..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu kitap çok gerekli bir açýðý dolduruyor. -Moses Hadas
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Halk Öyküleri > Murat Çengel




24 Þubat 2005
Kýþlak  
Sessiz Þair

Murat Çengel


Ak saçlý, susuz toprak gibi kara yüzlü nineler, kýna yakmadýlar saçlarýna. Kaymak döþlü gelinler, sülün boylu kýzlar, kaytan býyýklý yavuklularýnýn sevilerini çýkardýlar yüreklerinden.


:DGFE:
Kýþlak



Sarý Beserek ölmeye yatýnca Çayýr koyaðýna bir yas kümelendi, çöreklendi. Anamas koyaklarýnda yaylayan tüm yörükler döküldüler Çayýr koyaðýna. Gün görmüþ, yokluk çekmiþ, sarý sakallý dedeler atlarýna bindiler. Geldiler. Uzun Kerime "geçmiþ olsun" dediler. Sarý Beserek'e türlü otlardan yakýlar yaptýlar. Her meyveden þurup çýkardýlar, içirdiler. Derin hocalardan muskalar getirdiler. Kýzgýn demirle daðladýlar. Devenin iniltileri dinmedi, yavaþlamadý hiç.
Deve bir çocuktur yörüðün gözünde, yüreðinde. Deve bir kardaþtýr : çadýrý, yükü yurt yerinde koyup gitmeyen. Deve bir kuþtur. Çiçekler dünyayý süslerken yörüðü Teke'den yaylaya, göðün gözü buðulanýnca yayladan Teke'ye uçurup duran...
Ak saçlý, susuz toprak gibi kara yüzlü nineler, kýna yakmadýlar saçlarýna. Kaymak döþlü gelinler, sülün boylu kýzlar, kaytan býyýklý yavuklularýnýn sevilerini çýkardýlar yüreklerinden. Sarý Beserek'in iniltilerini doldurdular. Anamas koyaklarý ormanýyla, kuþuyla bir kara yasa gömüldü. Tam göç zamaný.
Sürüler, üç dudaklý develer, gelinlik kýzlar, seven erkek yürekleri "göç, göç" diye sýzladý. Bir yel esti Teke'den yaylaya, serince. Koyunlarý, kuzularý çekti, yededi Teke'ye doðru. Çobanlar her þafakta sürüyü Toroslarýn Teke'ye bel verdiði Çökek gediðinden çevirdiler. Bir Sarý Beserek kaldýrýp bakmadý baþýný. Bir onun içini yakmadý Teke özlemi, inledi durdu, yaralý kaplanlar gibi. Çavuþlar obasýnýn ayaðýna tuþak oldu, dolandý. Yayla koyaklarýnda yörük kalmadý. Aktý Teke'ye. Kara bulutlar birer yama oldular mavi yorganýn yüzünde. Çavuþlar obasýnýn yüreðine tuz, biber...
Tüm Çavuþlar obasý toplandýlar Sarý Beserek'in çevresine. Boyun büküp elaçtýlar, yakardýlar. Yas tuttu Gök Emine, Fatma Ana, Ýrebiþ Nine...
"Kara yas ile yola gidilir mi
Sarý Beserek'siz göç tutulur mu.
Ak döþlü bacýlar yurtta konur mu."
Sürüler bent tutmaz ýrmak oldu. Aktý Teke'ye Teke'ye. Zora geldi Çavuþlar obasý, bir þafak tuttu göçü. Göç geceyi delerken Uzun Kerim Ali Çavuþa sordu usulca :
"Çavuþ emmi nerede kýþlayacaksýnýz? Deve iyi olunca, ya da ölünce bulayým obayý Teke'de."
Ali Çavuþ akýp gelen akça þafaða verdi gözlerini. Sustu uzun süre. Düþündü. Senitli kayasýnda bir keklik ötüyordu yanýk yanýk, korkulu. Alayýný yitirmiþ. Seher yeli inceden sürüp getiriyordu kekliðin sesini. Salýyordu koyaða. Develerin sýrtlarýnda tapalan kara çadýrlara, seven yiðit, diþi, kederli, yanýk yüreklere saplanýyordu kekliðin sesi. Koyak keklik sesinin altýnda pusuyordu. Uzun Kerim hýçkýnyordu usul usul. Ali Çavuþ dilinin baðýný çözdü :
"Ah bir bilsen kýþlaðýmýzý emmim. Ah bir bilsen! Bilmez misin Teke orospu yataðýdýr. Bilmez misin aç köpeklerle doludur, yörüðün sürüsünü bekleyen. Arama bizi Teke'de Kerim. Bul bir yer. Az ver, çok ver, sok baþcaðýzýný. Biz belki Solak, belki Kundu, belki de ta Tugaylar ovasýnda kýþlarýz. Belki de konacak bir yer bulamayýz. Gezer dururuz ovanýn çamurunda kýlavuzunu yitirmiþ turna katarý gibi. Sen, þu ötüp duran, alayýndan tezikmiþ yavru palaz gibice geçir emmim kýþý. Öte, öte... Haydi, bize izin, sana sabýr..."
Öpüþtüler tüm obayla. Tüm obanýn gözlerinden keder akýyordu þafaða. Göç usuldan yürüdü. Bir yýlan gibi sessiz. Bu, daha da dokundu Uzun Kerim'e, Gök Emine'ye, Sarýca Zeynep'e, Güllüce'ye. Onlarýn yüzündendi göçün suskusu. Çanlarýn, zillerin, kavallarýn, boðazlarýn... suskusu. Bir aðýt kurdu Gök Emine inceden. Sýzý gibi. Çam kokularýný koyaða sürüp gelen seher yelini zehire çeviren. Þafaðýn önünde, yele karýþtý gitti oba. Susa susa. Uzun Kerim ocaðý arada bir þafaðýn gümüþ örtüsünü yýrtan köpek sesleri yitinceye kadar oturdular çadýrýn önünde. Içiktiler, durdular. Yalnýz uyuyan bir Gülsün kýz vardý. Güllüce'nin yetim kuzusu.
Sabahýn ýþýklarý Çayýr koyaðýný göze verince yüreklerindeki saplalý hançer bir daha yekindi. Yalnýzlýk büyüdü, büyüdü yuttu Uzun Kerim ocaðýný. Uzun Kerim sýçradý, kaptý baltayý. Yürüdü devenin üstüne.
"Ýyileþeceksen iyileþ, öleceksen öl bir eveli! Dinini..."
Gök Emine yetiþti, tuttu kocasýný.
"Dur Kerim," dedi. "iyileþecek Sarý Kýzým benim."
"Pok iyileþecek! Baþýma türlü belalar getirmeyecek de! Yaylada yayla itlerine, Teke'de orospu Tekelilere sürümü pay - kuduz ettirmeyecek de! Teke çamurunda süründürmeyecek de! iyileþecek! Onun iyileþtiðine çakayým ben! Duydun mu Gök Emine!"
"Duydum. Duydum ya. Sürü gitmiþ eðrekten."
Uzun Kerim tez bindi al celebe. Çökek gediðinde, göçün ardýnda tuttu sürüyü. Getirdi, saldý koyaða. Karýsýna, gelinine, dul bacýsýna :
"Akýp gidermiþ sürü göçün ardýndan," dedi gözlerini saklayarak. "Beni önlerinde görünce, tüm sürü baþýný kaldýrdý. Bana baktý. Ben 'kös!' diye baðýrýnca hepsi de boyunlarýný büküverdiler. Baþladýlar burunlarýný çekmeye. Yumuluverdiler kirpi gibi. içim yarýldý. Sorma. Þu devenin de anasýný ...mezsem!"
"Dur Kerim! Dur! Sarýca Zeynep gelinimin hatýrý için dur!"
Uzun Kerim gene býraktý baltayý elinden. Gelinini çok severdi. Kaþýnýn eðildiðini istemezdi.
Kuru ayaz bastýrdý koyaklara. Yayla bir soðuk cehennem oldu. Kýþ, kar korkusu doldurdu Uzun Kerim ocaðýnýn yüreðini. Sarý Beserek gün geçtikçe kötüleþti. Bir gözlerinde kaldý ýþýk. O da koca gövdesinin eriyip gidiþi gibi eriyip gidiyordu. Tam bir ay gözlerini kesmediler Sarýca Zeynep, Gök Emine, Güllüce, devenin gözlerindeki o incecik ýþýktan. Uzun Kerim bir onulmaz öfkenin elinde çýrpýnýp duruyordu. Çayýr koyaðý bir damdý kapýsý olmayan.
Kara bulutlar ötelerden süründüler, geldiler daðlarýn doruklarýna. Tünediler. Kýþý muþtuladýlar Uzun Kerim ocaðýna. Yayla daðlarýna bulut tüneyende kýþ geldi demektir. Hemen boþanýr, deli taylar gibi koþar yayla daðlarýnda. Ardýndan da akça karlarla örter, koynuna alýr, uyutur yaðýz topraðý, iþte o zaman bir büyük dam olur yayla. Yol vermez, geçit vermez...
Uzun Kerim uykusunu böldü ortasýndan. Kalktý. Usulca sokuldu Sarý Beserek'in yanýna, inleyip duruyordu deve. Gözlerini yumdu. Büktü devenin boynunu. Oturdu üstüne. Devenin soluðu kesildi az sonra, içi buruk bir sýzýya oturdu Uzun Kerim'in. Bir yandan da bunu daha önce yapmadýðýna piþman oluyordu. Çocuðunu öldürmüþ bir babanýn suçluluðuyla geldi, sokuldu yataða. Ýçike içike aðlamaya baþladý.
Sabahýn hançer gibi batan ayazýna attýlar kendilerini Gök Emine, Sarýca Zeynep, Güllüce, Fadime, Cin Ali, Deli Memiþ, Kara Yusuf ve ötekiler. Toplandýlar Sarý Beserek'in çevresinde. Deveyi boynu uzalý, gözleri yumulu görünce bir ince aðýt kuruverdiler hemen. Koyak uðuldadý...
"Sürüye bakýn!" diye gürledi Uzun Kerim devenin gönünü almaya baþlarken. "Uluþup durmayýn! Sürüyü çarptýrýrsýnýz yaylanýn itlerine!"
Cin Ali'yle bacýsý Topacýk Fadime birer tabanca alarak çýktýlar sürünün ardýndan. Vakit kuþluðu kucaklarken çan sesleri aktý koyaða. Uzun Kerim baktý. Sürünün ardýnda dört kiþi görünce irkildi. "Hayýrdýr inþallah" diyerek uðraþýna daldý. Bir süre sonra gene kaldýrdý baþýný, iyice süzdü gelenleri. Biri Cin Ali, öteki Topacýk Fadime'ydi. Ya öteki ikisi? Bekledi elinde býçakla. Az sonra Baðcýklý Kel Osmanla, Yaka Köylü Naili Musa dikildiler karþýsýna : Sýrtlarýnda birer koyun ölüsü vardý. Giysileri apal kana bulalý. Baþlarý yerde. Arkalarýnda Cin Ali'yle Topacýk Fadime duruyorlar elleri tabancalý. Birer öfke þimþeði gibi. Uzun Kerim her þeyi anlayýverdi hemen. Korktuðu baþýna gelmiþti. Usulca yürüdü. Geldi, Naili Musa'nýn çenesini kaldýrdý iki parmaðýyla. Gözlerinin içine baktý, baktý... Sonra Kel Osman'a geçti. Onun da gözlerinin içine baktý, baktý. Sonra iki adým geriledi. Durdu. Gerildi:
"Tuu! Sizin yüzünüze! Ülen ne bu hal! Bunca kemiksediniz de neden gelip demediniz bana? Keserdim size bir kuzu. Tuu!" Geri dönerken söylendi. "Yaylalýsý, Tekelisi, yörüðü bekler aç köpekler gibi. Yörük gelecek de, sürüden bir koyun çalacaklar da, diþleri ete deðecek. Oðlum Ali! Bunlarý kat önüne. Teslim et köyüne. Leþleri de götürsünler. Bilirdim "fedeceðimi ya... Kör olsun obadan ayrýlýk."
"Muhtar yaptýrdý bize Kerim Emmi," dedi Kel Osman aðlayarak. "Cehennem edin yaylayý Uzun Kerim'in baþýna, dedi. Yoksa dövecekti bizi..."
Cin Ali adamlarý önüne kattý. Koyaðýn aþaðýsýnda kayboldular.
Uzun Kerim hemen göçü tuttu akþamýn karanlýðýnda. Çanlarý, zilleri susturdu. Gecenin karnýna süzüldü yýlan gibi. Yýlanlý ovasýna gelince geriye döndü saklýca. Baðcýk muhtarýnýn bahçesine girdi. Þafak yeli þökene kadar biçti biçti devirdi aðaçlarý. Daðlardan, yamaçlardan keklik sesleri saçýlmaya baþlayýnca doðruldu. Bahçenin içine baktý : Aðaçlar 'yat emri' almýþ askerler gibi seriliydi yerde. Yalnýz iki tane vardý dikilen.
"Siz ikiniz nöbetçisiniz," dedi. "Koyunlarýn bedeli tamam. Yürü Kerim."
Bir çýrpýda koca ovayý geçti. Beli aþtý. Güneþin ilk ýþýklarýyla bile konalgaya geldi. Karnýný doyurdu. Yattý ardýcýn altýna.
Sürü, son güz sýcaklarýnýn altýnda geviþ getiriyordu Sanný'da. Sanný, Tekeyle yaylanýn arasýdýr. Her gelen yörük bir konar Sanný'ya. Beþ, on gün kalýr, dinlenir. Gene sürdürür göçü. Sabah yeli, koyaða ardýç, çam, katran kokularýný getirip salýveriyordu. Koyak on beþinde bir kýz tutkusu gibi kokuyordu.
Gök Emine kýnalý kýr saçlarýný geri attý. Gelini Sarýca Zeynep'in açtýðý yufkalarý çevirmeye baþladý, ikisi de obayý düþünüyordu. Tekenin neresine kondular ki. Bulabilecekler miydi? Yoksa katardan tezikmiþ turna gibi Tekenin çamurunda dolanýp duracaklar mýydý. Koyaktan Deli Memiþin kavalý akýp geliyordu yele karýþarak. "Dolan Ümmühan" türküsünü çalýyordu Deli Memiþ. Emmisinin kýzýnýn tutkusuna düzmüþtü bu türküyü. Kavalý nokta nokta söyletiyordu.
"Ümmühan koca Tekenin neresindedir kim bilir ay oðul," dedi içikerek Gök Emine. "Belki de Tekenin itleri sürüyüp kopardýlar yüreciðinden Ümmühanýný..."
Sarýca Zeynep hýçkýra hýçkýra aðlamaya baþladý. Çok severlerdi biribirlerini Ümmühanla. O da sarýydý. Kavil kurmuþlardý aralarýnda Uzun Kerimin gelini olacaklarýna. Sarýca Zeynep olmuþ, dada Ümmü olamamýþtý. Gelecek seneyi bekliyordu.
Bir el silah patladý aþaðýdan. Uzun Kerim derin uykusundan fýrladý, mavzeri kaptý. Pusulandý ardýcýn çatalýna. Gelin, kaynana da hamurlu ellerine birer tabanca aldýlar. Beklediler. Koyaðýn alt ucundan iki ormancý þapkasý göründü. Sakladýlar silahlarýný. Kadýnlar ekmeðe otururken Uzun Kerim gelenleri karþýladý.
Ormancýlar geldiler, oturdular ardýcýn altýndaki keçeye. Þapkalarýný çýkardýlar, dengildiler. Kara, kuru olaný "devlet ormanýndan, orman kanunundan" sözü açtý. Daha sözünü bitirmeden nar gibi kýzarmýþ kuzu eti önlerine sürülünce sesini kesti. Üç gün aç kalmýþ gibi saldýrdýlar, parçaladýlar kuzuyu.
"Durabildiðin kadar dur burada emmi," dediler giderken de.
Gün geçtikçe, birer ikiþer ormancý çýkýp gelmeye baþladý. Her gelen kanundan, ormandan söz açtý. Kuzularý yeyince aðýzlarýný silip gittiler. Tam on iki kuzu oldu yedikleri yirmi günde Uzun Kerim'den.
"Leþ kokusu almýþ kuzgunlar gibi çokaþtý sürüye bu ormancýlar Kerim," dedi bir sabah Gök Emine. "Göçelim hemen. Yoksa sürü bitecek..."
Göç akþamýnýn alacakaranlýðýnda indi Kozan köye. Teke ovasý aþaðýda, kurþun rengi akþamýn altýnda uyukluyordu. Ta ötede, Antalya'nýn ýþýklarý pýrýldaþýyordu, ovanýn bitiminde.
"Ben sabaha gelirim uþak. Tasalanmayýn," dedi Uzun Kerim. Döndü Sannýya.
