"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Öncelikle hayatın çok daha fazla farkında oluyor bu yaşlarda tüm kadınlar. Bu hem kendi dünyamda, hem de pek çok arkadaşım da gözlemlediğim bir olgu. 20’li yaşlarda sorgulanmayan, düşünülmeye dahi değer görülmeyen pek çok düşünce hızla adım atıyor beyinlere... “Ne yaşıyorum ve ne yaşamak istiyorum”u katıyor bu yıllar kadına... Yaşanan hiçbir günün tekrarı olmadığı kesinlikle anlaşılmış oluyor. Öyleyse nasıl değerlendirilmeli bu gün diye düşünür oluyor insan.Sadece nasıl yaşanmalı ve nasıl geçmiş hanesine katılmalı değil... Olabilecek olanın en iyisini istiyor, kendi için yapabileceği her şeyi hemen yapmak istiyor... 30’larındaki kadınlar ertelemekten hoşlanmıyorlar hayatı. Yaşamıma katılan her şeyin tadını çok iyi çıkarmayı biliyorum artık. Çünkü ne istediğimi biliyorum. Netleşiyor beklentilerim. Kararsızlıklar uçuşmuyor havada. Soru işaretlerini yakalayıp nokta koyuyorum tüm sorulara. İstiyorum ve yapıyorum. Aslında hayatın bu kadar da basit olduğunu anlıyorum. Eğer bir şeyi gerçekten istiyorsam, yapamamam için hiçbir gerekçenin olmadığını çok iyi biliyorum. Paulo Caulheo’nun dediği gibi, tüm evrenin bana yardımcı olacağının farkındayım amacıma ulaşmam için...Ve artık gereksiz insanların gereksiz fikirlerine önem vermemenin hayatı yaşanılır kıldığını da öğrendim. Düşüncelerinin benim açımdan hiçbir değeri olmayan insanları uzaklaştırıyorum hayatımdan. Hatta bir çizik atıp yok edebiliyorum. Çünkü içimdekileri paylaşmayı istediğim insanlara hak ettikleri değeri vermeyi biliyorum. Ve zamanım da aynı ölçüde değerli... Kimlerin hayatımda yer alması, kimlerin ise almaması gerektiğine özgür irademle ve dış etkilerden uzak olarak karar verme hakkını kendimde buluyorum. Bu öylesine sınırsız bir huzur kattı ki yaşamıma geçmiş yıllarda çevremde olmalarına izin verdiğim kimi insanlara harcadığım her bir dakika için üzülüyorum. Kimi zaman nezaket adına, kimi zaman empati yeteneğim yüzünden, kimi zaman dünyayı değiştirebileceğim gibi bir ütopya nedeniyle, bir şekilde yaşanmışlığıma katılan insanlar...Oysa şimdi anlıyorum ki dünyayı değiştiremem, kendimi de değiştiremem – ki isteyeceğim en son şey bu! ”, sadece istediğim insanları yüreğimde tutarak yakalayabilirim mutluluğun beyaz kanatlı kelebeğini...Onaylanma ihtiyacım minimuma indi, çünkü artık kendi onaylarımın bana kattıkları zirvenin üzerinde hak ettiği yeri aldı! Sanıyorum bu da yılların getirdiği bir özgüven. Ama boş, temel yapı taşlarından yoksun bir özgüven değil bu. Deneyimlerle beslenen, yanılmaların ve hataların ödettiği derslerin öğretmenliğiyle bezeli dürüst bir özgüven....Kendi sınırlarımın da farkındayım, evrenin sınırsızlığının da... İçiçe geçtim ritmik akıp giden düzenle, sürüklendiğim yöne akmanın doyumsuz keyfindeyim... Belki de yaşamıma katılan en önemli olgu “keşke” leri çıkarmak oldu hayatımdan. Ne çok, ne gereksiz kullanmışım bu kelimeyi! Sözlüğümden çıkarıp attım bu sımsıkı kenetlenen 5 harfi. Çünkü inanıyorum ki; yaşamı tamamlayıp sonsuzluğa göç ederken insan, pişmanlıkları yaşadıklarına değil yaşayamadıklarına oluyor. Pişmanlık yaşamak denememiş olmaktan çok daha iyi bana göre. Elbette oldu keşkelerim ve pişmanlıklarım. Ama şimdi sadece gülümsüyorum bir zamanlar beni uykusuz gecelere mahkum eden anılara. İyi ki yaşamışım geçmişimdeki her dakikayı, iyi ki katmışım kendime evrenden alabileceğim her güzellikle birlikte her hatayı...Hatta artık onların adı hata değil. Sadece anı. Geçmişi geçmişte bırakmayı başarabilmek atılması gereken ciddi bir adım insanın hayatında...Çünkü bu gün sizi kahreden bir olay, bir sene sonra çok büyük bir olasılıkla hiçbir şey ifade etmeyecektir. Öyleyse, çok değerli ve tekrarı olmayan bir günü bu nedenle zehir etmenin bir mantığı var mı? Bana sormayın sakın, ben 30’lardayım, ve cevabı çok iyi biliyorum! Ayrıca artık “Bayan Mükemmel” olmanın bir ütopya olduğunu fark edecek kadar da büyüdüm! Öyle güzel bir duygu ki bunu kabullenebilmek. Ha bu konuda istediğim düzeyde başarıya ulaşamadım. Hala sinir katsayımı zorlayıp, kendimi hırpaladığım günler oluyor. Ama en azından düşünce bazında bunu başarmam bile iyi bir gelişme diye düşünüyorum. Okul hayatım boyunca çok başarılı bir öğrenciydim. Sosyal anlamda çok aktiftim. Hep çok bakımlı bir kadındım. İyi bir eş olabilmek konusunda da aynı başarıyı gösterdiğimi düşünüyorum. Ve elbette annelik. Diğer hepsinden daha önemli olan en önemli sıfatım. O konuda daha çok zamanım var. Herhalde yıllar gösterecek başarımın derecesini. Sadece çok iyi iki kız arkadaşa sahip olduğumu söyleyebilirim şimdilik! Saydığım hiçbir alanda elbette net iddialarım yok. Çünkü hepsi göreceli ölçütlerle değerlendiriyor. (Öğrencilik hariç!) Ama bunların hepsinde eş zamanlı mükemmel olmamın imkansız olduğunu biliyorum artık. Çünkü hepsine aynı derecede önem verip, aynı ölçüde zaman ayırmam imkansız. Bir gün iyi bir ev kadını olmaktan ödün verip, kızlarıma ayırdığım zamanla annelik tarafımı besliyorum. Bir başka günse, eşime ayıracağım çok özel bir zaman için işimden izin alıp o gün çok başarılı olmayan bir iş kadını oluveriyorum. Anladım ki, önceliklerimi kendim belirleme hakkına sahibim. Bu benim hayatım ve kontrol ben de. İlk anda çelişki gibi görünse de kendimi 20’li yaşlarımdan çok daha güzel hissediyorum. Tam bir kadın gibi. İç huzuruyla beslenen bir güzelliğin eşsiz bir pırıltısı olduğunu görebiliyorum. Ve ödün vermemeyi elbette. Başkalarının yargılamaları belirlemiyor ne giyeceğimi. Bu konuda tek söz sahibi benim.. Her şeye rağmen içimdeki küçük kız çocuğunun hep çocuk kalabileceğini görmek de çok güzel bir duygu. Acaba zamana yenilir mi bu şirin kız diye endişelendiğim günler olmuştu geçmişte. Ama artık biliyorum ki kimliğimin yaş hanesinde kaç yazıyor olursa olsun, özenle koruduğum küçük kız çocuğu hep aynı yaşta kalacak yüreğimde. Çünkü onu seviyorum. Ve sevdiğim her şey gibi, o da hayatımda hak ettiği yeri aldı. 30’lu yaşlarımın özüme kattığı en büyük güzellik kendi hayatım üzerindeki gücümün farkına varmam oldu kısaca. Bu hayat benim, onu dilediği gibi yaşama hakkına sahibim. Ve bu özgürlüğü de sonuna kadar ve zevkle kullanıyorum. İyi ki varım İyi ki 34 Yaşındayım :)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Funda BİLGİLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |