Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Makro dünya içine kuantum dünya uzantılı etkiler olmalıydı. Bu etkiler mikro dünyadaki gibi aynı anda olması gerekip te makro dünyada aynı anda oluşamayan Planck zamanlardı. İşte makro dünya içinde olup ta beliremeyen Planck özelliği veremeyen belirip yok olan kontrolsüz zihin devimli imajlar zihin deposu içinde oluşabilir. Kontrolsüz belirip yok olan imaj, kendi karanlık girişmelerini verir. Girişim içindeki bu karanlık haleler zihinsel depoya dek yansımayla, açlık gibi belki de bizim hayalimizdi. Hayaller mikro dünyadaki kuantlara uygun hal ile kuantum halin mikro dünya çevresini tamamlayacak olan anlaşılmayı, bu dünya ile hayal ve deney etmekti. Kuantlar kendi zamanları içinde tek tek süreçlerle bize göre birden göz açıp kapamadan 1043 türde zamanın devim gizemi içinde olan durumlarla groteski olabiliyorlardı. Şimdi de makro dünyada on bin yıl, bir milyon yıl, bir milyar yıl gibi söylemler bizim için bize bir göz kırması gibi geliyordu. Geçmez olanın geçmesi, bu kabil zıddıyla olasıydı. Ve göz açıp kapayana kadar on üssü kırk üç sıfırlı sayıda bir devimle gerçekleşen zamanın içinde makro dünyaya geçişte olası çok büyük kırpılmalar vardı. Burada bilinenden bilinmeyene doğru benzeten bir düşünme yapmak olasıdır. Mikro durumlar içinde kırpılan makro dünyanın atom altı parçacıklar sentezini oluşan mikro zaman devinmeli parçacığın zaman geçişi yapan yerinde karanlık haleli sanki manyetik ışıma devimi gibi belirtilebilecek silik hale analojisi düşünülebilir. Silik hale kıpılmış durumla zaman geçiş yerini hayaletimsi beliren mikroların makro dünyada yansıyan tılsım özelliği olabilir. Hayaletimsi bir kuantum etki veren bu durum, atom altı parçacıklarla bileşir. Bu kez de hayaletimsiler atom kütleli yeni durumla, yeni ve bambaşka tür özellikle, atom süreçli durumun molekülleriydiler. Atom düzenli kütle ile mikro dünya düzenli parçacıkların, zıtlık içinde olan girişmeleri mucibince (gerekçe nedenle); birinin gerçeği, diğerinin hayali olacaktı. Bu çerçevede mikro dünyaya göre adeta donup kalan zaman ve eylemiyle makro dünyada uzun olan kısaya hayaldi. Kimi durumda kısa olmak uzuna hayaldi. Öznel dünya içinde var olan yok olana, yok olan da var olana hayaldi. Zenginlik fakire hayaldi. Bu tür zıtlık belirmesi içinde birimize gizli olan durum, diğerine aşikardı. Apaçık olandı. Açık olan da diğer bir özelliğe gizliydi. Kapalıydı. Ve zıddı içinde, zıddıyla belirme ve zıddıyla var olan süre gelişler içindeki hiçbir şey ne bizim içindi. Ne de kolektif etkili, efektif bir üreten ilişki bilinci ortaya koymadan; sömüren ve sömürülen ilişki illeti içinde olmak, bizim için değillerdi. Biri uzun kısa gibi zıt durumla, neden sonuç girişmeli nesneler dünyasını; zenginlik fakirlik gibi olan diğeri de özel kurgulanmış organik özneler dünyasının ürünüydü. Bu nedenle biz, hep sömürü illeti sürsün diye kolektif etki üzerine köleci efektli bir yalanlar içinde büyüdük. Hiçbir şey bizim için var oluş olmadığı gibi hiçbir şey bize göre de değildi. Biz şeylere göre ya da niş veya oyuk alan boşluklarını dolduran devinime göre