Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Dalgaların kat kat yükseldiği bir ummanla boğuşuyorum . Bulutların makyajı akıyor içime , ve ben yüzümü ayrılıkla yıkıyorum. Yolların saçlarına yapraklar yapışıyor , karıştırıyorum geceyi suskunluğun ertesinde , ufkadalıyorum. Bastığım kumsalda deniz iyot karıştırıyor ruhuma. Acılarıma ayaklanıyorum. Seninle başlıyorum zamanın diğer yarısına.Kapıların ardında yanan ışıklardan bir hüzme oluyorum dudaklarına. Sadece izi bulunmayan bir hasret kalıyor bana , ucu yanık elektronik postaların köşelerinden. Dalıp gidiyorum yosunların kimsesizliğine . Sanki hiç olmamış gibi balık oluyorum. Yüzgeçlerimde oksijen baloncukları dans ediyor . Yeryüzünü göremiyorum . O masmavi rengi , sanki artık hiç tanımıyorum. Ne okuyorum sonrasında , nede yazabiliyorum aşkı sana. Sen anlatıyorsun bana , ben iki elimi bırakıp yangın yerinde , yani yüreğimde hiç yazmayan bir kalemin alışılmadık gölgesinde , sana çoğalan düşlerimle seni dinliyorum. Sevmeliyim diyorum seni aklıma zıpkın gibi girdiğin uzaklardan . Görmeliyim diyorum . Daha çok içime çekebilmeliyim seni . Derken ucu bucağı sınırsız bir okyanus sessizliğinde seni buluyorum . Sor beni yalnızlığa diyorum . Daha önce yazdığım gibi . Anlatsın kaç iklimi sırtımda taşıdığımı sana . Bilmezsin biliyorum. İlmek ilmek saçlarına dolanan yıldızlara bakıyorum . Göz kırpıyorum belkide sana . Bir yanda yankısı vücuduma mimlenen derin bir sabrı tırnaklıyor gözlerin, diğer yandan uğultusu başımdan hiç eksik olmayan rüzgarlarına tutunuyor ellerin. Hiç bulut olurken gördünmü sen beni. Güne uyanan sevinçlerini kumlara bıraktınmı yakamoz parıltılarının peşisıra. İskele ayaklarına yaslanıp çaresizliğe verdinmi yüreğini. Denize karşı, Hiç deniz oldunmu sen benim gibi. Günün en sakin zamanlarında hoyrat bir alışkanlığa terkettiğim hatıralarımı çalıyorum aşktan yana . Serenad öykünmelerinde paranoya kurgularına gömülüyor tutkularım . Bir varım bir yokum . Yokluğunun çoğuluyum. Özlemek sol yanımda ağrısı dinmeyen bir yarayı deşiyor hesapsızca. Çekip vursalar beni bu saatten sonra , yinede illaki sen diyorum. Dalgalar yüzümde yıkıyor suskunluğun kalelerini . En olmadık anda tutuyorum kendi ellerimden sana geliyorum. Varmısın diyorum , varmısın yalınayak koşmaya hayata . Cam kırıkları ile kaplanıyor hayallerim . Varmadan daha sabaha. Eski bir evin çatı arasında tozlanıyor ışığın avcundaki silüetler. Kitaplar bir kaldırılıyor , bir çıkarılıyor aşk adına . Şiirler bir yazılıyor bir siliniyor sevdaya infaz edilen uykularına. Nefes nefese kalıyor yüreğim . Neon ışıkları altında tenime bırakılan suskunluğun peşindeyim. Yeryüzünü terkediyor gençliğim ve denizde balık olmayı bekliyor sendeki düşlerim. Külbastı bir martıya yem olmadan, Belkide bu son dileğim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Birkan ASKAN, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |