..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin bulunmadýðý yerde us da arama. -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Toplumsal Olaylar > Seval Deniz Karahaliloðlu




12 Mart 2004
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler  
Seval Deniz Karahaliloðlu
Tuvaletten çýkan sýrayý arkadaþýna devrediyor. Bu arada olan, bizim gariban yolculara oluyor. Beklerken altýna yapanlar mý ararsýnýz? Orasýný burasýný tutarak, twist yapar pozisyonlarda dolaþanlar mý? Çok sýkýþmýþ bir yýðýn kýzgýn yolcunun müdü


:GEJD:
Sahibinden Az Kullanýlmýþ ‘Ýkinci El’ Stratejiler

Seval Deniz Karahaliloðlu

Hiç, yabancý ülkelerde bulundunuz mu bilmem.
Mesela, Ýngiltere’de, Londra’da her adým baþýnda bir ‘second hand’ görürsünüz.
Yani, neredeyse ülke nüfusu ile doðru orantýlý olarak, kiþi baþýna bir ‘ikinci el’ dükkaný düþer. Açýkçasý, ilk gördüðümde çok þaþýrmýþtým.
Bu dükkanlarda deyim yerindeyse ‘yok, yoktu’.
Kitaplar, CD’ler, kasetler, biblolar, oyuncaklar, kýyafetler, mobilyalar ve daha neler neler…
Kýyafetlere gelince.
Biz de öyle eskilerimizi alýp satma alýþkanlýðý yoktur.
Biraz eskiyen kýyafetlerimiz oldu mu, kimseye reklam yapmadan ve karþýmýzdaki insaný kýrmadan vermek istediðimiz kýyafeti yýkayýp, temizleyip, ütüledikten sonra sevecen bir dille veririz.
Yani bu alan ve veren arasýnda masum bir ‘suç ortaklýðý’ gibi bir þeydir.
Bu bile, yüce gönüllü Türk Milletini diðer feodal uluslardan ayýran çok asil bir tavýr deðil mi?
Biz satmayýz, sevgiyle veririz.
Çünkü, biz milletçe, vermenin yüceliðini ve olgunluðu genlerinde idrak etmiþ çok özel bir ulusuz.

Neyse, bu kadar milliyetçi propaganda yeter sanýyorum.
Ben Ýzmir’de sahaflara dadanmýþ bir ‘kitap kurdu’ olarak, bu dükkanlarýndaki sudan ucuz romanlarý, kitaplarý, CD’leri, kasetleri ve oyuncaklarý, porselen biblolarý ve ývýr zývýrý görünce mal bulmuþ maðribi gibi saldýrdým.
Þekerci dükkanýna düþmüþ ‘arsýz çocuklar’ gibiydim.
Tanrým, hele o rengarenk, kuþe baský, orijinal, büyük ebatlarda kitaplar yok mu?
Beni can evimden vurmuþtu.
Tolkein’ýn, Star Wars’un orijinal takvimleri, yeni CD’ler, yaðlý boya tablolar.
Þu anda evimin duvarýnda asýlý duran orijinal imzalý yaðlýboya ‘Palyaçolar’ tablosu da bu ‘ikinci el’ dükkanlardan alýnmýþtýr.
Onun hikayesi de baþka bir sefere.
Evet, neler yok ki?
Normal dükkanlarda 10 pound yada en az 20 pounda alabileceðiniz kitaplar, ikici el dükkanlarýnda 30 – 50 penny arasý satýlýyor.
Üstelik yeni. 5 penny’e aldýðým mükemmel bir romaný hala kütüphanemde saklýyorum.
Arada bir semt kütüphaneleri de eski olduðunu düþündükleri ve elden çýkarmak istedikleri bu orijinal basým kitaplarý 5-10 penny’ye kütüphanenin giriþinde bir sepete koyar ve satarlardý. Unutmadan orada yeni ve eski ama az kullanýlmýþ çok iyi durumda olan eþyalarýn, ürünlerin bir arada satýldýðýný da hemen ekleyelim.
Yeni ürünlerin, özellikle kitaplarýn arkasýnda ki orijinal fiyat etiketlerini, alýcýlar görsün de hemen satýlsýn diye özellikle saklý tutarlardý ve ben de hiç nazlanmadan hatta ikiletmeden kitabý alýrdým.
Uzun lafýn kýsasý, aklý selimimi tümüyle yitirerek, kelimenin tam manasýyla görmemiþler gibi kitaplara saldýrdým.
Korsan Flint’in hazinesine benzeyen bir hazine yaptýktan sonra yurda 1 ton kitap ve CD ile giriþ yaptým.