Sanný ladin, sedir, çam, kekik, kokuyordu gecede. Soludu, koku ciðerlerine dolunca bir hoþ oldu. "Bir öfkeye yakacaðým sizi. Af edin beni yeþilce aðaçlar..." diye mýrýldandý. Kuþaðýnýn arasýndan kav, çakmak kesesini çýkardý çaktý. Tutuþan havý gömdü kuru çam pürlerine. Bastýrdý üstünü. Koca koyaðýn on iki yerine soktu kavlarý. Döndü geri. Sanný belinin Tekeden yüzüne devrilirken söylendi:
"On iki kuzumu yediniz, semirdiniz. Kanunu sürdünüz önüme. Açýn þimdi o kanununuzu. Yazar nasýl söndüreceðiniz. Sizin yüzünüzden yazýk oldu fidanlara..."
Çadýra girdi þafak ucunu ýsýtýrken. Kekik kaynattý, içti. Baþýný taþa koyacaðý sýrada bir ses duydu. Doðruldu içinden söverek. Gelen Kozan köy muhtarýydý. Buyur etti. Muhtar oturdu. Az sonra da dengildi hemen. "Tekelinin huyudur. Kýçý yere deðer deðmez hemen devriliverir" diye düþündü Uzun Kerim. Gök Emine geldi, "Hoþ geldin," dedi Muhtara. Sonra Uzun Kerim sordu :
"Muhtar aða Çavuþlar obasý nereye kondu. Hiç duydun mu?"
Muhtar yanýt vermedi. Iraklara, ta Bozburun daðýnýn doruklarýna baktý. Sofra geldi. Kýzarmýþ but tatlý bir koku saçtý. Muhtar yutkundu. Baþladý yemeye. Kahveyi içmeye baþlayýnca hatýrladý Uzun Kerimin sorusunu.
"N'apacaksýn Kerim obayý, mobayý. Ver þuraya on bin. Otur Gökveliler ovasýnda. Eski yok, bir þey yok. Sürün de rahat eder, sen de. Sýðýn dalýma."
Uzun Kerim düþündü muhtarýn sözlerine. Bir oyuna gelme korkusu büyümeye baþladý içinde. Ali Çavuþun sözleri uðuldadý, titredi kulaklarýnda : "Bilmez misin Teke orospu yataðýdýr. Sýðýn bir yere..."
"Caným Kerim neden düþündün kaldýn? Altý üstü otlak bunun. Kimse bir þey diyemez sana ben saðken. Burasýný diyeyim."
Beþ bine anlaþtýlar. Bir kâðýt yazdý, mühürledi muhtar. Uzattý Uzun Kerime.
"Olur mu böyle?" dedi Uzun Kerim kuþkulu. "Parasý, þartý filan yazýlmamýþ. Azalar da mühürlememiþ. Hiç görmedim böyle senet aða. Vaz geçtim ben."
"Sen neden korkuyorsun yav? Sana kancýklýk mý edeceðiz, þimdi al bunu. Yarýn gel. istediðin gibi bir senet yazarýz azalarla birlikte. Oldu mu þimdi?"
Uzun Kerim çaresiz aldý kâðýdý. Muhtar da parayý cebine sokarak çýktý çadýrdan. Durdu. Daðlara baktý. Sannýdaki yangýný gördü. Irkildi.
"Kerim saklan." dedi. "Yangýn var. Þimdi gelir ormancýlar. Saklan."
"Yansýn anasýný satayým," dedi Uzun Kerim içinden. "Ormancýlar söndürür."

Kýþ geldi. Uzun Kerim'in içi rahattý. Aðýlýný, yapmýþtý. Aðzýnýn tadý yerine geliyordu. Bazan kavalýný alýyordu çadýrýn orta direðinden. Eski türküleri dillendiriyordu. Ova epey aþaðýlarda yaðmur gülleriyle ýþýl ýsýldý. Ta denize dek uzanýyor, bir çizgide eriyip gidiyordu ova. Yaðmur dinmek bilmiyordu. Teke bir baþlayýnca dinmek bilmez, soluk almaz, gözünü açmaz...
Yaðmurun soluklandýðý bir gündü. Uzun Kerim'le karýsý oturuyordu çadýrda.
"Anasýný avradýný..." diye sövdü Uzun Kerim. "Burada da mý buldunuz beni..."
Gök Emine baþýný çevirdi, baktý. Sambýlda ýslanmýþ iki ormancý geliyordu.
Buyur ettiler çaresiz. Karýnlarýný doyurdular. Kavurmanýn yaðý çenelerinden aktýkça yüzleri gülüyordu. Uzun Kerim burada kýþlayacaðýný, beþ bine kýþlak tuttuðunu .söyledi ormancýlara. Karýnlarý doyunca sarý býyýklý gök gözlü olaný:
"Amca bizi buraya orman þefi yolladý," diye baþladý. "Seni þikâyet etmiþ muhtar. Onun için yolladý þef bizi. Kaldýrýn yörüðü ormandan, dedi bize."
"Yaa!" dedi Uzun Kerim iç geçirerek. Sevinçleri, umutlarý kýrýlýverdi birden. "Efendiler. Kopup gelen bir azýlýca kýþ. Yaðmurdan, çamurdan nere gideyim ben? Ova çamur. Batan çýkmaz. Sürüm, çocuklarým periþan olur. Bakýn size biner lira para. Her geliþinizde de kuzu kebabý, raký... Namustan baþka ne isterseniz; hepsine de he. Yaylada yayla köylüleri, Sannýda ör... Tekede iþte böyle... Sayýn ormaný teslim edin; sayýn, alýn baharýn. Ama etmeyin. Allahým olun; koruyun beni bu kýþ. Ben de Türküm oðullar. Askere gideriz, vergi veririz, kanunu sayarýz... Bir var ki yörüklükten ayrýlmamýþýz senelerdir. Paylaþamamýþýz ovalan, tarlalarý... Etmeyin oðullar. Uzun Kerim bu yaþýn sahibi oldu. Kimseye yalvarmadý böyle..."
"Amca biz seni kollasak, muhtar gene þikâyet eder. O zaman bize de bulaþýr çamur. Tatlý dilin için bir hafta kal. Hava düzelince göç. Ne yapalým?"
Uzun Kerim dondu kaldý ormancýlar giderken. Elleri koynunda, taþ gibi...
Yaðmur soluk almadan kýrbaçlamaya baþladý ertesi sabah Tekeyi ve Toroslarý. Ormancýlarýn verdikleri süre aktý, gitti bulanýk sellere. Yaðmur gözünü açmadý. Mahkeme kapýlarýndan çok korkuyordu Uzun Kerim. Bir gün, ala sepkenli bir havada sardý yükü. Islana ýslana yürüdü rastgele. Ta Aksaza indi, kurdu çadýrý... Sürü hemen sýðýndý çamlarýn altlarýna, daðýldý. Yaðmur bastýrdý. Gökten bir deniz akýyordu yere. Uzun Kerim habire sövüyordu yaðmura, esene, insanlara, muhtara, kendilerini hiç düþünmeyenlere... Bir sigara yaktý. Çömeldi. Baktý yaðmura.
Uzun Kerim yaðmura verdi sýrtýný. Kepenek ötüyordu yaðmurun þamarýnda, iki pilli elektriði Kozan yolunu ýsýtýyordu. Vardý muhtarýn evine, ahýrýna, samanlýðýna, aðýlýna, arý çatmasýna birer çomak yalýmlý çýra soktu, döndü geri.
"Al pezevenk," dedi. "Yaptýr bunlarý beþ bine."
Aksazlýlar üç koyun çalmýþlardý sabaha dek. Uzun Kerim buna da razýydý.
Sabahýn erinde sardýlar gene yükü. Baþý kesik yýlan gibi yürüdüler rastgele.
Gülsün çocuðu semerin ortasýna oturtmuþlar. Saðýnda tavuklar sallanýyor. Eþeðin yürüyüþüne göre sarsýlýyor çocuk. Sað koltuðunun altýndaki sökükten mora kesen körpe teni görünüyor. Yaðmur bir baþlýyor, bir açýlýyor...
Çocuk birden baðýrdý. Uzun Kerim koþtu. Çocuðu kaldýrdý. Diken, akrep olur diye baktý giysisinin arasýna. Bulamadý. Döndü yerine, katarýn ardýna.
Cin Ali, Deli Memiþ, Sanca Zeynep suskundular. Sürünün kenarýnda yürüyorlardý ölgün, bezgin. Kara köpek kuyruðunu döþüne saklamýþ, yürüyordu yaðmurda. Çocuk gene baðýrdý. Koþtu, kaptý dayýsý, iyice baktý her yerine. Yoktu diken, filan. Oturttu yerine çocuðu öfkeyle. Baþladý sövmeye yaðmura, insanlara...
Sürü Necip ovasýný ortasýndan bölerek geçti. Çamura battý sürü ovada. Çatallar köyünün aþýtma çadýrý kurdu Uzun Kerim. Öfkesi daðlarý devirecekti. Sürüye titiz bakýyorlardý. Yaðmur dinmiyordu. Yerler výcýk výcýk çamur... Dikelecek yer yok ayak üstü. Sabahý zor ettiler. Sürü oldu ilk baktýklarý : Yedi koyun çalmýþlardý Çatallarlýlar.
Uzun Kerim yeniden baþladý sövmeye. Gücü ancak sövmeye yetiyordu. Sürüyü hýrsýz çukurundan kurtarmayý düþünüyordu hemen. Ama bulamýyordu, hatýrlamýyordu böyle bir yer. Yaðar eser hemen sardýlar yükü. Bir gece daha kalsa sürüyü yarýlayacaktý Çatallarlýlar. Aksuyun kenarýný uzaktan izlemeye baþladý. Çocuk gene baðýrdý. Koþtu dayýsý. Bir güzel dövdü.
Güllüce yutkundu kuzusu dövülürken. Doluktu. Gözlerini taktý, bir daha ayýrmadý çocuktan.
Sürü Aksudan geçerken yýkandý. Kýndýra düzlüðüne saçýldý. Olta gibi geçmiþti sürü. Her koyunda bir ince öksürük vardý. Sürü periþandý...
Mahmut Aðanýn arazisinde çadýr kurdu. Bilmiyordu kimin yeri olduðunu.
Sabahýn erinde çadýrýn önünde bitti Kýndýralý Mahmut Aða. Bir kaplan gibi yýrtýcý. Al bir at vardý altýnda, iki butunda kýrmýzý kaplý iki tabanca asýlý.
"Heey! Köppekyörük!" diye gürledi. "Kime danýþtýn da kondun buraya! Þorada bir deveni vurdum. Gönünü alana dek izin sana. On dört de koyununu aldým otlakiye. Yoksa gösterecektim sana Mahmut Aðanýn mülküne konmayý. Tez yýk çadýrý!"
Uzun Kerim hemen sardý yükü. içinde bir yangýn baþlamýþtý. Gözüne kandan baþka þey görünmüyor, aklý kandan baþka þey düþünmüyordu. Solak ovasýnda bir adam gördü. Yaklaþtý adama, sordu :
"Kardaþ, Çavuþlar obasýný görsen, duysan..."
"Bilmem arkadaþ. Bu kýþyörük kondurmadýlar beyler buraya."
Göç asfalta doðru yürürken söylendi Uzun Kerim : "Ey Mahmut Aða alacaðýn olsun! Bir ova pamuðunu yakmazsam. Ne ola ki öleyim." Gülsün kýzýn baðýrtýsýna fýrladý.
"Ta þimdi yoldum baþýný orospu! Bir de sen çýktýn baþýma!.."
Güllüce koþtu, tuttu ellerini Uzun Kerim'in.
"Ece!" diye haykýrdý. "Etme sen bilin. Çocuktur o. Biþeyden korkuyor.
Kollarýný salýverdi Uzun Kerim, bacýsýný karþýsýnda görünce.
Göç asfalta girdi. Doðuya verdi burnunu. Asfalt kenarýndaki köylüler bakýyorlardý göçe. Þaþýyorlardý. Kýþýn tam ortasýnda göçen bir yörük görmemiþlerdi hiç. ölümü demekti yörüðün kýþ ortasýnda göçmesi. Göç Serik ovasýný geçti.
"Emmi bilsen, duysan Çavuþlar obasý nere kondu ki?"
"Bilmem emmim. Görmedim, duymadým bu sene onlarýn Tekeye indiðini."
Göç Köprü çayýný geçti. Tugayoðullarý çiftliðine düþtü. Tekenin burasý kara topraktýr. Kömür karasý, zulüm karasý... Ýki ýrmak arasý, denizden Toroslara kadar Tugayoðullarýnýndýr. Tugaylar hep doktor, mühendis, tüccar, fabrikacýdýr. Bu ovalarý Tekenin eðri çizgi þapkalý, yýrtýk þalvarlý, kuru yüzlü insanlarý ortak ekerler Tugayoðullarýyla. Tugaylarýn ne zamandan beri bu topraklarý tuttuðu bilinmez. Bilen yoktur, yaþlýlardan bile. Eðik þapkalý yarýcýlar kaldýrýr, Tugaylar yer bu topraklarýn ürününü, iþte Uzun Kerim'in ocaðý bu topraklarda þimdi.
Önünden gelen birine obayý sordu gene Uzun Kerim. Bilen yoktu.
Yaðmur aldý inceden sýzý gibi. Yaðmura aldýrmadýlar. Yürüdükçe açýlýp geniþliyordu ova. Bitmek bilmiyordu. Ovanýn deðerini biçemiyordu Uzun Kerim. Saðýr in daðlan kadar para yýðýyor, gene deðerini bulmuyordu ova Uzun Kerim'in gözünde. Sürünen yörük çok iyi biliyordu bir çadýrlýk yerin deðerini. Toprak demek devlet demekti insanlara hükmeden...
Göçü kuzeye çekti Cin Ali, Saðýr in yamaçlarýna. Sürü boðulacak yoksa çamurda. On beþ gündür bulamýyordu solucan gibi... Yüzü aþkýn kayýp vermiþti. Uzun Kerim'in içi cýzýr cýzýr yanýyordu. Bir gücü yetse, ah bir gücü yetse... Ocaðýn irisinin ufaðýnýn yüzü kapkaraydý. Yaðmur tek düze çiseliyordu.
Güneþ güneyden, bulutlarýn eteðinin altýndan ýþýltýyordu ovayý. Ova, güneþle yaðmura yýkanýyor bir anda. Büyük bir duþun altýnda yýkanýyor ova ve Toroslar. Sürü þipildek çamurda bulanýyor, çabalýyor. Çocuk gene haykýrdý. Koþtu Uzun Kerim beline davranarak. Sarýca Zeynep kaptý kaynatasýný belinden. Duruttu. Güllüce geldi.
"Ece horoz ditti," dedi çocuðun koltuðundaki yýrtýðý göstererek. "Aha þuradan."
Uzun Kerim kollarýný yana bir daha indirdi. Gözlerini horoza taktý. Islana ýslana yürümeye baþladý. Bacýsýnýn tek kuzusuydu Gülsün. Eniþtesi Kor Ali'yi sel alýp gitmiþti bir kýþ gecesi Mandýrlar bükünde. Kor Ali'den kalan tek anýydý bu kýz, bacýsýnda. Çamura batarak yürüyorlardý durmadan.
Horoz baþýný kaldýrdý. Gülsün'ün koltuk altýndaki yýrtýktan gagaladý. Çocuk baðýrdý. Uzun Kerim atladý. Tuttuðuyla bile kopardý horozun baþýný. Güllüce al kanlarýn fýþkýrdýðýný görünce "kuzum!" diye haykýrdý. Dondu, kaldý kederden yerinde. Çocuðunu býçakladý sanýyordu Uzun Kerimi Çocuk birden kana bulanýverdi. Horozun boynu kýrmýzý bir býçak gibi uzanýverdi. Ucundan kanlar fýþkýrýyordu.
Gök Emine kaptý çocuðu. Soydu, baktý bedenini. Bir çizik bile bulamadý. Yalnýz koltuðunun altý kýpkýrmýzýydý. Horozun didiklediði yer.
"Anasýný, dinini!.." dedi Uzun Kerim nice zaman sonra. "Az kaldý çocuðun baþýný yolduracaktý bana..."
Sað elinde kalan horozun kopuk baþý aðzýný açýp kapýyordu bazan.
Yaðmur gene hýzlandý. Sopalarý indirmeye baþladý sürünün, Uzun Kerim'lerin sýrtýna. Týpký Tekenin insaný gibi kaypaktý yaðmur. Tüm ova büyük bir duþun altýnda yýkanýyordu. Uzun Kerim yaðmura aldýrmýyordu artýk. Elinde öylece sýkýyordu horozun kopuk baþýný. Sürü çamur bataðýndan kurtulmak için çabalýyordu, emekliyordu. Bir bitkin, bir ölgün....
Saðýr in daðlarý bulutlarýn altýnda bir büyüyor, bir silinip gidiyordu, ufalanarak. Saðýr in daðlarý yaðmurun ninnisinde uyuyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bim ‘de Eski Sevgiliyi Görmek...
Hayat Güzeldir
Bugün Anladým

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Milyon Kere Ayten [Þiir]


Murat Çengel kimdir?

O an için aklýma küçücük bir konu takýlýrsa onu yazarým hemde sayfalarca. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Aziz Nesin, Yusuf Hayaloðlu, Ahmet Altan, Cahit Sýtký Tarancý, Altay Öktem


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Murat Çengel, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.