Dünyaya geldiðinden, dünyada bulunduðundan, dünyadan gideceðinden hoþnut olan bir kimse görmedim. -Namýk Kemal |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Yaþlý, kimsesiz biriydi. Hastalýðý artýk iyice azmýþtý. Yakýnda öleceðini kendisi de biliyordu. Yürüyemiyordu. Elleri ve ayaklarý þiþiyor, göðsü de iyice daralýyordu. Bu yüzden ne nefes alabiliyor; ne de yürüyebiliyordu. 10 metre yürüdüðü zaman nefes nefese kalýyor, ayaklarýnda gücü kalmadýðý için dinlenme ihtiyacý hissediyordu. Doktora gidecek parasý da yoktu. Olsa da zaten yine gitmezdi. Ýçki içmeyi çok sevdiði için o parasýný da içkiye verecekti mutlaka. Önceleri hayli þiþmandý. Fakat þimdilerde düzenli beslenmediði için zayýflamýþtý da. Günden güne de çöküyor, eriyip bitiyordu. Doktor, sigara ve alkolü yasak etmiþti. Ama o, inat edercesine dudaðýndan sigarayý, cebinden de þiþeyi eksik etmiyordu. Evi de yoktu. Saðlýksýz, virane görünümlü, boyasýz, sývasýz, rutubetli küçücük bir odada kalýyordu. Burasý bir dükkândan bozma bir mekândý. Ev desen eve benzemiyor, dükkân desen dükkâna benzemiyordu. Yalnýzdý. Yapayalnýz. Karýsý, çocuðu, akrabasý kimsesi yoktu. Bu yüzden gamsýz, kedersiz, umarsýz olmuþtu. Beklediði, istediði hiçbir þey yoktu. Nasýl olsa ölecekti. Niye bu dünyayý kendine zehir edecekti? Bir döþek, bir yastýk, bir battaniyesi vardý ya, kuþ tüylü yataðý, yorganý olsa ne yapacaktý? Komþular da çorbasýný, aþýný, ekmeðini getiriyordu, daha ne isteyecekti? Sarayda, köþkte yaþasa ne olacaktý? Herkesin sonu ayný deðil miydi neticede? Yaþayan herkes günü gelince bir gün ölmeyecek miydi? Yine bir gün, kahvehaneye gidebilmek için odasýndan çýkmýþtý. Çok yavaþ adýmlarla hareket ediyordu. Normal biri olsa evden kahveye 5 dakikada varýrdý. Kendisi 15 dakika olduðu halde ancak komþunun kapýsýna varabilmiþti. Kahvehane daha çok uzaktaydý. Nefes nefese kalmýþ, yorulmuþ, takati kalmamýþtý. Adýmlarý atmýyor, yürüyemiyor, ileriye bir türlü gidemiyordu. Oracýða yýðýlýp kaldý. Ta ki komþunun oðlu onu görene kadar orada kaldý. Ne kadar orada kaldýðýnýn farkýna bile varamadý. Zaman durmuþtu sanki. Vakit geçmiyordu. Gözlerini açtýðýnda kendini hastanede buldu. Bembeyaz elbiseler giymiþ hemþireyi gördü karþýsýnda. Tansiyonunu ölçüyordu. Hemþire, kendisine: “Kýpýrdama amca, öyle kal. Kolunu aç.” demese, öldüðünü sanacaktý. Zira hemþireyi bembeyaz elbiseler içinde görünce kendini cennette zannetmiþti. Oysa hastanede idi iþte. Komþu oðlu kendisini hemen araya atmýþ, hastaneye getirmiþti. Oysa ne gerek vardý buna? Orada 10 dakikacýk dinlense bir þeyciði kalmazdý. Kendine gelir ayaklanýr giderdi. Þimdi, iðneler, ilaçlar, serumla haplar… Kim çekecekti bütün bunlarý? Biraz sonra hemþire