Lafý fazla uzatmadan, gelelim konumuza.
Ýkinci el deyince, orada gördüðüm renkli kitaplarý ve ikinci el dükkanlarýnýn nimetlerini, Ýkinci el stratejiler deyince de, Amerika’da hem de büyük aðabey Bush’un ülkesinde, denenmiþ, hem de çok iyi sonuç alýnmýþ iþçi sendikalarýnýn dillere destan ‘pasif direniþini’ anýmsadým.
Çok eðlenceli, kesinlikle çok komik (amiyane tabirle, okuyanlarý gülmekten ‘iþeten’) ve çok düþündürücü direniþ öyküleri.
Kaymaklý ayva tatlýsý tadýndaki hikayelerden birkaç tanesini size hemen sýcak sýcak servis yapalým.

Ýlk hikaye, Hava Alaný çalýþanlarý ile ilgili.
Klasik öykü, Hava Yolu çalýþanlarý için iþçi sendikasý zam istiyor, Hava Yolu Þirketi istenen zammý çok bularak bir türlü ödemeye yanaþmýyor.
Ýþ son derece tatsýz bir noktaya gelince, þu anda ismini anýmsayamadýðým çok zeki (Amerikalý olmasý imkansýz, kesin Ýrlandalý filandýr) bir adamýn önerisi ile þimdiye kadar eþi benzer görülmemiþ çok ‘þirin’ bir direniþe geçiyorlar.
Eline mecmuasýný alan sivil giyimli sendika üyeleri, tuvaletlere giriyor.
Saatlerce tuvaletlerde oturuyor, dergilerini okuyor filan.
Bu arada, tuvaletlerin kapýsýnda uzayýp giden kuyruklar….
Ýþin püf noktasý, kapýnýn önünde uzun kuyruklarý oluþturanlar yine sivil giyimli sendika üyeleri…
Tuvaletten çýkan sýrayý arkadaþýna devrediyor.
Bu arada olan, bizim gariban yolculara oluyor.
Beklerken altýna yapanlar mý ararsýnýz?
Orasýný burasýný tutarak, twist yapar pozisyonlarda dolaþanlar mý?
Çok sýkýþmýþ bir yýðýn kýzgýn yolcunun müdüriyete þikayet yaðdýrdýðýný da eklemek gerekiyor. Greve filan gitmek yok, halay çekmek yok, grev gözcüsü yaftalarýný taþýyýp bayrak misali reklam olmak yok, son derece de eðlenceli bir çözüm.
Sonra, ne mi olmuþ, ikinci gün Hava Yolu Þirketi pes ederek iþçilerin istediði ücretleri ödeme kararý alýnca iþ tatlýya baðlanmýþ.

Gelelim ikinci, cevizli kabak tatlýmýza.
Bol kremayla servise hazýrdýr, efendim. Þimdiden afiyet olsun.
Ýkinci hikaye, çok uluslu, þu çok bilmiþ Bankalarýn birinde geçiyor.
Konu yine ayný.
Banka Yönetimi istenen zammý vermiyor.
Çözüm basit.
Örgütledikleri 200 kadar sivil giyimli sendika üyesi ellerine aldýklarý 10 ile 50 dolar bozukluklarla banka önünde sýraya girerek akþama kadar para çekme para yatýrma gibi sýradan iþlemler yaparak gerçek müþterilerin bankaya girmesini engeller.
Ýþin püf noktasý, hemen anladýnýz, birbirini tanýmýyormuþ gibi yapan bu insanlarýn hepsi sendika üyesi.
Banka açýlmadan saatler önce bankanýn önünde çok uzun bir kuyruk oluþturduklarýný
ve iþini bitiren üyenin hemen tekrar kuyruðun sonuna geçerek akþama kadar kuyruðun hiç azalmadan uzadýðýný da hemen ekleyelim.
Sendika üyelerinin zamaný bol.
Dergisini, gazetesini okuyan kuyruktaki elemanlarýmýzýn amacý zaten iþi, bankayý bloke etmek.
Bu arada, iki gün boyunca iþ yapamaz hale getirilen Banka Yönetimi pes ederek sendikanýn istediði zamlý ücretleri ödemeye karar verir.

Bu hikayeleri çeþitlendirmek mümkün. Ama uzatmanýn anlamý yok.
Ýkinci el dedik, çünkü ‘denenmiþ’.
(Bu arada okuyucu fazladan benim Londra’daki ‘secon hand’ dükkanlar konusundaki maceralarýmý da dinlemek zorunda kaldý ama, ne yapalým olacak artýk o kadar deðil mi?)
Gelelim, bu stratejileri ‘sahiplerine’ iade etmeye.

