Yazlık Sinemadan Kışlık Düşlere

Evet, yıllar çok çabuk geçiyor. Ben yaz sinemaları denilen bu açık hava sinemalarında hiç bulunmadım. Belki de kentte yaşamanın bir dezavantajı olsa gerek.

yazı resimYZ

Evet, yıllar çok çabuk geçiyor. Ben yaz sinemaları denilen bu açık hava sinemalarında hiç bulunmadım. Belki de kentte yaşamanın bir dezavantajı olsa gerek.

Dostum Cevat Akkanat'ın "Poker'in Köy Sineması" adlı yazısını okuyunca, gerçekten çok duygulandım. O günlerden bu günlere, neredeyse, hiç bir şey kalmadı, buna ahlak da dâhil.

Unutulması mümkün olmayan bilgi, beceri ve dostlukların kazanıldığı yerlerdi bu mekânlar... Artık insanlar bir filmin galası hariç, sinemaya neredeyse hiç gitmiyorlar. Bilgisayar ve televizyonlar bu kültürü de yok etti. Bakalım daha neler bilerek ve isteyerek yok edilirken, bizler seyirci kalacağız.

Hazır yeri gelmişken, ben biraz daha yeni bir değişimden söz edeyim bu vesileyle; 1989'da Ankara'da okurken, bir Cumhuriyet gazetesi kitap tanıtım ekinde Yılmaz Güney'in yazdığı "Kapı Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz" adlı kitabını gördüm. çok ilgimi çekti. Yasak yayınlar arasında yer aldığı için piyasada bulamadım. Kitabı Milli Kütüphane'de bulabileceğimi söylediler. Tam bir buçuk ay Milli Kütüphane'ye gittim geldim. Kitap sürekli yer değiştiriyor, ben de alamıyordum. Bir buçuk ay sonunda kitaba kavuştum. İki günde sindire sindire okudum. Sanki kitap, o güne kadar yazılmış en güzel kitapmış gibi göründü bana.

Şimdi gençlerin ellerinde cep telefonları ve çok az bir kısmı bilimsel veriler üzerinde bilgi denetiminde bu muhteşem aleti kullanıyorlar. Diğerleri ise zamanı öldürecek, toplumsal problemler yaratacak her türlü düşüncelerden uzak tutan sınırsız oyun alanlarından çıkamıyorlar yazık ki...

Bizlerse kayıp neslin karşısında yazlık sinema seyircilerinin duygusallığını bu korkunç manzara karşısında gösteremiyoruz.

Kendi elimizle, kendi çocuklarımızın tükenişini izleyen bizler, sistemin birer domino taşı olmaya ne zamana kadar devam edeceğiz?

Yorulduğumu hissediyorum, ama bir devrimci yorulduğunda değil, bedensel ölümünde düşüncelerini yeryüzüne tohum olarak bırakarak, ideallerini sonlandırır. Bizler de yılmadan, ölünceye bu kutsal ahlak ve insanlığın kurtuluş savaşına devam edeceğiz.

17 Eylül 19
Gölcük

Başa Dön