inşaydık. Hem niş alana göre enerji skalası olan devinmeydik. Hem bizler de başka bir ilişki tipine göre niş alanı olan bir durumduk. Kimi özel durumun genel durum içinde olması kadar, kimi genel durumun da özel durum içinde olmamasını veren süre durumları vardı. Şeyler bu gibi nedenleriyle ve girişmeleriyle, belirme yapıyordular. Bu gibi zıt durum girişmesi ile olan şeyler, kendi girişmeleri dışında kalan olguların, organik öznel yapıların yararlanışları içinde olmaması için de hiçbir neden yoktu. Şeyler çok türlü, çok özellikli devim ve girişme olmakla benzerin eksiğini tamlayandı. Bu tamamlayış işi o şeyin yer, zaman, devim sıralı skala sal niceleyişi oluşla kendisini bilendi. Makro dünya kökten aynıydı. Aynı skala üzerinde yer zaman devim boyutlanmalı girişmeydi. Hidrojene bir proton bir elektron ekleyen yer zaman devim sıralaması içinde var oluştu. Yer, zaman, devim vs. bağıntılı skala girişme birbirinin boşluklu tanecikli yansıma bağ enerjisi ve çeşitliliğiydi. Yapı ilişkileri içinde yapı ilişenleri birbirine indirgenmezdi. Yapı aynı atomlardan ve benzer bileşiklerden oluşmakla şeyler hem engel ve tıkaçtı. Hem akış olmasıyla birbirine var oluştular. Siz kazandığınız bir özellik karşısında kaybedilen diğer özelliğinizle birini sindirirken diğerini de kaşı zıt durumla sindirmez olabiliyordunuz. Alçalan yükselen, tümselen çukurlaşan durumlardı. Eğer siz deprem gibi doğada olup biten görüngüler içinde deprem zede iseniz her şey sizin içindi. Ve aynı analoji benzerliğiyle siz ısı enerjisini hareket enerjisine çeviren kontrollü süreçlerle motoru ortaya koyamıyorsanız, lastikçi yoktu. Motor üreticisi yoktu. Tamirci, balansçı, beyinci, oto boyacı, kaportacı, oto elektrikçi vs. yoktu. Ol vakit te hiçbir şey bizim için değildi. Olan, olmakta olan ve olacak olanın sömürü ortaya koymanın kesikli süreklisi içindeki bizler süreklilik adına; yere, göğe her şey bizim içindi, dedik. Bu söylem diğer canlı ve cansız varlıkları dışlar olan bir durumdu. Böyle bir söylem ne bilgisi olan ne bilen ne de aklı başında olan bir öznel zekanın söyleyeceği bir söylem değildi. Ama bunlar sizleri sömürecek bir inandırma büyüsü içinde tutmak isteyen zekanın, kullanacağı fikri ürünler olabilirdi. Neden, birçok yansıması da olan sonuçlarında içkindi. Ama neden, kendisinin yol açacağı sonuçları bilmiyordu. Yaklaşık 4 milyar yüz milyon yıl önce doğada poliaromatik hidrokarbonlar birikti. Biriken hidrokarbonlar da demir sülfite dek bileşimlerle RNA ait malzemeleri ortaya koydu. Demir sülfit ortaya koyduğu RNA oluşan sonuç ortamdan, haberi yoktu. Nasıl kolektif etki tek boyutu çok boyuta taşımakla birbirini tamamlamıştı. Tek boyut çok boyutla birbirini tamamlıyordu. Çok boyut tek boyutlardan oluşan girişmelerdi. Tek boyut ta çok boyutla tamlaşan girişmeydi. Tek kişi tek boyutlu tekil zaman içindeydi. Bir araya gelip girişen birçok kişi ile birçok tekil zaman bir araya gelmişti. Birçok kişi av yaparken, savunma, yavru bakımı gibi birçok ve farklı tekil zamanı aynı anda ve birlikte girişmekle; aynı anda birçok zaman ve çok boyutlu süre durum, oluşuyordu. Şimdi süre durum aynı anda birçok