Bu arada ‘pasif’ kelimesine takýlanlar için küçük bir pasaj geçmemiz gerekecek.
Kaçýþ yok.
Ne yazýk ki ‘pasif direniþ’ benim orijinal buluþum deðil.
Yani, patentini almak için ne yazýk ki, çok geç kaldým.
Bunu, yaklaþýk bundan 80 yýl önce, kara kuru ama çok zeki bir Hintli avukat yapmýþtý.
Afrika’da, avukat olduðuna bakýlmaksýzýn, birinci sýnýf tren biletine raðmen iþçi vagonuna atýlýnca, avukatýmýz kendisine yapýlan haksýzlýða isyan etmiþ, bunu Ýngilizlere pahalýya ödetmiþti...
Bir Hintliye oturamayacaðýný bile bile, birinci sýnýf tren bileti kakalayan Ýngilizlerin gülüþlerini kursaklarýnda býrakmýþtý.
Avukatýn adý Mahatma Gandhi idi.
Kraliçe Victoria’nýn tacýndaki inciye atfen ‘tacýn incisi’ denilen Hindistan’ý özgürlüðüne kavuþturan kiþi.
Hem de örgütlediði ‘pasif direniþ’ hareketi ile.
Dillere destan ‘pasif direniþ’ hikayelerini burada tekrar ve tekrar anlatmak çok abesle iþtigal olacak.
Bu nedenle, nacizane merak edenlere Mahatma Gandhi’nin hayatýný okumalarýný tavsiye etmekle yetineceðiz.

Gelelim ‘yap bozumuzun’ parçalarýný bir araya getirerek anlamlý bir tablo yapmaya..
Birincisi elimizde denemiþ ve sýnanmýþ, yani ikinci el stratejiler var.
En önemlisi, öyle yer altý teþkilatý filan kurmadan, göðüs göðüse savaþlara girmeden, eðlenerek de yapýlacak bir yöntem.
Millet Çapýnda Bir Eðlence.
Amerika’ dan, Hindistan’a uzanan renkli yolda, her renk ve kültüre ait bir o kadar eðlencelik ‘pasif direniþ’ örnekleri…
Gelelim bunlarýn anlamlý birlikteliðine.
Yani, oyunun kurallarýný deðiþtirmeye,
Çok bilmiþ oyun kurucularý, ‘kendi silahlarý’ ile vurmaya.
Oyun mu istiyorsunuz, alýn size oyun.
Hadi, oyunun adýný koyalým.
‘Yerli Malý, Ulusal Bilincin Adý’
Beðenmeyenler için çok üzgünüm
Sonuç olarak, bu her gün ‘aptal kutusunda’ tefrika edilen Brezilya Dizlerine benzemiyor.
Eni konu ciddi stratejik bir oyunun neredeyse üyesi olmak üzeresiniz.
Bakýn aklýnýz hala nerelerde,
Bu arada, içinizde Brezilya usulü, Aþk Dizilerinin tutkunlarý varsa biz onlarý hiç tutmayalým,
Kalan saðlar bizimdir.

Oyunun amacý karþý tarafý ‘kendi silahý’ ile vurmak.
Ama bunu yaparken karþýlarýnda hedef teþkil edecek kurum yada kuruluþ göstermeden ‘bireysel davranmak’.
Anlayacaðýnýz bireysel takýlacaðýz.
Ýlk adým, oyuna katýlanlarýn ‘bireysel tercihlerinden’ geçiyor.
Herkesin bir ürünü bir ay boyunca satýn almadýðýný düþünün.
Bakýn neler oluyor.
Bunun için, çok iyi organize olmuþ, inanmýþ, çok sayýda insana ihtiyaç var.
Grip salgýný gibi tüm topluma saracak bu akýmda ,
Müthiþ bir toplumsal dayanýþmaya,
Sabra,
Ýnada.
Ve kazanacaðýmýza karþý olan ihtirasla ve tutkuyla asla vazgeçmeden BAÞARACAÐIMIZA tüm varlýðýmýz ile ÝNANMAYA ihtiyacýmýz var.
Biz de bunlarýn hepsi var.
Olmasa, Ýstiklal Savaþý’ný nasýl kazanýrdýk?
Yani hem iþ, hem eðlence.
Ne diyelim bundan iyisi ‘Þam da kayýsý’.

Bilmem hatýrlar mýsýnýz?
Bir zamanlar, bu güzelim ülkede, ilkokullarda ‘yerli malý’ kullanmanýn bilincini geliþtirmek için düzenlenen ‘yerli malý haftasý’ vardý.
Taze kafalara, ‘ulusal bilincin’ temel taþlarýndan birisinin de ‘ulusal ekonomik politikalardan’ geçtiðini anlatmanýn en pratik yoluydu...
Hala yapýlýyor mu bilmiyorum ama özelleþtirmenin rüzgarýna kapýlan ve yükselen deðerlerin cilalý imajlarýnýn çok sattýðý bir ülkede, çoktan tarihe karýþtýðýna inanýyorum.

Neyse, yerli malý kutlamalarýnýn yapýlacaðý haftayý dört gözle beklerdik.
O zamanlar, çok sade bir ülke olmamýza raðmen þükürler olsun hiç kimse açlýk sýnýrýnda deðildi ve herkes evinden kararlama bir þeyler getirebiliyordu.
Üç gün önceden isim isim yoklama yapýlarak sýnýftaki öðrencilerin tek tek neler getireceði, sýnýfta yapýlan uzun müzakereler sonucunda belirlenir, ona göre hazýrlýklar yapýlýrdý.
Ýçecek olarak meyve suyu yada evde yapýlan limonatalar getirirdik.
Öyle, Coca Cola getirme densizlikleri henüz baþlamamýþtý.
Zaten isteklisi de yoktu.
Hatta aklýmýzýn ucundan böyle saçma þeyler istemek gelmezdi.
Sulu sulu portakallarý yemek varken, Coca Cola denilen o acýmsý þeyi içmekte neyin nesiydi acep?
Yerli malý haftasýnýn olduðu gün, sýnýftaki bütün sýralar birleþtirilir.
Sýnýf, renkli kaðýttan kurdeleler ile süslenir, her taraf yerler, kara tahta, sýralarýn üzeri bir güzel silinir, süpürülür, gerçek bir bayram havasý yaþanýrdý.
Hatta temizlik için evden özel toz bezleri bile getirilirdi.
Biliyorum, çünkü evden getirdiðim toz bezi ile sýralarýn üzerini silmiþtim.
Birleþtirilen sýralarýn üzerine evden getirdiðimiz, annelerimizin yaptýðý börekler, çörekler, kekler, çerezler, meyveler, içecekler yerleþtirilirdi.
Yerli malý haftasý ile ilgili öðrendiðimiz þarkýlar bir aðýzdan söylerdik..
Bu arada ‘çaktýrmadan’ bize yerli malý haftasý ile ilgili olarak yaptýðýmýz araþtýrmalar anlattýrýlýrdý.
Çaktýrmadan diyorum.
Çünkü, bize mükemmel bir yöntemle çok harika bilgiler verdiklerinin ‘önemini’ ancak þimdi, bugün kavrayabiliyorum.
‘Ulusal bilincimizi’ oluþturmaya çalýþtýklarýný þimdi anlayabiliyorum.
Anlatýlanlar öyle ders gibi deðildi.
Mesela, bu portakal hangi yöreden gelir?
Ege bölgesinde hangi sebze ve meyveler yetiþir?
Hangi yöreler, hangi sebze ve meyveleri ile ünlüdür?
Nedeni, ýlýman iklimi, alüvyonlu toprak yapýsýnýn yetiþen ürüne kattýðý lezzet gibi konular sohbet havasýnda gülerek, yiyerek, þakalaþarak anlatýlýrdý.
Hayal filan deðil, bunlar gerçek.
Bu satýrý yazan kiþi tarafýndan, çocukluðunda yaþamýþ olduðu mutlu anýlardan biri olarak kalacak.
Sýrf eðlence olsun diye mi o kadar zahmete giriþiyorduk?
Hepimiz, topu topu 8-9 yaþýnda filandýk ve henüz Sümerbank basmasýndan ‘nefret’ edecek kadar ‘züppe’ deðildik.
Henüz Türk Mallarýný ‘aþaðýlamayý’ öðrenmemiþtik.
Ben ve ailem Alsancak, Tariþ tesislerinin yakýnýnda bulunan Sümerbank Satýþ Maðazasýndan kapanana kadar alýþ veriþ ettik.
Sümerbank’tan aldýðým kýyafetlerle, Ankara’ya üniversiteye gittiðimde hava bile atmýþtým.

Ne zaman bozulduk?
Kendi ürettiðimiz mallara ‘tiksinircesine’ bakmayý ne zaman öðrendik?
Neden ilk önce ‘yerli malý haftalarýný’ kaldýrdýk?
Sümerbank ve diðer devlet kuruluþlarýný ne zamandan beri sýrtýmýzda bir ‘kambur’ gibi görmeye baþladýk?
‘Ver, kurtul’ modasý ne zaman çýktý?
Þimdi, yabancý sermayenin egemen olduðu ekonomimiz ile 1919 yýlýnýn þartlarýna geri döndüðümüze göre,
Bir þeyler yapma zamaný gelmiþ demektir.

Bir TÜRK olarak kabul etmek gerekir ki, Mustafa Kemal Paþa’nýn Gençliðe Hitabesinde iþaret ettiði þartlardan biri maalesef GERÇEKLEÞMÝÞTÝR.
Yani ulusal ekonomimiz artýk resmen yabancýlarýn eline geçmiþtir!
Sakýn bana, ‘modern ekonomik program’, ‘küreselleþme’ ve ‘yeni dünya düzeni’ martavallarýný okumaya kalkmayýn.
Onlar, olsa olsa emperyalizm ve kapitalizmin,
Son moda giyinmiþ ‘houte coture’ versiyonlarý olabilir.
O kadar.
Zaten burada, yukarda saydýðým þeylere karþý koymak amacýyla bir takým stratejiler geliþtirmeye çalýþýyoruz.
Mesela, ‘uygarlýk tanýmýný’ kimselere býrakmayan Amerika ve Avrupa ülkelerinin ekonomik programlarýna bir bakýn, inceleyin ve kendinize bir takým sorular sorun.
Sakýn onlara sormaya kalkmayýn sonra size ‘terörist’ derler.
Hadi, olayý en basit tarzý ile ele alalým.
Bu ülkelere, mesela Türkiye, ürettiði tekstil ürünlerini Amerika’da istediði kadar satabiliyor mu?
Hadi caným sizde, adam hiç öyle þeye izin verir mi?
Çünkü, ULUSAL EKONOMÝSÝNÝ KORUMAK AMACIYLA KOTA UYGULUYOR.
Peki bunu biz neden yapamýyoruz?
Yani kendi ülkemizde, ürettiðimiz mallarý korumak amacýyla yabancý ürünlere kota uygulayamýyoruz?
Eveeeet, kafamýz çalýþmaya baþladý, zihnimiz açýldý.
Büyükannemin deyimiyle ‘ayaklarýmýz suya’ erdi.
Amerika’ya ürün satmaktan bahsediyorduk deðil mi?
Yani, ‘deveye hendek atlatmaktan’,
Satmak istediðiniz ürün ilk önce izine tabii,
Sonra sadece belli sayýlarda, o da izin verildiði kadarýný satabiliyorsunuz.
Gelelim bize, kibar deyimle, Amerika’nýn Son Eyaleti Türkiye’ye yada açýkçasý
Amerikanýn Sömürgesi Türkiye’ye, Amerika istediði ürünü istediði kadar satabiliyor.
Hem de gümrük vergisi ödemeden,
Hatta o kadar yüzsüzler ki,
Bu malý siz üretmeyin, bizden ‘satýn alýn’ diyebiliyorlar.
Meraklýlarýna ‘net’ bir yüzsüzlük örneði verelim hemen.
Mesela büyük bir fütursuzlukla, utanmadan, arlanmadan,
Türk tütün üreticisinin ürettiði yüksek kalitesi ile dünyaca kabul edilen Türk tütünü için,
‘Tütününüzü iþleyerek, Türk Sigarasý olarak satmayýn,
O tütünü ucuz fiyata biz alalým, Amerikan Sigarasý olarak iþledikten sonra , size ‘kakalarýz’’ diyebiliyorlar.
Tabii bunu, þu anda benim söylediðim tarzda sokak diliyle,
Neredeyse ‘kör gözün parmaðýna ’ tarzýnda söylemiyorlar.
Son derecede stratejik ve anlaþýlmasý zor bir teknik dil ile kaleme alýnan, bir takým ekonomik programlar hazýrlýyorlar.
Bizim ‘medine dilencileri’, Bush Amcalarýndan para dilenmeye gidince de burnumuza dayýyorlar.
Yani ‘bunu’ vermek için bile lütfedip yerlerinden kýpýrdamalarýna gerek yok.
Zaten biz ‘gönüllü olarak’ onlarýn ayaklarýna týpýþ týpýþ gidiyoruz.
Üstelik onlarýn ‘ayaðýna gideceðimizi’ ve buna ‘mecbur’ olduðumuzu da gayet iyi biliyorlar.
Ve bunu bilmenin verdiði özgüvenle, ‘kedi fare oyununu’ bandýra bandýra oynuyorlar.
Yani rezaletin son perdesi.
Ýlk önce baþarýsýz ‘ekonomik politikalarýmýz’ nedeniyle Bush amcamýzdan bir ‘zýlgýt’ yiyoruz.
Sonra da onlarýn deyimiyle ‘acý ilacý içiyoruz’.
Býrakýn ‘satýr aralarýnda’ bize dayatýlanlarý okumayý, düz cümle olarak bile doðru dürüst ne anlama geldiðini kavrayamadýðýmýz metinlere,
‘Büyük Beyaz Efendi’ doðru düþünmüþtür mantýðý ile ‘Eveti’ basýyoruz.
Sahi, biz bu ‘acý ilaçlarý’ neden içmek zorundayýz?
Ýçme kardeþim.
Senin ‘hayýr’ demek gibi bir alternatifin var.
Özgürlüðünü kullan ‘hayýr’ de.
Hayýr! demenin doyumsuz zevkini yaþa.
Bak ne kadar ‘hafifleyeceksin’.
Ama kazýn ayaðý öyle deðil.
Tabii, Sömürgeliðin baþýnda bulunan Sömürge Valisi Tayip ‘Emrin olur aðam, hay hay’ diyor.
Bilmem anlatabildim mi?

Artýk bir olay daha basite indirgenerek nasýl anlatýlýr bilemiyorum
Bu, içinde bulunduðumuz duruma da,
Ulusal Ekonomide, 1919 Yýlý Þartlarýna Geri Dönmek Denir.
Yani baþladýðýmýz noktaya geri döndük.
Sayýn Atilla Ýlhan, 6 Þubat 2004 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdýðý yazýda,
‘Biz Ýstiklal Savaþýný, 1919 Yýlýnýn Ekonomik Þartlarýna Geri Dönmek Ýçin mi Yaptýk?’
diye soruyordu.
Sahi, unutmuþum biz o savaþý niye yapmýþtýk?
Hatýrlayanýnýz var mý?
Zibidi Bush, babasýnýn çiftliði gibi emirler yaðdýrsýn diye mi?
Nerede kaldý Ulusal Bilinç?
Nerede kaldý Baðýmsýzlýk?
Nerde kaldý Milli Onur, Haysiyet?
Utanmayý iyice bir kenara býraktýk artýk.
Ýçimizdeki bazý ‘kaz kafalýlar’ anlamak istemiyor olabilirler,
O yüzden bir kez daha kafalarýna vura vura tekrarlayalým

ULUSAL BÝLÝNÇ; ULUSAL EKONOMÝLERDEN GEÇER.

Bu arada, Amerika’nýn Sömürgesi Türkiye’de yaþamaktan býkanlarý biz hiç tutmayalým
Bunca lafý oyuna neden ‘gereksinim’ duyduðumuzu anlatmak için yaptýk.

Ýþin özü, ‘Sen misin benim ekonomimi baltalayan,
yerli malý ürünlerini kendi vatanýmda
‘SATTIRMAYAN’.
Ben de senin yabancý menþeili mallarýný, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sýnýrlarý içinde SATTIRMAM olur, biter.
Bak, nasýl oluyormuþ, gör
Demekten geçiyor...

Nasýl mý?
Ýlk önce, elimizde yerli üretim olan markalarý saptamak.
Nasýl olacak bu iþ?
Gayet basit.
Marketlerde alýþ veriþ ederken, almayý düþündüðünüz ürünün mutlaka künyesine bakýyorsunuz.
Künyede yazýlý olan TÜRK MALI ibaresini arýyor ve buluyorsunuz.
Ve oyunun en heyecanlý aný,
(dýdý, dýdýýýýýýýýýýýýn, heyecanlý anlarýn efekt müziði eþliðinde)

KÝÞÝSEL TERCÝHÝNÝZÝ TÜRK MALINDAN YANA KULLANIYORSUNUZ.

Tanrým, çok heyecanlý.
Ve de çok eðlenceli.
Deðil mi?
Kusura bakmayýn ama sahiden çok tuhafsýnýz.
Hayal gücünüze ne oldu?
Bir tek kendiniz düþünmeyin.
Vizyonunuzu geniþletin.
Hiç tanýmadýðýnýz Ayþe Teyze Adana’da ayný þeyi yaparken,
Mehmet Amca, Trabzon’un bir ilçesinde ayný iþlemi tekrarlýyor.
Fatma Teyze ise Van’da.
Ve geri kalan 50 milyon insan…
(Arada fire verecekleri de hesaba katýn)
Bazýlarý oyuna katýlmak istemeyebilir.

Çok önemli bir hatýrlatma yapalým.
Örgüt kurmuyoruz.
Dernek kurmuyoruz.
Sokaklara dökülüp, salkým saçak yürümüyoruz.
Güvenlik kuvvetlerini karþýmýza almýyoruz.
Kesinlikle ve kesinlikle yasalara karþý gelmiyoruz.
Her þey alabildiðine yasal.
Sadece Bireysel Takýlýyoruz.
Ýþin sýrrý, bireysel takýlan 50 Milyon insandan geçiyor.
Eskiden Türk Toplumunda ‘imece’ diye bir þey vardý.
Bu, onun eðlenceli þekli oluyor.

SADECE VE SADECE ÖZGÜR, KÝÞÝSEL TERCÝHLERÝMÝZÝ KULLANIYORUZ.

Havalý havalý gittiðimiz marketlerde,
Havalý havalý sepetlerimizi dolduruyoruz
Ama sadece Türk Mallarý ile.
Hedefimiz,
Yerli malý ürünleri almaya özen göstermek
Ve yakýnlarýmýzý bu markalardan alýþ veriþ yapmaya teþvik etmek.
Mesela ‘Sümerbank’ý yeniden keþfetmek gibi.
Maceracý ruhunuza ne oldu?
En son ne zaman Sümerbank’ýn kapýsýndan girmiþtiniz?
Yabancý ürünlere, eðlenceli bir ‘ambargo’ koymak.
Mesela, Mc Donalds’da yemek yeme.
Bundan 20 yýl önce Mc Donalds mý vardý?
Yoo, Türk Mutfaðýný yansýtan ‘aslanlar’ gibi esnaf lokantalarýmýz, dürümcülerimiz, gözlemecilerimiz, kebapçýlarýmýz vardý..
Say say bitmez.
Hala varlar…
Sadece, sizlerin lütfen bir zahmet ‘keþfetmenizi’ bekliyorlar.
Burger King’den, Pizza Hut’dan, Mc Donalds’dan uzak dur.
Milletine hizmet et.
Popomuza giydiðimiz jean yabancý olmayýversin, incilerimiz dökülmez.
Yerli malý jeanleri dünya giyiyor.
Biz, niye giymeyelim?
Tabii ki bir çok ‘aklý evvel’ dünya giyiyorsa, bir hikmeti vardýr diye giyecek ya, neyse!
Yabancý markalardan Mark and Spancer’dan Laura Ashley’den almayýverin, býrakýn Ýngiliz züppeler alsýn.
Bir ay Coca Cola içmeyin bakýn neler oluyor???
( ‘Ben Cola baðýmlýsýyým. Ýçmeden duramam’ diyorsanýz. Kolayý var. Türk Þirketlerinin ürettiði Colalarý tercih edebilirsiniz. Hem tatlarý da hiç fena deðil. Bizzat tarafýmýzdan denenmiþtir efendim.)
Sahi, portakal suyuna ne oldu?

Gelelim iþin can alýcý noktasýna,
Bu iþi nasýl organize edeceðiz?
Bir internet gibi bir nimetimiz var, öyleyse kullanacaðýz.
Baþlangýçta, Yeþil Barýþ ‘Green Peace’ örgütü ile herkes dalga geçiyordu.
Þimdi adamlardan kaçak avlanan balina avcýsý Japonlar bile korkuyor…
Gerisini siz düþünün.
Eðlenceli ‘þehir efsaneleri’ yayacaðýz.
Mesela, ‘Feþmekan’da bütün etlerde domuz ve domuz yaðý var’ gibi.
‘‘Deli dana’ hastalýðýný taþýyan bütün biftekler Filanca tarafýndan alýndý’ gibi.
Elinize renkli spreyleri alýn.
Yaratýcýlýðýnýzý konuþturun.
Þehir duvarlarýný özgün ‘Grafitileriniz’ ile süsleyin.
Biliyorsunuz, Grafitti artýk ‘uygar batý ülkelerinde’ bir ‘sanat’ olarak kabul ediliyor.
Siz de alt tarafý gece çalýþan ‘sanatçýlar’ olacaksýnýz.
Beyoðlu’nun Taksim’in duvarlarýný süslemeye ne dersiniz?
Bu arada internette dolaþan maillerden.
Ýstenmeyen mailler, hep reklam þirketlerinden, porno sitelerden yada virüslü maillerden gelmez ya.
Þimdi sýra, ‘Yerli Malý Koruma Örgütünden’ gelen maillerde.
Yüz binlerce mail.
Zincirleme uzayýp giden mailler.
Üstelik virüslü deðil, bir þey satmýyor ve ahlaka mugayir deðil.
Gönderen adreslerin belli olmamasý için iyi örgütlenmiþ ‘vatanperver bilgisayar korsanlarýna’ acilen ihtiyacýmýz olacak.
Nasýl porno sitelerinde, alýcý kaynaðýný saptamak mümkün deðilse,
Bizim mail adresimize de ulaþamamalarý lazým.
Bilgisayar desteðini saðlamalýyýz.
Ýþin bir de tiyatro yönü var..
Amerika’da çok sýk uygulanýr, çok pis bir numaradýr ama iþe yarar.
Hikaye bu ya, medyayý ayaða kaldýracak biçimde yediðimiz burgerlerle yada pizzalarla zehirlendiðimizi ve hastaneye kaldýrýldýðýmýzý farz edelim.
Mesela, Feþmekan’da yediði ‘bayat tavuktan’ zehirlendi.
Allayýp pulladýn mý, çok þýk bir baþlýk olur.
Medya bayýlýr böyle þeylere…
Tabii ki bir yada iki haberden bahsetmiyorum.
Saðanak gibi yaðan ve bir süre sonra millete ‘ne oluyor yaaaaaav?’ dedirtecek bir süreklilikten bahsediyorum.
Uzun vadeye yayýlacak, sürekli ve bir çýð gibi büyüyecek bir hareketten.
Sonra, kalabalýklarda daðýtýlacak el ilanlarý….
Yer altý gazetemiz ‘fanzin’i çýkarma zamaný geldi de geçiyor bile.
Sýkýntýlý hayatýmýza heyecan verir fena mý?
Hayatýnýza ve yüzünüze renk gelir.
Daha ne istiyorsunuz?
Hayatýmýz, bir anlam kazanmýþ olur.
Öðrencilerden faydalanmak,
Genç nesiller her zaman yeni çýkan modalara bayýlýr,
Hem de, militan bir ruh taþýyorsa ‘yeme de yanýnda yat’.

