..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Seyfi Çelikkaya




24 Nisan 2005
Tutku  
Her hissedilen aşk değildir

Seyfi Çelikkaya


Fatma, adamla telefonda görüşmeye devam etti. Dilan’ı unutmuştu. Dilan ile yaşadıklarını Recep ile telefonda yaşıyor, bundan da büyük zevk alıyordu. Öyle ki, her gece Recep ile telefonda görüşüp, tatmin oluyordu.


:CEAB:
Tutku

Hava öylesine sıcak ve bunaltıcı ki; gece geç saatlere kadar bir türlü iki genç kızın gözüne uyku girmiyordu. Kaldıkları odanın ortasında bulunan yer yatağının üzerinde fısıltılarla konuşuyorlar, diğer odalarda kalanların duymamasına özen gösteriyorlardı. Gazlı lambanın kör ışığında birbirlerini zor seçebiliyorlardı. Bir ara yorganı üzerlerine çektiler, uyumak istediler ama bunaltıcı sıcak bir türlü buna izin vermedi. Tekrar kalktılar, yorganı bir kenara bırakıp, üzerine oturdular.
.....
Fatma, evin sahibinin büyük kızıydı. Köyde yaşıyor, ilkokulu bitirdikten sonra babası okutmadığı için evleneceği adamın bir gün gelip, kendisini babasından, ailesinden istemesini beklerken, zaten sandıkları doldurduğu çeyizini hazırlamaya devam ediyordu. 25 yaşına geldiği için de artık köy yerinde ‘’Evde kaldı’’ gözüyle bakılmaya başladığından, çok sıkılıyor. Bazen bunalımlara bile giriyordu.
Dilan, köye misafir olarak gelmişti. Fatma’nın uzaktan akrabasıydı. Almanya’da doğup, büyüyen Dilan, Fatma’dan bir yaş büyük olmasına karşın aynı şeyleri düşünmüyordu. Evlilik için hiçbir hazırlığı yoktu, ‘’Daha erken, ben hayatımı yaşayacağım’’ düşüncesiyle hareket ediyordu.
.....
Fatma, fısıltıyla ‘’Dilan’’ dedi, ‘’Niye evlenmiyorsun?’’
-Niye evleneyim ki!
-Benden büyüksün, evde kaldığını düşünmüyormusun?
-Yooo.. Neden öyle bir şey düşüneyim ki!
-Bilmem, ben evde kaldım diye üzülüyorum. Eğer bu yıl da bir kısmet çıkmazsa bir daha kimse beni istemez. Ancak, çocuklarına baktıracak birisi beni alır.
-Niye öyle düşünüyorsun ki, güzel bir kızsın, üstelik köyün en güzel kızısın
-Buralarda güzellik bir boka yaramıyor kızım, burası köy. Burada eşeğin sırtı nasır olunca, yükü sırtına bağlayabilecek avrat ister erkekler. Sizin orada kadın dediklerine, bizim buralarda avrat derler. Sen avradın ne olduğunu bilir misin?
-Avrat, kadın, bayan hepsi aynı değil mi?
-Yok değil. Bayan, çalışan evli kadındır. Kadın, evli çalışmayan kadındır. Avrat, hem çocuk doğurur, hem de, sarı öküzün yerine karasabanla tarla sürer..
Dilan, biran kendisini tutamayıp, gülmeye başladı ve;
-Allah iyiliğini versin Fatma nereden buluyorsun bunları, öyle şey olur mu?
-Olur elbette. Buralarda öyle, sizin oralarda farklı
Her ikisi de sustu. Birbirlerini göz uçlarıyla süzdü. Yarı çıplak vücutlarının kıvrımları, gaz lambasının ışıklarıyla tahrik ediciydi. Dilan, Fatma’nın sütyensiz geceliğin altından dimdik duran göğsüne eliyle dokunmak istedi, Fatma kendisini birden kaçarcasına geriye doğru attı. Dilan, ‘’Korkma’’ dedi, ‘’Kokma bir şey yapmayacağım, seni bu halde bir erkek görsün, parçalardı kız’’ diyerek, Fatma’nın çekingenliğini üzerinden atmasına yardımcı oldu.
‘’Kızım güzellik bir şeye yaramaz’’ diye tekrar etti Fatma, tekrar doğrulup, Dilan’a yaklaştı ve konuşmaya devam etti:
-Sende çok güzelsin. Sütun gibi vücudun var
-Ben kendime bakarım
-Sütyenini çıkartsana, sıkmıyor mu şu sıcakta
-Sıkıyor da
-O zaman çıkart
-Tamam çıkartıyorum
-Ama sende geceliğini çıkartacaksın
-Olmaz!
-Neden?
-Bilmiyorum, olmaz
-Sen çıkartmazsan bende çıkartmam, şurada ikimizden başka kimse yok ki
-Olsun, sen çıkart ben çıkartmayayım
-Olmaz, içerisi karanlık, ikimizde çıkartacağız
-Tamam çıkartıyorum
Her ikisi de üzerindeki fazlalıkları çıkarttı. Sadece külotları kaldı. Dilan, Fatma’nın göğüslerine dokundu, bu kez tepki almadı. O da çekinerek Dilan’ın göğüslerine dokundu. Birden bire iki genç kız sarıldılar, birbirlerinin sıcaklığını tenlerinde hissettiler. Öpmeye başladılar. Kendilerinden geçtiler. Öylesine sevişoyorlardı ki, taki Dilan Fatma’nın külotunun içerisine elini sokuncaya kadar. Fatma bacaklarının arasında hissettiği el ile irkildi. Dilan’ın altından kurtulup, kendisini kenara attı, ‘’Ne yapıyorsun?’’ diye çıkıştı.
Dilan, ‘’Bir şey yapmıyorum, dokunmak istedim’’ diyerek karşılık verdi. Fatma itiraz etti ama bunu kendisi de çok istiyordu. ‘’Olmaz ben bakireyim, bir şey olur sonra’’ diye Dilan’ı ikna etmeye çalıştı. Dilan, ‘’Bende bakireyim, bir şey olmaz. Bekaretine dokunmayacağım bacaklarının arasına dokunup, öpeceğim’’ diye karşılık verdi. Fatma razı oldu. Her ikisi de birbirlerinin üzerindeki son parçayı da çıkarttılar. Birbirlerinin bacaklarının arasına kafalarını yerleştirip, emmeye başladılar. İkisinin iniltisi, terleri birbirlerine karıştı. Her ikisi de boşaldı, bir daha boşaldı. Sonra yorulup, yorganın içerisine girip uyudular.
Dilan ile Fatma arasındaki bu ilişki bir süre devam etti. Köyde misafir olan Dilan’ın tekrar Almanya’ya dönme vakti gelmişti. Her ikisi de birbirinden ayrılmak istemiyorlardı. Dilan sabah köyden ayrılacaktı ve bu yüzden akşam odalarına erken geçtiler. Hiç konuşmadılar ve sabaha kadar iki genç kız sevişti.
Dilan, Almanya’ya döndü. Fatma köyde tek başına kaldı. İçine kapandı. Sürekli Dilan’ı düşünüyor, Dilan ile yaşadıklarını hayal ediyordu. Bir gün, annesi ve babası şehirde oturan bir yakınlarına başsağlığı için köyden ayrılmışlardı. Fatma evdre yalnız kaldı. Sürekli Dilan ile yaşadıklarını düşünen Fatma, hayaller kurdu, kendi kendiyle oynayıp, rahatlama çalıştı. Sonra dayanamayıp, Dilan’a telefon etmeye karar verdi. Gaz lambasını telefonun yanına getirip, elindeki kağıda bakarak numarayı çevirdi. ‘’Alo’’ dedi, karşıdan bir erkek sesi ‘’Alo’’ diyerek karşılık verdi. Fatma durakladı, sonra kendisini toplayıp, ‘’Dilan yok mu?’’ diye sordu. ‘’Öyle birisi yok burada’’ diye karşılık aldı. Fatma özür dileyip, telefonu kapattı. Sonra düşündü, telefondaki ses kendisini daha da tahrik etmişti. Sesi düşünerek, hayallere daldı. Sonra tekrar aynı numarayı çevirmeye karar verdi. Tekrar aynı numarayı çevirdi. Yine aynı erkek sesi telefona cevap verdi.
Fatma, ‘’Alo, özür dilerim, sizin numaranız kaç, ben arkadaşımı arıyorum ama yanlış düşüyor sanırım, hem siz çıkıyorsunuz karşıma’’ dedi.
Adam, numarasını söyledi. Sonra Fatma’ya nereden aradığını söyledi. Konuşmaya başladılar. Fatma, adam konuştukça sesinden tahrik oluyor. Daha fazla konuşması için ‘’Anlatın’’ demekten kendisini alamıyordu. Adam konuştukça Fatma iyice kendinden geçti. Sonra, ‘’Kapatmam lazım, şimdi bizimkiler gelir’’ diyerek, özür diledi. Adam da ‘’Tekrar görüşmek isterim, sizde isterseniz’’ diyerek telefonu kapatacağı sırada, Fatma, ‘’Ben sizi tekrar ararım, müsait olursam’’ dedi.
Fatma, adamla telefonda görüşmeye devam etti. Dilan’ı unutmuştu. Dilan ile yaşadıklarını Recep ile telefonda yaşıyor, bundan da büyük zevk alıyordu. Öyle ki, her gece Recep ile telefonda görüşüp, tatmin oluyordu.
Recep, şehirde oturuyordu. Fatma ile her telefon görüşmesinde birlikte olmak istediğini, biraraya gelmek istediğini söylüyordu. Fatma da kendisinin de bunu çok istediğini söylemekten kaçınmıyordu.
Bu fırsatı yakalayabilmek için bir plan yaptılar. Fatma planını uyguladı ve Çarşamba pazarında babası ile şehre gitme konusunu kabul ettirdi. Fatma şehre geldiğinde, ihtiyaçlarını almak için babasından izin isteyecekti, telefonda hergün sevişip, birlikte olduğu Recep’le işyerinde buluşacaktı. Recep, işyerinin adını, adresini verdi. Fatma, babasının sürekli alış veriş yaptığı mağazanın da aynı cadde üzerinde olduğunu söyledi. Anlaşmışlardı. Fatma, Çarşamba gününü iple çekti. Babası ile birlikte sabah erkende kalkıp, minibüse bindiler. Sabah erken saatlerde şehre geldiler. Mağazanın önüne geldiler, henüz açılmamıştı. Fatma, karşıda açık olan ayakkabı mağazasını gösterdi, ‘’Baba bak karşı ayakkabıcı açık. Oraya gidelim, ayakkabılara bakayım, o zamana kadar da burası açılır’’ dedi.
Babası tamam dedi. Fatma’nın söylediği ayakkabı mağazası Recep’in tarif ettiği yerdi. Babasıyla birlikte mağazadan içeriye girdiler. 30-35 yaşlarında bir adam kendilerini karşıladı. Fatma adamı görünce içinden ‘’Recep bu herhalde’’ diye geçirdi. Gerçekten de Recep’ti. Recep de, Fatma olduğunu düşündü. Mesajı verebilmek için genç kız ile babasına yaklaşıp, ‘’Buyurun benim ismim Recep, burasının sahibiyim. Yardımcı olayım’’ dedi.
Fatma’nın gözleri parladı, gülümsedi. Babası, ‘’Ayakkabılara bakacaktık’’ dedi. Recep, yardımcı oldu. Fatma ayakkabılara bakarken, fısıltı ile konuşup, tanıştılar. Fatma’nın babası oturmaktan sıkıldı, ‘’Osman ağa ne zaman açacak dükkanı’’ diye sordu. Recep, ‘’Bugün açmazlar. İstanbul’a mala gitti’’ deyince, Fatma’nın babası şaşırdı, ‘’Ne yapacağız’’ diye hayıflandı. Recep, hemen devreye girip, ‘’Yardımcı olayım, bir derdiniz varsa’’ dedi.
Fatma’nın babası, ‘’Benim işlerim var, kız alış-veriş yapacaktı’’ diye karşılık verdi. Recep, fırsatı hemen değerlendirdi, ‘’İşiniz varsa, kızınız burada içeride oturabilir. İşiniz bitince buradan alırsınız’’ dedi.
Adam, ‘’olmaz’’ diyecekti ama, başka çarede yoktu. Kızını yanında taşıyamazdı. Sonra, ‘’Size sıkıntı olur, başka yerde bekler’’ dedi, Recep hemen devreye girdi, ‘’Bir şey olmaz, zaten birazdan müşteriler gelmeye başlar, bacı içerde oturur, çayını içer, rahat eder’’ diye adamı ikna etmeye çalıştı. Bu arada işyerinde çalışan bayan geldi. Recep, ‘’İşte elemanımız da geldi, birlikte otururlar’’ dedi.
Adam kızı görünce rahatladı ve ikna oldu. Fatma’yı bırakıp, işlerini halletmek üzere ayrıldı.
Recep, Fatma’yı büro olarak kullandığı odaya davet etti. Çalışan kıza ‘’Bize çay söyle, simitte al, sonra birlikte yeriz’’ diyerek işyerinden uzaklaştırdı.
Fatma, ‘’Beni nasıl buldun?’’ diye sordu. Recep, ‘’Beklediğimden daha güzelsin’’ diye karşılık verip konuşmaya başladılar.
Birlikte kahvaltı yaptılar. Öğleye kadar oturup, sohbet ettiler. Fatma, babasının birazdan gelip kendisini alacağını söyleyip, vedalaşmaya fırsat bulamayacaklarını söyledi. Recep ayağa kalktı, Fatma’ya yaklaşıp, beline sarıldı, sonra dudaklarından öpmeye başladı. Fatma itiraz etmedi, karşılık verdi. Birbirlerine öyle sarıldılar ki, sanki yiyeceklerdi.
Sonra ayrıldılar, toparlandılar. Odadan dışarıya çıktılar. Fatma, babası gelince birlikte çıkıp, köye döndüler.
Recep ile Fatma arasındaki telefon trafiği devam etti. Birbirlerine olan tutkuları her geçen gün arttı. Ama bir sorun vardı ve Recep bunu Fatma’ya söylememişti. Recep evliydi, bir de çocuğu vardı. Fatma ile olan ilişkisi yüzünden, eşiyle arasında sorunlar giderek büyüdü. Recep, sorunları bahane edip, eşinden ayrılmak isteyince, karısı buna razı olmadı. Recep, Fatma ile eşi arasında kalmıştı. Sonunda durumunu Fatma’ya açtı, evli ve bir çocuğunun olduğunu söyledi. Fatma bunu öğrenince şaşırdı, ne yapacağını bilemez oldu. Bir süre görüşmediler. Ama Fatma Recep’i bir türlü aklından çıkartamıyordu. Dayanamadı, aradı. Recep ile telefonda görüştü ama soğuk davranıyorlardı birbirlerine. Eski tutkuları kalmamıştı. Birkaç kez daha görüştüler.
Aradan uzun zaman geçti. Fatma’yı babasından istemeye geldiler. Trafik kazasında eşini kaybeden 4 çocuk babası bir adam Fatma ile evlenmek istedi. Fatma çaresiz kabul etti. Evlendi. Şehre yerleşti. Bir gün Recep’in ayakkabı mağazasına gitti. Ama artık eski Recep de, Fatma da kalmamıştı. Her ikisi de birbirinden soğumuştu.
24.04.2005



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yürekte Gizlenen Aşk
Ben Sana Aşık Olmuşum
Öğrencinin Aşkı
Geçmişte Yaşamak
Karmaşık Duygular
Bastırılmış Duygular
Bir Gecelik Aşk
Aşk Bu
Platonik Aşk ve Tutku
Aşkın Bedeli

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Keçileri Kaçırdık!..
Sevgi Yaşatmak, Aşk Yaşamaktır

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Biter mi Sandın? [Şiir]
Gel Desem de Gelemezsin [Şiir]
Sol Yanımda Ağrı [Şiir]
Yürekte Gizlenen Aşk [Şiir]
Sevda Çilesi [Şiir]
Vazgeçilmezim [Şiir]
Hayal [Şiir]
Geceler [Şiir]
Yalan Yok [Şiir]
Bilemezsin [Şiir]


Seyfi Çelikkaya kimdir?

eğer söz konusu olan edebiyatsa, kim olduğum o kadar da önemli değil. Önemli olan neyi nasıl, neden söylediğim. Söylediklerimden size ait bir şey varsa sorun yok. Ben yazarların hayat hikayelerini değil, ürünlerini okumay, izlemeyi tercih ediyorum, o nedenle de sizlerle kendimden ziyade ürünlerimle ''selamlaşmak'' istiyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Mavi Bulut ve Mavi Sevda isimli iki ayrı şiir kitabım mevcuttur.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seyfi Çelikkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.