazı Vazgeçiyorum, Düşünmezliğimde değilim ki Bazen boşveresim geliyor da Boşu nereme vereceğimi bilemiyorum Hani, yaramazlık yapamasın Yaşlandım galiba ben Ama Yaşım kadar, Yaşlanmadı dünyam Hadi çık işin içinden Dedim ya, Çekilmezliğimdeyim zamanımın 4. Anam Nenem, anam, hemşirem, karım, kızım Kadının adı yok derler ya, Bok yemişler Hepsi canımın adları Sizsiniz, Varlığımın nedeni Yaşamımın sebebi Vatanımın direği Sizi dövdük Size sövdük Sizi kara bezler ile Tanrı’dan sakladık Size cennet sunuldu Biz kıskandık İki büyük kasımız var diye Dünyada cehennemi yaşattık Senin karnına sıpa koyup eşşekliği yakıştırdık Senin sırtına sopayı hak görüp, erkek olduk Seni çifte koşup, öküzlüğümüzü okşadık Oysa sen Odun taşıdın sırtında, üşümesin oğlum dedin Uyumadın gecelerce, hastayken meleğim oldun Askere yolladın beni, yaşamadın ben dönene dek Şehit oldum, benimle öldün, yine de yalnız bırakmadın Mermiyi sardın ruhuna, ıslanmasın istedin Yavrun ölürken, başka yavrular ölmesin diye Sen anam, Benim için yaşayan Meleğim, cennetim Senin yüzüne nasıl bakayım, Yine de başımı okşuyorsun Sana cennet olmaz ise dünya Ben nice gebereyim 5. Demokrasi Hatıralarımı karıştırdım dün gece Yağmur var çisil çisil, içim bir ferah, uzandım geçmişe Mahallemiz vardı küçükken, sevimli, şen, şakrak Misket oynamaya bayılırdık, mahallenin yaramaz veletleriydik Ama çok severdik birbirimizi, kıyamazdık ütülene misket oyununda Bir amcamız vardı, adı Demokrasi Her gün oyun başlamadan önce, misketleri dağıtacak olanımızı seçtirirdi bize Ütmeyi sevmezdik, her gün misketleri toplardık kırmızı-beyaz torbamıza Ertesi günü, seçilen içimizden biri tekrar dağıtırdı misketleri Ve oyun hep yeniden başlardı, üzülmeden, ağlamadan Gürültü de ederdik hani, ama herkes izlemeye gelirdi bizi Bir curcuna, bir heyecan ver yansın Bir gün Demokrasi amcamız hastalandı, evinden çıkamadı Öyle üzüldük ki, sandık ki oyunlarımız artık bitti Muhtar amca vardı, adını hatırlamıyorum, istemiyorum da Dedi ki bize, bundan sonra artık bu arkadaşınız misketleri hep dağıtıp-toplayacak Ve hep bizim evin önünde oynayacaksınız ve gürültü de etmeyeceksiniz Aldı bizi bir şaşkınlık, ne yaptık ki biz Demokrasi amcamı gördüm hasta hali gözü yaşlı Oynayamaz olmuştuk artık Ne neşe kalmıştı mahallede ne de gürültü Sessiz, ölü gibi sokaklar Arkadaşımı gördüm sonra Elinde misketler sokakta, dağıtacak kimse yok, oyun da yok Yanından geçtim usulca Mırıldandı bana “Aslında Demokrasi amcamı ben de özledim” Hadi Demokrasi amca çık evinden artık 6. Asistanıma Selam sana küçüğüm, Yeni geldin biliyorum ürkeksin. Sana çömez denecek, bozulma olur mu Bu sempatik bir payedir Küçüğe sevginin ifadesidir Valla yalan değil Bazen kızacaklar sana, hani fırça derler ya o Bazen haksız yere deyip kahrolacaksın Fazla kafana takma olur mu, Çünkü hayatta seni anlamayan Senin de anlamadığın çok insan olacak Biliyorum nöbette çok yoruldun Benim de ayaklarım sızlardı, maymun gibi olurdum Ter kokar, saçım yağlanır Yediğim tostlar götümden çıkmamak için inat ederdi Çalış küçüğüm, çalış ki öğrenesin Kimbilir kimlerin hayatı senin kurtarmanı bekliyor Öğren ki kendine saygın artsın Kendine güven ki ATATÜRK’e layık ol Ben senin abinim küçüğüm Dövsem de, sevsem de Bil ki sen benim gönlümün çiçeğisin, Kurutmam seni 7. Kalın sağlıcakla Çocukluğumda sokak diye bir şey vardı Hani o parmaklarım kanayana kadar misket oynadığım Hani okuldan gelipte arkadaşlarımla Kaldırıma koyup çantalarımızı, oyuna daldığımız Yaa, çok özledim onu Geçen gün sarhoş kafayla tünerken kaldırımda Gözlerim takılıverdi iki taşın arasına sıkışmış kalmış bir miskete Ruhum daraldı sanki, Aldım onu taşların arasından Evirdim çevirdim elimde Sonra sıktım var gücümle Unutamadım senin sıcaklığını, dostluğunu dercesine. İçimde bir hüzün O kıllı kocaman ellerim Küçüldü, küçüldü içimde Taa ki, ben misketle oyuna başlayana dek Küçük Uğur olupta Sonra ayakkabılarıma ilişti gözüm Hiç boyamam ya, küçükken de öyleydim Çamurlu gezerdim hep. Hatırlarımda, annem “bıktım senin ayakkabı eskitmenden derdi” Babacığım da üç kuruş maaş alırdı zaten Şimdi baktım da beş yıldır ayakkabı almıyorum, eskimiyor ki Yürüdüğümmü var yollarda, çocukluğumdaki gibi zıpır zıpır Ya, hatırlamıyorum şu “kafe” lafını ilk ne zaman kullandım Yoktu ki, nereden çıktı bu laf Ne güzeldi oysa kızları sıkıştırmak, öpmek Hava kararınca azıcık, okulun arkasındaki çalılıkta, Ah ah, nerede o korku heyecan şimdi,” aman babam duyar” Perşembeler yok mu o perşembeler Düğün bayram olurdu içimde çarşamba akşamları Sabah olacak, annem kalk oğlum diyecek Sonra ver elini Perşembe pazarı. Neler neler var orada; gönlümün incileri Bir cennet sanki, bir sürü insan, bir sürü ses “Gel vatandaş gel incirin iyisi burda” “Hadi olum şundan bi kilo gatıve gari” “Aman oğlum çok pahalı dedin” Üşüdüm sonra, kaldırdım başımı baktım, Yanımdan bir sürü insan geçiyor da “Bana ne” diyor içimdeki küçük; Ne birisi Ayşa teyzem Penceresineden bir tas su uzatan bana, Ne Ahmet amcam, geçerken hep başımı okşayan Ne de burası benim mahallem, otursam da içinde Yok be anam yok Haydi bana eyvallah Ben gidiyorum mahalleme, Ben büyümemişim daha, istemiyorum da 8. Sivri Bulamadıysan eğer, Karşı çıkacak bir şey Hele bir de korku yüzünden Yaşanmışlığın bir yalan olur Gözüm hep sivriye takıldı Dilim hep sivriyi söyledi Kalemim hep sivriyi yazdı. Biliyorum, birgün Kıçıma batacak bu sivri, O zaman ben de derim ki; “Demokrasiden oldu demokrasiden” Hani şu, bir varmış bir yokmuş olan demokrasiden 9. Deli Aslında hep başka bir yanlıştır Yanlışa doğru dedirten, Keşke bilseydik doğruyu Yani aslında en doğruyu Bana göre doğruyu Yanlış diye bildiğim doğrunla düzeltmeye çalışırsan, Ben de sana göre doğruyu Yanlış diye bildiğin doğrumla düzeltmeye çalışırsam Dana kuyruksuz kalmaz mı ? Dananın kuyruğu kopmasın diye, İnsanoğlu demokrasi diye bir terazi bulmuş; Hani bazen ayarını kendimize yonttuğumuz, Binbir bahanelerin arkasına gizlenerek. Yalan yatsıya kadar da yanmaz aslında Kendi kendimize yaktıysak içimizde, Ve yakar ateşi benliğimizi. Ayarsız demokrasi Merhametsiz sevgiye benzer Yalancı gözyaşları başa bela olur Deli misiniz ? O zaman sevin merhametle Sevdiyseniz eğer, Hadi kalın muhabbetle 10. Eyy Tıbbiyelim Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Türk kadını için “Hiçbir anında tesettürü seçmedi” diyen, Hasan Ali Yücel'in deyimiyle, “Sapına kadar devrimci” “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan andın mimarı O koca Dr. Reşit Galip’i Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Mustafa Kemal'in yanında Samsun'a çıkan, Tifus hastalığının düşmanı Dr. Refik Saydam’ı Diplomat ve umum müfettişi Dr. İbrahim Ethem Öngören’i Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucusu, Atatürk tarafından kendisine Çocukların Türk mitolojisindeki koruyucusu olan "Umay"’ın adı Kendisine soyadı olarak verilen, Dr. Mehmet Fuat Umay’ı Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Aydınların köylü ile teması için yanıp tutuşan, Türk Ocaklarının kurucusu Köycü hekimleri. Türkcülük Davasının sanığı, anti-emperyalist Dr. Hasan Ferit Cansever’i Emet Müdafa-i Vatan Cemiyeti’nin kurucusu Dr.Fazıl Doğan’ı Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Sarıkamışta tifusla Erzurum ve Trabzon’da kolera ile savaşan, Türkiye Verem Savaş Derneği’nin kurucusu Dr. Tevfik Sağlam’ı Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı? Tıp öğrencisi iken siyasetle ilgilendiği için sürüldüğü Şam'da Atatürk ile tanışıp, onunla Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kuran, Dr. Mustafa Cantekin’i Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Atatürk'ün komşular ile iyi ilişkilere dayalı, Anti-emperyalist dış politikasının Dış ilişkiler bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’ı Eyy Tıbbiyelim, Unutmak hakkın mı Türk Dili Devrimi’nin yılmaz savaşçısı Dr. Mehmet Ali Ağakay’ı Fransız’lara Antep’i dar eden Dr. Ömer Asım Aksoy’u Eyy Tıbbiyelim Dur Şimdi, Sorarım sana Unutmak Hakkın mı Daha 18 yaşındayken Sivas Kongre’sinde Atatürk’e, “Mandayı kabul edersen seni de lanetleriz” diyen Mangal yürekli devrimci Dr. Hikmet Boran’ı Eyy Tıbbiyelim Dur ve düşün Onları unutmak hakkın mı, Onların istediği tıbbiyelimisin Mangal yürekli, devrimci atalarımızın ruhları rahat mı Haydi Tıbbiyelim Sen bu vatan için doğdun, Çünkü Atatürk Kendini sadece sana emanet etti 11. Gönül Biliyorum Aşkım göçmen kuşlar gibidir, Göç eder gider sonbaharda içim soğuyunca Biliyorum Tutkum hayalim gibidir, Nereye ne kadar gideceğimi bilmediğim, yolculuk misali Biliyorum Gönlüm fırtına gibidir, Nereye koşacağını bilmez aylak çocuk gibi Biliyorum Sevdam, çiçeği öpücük yağmuruna boğan arı gibidir, Ne zaman doyacağını bilmeyen Bilmiyorum Kalbim ne kadar tutkulu sevdalarla doyar Öğrenmek istemiyorum cevabını Biliyorum, Yok gönlümün bittiği bir duvar 12. Sen Sevmek gül olsaydı, kokusuyla sarhoşluk Dikeninden akan kanım gönlüne aşk seli gibi akardı Körlük cezam olsaydı sevmezliğime, renklere hasretlik Görmeden senin rengini çizerdim gönlüme Kimsenin tanımadığı en güzel renk Özgürlüğüme ceza olsaydı kement gibi buhranlarım, dağlarımın esintisine hasretlik Kanadının kırılmasına aldırmazdım uçarılığımın, Gökten düştüğüm yerde sen varsan eğer 13. Hele Hele Gel hele bir kere Geldiğini bilmeyeyim, Gidecebileceğin aklımı kemirmesin Sev hele bir kere Sevdiceğimi bilmeyeyim, Başkalarının bakması gönlüme kamçı olmasın. Kız bana bir kere Kızdığını zehir gibi bileyim, Ayrılabileceğin fikrime bela olsun 14. Kararsızlık Sana yağmurun ellerini versem, Yok yok Güneşin arka yüzünde yetişen ateş çiçeğini versem yüreğimden, Yok yok Çocuk olup en sevdiğim oyuncağımı versem gönlümün yongası, Yok kararsızım İçimin açılmadık bahar yellerini versem, neden sakladığımı bilmediğim, Diyorum ki kendime; bana gel diyen bir tebessüm verir misin acaba 15. Hayır mı? Aklın hür, Vicdanın hür mü olsun istiyorsun; O zaman dinle kendini. Hiç olmaz ise sor kendine Olabiliyorsan eğer kendine dürüst Bildiğin doğruyu söyledin mi , keseriz seni deseler de İtiraz ettin mi yanlışa , çıkarını bozsa da Ortak akla davet ettin mi aklı çok, bahaneleri çok olanları Ve Tarıştın mı doğruya doğru ? Hele şu demokrasi gibi evrensel olanlar konusunda Hayır mı ? Yani seninde aklın çok Bahanen çok değil mi ? O zaman boşa uğraşma Yalan da söyleme, kendini de kandırma Ben de senin için bir şey yok, üzgünüm. Artık benim için Sen, Ne Atatürk’ün güvendiği gençliksin Ne ülkemi yarınlara taşıyacak beyinsin. Sakın ha emanet alma Çocuklarımın geleceğini Nedensiz yaşıyorsun biliyor musun ? Bana gülme öyle, Salaklığın iyice mayalanıyor. Ölürken anlayacaksın Ve Acısını fena hissedeceksin Bir boka yaramadan yaşamanın belasını Sana lafım yine de dostça, kinin senin olsun 16. Madam Adamcılık oynuyoruz ATAM, adamcılık Her yer adam dolu; O adam Bu adam Şu adam O, bunun adamı Bu, şunun adamı Şu, onun adamı Hatta, O, bunun ve şunun adamı Bu, şunun ve onun adamı Şu, onun ve bunun adamı Adamcık hepsi Yani, Adam gibi değil madam gibi adam Adam gibi adamın adamıyım ben ATAM Bir tek senin adamınım 17. Çılgın Bana şekil vermeye çalışma, Ne semaya sığarım Ne dimağa: Bana “Çılgın Türk” derler. Git başımdan İnsan bilirim hala seni; Çünkü bende Ata’mın kanı var, Heryerde sulh isterim 18. Deniz Deniz dalgasız, sessiz Belli, küsmüş terk edenlerine: Tam bağımsız olamayanlara Demokrasiyi kendine yontanlara Deniz dalgasız olmazmış Deniz aşkını beklermiş, kabarmaya Deniz rüzgarını beklermiş: Deli deli esen bağımsız yürekleri Bakın, Deniz dalgalı hep Göremiyorsanız Gidin Anadolu’mun dağlarına, ovalarına Oradan bakın Deniz’ime 19. Atama İzinden gitmek onun Anadolu’nun bebelerini koklamak gibi Bakmak, çakmak çakmak gözlerine Şehidine yanmış anamın gözlerinde bulut olmak gibi Anlamak onu,bugün dünden daha öte Boşa uğraşmayın, o ölmez diye haykırmak gibi 20. Reklam yasak Ne kadar Ne olursan ol Reklam vermek yasak gönlümde, Hiçbirşey olsan da Birşeyler bulurum senden içimde, Sıkma canını Sensizliğin sende kalmaz Canına yandığım yüreğim Söyle şu beynime de: Biraz sarhoş olsun Hiç olmazsa, Hiç olduğumu Hissetmek istediğimde Ağla doyumsuzluk Çocuk oynuyor Arnavut kaldırımlı yüreğimde Sevmene sevdalandım beni Yüreğimi salağa çevirmene, Yuvasından kaçmış halime Kement vurmana, Sorgusuz sandığım hırçınlığıma Müebbet hapis vermene, Etme eyleme Ben büyüyemiş bir kaçağım hala Bırak kaçayım dellenmezliğime, İstersen gel benimle Kaçmak doyumsuz olur seninle 21. Rüzgar Yüreğimde bir rüzgar var Kabardı iyice canına yandığım, Gürültü çıkarmak ister Esmek ister hoyratça Beyinsizlere inat Ruhsuzlara inat. Esmek ister sıcak sıcak Kahrolmuş gururlara doğru Yastığa çivilenen gözyaşlarına doğru. Salıver be oğlum rüzgarları Çaksın şimşekler, Gürültüden sağır olsun ruhsuzlar, Uyansın tatlı uykularındakiler. Gülücükler kaplasın kahrolmuş gururları, Çiviler çıksın yastıklardan Batsın birilerine 22. Salıverin Salıverin bulutları Kara kara durmasınlar başımızda, Ağlasınlar: “Tam bağımsızlık” diye diye Urganın ucunda kırılan fidanlara Salıverin bulutları Gitsinler, ağlamasınlar, Çöreklensinler Kara kafaların tepelerine, boğsunlar Salıverin bulutları Çekilsinler Güneşin önünden, Parıldasın aydınlık yarın 23. Varlık Ya paylaşırsınız kum tanelerini Ya da bir meteor gibi yalnız kalırsınız. Ya kum taneleri gibi özgür olursunuz kalabalıkta Ya da esir olursunuz bir meteor gibi sonsuzlukta. Ya verirsiniz, sizde sizin olmayanları Ya da sonsuzluğun şaşkınlığında bakakalırsınız: Varlığınızın anlamsızlığına 24. Sonbahar Yağmur yağıyor, tıpır tıpır Sessizce, gürültü yapmadan “Sıra bende” der gibi, nazikçe Deniz dalgasız, yatmış öylesine Belli, darılmış terk edip gidenlerine Ağustos böceği, zoraki ötüyor Sesi kısık, yarın geç belki ona Limon çamı sararmış, mahsun Yeşilini saklar gibi yalnızlıktan Bildin mi anason kokulu dostum Serinlik gelmiş bu sahile, Sevdalı çınarlara kalmış Sessizliğin sevdası 25. ZAMAN AŞTI Zaman aştı Gönlüm şaştı Aklım fena karıştı Zaman acıların ilacı değil miydi ? Zaman ileri doğru akmazmıydı Zaman aştı Bu baharda papatyalar açmaz oldu Sanki Bir şeyler kaçtı, gitii…nereye bilmem Kuşlar uçurtmalara yarenlik etmez oldu Darılsam, kime ki Ağlasam, ne ola ki Haykırsam, kim duya ki Sokaklar insan kahkahaları Geceler neşe içinde yine. Hayal etsem biraz Hani desem “çocuklarımız, geleceğimiz” Gelecek ne verecek bilsem onlara Yaşamışlık derdim olmaz belki Dursa zaman Ateşleri söndürsem Zaman aşamasa sevgilerimizi Geri verse bu bahar papatyalarımızı, Hayal bu ya Zaman utanır belki Boş laf hepsi, Biz utanmadan Zaman niye utansın ki 26. Sevmek Yoku değil, Yokluğu severim Aratır beni. Boşu değil, Boşluğu severim Sordurtur beni. Senden çok, Sensizliği severim Her an aratır seni 27. Demokrasi Demokrasi sen ne yosmasın Parası olana gel diyorsun, Olmayan ne yapsın Güzelliğini görmekle mi yetinsin 26 . Yelpaze Şu insansı yaratıkların yalanları var ya Yine bozduruyor ağzımı, Ulan küfretmeyi severim de Hani ruhun yelpazesi, Küfrettirenin hiç mi suçu yok ? En iyisi Ben yine siktir çekeyim Şöyle en derininden ballıca, Ağzıma tat olsun 27. İnsan Çıkarı var ise, Nedeni yoktur. Nedeni var ise, Çıkarı yoktur. Kim bu ? İnsan elbette, Hem de En korkağından 28. Dosdoğru Doğrun ne kadar doğru ? Ölçütü var mı ? Ölçütü var ise, Sınırı var mı Sınırı var ise, Nerede bitiyor Bitiyor ise Bilimden uzak mı ? Uzak ise Bilimin de mi sonu var ? Değil ise, Dostum Doğrun daha, bilmediğin doğrular değil 29. Dellendim Akşam vakti Unutsam seni, Gecesine yeniden sevsem Ulan delleniyorum işte Hep yeniden sevsem seni diye 30. Nedensiz Kızsam olmuyor Bakmasam olmuyor Git desem olmuyor Çekip gitsem hiç olmuyor, Meğer Nedensiz sevmişim seni 31. Küs Akşam vakti Güneş gibi kızardın bana Anasonu seviyorum diye. Ne yapayım be İçim küs, Kızmışım insana 32. İmkansız İçindeki fırtınalar salak eder beni, Boyundan büyük yüreğin hapseder. Ben bir hesapsızım: Seni sevmek gibi imkansıza kalkıştım 33. Eşşek gözlüm Sen sevmesen beni eşşek gözlüm, Ne sonbahar hüzün verir bana Ne ilkbahar sevinç, Ne anason kokulum yar olur bana Ne sigaramın dumanı 34. Özgürlük Seni sevdim özgürlük Ne yalan söylersin Ne aptala yatırırsın. Beni benim ile başbaşa bırakırsın Haydi, zor ama Özgürlüğünü haykır dersin, Sana aşığım Beni benden bildiğin için 35. Mehmedime Mehmedim, Dağların sevgisi senin Korkusu kalleşlerin. Hasretler senin Yalnızlık kalleşlerin. Sen sevginin oğlusun Kalleşler nefretlerin. Kal sağlıcakla Kendine iyi bak yiğidim 36. Yağmur damlası Seyrederken ay ışığının dansını Gecenin sessiz derin güzelliğinde, Kıyılara çarpan dalgaların melodisinde, Göz göze geldim kendimle Dinlerken yağmur damlalarını gizemliliğinde, Rüzgarın serin dalgaları Okşadı yüzümü öper gibi, Göz göze geldim kendimle Çalışırken ulaşmaya gözlerimle Baktıkça kaçan ufuklara, Varlığımı hissettim, küçücük, Göz göze geldim kendimle Her bir geliş Her bir damlasıymış meğer, Hiç durmadan yağan sevgi yağmurunun. Sen çıktın birden gözlerimin önüne, Her bir noktan ıslanmış. Bir bir geçiverdi sevdamdan Seyrettiğim ay ışığı, Dalgaların melodisi, Yağmur damlaları, Göz göze geldiğimi gördüm seninle. 37. İsterse canın Ağlamak isterse canın Beni erit içinde, Gözlerinden akayım yanaklarını öperek Acımasın bakılası gözlerin Uyumak isterse canın Beni yak içinde, mahmurluğu çöktürüp gözlerine Uyutayım seni sıcacık Gülmek isterse canın Beni yağdır kalbine, Büyüteyim içindeki çiçekleri Sevgi kokularına boğayım seni 38. Güfte Güneşin önünde duran yağmur damlası Hadi gel bir beste yap bana Şöyle aşk dolu olsun, Yağarken güneşi fon yaptığın gibi. Ben de bir güfte yazayım ona İçi sevda koksun 39. Resim Elime bir fırça verdiler Seni çizdim, Bu ne dediler Elim titredi dedim 40. Çizdim Bir deniz çizdim önce Sonra da içine bir sandal. Boyadım elimi yeşilin sen tonuna Ağaçları çizdim, maviye düşen gölgelerini. Boyadım elimi mavinin sen tonuna İki maviyi seviştirdim. Sonra, Seni çizdim sandala: İki mavinin Maviye düşen yeşilin Öpücüklerini gördüm sana 41. Yarim Eyy benim Kekik kokulu yarim. Dağlarımda, ovalarımda Şehit kanlarımın rengi yarim. Sana neler oldu böyle Düşünürüm, “Düşünme” dersin. “Olur mu böyle?” derim, “Sen sus” dersin Sana ne oldu böyle ? Sana kimler ne etti ? Bilmem gayrısını; Sana istetmeselerde beni, Sana aşkım bitmez yarim. Şehidimin hatırası, Sarı saçlı, mavi gözlümün emaneti Demokrasim, hürriyetim, Aşkım bitmez yarim. 42. Yeniymiş yıl Soruya bak soruya “yeni yıldan ne bekliyorsun ?” Ne bekliyorsan çok beklersin. Adam ol da bekletme Sen bir şeyler ver yeni yıla Ne mi? Örneğin, “Üşümeyen çocuklar” “Ağlamayan analar” “Kahrolmayan babalar” Zor mu? Zorsa git Maydanoz olma yeni yıla 44. Oğluma Bıyığının ucundan ter olup aktığım Tebessümüne esir olduğum Kokusunda kendimi unuttuğum Kara gözlüm, oğlum. Hayat akıyor, bitmezmiş geliyor İdeallerin olacak hep, hırsına hedef Koşacaksın peşlerinden. Yorulacaksın bazı zaman, O zaman bırak herşeyi, yürümekte iyidir. Ama bir şeyi yarım bırakma; düşünmeyi. Havanda su döğmek değilse hedefin, Düşünmeden öğrenme. Bazen şaşakalacaksın, Nedir yanlış, nedir doğru. Herkes yanlış yapar, Aslında, yanlış olan Yanlışı yanlışla düzeltmektir. Doğru bildiğine yanlış diyeni anla, Bir de onun için düşün, ama yarım bırakma. İçinden bir şey, Sen doğrusun der de Yarıda bırakırsan düşünmeyi İşte o zaman yanlış yaparsın Demokrat ol oğlum Merhamet ile sev. Merhametsiz sevgi Ayarsız demokrasi gibidir. İşine gelince değil, İşine gelmeyince de demokrat ol, Ol ki, lider ol Benim oğlum ol. 43. Zaman Zaman akar, gider Bilen varmı: Nereden nereye, Hırsızca. Ama beceremedi akıp gitse de Seni benden çalmayı 44. Ah be çocuk Aşkolsun çocuk Umutları aldın gittin, Utancı bıraktın. Gittiğin yerde hatırlama hiçbirşeyi Ağlama, Sadece uçurtmanı uçur, kuzum Sen geri dönene dek, Umutlar olmasın Yarınlar çile çeksin Güneşler soğusun be kuzum. Aynı evrende yaşamamalı katiller ve çocuklar; Ya ölmeli katiller, ya da hiç doğmamalı çocuklar. 45. Keçim Gördükçe yalanda yaşatılan insanları Ve Yalandan kazananları: Ne yapayım ? Keçilerim seviyor, Kaçmasınlar diye küfrediyorum 46.Yakın Bir ben varım; Bana senin kadar yakın, Bir de sen varsın; Sana benim kadar yakın 47.Sensizliği hayalledim Kçklerim bağlıdır hala toprağa Ama Çürümüşümdür içten içten Kavak ağaçları gibi. Kimse fark edemez bunu. Ama çocuklar, O minikler var ya Hissediveirler gözlerime bakınca. Korkarkaarım , Bu yüzden Kaçmak isterim onlardan da. Bir gün Çıkıverir beni mıknatıs gibi gücüyle Mavi balonlu bir yavrucak Çiçek öpücüğü bakışlarıyla. ‘sen de istermisin şekerimden ağabeyciğim Aaaah Aşığı olduğum dili Hançer gibi iner içime. Kapar kucaklayıveririm Sıcacık iç hoplayışıyla. Sarılırım bana yardım et dercesine Yanlızlığın ikiz çocuğu Gözyaşı ve şefkatle. Çekinirim yemekten; Gözyaşlarım Akar da üzerine Eriyip Acı bir su oluverirse Sevdiceğimin talı şekeri 48. sevdim Sevdim seni Kendimi bilebildiğim kadarıyla. Süzüldü gözlerim Seni hissedebildiğim kadarınca. Özledim seni Her en küçüğüne bölebildiğim kadarıyla zamanın. Gördüm seni, Her bir noktanda Her birine bütün bütün adayarak kendimi. Tuttum ellerini Elimden yüreğime Canımın içine dek titreyerek. Kelimelere sığmadı Gözlerime kaçtı sevgim Sana anlatmak istediğimde 49. Uzaklar Gidersen uzaklara Soğuk bir sonbahar sabahı Rüzgarda donarken bıyıklarım Yalnızlık iskelesinde kalakalırım. Saçlarımı sıkıp iki elimle Haykırırım boşluğa adını Güneş doğarken Benim üzerimden başka heryere. Feryatlarım güneşe varır Deniz bittikten sonra ufukta. Dalıp kalırım Dalgaların kucağında Zaman işlemezken benim için İskele tahtaların çürüyene dek, Duyana dek; Bene seslenişini Gözlerinde bulut bulut yaşlarla, Güneşin arkasında kalan kıyılardan 50. Seni düşünüyorum Gözlerim Çok uzaklara gitmiş Beni de alarak Gökle yerin birleştiği yere Akşamın alaca karanlığında. Seni düşünüyorum Benliğim Çok uzaklara gitmiş kendimden Hayaller ülkesine Sevgi prensesine. Seni düşünüyorum Gidivermişim birden Tepemdeki aşk yıldızıma Seyrediyordum oradan Melekler gibi uyumanı sımsıcacık. 51. Seyrederken ay ışığının dansını Geceninin sessiz derin güzelliğinde Kıyılara çarpan dalgaların melodisinde Göz göze geldim kendimle Dinlerken yağmur damlalarının gizemliliğinde Toprağın kokusu işledi içime, Doğadaki masumun serin dalgaları okşadı yüzümü öper gibi, Göz göze geldim kendimle Çalışırken ulaşmaya gözlerimle Battıkça kaçan ufuklara Varlığımı hissettim, küçücük Göz göze geldim kendimle Her bir geliş Her bir damlasıymış meğer, Hiç durmaz yağan sevgi yağmurunun. Sen çıktın birden gözlerimin önüne, Her bir noktan ıslanmış. Bir bir geçiverdi gözlerimin önünden Seyrerttiğim ay ışığı, Dinlediğim dalgaların melodisi, Yağmur damlaları;göz göze geldiğimi gördüm seninle
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © uğur koca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |