Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
İsminin cazibesine kapılarak aldığım bir albüm “Sevgi Yaşamın Temeli”. Adına “Beyaz Nokta Hareketi” dedikleri bir toplumsal değişim hareketini hedefleyerek yola çıkan grubun hangi sebeple dağıldığını bilmiyorum. Aslında dağılıp dağılmadıklarını da bilmiyorum. Albümde verilen site adresinde herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Bu albümü dinlerken hissettiğim dinginlik, kendimi ancak sevgiyi yaşamın temeli olarak gören insanlar arasında rahat hissedebileceğimi duyumsattı. Kendisiyle barışık, doğayla barışık insanlar. Albümün ve değişim hareketinin ana teması ve aynı zamanda da en güzel şarkısı “Sevgi Yaşamın Temeli” aşağıdaki sözlerden oluşuyor: Sevgi yolun bize açıktı Giremedik Sabırla bekledin İnsanoğludur dedin Affına sığındı bu beşer Gelişti ruh ve beden açan çiçekler gibi Ölmekle yaşamak sonsuz bir yazgı ise Sevgi yaşamın temeli Parlar günün ışığı toprağı kucaklarken Gülümsüyor tabiat sevgiyi yansıtırken Evren bir ağaç ise Hepimiz dallarıyız Geldiğimiz aynı yer, gittiğimiz aynı yer Sevgi yaşamın temeli Bu ne yüce bir duygu Sevgiyle dolar yürek Kendinle barışık olmak Evrenle dost yaşamak Söz, Müzik Ali Yalman Seslendiren Gülcan Altan Sevgi yaşamın temeli, okunup geçiştirilecek sıradan bir tümce değil. Üzerinde çok düşünülmesi, anlaşılması ve inanılması gereken bir deyim. Sevgisiz yaşamın bir anlamı olamayacağından söz etmiyorum. Sevgisiz yaşamın var olamayacağından söz ediyorum. Duygularınıza bir an için boş verin, mantığınızla düşünün. İnsanlar, sadece insanlar değil bütün canlılar, birbirini sevmeden, birleşebilir ve üreyebilirler mi? Siz; sevgi, arzu, haz ve aşkla donatılmış bir canlı olmasanız ve karşı cins aynı duygularla donatılmış olmasa, bir eş arayışına girer misiniz? Bu duygular olmasa, sizin eşinizin gözünde ve eşinizin sizin gözünüzde bir çekiciliği olabilir mi? Bu duyguları hissetmeseniz karşı cinsle ilişkiye girip çocuk yapar mıydınız? İçinizdeki arzunun yönlendirmesi olmasa nasıl akıl edecektiniz bu yolla çocuk yapıldığını? Sevgi olmasa bu keşfin yapılması dahi mümkün olmazdı. Sevgi olmasa gerçekten yaşam olmazdı... Albümdeki sevgi yaşamın temelidir anlayışı, bir yandan gerçek sevginin manevi hazzını yüceltirken diğer taraftan da bu basit gerçeği vurguluyor. “Sevsek iyi olur “ değil “yaşamak için sevmek zorundayız” başka yolu yok. İnsanların nasıl olup da bu basit gerçeği anlamakta bu denli zorlandığını anlamak güç. İçinden taşan bu sevme güdüsüyle, sevmek olayını manevi yönüyle ele alan insanoğlu iş cinsel ilişkiyle birleşme aşamasına gelince bir şeyleri yanlış yaptığı ya da günaha girdiği duygusuna kapılıyor. Kim soktu insanoğlunun aklına bu yasak, yanlış ve günah fikrini? Senelerdir, kadınları sarıp sarmalayıp bir güzel örtmeyi kendilerine görev edinmiş yasa yapıcı ya da uygulayıcıların ve sıradan normal insanların asıl dertlerinin ne olduğunu düşünür dururum. Sonunda bazı insanların kendi doğalarını, özellikle cinsellikle ilgili dürtülerini, potansiyel bir suç unsuru olarak algıladıklarını fark ettim. Kendi doğalarından korkan insanlar, hem benzerlerini hem de kendilerini dizginlemek ihtiyacı duyuyorlardı. Bu sebeple kendilerine ve diğer insanlara koyacakları yasaklara meşru bir dayanak arayanlar din olgusuna sarıldılar. Doğrudur; Bireysel aklın idaresi/dizginlenmesi zordur. İnsanları belli çatılar altında toplayıp, ortaya çıkan ortak akıla hükmetmek çok daha kolaydır. Diğer yandan, birey olmak, tek başına bir felsefe ve duruş sahibi olmak bir yığının gelişigüzel bir ferdi olmaktan çok daha zordur. Ortak kimlikler, ülküler, ideolojiler, öğretiler bu sebeple ortaya çıkar ve potaya giren her yeni fert ile güçlenerek yaygınlaşır. İnsanların benimsedikleri bir öğretiye ya da bir kimliğe bir biçimde ekleyeceğiniz bir özellik, yığını oluşturanların rahatını fazlaca kaçırmıyorsa, kabul görme olasılığı yüksektir. Çünkü insanlar yeni eklenen özellikten pek hoşlanmasalar bile yığından kopmayı kolay kolay göze alamazlar. Çünkü, en başta var olduğu da meçhul olan kendi kendilerine yetebilme yetileri körelmiştir. Din öğretileri kişilerin içindeki inanma ihtiyacından ötürü toplumu yönlendirmek maksadıyla kullanılabilecek en önemli araçlardan biridir. Tek yönlü bir sahiplenme ile kurulan din-tanrı ilişkisini temel alan din öğretileri yaygınlaştıkça, etki ve ilgi alanları da artmıştır. Kutsal kitapların ihtiyaca göre, karşılaşılan yeni sorunlara çözümler üretmek amacıyla, aşama aşama ortaya çıkması bunun bir göstergesidir. Din öğretilerinin ilgi ve etki alanlarının giderek artması cinsellik konusunu da kapsaması sonucunu doğurmuştur. Dinler insanları yanlış yönlendiriyor ve iki cins arasına nifak sokuyor olabilirler mi? Türün iki cinsini birbirinden ayıran, birini diğerini yoldan çıkartmakla suçlayan bir din insanın doğasını anlamış, doğayı doğru yorumlamış mıdır? Soğuk hava şartları gibi doğanın kendi dayatması dışında, kadınların örtünmesini kim istiyor? Din .. Dinin emirlerine uyduklarını iddia eden babalar, ağabeyler, eşler... Ve tabii kendi özgür iradeleriyle karar verdiklerini zanneden ama aslında doğdukları andan itibaren onlara empoze edilen buyruklarla hareket eden bir grup kadın da örtünmek istiyor. Kadın örtünmese ne olur, bu kimi rahatsız eder? Güzel saçlarını ya da vücudunu sergileyen kadın gerçekten rahatsız edici midir, yoksa rahatsız edici olan onu arzulamak mı? Erkeğin kadını, kadının erkeği arzulamasında ne kötülük var, bu insanların doğasında yok mu? Tanrıya inananlar için soruyorum; Tanrı insanların doğasını, içgüdülerini yanlış mı belirlemiş? Her şeye kadir tanrı bu denli kuvvetli bir güdüyü insanoğluna niye vermiş? Bütün hayatlarını kendilerini sapık zannederek geçirsinler diye mi? Dünyanın bütün kadınları kara çarşafla örtülse, hatta dört duvar arasına kapatılsa, insanoğlu bu arzudan kurtulabilir mi? Peygamberler kurtulabildiler mi? Dahası biz sevgiden, arzudan, hazdan, aşktan kurtulmalı mıyız? Kim soktu bu fikri aklımıza? Çok soru sorduğumun farkındayım, okurken ben bile yoruldum. Cevaplarını birlikte verelim istedim. Siz düşüne durun, ben albümü başa alıyorum. Bir ses SEVGİ YAŞAMIN TEMELİ diyor ısrarla... Doğal olan, doğru olandır diyerek sevmeye/yaşamaya ve düşünmeye devam ediyorum... bee
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © bee_bee, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |