..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayýn. Artýk benim oraya gideceðim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Hakan Yozcu




24 Aðustos 2023
Kadirli'de Bir Gece  
Hakan Yozcu
Heduye, kaderin her turlu tokadini yemiþ bir insan. Doðumundan beri þansýzlýklar, talihsizlikler, kadetsizlikler onu hic yalniz býrakmadý. Hep onun yanýnda oldu...


:HJC:
KADÝRLÝ’DE BÝR GECE
Kadirli’ye akþamüzeri güneþ batarken girdim. Sadece bir gece kalýp ertesi sabah erkenden ayrýlacaðým. Kýz kardeþim Hediye burada yaþýyor.
Hediye, kaderin her türlü tokadýný yemiþ bir insan. Doðumundan beri þansýzlýklar, talihsizlikler, kadersizlikler hep onun yanýnda oldu. Onu bir an bile yalnýz býrakmadý.
Küçükken birçok kez hastalýða yakalandý. Güçlü iradesiyle bu hastalýklarý yendi. Okula baþladý. Ailemiz yurt dýþýna göçtü. Bu nedenle okulunu býrakmak zorunda kaldý. Ortaokuldan sonra hayata atýlmak için iþ hayatýna baþladý. Daha o yaþlarda ailemizin geçim derdi üzerine bindi. Uzun yýllar ailenin tüm yükünü sýrtýnda taþýdý. Çalýþtý, çalýþtý… Çocukluðunu ve gençliðini tam olarak yaþayamadý.
Ýleri yaþlarda evlendi. Talihsizlik yine yakasýný býrakmadý. Evliliðin tadýný tam olarak alamadan eþi, çok geçmeden rahmete kavuþtu. Hayatta yapayalnýz kaldý ve mücadeleye tek baþýna devam etti.
Bir apartman dairesinde yaþamýný sürdürürken bir Þubat gecesi, namaz kýlmak için kalkmýþ. Abdestini almýþ. Namazýný kýlmýþ. Duasýný etmiþ. Tam yataða gireceði sýrada büyük bir sarsýntýya maruz kalmýþ.
Birkaç saniye süren bu sarsýntý, onu o kadar çok korkutmuþ ki ne olduðunu ancak biraz sonra anlamýþ. Hayatýnda görmediði büyük bir deprem olmuþ. O kadar þiddetliymiþ ki bu deprem, geçmek nedir bilmiyormuþ. Avizeler, hýzla saða sola sallanýyormuþ. Dolaplar yerinde durmuyor “Takýr takýr” ses vererek düþmeye yüz tutmuþ. Sandalyeler, yerinde durmuyor, odanýn bir köþesinden öbür köþesine gidiyormuþ. Pencereler yerinden oynuyormuþ. Camlar kýrýlmaya baþlamýþ. Duvarlar çatlamýþ, sývalar yerlere dökülmüþ…
Hediye, ellerini havaya açýp Allah’a “Allah’ým sen bizi koru!”, “Senin hikmetine sual olmaz!” Allah’ým, senin her þeye gücün yeter!”, “Allah’ým sana sýðýndýk!” diyerek dua ediyormuþ.
Biraz sonra tüm apartman sakinleri aþaðýya inmiþ. Komþularý “Hediye abla! “Deprem oluyor, kaç!” diye baðýrýyorlarmýþ. O da can havliyle dýþarý çýkmýþ. Artçý sarsýntýlarla deprem devam ediyormuþ. Hava o kadar çok soðukmuþ ki üþümeye baþlamýþlar. O nedenle meydana ateþ yakýp ýsýnmaya baþlamýþlar. Sabaha kadar eve girememiþler.
Deprem sadece Kadirli’de deðil Türkiye’nin birçok yerinde büyük hasara ve yýkýma neden oldu. Binlerce insan canýndan olurken, yüz binlerce insan da evlerinden oldu. Birçok þehrin neredeyse tamamý yýkýldý. Ýnsanlar, acý dolu bir hayata maruz kaldý.
Ýþte Hediye’nin oturduðu apartman da büyük hasar alanlardan olmuþ. Ana kiriþler kýrýlarak ev yýkýlma aþamasýna gelmiþ. Uzmanlar apartmaný inceleyerek “Kesinlikle oturulamaz. Ýleri derecede hasarlý” Raporu vermiþler. Bunun üzerine de belediye evi yýkma kararý almýþ. Ev en kýsa zaman içinde yýkýlmýþ.
Devlet, vatandaþlarýný yalnýz býrakmamýþ. Kadirli’nin dýþýna Þabaplý tarafýna uygun bir araziye hemen depremzedeler için bir konteyner þehir inþa etmiþ. Binden fazla insan þimdi bu konteyner evlerde ikamet ediyor.
Hediye de o insanlardan biri.
Ýzmir’den arabamla çýkýp Kadirli’ye geldim. Ýki gündür yoldayým. Ýlk geceyi Afyon Sultandaðý’nda ikinci geceyi Pozantý’da geçirdim. Yorucu bir yolculuktan sonra Kadirli’ye gelebildim.
Vakit akþam. Güneþ sýcaklýðýný kaybetmiþ. Deyim yerindeyse sýcaðýn beli kýrýlmýþ. Yakýcý, kavurucu sýcak yerini, yaz mevsimin ýlýk rüzgârýna býrakmýþ. Buna rüzgâr da denmez ama yine de o bunaltýcý ortamdan az da olsa daha iyi geldi bana.
Kadirli’ye Adana Ceyhan yolundan gelip Çukobirlik tarafýndan girdim. Çukurköprü’yü geçer geçmez Kadirli kendini göstermeye baþladý. Oysa daha neredeyse 20 kilometre var. Önceleri burasý tarladan baþka bir þey deðildi. Ama þehir o kadar büyümüþ ki devasa bir þehir olmuþ. Uzaktan büyük bir þehir gibi görünüyor. Evler kat kat büyümüþ. Apartmanlar oldukça sýklaþmýþ. Caddeler, yollar arttýkça artmýþ. Yeni semtler, yeni mahalleler ortaya çýkmýþ.
Hediye’yi aradým. “Kadirli göründü. Seni nasýl bulacaðým?” dedim. “Kadirli’ye gir. Uzun Çarþý’dan geç. Dimdirek ilerle. Þabaplý tarafýna doðru gel. Atatürk Ýlkokulu var. Onun yanýnda görürsün. Zaten ben yolda seni bekliyor olacaðým” dedi.
Verdiði talimat üzerine hareket ettim. Savrun Çayý üzerinde buluna Köprüden geçtim. Sumbas yolunu solumda býrakýp Osmaniye yolu’na doðru ilerledim. Belediye Binasýný solumda býrakýp Köprübaþý denen yere geldim. Buraya Köprübaþý denmesinin sebebi yýllar önce burada bir köprü olmasýydý. Köprünün hemen baþladýðý yere de halk arasýnda “Köprübaþý” deniyordu. Aslýnda bu köprü hala duruyor. Ama o kadar çok bina yapýlmýþ, o kadar çok yol açýlmýþ ki köprü artýk görünmez olmuþ. Halk, hala buraya Köprübaþý diyor.
Ortada Ulu Önderimiz Atatürk’ün bir heykeli var. Buraya “Göbek” diyorlar. Sað taraf Osmaniye yolu. Doðru gidersen Nato Yolu ve Andýrýn Yolu çýkýyor karþýna. Göbekten sola dönersen Uzun Çarþý’ya gidersiniz. Kadirli aðzýyla “Dimdirek” giderseniz Þabaplý yoluna çýkarsýnýz. Ben de sola dönüyorum.
Sað tarafýmda petrol var. Onun hemen yanýnda çocukluðumdan hatýrladýðým “Kadirli Belediye Düðün Salonu” olacaktý. Ama yok. Yerinde yeller esiyor. Arkasýnda da Belediye Otobüs Terminali vardý. Ama onu da þehir dýþýna taþýmýþlar. Karþýda Üçgen Park var.
Üçgen Park, hala o muhteþem güzelliðini koruyor. Burasý eskiden daha ziyade yaþlýlarýn dinlenme yeri idi. Çarþýya giden vatandaþlar burada oturur çay içer kýsa bir mola verirdi. Park, üçgen biçiminde olduðu için ona halk tarafýndan bu isim verilmiþti. Burada oturup çay içmek ve kýsa bir süre ile dinlenmek insana güç veriyordu doðrusu.
Ýlerliyorum. Sað tarafýmda Nimet Lokantasýný görüyorum. Burasý çocukluðumda da vardý. Ve yine bu isimle anýlýyordu. Özellikle paçasý ile ün salmýþtý. Hala Kadirli’nin en güzel paçasý orada içiliyor diyebilirim. Bu deneyimi birkaç defa yaþadým daha önce. Büyük bir keyifle paça içmiþtim bu lokantada. Size de öneriyorum. Kadirli’ye giderseniz özellikle paça içmeden dönmeyin. Sadece paça deðil, Kadirli’nin sucuk Ekmeði de meþhurdur. Sucuk ekmek yemeden, içli köfte tatmadan, ayran ve þalgam suyu içmeden ve özellikle Adana Kebap yemeden Kadirli’ye gittim demeyin.
Biraz sonra Kadirli’nin tam merkezinden geçiyorum. Çamlý Kahve’nin bulunduðu yer burasý. Kadirli’nin adeta kalbi. Günün her vakti kalabalýktýr burasý. Tüm Kadirli halký buradadýr. Kahvehanenin önü büyük bir bahçedir. Etrafýnda lokantalar, çayhaneler, tablacýlar bulunur. Ýðne atsanýz yere düþmez. Hemen az gerisinde ara çayhaneler var. Burasý oldukça ilginç bir yer. Anlatmakla bitmez. Gidip mutlaka görmek ve havasýný teneffüs etmek lazým. Sohbet etmek isteyen gençler, arkadaþlarýyla buluþmak isteyenler, emeklisi, memuru, yaþlýsý, genci herkes buraya gelir. Genellikle siyaset konuþulur burada. Siyasetin hayat bulduðu yerdir burasý.
Eðer buraya takýlýr da biraz oyalanýrsanýz, yüzlerce el tablasýyla seyyar satýcýlara rast gelirsiniz. Simitçiler, börekçiler, ayrancýlar, darý satanlar, kebap satanlar, tiþört, gömlek satanlar, saat, terlik, ayakkabý satanlar… Aklýnýza ne geliyorsa görebileceðiniz türden satýcýlar…
Aracýmla yavaþ yavaþ ilerlemeye devam ediyorum. Akþamüzeri olduðu için trafik biraz yoðun. Birçok kiþi gerek aracýyla, gerekse yaya olarak evine gidiyor. Dolmuþ duraklarý insan dolu.
Çok eski yýllarda Yeni Sinemanýn bulunduðu köþeye geliyorum. O zaman da Köþe olarak adlandýrýlýrdý burasý. Tam köþede bir pastane vardý. Köþenin sol yanýnda Tatlýcý Veysel halka tatlý satardý. O zamanlar Kadirli’nin en meþhur tatlýcýsýydý. Tabii bu arada Kadirli’de halka tatlýnýn da çok sevildiðini söylemeden edemeyeceðim. Her köþede bir tatlýcýya rastlamanýz mümkün. Burasý Kadirli’yi ikiye ayýrýyor. Yukarýsý köylere giden yol. Þabaplý, Karakütük, Ýlbistanlý Köyü var. Daha ilerisinde Hardallýk, Harkaþtýðý, Yusuf Ýzzettin ve Alibeyli Köyleri bulunuyor.
Hediye, beni dediði yerde, yolun kenarýnda bekliyor. Kornaya basarak geldiðimi duyuruyorum. Zaten aracým oraya göre yabancý plaka olduðundan ve direksiyonu sað tarafta olduðundan hemen dikkatleri çekiyor. Ýnsanlar, ister istemez “Bu da ne böyle?” dercesine dönüp araca bakýyor.
Hediye sol tarafa dönüp “Beni takip et” diyor. Takip ediyorum. Birkaç metre sonra geniþ bir araziye kurulmuþ, yüzlerce konteyner evlere geliyoruz. Ýlk dikkatimi çeken þey alanýn etrafýnýn tel örgüyle çevrelenmiþ olmasý. Adeta büyük bir ceza evine benzetiyorum. “Neden tel örgü?” demekten kendimi alamýyorum. Bunun tamamýyla güvenlik açýsýndan yapýldýðýný öðreniyorum. Böyle olmasý daha iyi olmuþ diye kendimi telkin ediyorum.
Arabamý, kardeþimin gösterdiði yere park ediyorum. Ýçinden sadece el çantamý alýyorum. Eþyalar tamamen araçta kalýyor. Kýz kardeþim “Korkma çok güvenli. Bir þey olmaz. Güvenlik her saat buralarda tur atýyor. Kameralarla 24 saat gözetleniyor. O nedenle hiçbir þey olmaz” diyor. Ben de korkusuzca konteynýrlara doðru ilerliyorum.
Dýþarý bir masa ve bir sandalye atýlmýþ. Kapýda üniformalý bir görevli var: “Abla misafirin mi var?” diyor. “Evet, bu, en küçük kardeþim” diyor. Bunu özellikle belirtmesinin sebebi birinci dereceden akraba olmazsa kalýcý misafir olunamýyormuþ. Uzak tanýdýklar sadece günübirlik ziyarete gelebiliyormuþ. Güvenlik sorumlusu kimlik kartýmý istiyor. Soy isimleri ayný olmayýnca anne ve babalarýn isimlerine bakýyor. “Abla yanlýþ anlama, sana güvensizlik deðil, buraya not almam lazým. Bize verilen talimat öyle” diyor. Kardeþim. “Rahat ol, biliyorum” diyor. Görevli bana kaç gün kalacaðýmý soruyor. Ben de sadece bir gece diye cevap veriyorum. Önündeki kalýnca deftere not alýyor. Bana da bir imza atmamý rica ediyor. Ben de imzaladýktan sonra “Buyurun, hoþ geldiniz” diyor.
Teþekkür edip kalacaðýmýz konteynýra yürüyoruz. Hemen giriþte bir bayrak gönderi bulunuyor. Türk Bayraðý özgürce dalgalanýyor. Tel örgünün üzerine bir levha konulmuþ: “Yerleþke Ýçerisine Araç giriþ ve Parký Yasaktýr.” yazýyor. Konteynýrlar yan yana, bloklar halinde dizilmiþ. A Blok B blok C Blok diye gidiyor. Her sokak bir harfle adlandýrýlmýþ ve numaralar verilmiþ. Kapýlarda AFAD 1D10 yazýsý var. Bunlar her dairenin adres numarasý. Görevliler bu numaralardan kimin nerede oturduðunu kolayca bulabiliyor.
Ýnsanlar, ev olarak yaþadýklarý konteynýrlarýn önüne bir masa ve birkaç sandalye koymuþlar. Oturup çay içenler var. Bizi gören çaya davet ediyor. “Abla misafirin mi var? Buyurun çay için. Senin misafirin bizim misafirimiz” diyorlar. Kardeþim; “Sað olun uzun yoldan geliyor. Yarýn sabah gidecek. Dinlensin biraz” diyor. Kardeþime “Maþallah herkesin ablasý olmuþsun. Tanýmayan yok” diyorum. Gülüyor. “Sað olsunlar, seviyorlar.” diyor. Ýlerliyoruz…
Evler arasýnda karþýdan karþýya brandadan yapýlmýþ gölgelikler çekilmiþ. Ýnsanlarý aþýrý sýcaktan koruyor. Tabii bu arada çocuklar göze çarpýyor. Hayatýn kendilerine attýðý tokattan sonra bile bu çocuklar hala gülebiliyor ve hala ara sokaklarda oynayabiliyorlar. Sanki hiçbir þey olmamýþ, hiçbir þey yaþamamýþlar gibi hayatlarýna devam ediyorlar. Kimileri kovalamaca oynuyor, kimileri saklambaç oynuyor, kimileri de yöreye has çocuk oyunlarýndan oynuyor. Çocuk sesleri etrafa yayýlýyor.
Giderken hemen bulunduðumuz yerin arka kýsmýnda yeþillikler görüyorum. Patlýcan, biber, domates gibi þeyler ekilmiþ. “Bu ne? “diye soruyorum. Kardeþim, “Burayý bahçe olarak ayýrdýk. Ýsteyen bir þeyler ekiyor. Suluyor bakýyor, vakit geçiriyor. Hem de birazcýk olsun geçimlerini saðlýyorlar. En önemlisi yaþadýklarý travmadan bir nebze olsun uzaklaþýyorlar” diyor. Gerçekten benim de büyük dikkatimi çekiyor. Elinde hortum tutan ve sebzeleri sulayan insanlar var.
Nihayet kalacaðýmýz yere geliyoruz. Kardeþim “Ýþte burasý da benim þato” diyor. Gerçekten de bakýnca küçük bir þato gibi. Ýçerde yok yok.
Ýki odadan ibaret. Bir odasýnda televizyon var. Burasý hem oturma odasý, hem mutfak hem de misafir odasý olarak kullanýlýyor. Buzdolabý bulunuyor. Bir masa, iki sandalye ve yerde bir döþek var.
Yan odada ranza biçiminde yataklar var. Dört kiþi rahatlýkla kalabilir. Tuvaleti, banyosu ve çeþmesi içerde. 24 saat sýcak su akýyor. Yani günün her vakti banyo yapma imkânýna sahipsiniz. Bunlardan daha önemlisi de içerde bir klima olmasý. Bu klima olmazsa burada hayat çekilmez. Kadirli çok sýcak bir yer. Kavurucu ve yakýcý sýcaklar günün her saatinde hâkim.
Klimayý bereket unutmamýþlar dedim. Kardeþim “Ýlk geldiðimizde yoktu. O zaman daha kýþ idi. Soðuk ile bir nebze baþ edebildik. Ama kýþ bitince sýcaklar yavaþ yavaþ artmaya baþladý. Biz de durumu yetkili mercilere bildirdik. Allah hepsinden razý olsun. Ýsteðimizi ikiletmediler. Haklýsýnýz. Bu sýcakta burada yaþanmaz dediler. Herkese birer klima taktýlar” dedi.
Oturup sohbete baþlýyoruz. Konumuz tabii ki deprem. Hediye yaþadýðý o geceyi uzun uzun gözü yaþlar içinde anlatýyor. “Ben, daha ömrüm boyunca böyle bir þeyi yaþamadým. Allah benim yaþadýklarýmý düþmanýma bile yaþatmasýn” diyor.
Evin çok þiddetli sallandýðýný, nasýl o gece yýkýlmadýðýný anlamadýðýný söylüyor. “Allah yüzümüze baktý. O sarsýntýya hiçbir ev dayanmazdý. Ev, o gece yýkýlsaydý hiçbirimiz sað kalmazdýk.” diyor. Günlerce eve giremediklerini, sarsýntýlarýn hiç bitmediðini saat saat devam ettiðini artçýlarýn bile büyük bir sarsýntýya döndüðünü anlatýyor. Bu arada abimiz Malak’ta kaldýðýný söylüyor. “O da olmasaydý tamamen sokakta kalacaktým. Allah ondan ve eþinden razý olsun.” diyor. Eþyalarýn evde kaldýðýný, birçoðunu kurtaramadýklarýný belirtiyor. Belediyenin evi mühürlediðini, eve girmeyi yasak ettiðini söylüyor. Ama fýrsatçýlarýn boþluktan yararlanarak evleri yaðmaladýklarýný anlatýyor. “Birçok eþyam çalýndý. Büyük eþyalara dokunamadým. Küçük ve deðerli olanlarý kurtarabildim. Perdeleri dahi çaldýlar. Klimalarý, dam üstündeki çanak antenleri bile almýþlar. Evin içinde bir þey býrakmamýþlar. Kaþ ile göz arasýnda bunu nasýl yapmýþlar bilemiyorum. Ama buna da þükür. Önemli olan canýmýzýn kurtulmasý. Baþka yerlerde birçok kiþi enkazýn altýnda kaldý. Canlarýndan oldu. Biz de ayný akýbete uðrayabilirdik. Þükür olmadý. Malýn mülkün zerre kadar deðeri olmadýðýný anladýk. O nedenle Allah’ýn verdiklerine þükürler olsun. Bizim sýnavýmýz da böyleymiþ” diyor.
Kardeþim, konuþmalarý arasýnda vefasýzlýktan, samimiyetsizlikten, ikiyüzlülükten dert yanýyor. “Bu deprem bana, insanlarýn gerçek yüzünü de gösterdi. Dostu, düþmaný, akrabayý, kardeþi bu deprem sayesinde tanýdým. Önceden akraba diyen, kardeþim diyen, dostum, arkadaþým diyen insanlarýn depremden sonra benden bir þey istemesin diye kaçtýðýný, uzak durduðunu gördüm. Akrabalarýmdan bile bana bir ihtiyacýn var mý? Bir þey istiyor musun diye soran olmadý. En yakýnlarým dahi bir arayýp geçmiþ olsun demedi. Gel buyur, bende kal, sýkýntýya düþme diyen olmadý. Hatta kira için istediðim evi dahi vermeyen oldu. Benim iki kardeþim dört yeðenim varmýþ. Sadece onlar aradý. Baþka kimse arayýp sormadý. Oysa ne kadar kalabalýk bir aileyiz. Maalesef kimse aramadý. Ben kimseden yardým istemedim, para pul istemedim. Ýstemiyorum da. Ýhtiyacým yok. Tek istediðim bir telefon açýp nasýlsýn diye sormalarý, senin için bir þey yapabilir miyiz diye sormalarýydý. Ama bunu dahi yapamayanlar oldu. Kötü günümde yanýmda olmayan iyi gün dostlarýna kýzýyorum. Keþke zor günlerimde yanýmda olup, hal hatýr sorsalardý, o zaman çok mutlu olurdum. Ama insanlarýn gerçek yüzünü de görmüþ oldum dedi. Þimdi buraya yerleþince zor durumda kalma diyenler var. Ya ben günlerce sokaktayken bunu niye demiyordunuz? Baþýmý sokacak bir yer bulunca mý sormak aklýnýza geldi. Evi boþ olduðu halde, gel bacým benim evde kal diyemeyen kardeþlerim oldu” diye dert yakýnýyor.
Hediye anlattýkça anlatýyor. Anlattýkça da gözyaþlarýna hakim olamýyor. Demlediði çayý sigara eþliðinde yudumluyor. “Zor günlerdi” diyor. Ama artýk rahat olduðunu, deprem travmasýný da yavaþ yavaþ attýðýný söylüyor. “Resmen psikolojimiz bozuldu. En ufak bir sarsýntýda deprem diye hemen dýþarý koþuyoruz. Saatlerce eve giremiyoruz. Bu, daha ne kadar böyle devam edecek? Korku ile yaþanýr mý? Konteynýrlara yerleþince biraz rahatladýk. Deprem olsa bile hayati tehlikesi az olur. O nedenle korkusuzca kalmaya baþladýk”
Günleriniz nasýl geçiyor soruma gülerek cevap veriyor. “Gördüðün gibi. Bin kiþiden fazla insan var burada. Hep bir aile gibi olduk. Herkes birbirini tanýyor. Yardýmlaþma hat safhada. Herkes her þeyini birbiriyle paylaþýyor. Ekmeðini, ununu, suyunu, çayýný, þekerini paylaþýyor. Sevgi saygý son derece ön planda. Öyle huysuz, kavgacý, geçimsiz kimse yok. Olan olursa da hemen herkes tavrýný koyuyor. O nedenle daha büyük bir sorun yaþamadýk. Geçimsizlik, kavga, tartýþma yaþamadýk. Belediye baþkaný her hafta geliyor, hal ve hatýr soruyor, eksik olan bir þey varsa tamamlýyor. Kaymakam da gelip dert dinliyor. Sorunlara çözüm üretiliyor. Yani memnunuz. Derdimiz, sýkýntýmýz yok. Þu teller arasýnda sevgi saygý içinde yaþamaya çalýþýyoruz. Bazen arkadaþlar geliyor. Çay kahve içip sohbet ediyoruz. Sonra gidiyorlar. Akþamlarý dýþarý oturup dertleþiyoruz. Bazen eðlenceler de oluyor. Sonra televizyon baþýna geçip haberleri ve eðlenceli programlarý izliyorum. Güzel bir film bulursam ona takýlýyorum. Namazlarýmý kýldýktan sonra duamý edip yatýyorum. Ertesi gün yeni bir hayata yeniden baþlýyorum. Günler böyle geçiyor” diyor.
Gerçekten de zor günler. Þu birkaç saat içinde bile ne kadar zor bir yaþamýn olduðuna þahit oluyorum. Allah’tan ki arkalarýnda devlet var. Devlet kimseyi sahipsiz býrakmamýþ. Dertlerine derman olmuþ. En kýsa zamanda konteynýr þehri kurarak depremzedeleri buraya almýþ. Her imkân veriliyor vatandaþa.
Elektrik parasý alýnmýyormuþ. Her hafta erzak veriliyormuþ. “Yað, bulgur, pirinç, makarna, fasulye gibi gýdalar veriliyor. Çayýmýz kahvemiz eksik edilmiyor. Suyumuz 24 saat akýyor.” diyor.
Vakit ilerliyor. Hediye anlattýkça anlatýyor. Adeta boþalmaya ihtiyacý var. Birilerinin kendini dinlemesine ihtiyacý var. Ýçini birilerine dökmesine ihtiyacý var. O nedenle anlatýyor, aðlýyor, aðlýyor, aðlýyor…
Ben ise yorgunluktan bitmek üzereyim. Ýki gün uzun yolculuktan sonra sabaha kadar sohbet edecek gücü kendimde göremiyorum. Dayanabildiðim kadar dayanýyorum. Gözlerim kapandýkça ben ýsrarla açýp kardeþimi dinlemeye çalýþýyorum. Ama öyle bir an geliyor ki artýk onu duyamaz oluyorum…
Gözlerim kapandýðýnda anlattýðý her þey rüyalarýma giriyor. Sabaha kadar depremle uðraþýyorum. Vefasýz insanlarla uðraþýyorum. Yanmýþ, yýkýlmýþ evler arasýnda çaresizlik içinde baðýran insanlarý kurtarmaya çalýþýyorum…
Hediye’nin “Kahvaltý hazýr. Hadi kalk” demesiyle yataktan fýrlýyorum. Dýþarýda bulunan masaya kahvaltý hazýrlamýþ. Çay, domates, yumurta, reçel, peynir ve zeytin… Sevdiðimi bildiði için biraz da patates kýzartmýþ. “Kýbrýs patatesini tutmaz ama sen idare et” diyor.
Saat 09.00 olmuþ. Yola erken çýkacaktým. O nedenle geciktim diyorum. Çayýmý içiyorum. Yumurtadan ve diðerlerinden biraz yiyip hazýrlanýyorum.
Yarým saat içinde çantamý alýp araca doðru birlikte yürüyoruz. “Ya kusura bakma yorgunluktan erken uyumuþum. Seni dinleyemedim” diyorum. “Yok yok, iyi dinledin. Söyleyeceklerimi zaten söyledim.” diye cevap veriyor. “Ýnsanýn konuþmaya, derdini dökmeye ihtiyacý oluyor. Sen de iyi dinledin. Sað ol.” diyor.
Ben, araca binip yola çýkýyorum. “Akþam geldin, sabah gidiyorsun, böyle misafirlik mi olur? Gelmiþken biraz kalaydýn. Paça içmeye giderdik” diyor. “Kýsmetse baþka sefere diyorum.
Araca binip vedalaþýyorum. O, geride kalýyor. Elleri yüzüne gözlerine gidiyor. Belli ki aðlýyor. Ben de üzülüyorum. Gözlerim doluyor. Arabanýn müziðini açýyorum. Duygulu bir ayrýlýk þarkýsý çalýyor. Müziðin ritmiyle biraz sonra ben de gözlerime hakim olamýyorum…
Kadirli bir kez daha geride kalýyor. Bir kez daha bana uzak oluyor. Bir kez daha bana yabancýlaþýyor…
Kim bilir bir daha ne zaman dönerim Allah bilir?
Hoþça kal Kadirli.
Her þeye raðmen çok güzelsin…
HAKAN YOZCU
23.08.2023
GAZÝMAÐUSA KKTC



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Vatan Sað Olsun
Adýný Sen Koy
Iskadro (Siðil)
Kýbrýs Ada Kýþý
Cassandra Hotel Bodrum
Güzel Bir Dünya
Futbol Maçý
Lahmacun
"Kuzucuk Köyü"nde Sabah Kahvesi
13. Maaþ

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dut Aðacýna Asma Aþýsý
Nur - Iþýk
Ritsa Gölü Efsanesi
Güle Güle Omarým
Sevgisiz Sevgi
Gulit
Ýran’dan Acý Bir Aþk Hikâyesi
Sevginin Adý Baþka
Emanet
Aksilikler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.