YANÝ MÝLLET ÇAPINDA BÝR EÐLENCE…

Daha düzinelerce kopyalama yöntemi ile alacaðýmýz ‘pasif direniþ’ hikayesi var.
Yaratýcý ol, bu yazýyý okuyunca bir ‘pasif direniþ’ hikayesi de sen yaz.
Kendi ‘pasif direniþ’ hikayeni bul ve uygula.
Her seferinde bir tanesini denesek, Türk ekonomisini parsellemeye ve egemen olmaya çalýþan yabancý sermaye kaçacak yer arar.
Mesela, söz meclisten dýþarý, bir takým Üniversite Hocalarýmýz ve Profesörlerimiz alýnmasýnlar ama çeþitli vesilelerle çaðrýldýklarý yerlerde
‘Yerli malý ürünlerin kullanýmý hakkýnda bilgilendiren, teþvik eden ve yerli mallý ürünlerin dýþ pazarlara, dünya pazarlarýna açýlmasýný ve ihracatýn teþvik edilmesini’ konu alan konferanslar verseler ne güzel olur deðil mi?
Mesela, bize ‘dayatýlan’ ekonomik programlarýn ‘satýr aralarýný’ sokak diline tercüme edecek açýklayýcý ve bilgilendiren bir konferans kamuoyunun ne kadar çok ilgisini çeker düþünebiliyor musunuz?
Deneyin ve görün.
Sonuca siz de þaþýracaksýnýz.
Sadece üniversitelerde deðil, mesela en önemli yerlerde,
Ticaret odalarýnda , kamu kurum ve kuruluþlarýnda, çeþitli yerli firmalarýn katýlacaðý fuarlarda.
Özellikle, Fuarlarda.
Yerli üretim yapan firmalarýn temsilcileri, bu tip konuþmalara bayýlýrlar.
Bu tip görüþler için hep üniversitelerden hocalarýn konuþmasý istenir.
Alýn size ‘akademik yaklaþým’
Hep elimizde spreyler, þehir duvarlarýný ‘sanatsal yapýtlarýmýzla’ süslemeyeceðiz ya.
Toplumun her kesiminden gelen bireyler, üzerine düþecek görevi yapacaklar.
Öðrenciler, üniversite hocalarý, bilgisayar canavarlarý, gazeteciler, çeþitli dergilere yazýlar ve makaleler gönderecek olan naciz kulunuz.
Yazarlar, sanatçýlar, ev kadýnlarý, harçlýklarý ile coca cola yerine portakal suyu alacak olan çocuklar…
O çocuklara, bu ‘bilinci’ verecek olan ‘Anneler’.
Her ‘anne’, çocuðuna bu bilinci aþýlasa yeter.
Bu oyunda, ‘annelere’ çok iþ düþüyor.
Gelecek on yýl içinde, Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarýnda, egemen olmaya ve yerli malý ‘sattýrtmayan’ kabadayý yabancý sermaye arkasýna bakmadan gider.

‘Geldikleri gibi giderler’ demiþti Sarý Paþa,
Pera Palas’dan bakarken, iþgal zýrhlýlarýna karþý…
Hayal deðil, hiç deðil.
Ýstiklal Harbine baþlarken hayalperest kalpaklýlar demiþlerdi.
‘Takýlmýþlar bir Sarý Paþa’nýn ardýna güya vatan kurtaracaklarmýþ’ diyenlerin elleri böðürlerinde kaldý.
Hayýr, hayal filan deðil.

BÝZ ÝSTÝKLAL HARBÝNÝ, 1919 YILININ EKONOMÝK ÞARTLARINA GERÝ DÖNMEK ÝÇÝN YAPMADIK.

Bu bir savaþ.
Baþlamak için bir kiþi bile yeter.
Yeter ki yüreðinle, beyninle inan.
Ve savaþa katýlmak için yabancý markalarý ve ürünlerini boykot etmekle baþla.
Yabancý ürün satýn alma ve aldýrtma.











.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Bu sese kulak verin
Gönderen: Uður Sönmez Özlü / Ankara
29 Nisan 2004
Millî konular üzerinde fikir üreten yazarlara rastlamak ne kadar güzel! Tebrik ederim.

:: Çok güzel..
Gönderen: mimali / istanbul
26 Nisan 2004
Yazýnýzý okumayý bitirdiðimde ,baþlarken duyduðum merak;keyifli bir heyecana dönüþmüþtü.Çok doðru tespitler yapmýþ, üstelik çok da güzel bir strateji ortaya koymuþsunuz.Sizi tebrik ediyorum ve düþüncelerinizi paylaþýyorum.Bu fikirlerin hýzla yayýlmasýný ve toplum yaþamýnda hayat bulmasýný diliyorum.Ben varým.Elde var iki...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumsal olaylar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ali Poyrazoðlu : Ne Ýþimiz Var Tanýmadýðýmýz Adamlarla?
Tiyatro Topluluklarýna Yeni Bir Seçenek : Tepekule Sahnesi
Ýnsana Yatýrým Yapan Yazýbaþý Kültür Þenliði
Yücel Aþkýn, Yazýbaþý Kültür Þenliðinde Halkla Söyleþti

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.