kýz da gitmiþti. Ýþte yine yalnýz kalmýþtý. Gözleri bir ara kapanýr gibi olmuþtu. Ama uyumaya hiç niyeti yoktu. Düþünmek istiyordu. Þu andaki çektiði bütün acýlarý unutup geçmiþteki mutlu günlerini hatýrlamak istiyordu. Döndü, geriye þöyle bir baktý: Karýsýný gördü. Sahi, bir zamanlar karýsý vardý. Evlenmiþti. Çocuklarý olmuþtu. Çocuklarýný düþündü? Kaç tane çocuðu vardý? Kaç kýz, kaç erkek? Peki, neredeydiler þimdi? Neden yanýnda deðillerdi? Neden hep yalnýzdý? Gözleri, daha gerilere gitti. Gençlik yýllarýný anýmsadý. Paralý olduðu günleri, herkesin kendine “Aða”, “Bey”, “Efendi” dedikleri günleri düþündü. Her baþý derde giren, her sýkýntýya düþen ona koþmuyor muydu? Her aç kalan, her parasýz kalan onu bulmuyor muydu? Her dara düþen, her baþý aðrýyan, her iþi düþen ona gelmiyor muydu? Hepsinin iþini görmüyor muydu? En önemlisi de ailesi ile iyi geçinmiyor muydu? Ne kadar da iyiydi oysa. Mutluydular. Peki, nerde kaldý þimdi o bütün peþinde koþanlar? Vefalý dostlarý hani neredeler? Elinden tuttuðu, iþlerini hallettiði, dertlerine deva olduðu insanlar neredeler? Kaç gündür boðazýndan bir lokma ekmek bile geçmemiþti. Hastaydý iþte. Niye kimse arayýp sormuyordu. Hasta olduðunu bilmiyorlar mýydý? Elbette hepsi biliyordu. O halde neden biri “Geçmiþ olsun” demeye gelmiyordu. Ýþleri mi çýkmýþtý yoksa? Peki, karýsý ve çocuklarý neredeydi? Neden yanlarýnda deðillerdi? Neden yalnýzdý? Karýsý, kendisini yýllar önce terk etmemiþ miydi? Çocuklarýný da alýp gitmemiþ miydi? “Haksýzlýk” diye düþündü. Ama bu haksýzlýk, kime idi? Kendine mi; yoksa ailesine mi? Eþi, belki de haklýydý kendini býrakýp gitmekle. “Ah!” dedi, kendi kendine. “ O, içki ve kumarýn gözü kör olsun.” Onlar yüzünden deðil miydi tüm bu çektikleri? Bütün varlýðýný içkili içkili kumar masalarýnda kaybetmemiþ miydi? Az mý bekletmiþti karýsýný, o kýþ soðuk gecelerinde sabahlara kadar dayak atarak… Evet. Belki de haksýzlýðý kendisi yapmýþtý böyle davranarak. Belki de haklýydý karýsý böyle davranmakla. Ne yapsýn? Canýna tak etmiþti artýk. Aç kalmak, sabahlara kadar uykusuz kalmak; üstelik bir de sarhoþ dayaðý yemek. Çekilecek durum muydu bunlar? Tabii ki çekip gidecekti. Kendisi olsa, bir saniye bile beklemeyecekti. O mutlu günlerini özlüyordu. O günlerin bir daha geri gelmeyeceðini çok iyi biliyordu. Bu yüzden kendini muhakeme ediyordu. Kýzýyordu kendisine. Tanrýdan özür diliyordu. Yaptýklarýndan büyük bir piþmanlýk duyuyor, tövbe ediyordu. Küçük kýzýný düþündü. Narin, zarif, güzel, sessiz, içli kýzýný… Kendi halinde, umutlu, sevecen, hayata baðlý, gelecekten beklentisi olan, o, dünyada benzeri olmayan, eþsiz kýzýný. Belki de en büyük haksýzlýðý ona yapmýþtý. Gençti kýzý. Henüz on