..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Özcan Nevres




19 Şubat 2005
Neden Terk Ettin  
Özcan Nevres
Gözlerden uzak bir bankta oturmuştuk Elleri avuçlarımın içinde alev alev yanıyordu. Yaşadığımız aşkın dünyanın en büyük aşkı olacağını fısıldaşıyorduk kulaklarımıza. Doğa tümüyle


:DCAH:
Neden Terk Ettin
Gözlerden uzak bir bankta oturmuştuk Elleri avuçlarımın içinde alev alev yanıyordu. Yaşadığımız aşkın dünyanın en büyük aşkı olacağını fısıldaşıyorduk kulaklarımıza. Doğa tümüyle fısıltılarımızı duymak için olacak sanki tüm yaşam durmuştu.. Rüzgarın ağaç yapraklarının arasından geçerken söylediği ninni de yok olmuştu. Meraklı gözler de yok olmuştu üzerimizden. Tüm evren yalnızca ikimize kalmıştı. Ya da biz öyle zannediyorduk. İkimize ait bir dünyada hiçbir güç bizi ayıramıyacaktı. Alev alev yanan dudaklarım dudaklarına uzandığında olmaz diyordu. Her defasında ancak nikahımız kıyıldıktan sonra olur. Tüm benliğimle inanmıştım ona. Bir gün ihanet edebileceğini hiç ama hiç düşünmemiştim. Günler ayları kovalarken değişen bir şeyler oluyordu beni olabildiğince sevindiren. Önceleri dudaklarından bile öpmeme izin vermezken,
Her şeyimle seninim diyerek bana tam olarak teslim olmuştu. Artık evlenelim, nikahımızı kıydıralım dediğimde ise
Acelen ne diyordu. Ve bir gün gerçeği söyledi. Hıçkırıklarla boğularak.
Annem seninle evlenmeme razı değil dedi. Nasıl sarsıldığımı ve o an nasıl ölmediğimi anlatabilmem olası değil. Annen yüzünden bu büyük aşkımızı bitirecek miyiz dediğimde
Hayır, ben ölünceye kadar senin olacağım. Ne olur bir daha evlilikten söz etme. Ölesiye seviyorum seni. Razıyım seninle toplumun yasakladığı şekilde yaşamaya. Varsın dostu ya da metresi desinler. Yeter ki sen ömrümün sonuna kadar benim ol. Ama olmadı. Bir gün,
Annem beni vermek istediği biriyle evleneceğim dediğinde dünya sanki başıma yıkılmıştı. Ama nasıl oldu bilemiyorum. Birden sanki taş gibi bir kalbin sahibi olmuştum. Oldukça soğuk kanlı olarak,
Peki senin kararın ne? Annen istiyor diye o kişiyle gerçekten evlenecek misin? dediğimde,
Evet başka seçeneğim yok dedii.
Bu konuyu çok iyi düşündün mü? Evleneceğin kişiyle yaşadığımız aşk aranızda sorun olmayacak mı? Zira aşkımız çok fazla dillenmişti.
O çok uygar bir insan. Kendisine seninle olan ilişkimizi söylediğimde önemi yok dedi.
Bu durumda onunla gerçekten evleneceksin öyle mi?
Evet, aynen öyle. Elimi uzattım,
Öyleyse dost olarak ayrılalım dediğimde,
Hayır elimi vermeyeceğim. Ben annemin evlenmemi istediği kişiyle evlendikten sonra da senin olacağım. Benim ölesiye sevdiğim, ayrılırsak dayanamam ölürüm dediğim kız bu muydu? Bir fahişe gibi hem evleneceği kişini hem de benim olacaktı. İçimden yüzüne var gücümle bir tokat atmak geçti. Kendimi zor tuttum.
Sen benim ölümüne sevdiğim, uğruna canımı bile verebileceğim Zeliha değilsin dedim. Bundan sonra sen yolunda ben yolumda gideceğiz.
Bunu bana yapamazsın. Ben o adamla annem istediği için evleneceğim. Seni terk etmek için değil dedi.
Ben seninle evlenmeye karar verdiğimde kimseye sormadım ve danışmadım. Öylesine kararlıydım ki, bu kararımdan hiçbir güç çeviremezdi beni. Annen bahane. Belki aklınca benden iyisini buldun.
Evet dedi. Ben ileride paşa karısı olacağım ve konaklarda yaşayacağım.
Anlaşıldı dedim. Göz yaşlarımı zor tuttum. Mutlu olmasını dileyerek yanından ayrıldım.
Onun düğün veya nikah haberini merakla bekliyordum. Uğruna aşkımızı noktaladığı kişi kimdi? Paşa karısı olup konaklarda yaşayacakmış. Bir subay mıydı evleneceği kişi? Ayrılmamızı istediğinden beri iş yerimizin önünden geçmez olmuştu. Beni terk edişinin nedeni aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyordum. Demek paşa karısı olacakmış. Göreceğiz bakalım paşası nasıl bir insanmış.
                         ***
Telefonum çaldı. Ses onundu.
Bak dedi.
Seni birisi arıyor.
Görevin dinlemek değil, bağlamak dedim.
İşte ben de görevimi yapıyor ve onu sana bağlıyorum. Arayan eski sevgilimdi. Oldukça güzel bir kızdı. Ama belki de kaç sevgilisi olduğunu kendisi de bilmiyordu. O nedenle terk etmiştim onu. Neden aradığını merak etmiyor değildim. Zira o evlenmişti.
Bu gece nöbetçiyim hemen gel dedi. Şaşırmıştım.
Nasıl olur? Sen evli değil misin?
Evliydim ama artık değilim. Boşanıyorum. Bu güzel kadının güzelliği her zaman başımı döndürüyordu. Hemen yola çıktım. Gecenin karanlığında hastane bekçisinin dikkatini çekmeden bahçeye girdim. Kapıda beni bekliyordu. Boş bir odaya girip saatlerce seviştik. Ayrılırken
Öbür gece de nöbetçiyim beklerim dedi. Bir dünyam yıkılmıştı ama yeni bir dünyaya koşarcasına gidiyordum. Sonunu düşünmeden.
                         ***
Telefonum çaldı. Arayan santralci kızdı. Yani dünyamı karartan o eski sevgilimdi.
Ne oldu sana böyle? Başka biriyle evlenecek olmama çok mu bozuldun? Beni neden aramıyorsun?
Sana kuracağın yuvada mutlu olmanı dilemiştim. Bir başkası ile evliliğe adım atan bir kıza yan gözle bakmak delikanlılığıma ters düşer. Bu nedenle aramam da, aramanı istemem de.
Bakıyorum ebe hanım sana benim verdiğimden çok daha fazlasını veriyor ki bana karşı bu denli soğuksun.
Seninle ayrılmaya karar verdikten sonra bir sokak çeşmesi olmaya karar verdim. Uzanan her tasa su vereceğim ama sana asla. Neden anlamak istemiyorsun? Aramızdaki her şey bitti. Eğer geçmişte yaşadığımız büyük aşkın nefrete dönüşmesini istemiyorsan, ne olur beni bir daha arama.
Neden aradığımı söylediğimde çok şaşıracaksın. Neden aradığımı tahmin edebiliyor musun?
Hayır etmiyorum. Bu konuda da kafa yormak istemiyorum. Zira sen benim nazarımda artık bir ölüsün. Bilirsin ölülerle konuşulmaz.
Ne diyorsun sen. Seni çok önemli bir müjde vermek için aradım. Benim evlilik işim yattı. Yatmasının nedeni ise sensin. Senden ayrı yaşamamın mümkün olmadığını anladım. Ne yapmamı istiyorsan söyle. Ayaklarına kapanıp yalvarmamı mı?
Hayır. Beni unutmandan başka hiçbir şey istemiyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Ne olur acı bana. Sensiz yaşayamayacağımı neden anlamak istemiyorsun?
Ayrılmamızı ben değil, sen istedin. Bu pişmanlığın niye? Paşan terk mi etti seni?
Hayır o değil ben onu senin için terk ettim.
Çok geç kaldın güzelim. Ben artık bir sokak çeşmesiyim. Ölünceye kadar da öyle kalacağım. Tek bir kadına bağlanmak artık benim için olası değil. Bendeki nasıl bir şans anlayamıyorum. Sevenim ne kadar çoksa terk edenim de o kadar çok. Her terk ediliş yeni bir yıkılış. Artık yıkılmak, umutsuzluklar denizinde boğulmak istemiyorum.
Yemin ediyorum, bir daha seni terk etmeyeceğim. Nikah, düğün hiçbir şey istemiyorum. Yeter ki ömür boyu beraber olalım.
Çok asil bir adamın torunu olmakla övünen annen mi öğretti sana bunları?
Hay annemin Allah belasını versin dedirtme bana. Evet ayrılmamıza o neden olmuştu ama artık onu dinlememekte kararlıyım. Ne olur yine beraber olalım. Bana güvenin tam olduğunda nikah kıyarız. Yok nikah olmaz dersen, ömür boyu seninle nikahsız yaşamaya razıyım.
Bak Zeliha, ya ben anlatamıyorum, ya da sen anlamak istemiyorsun. Kararlıyım. Bundan böyle sen değil kadınlar olacak hayatımda. Gençliğimden, yakışıklılığımdan yararlanmak isteyen kadınlar. Ben artık bir Kazanova’yım. Bu Kazanova’yı da sen yarattın. Daha ne oldu bu kirli dünyaya adım atalı. Buna rağmen arayan arayana.
Biliyorum. Arayanlarla çoğu kez ben görüştürüyorum. Her arayan beni çıldırtıyor. Bu duruma ben neden olduğumu biliyorum. İnan bana sevgilim en çok çıldırmaktan korkuyorum. Bu yüzden de intihar etmeyi bile düşünüyorum. Ama intihar edemiyorum. Zira intiharımla seni tümden kaybetmiş olacağım. Umutla dönmeni bekleyeceğim. İnan bana sevgilim seni bir daha asla terk etmeyeceğim.
Boşuna ağzını yorma. Boşuna göz yaşlarını akıtma. Ben artık senin sevgilin değilim ve asla da olmayacağım.
Son sözün bu mu? diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Telefonu kapattım. Telefon yine çaldı. Yine o idi.
Kalpsiz, beni ne hallere düşürdüğünün farkında mısın?
Hayda, yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler. Seni ben mi terk ettim ki sitem ediyorsun.
Seni ben terk ettim ama binlerce, milyonlarca kez özür diliyorum. Ne olur affet beni. Yine o eski güzel günlerimize dönelim.
Hayır olmaz. Ne olur unut beni ve bir daha arama.
Seni aramamak ha. Öl demekten beter bu senin dediğin. Yoksa ölmemi mi istiyorsun?
Yaşamak herkesin hakkı. Kimseye öl demeye hakkım yok. O senin bileceğin iş.
Son sözün bu mu?
Evet. Hıçkırarak ağlayışını duymamam için telefonu kapattı. Nasıl bir kızdı bu? Beni terk edeceğini söylerken sevinçten uçacak gibiydi. Oysa şimdi de yeniden bir araya gelmemiz için göz yaşlarını silah olarak kullanıyor. Güvene bilir miydim ona? Yarını belli olmayan bir ilişki ne kadar sağlıklı olurdu? Acımak insanı acınacak duruma düşürür. Artık ipler kopmuştu.
                         ***
Yalnızlıktan mı, kadınsızlıktan mı bilmiyorum. Çıldıracak gibiydim. Ona dönmemekle hata mı yapıyordum. Aklıma İzmir Devlet Hastanesinde çalışan hemşire kız geldi. Maliyeci Mehmet abi hastanede yatarken ziyaretine gittiğimde tanıştırmıştı. Harika güzel bir kızdı. Kalçalarına kadar uzanan saçları ve haleli gözleri dayanılabilecek gibi değildi. Tanıştırılmamızın üzerinden iki gün geçmişti.
Eğer benimle evlenmeyi düşünmüyorsan hemen biri birimizi unutalım demişti. Meğer Mehmet abi ona beni yeğeni olarak tanıtmış ve beni onunla evlendireceğini söylemiş. Konuşulanları nereden bilebilirdim. Meğer hızlılığı bu yüzdenmiş. Evlilik için hazır olmadığımı söylediğimde,
Hazırlık dediğin nedir ki demişti. Gönüller bir olunca tencerede pişirir kapağında yeriz. Yatacağımız yatağımız olmazsa gazete kağıtlarının üzerinde yatarız. Amacı ne idi? Beni elinden kaçırmamak mı? Yoksa evde kalma korkusu mu? Bu korkuyu yaşayacak kadar yaşı ilerlemiş değildi. Olabildiğince güzelliğiyle hangi erkek onunla evlenmeyi istemezdi? Kendisine bir belalı mı musallat olmuştu ki bir an önce evlenerek ondan kurtulmak istiyordu? İyi bir eş olabilir miydi? Yalnızlığa daha fazla dayanacak halim kalmamıştı. Hemen garaja gidip otobüse bindim ve İzmir garajında indim. Bir taksi çevirip Devlet Hastanesinin önünde indim. Kapı görevlisine hemşire Hatice hanımla görüşeceğimi söyleyince içeri girmeme izin verdi. Ziyaretçiler için düzenlenmiş bölüme gittiğimde gördüğüm karşısında şaşkına döndüm. Hatice hemşire benim yaşımda biriyle el ele tutuşmuş, gençle hararetli, hararetli konuşuyordu. Tam dönüyordum beni fark etti. Hastaneden dar attım kendimi caddeye. Ne yalan söyleyeyim. Feci şekilde yıkılmıştım. Arkamdan tanıdık bir ses bana sesleniyordu. Bu Hatice’nin sesiydi. Dönüp baktım. Hemen koşarak gelip boynuma sarıldı.
Sevgilim beni aramandan umudumu kesmiştim. O gördüğün genç de ille evlenelim diye tutturdu. Çaresiz kaldım ve peki dedim. Ama sen beni gerçekten istiyorsan, benim seni sevdiğim kadar beni sevebileceksen hemen onu terk ederim dedi. Çok şaşırmıştım. Bir genç kız bu kadar nasıl pişkin olabiliyordu?
Ben senin için gelmemiştim. Hemşerim Fikriye ebe için gelmiştim. Göremeyince geri döndüm.
İyi ama o evli.
Sana hemşerim olduğunu söyledim değil mi? Bir kadını arayan mutlaka sevgilisi mi olur? Onu çocukluk veya eşinin arkadaşı arayamaz mı? Hadi sen geri dön ve bu sevgilini de elinden kaçırma. Sana şimdiden mutluluklar dilerim diyerek uzaklaştım.Arkamdan baka kalmıştı.
Ah o kızlar. Nedense stepnede yedek bir sevgili bulundurmayı çok seviyorlar. O olmazsa diğeri. Evliliğin en önemli kuralının güven olduğunu nedense anımsamak istemiyorlar yada bilmiyorlar. Bir insan güven duygusunu yitirdiği biriyle nasıl yuva kurar? Yuva kurmak kolaydır ama yıkması çok zordur. Hele bir de çocuk varsa. Kararsız adımlarla ne kadar yürüdüğümü bilmiyordum. Genelde sevgililerin ve kendilerine yeni arkadaş arayanların takıldığı kafeteryanın önünde durdum. İçeri girmekle girmemek arasında kararsızdım. İçeride bir masada tek başına oturan bir bayan dikkatimi çekti. O da bana bakıyordu. İçeri girerken gözleri halen üstümdeydi. Nereye oturacağımı araştırırken oturabileceğim bir yeri gözüme kestiremedim. Zira her masa doluydu. Çıkmak için kapıya yöneldiğimde yalnız oturan bayan
Bey efendi. Oturacak yer bulamadınız galiba. Masamda size de yer var dedi. Masaya otururken,
Sizi rahatsız etmeyeyim dedim.
Aman efendim niye rahatsız olayım. Yalnız oturmak çok can sıkıcı oluyor. İyi ki geldiniz dedi.
Teşekkür ederim. Otururken garsona iki çay diye işaret ettim. Çaylar gelince
Niye zahmet ettiniz? Siz benim üstüme geldiniz. Çayları söylemek bana düşmez miydi?
Sizden veya benden olmuş ne fark eder efendim.
Adınız?
Aykut efendim.Sizin?
Benim de Nazan. Evde canım sıkıldı. Çıkıp dolaşayım dedim. Buranın çok egzotik bir havası var. Burada el ele tutuşmuş, birbirlerinin ağzına girecek gibi konuşanları seyretmek bana çok keyif veriyor. Bana genç kızlık günlerimi anımsatıyor.
Aman efendim siz de yaşlı değilsiniz. Onlar kadar da gençsiniz.
Evlenip boşanmış bir kızın gençliği ne işe yarar? Genç kız iken umutlarım vardı. Toz pembe bir dünyada yaşıyordum. Belki de bulutların üstünde uçuyordum. İşte o delişmen günlerimde bir hayırsızla karşılaştım. Ne olduğunu anlamadan kendimi onunla evli buldum. Benimle evlenmek için peşimde koşan, bana toz pembe bir dünya vadeden o adam meğer bir canavarmış. En olmayacak nedenlerle hır çıkarıp beni kıyasıya dövmeye başladı. Dayanamadım ve evden kaçtım. Kusura bakma, sakın beni yanlış anlama. İçimi dökecek birini arıyordum. Karşıma sen çıktın.
Yo sizi yanlış anlamadım. Zira terk edilişin en acısını ben de yaşadım. O nedenle sizi çok iyi anlıyorum ve anlattıklarınızdan haz alıyorum. Sizin gibi güzel bir kadını dövmek nasıl bir duygudur merak ediyorum. İnsan mutlu olmak için evlenmez mi? Evlilik yasaksız bir aşkı ölünceye kadar doyasıya yaşamak için değil midir? Her türlü güzelliği paylaşmak için değil midir?
Öyle olması gerekir ama neylersin? Belki de benim kaderim bu imiş.
…………
Nerede oturuyorsun?
Çiğli’de.
Senden çok hoşlandım. Sen de benim gibi çok acı çekmişsin. Hadi kalk benim eve gidelim. Orada çok daha rahat ederiz. İyi sözler duymaya öylesine ihtiyacım var ki anlatamam.
Görenler ne der?
Kim ne diyecek? Evim müstakil bir ev.. Kim kimi tanıyor ki? Ama amacın gelmemekse o başka.
Sizin gibi güzel bir kadınla aynı evde olmak ve aynı havayı solumak kadar zevkli olabilecek başka bir şey düşünemiyorum.
Hadi kalk öyleyse. Hesabı ödedikten sonra çıktık. Bir taksiyi çevirmek istediğimde,
Gerek yok dedi. Evim uzak değil. Evimi gördüğünde şaşıracaksın.
Niye?
Ben zengin bir ailenin çocuğuyum. Neyse evde her şeyi anlatırım sana.
İki kanatlı demir kapıyı açtıktan sonra içeri girdik. Gördüğüm geniş ve bakımlı bahçeye hayran olmamak elde değildi. Evin kapısını açtıktan sonra
Hadi ne duruyorsun? Bahçe için mi geldin? Yoksa benim için mi? Hemen kapıdan içeri girdim. Sanki evin her tarafından zenginlik akıyordu. Bu kadının amacı ne idi? Yosmaya benzemiyordu. Tavırları sevecen ve olgundu. Yaşça benden büyük olmasına rağmen olabildiğince alımlı ve güzel bir kadın. Yoksa bu da mı beni evlenme teklif etmek için evine davet etti. Zenginliğiyle beni etkileyeceğini mi zannediyor? Doğrusu oturduğum rahat koltukta bunları düşünmekten kendimi alamıyordum. Az sonra elinde bir tepsiyle geldi.
Kusura bakma, ne içersin diye sormadım. Babamın çiftliğimizde özel yaptırdığı şaraptan getirdim. Eğer şarap içmezsen başka bir şey getireyim dedi.
Hele siz şöyle yanıma bir oturun. Ben sizinle dertleşmeye, konuşmaya geldim. İçkidense sizi içmeyi tercih ederim. Zira konuşmanız o kadar güzel ki, sanki bir pınarın çağıldayışı gibi. Ancak o pınar benim susuzluğumu giderir.
Ya öyle mi diyerek gelip yanıma oturdu.
Ben başıma gelenleri kısaca sana anlattım. Hadi bakalım sen de anlat. Sana acı çektirenin ne olduğunu. Kolumu boynuna doladım ve
Az sonra diyerek dudaklarına uzandım. Karşı koymadı. Uzun uzun öpüştük. Koltuğun üzerinden kayarak yumuşak halının üzerine uzandık. Uzun uzun seviştik. İyice yorulduğumuzda kalkıp koltuklara oturduk.Kısaca ona yaşadığım aşkı ve terk edilişimi anlattım.
Vay aptal kız vay dedi. Bulmuş senin gibi bir yakışıklıyı da bunamış. Neylersin hayat bu. Ömür aldanmalarla geçip gidiyor. Çok merak ediyorum. İstediğini benden aldın. Bir daha beni arayacak mısın?
Neden aramayayım?
Erkekler hep aynıdırlar. İstediklerini elde ettikten sonra kaçmak isterler.
Eğer sen istersen ben seninle ömür boyu ilişkimi sürdürmek isterim ama bir şartla. Evliliğin adı anılmayacak.Evliliğin adı anıldığında bırakıp giderim.
Zengin kadının parasına tav oldu. Kendisinden büyük olmasına rağmen evlendi derler değil mi?
Kimsenin ne diyeceği umurumda değil. Yaşım henüz çok genç olsa da şu acı gerçeği öğrendim. Evlilik aşkların katilidir. Nedense en büyük aşklar evlilik sonrası kolayca yok olup gidiyor. Yasak aşklarda ilişkiler hep taze kalır. Nedense nikahın kopmaz bir bağ olduğunu zannederler. Belki de bu yüzden birbirlerini kırmaktan incitmekten çekinmiyorlar. Gel dediğin sürece hep gelirim. Yeter artık git dediğinde de arkama bir daha bakmamak üzere giderim. Benden sonraki yaşamına bir sülük gibi yapışmam. Bu gün çok hızlı yaşadık. İnan sana delicesine aşık olmaktan korkuyorum. Yeni bir aşk korkutuyor beni. İstersen ömür boyu ilişkimizi sürdürelim. İstersen bu gün yaptıklarımızı unutup arkadaş olalım. Ne olur bana evliliğin adını anma. Açık konuşayım. Sana sadık kalacağımı da sanma. Senden de sadakat beklemiyorum. Ne sen benim yaşamıma ipotek koy, ne de ben senin yaşamına ipotek koyayım. Birbirimizden hoşlandığımız sürece birlikteliğimiz sürer gider.

Vay be.. Evlenmekten ne kadar korkutmuşlar seni. Sen ne zannediyorsun. Benim de evlenmekten korkmadığımı mı? Ben de sana aşık olmaktan korkuyorum. Ben de biliyorum aşkla terk edilişin eş anlamlı olduğunu. Kapım sana her zaman açık. İleride evlenmiş olsan bile bana gelebilirsin. Yeter ki benim de aklımı çelen biriyle evlenmemiş olayım. Erkekler kaçamak yapmayı severler. Kadınlar için bu kesinlikle yasaktır. Kolumu boynuna dolayıp uzun uzun öpüştük. Gitmek üzere kalktığımda,
Bana çok güzel bir gün yaşattın. Ne olur beni bir fahişe sanma. Bana ne olduğunu anlayamadım. Boşandığımdan beri gördüğüm erkekler içinde ilk defa senden etkilendim. Bundan böyle de gelsen de, gelmesen de hayatıma giren ama gerçek anlamda giren tek erkek sen olacaksın. Eğer bir gün yalnızlık canıma tak eder evlenirsem bu evliliğim bil ki bir formalite evliliğidir.
Her zaman geleceğim. Ta ki sen bir daha gelme deyinceye kadar.
Her zaman gelmeni bekleyeceğim. Öpüştükten sonra ayrıldık.
                              ***
Yaşadığım o güzel günün etkisinden bir türlü kurtulamıyordum. İlk defa ona aşık olsaydım ne güzel olurdu. Harika bir kadın. Ya konuşması? Koltuğuma yaslanıp gözlerimi kapattım. Onu düşünüyordum. O seviştiğimiz anları yeniden yaşar gibiydim.
Dükkanıma birinin girdiğini fark ettiğimde hemen oturuşumu düzelttim. Gelen eski oturduğumuz mahalleden orta yaşın biraz üzerindeki bir komşumuzdu. Hemen söze girdi.
Aykut oğlum. Hüseyin amcan öldükten sonra küçük de olsa bir gelirim olsun diye evimi postanede çalışan Zeliha adında bir kıza verdim. Bu gün çok kötü hastalandı. Sinir krizleri geçiriyor. Durmadan senin adını sayıklıyor. İlk aklıma gelen sen oldun. Başka bir Aykut da olabilirdi. Sordum seni tarif etti. Tanıdığımı söyleyince bana yalvar yakar oldu. Ne olur git onu çağır dedi. Çok ısrar ettiği için geldim. Sakın oğlum ona kapılma. Kaçık mıdır nedir anlayamadım.
Abla bir zamanlar birbirimize aşık olmuştuk. Hatta evlenecektik de. Sonra onu paşa olacak ve konaklarda yaşatacak bir taliplisi çıkınca beni terk etti. O iş olmayınca da yine bana dönmek istiyor.
Hadi oğlum hadi. Ondan sana karı olmaz. Odasını ben temizlemesem ortalığı bok götürecek. Ama dalganı geçiyorsan diyeceğim yok. Sana tavsiyem sakın kapılma. Ben elçilik görevimi yaptım. Gerisi sana kalıyor diyerek iş yerimden ayrıldı. Ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum. Gidip net bir şekilde konuşmaya karar verdim. Benden umudunu kesmesini söyleyecektim. İş yerimi kapatıp eski komşumun evinin yolunu tuttum. Kapıyı çaldığımda eski komşum açtı.
Hoş geldin dedi.
Hoş bulduk dedim.
Geç bakalım ben sana kaldığı odayı göstereyim dedi. Odayı gösterdikten sonra ayrıldı.Kapıyı açıp girdiğimde yatıyordu. Kalkmamasını söyledim.
Hain, bak beni ne hallere soktun dedi.
Ben mi? yoksa seni paşa olacak olan mı bu hallere soktu dedim.
Sen tabi.
Zeliha, neden artık aramızda her şeyin bittiğini kabul etmek istemiyorsun. İçimde sana karşı bir acıma duygusu vardı. Davranışların yüzünden bu duygum nefrete dönmeye başladı. Ne olur beni anla. Artık seni sevmiyorum. Seninle yalancıktan dahi olsa birlikte olmak istemiyorum. Göz yaşlarınla beni etkileyemezsin. Vicdanım çok rahat. Zira bu olanların sorumlusu ben değil sensin.
Eğer beni bırakırsan kendimi öldürürüm.
O da benim sorunum değil senin sorunun.
Senin kalbin yok mu?
Vardı ama artık yok.
Ne oldu kalbine?
Sen kırdın unuttun mu?
Bana bak sen beni öldürmek mi istiyorsun?
Kaç kez söyleyeceğim. Yaşamak ve ölmek senin tercihin. Beni terk edeceğini söylediğin andaki halimi ne tez unuttun. Buraya eski komşumun hatırı için geldim. Artık aramızda her şey bitti. Dost kalalım dedim. Onu bile reddettin. Bundan böyle herkes kendi yoluna gidecek. Bu kararımdan beni ne göz yaşların ne de ısrarın döndüremez. Israr ettikçe gözümde küçülüyorsun. Bir paşa adayı tarafından terk edildin. Üzülme bir başkasını bulursun. Bak ben ilişkimizin bitmiş olmasına üzülüyor muyum? Hatta seviniyorum bile. Zira senin gözün çok yükseklerde. Kendini paşalara, konaklara layık görüyorsun. Oysa benim sana vereceğim yalnızca sevgi dolu bir yüreğim ve mütevazı bir hayattı. Eğer evlenmiş olsaydık belli ki benden çok şeyler isteyecektin. Arzuladığın lüksü sana sağlayamayınca nasıl olsa aramızda hır çıkacaktı. Bunun sonu da ayrılmak olacaktı. Bir de çocuğumuzun olduğunu düşün. O çocuğa yazık olmayacak mıydı? Aşkımızın bu şekilde bitmesi benim için sevinç nedeni. İyi ki zamanında ayrılmışız.
Demek ben bu kadar kötüyüm.
İlişkimin bittiği bir insan için iyi veya kötü diyemem. Son kez söylüyorum. Uzat elini dostça ayrılalım.
Hayır uzatmayacağım. Sen beni terk edemezsin. Sensiz yaşayamayacağımı biliyorsun. Beni öldürmeyi göze alacak kadar zalim olamazsın.
Ölmeyeceksin güzelim. Su aka aka yolunu bulur. Sen de kısa zamanda mutlu olmanın yolunu bulursun. Yastığının üzerine kapanıp ağlamaya başladığında sessizce odasından çıkıp ev sahibine veda bile etmeden evden ayrıldım.
                              ***
Kimi sevgililer evlenmek için önlerline çıkan engelleri yenemediklerinde ölüm bile bizi ayıramaz diyerek beraberce ölümün kucağına atlarlar. Kimi sevgililer ise ayrılır ayrılmaz kendilerine hemen yeni bir sevgili bulurlar.
Zeliha’dan kesin ayrılmamızdan sonra fazla bir zaman geçmeden meslektaşı biri ile evlendi. Evliliği üç ay sürdü ve ayrıldı. Hem de karnındaki bebeğe aldırmadan. Bebeğini doğurdu ama bakamadı ve bebeğini yitirdi. Orta Anadolu’dan bir ile atandıktan sonra kendisi ile ilgili haber alamadım. Aşk defterimiz sonsuza kadar kapanmış oldu..
Nazan ile ilişkimiz uzun sürdü. Ta ki o evleninceye kadar. Evlendikten sonra birbirimizi tanımaz olduk. Benimse sokak çeşmeliğim aynı hızla sürüp gidiyor. Ne zamana kadar mı? Kıskanç birinin kalbime saplayacağı bıçağa kadar.
Aykut’un anlattıkları bunlar. Aşk bahçesinin dikenlerinden ağır yaralar almışsın ama yine de evlenip bir yuva kurman gerekir dediğimde “boş ver be abi, evlenip de yeni bir ayrılıkla yıkılayım mı? Neden dertsiz başımı derde sokayım” dedi.
Özcan Nevres
                              
                    




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Onu Ölesiye Sevmişti
Severek Ayrılalım
Güz Gülleri Gibi
O Yalancının Biriydi
Aşk Bu Mudur
Ölümüne Aşk
Ağlatan Anılar
Unutulmayan acı
Aşk Nedir
İlk Aşk

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhabbet Kuşları Nasıl Üretilir
Mutluluğu Ölümü Ararken Buldu
Mustafa Efe
Bir Zamanlar Ben De Politikacıydım
Bağımsız Aday Deli Osman
Tarımda Neden İlerliyemiyoruz
Bebek Can
Giritli Nevres Cafer Ağa
Çıldırtan Aşk
Yasak Aşk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.