..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçý, toplumda uzun çalýþma ve çabalardan sonra alnýnda ýþýðý ilk duyan insandýr. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Osman Altýnbaþ




14 Kasým 2023
Taþlarýn Gölgesinde: 3. Bölüm  
Osman Altýnbaþ
“Onunla alakalý bir paragraf vardý, bütünü bozmadan anlatayým; Metamorfoz gerçekleþtiðinde iç içe geçmiþ bu dört boyut tek boyut haline gelmiþti. Her bir boyut tek bir dünyayý simgeliyordu. Burada dünyalar hakkýnda ayrýntýya girmemiþ. Devam ediyorum; Oldukça þiddetli bir deprem her dünyada vuku bulmuþ ve bu durum büyük çapta bir enerji açýða çýkarýp yer ve gök bu salýnan güçle cýzýrdamýþ adeta. Bu kýsýmda oldukça, büyük kelimelerine bir derecenlendirme yapýlmamýþ o yüzden geçiyorum burayý. Boyutlarýn birbirine girmesiyle vuku bulan bu deprem büyük bir yýkým meydana getirip o esnada ýrklardan bir çok ölümlünün can vermesine neden olmuþ. Deiðim gibi üstünkörü bir anlatým olmuþ sanki.” “Yani Quedyna direk anlatsan da araya yorum katmasan. Hem büyücüler de nerede kaldý paragraftan kaçýrýlmýþlar mý?”


:BHG:
3.BÖLÜM

Savaþçý, her silah kullanana böyle seslenilmiyordu ama Marjuarane bu gruba dahil deðil zira malzeme konusunda her þekilde (seçim, kullanma, özellik…) çok iyiydi. Bilge’nin yanýndan ayrýldýktan sonra sadece kendisinin yaþadýðý yani yalnýz olduðu evinin kapýsýna geldi. Anahtarýný tahtadan yapýlanýn kilit yuvasýna sokup da içeri girdiðinde þaþkýnlýða uðradý. ‘Yaklaþýk iki yýl önce buradan ayrýldým ama sen hala ayný anahtarý kullanýyorsun,’ dedi sürpriz, yüzündeki kocaman gülümsemeyle ki bu görünüþ savaþçýnýn yüzünde de bir süre konakladý. Bu esna iki kardeþin sarýlmasýný da içine alýyordu.
Nerdeyse iki senedir birbirlerini görmeyen iki kardeþin sevgi dolu kucaklaþmasý bir zaman dilimi daha devam etti. Marjuaranenin kýz kardeþi Anna Laira hemen hemen iki sene önce Kuzeyden gelen bir koleksiyoncuyla onun yanýndan ayrýlmýþtý. Deðerli taþlara düþkün koleksiyoncu bu þehre bir arkadaþýnýn tavsiyesi ile gelmiþ ve kentin merkezinde gezerken yüzü oval, gözleri turkuaza çalan, saçlarý sýrtýna kadar uzanan ve siyah ,üstünde koyu renk kýsa kollu bir bluz, kollarýnda ikiþer tane gece mavisi renkli yuvarlak metal aksesuar, incecik bileklerinde opal taþýndan mamul bileklikler bulunan, deriden yapýlmýþ kara pantolon giyen ve yoðun mavilikte ayakkabýlarýyla pazarda yürüyen Anna Laira ya vurulmuþtu. Ýkisi arasýnda yaþanan derin aþkýn neticesinde þehirde bir evlilik olmuþtu. Kýz kardeþ, erkek kardeþini de kuzeye götürmek istemiþ ama gri mavi gözlü olan –çok sýcak ve samimi bir þekilde yapýlan çift taraflý ýsrarlara raðmen- kabul etmemiþti. Kýz kardeþ, abisinin gelmemesine çok üzülse de sevdiði ile bu yerden ayrýlmýþtý.

“Diyorsun ki Damierdan, kuzeyinde elflerin bulunduðu, yakýnlarýnda cücelerin daðlarýnýn olduðu ve bozkýrlarýnda barbarlarýn yaþam sürdüðü yere gitti"
"Caným o bölgenin adý Lavierenna. Hepimizin bildiði gibi kendilerini bu dünyanýn hakimi gören üç büyük ve zalim ejderhanýn anlaþamadýðý kuzey tarafý bundan dolayý oradaki yaþayanlar arasýnda bölgelere ayrýldý. Ejderhalarýn dokunmadýðý bu yerler birbirlerinin yönetimini kabul ederek dört baðýmsýz kýsma bölündü. Söylediðin alan ise bunlarýn sistemini kabul etmeyenlerin olduðu bölge. Ben de bu boþluðu senin yanýnda deðerlendireyim dedim,”
“Ah Sevgili kardeþim, batý taraflarýnda hemen hemen bir çok yer ejderha tehdidi ve bu þehir kuþatma altýnda, yollar tekinsiz iken buraya geldin. Ancak ben de doðuya doðru bir yolculuða çýkmak zorundayým,” dedi üzgünce
“Seni çok özledim ben. Annemiz ve babamýz öldükten sonra ikimiz aile olmaya devam etmiþtik ama… Hala býraktýðým gibisin, yine yalnýzsýn,”
“Anna Laira, biliyorsun ben içeriðinde biraz asilik olan özgür ruhlu biriyim. O yüzden baðlanmak bana uygun deðil. Hem þu aralar þehri tehdit edenlerin sýzmalarýný kapatmakla uðraþýyorum. Yardýmcýlarým da—“
“Nimali ve Soriol öyle deðil mi,” dedi kýz kardeþi yarým bir gülümseme ile
“Aynen öyle bir tanem. Yanýndan ayrýlmam gerek zira yolculuðumda bana eþlik edecek onlar. Vakit akþamýn tellerine dokunmaya baþlamadan benim gitmem lazým. Ayrýca sen hangi yönden geldin buraya. Doðu ve güney giriþi ejderhanýn adamlarý tarafýndan kapatýldý ve çýkýþ da yapýlamýyor. Tek kullanabilecek liman tarafýnýn olduðu batý ve kuzeybatý .Oralardan bir kuþatma olmuþ deðil ancak habercilere göre -belki de halkýn moralini bozmak için ‘birileri’ tarafýndan uydurulmuþ bir söylentidir…- Kara gemiler görünmeye baþlamýþ.”
“Evet kardeþim, ben de gemi ile geldim ama kara olanlarýyla deðil. Zengin bir koleksiyoncuya sahip olmanýn faydalarý… Kuzeydeki ahali kendilerinin bölgelerine diðer yönlerden (ejderhalarýn sözde yönetiminde olan batý, güney ve doðu) giriþ olmamasý adýna yüksek duvarlarla sýnýrlandýrdýlar. Yani karadan olmayýnca biz de kýyýdan denedik ki o kýsma her hangi bir düzenleme daha yapmamýþlar. Bundan dolayý Damierdan adý Anqua… diye bilinen bir þehrin limanýnda kaldý ve kaptan beni de buraya getirdi. Bir iki gün sonra kocam beni bu kentten alarak güneye yol alacaðýz. O süre zarfýnda da seni göreyim dedim,”
“Çok iyi olmuþ da… Güney de ne yapacaksýnýz? Denizler de cirit atan korsanlarý es geçmeyin, onlara da dikkat edin. Gerçi o grubun ejderhalara hizmet ettiklerini düþünmüyorum da,”
“O konuda güven bana. Eþimin gemisi baya korunaklý. Büyücüsü bile var. Sonuçta iþini oldukça seven biri. Yani hazineler bulmak ta beni cezbetmiyor deðil. Aldýðý duyuma göre güneyde ki büyük Beyaz’a hizmet eden bir ejderha bir süre önce ortadan kaybolmuþ. Onun topladýðý hazineler ben, eþim ve onu bilgilendiren arkadaþýný bekler,” dedi sonlarýnda yüzüne gülümseme yerleþtirmeyi ihmal etmeyerek
“Ya ejderha geri dönerse,”
“Eþimin çevresi geniþ. Onu bilgilendiren arkadaþý her konuda ona detaylý bir þekilde açýklama yaptý. Sonuçta ejderhanýn birinin inine gireceðiz. Söylediðine göre Doðu’ ya gitmiþ ama geri dönmemiþ. Bizi bilgilendirenin baðlantýlarýndan edindiklerini aktardýðýna göre Güneyin sahibi olarak kendini gören Beyaz çok sinirliymiþ ve suçlu olarak ta Doðudaki Kýrmýzýyý görüyormuþ. Artýk onu beklemekten vazgeçmiþ,”
“Anladým… Sen ne ara macera sever oldun… Neyse kardeþim. Bu yolculuða çýkmam gerek. Keþke daha fazla görüþebilseydik. Döndükten sonra ki umarým þehir kuþatmadan kurtulmuþ olur (içinden baþka bir þey söylüyordu) ve ben senin ziyaretine gelirim. Tabii serüvenin bitmiþ olursa,”
“En azýndan az da olsa sarýldýk, kucaklaþtýk, görüþtük, konuþtuk. Ben bir iki gün daha burada oyalanýp Damierdaný bekleyeceðim. Sanýrým bizim maceramýz güneyle kalmayacak. Ne kadar tehlike olursa olsun Dünya da dolaþmaya devam edeceðiz. Ne de olsa ben de koleksiyoncuyum artýk. Belki yolumuz bir yerde kesiþir ve sen de bize katýlýrsýn,”
“Belki… Ýki gün bile olsa eðer dýþarý çýkarsan çok dikkatli ol. Kuþatmanýn daha ortalarýna bile gelmemiþken þehirde onlardan yana olanlar olabilir.” dedi Marjuarane.
Bundan sonrasýnda kardeþi mutfak araç gereçlerin olduðu tarafa geçti. Abisi, uzun ve tehlikeli bir seyahate çýkacaðý için üstündeki elbiselerden kurtulup yolculuk kýyafetlerini giymek için hareketlendi. Kalýn kumaþtan yapýlan üst giyiminin üzerine kopkoyu bir parka, onun ceplerine býçaklarýný ve hançerini, gizli bölmelerine de her türlü sürprize karþý küçük keskin silahlarýný, koyu renk pantolonuyla uzun ve kapkara botlarýný da giydi ve sýrtýna da kýlýcýný astý. Büyücünün armaðaný kolyeyi de içindeki dýþýna giydiði uzun ve kýþ þartlarýna uygun sert dokudan yapýlmýþ kýyafeti kadar saðlam elbisesin altýna sakladý. Yeniden kardeþinin yanýna gelerek ona sýkýca sarýldý ve macerasýnda iyi þanslar dileyerek, gözyaþlarýnýn düþmesine engel olarak oradan ayrýldý.
Marjuarane, kýz kardeþinden yaklaþýk iki sene uzakta kalýpta daha fazla görüþememenin üzerine sinen is misali ruhuna süzülen haleti ruhiye ile adýmlarýný yolculuða beraber çýkacaðý iki arkadaþýndan biri olan Nimaliyi bulmak için onun her zaman gittiði hana doðru hýzlandýrdý. Varacaðý yere yaklaþýrken bir anda aklýna seyahate çýkmadan önce Bilgeyi görmesi gerektiði geldi. O yönden çark ederek kütüphane istikametine doðru ayaklarýný yönlendirdi. Yüzündeki kardeþinden ayrýlmasýndan kaynaklanan hüzünlü ifadeye karþý aklýna gelen arkadaþlarý, yurdunun zor durumdaki hali, kuþatmanýn giderek artmasý… gibi düþünceler simasýný sertleþtirdi. Bu halde yürürken omzunda bir elin temasýný hissetti. Kütüphanenin yakýnlarýndaydý bir anda döndü karþýsýnda hýzlý hýzlý nefes alan birini gördü.
" Aþýk mýsýn diyeceðim de seni tanýdýðým kadarýyla o konuya biraz uzaksýn. Nasýl bir dalgýnlýk bu, sesleniyorum sesleniyorum duymuyorsun," dedi az da olsa nefesi düzelmiþ bir halde onu yakalayan
“Bilemiyorum Quedyna. Ayrýca bir avuç insana baðýran bir þeyin üzerine çýkmýþ tipten dolayý da duyamadým. Boþuna kuþatma altýndaki bir þehrin sakinlerinin moralini düzgün tutmaya çalýþýyor. Neyse… Normalde böyle dalgýn deðilimdir ama… Kütüphaneye gitmem gerek. Acelem var,”
"Dur bekle! Bilge’yi görmeye gidiyorsun deðil mi. Bana seni bulmamý söyledi zira kendisinin bir iþi çýkmýþ, birileriyle buluþacakmýþ o yüzden seninle görüþemeyecekmiþ. Sana vermem gereken bir þey var. Benim eve gidelim onun emanetini sana vereyim.’
Savaþçý, kütüphanede çalýþan orta yaþlý bir insan olan Quedyna ile onun evine gitti. Kapýyý açar açmaz burnuna en sevdiði çaylardan biri olan kekik çayýnýn kokusu misafir oldu. Yüzünde gülümsemeyle;
“Kekik çayý, nefis kokuyor” dedi
“Ben de çok severim bu çayý, yeni demlemiþtim. Bekle beraber içelim hem de laflarýz, öncekiler gibi,”
“Bu enfes kokuya hayýr diyemem, Nimali biraz daha beklesin.”
“Tamamdýr birazdan yanýndayým,”
Kütüphane de çalýþan arkadaþýnýn evi de taþtan yapýlmaydý. Duvarlar biraz düzensiz olsa da asýlan raflarý ve oradaki bir kaç kitabý taþýmasýnda bir sýkýntý yoktu. Fazla eþya bulunmayan bu evde, Ýkili kekik çayý içerken Quedyna;
“Hep sormak isterim sana. Sen cesaretli, gözü pek, korkusuz ve saðlam karakterli bir insansýn. Kuþatma altýndaki bu þehir için diðer iki arkadaþýnla canýný diþe takarak savaþýyorsun. Acaba bu þekilde yaþamak yerine büyücü olarak hayatýný sürdürmeyi hiç düþündün mü?”
“Pöh! Büyücülük kim ben kim. Hem nereden çýktý bu soru,” dedi ve bir yudum daha çayýn lezzetine kapýldý.
“Geçenlerde kitaplarý düzenlerken bir tanesine denk geldim. Büyücülerle alakalýydý. Oldukça kapsamlý bir þekilde anlatýyordu, eskilerden bir büyücü ya da koleksiyoncu da olabilir yaþantýlara dair (büyü yapma sanatý sýrlarý hariç) bilgiler vardý. Öylesine aklýma geldi”
“Yalnýz benim de ilgimi çekti senin öylesine aklýna gelen. Sence büyücüler tanrýlar gittiði halde nasýl büyü yapabiliyorlar?”
“Onunla alakalý bir paragraf vardý, bütünü bozmadan anlatayým; Metamorfoz gerçekleþtiðinde iç içe geçmiþ bu dört boyut tek boyut haline gelmiþti. Her bir boyut tek bir dünyayý simgeliyordu. Burada dünyalar hakkýnda ayrýntýya girmemiþ. Devam ediyorum; Oldukça þiddetli bir deprem her dünyada vuku bulmuþ ve bu durum büyük çapta bir enerji açýða çýkarýp yer ve gök bu salýnan güçle cýzýrdamýþ adeta. Bu kýsýmda oldukça, büyük kelimelerine bir derecelendirme yapýlmamýþ o yüzden geçiyorum burayý. Boyutlarýn birbirine girmesiyle vuku bulan bu deprem büyük bir yýkým meydana getirip o esnada ýrklardan bir çok ölümlünün can vermesine neden olmuþ. Dediðim gibi üstünkörü bir anlatým olmuþ sanki.”
“Yani Quedyna direk anlatsan da araya yorum katmasan. Hem büyücüler de nerede kaldý paragraftan kaçýrýlmýþlar mý?”
“Sen de pek acelecisin. Bir yudum al kekik çayýnda rahatla. Bilgeyi görmene gerek yok. Ýkinci paragrafa geçiyorum. Büyücüler büyü yapabilme güçlerini tanrýlardan alýyordu. Metamorfozdan sonra onlar kayboldu ancak büyü dünyada kaldý.”
“Yani tanrýlarýn kendilerinden kaynaklanan büyüden mi bahsediyor.”
“Diyene bak, bir de bana araya girme diyorsun. Þöyle devam ediyor; Tanrýlar yine de büyücüleri unutmayarak -onlarýn büyü yapmalarýný tam olarak saðlamýyordu ancak zaman ilerledikçe onu geliþtirme yollarý buldular- açýða çýkan enerjinin bir kýsmýný büyünün tamamen kaybolmamasý için býraktý. Diðer kýsmý ise ‘Ölüler Haný’ içindi.”
“Ölüler Haný?”
“O kadar baktým kitapta baþka bir yerde rastlamadým. Han derken mecazi mi yoksa gerçek anlamý mý, mezarlýk adý mý, ölüler o esnada ölen büyücülerin ruhlarý mý, bir makam simgelemesi mi anlayamadým. Üzerine de biraz araþtýrma yaptým ama kitaplarda rastlamadým.”
“Bilgi kaynaðý büyücü var ama çok yüksek yerdeki karakterine ulaþmak büyücü olmaktan daha zor.”
Quedyna hor görüyle; “Aman aman kalsýn almayayým.”
“Eh az da olsa nasýl büyü yapabildiklerine dair deðil de büyü güçlerinin nereden geldiðine ait bilgi kýrýntýsý almýþ oldum. Hmm… gözüme çarptý da raflardaki kitaplarýn arasýndaki bu ejderha biblosu da nereden çýktý.”
“Kapaðý sana bakan ile kenarý ceviz rengi yeþil kitap arasýndaki olaný mý diyorsun? Kütüphanedeki masalarýn üstünde buldum… Ejderha dedin de-”
“Evet tam üstüne bastýn onu diyorum, bakabilir miyim? Ejderha… Ah dilimi tutmalýydým mý diye düþüneyim. Eðer o bibloyu bana verirsen dinlerim. Zira mavi renk en sevdiðim renktir.”
“Mavi dedin de kitabýn rengi de aynýydý. Yazar belki de gezgin de olabilir zira incelediðime göre Ýsmi Cyernadel. Yazdýðý; Metamorfozdan sonra anlaþýlanlara göre pýlýný pýrtýný toplayýp ortadan kaybolan sadece tanrýlar deðil onlarla beraber ejderhalarda sýrra kadem basmýþtý. Onlarýn neden bu kadar yýl görünmediðine ve tekrardan ortaya çýktýðýna dair tam olarak bir bilgi mevcut deðil ancak bazý büyücülerin-”
“Su varsa alabilir miyim.”
“Quedyna içeceði getirmeye gittiði sýrada, Marjuarane yerinden kalkýp bibloyu alýp tam kapýdan çýkýyordu ki-”
“Hey! Nereye gidiyorsun? Kitaplardan bulduðum yeni bir þehri keþfetmiþtim,”
“Sað olasýn gitmiþ kadar oldum. Senden kurtuluþ yok, hem çaydan hem de þu üstümdeki aðýr kýyafetlerden sýcakladým. Daha Nimalinin yanýna gideceðim.”
“Dur, tamam anladým. Benim de kütüphaneye gitme zamaným gelmiþ. Ýyi oldu vakti de geçirmiþ oldum. Bu zarfý sana vermemi istedi Bilge. Bana sakýn açma dedi. O yüzden ne olduðuna dair hiç bir fikrim yok.”
“Ne yani sen beni vakit geçirmek için mi kullandýn.”
Quedyna omzunu silkerek “Ne demek! Bilgi paylaþýmý oldu iþte. Daha fazla oyalamayacaðým seni,. zarfý sana veriyorum. Hadi çýkalým. Ben kütüphaneye sen de tabii ki hana. Nimaliyi tanýdýðým kadarýyla orada vakit öldürüyordur.”
Marjuarane kaðýdý aldý ve veda ettikten sonra hana doðru yol aldý. Tam gidecekken Quedynanýn o muzip sesi geldi ‘Farkýndaysan neden bugün farklý giyindiðine dair soru sormadým dostum’
Savaþçý, aslýnda Quedyna ile konuþmanýn kendisine iyi geldiðini çayýn rahatlattýðýný yürürken daha iyi anladý. Yüzünde tam gülümsemenin kapýsýný açacakken hanýn kapýsýndan birilerini dýþarýya fýrladýðýný gördü.
Bu arada Quedyna, kütüphaneye varmýþtý. Bilgenin yanýna gitti ve;
“Efendim, zarfý verdim bibloyu da kendisi almýþ gibi oldu.”
