..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > pelin onay




14 Ağustos 2003
Eski bir pişmanlık hikayesi  
pelin onay
sevginin kanatlarına yapışın..adınızın eski bir pişmanlık olmasını istemiyorsanız..


:ACIDJ:
Eski bir pişmanlık oturuyor yanıma, üzgünüm diyor, çok üzgünüm seni anlayamadığım için. Beraber yürümeyi teklif ediyor. Onu da yanımda götürmemi istiyor. Gözlerinin içine bakıyorum..anlamlı ya da anlamsızca..duymuş ya da duymamış gibi..Bir ağacın dalında, yere düşmemek için çaba gösteren, rüzgarla savaşan bir yaprağı gösteriyorum ona. “Bak” diyorum ona, “iyice bak!”

-İşte bu yaprak gibi direndim sana uzun süre, rüzgarına dayandım..uğraştım düşmemek için. Ama beni o rüzgar değil, senin o rüzgarla dans etme çılgınlığın düşürdü yere. Kendini düşünürken birazda beni düşünseydin, daha çok direnebilirdim ama olmadı, düştüm işte..

-Üzgünüm, ben böyle olmasını istemedim. Korkmuştum..korkuyorum diye sana taşıdığım endişeleri yükledim. Sandım ki sen hep kalırsın, sandım ki her çağırdığımda gelirsin, sandım ki senin için ben hep varım.

Sesi titriyordu. Yutkundu, derin bir nefes çekti ve devam etti.

-Bütün acılarımı sana yükledim. Hep sabredendin, bekleyendin oysa, bilemedim..bilemedim bir gün gidebileceğini..

-Yalnız mısın şu an..?
-Nasıl yani..?
-Hayatında biri var mı..?
-Hayır..yok.
- İşte cevap, yalnızsın ve beni hatırladın. Ne olursa olsun seni dinleyeceğimi düşündün, sana “hayır” diyemeyeceğimi..hep aynı kalacağımı..
- Bunu söyleme lütfen.
- Neyi söyleyeyim peki? Taş bile şekil değiştiriyor zamanla, benim aynı kalmamı nasıl beklersin? Şu uzayıp giden patikada, bakmaya doyamayacağın çiçekler vardı bir zaman önce. Ama birileri onlara bakmak yerine, gözünün önünde tutmak istedi..ve kopardı. Görüyorsun işte, her şey değişiyor zamanla, baktığın manzara bile. Zamanında uğraşıp, çaba göstermek lazım yitirmemek için. Hadi söyle, ben ne yapayım..? Ne yapabilirim söyle..?

Gözlerini uzaklara çevirdi..bir sigara yaktı. Dumanı içine çekmiyor, hepsini alıyordu sanki..yutuyordu sigarayı..Yüzüme bakmadan konuşmaya devam etti:

-Ama o çiçekler yeniden açabilir. Yeni ve daha güzel çiçekler kök salabilir orada.

-Haklısın..çıkabilir ama o çiçekler artık hep koparılma korkusuyla yaşayacak. Yapraklarını açıp içindeki güzelliği gösterirse, kokusunu salarsa etrafa, yeniden incitilip, köklerine acı bulaşacağından korkacak.

-Sen değil miydin korkularla yaşanmaz diyen..?

Sanki bir açığımı yakalamış gibi heyecanlandı bir an.

-Hatta benim korkularımı bile atmaya çalışmadın mı...? Uğraşmadın mı, beni yeniden sevgiyle barıştırmak için çaba göstermedin mi?

-Evet yapmıştım, belki daha da fazlasını

-Öyleyse neden bu kaçış? Sen kaçmayı sevmezsin, sen konuşursun, saklayamazsın düşüncelerini, susmak nedir bilmezsin, sevmezsin suskunluğu..

-Senin kadar kimse sevemez zaten..!

Cevap vermeye çalıştı ama sanırım bu konuda verebileceği bir cevabı yoktu. Devam etti:


-Her suskunluğumda inatla beni konuşturan sen değil miydin? Her olmaz deyişimde inatla olur diyen..? Kırgınlıklarımı giydirdim sana, şikayet etmeden her seferinde çıkardın..Yorgunluklarımı, işimi bahane ettim, bahanelerle işim olmaz, dedin..Günlerce aramadım seni ama sitem etmek yerine her defasında gülümseyerek açtın telefonu. Ağlıyor olsan bile beni güldürmeyi başardın. Seninle hep çok güldüm. Belki senin de konuşmaya ihtiyacın vardı ama kendini asla ön plana atmadın..Bir-iki kere çağırdın beni..ihtiyacın olmasaydı çağırmazdın biliyorum..

Başını önüne eğdi, dudaklarını ısırdı..kekeler gibi çıktı kelimeler ağzından..

-..ama ben gelmedim, gelmedim..Yüreğini ortaya koymak istedin bütün çıplaklığıyla, bense bütün bunları hiç önemsemedim..

-Bunları hiç söylemedin bana.

-Evet, söylemedim. Hatta sana güzel sözler bile söylemedim, ki sana çok azı bile yeterdi biliyorum.

-Ne çok şey biliyormuşsun..! Gerçekten şaşırttın beni..

-Dalga geçme lütfen!

-Hayır, dalga geçmiyorum. Sadece şaşırdım. Çünkü sen hep sustun..bütün soruların cevaplarını tek başıma bulmaya çalıştım. Bu ne demek, anlayabilir misin? Oysa senin böyle bir sorunun yoktu çünkü ben konuşuyordum. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini hiç bilemedim. Hatta sormadım bile ama buna rağmen hiç konuşmadın. Sustun, sustun ve sustun..Ya güldük ya sustuk ya da seviştik..Ki ben bedenimden çok yüreğime dokunmanı istedim. En zorunu istedim yani. Beceremedim senin gibi ağır olmayı, konuşmamayı, kaçmayı, gizemlerle dolu bir bahçe olmayı. Benim için değerliydi zaman, ertelemek ve kaybetmek istemedim. Senin içinse hep “belki”ler vardı, “belki sonra”lar ...bu yüzden hep erteledin. Söylesene, o hep ertelediğin şeyler nerede bekliyor seni..? Onlarla ne zaman buluşacaksın ya da seni beklediklerinden emin misin? Yoksa onlardan biri de ben miydim..? Beni de bir gün düşündüğün yerde bulabileceğini mi sanıyordun? Yoksa...

-Devam et lütfen. Daha da ağırlarını duyacağımı bilerek geldim yanına..

Onun bu rahat hali oturduğum yerden kalkmamı sağladı..Bir sigara da ben yakacaktım ama ellerimin titrediğini görmesin diye cebimden çıkarmadım.

-Hala daha bu kadar rahat olman çıldırtıyor beni. Benimle konuşmak isteyen sendin, sen buldun beni. Ben seni kalmak istediğin yerde bıraktım ve devam ettim yoluma. Sen şimdi nesin biliyor musun, eski, çok eski bir pişmanlık...Şimdi gelmiş, benimle yürümek, benimle devam etmek istediğini söylüyorsun. Peyki ben ağladığımda sen nerdeydin? Sorunlarla uğraşırken, hayata her şeye rağmen tutunmaya çalışırken nerdeydin? Yalnız kalıp da, isyan ettiğim zamanlarda nerdeydin? Bir kez olsun beni arayıp, nasıl olduğumu sordun mu? Bütün bunları yapmanı hiç beklemedim zaten. Sen bana giderken beklememeyi de öğretip gitmiştin. Şimdi her şeyi yoluna koymuşken, barışmışken yüreğimle, karşıma çıkmış, üzgünüm, diyorsun. Ne için üzgünsün? Benden aldıkların karşısında veremediklerin için mi? Ben sana akmaya çalışırken, sen başka nehirleri de almaya çalıştığın için mi? Söyle, ne için üzgünsün? Bu kadar kolay mı üzgünüm demek? Bu kadar kolay mı çıkıyor ağızdan?

Sustu..verecek bir cevabı vardı ya da yoktu, o dakika aramaya başladı. Gözlerini bir an olsun, nereye baktığı anlaşılmayan uzaklardan ayırmadı.

-Kolay çıktığını mı zannediyorsun?

Sesi gider gibi oldu. Ağladığını hiç görmesem duygu sömürüsü yapıyor sanırdım ama ağlamıştı. Ve biliyordum ki, bir tek benim yanımda utanmıyordu gözyaşlarından.

-Her şeyi noktaladığımız zaman..

-Pardon..?

-Şeyy, noktaladığım zaman..sandım ki sen hep olacaksın. Ne zaman ihtiyacım olsa dinleyeceksin, aradığımda konuşacaksın. İlk başlarda senin için ne kadar zor olsa da bunu yaptın, dostum olmaya çalıştın. Çünkü biz iki iyi sevgili değil, iki iyi dost olabilirdik. Ama sana göre iki sevgili dost olamazdı ayrılınca ve bir süre sonra bana bunu söyledin, görüşmemeliyiz, dedin. O dakika bunu kabul etmek bende bir sıkıntı yaratmadı. Haklıydın, insanlar vardı çevremde, işlerim yoğundu, sevgilim vardı...yani bunun benim için nasıl bir boşluk yaratacağını o zaman fark edemedim. Nasıl olsa dediğini yapamazsın, mutlaka ararsın sanıyordum. Ama aramadın ve ben nasıl bir boşluğun içine düştüğümü o zaman anladım. Meğer gülüşlerinle, hüznünle, umudunla, her daim güç veren iyimserliğinle sen benim boşluğumu doldurmuşsun. Sen gidince o boşluk açıldı ve ben üşümeye başladım. Kimseyle seninle olduğu gibi gülememeye başladım. O zaman anladım, seni kaybetmenin aslında bir çok şeyi kaybetmek olduğunu. Bütün yüksek sesli konuşmaları göze alarak, başım önümde sana geldim. “Belki sonra” dediğim her şeyi, şimdi ve hep zamanında yapmak için geldim. Bana soruyorsun, ne için üzgünsün, diye. O kadar çok şey için üzgünüm ki, hangisini sayayım? Hangisini saymalıyım, bilmiyorum...Söylesene, çok mu geç her şey için? Çok mu geç kaldım..?

-Bilirsin ki, şartlar ne kadar kötü olursa olsun, içindeki her şeyi kurtarmadan gemilerini terk etmez kaptanlar. Ve hatta son ana kadar, bir ihtimal kurtarabilirler diye, bütün güçleriyle uğraşırlar o gemi için. O son an geldiğinde ise, her şeyi kurtardıklarından emin olduklarında, itinayla yazdıkları ve sakladıkları seyir defterlerini de yanlarına alarak gemiyi terk ederler..ve geminin batışını, suların altına girişini izlerken, yapabileceklerinin hepsini yaptıklarına inanarak, vicdanları rahat ama yine de hüzünle bakarlar. Gemi batmıştır ve en son kaptan terk etmiştir gemiyi.

-Ben bir gemiydim sen de kaptan, öyle mi?

-Sanırım..

-Ya o gemiyi kimsenin engelleyemeyeceği bir fırtına batırdıysa? Bunda geminin suçu ne?

-Mantıklı sorular sormayı üşürken mi öğrendin?

Gülümsemeye çalıştı belli belirsiz..

-Dokundurmayı hala iyi beceriyorsun..

-Marifet değil ama belki..

-Evet, geminin suçu ne?

-Tabiki geminin bir suçu yok böyle bir durumda. Ama kaptan gibi o da direnmeliydi. Ben senin için o kadar direndim ki, o telaş içinde seyir defterimde sular altında kaldı. Ve ben tıpkı bir kaptan gibi, her şeyimi kurtardığımdan emin, vicdanım rahat ama hüzünle batışını seyrettim. Şimdi diyorsun ki beni buldular ve suyun yüzeyine çıkardılar. Artık bir anı olmuşken tarihlerde, yeniden seyir halini imkansız bir kaptan için.

-Yeni bir geminin kaptanı mısın?

-Hayır, şimdiye kadar dümenine rahatlıkla oturabileceğim bir gemi çıkmadı karşıma, böyle de bir kaygım yok zaten..Ne zaman ki benimle paylaşmayı becerebilecek, belki o zaman..

-Sanırım boşa konuşuyorum..ben batmış bir gemiyim ve kaptanım beni artık istemiyor.

-Bilirsin ki nefret ederim, keşke, demekten ama keşke zamanında bilseydin bazı değerleri. Geçmişi bir kitap olarak kullanıyorum, evim gibi değil. Seni sevdim..seni gerçekten çok sevdim. Senin için yaptıklarımı bir taşa yapsaydım herhalde dile gelir konuşurdu. Ama artık yapabileceğim bir şey yok. Zamanında uğraştım ve geriye dönmem! Çünkü her şey zamanında. Sevgide, fedakarlıkta, pişmanlıkta..

-Gitmemi mi istiyorsun?

-Sanırım gitmen lazım..!

Ayağa kalktı, söylediklerime inanmamış gibiydi. Kollarımdan tuttu ve yüzümü yüzüne çevirdi. Eskiden olduğu gibi, gözlerine bakınca yumuşayacağımı düşünmüştü. O kadar içten bakıyordu ki, eski ben olsaydım, o dakika her şeyi unutup ona sarılabilirdim. Gözleri yalansız bakıyordu. Yüreğimi topladım...Bu bakışlara çok kez aldanmıştım ama bu defa olmayacaktı. Vücudumu dikleştirdim, yutkundum ve gözlerinin tam içine baktım..

-Artık gitmelisin. Çünkü ben ne ikinci kez açacak bir çiçek ne de yeniden sefere çıkılabilecek bir kaptan değilim. Artık git ve beni yalnız bırak. Elbet yeniden açacağım ama beni koparmadan sevecek birinin önünde. Benin gibi yap ve ardına bakma. O boşluğu dolduracak insanı gelecekte ara, geçmişte değil. Beni bir kez kokladın, izin verdim, ikinci kez asla...Ben ikinci kez...neyse, git artık..

Ellerini çekti, bir adım uzaklaştı, sonra bir adım daha..Arkasını döndü ve yürüdü..Sonra birden durdu, yüzünü döndü, bana baktı..

-Neydi benim adım..? Eski bir pişmanlık mı?

-Benim için değil, bu ismi sen koydun kendine. Sen eski bir pişmanlıksın ve medet umuyorsun geçmişten. İsmini değiştir ve artık asla erteleme. Sevgiyi hor görme ve zamanında yaşa. Batan bir gemi olmak istemiyorsan, kaptanına güven..

Yürümeye devam etti. Arkasından seslendim:

-Heyy..!!

Döndü.

-Seni seviyorum ama yaşattıkların ve öğrettiklerin için. Ne olur artık erteleme, üzme başkalarını da.. Biliyorum başaracaksın..Şimdi git, git ve arkana bakma. Korkularınla yaşayamazsın, korkmadan sev ne olur..Biri sana yüreğini açarsa bütün çıplaklığıyla ve sana göre hiç zamanı değilken sevdiğini söylerse, ona inan..İnan çünkü çok az insan bunu hissederek söyler, laf olsun diye değil. Silahın sevgin olsun suskunluğun değil..!!

Ağlıyordu. “Erkekler Ağlamaz” diyordu Nilüfer ama o ağlıyordu. Elini kaldırdı, eyvallah, dercesine. Son kez baktı ve gitti..

Eski bir pişmanlık oturdu yanıma biraz önce. Durdum, dinledim..Yollar beni bekliyordu, yürümeye devam ettim. Gülümsedim bütün bu olanlara, nasıl yani der gibi..Neyse, dedim içimden ve yürüdüm...

Eski bir pişmanlık oturdu yanıma biraz önce. Benden büyük ama benden çok büyüyemeyen. Güzel bir çiçek kokusunu saldı yürürken, seyrettim onu ve öptüm. Dokundum yapraklarına, içimden geldi, sevdiğimi söyledim, çiçek şaşırdı..Gülümsedim ve gittim..Hala o çiçeği seviyorum ama o koparılmadan sevildiğine inanmadı..ne zaman onun bulunduğu yoldan geçsem, yüreğim heyecanlanıyor..Çünkü ben onu laf olsun diye sevmedim..

Eski bir pişmanlık oturdu yanıma biraz önce. Durdum, dinledim ve gülümsedim bütün bu olanlara. Güzel bir çiçek kokusunu salmıştı ya, onu özledim. Yeniden heyecanlanmak hoşuma gitti belki de, sevgime inanmasa bile bunu dert etmedim..İsmim ilerde bir pişmanlık olmasın diye, ona karşı ne hissediyorsam söyledim. Yine suskunluk ve kaçışlar giydirildi üstüme, bu defa sitem etmedim ve bekledim..Olur da zamanında fark eder ve gelirse, onunla güzel bir yolculuk planlıyorum..hem de bir gemi yolculuğu..Yaşanmamış ve yarım kalmış bir seferim var da..Yoksa ben düşlerin içinden geçerken düş bahçesine mi düştüm..? İşte bunu bilemedim...

**

Ya siz..? Sizin de adınız eski bir pişmanlık mı yoksa.? Başkalarına ait olan ama söyleyemediğiniz, sakladığınız düşünceleriniz var mı.? Nasıl olsa biliyordur diye düşündüğünüz ama tahminlerin ortasında yalnız bıraktığınız insanlar var mı.? Peyki, sizi sevdiğini söyleyen birine inanmadığınız zamanlar oldu mu..?Belki de doğruyu söylüyordur..hııı? Eğer ilerde eski bir pişmanlık olmak istemiyorsanız, size sevgisini sunan birine inanın. Çünkü sevgi laf olsun diye söylenmez. Hayatın dakikaları sınırlıyken, yaşamamız gereken bir sürü şey varken, ayrılığı sıkıştırmayalım birbirimizin avuçlarına. Gözlerimizi uzaklardan gelecek bir gemiye çevirirken, bir bakmışız yanımızda duran ama görmediğimiz bir kuş havalanarak kaçıp gitmiş..Biraz düşünün, belki uzaklarda sandığınız sevgi yakınlarınızda bir yerde duruyordur. Eğer öyleyse, uçup gitmeden yakalayın onu..Sevginin kanatlarına yapışın...!!




.Eleştiriler & Yorumlar

:: Seyir defteri
Gönderen: Levent Koçak / /Türkiye
9 Ocak 2019
Nasıl da güzel anlatmışsınız olan biteni hepimiz için. Ama neden bilinmez! Bile isteye bu sonu yazıyoruz hepimiz seyir defterimize. Çok etkilendim. Sanırım birçok defa daha okuyacağım.

:: sesler
Gönderen: Fırat Can Tokuri / , Türkiye
27 Şubat 2009
öykünüzde batan bir gemi, ya da eski bir pişmanlık olarak görmem kendimi hiç zor değil. söyle(ye)mediğim, göster(e)mediğim duyguları, geçmişle hesaplaşırken açığa çıkarıp, sahiplerine iletmek sık yaptığım bir şey. peki ama bu bir tercih mi? bilerek ve isteyerek ortaya konulan bir tavır mı? hayır bu doğallıkla kendiliğinden oluşan bir davranış. bazı insanlar sevgilerini ve duygularını farklı yollardan gösterir, belki kimsenin anlayamayacağı, göremeyeceği yollardan. bazen sadece susarak, sadece bakarak veya dokunarak. bu sevgiyi algıladığınızda, sözlere dökülmüş olandan çok daha değerlidir, çünkü evet sözler her zaman yanıltıcı olabilir, sözler başka şeyler anlatabilir ama paylaşılan bir sessizlik, ufacık bir dokunuş asla sahte olamaz. bazı insanlar buna içtenlikle saygı duyar ve duyguları konuşarak bölmek, kelimelerle basitleştirmek istemezler. o nun da sizin için belki çok şey yaptığını kendince ama sizin bunu görememiş olabileceğinizi düşündünüz mü? daha önceden yazmış olduğum kısa bir yazıyı okumanızı isterim: "sesler hayal kırıklığıdır tümden... Çünkü beklediklerin bunlar değil,düşündüklerin bunlar değil, paylaştığın an bu seslerden çok uzaklarda aslında, bu kadar basitleştirmek sadece saygısızlık olur hayata... Bilmek neden yetmez sana? Neden illede duymak istersin o büyülü sözleri? Boşuna beklersin, çünkü sesler çoktan bozmuştur büyüyü, geç kaldın yine duymaya. Halbuki bırak dokunma dünyama, konuşma, sorma, isteme, bekleme, sus... Sus ki yanıma gel şöyle, ben susayım sen dinle, sen sus ben dinleyeyim... İşte bu hikayeyi dinlerim sonsuza kadar, ama bana anlatmaya kalkma sakın!"

:: pişmanlık ne acı bir duygu....
Gönderen: arjin arslan / , Türkiye
8 Ekim 2008
kalemine sağlık... güzel bir yazı... her okuyan kendine dair birşeyler bulur bence bu yazıda.

:: ben beni buldum...
Gönderen: Gülten DOĞAN / , Türkiye
1 Eylül 2008
"Şimdi her şeyi yoluna koymuşken, barışmışken yüreğimle, karşıma çıkmış, üzgünüm, diyorsun. Ne için üzgünsün? Benden aldıkların karşısında veremediklerin için mi? Ben sana akmaya çalışırken, sen başka nehirleri de almaya çalıştığın için mi?" Çok güzel bir yazı hatta güzel ötesi nasıl ifade edilir ki bilemedim ben beni buldum, her satırda acıyı yaşayan cephede...eski bir pişmanlık olmaktansa yapılabilecek ne varsa yapıp kenara çekilerek ona pişmanlık yaşatmak en güzeli.Yüreğimdeki acıları görsün diye ortaya koydum ama o bunu görmedi bile...Şimdi ben geleceğimi kuruyorum çünkü ben artık gemisi batmasın diye çabalayan kaptan olmak istemiyorum...

:: yeniden doğmak
Gönderen: gökhan erkan / Mardin/Türkiye
24 Nisan 2007
harabe bir bedenken yaliba yazızındaki gibi geleceği geçmişte değilde gelecekte yapılandırmak lazım.teşekkürler yazdığınız her satır için

:: dondum kaldım!....
Gönderen: yeşim kırlı / İzmir/Türkiye
10 Haziran 2005
yazı bitmiş, ben tam yedi sigara tüketmişim düşünmeden tüketilen onca şeyin hatrına...muhteşem bir film gibiydi, hiç bitmesin diye durdurup sahnelerini, devam etmeye sabırsızlandığım!yazılarınız beni hep çok etkiledi, ama bu bir başka!içimde bir yerlere fena değdi...yeşim

:: Muhteşem yaa
Gönderen: Evren İÇENER / Bursa
24 Aralık 2003
Muhteşem bir yazı ya pelin..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
İki kadın..İki yürek

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Giderken beni de götürür müsün..?
Bir itiraf borcu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Üşüyorum... /... Sesimi Ört [Şiir]
Nisan Yağmuru... /... Olma [Şiir]
Dilimde Ay Tutuldu... /... Dilsizim [Şiir]
Düşüme Düştün... /... Canın Acımadı Ya [Şiir]
Kelimeleri Bırak, İşimiz Dokunmak [Şiir]
Ses (İm) Duvardan Düştü... /... Kaldırın [Şiir]
Düş (Me) Ler... /... Aşk Bitti [Şiir]
Düşünürken sizi [Şiir]
Bana biraz hüzün ver usta, sek olsun! [Şiir]
İsmimi Unutma [Şiir]


pelin onay kimdir?

şiir tutkusu,müzik hayatı,deniz sevdalısı,aşk ise bitiremediği romanı. . orhan veli'yle aynı derdi paylaşıyor; bir de rakı şişesinde balık olabilse. .

Etkilendiği Yazarlar:
Nazım Hikmet,Orhan Veli,Attilla İlhan,Murathan Mungan,Şükrü Erbaş,Hayyam,Yılmaz Odabaşı, Cemal Süreya, Buket Uzuner,Oğuzhan Akay, Akgün Akova,Altay Öktem, Akif Kurtuluş,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © pelin onay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.