beþinde. Rahatsýzdý. Doktora gitmesi gerekiyordu. Ameliyat olmasý gerekiyordu. Ah bu doktorlar! Neden bir ameliyat yapabilmek için bu kadar çok para istiyorlardý? Neden insanýn saðlýðýna, hayatýna önem vermiyorlardý? Para, bir insandan, onun canýndan daha mý önemliydi? Her þey para mýydý? Dünyanýn temeli paranýn üzerine mi kurulmuþtu? Parasý olmayanlara neden yaþama hakký yoktu? Neden? Neden? Neden? Ýsyan etti. Kurtaramamýþtý kýzýný. Kendi elleriyle topraða vermiþti onu. Doyamamýþtý onun sevgisine. Kýzý da babasýna doyamamýþtý. Sevgileri yarým kalmýþtý. Önünde daha uzun yýllar vardý. Okuyacaktý. Doktor olacaktý. Parasý olmayan hastalarý parasýz muayene edecekti. Darda olanlara yardým edecekti. Ýlerde evlenecekti. Çocuklarý olacaktý. Onlara bakacak, büyütecek, onlarýn en iyi þekilde eðitim almalarý için elinden gelen her þeyi yapacaktý. Onlarý geleceðe hazýrlayacaktý. Olmadý iþte. Bütün bunlarý çok gördüler ona. Gencecik yaþta gidivermiþti. Ýstemiþ miydi acaba o, gitmeyi? “Ýster misin?” diye ona sormuþlar mýydý? “Ýþte kader” deyip atýverdiler. Evet, kader. Ama bu kaderi biraz da kendisi yaratmamýþ mýydý? Utandý kendisinden. Kendisini katil gibi görmeye baþladý. Bir çare bulamamýþtý ona. Derman olamamýþtý. Özür diledi kýzýndan. Kendisini affetmesi için Tanrýya dua etti. Gözlerini açtýðýnda sabah olmuþtu. “Meðer uyuyakalmýþým” dedi. “Öðleye çýkarým” diye düþünüyordu. Oysa doktorun düþüncesi hiç öyle deðildi. Onu býrakmayý düþünmüyordu. Bu cinayet olurdu. “Kalsýn” diyordu. “Çok güç kaybetmiþ. Kendine gelsin.” Kendine geldiðinde hemen kalkýp gitmek istedi. Fakat býrakýlmýyordu. Doktor þimdi de “Kalsýn” diyordu. Týpký kýzýna dediði gibi. Korktu. “Hastane köþesinde ölmektense evimde, dostlarýmýn arasýnda öleyim” diye düþünüyordu Kalktý. Dolaptaki elbiselerini aldý. Yavaþ yavaþ giydi. Kimseye görünmeden dýþarý çýktý. Merdivenleri küçük adýmlarla indi. Arada bir duruyor, soluklanýyordu. Dýþarý çýktý. Yoldan geçen bir taksiye iþaret vererek durdurdu. Bindi. “Güvercinlik” dedi. Taksi verilen adrese doðru hareket etti. Taksi, çemberi geçmiþti. Yol, tenha idi. Birkaç dakika içinde terminale geldi. “Burada kalayým” diye düþündü. Fakat sonra bu düþünceden vaz geçti. Þoföre bir þey demedi. O da köyün yoluna devam etti. Araba köye doðru yol aldý. Maðusa, çoktan geride kaldý. Güvercinlik 15 km kadar uzaklýktaydý. Çok geçmeden köyde olurlardý. 10 dakika içinde köy yokuþunu çýktýlar. Köye gelmiþti iþte. Araç, odasýnýn önünde durdu. Araçtan indi. Taksi ücretini ödedi. Kimsecikler görmemiþti geldiðini. Etrafta hiç kimse yoktu. Sessizce aðýr aðýr kapýyý açýp odasýna girdi. Odada eþya cinsinden pek bir þey yoktu. Bir somya, bir döþek, kirli bir yastýk, eski bir de battaniye vardý. Masa, sandalye, koltuk türünden hiçbir þey yoktu. Hemencecik yataðýna girdi. Uyumak istiyordu. Yorulmuþtu. Biraz uyursa dinlenmiþ olacaktý. Gözleri þiþmiþti sanki. Oysa yeteri kadar uykusunu almýþtý. Ama yýllardýr hiç uyumamýþ gibi bir hali vardý. Nedense hiç yapmadýðý halde odasýný içten kilitlemiþti bu defa. Hâlbuki nesi vardý çalýnacak? Sebebi bu deðildi. Çok iyi biliyordu sebebini. Ýçinden böyle gelmiþti. Böyle hükmetti kendisine. Perdeleri de çekmiþti sonuna kadar. Karanlýða bürünmüþtü oda tamamen. Hiç ýþýk almýyordu. Gece olmuþtu. Üþüyordu. Hem de ne üþüme? Soðuktu. Sanki kar kapýyý götürmüþtü. Ýliklerine kadar donmuþtu. Öylesine üþüyordu iþte. Elleri ve ayaklarý yine þiþmiþti. Belki ondandýr diye düþündü. Battaniyesini üzerine çekmek istedi. Fakat bir türlü battaniyesini bulamadý. Battaniyesi yere düþmüþtü. Demek bunun için üþüyordu. Almak istedi. Ama bir türlü doðrulamadý. Kalkmaya gücü yoktu. Yorulmuþtu da. Mücadeleyi býraktý. Yenik düþmüþtü. Son bir kez daha denedi. Kalkmak, battaniyeyi almak ve üzerini örtmek istiyordu. “Þu battaniyeyi üzerime örtmeliyim.” diyordu. Yapamadý. Bunu bir türlü baþaramadý. Artýk zaman kavramýný da yitirmiþti. Ne kadar zamandan beri buradaydý? Aradan kaç gün geçmiþti? Þu an gece miydi; yoksa gündüz müydü? Kapkaranlýk bir dünyada idi. Iþýk yoktu. Gün görünmüyordu. Sessizlik ve karanlýktan baþka bir þey yoktu. Odanýn içi buz gibi idi. Ýliklerine kadar üþüyordu. Gelip giden de yoktu. Birileri gelse de þu üzerini örtseydi ne güzel olurdu. Oysa ne gelen vardý ne de giden. Baðýrmak istiyordu ama sesi kesinlikle çýkmýyordu. Pes etmiþti artýk. Belki de burada böyle ölüp gidecekti. Tam o anda kapý çaldý. Evet, evet kapý çaldý. “Tak tak tak!” Kapý çalýyor iþte. Komþunun küçük kýzý. Baðýrýyordu dýþardan: “Amca! Amca! Evde misin?” Annesi, hastaneden gelip gelmediðini merak ediyordu. Bunu öðrenmek için de kýzý göndermiþti. Zira tam dört gün olmuþtu hastaneye gideli. “Buradayým, içerdeyim!” diye baðýrdý. Ama bu baðýrmayý deðil küçük kýz, kendisi bile duymuyordu. Aðzýndan kelimeler týkalý kalýyor, hiç ses çýkmýyordu. Baðýrmaya devam ediyordu: “Gir içeri. Buradayým. Niye girmiyorsun? Hastayým, sesim çýkmýyor!” diye baðýrsa da küçük kýz, onu duymamýþ ve çekip gitmiþti. Annesine de “Amca daha gelmemiþ. Evde kimse yok” demiþti. “Belki de bir tas çorba getirmiþti diye düþündü. Hem de sýcak bir çorba. Þimdi içebilseydi ne kadar iyi gelirdi kendisine “Bir kaþýk bile içsem ayaða kalkardým” diyordu. “Isýnýrdým, üþümem geçerdi.” dedi. Ama duyuramamýþtý sesini ve küçük kýz çekip gitmiþti. Son umudu muhtar olmuþtu. O gelebilirdi. Çünkü arada sýrada geliyor, yokluyordu kendisini. Bazen bir paket de sigarasýný alýyordu. “Mutlaka gelir” diye düþündü. Yine üþümeye baþlamýþtý. Gözleri de kararmýþtý. Sanki dünyayý artýk görmüyordu. Baþýna müthiþ bir aðrý girmiþti. Artýk birinin gelmesini istiyordu. Biri gelsin de kim olursa olsun. Yeter ki biri gelsindi. Ölüp gidecekti yoksa. Tam o esnada kapý açýlýverdi. Ýçerisi adeta nurla dolmuþtu. Iþýk. Ýçeri ýþýkla dolmuþtu. Biri girdi içeri. “Her halde muhtardýr” diyordu kendi kendine. Baþka kim olacaktý? Ama muhtar hiç konuþmuyordu. Uzakta durmuþ öylece bakýyordu. Neden hiç konuþmuyordu? Neden karþýsýnda durmuþ susuyordu? Kafasýný kaldýrýp muhtara þöyle bir baktý. Tanrým! Gelen muhtar deðildi. Þaþýrdý. Öyle ki þaþkýnlýktan dilini yutacaktý neredeyse. Karþýsýnda duran kiþi, muhtar deðildi. Kýzýydý. Yýllar önce kendi elleriyle topraða verdiði gencecik kýzýydý. Bembeyaz elbise giymiþti. Ne kadar güzeldi. Gülümsüyordu. Týpký bir meleðe benziyordu. Arkasýnda kanatlarý olsa melek diyecekti. Ama bu imkânsýzdý. Olamazdý. Çünkü yýllar önce kýzýný kendi elleriyle topraða… Yok yok! Hayýr! Bu mümkün deðildi. Olamazdý. Gözleri, elleri, beyni, tüm vücudu artýk iflas etmiþti. Tekrar karanlýk bir dünyada kalmýþtý. Kýzý hiç konuþmuyordu. Sadece gülümsüyordu. “Neden konuþmuyorsun?” diyecek oldu. Kýzý dönüp gitmeye baþladý. Arkasýndan baðýrmaya baþladý. “Dur! Gitme! Beni býrakma! Dön! Ne olur geri dön!” diye aðlamaya baþladý. “Beni býrakma. Bu defa dayanamam. Sensizliðe katlanamam. Gitme kýzým. Ne olur geri gel. Bu karanlýk dünyadan býktým, usandým. Gidiyorsan beni de götür. Beni burada býrakma!” Kýzý birden durdu. Geri döndü. Babasýna tebessüm dolu bir yüzle baktý. Yüzünden ýþýklar saçýlýyordu etrafa. Saçlarý dalgalanýyordu. Adým adým yaklaþtý babasýna. Elini uzattý. Babasýnýn elinden tuttu. Babasý da onun eline sarýldý. Doðruldu yataðýndan. Kolayca kalktý yerinden. Ne kadar mutlu olmuþtu. Dýþarýya yöneldiler. Kapý kendiliðinden açýldý. Iþýklar doldu kapýdan. O kapkaranlýk dünya nasýl da aydýnlanmýþtý þimdi. El eleydiler. Adeta uçar gibi gökyüzüne doðru yükseldiler. Rüya görüyordu mutlaka. Ama uyanýkken insan nasýl rüya görebilirdi. Uyanýk olduðunu biliyordu. Kýzý ile birlikteydi. “Býrakma beni. Ellerimi býrakma. Sýký tut.” dedi. Göðe doðru yükseliyorlardý. Her taraf aydýnlanmýþ, ýþýkla dolmuþtu. Nur gibi sonsuz bir ýþýk. Þimdi huzur içindeydi. Tüm acýlarý bitmiþti. Dert, keder, gam hepsi sona ermiþti. Büyük bir huzura ermiþti. Bu ýþýk ona mutluluðu vermiþti. Yükseldiler, yükseldiler… Her þey geride kalmýþtý. Dünya artýk hiç görünmüyordu. Güzel Bir Dünya Öyküler Hakan Yozcu KKTC 1997
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Hakan Yozcu, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |