..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkında söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanımamızı sağlar -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler > ömer akşahan




17 Mayıs 2004
Sokrat"ın Aynasında Görünen miydi Gerçek?  
ömer akşahan
Her şey bir şiir yorumuyla başladı. Sokrat, şiirde aynasıyla yüzleşiyordu.


:BFJH:
Çelebilik yüzünden
Yitirdim ömrümü…
Rimbaud

Ömer AKŞAHAN

Her şey bir şiir yorumuyla başladı. Sokrat, şiirde aynasıyla yüzleşiyordu. Gerçeği aradığı bir zaman dilimine oturtan şair, karısından çok korktuğu bilinen Sokrat’a, aynanın göz kırptığı bir anda karısının bunu göreceği korkusuyla “paylaşılamayan tek şey gerçek!” demeye zorlamıştı.

Sokrat’ın aynası mıydı, yoksa aynaya yansıyan ruh dünyası mıydı aranan gerçek? Biri somut görünen, öteki yansıyan içsel bir olgu. Burada paylaşılamayan şey, günlük yaşamda Sokrat’ın karısıyla paylaştığı tek özel eşyanın ayna olduğunu varsayarsak, ki o dönemde ayna sahibi olmak da bir ayrıcalıklı durum olabilir, kullananları da toplumun seçkinleridir. Seçkin olmalarına karşın yine de aralarında paylaşılamayan nesneler var olacaktır. Hayatı paylaşmak adına aynı çatı altında yaşamanın her şeyi paylaşmayı gerektirmeyeceğini unutmamalı.

Sokrat bir filozof olabilir ama günlük gerçeklerden kendisini soyutlayamaz. Konuya bu perspektiften bakıldığında Sokrat aynayı karısıyla paylaşamıyor. Karısı çapkın olduğunu bildiği kocasını elde tutmanın tek yolunun aynadan geçtiğini biliyor. Tek silahı aynayı kocasının elinde görmesi onu haklı olarak öfkelendiriyor.

Kurumuş bir çam yaprağı düşer masaya. Düşen belli ama düşüreni belli değil. Somut olarak görünen salt bir kurumuş çam yaprağı, yeşil kahverengi arası renkli. Peki, bu yaprağı masama kim davetsiz konuk olarak çağırdı? Bu konuda kafanızdan bir sürü kurgu geçebilir. Hayalin sınırlarını zorlayıp belki de “bir çam yaprağı” adıyla öykü bile yazabilirsiniz. Gerçek yaşamdan edebiyatın sanal dünyasına geçişler bazen düş dediğimiz ara yüz gerektirmez mi? Şairlerin kullandığı o denli zengin imgelem dünyasında her zaman yalanla gerçeğin meydan savaşlarına tanık oluruz.

Gerçek yalındır, parlatılmayı beklemez.
Yalansa, bir fahişe gibi sahneye mutlaka makyajla çıkmak zorundadır. En güzel yalanlar uzun uğraşlarla kurgulanmış olandır.

Yaşamını yalan üzerine kuran insanlar için paylaşılmayan tek şey, gerçek olamaz elbet.

Gerçek, sayısız yalan odacıklarından geçilerek varılmak istenen bir labirentin tek aydınlık odasıdır. Bu odada isterse bir farenin elde etmek istediği peynir kalıbı, isterse Sokrat’a göz kırpan bir ayna olsun, fark etmez; herkesin paylaşamadığı tek şey, varılmak istenen yalnızca gerçektir. 16.05.’04 / Adana

NOT: Adana’da bir cafede çalakalem yazdığım bu yazımda oluşacak her türlü kusur için ancak zamanı suçlayın lütfen…bilahare konu üzerinde görüşünü belirten dostların uyarıları dikkate alınacaktır…Bu yazıyı kaleme almama vesile olan Zerduşt’a özellikle selamlarımı iletiyorum…
Yazıya konu olan şiirimi merak edenlere aşağıda sunuyorum…
Ömer Akşahan


Sokrat’ın aynası

aynaya bakıp gülümsedi
derin düşüncelere daldı Sokrat
“kim bulmuştu aynayı?”
bu en büyük gereciydi insanlığın
sonra döndü kalemine
her harfi gezinirken
yeryüzünde
“bir kalem dahi olamadım”
deyip surat astı kendine

kalem dile geldi,
“sen ey Sokrat!
büyüksün elbet şu evrenden
bense, basit bir yoldaşın
yazarım sana
baldıran içiren gerçeği”

gülümsedi aynaya Sokrat
“anımsamaksa gerçeği,
ırmağa dökülen her damla
değişir doğabilmek adına
yağmurlarla” diyecekti

ayna göz kırptı:
“eyvah!
karım bu gelen”
dedi Sokrat
“alacak yine elimden seni”

paylaşılmayan
nedir hayatta…
gerçeğin
ta kendisi değil mi?

ömer akşahan
15.05.’04 / Adana




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve şairler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbahar Soloları
Köşe Yazarlığı
Sözlence
Okumaz Yazarlar
Şiir, Şair ve İklim
Şiir Atı
Bakır Ustası
Varolmak Kavgası
Edebiyatın Kumaşı
Şeylemeler

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Efeler, Yörükler, Türkmenler
Aynı Dili Konuşmak
Okumadığım Her Şey, Bir Şenliktir!
İsimsizler
Kum Tanesi İle Yosun
Velad'la Mariya...
Sokrat Chat Yaparsa...
Beyaz Afrika Menekşesi
Her Şey Yaşanmış Olmak Zorunda Mıydı!
Dün Gitti, Yarın Meçhul, Bugün Bir Nimet

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.