“Güzel., zarf ona geçiþ için lazým olacak biblo da… neyse o bende kalsýn. Ýþinin baþýna dönebilirsin”
Orta yaþlý arkadaþý, kütüphanedeki yerine geçerken Marjuarane hanýn kapýsýna dokunacak kadar yaklaþmýþtý. Kulaðýna sanki bir þelaleden dökülen su gibi dýþarýya düþen gürültüler geliyordu. Ne tam olarak dýþarýya giden ne de içeride kalan kapýnýn arasýndaki yere düþmüþ bedenlerin üzerinden atlarken bir anda yana eðilerek havada süzülen kupanýn birinin kafasýyla buluþmasýna engel olmuþtu. Bu durumu atlattýktan sonra barýn arkasýndaki hancý Brane bir selam çakýp kýsacak sürede ortama göz gezdirirken ayný zamanda kendisine doðru uçuþa geçen ve hali hazýrda geçmekte olan sandalye parçalarýndan sakýnmayý da unutmamýþtý. Üstüne üstlük atýlanlardan birini yakalayarak en yakýnýndaki sarhoþlardan diðerinin suratýna yapýþtýrmýþtý. Nimali de onun geldiðini fark etmiþ ve yüzüne gülümseme yerleþtirmeye çabalarken o esnada sýrtýna sandalye yemekten kurtulamamýþtý. Karþýlýk olarak ta o kadar kiþiyi yere sermesine raðmen kendisine vurma cesareti gösterene bunu yapmamasý gerektiðini sert bir yumruk darbesiyle büyük bir keyifle ifade etmekten kendini alamamýþtý. Yine de simasýnýn bir kaç yerinde yediði darbelerden dolayý renk yoðunluðu düþük koyuluklar göze çarpmasýna raðmen onun umurunda deðildi zira yumruklarýn güçlerini yarýþtýrdýðý, sarhoþlarýn hangimiz daha sarhoþ olarak yalpalaya yalpalaya dolaþýp bilimum malzemeyi vücutlarýna yiyerek düþtüðü, þiþelerin, masa ve sandalyelerin ortama uyum saðlayacak diðer malzemelerin havada fink attýðý bu kavgada bulunmaktan memnun olduðunu yüzündeki gülümsemeyle devamlý arkadaþýna anlatýyordu. Marjuarane de geri durur mu, çorbada benimde tuzun olsun babýnda onun için bir yumruk, tekme arada güzelleme yaparak kafa atma… gibi lütuflarda bulunmaktan kaçýnmýyordu zira bu konularda yardýmseverlikte eli çok açýktý.
Hancý ,bir süre daha seyretti ve iki gözü pek arkadaþýn ayakta kalmasý, diðerlerinin yere serilmesi sonucunda perdenin kapandýðýný anladý.
“Bran, bana oradan bir bira daha versene. Üzgünüm hanýn için ama biliyorsun ve beni tanýyorsun o lanet cüce bana o þekilde hitap etmemeliydi.” dedi nefesindeki kavga etmenin heyecanýný diline keyifli bir þekilde yansýtarak
Hancý her zaman ayný sebebi ya da benzerlerini bu ifadeyle duymaktan hiç sýkýlmamýþtý. Beklediði gibi bu durumun ikinci dereceden müsebbibi yere serdiklerinin ceplerinden altýn ,çelik, yüzük, farklý mücevher ne varsa onun önüne býraktý.
“Bunlar senin zararýný karþýlar, bira için sað ol.”
Bran isimli hancý, her zamanki gibi ‘önemli deðil’ þeklinde yüz ifadesi takýndý ne de olsa Marjuarane’ nim arkadaþýnýn sergilediði bu gibi durumlardan sonra ayný görünüþten onda fazlaca bulunuyordu.
Ýkisi, hanýn çoðunluðu kýrýk ve tahtalarý örselenmiþ biçimde yerde bitik, devamlý tamir izleri bulunan yorgun kapýsýndan çýktýlar.
“Þu yüzüne bir baktýralým, Nimali,”
“Beni boþ ver ,o kadar da önemli deðil. Bu arada görüyorum ki üstündeki kýyafetlerden belli ki tam teçhizat hazýrlanmýþsýn. Konu var da eðlenecek olan sadece senmiþsin gibi nereye böyle."
“Nereye mi? Hiç oluyor mu böyle ama seni bu zevkten mahrum býrakýr mýyým .Ben de haber vereyim diye yanýna gelmiþtim ama sen zaten bir þenlik ateþi yakmýþsýn”
“Ben fazla oyalanmayacaktým. Bran’ ýn bir iki birasýný yudumlayýp eve gidecektim ancak o aptal cüce bana dedi ki… Neyse ne dediði senin için o kadar önemli deðil. Ben de dayanamadým ve ortalýk mutluluktan dört köþe oldu,”
“Cücenin sana tahmin ettiðim gibi o þekilde hitap ettikten sonra senin yüzünün halini canlandýrabiliyorum da…” dedi muzipçe Marjuarane.
Bu ifadeden sonra Nimali, dudaklarýný hareket ettirme ve bir þekle sokma yoluna gidecekti ki sonra o sokaða sapmaktan vazgeçti. Bu arada ikili, konuþa konuþa diðer arkadaþlarýnýn yanýna gelmiþti. Vardýklarý yer, þehirdeki erkekler için en çok tercih edilen þifacýnýn birinin eviydi çünkü sahibi oldukça iþveli, cazibeli, çekici ve bir o kadar da güzelliði tescillenmiþ, tavan yapmýþ biriydi yani bu sýfatlar iyileþtirmedeki yeteneðini biraz gölgeliyordu ama… Onun dokunduðu yerde tedaviden baþka þeyler de bitiyordu. Ýkisinin arkadaþý olan Soriol, ufacýk bir darbe alsa ya da parmaðýna bir þey batsa soluðu hemen bu þifacýnýn yanýnda alýrdý. Onun o tatlý nefesini yanýnda hissetmekten kýz da oldukça memnun olurdu. Hatta bir keresinde Soriol, arkadaþlarýyla baþka bir mücadeleden dönerken aðacýn birinden iðne yapraklarýný koparýp parmaðýnýn birkaç yerine batýrmýþtý çünkü Bilgeye döndükten sonra rapor vermek zorundalardý ancak kendisi dövüþ esnasýnda ne bir yara almýþ ne de þifacýyý acilen görmeyi gerektirecek bir durum ortaya çýkmýþtý bu yüzden böyle bir yola baþvurmuþtu. Bunu gördükleri zaman iki arkadaþý da gülmeye haber salmýþ ama kahkaha gelmiþti.
Þifacý, baþkalarýna hayýr der ama Soriol’a hiç demez ve onu tedavi etmekten ayrý bir zevk alýrdý. Üçü de yaþadýklarý yerde bilinen ve sevilen savaþçýlardý ve þu durumda Chrubergine þehri sakinleri onlara, yaptýklarý katkýlardan dolayý minnettardýlar. Þifacýnýn ikisinin arkadaþýna teþekkürü ise daha kiþisel bir o kadar da özeldi.
Güzel ve alýmlý kýzýn kapýsýný çalan iki arkadaþ, dostlarýný beklemeye baþladý. Bu kapý çalýþ tarzýnýn ne anlama geldiðini hem kýz hem de arkadaþlarý biliyordu. Bundan sonra homurtuyla oflayan puflayan sesler az da olsa dýþarý sýzdý. Çok fazla vakit geçmeden yakýþýklý dostlarýnýn üzgün yüzü göründü ve iyileþtiren kýza minnettarlýðýný sözle iki arkadaþýnýn önünde dile getirmek zorunda olduktan sonra kapýsýný kapattý. Bu söylevin akabinde iki dostu da gülümserken Soriol homurdanýyordu.
“Biraz geç gelseydiniz ne olurdu. Sarmina, o büyülü dokunuþuyla þifayý tedavi isteyen yerlerime orantýlý olarak daðýtýrken ve ikimiz de bundan fazlaca memnunken gelmeniz gerekli miydi. Baþka kapý çalýþ þekli bilmez misiniz siz! Tam kýzýn pardon otantik bitkilerin kokusunu…”
Konuþmanýn devamýný duyduktan sonra diðer ikisinin yüzündeki gülümseme geniþleyip kahkahaya dönüþtü. Bu, onlarýn simasýnda bir süre kiracý olurken arkadaþlarý ‘yine nereye gidiyoruz,’ diye söylendi.
“Bana bakma Soriol, ben de tam olarak emin deðilim hatta hiçbir fikrim yok nereye gittiðimizden. Marju, bu þekilde benim yanýma geldi ancak bana da herhangi bir þey þu ana kadar söylemiþ deðil ardýndan senin yanýndayýz iþte,”
“Sabredin dostlarým. Siz gidin ve bir an önce ‘yolculuk kýyafetlerinizi’ giyinip gelin. Döndüðünüz de anlatacaðým.” dedi ve onlara iþaret etti Marjuarane herhangi bir söz beklemeden.
Onlarý bekleme durumunda fazla kalmadý zira kendisi gibi ayný nitelikteki iki arkadaþý ‘yolculuk kýyafetlerini’ kuþanarak gelmiþti. Üçünde de kýlýç bulunurken Soriol da ek olarak ok ve yay vardý. Marjuarane de bulunan hançer, býçaklar ve diðer ikisindeki býçaklar da mücadele esnasýnda ek önlem olarak rakiplerinin niyetine göre kolaylýkla durumu kendi lehlerine döndürebilecek þekilde görünmeyecek yerlerdeydi. Üçü de kýþa, tehlikelere uygun, benzer koyu renk kýyafetleriyle saðlam, dayanýklý, kaslý ve de iri yapýlýydý.
Birbirlerini yýllardýr tanýyan bu arkadaþlar son zamanlarda daha sýk bir araya gelip diðer þehir savunucuyla beraber Siyahýn yardakçýlarýyla mücadele ediyorlardý. Yurtlarýnýn içine sýzmaya çalýþan düþmanlarý ufak çapta da olsa baþarmýþlardý ancak bu durum ,þu an için tehlike olmaktan uzakta seyrediyordu. Baský gitgide artarken nasýl ki karþý taraftan zaiyat oluyorsa savunucular tarafýndan da oluyordu. Þehrin içinde bu kuþatmadan sýkýlan az sayýda olanlar vardý ancak onlarýn sesleri kýsýktý. Burayý her taraftan saranlar bazýlarý hariç dýþarýya çýkýþa izin vermiyorlardý bundan dolayý þehrin yardým almasý pek muhtemel görünmüyordu. Gizli yollarla gönderilen istekler ise sonuçsuz kalmýþtý. Kimse çaðrýlarýna yanýt vermiyordu çünkü onlar Siyah’ ýn adamlarýyla ve dolayýsýyla ejderhayla ters düþmek istemiyorlardý ki bunlar onun hizmetkarýyla önceden kendilerine göre anlaþma yaptýklarýný sananlardý. Siyahýn umurunda deðildi bu akitler, herkes biliyordu ki onun bölgesinde arzu etmediði herhangi bir þey olmazdý. Ne kadar umursamaz görünse de kendisine yapýlacak olan etkili bir müdahalenin farkýna varýrdý. Þu an için Chrubergine þehri daha výzýltýsý rahatsýz verecek dereceye ulaþmayan sinek gibiydi.
Batýnýn sahibi olarak kendini gören Siyah, diðer iki büyük ejderhayla yeterince mücadele etmiþ, hakimiyet bölgeleri belirlenmiþ ve ateþkes yapýlmýþtý. Dinlenmek istiyor ve herhangi bir þekilde bunun bozulmasýný arzu etmiyordu. Adamlarý onun kanatlarý gölgesinde yönettiði bölgesini idare ediyordu ve onlar kendisinin hükmettiði yerlerden onun bilgisinde vergi alýyorlardý. Açýkcasý ejderha için alýnanýn ne olduðu önemli deðildi ehemmiyet arz eden ise ona tabi olmalarýný bu þekilde göstermeleriydi. Eðer herhangi bir yerde sorun çýkarsa ikinci adamý devreye girer, çare olmazsa birinci adamý, o da sonuç alamazsa bizzat kendisi duruma el koyar ve oraya cezasýný kati bir zalimlikle verirdi. Diðer þekilde hizmetkarlarý onu rahatsýz etmekten korkarlardý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Taþlarýn Gölgesinde: 5. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: Giriþ/ 1. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 6. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 2. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 4. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 8. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 7. Bölüm

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sökük: 3 [Þiir]
Bütün Dillerime Aykýrýsýn Sen [Þiir]
Bana Bir Sen Ismarlarsýn [Þiir]
Üç Yamalý Bohça [Þiir]
Sensin Yar [Þiir]
Gözyaþý Kýrýklarý [Þiir]
Kaygan Yol [Þiir]
Perde [Þiir]
Bað Bozumu [Þiir]
Gül (S) Açýmý Bahar Bir Buket Hüzün [Þiir]


Osman Altýnbaþ kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Osman Altýnbaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.