İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloğlu Her genç kızın rüyası Zetina Dikiş makineleri olabilir ama tabii ki benim değil. Tahmin ettiğiniz gibi pek ‘normal’ biri sayılmam. Galiba pek normal olmadığımı hassasiyetle, ilk teşhis eden rahmetli büyük annem oldu. ‘Bu kız, pek bir acaip’ demişti. Hafif kınayan bir ses tonuyla. Daha çocuk yaşlardaydım. Yani, bu tasvip edilmeyen ‘zıpır’ biri olacağım konusundaki ilk erken uyarılardan biriydi. Zaman geldi, ‘ailenin kara koyunluğuna’ terfi ettim. Daha sonra da ‘bir baltaya sap olamayacağım’ kanaati gelişti. Her zamanki gibi gün görmüş anneannem haklı çıkmıştı. Akrabalar, çevrede iyi tahsil görmüş gençler gibi iyi maaşlı bir işim yoktu. Üstüne üstlük, kuzenlerim gibi çok uluslu bir şirkette müdür filan da değildim. Her şey iyiydi de en dayanılmaz olanı ise‘çık çık çık, güzelim kızı ziyan ettiler’ demesiydi. Bu laf, kendimi ‘nahak yere ziyan edilmiş beslemeler’ gibi hissetmeme neden oluyordu. Ama o keçi inadım yok mu? Sanırım, sevgili büyük annemi de bu yanım deli ediyordu. Bildiğimi okuyan tavrım, Kimseleri dinlemeden burnumun dikine gitmem. Onlara göre havai oluşum, yani aklıma eseni yapmam filan. Tahmin edildiği üzere, toplum tarafından katiyetle ‘hiç tasvip görmeyen’ bir işi yapıyor, Yazıyorum. Köşelerde filan değil. Özgür be özgür. Köşelere hacet olmadan, tüm dünya bana köşe, evren emrime amade tavrıyla, Havayı ciğerlerime çeker gibi yazıyorum. Var mı bundan büyük özgürlük be? Bundan büyük mutluluk. Kelimeler, harfler arasında alabildiğine uçmak. Tepende zebellah gibi dikili duran şefi kaale almadan yazmak. Demoklesin kılıcı gibi önüne gelen işi, tarladaki çırpma aleti gibi biçen yazı işlerine nanik yaparak yazmak. Kendinden menkul haber müdürlerine, Kraldan çok kralcı, üstüne üstlük ‘düşünme özürlü’ genel yayın yönetmenlerine. Bilgi sahibi olmadan maalesef yetki sahibi olmuş, düdük yetkililere, düüüüüüt borusu çalarak yazmak. Var mı bundan büyük özgürlük? Klavye ile aranda yaşanan mahrem ilişkiye kimseyi sokmamak. Uzanan terbiyesiz burunları kırıvermek. Tıpkı Sirano’nun yaptığı gibi. Şimdi, Sirano da kim diye abuk soru soran kara cahil çok bilmişlere, Sirano da Bergerac’ı anlatma zorunluluğu duymadan yazmak. Sadece sen, düşüncenin hızına yetişemeyen kelimeler ve çılgın hayal gücünün kuyruğuna takılıp, artık o nereye götürürse misali avarelik etmek. Var mı bundan güzeli? Eveeeet, gelelim, gençlik aşkım Che Guera’ya ve sonraki hayalim bir yer altı dergisi Fanzin’i çıkarma fikrine. Galiba, ikinci dünya savaşı sırasında kurulan Fransız yer altı direniş örgütlerinin romantik tavrıyla yaklaşıyorum biraz işe. İstiklal Savaşı’nda biz alasını yapmıştık diyen arkadaşlara, Orada biz hayatımızı ortaya koyduk, İşin romantizmle bir ilgisi yoktu, Orada yaşananlar ‘bir milletin ölüm kalım savaşıydı’ Ve dünyanın en ‘ciddi’ işiydi diyeceğim. Peki, Fransızlar için değil miydi diyenlere de, En ‘snob’ tavrımla, davulun sesi uzaktan güzel gelir demekle yetineceğim. Var mı ötesi? Snobluk değil mi? Bir kez daha hatırlatalım. Burada söz konusu olan, Casablanca Filmi ve Rick’in Barı tadında algılanan bir ‘romantizm’ temasıdır. Eveeet, nerede kalmıştık? Anneannem, Fransızlar, direniş örgütleri, romantizm ve ben. Gelelim bunların anlamlı birlikteliğine. Rahmetli anneannemde, Fransızlara hayrandı ama bir farkla terbiyesine, Yer altı örgütlerine yada illegal Fanzin dergilerine filan değil. İşte yollarımız da burada ayrılıyor. Osmanlı terbiyesi ile büyütülmüş büyük anneden zıpır toruna. Hayaller bu ya, ucu bucağı yok. Henüz kalkmış trenin son vagonunu yakalar gibi, Tutunup bir ucuna, Mavi gökyüzünde dolaşan serseri bulutlar misali, Kimseyi takmadan yazmak. Oto kontrol sıfır. Uç uçabildiğince. Çılgın hayal gücünün rüzgarına kapıl. İroni son gaz. Kim ne der, ne düşünür, tepkiler filan hepsini boş ver. Sadece, doğru olduğuna inandığını ve yapmak istediğini yap. Sadece sevdiğin için. Patronun çıkarlarını gözeterek değil, Akıl ve vicdan birlikteliğinin gösterdiği yolda, Özgürce ilerlemek. İşten atılırsam, kiramı, faturalarımı nasıl öderim, aç kalırım korkusuyla değil. En kötüsü, sade suya tirit değil mi? Anasını satıyım diyerek yaz. Başkalarının hoşuna gider diye değil Sadece senin hoşuna gittiği için. Dedik ya, her şey emrine amade. Sistemi eleştir, tu kaka denen şeylerden bahset. Hatta inadına bahset. Öyle, satır aralarında filan da değil. Kelimelerin ardına saklanmadan. Vur kaç yöntemlerinden medet ummadan. Beyin jimlastiği hak getire. Şöyle, kör gözün parmağına misali. Anlama özürlülerin kafalarına vura vura yazarak. Kelimeleri bağırta bağırta, Gelecek tepkileri kaale almadan, Yeni doğanın saflığıyla, Toprağa kavuşanın teslimiyetiyle, Anandan doğduğun gibi, Ruhunu çırılçıplak soyarak, Yazmaktan bahsediyorum... Şimdi, farz et ki buralardan terk-i diyar eyledin. Araftasın Baş melek kara kaplı defteri açmış, Türkiye’ye vize uygulayan ülkelerin gümrük memurları gibi sana bakıyor. Ne haltlar yediğini gayet iyi biliyorsun. O da biliyor. Yani kaçışın yok. Salya sümük ağlamanın, Tek ayak üstünde, kırk yalan uydurmanın faydası da. İşte o anda, Hiçbir şeyden pişmanlık duymamanın cesaretiyle, Keşkeler meydan vermeden Ve Fanzini çıkarmanın rahatlığı ve huzuruyla Bakabiliyorsan ona, Sana ne mutlu. Bilmem anlatabiliyor muyum?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |