..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Düşgücü güzelliği, adaleti, mutluluğu yaratır. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Dinsel > Coşkun ERDOĞAN




26 Haziran 2004
Bir Hafızın Öyküsü  
Coşkun ERDOĞAN
"Ey Rabbim senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna yapışıp kelamına sımsıkı sarılan kulunu sen son nefesinde yalnız bırakır mısın hiç?"


:CGED:
İlkokulu bitirip kursa gelmişti. Ailesi kendi isteğiyle geldiğini söylemişti.
Kayıt yapmak için adını sorduğumda:
"-Mustafa", dedi. Hiç de çekinmeyen bir tavırla... Ve
ekledi:
"-Eğer hafız yaptırmazsanız kayıt yaptırmak
istemiyorum". Böyle tehdit edercesine konuşması onu yaşından daha olgun gösteriyordu.
Tebessümle:
-Korkmayın küçük bey siz isteyin hafız da yaparız,
hoca da..." O küçük gözlerinin içi parıldadı birden.
Babası:
"-Hocam kusuruna bakma hele sen, ille de hafız
olacam der de başka bir şey demez. Bizim köyün
hocasından duymuş. Peygamberimiz hafız olanlara
cennette taç giydirilecek demiş herhalde. Siz daha iyi
bilirsiniz ya köylü kafası, biz de bu kadar duyduk
anladık. Bu da çocuk işte".
"-Tabi amca ne demek, keşke herkes sizin gibi
duyduklarından etkilense de teslim olsa...
Siz hiç merak etmeyin oglunuz önce Allah'a sonra bize emanet."Adamcagız" elime yapıştı, öpecekken geri çektim, utandım. Tuttum, ben onun elini öptüm. Gözleri yaşardı.
"-Hocam bu eller, gözler hep günahlı asıl sizinkiler öpülmeye layık".
"-Estağfirullah amca", dedim. O ahirette belli olur.
Bu konuşmadan sonra kaydını yaptığım Mustafa'nın
Erzurumlu olduğunu öğrendim. Bir an düşündüm.
"Küçük nasıl kalacak bu kadar zaman buralarda"...
Zaman ilerledikçe Mustafa'nın edepli tavırları daha da
çok etkiledi beni. Azimliydi. Geceleri uykusunun
arasında ayetleri sayıklarken görüyordum çoğu kez...
Böyle devam ederken arada bir bana gelip sorular
soruyordu. Bir gün:
"-Hocam hafız olmak için Kur'an'ı bitirmek mi lâzım"
diye sordu. Ben de:
"-Tabiiki hepsini ezberleyeceksin ki hafız adını
alacaksın". Bu cevabıma çok üzülmüş gibiydi. Birşeyler demek istiyordu sanki...
Teşekkür etti ve döndü arkasını gitti.
Derslerim arasında onlara sürekli Kur'an ezberlemekle işin bitmeyeceğini mutlaka içindekileri uygulamanın gerektiğini hatırlatıyordum.
Talebelerden biri:
"-Hocam", dedi. "Mustafa'nın babası ona abdestli
olmayanın hafızlara dokunamayacağını söylemiş doğru mu?" diye sordu.
Çok ilginçti doğrusu. Maşallah dedim.
"Osmanlı zamanında atalarımız Kur'an'a ve hafıza
kıymet verdiklerinden öyle yaparmış" dedim. Çok
hoşlarına gitmişti bu iş. Hepsi adeta kendilerini
ulaşılması zor, kasa içindeki altın gibi görüyorlardı.
"Görsünler" dedim içimden, bu yaşta buralara
gelmişler. Allah'ın kelamını ezberliyorlar, onlara
fazla görmem bunu. Bu arada Mustafa ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe Mustafa'nın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu.
Bir gün dersini 2 kez aksatınca sordum.
"-Ne oldu yoksa baabnı ve anneni mi özledin?"
"-Hayır", dedi.
"-Neden moralin bozuk? Sık sıkta hasta oluyorsun",
dedim.
"-Yanlış anlamayın, inan kibabamı ve annemi özleyipte gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum. Allah'ım'dan çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana ahirette hesabını sormaz mı?"
Bir şey diyemedim. Suçlu bile hissettim kendimi. O
küçük kalpte bu ne imandı Ya Rabbi! Onu hayranlıkla
izliyordum.
Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek zorunda
kaldık. Bir çok tahlillerden sonra arkadaşım olan
doktor hanım:
"-Hocam derhal bu talebeyi ailesinin yanına
gönderin" dedi. Şaşkınlıkla:
"-Neden?" diye sordum. Bana:
"-Belki üzülecek hatta inanmayacaksın ama bu talebe
"Kanser".
Adeta başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafıma Rabbimin Rahmet sıfatı tecelli etmiş, şefkat sarmıştı. Hastahaneden ayrılırken Mustafa'ya hiç bir şey diyemedim. Oysa anlamış gibi bana sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Kulağıma
eğilerek "-Hocam" dedi. "Azrâil insanların canını
alırken nasıldır?"
Ağlamamak için zor tuttum kendimi:
"-Güzel bir surettedir, mü'min kullara", dedim.
Sevindi, sanki mırıldandı:
"-Belki hafız olamam ama Elhamdülillah mü'minim" diye.
Şimdi anlamıştım bana önceden sormuş olduğu soruyu.
Demekki hastalığını biliyordu. Hafız olmak için
Kur'an'ı bitirmek gerektiğini söylediğimde neden
üzüldüğünü şimdi anlamıştım. Bir kaç gün sonra
eşyalarını hazırlamaya başladık. Çünkü dayanılmaz
acılar içinde olduğunu görüyorduk. Evine gitmesi
gerekiyordu. Ailesi geldi.
Mustafa yanıma gelerek:
"-Bana kızmadınız değil mi? Eğer söyleseydim belki
kursa almazdınız".
"-Ne demek nasıl kızarım sana" dedim. "Hem sonra sakın üzülme hafızlığımı bitiremedim diye. Bu yola girdin ya. Rabbim seni hafızlar zümresinden yazmıştır
İnşaallah", dedim. Öyle sevindi ki sarıldı boynuma;
"-Gerçekten ben şimdi hafız sayılır mıyım? Baba bak
duydun değil mi?"
Ya Rabbi bu ne aşktı. Rabbimin hikmeti tecelli etse de
iyi olsaydı şu Mustafa ne güzel bir kul olurdu. Böylece
Mustafa'yı Erzurum'a uğurladık. Çok geçmedi. Bir iki
hafta sonra ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir
iki hafta içinde ondan iki mektup almıştım. Bana hep
hafızlık tacını merak ettiğini, rüyalarına bile girdiğini yazıyordu. Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Mustafanın babasıydı karşımdaki ses.
Ağlamaklı bir sesle:
"-Hocam Mustafa'yı uğurladık. Rica etsem bir hatim
okurmusunuz" deyince bende dayanamadım ağlamaya başladım. Babası beni teselli edercesine telefonu kapatmadan:
"-Size ölmeden önce şunu söylememi istedi", dedi.
Hıçkırarak:
"-Babacıgım hocama söyle Azrâil söylediğinden de
güzelmiş".
"Ey Rabbim senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna
yapışıp kelamına sımsıkı sarılan kulunu sen son
nefesinde yalnız bırakır mısın hiç?"



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sensiz Olmadı [Şiir]
Otuzundayım [Şiir]
Meleğim [Şiir]
Sağlam Dur Yüreğim. [Şiir]
Gitme [Şiir]
Keşke Desem Olur Mu ki Bir Anda! [Şiir]
Yine [Şiir]
Kürek Çekiyorum Umutlara... [Şiir]
Gel [Şiir]
Efendim [Şiir]


Coşkun ERDOĞAN kimdir?

Her ümitin bittigi, her hükmün boyun egdigi, kuvvetin hakka galip geldigi bir dünyada "bende varim". Hayati bütünüyle yasarken her seyi igreti tutmak, parayi, mali, mülkü, evladi hemen birakacak gibi. . . Disarida çok degisik, hareketli, gürültülü, gösterisli, sürekli cosku ve degisim içinde sürüp giden, bizi kendisine çagiran ve bizimde ergeç gitmek zorunda kalacagimiz bir yasamin var oldugu aklimin köşesinden çıkmıyor. şu siralar. Aklima gelen ilk sey her seyi yoktan var eden ve istedigi anda da yok etme gücüne sahip olan Cenab-i Hakka,verdigi her türlü nimetin kiymetini bilmemiz ve sükrünü eda etmemiz gerçegi. Bu çerçeve içerisinde hayata bakisimizi, amellerimizi ve fiillerimizi, hatta toplum içerisinde yaptigimiz islere son derece dikkat etmemiz gerektigini düsünen zihniyetlerden sadece(nacizane)biriyim


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Coşkun ERDOĞAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.