Uzun, dantelli ve kulotsuz olmasý, bacagý kavrayan silikonlarý ile jartiyere ihtiyaç duymamasý hemen beni tavlamýþtý . Aþýk olmuþtum o ince çoraplara . Bacagýmýn üst kýsmýný sýkýca saran silikonlarýn üstü öyle güzel dantelle iþlenmiþti ki neredeyse eteksiz sokaða çýkartacaktý beni . Neyse , aldým tabiki , ve pek de giyemedim tabiki. Çünkü nerde ve niye giyecektim? Dolabýn bir köþesine atýldý hevesim geçince ve yýllarca bekledi , taki bir gün kotumun altýna giyecek çorap bulamadýðým güne kadar. O gün kedimi veterinere götürmem gerekiyordu ve ne kadar ararsam arayayým , kaçýk olmayan bir tek çorabým bile kalmamiþtý . Derken dolabýn dibinden kaçýk olmayan( tabi nasýl kaçsýnki hiç giyilmemiþ) bu dantelli jartiyer çorabýný buldum . Hah , tamam dedim bu olur. Bir güzel giydim, ustune de kotumu çektim, kedimi de alýp evden çýktým . Doðru veterinere gittik , kediyi içeriye taþýdým , doktorla konuþuyoruz. Adam sýk sýk yere doðru bakýyor ama ben tamamen kediye konsantre olmuþ vaziyetteyim. Sürekli sorular sormaktayým , ýsrarlý bakýþlarý anlamamaktayým . Doktor da genç . Hoþ bir gülümsemeyle bir bana , bir de yere bakmakta . Neyse , iþimi bitirdim , doktor koþarak kediyi arabaya taþýmayý teklif etti. Hayýrdýr dedim içimden ama hoþuma da gitti , kedi cok aðýrdý çünkü. Neyse , arabanýn önünde de bir hayli lafa tutuldum , derken bu adam nereye böyle bakýyor sorusu sonunda aklýma geldi . Bakýþlarýmý yere indirdiðimde dondum kaldým. Gördüðüm manzara aynen þuydu , taptýðým silikonlar zaman aþýmý yüzünden iþlevini kaybetmiþ , benim danteller ayak bileklerimde , kot pantalon hiçbirþeyi örtmediði gibi, topuklu ayakkabýlarýmla da ustlerine basmaktayým. Rezil olmak o an için yaþadýklarýmý tanýmlamakla birlikte asla yeterli olmuyor ne yazýkki . Ben de genç doktorun benden hoþlandýðýný falan sanmýþtým . Meðer dantellerime gülüyormuþ . Kendimi nasýl arabaya attim , nasýl gaza bastým bilmiyorum . Derhal eve gidip bu rezaletten kurtulmalýydým . Ama daha yeni baþlamýþýz meðer. Köprü giriþinde bir baktýmki cüzdaným yok . Bu demek oluyorki ne param, ne ehliyetim ne de kimliðim var. Ýstanbulda da yeniyim, yani öyle yýrtýklýk durumlarý mevzu bahis deðil. Aklýma tek gelen þey trafik polislerinden yardým istemek . Emniyet þeridinde park etmiþ polis arabasýnýn arkasýna arabayý çektim . Bekliyorum ki yanýma bir polis gelsin de ben de camdan konuþayým . Ne mümkün , illa indirecekler beni arabadan. E bu danteller yerlerde sürünürken nasýl ineyim arabadan . Çaktýrmadan kotun içinden çekebildiðim kadar çektim çoraplarý ve çýktým arabadan. Daha iki adým atmýþtým ki o ipeksi his bacaklarýmdan bileklerime kaymýþtý bile. Polislerin yanýna vardýðýmda adamlarýn nereye baktýðýný söylememe gerek yok sanýrým. Muhtemelen de bu kadýn ne sürüyor böyle ayaklarýnýn altýnda diye bakmaya baþlayýp sonra da dantellere takýlmýþlardýr. Polislere , yanýmda ne cüzdaným ne de paramýn olmadýgýný hatta ehliyetimin bile olmadýgýný anlattýgýmda , yüzüme bakýp eee , bize ne demelerini asla beklemiyordum bu arada . Artýk yüzsüzlükten baþka çare kalmamiþtý , bir kere tüm ilgiyi çeken o dantellerden kurtulmalýydým . Polislerin ve yanýmýzdan geçen tüm o köprü trafiðinin önünde ayakkabýlarýmý çýkarýp çoraplardan kurtuldum. Þaþkýn bakýþlar arasýnda o uzzuuun çoraplarý kotun cebine sokabildiðim kadar sokup ayakkabýlarýmý giydim ve bana borç verir misiniz, köprüyü geçeyim , sonra evden para alýr size borcumu öderim dedim . Artýk renklerden kýrmýzý bile deðildim . Daha cok mor gibi birþeyim heralde . Çünkü öyle yanýyorum ki tüm kan yüzümde . Polislerden biri yanýma yaklaþýp –eniþte bey ne iþle meþgul-diye sordu . Eniþtem subay efendim dedim ama eniþtemle neden ilgilendiklerini anlayamadým . Bir kahkaha koptu, eniþte bey, yani kocan, evli misin , dedi polisin biri . O zaman meseleyi anladým ama yine cok gecti ve yine ciddi anlamda pot kýrmýþtým . Þey , dedim , ben evli degilim . Belli belli dedi , heralde bu salaklýkla kimsenin beni almayacagýný anlamýþtý( yazarýn notu: o polisin feci þekilde yanýldýðýný söylemek istiyorum) . Polisin biri yanýma yaklaþtý , cebinden bir tomar para çýkardý , ne kadar istiyorsun diye sordu. Yine yerin dibine girme vakti . Sadece köprüyü geçecek kadar efendim , dedim ve tomardaki en küçük para birimini aldým . Polis, cep telefonunu çýkarýp numaramý al , ilerde lazým olursa ararsýn dedi ve bana bir numara yazdýrdý . Ellerim titreyerek numarayý yazýp , parayý aldým , teþekkür ederim efendim , yarým saate size parayý getiririm diyerek arabama bindim . Parayý veren polis , boþver getirme helali hoþ olsun diye baðýrýyordu arkamdan , ben gaza basmýþ giderken .
Gerçekten de 45 dk. sonra parayý geri vermek üzere köprüye döndüm. Ancak o polisi bulamadým. Ve telefon numarasýný yýllarca sakladým parayý geri verebilmek için. Derken günlerden bir gün bir trafik kazasýna karýþýverdim . Kaza bildirme numaralarý vardýr ya , onu çevirdim . Karþýma çýkan polisle biraz görüþtükten sonra bana yýllar önce para veren o memur olduðunu anladým . Parayý helal ettiðini söyledi , rahatladým . Çünkü onu tanýyýnca kazayý falan býrakmýþ borcumu ödemeye kalkmýþtým. Galiba o borcu tek hatýrlayan da bendim.