tekil durumla çok boyutlu dinamik girişmeydi. Dinamik girişme çok boyutlu bu hal ile kolektif girişmeydi. Kolektif girişme tekil öznelliği kolektif öznelliğe düşünüşle tekil ve tek boyutlu kişi aklını çok boyutlu kolektif ortak akıl yaptı. Süreç çok boyutlu dinamik girişmeydi. Çok boyutlu dinamik girişme kişinin üstesinden geleceği, kişinin ortaya koyabileceği bir gelişme hiç değildi. Kolektif yapı içindeki çok boyutlu girişmeler de eksiğini ikame ederlerken, ikame olan içinde de kendi eksiğini ortaya koymaktaydılar. Kolektif etki veya kolektif ikame oluş, bir birim addedilen tekil kişiye göre bir boyutlu olan zamanını, çok parçalı; çok boyutlu bir süre durum yaptı. Kolektif etki şuydu. Av yapan bir tek kişinin av esnasında ve aynı anda olması gereken diğer bir işlerini örneğin; savunma, yavru bakımı gibi eksiklerini aynı anda yaptıran ve eksiğini tamamlatan etkiydi. Böylece bir kişi kolektif etki nedenle aynı anda koltuğuna birçok karpuzu sığdırmıştı. Bir eksiği tamamlar olma hali de bir eksiği ortaya koymaydı. Savunma yapanın, beslenme eksiği ortaya çıkıyordu. Savunma yapanın av yapan üzerinde açlığı beliriyordu. Av beslemesi yapan avcının da beslediği savaşçı üzerine savunma eksiği yansıyor. Tamamlanıyor. Tamamlayan da tamamlanan da yeni ilişki tipine göre kendi eksiğini ortaya koyuyordu. İlk karaya çıkış buluntuları 530 milyon yıl önce görüldüğüne göre bundan 530 milyon yıl önce nimet olarak ne elma ne de nimet sahibi olarak biz ortada yoktuk. Oysa baştan beri elmanın bizim için yaratıldığı söylenirdi. İstem dışı beyin sapı değil, zekaya bağlı muhakemeye dayalı beyin belki de 750 milyon yıl önce yoktu. Ama 530 milyon yıl önceden beri olmayan, kullanılmayan elma ve beyin, ilkten beri değil de sanki daha dün 300 bin yıl öncesinde beri kendi totem kültürü içinde üreten ve köleci olan kolektif yapı dahilinde oluşan insanlarla vardı ve nimet olarak addediliyordu! Yeryüzünde dört milyar yıldır elma ve üç milyar yedi yüz elli milyar yıldır da bizim için nimet olduğu söylenen beyin sel zekâ yeryüzünde yoktu. Dahası altı milyon yıldan önce yeryüzünde yoktuk. Yani dört milyar dört yüz doksan dört milyon yıldır yeryüzünde hemcinsler yoktu. Hemcinsler için nimet olan beyin 750 milyon yıl önceden oluşmuştu veya oluşuyordu. 750 milyon yıldır beyin 530 milyon yıldır da elma es geçtiğimiz hayatlarla birlikte vardı. Onların yararlanış kapsamındaydı. Ama ne hikmetse elma ve beyin 6 milyon yıl öncesinde yeryüzünde olmayan bizim için vardı. Bizler yeryüzünde olmamamıza rağmen yüz milyarlarca yıl elma ve zekâ bizim için hem de nimet olarak vardı! Her şeyi bizim emrimize amade edip her şeyi bize nimet olarak verdiğini söyleyene göre altmış milyon yıl önce yaşayıp yok olan dinozorları biz görmeyip nimet olarak dinozorlardan yararlanmadığımıza göre dinozor bizim için değildi. Bu da başka bir yalandı. Ama olsundu. Her şey bizim içindi. Amiyane tabirle zamanın şartları içinde inanma, inandırma gibi bir öznel oluşun kontrolü ortaya konacağı için bu türde olanları salla gitsindi. Bu yalancı söyleme göre yer gök bizim emrimizdeydi. Ve hepsi de bizi yaratanı anmamız için bize lütfedilen nimetiler. Baştan beri yeryüzünde yoksak ta altı milyon yıldır buradaydık. Ama altı milyon yıldır Mars'tan da nimet olarak yararlanamıyorduk! Hatta yüz binlerce yıl öce Mars’ın da dünya benzeri olduğunu bilmediğimiz için nimet denen Mars’ı da dünya benzeri olmakla yararlanacağımızı da bilmiyorduk. Bilmediğimiz bir şeyi bilmişle böyle söylemek, mucize değildi. İki bakımdan mucize değildi. Bir, Mars nimet olarak yaralanamadığımız bir durum olmamakla yararlanılmayan şeyi yararlanıyormuşuz kabilinde nimet olarak söylemek yalandı. Yalan olduğu gibi mucizede söylenen nimet yararlanması gerçekleşmemiş olmakla mucize bile mucize değildi. El göğü nimet olarak verdiğini söylerken, yukarı Akat yurdundaki grubun totem mesleği içinde üretilen ürünler nimetler olarak kast ediliyordu. Siz gök söylemi içinde gerçek ilişkili tarih değil de yıldızlı uzayı anlarsanız Andromeda gök adası size belki de hiç yararlanamayacağınız bir nimet olur çıkar. Ama her ne hikmetse (uydurmaysa) o zamanlar kutupları, Amerika’sını, Avusturalya’sını bilmediğimiz yer ile gök bile bize nimetti! Enuma Elişin yaratılış destanını tarihsel olup bitene göre değil de kendi köleci azminize göre ele alıp kafanıza göre anlatırsanız, durum böyle yalan olur. Enuma Eliş içindeki anlatıma göre, üreten gruplar birbiri ile temas edip ittifaklar kuruyordular. El bunu durumu kendi payına insanları etkileme sanatı içinde nimet olarak söylüyordu. Bu ittifaklar çerçevesinde çoban grup olan göğün ürettiği et, süt, yoğurt, peynir yerdeki kişilere nimetti. Hediyeydi. Takas sunusu olan takdimeydi. Köleci sistemin inşacısı olan El geçmişi hiç bilmiyordu. İnsan gibi o da geçmişi tıpkı içinde yaşanılan zaman gibi sanıyordu. Ama tarihsel olan sözlü aktarım olan meselleri (ders alınacak sözü) kendi diline çevirip uyduruyordu. Bu nedenle sütü, eti, yoğurdu sizin için ben yarattım diye kendi tarih bilmezliğini, insanların tarih bilemeyen cehaleti üzerine sallıyordu. Birbiri ile alakasız alakalılar olan süreç durumlara El; ben yarattım, ben verdim; diyordu. Hemcinsler açlıktan ölüp, üşümekten zatürre olup soğuktan tir tir titrerken hastalıktan kırılırken, çır çıplak durumda buzul yarıklarına düşüp, kolu bacağı kırılırken; lav altında ölürken YANİ üretim hareketinden önce var mı, yok mu milyonlarca sene hiç sesi çıkmayan El; üreten ilişki durumun emek ürünlerine bunu size ben verdim derse; ebette ki yerin ürettiği buğdaya da arpaya da, mısıra da, marula da onları ben yarattım ve size nimet olarak onları ben verdim diyecek, sizi ihtiyaçlarınızda etkileyecekti. Yerin buğdayını üreten Karabaşlar, göğün yünü ile sütü ile buğdayı takas etmeğe gelmişlerdi. Üreten ilişkiler arasındaki emek ürünleri değişimini anlatan Enuma Eliş aktarımını siz El in yaratması olarak söyleyecektiniz. Enuma Eliş anlatımı içinde söylenen gök adı tarihte ilk kez yıldızlı göğe değil Akat’a komşu aşağı yer komşuları Sümerlilerin çoban grup olan yukarı yer topraklarında oturan Akatlı çobanlara verdikleri bir isimdi. Oysa temas edilmeyene kadar Akatlılar gibi yıldızlı göğün adı bile yoktu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |