Týp’ ta, þizofreninin tanýmý ; “ bir insanýn davranýþ, hareket, gerçeði algýlayýþn þeklini ve düþüncelerini çarpýtarak deðiþtiren, ailesi ve sosyal çevresi ile iliþkilerini bozan, gerçek olmayan olaylara inanmaya ve bu sebeplerle, kiþiliklerini deðiþtirici bir eðilim gösteren psikiyatrik bir hastalýk…” olarak yapýlmaktadýr.

Þizofreni’ de en önemli rol oynayan husus, insan beynine sinyaller ileten, “dopamin” adlý bir kimyasal maddedir. Dopamin, ayný zamanda, insanda hareketliliði saðlayan, insana heyecan ve dinamizm veren, bu durumlarýn sürekliliðini saðlayan, çok önemli bir maddedir ki, insan vücudunda tabii olarak, duygusal tepkilerin kontrolünde rol oynamaktadýr.
Bu hastalýðýn toplum hayatýmýzda yaþanan iliþkilerdeki anormalliklerdeki benzeþmelerine baktýðýmýzda; gördüðümüz aynen þahsýn davranýþlarýnda gösterdiði anormalliklerin benzerini, toplum davranýþlarýnda gözlemlememiz olmasýdýr.
Bir toplumun ruh saðlýðýnýn saðlýklý olmasý için elzem þartlardan en önemlisi, o toplumun “ülkü” birliðidir..
Türkiye’ de en yakýn zamanda, toplum olarak yaþadýðýmýz en yoðun þizofreni; sözde “dinî“ bir cemaat imiþ gibi, ülkede, 2000’ li yýllarýn baþýnda tam anlamýyla bir “derin devlet” e dönüþen FETÖ terör örgütünün, 2014 yýlýndan itibaren gemi azýya alarak, dönemin hükümeti ile âdetâ bir güç yarýþýna girmesi ve önemli atlama taþlarý olan tarihlerden sonra, 15 Temmuz 2016 gecesi ordu içindeki aðýrlýklý hain kadrosu öncülüðünde, yeltendiði darbe giriþimidir.
Bu hain güruh, milletin uçak, tank ve diðer silahlarýný, o gece gözlerini kýrpmadan, yine milletin, mazlum ve kahraman insanlarýnýn üzerine ateþ yaðdýrýrken, Baðdat Caddesi’ nde o tanklarý alkýþlayan, azgýn azýnlýðýn hâli tam bir sosyal þizzofreni hâdisesi deðil miydi ?
Yine; 29 Mayýs 2013' te; Taksim Gezi Parký’ nda, yeri deðiþtirilen 3-5 aðacý bahane edip, onlarýn kesildiðini bahâne edek, amaçlarý mevcut hükümeti düþürnek olan “üst akýl” ýn ortaya sürdüðü “ yevmiyeli çapulcu” larýn, günler ve geceler boyu sürdürdüðü ve baþta CHPile HDP olmak üzere, neredeyse, bütün muhalif siyasi partilerce desteklenen, Ýstanbul’ un en önemli sanayi ve ticaret “baron” unun mülkiyetindeki holdingce himâye ve finanse edilen hareket, tam anlamýyla bir “sosyal þizofreni” örneði idi.
Devletçe gayet mâkul bir þekilde bastýrýlan bu ayaklanma sonunda; gezi öncesi yüzde 4, 52 ile Cumhuriyet tarihinin en dip seviyesine gerilemiþ olan politika faizi, bu ayaklanmanýn hemen sonrasýndaki günlerde yüzde 8,5’ a týrmanacaktý.
O günlerde fert baþýna 10 bin 822 dolar olan, millî gelirimiz, aðýrlýklý olarak bu ayaklanmadan kaynaklanan bir seyir takib ederek, 2015'te 9 bin 261 dolara gerileyecekti.
Ý.Ü. Bankacýlýk Araþtýrma Merkezi’ nin bu konuda yaptýðý deðerlendirmeye göre; gezi olaylarýndan bu yana, 17 Aralýk sürecini de kapsayan dönemde Türkiye’ nin, toplamda 156,8 milyar dolarlýk bir kayýpla karþý karþýya kaldýðýný öðreniyoruz.
Bütün bunlarýn dýþýnda ülkede her olumlu yatýrým, hareket ve söze itiraz ve muhalefet eden bir marazî kitle var ki; bunlar sosyolojik anlamda tam þizofren tavýr sergileyen bir güruh.
Bu gün yaþadýðýmýz ve pandemi olarak söylendiðinde, sanki acýlarýn daha da hafiflediði sanýlan SALGIN ortamýnda dahi, kendilerince “sivil baþkaldýrý” addettikleri devlet yasaklarýna, mutlak mânâda aykýrý þekilde davranýþlarý da, þizofreninin kendi canlarýna kýyacak raddeye geldiðinin açýk bir göstergesidir.
Kim ne derse desin; ÞÝZOFREN SOSYALLER ile uðraþmak devlet adýna büyük bir zül olsa gerek!..

Salih Zeki Çavdaroðlu
30 Haziran 2020

https://ferahnak.wordpress.com/2020/06/30/ulke-olarak-yillardir-sosyal-sizofrenlerimizle-ugrasiyoruz/