..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Levent




20 Þubat 2006
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar)  
Susayanýn Uyanýþý

Levent


Yavaþ ve aksak adýmlarla merdivenlere adým attýðýnda Onorgud bunun hiç de Kahin’in sýradan hallerinden olmadýðýný anladý. Cadýkahin Kral’dan iki basamak aþaðý da durdu. Kral ürperdi. Krallarýnkahini sýska, kemikli elini Krallarýnkýlýcý’na doðru uzatýyordu. Uzun, kalýn çelik namlunun usturadan yüz bin kat keskin aðzýna bir deri bir kemik parmaklarýyla dokundu. Namlunun keskinliðini parmaðýný keskin aðýzda yavaþça kaydýrarak sýnadý.. Sýradan bir anda Kýlýç’ýn bu ufak dokunuþunun koca bir tomruðu umarsýzca parçalayacak gücü vardý. Ama Cadýkahin’e hiç bir þey olmadý. Kýlýç bir çiziðe bile neden olmadý. Tek bir ufak damla bile kan akmadý. Krallarýn kýlýcý Kahin’i tanýyordu. Uykusundan uyanmasý emredilmediði ve gerek de duymadýðý için sessizce bekliyordu. Birden hiçbir iþaret göstermeksizin Onorgud’u sarsan bir þey oldu. Cadýkahin Kral’a doðru baþýný kaldýrdý. Bunu daha önce sadece bir kez daha yapmýþtý. Uzun yýllar önce Rein isminde bir genç kral Kýlýç kulesi’ndeki efsanevi kýlýcý eline alýp Onorgud olduðu gün. Kral karanlýkla gölgelenmiþ, yüzyýllarýn yýprattýðý ve adeta silip þeffaflaþtýrdýðý yaþlý yüze, o geçmiþi sayýsýz yüzyýllardan beri süzgecinden geçirmiþ gözlere ikinci bakýþýnda da iliklerine kadar ürperdi. Ama bu defa ürperti daha dehþetliydi.. O çok yaþlý ve bilgiliydi. Çok þey görmüþtü. Öyle ki artýk önceden gördüðü hiçbir þeye bakmýyordu. Þu anda ne görmek için ona bakýyordu? Yüzyýllardýr görmediði neyi görüyordu? Bunlarýn düþünceleri Rein’in aklýný gitgide aðýrlaþtýrýrken Cadýkahin’in sesini duydu. Boðuk ve fýsýltýlý ses derin karanlýklardan ona yankýlanýyor gibiydi. Sanki kaderin sesi ona kehanet haykýrýyordu... “Kýlýcýný bile Ey Kral.. Savaþa gidiyorsun..”


:AGFDD:

(Tek kitap halinde çýkan eseri netkitap.com ve diðer internet siteleri üzerinden bulabilirsiniz)
(Rapidshare indirme baðlantýsý: https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf )

Yer gök her yer sis pus içindeydi. Yukarýda bir yerde gümüþi bir ýþýk ay gibi parlýyordu. Sisin içinden gelen beyaz ýþýðýn hatlarýný çizdiði kapkara suret bir tepenin üzerindeydi. Puslu görüþe raðmen üzerinde bulunduðu kara aygýrýn kuzguni ýþýltýsý, doðaüstü kuvveti çok aþikardý.. Aþaðýsýnda ruhlar toplanmýþ onun hitabýný bekliyordu.
Kara pelerinine bürünmüþ karanlýk suret tepenin eteklerinde, sislerin içinde toplanmýþ ruhlara doðru konuþtu..
Ruhlar belki üç, belki on, belki bin, belki on bin taneydi.. Havada çisil çisil ýþýldayan bir müzik sesi duygu ve ifadeden yoksun salt bir varoluþtu.
“Kabul edin ya da reddedin.. Sizler seçildiniz!” diyen hükmün sesi ruhlarý doldurdu…
Ruhlar ayrý ayrý merakla sorarken ortak meraklarý dingin tek bir sesle dile geldi.
“Ne için?”
“Ateþ olup yanmak, ýþýk olup saçýlmak, þarký olup söylenmek için..”

Alimhane katiplerinden Üstad Tozavcýsý Lerus’un Kahinlerin Kayýp Kehanetler Kitabý’nda Cebian için yazýlmýþ sayfadan yaptýðý bir alýntý..

.. BAÞLARKEN...

Varoluþ için çizilmiþ sýnýrlarýn içinde ilk önce Heplik’in müziðinin sesi duyuldu.
Ve Müzik’in sesi Varoluþ’un duvarlarýndan yankýlanýrken Ýlkrenkler oldu.
Renkler’in ve Müzik’in birlikteliði böyle baþladý ve Ahenk doðdu.
Ahenk ise mutluluðu getirdi. Mutluluðun adýna o günden sonra Ahenk dendi.
Ama Mutluluk uzun sürmedi..
Varoluþ’un sýnýrlarýndan içeriye sinsice süzülen bir Gölge,
düþmanlýðýn ve kötülüðün ilk tohumlarýný serpti Ahenk’in üzerine..
Sonra da karanlýk, ateþten çukuruna çekilip þehvetle seyretti.
Rekabetin ve Kýskançlýðýn Þüphe ve Düþmanlýða dönüþünü izledi.
Düþmanlýðýn büyümesini, Kötülüðe, Acýlara ve Gözyaþlarýna dönüþmesini gördü.
Kavgalarýn ilk kaný akýtýp ilk caný almasýna zevkle böðürdü..

Renkler solup kirlendi..Karanlýða bulandý.
Müzik çatlak haykýrýþlarla karýþýp gürültüye dönüþtü.
Ahenk Karmaþa oldu..
Umlobb doðdu..




Üçüncü gün diye adlandýrýr Ulular o günü. Ondan önceki ikisini Birinci Gün ve Ýkinci Gün diye adlandýrdýklarý gibi..
Bunlar Kýyamet Günleridir.
Her biri bir Umlobb’dan sonra gelmiþtir.
Umlobb.. Yani muazzam büyüklükte, dünyayý ve dünyalarý yýkan bir savaþ.
Üçüncü gün getirdiði ölüm, yýkým ve kan ile diðerlerinden ayrýlmaz.
Acý ve dehþet, gözyaþý ve nefret Umlobb’un doðasýndadýr zaten...
Üçüncü günü diðerlerinden ayýran özellik Kapýlarýn Yýkýmýdýr.
Deerie, Ýldar, Efilion, Oaron, Galagath, ve de diðer daha küçük dünyalar birbirine Varoluþun Ghirion Kapýlarý ile baðlýydýlar. Üçüncü gün iþte bu kapýlarý onlarý kendi karanlýk varlýðýna uðursuz büyüleri ile baðlamýþ Ýblisefendisi Kral Kinagan’ýn Umlobb’un zirve anýnda sürülmesiyle yýktý.
Ve Ghirion Kapýlarý’nýn yýkýmý ile Dünyalar Zinciri parçalanýp birbirinden ayrýldý.

ÝLDAR

Dünyalar Zinciri’nin en büyük halkalarýnda birisiydi Ýldar. Geniþ ve bakir topraklarý, engin gökleri ve denizleri vardý. El deðmemiþ güzelliði zarifti. Üzerinde dolaþan gölgeler Iþýðýn Muhafýzlarý’nýn adý bile geçse en derin, en kuytu deliklere girer ve yýllarca orada kalýrlardý. Barýþ ve huzuru çok güçlüydü. Çünkü kudretli Gudslund Krallýðý Tanrýlar Çemberi’nden aldýðý görevi layýðýyla; katý disiplin ve merhametli bilgelikle yerine getiriyordu. Adalet ve özgürlük hüküm sürüyordu. Çok çeþitli halklarý bu büyük dünyada beraberce uyum ve mutluluk içinde yaþýyordu. Ýldar’ýn her köþesinde þarkýlar ve þen kahkahalar çýnlýyordu. Ýyilik ýþýklarý saçýlýyordu gecelere..
Taa ki o gelene dek..
Önce ayak sesleri yankýlandý. Sonra Umlobb’ un ilk haykýrýþlarý duyuldu. Ve ardýndan da Ghirion kapýlarýndan diðer dünyalara olduðu gibi Ýldar’a da Ölüm Lordlarý’nýn zehirli kara ordularý aktý.
Cennet’in güneþi kara zehir bulutlarýyla boðuldu. Daðlar ateþlerle patladý. Karanlýk gölgeler derinliklerden þehvetle fýþkýrdýlar. Daha da kötüleri Derin çukurlar’dan aðýr aksak sürünerek ama Gelen gün’ün kehanetinin gerçekleþtiðini haykýrarak, böðürerek, kükreyerek Ýldar’a çýktýlar…
Savaþ yýllar sürdü.Sonunda gelen gün ise Ýldar’a belki Kral Kinagan’ýn,Ýblisefendisi’nin saltanatýný getirmemiþti ama eski huzur ve mutluluk da yoktu artýk.
Ýldar lekelenmiþti.
Kana, acýya, ölüme, öfkeye, nefrete bulanmýþtý. Düþmanlýk üzerine sinmiþti. Þiddet artýk alnýna yazýlýydý. Gözleri eski sýcak ýþýðýný kaybetmiþti. Ýldar’ýn karanlýk bakan gözlerinde artýk soðuk ve cansýz, donuk ýþýltýlar vardý.

KAPILARIN YIKIMI

Ýldar’da kimse Kapýlarýn yýkýmýnýn sýrlarýný Ulular kadar bilemezdi. Ve Ulular ise bu konuda tahminlerden öte pek az bilgiye sahiptiler. Çünkü savaþýn son haftasý tam bir karmaþa fýrtýnasýydý. Karanlýðýn güçleri ile Iþýðýn ittifaký’ndaki iyi ve gölgeli güçlerin savaþý göz gözü görmemecesine bir hengamede cereyan ediyordu. Ýki savaþçý ruhun her türlü strateji ve planýn ötesinde sadece kazanma isteðiyle, ellerinde ne var ne yok ise her þeyleriyle, tüm varlýklarýyla saf savaþçý iradeleriyle, hesapsýzca, yenmek ve kazanmak için vurduðu bir kavgaydý bu artýk!..
Kazanmak kimin nelere sahip oluðu ya da nelerden vazgeçebileceðinin ötesinde kimin daha çok istediði noktasýna geldiðinde o son muharebede ipler kopmuþtu..
Ýblisefendisi Kinagan’ýn püskürtülmesi en güçlü Ulularýn birbiriyle olan büyülü irtibat aðýnda savaþýn Ýldar ve diðer dünyalar üzerindeki o mistik karmaþasýna, çarpýþan büyülü güçlerin fýrtýnasýna raðmen hissedilmiþti. Dahasý, gelmekte olan büyük bir büyülü kýyamet fýrtýnasýnýn ilk darbeleri de görülmüþtü..
Sonrasý ise sadece en güçlülerin kendini kurtarabildiði, ya da kaderin izin verdiklerinin hayatta kaldýðý bir ölüm rüzgarý vuruþuydu. Ve kapýlar da Kinagan’ý püskürten o muazzam büyünün etkisi yada kaderin cilvesiyle yýkýlýyordu. Baðlar kopuyordu..

YENÝ ÝLDAR

Savaþla kavrulmuþ Ýldar iki yýl boyunca dengesiz mevsimler, açlýk, kýtlýk, felaketler ve ordulardan geriye kalanlarýn çatýþmalarýyla meþgul oldu ...
Ancak bu iki yýlýn sonunda taraflar konuþulmamýþ sýnýrlarda ve yazýlmamýþ anlaþmanýn kurallarýnda, asgari bir müþterekte buluþabildiler ve ancak iki yýl sonra serseri kýyamet fýrtýnasýnýn felaketleri duruldu.

Krallýklar, halklar, þehirler ve kavimler..
Ýldar’da yaþayanlar toparlanmak için çalýþmaya koyulduklarýnda ilk elli yýl çok zorluydu. Yýkýntýlardan ve felaketlerden kurtulabilenlerle yeniden baþladýlar. Her baþlangýç gibi bu da çok fazla çaba ve fedakarlýkla olmuþtu..
Ýldar’ýn ikinci elli yýlý þehirlerin geliþmeye baþladýðý, halklarýn tekrar nefes almaya baþladýðý bir dönemdi. Bir toparlanma dönemiydi. Halkalarýn tam da cesaret topladýðý bir anda aniden gelen uzun bir kýþ ile gölgelenene dek..

UZUNKIÞ

Yeni Ýldar’ýn ilk iki yüzyýldaki en büyük sorunu doðasý anlaþýlana kadar Uzun kýþ oldu. Yüz yýlda bir gelen yedi yýllýk bu soðuk mevsim Ýldar’ý donduruyor ve halklarý kýrýp geçiriyordu. Yinede bu kýyamet mevsimine direndi halklar. Ýnsanlar ve diðer halklar þehirlerin güçlü sýnýrlarýna ve büyük kalelere çekilerek birbiriyle dayanýþma içinde hayatta kalma mücadelesi verdiler. Maðaralara ve büyük maðaralar bölgelerine sýðýnýldý. Þehirlere, köylere kýþ dehlizleri oyuldu Ýldar’ýn topraklarý altýndaki büyük yeraltý okyanuslarýna açýlan derin maðaralarda þehirler kuruldu. Var olan yer altý þehirleri büyüdü. Kýþýn ulaþamadýðý yada etkisinin çokça kýrýldýðý bazý bölgelerde yaþayanlar buralarý saklayýp korudular. Ve hatta kalelerle kuvvetlendirdiler. Çünkü Uzunkýþ’ta kýþtan baþka düþmanlar da vardý.
Kýþ kendi kurallarýný koydu. Yeraltý denizlerinde gezen Maðara kaptanlarý kadim tarihlerinde ilk kez bu denli ihtiyaç olarak adlandýrýldýlar. Þehirler, ticaret ve yaþam yeraltýnda geliþti. Öyle ki kýþlar geçtikten sonra bile yedi sene boyunca burada kalmaya alýþmýþ halklardan yüzeye dönmemeyi seçenler de oldu. Yada iki arada yeni bir tarz doðdu.
Buz gerçekten de yeni bir tarz doðurmuþtu. Özellikle ikinci Uzunkýþ’tan sonra bu yaþam çok geliþmiþti. Yaþam kýþa göre yeniden biçimlenmiþti. Þehirler terk edilmiþ ve þehirler kurulmuþtu Kýþýn boþalan þehirler ve bölgeler için büyük muhafýz kuleleri, güçlü bekçi kaleleri kurulmuþtu. Bunlarýn görevi hem ilk Uzunkýþ’ta doðan Buzlaneti yaratýklarý olan Kilis soylarýna hem de Kinagan’ýn asker soylarý olan Tag ve Orklar ile yaðmacý diðer kavimlere, çetelere karþý þehirleri, maðaralarý korumaktý.
Dünya kýþlarýn yavaþlatma ve geriletmelerine raðmen ayaklarý üzerinde durmaya baþladýðý daha ilk anlarda yeni düþmanlar da kendini hiç geciktirmeden gösterdi. Kýþlar boyunca kendini hiç unutturmayan akýncý saldýrýlarý artýk devasa boyutlarda ve tüm mevsimlere yayýlmýþ olarak Orklar sahneye çýkmýþtý.

ORKLARIN AKINI

Gölgenin kadim köle askerlerinden olan Orklarýn üç kavmi Ýldar’da yürüyordu.
Gri Orklar Cücelerden daha kýsa olabilen küçük bir kavim olmasýna karþýlýk en kalabalýk ve en sýk bela çýkartan kavimdi. Makine silahlar alanýnda þaþýrtýcý ve de korkutucu bir beceriye de sahiptiler.
Ýri yapýlý bir insan cüssesindeki Yeþil Orklar sosyal yaþamý ve uyum gücü ile Ýldar’ýn çoðu yerinde yaygýndý. Ve sýradan halk gibi algýlandýklarý yerler de vardý. Savaþçýlýklarýný küçümsemek hatasýný bir kez yapanýn ikinci bir þansý olmazdý.
Boyu iki buçuk metreye varan dev cüsseleri ile Kýzýllar en az sayýdaki Ork kavmini oluþturuyordular. Buna karþýlýk en sert, en korkunç Orklar bunlardý.Daðlarýn dehþetli yaðmacýlarýydýlar. Özellikle kýþýn yaptýklarý akýnlar ile cehennem rüzgarlarý eserdi. Öyküleri korkunçtu, kana susamýþ bir topluluktular. Ork adýna yüklenen dehþet ve nefretin ilk ve en büyük kaynaðý bunlardý. Diðer orklar için bile aynen bu anlama geliyordular.. Zalimler.. Adlarý buydu.
Ýþte bu üç kavim karanlýk bir Umlobb generali komutasý altýnda olduklarý zamanlar dýþýnda asla anlaþamamalarýna karþýlýk ikinci uzun kýþtan hemen sonra Yeþil orklarýn krallýðýný alan Gogan tarafýndan acý, þiddet ve de ölümle birleþtirildiler. Hepsi acýmasýz ve Kral olan Gogan’ýn iradesine boyun eðip onun ardýndan savaþa yürüdüler.
Kral Gogan’ýn daha ilk saldýrýlarý ile krallýklarýn temelleri sarsýlmaya baþlamýþtý. Üç kavimin þeytanca ustalýkla ve zekice stratejilerle etkim biçimde kullanýmý sonunda Ýldar’ýn her yerinden gökyüzüne yakýlýp yýkýlmýþ köy ve þehirlerden tüten kara dumanlarýn uzun ince sütunlarý uðursuzluk abideleri gibi yükseliyordu. Rüzgar ateþin ve ölümün kokusunu taþýyordu. Her yer kan kýrmýzýsýna boyanmýþtý.
Gogan insan ordularýyla da anlaþmýþtý. Þehir krallarý, paralý askerler, haydut guruplarý onun karþýsýnda olmaktansa onunla oluyorlardý. Hem altýn tüm halklar içinde en kolay insanlarý çeliyordu.
Orklarýn Ýmparatoru artan gücüyle akýnlarýný sýklaþtýrýp þiddetlendirdikçe krallýklarýn hepsi korku ve öfkeye düþtüler.
Savaþlarýn son beþ yýlýnda Þamanlarýnýn güçlenmiþ büyüleri ve hýzlý, güçlü yaðmacý ordularýyla Orklar neredeyse vurulmadýk yer býrakmadýlar.
Yeraltýný ve Þamanlarýn geçit büyülerini þeytanca beceriyle kullanan Gogan’ýn yükseliþi çok hýzlýydý. Durdurulmasý da ayný hýzla ve aniden oldu.
Gudslund krallýðý bir ada ülkesi olmanýn yanýnda yýkýlmaz yeraltý kalelerinin ve de güçlü, kadim Taçordusu’nun saðladýðý üstünlükleriyle öncellikle sýnýrlarýný güçlendirip muhafaza etti.
Sonrasýnda ise dost krallýklara ve þehir bölgelerine elinden gelen yardýmý yaptý. Lakin gidiþin yönü karanlýðaydý. Buna kanaat getiren Gudslund kralý Bergund düþmaný kendi taktiði ile vurma yolunu seçti. Gogan’ýn yine bir kýþýn ortasýnda baþlattýðý güçlü akýný esnasýnda Taçordusu Ustalar Çemberindeki büyücülerin desteðinde açýlan geçitlerle yeraltýndaki devasa bir tahkimat olan büyük Ork baþkentine, Gogan’ýn sarayýna, Kafatasý tahtý’na saldýrdý. Bu saldýrýnýn mümkün olmasýnda bir gurup hain orkun Gudslund’a yardým ettiðine dair söylentiler asla yalanlanmadý yada doðrulanmadý… Ama kanlý kavganýn dehþetinin nesiller sonra bile Orklarýn intikam hýrsýndan ve nefretinden görülebileceði açýktýr.
Bu saldýrýda Orkini yakýlýp yýkýlmýþtý, ordularýn çoðu katledilmiþ ya da derinlere gömülmüþtü. Kral Gogan ise cesetlerin arasýnda bulunamamýþtý. Ork kralý’nýn bu saldýrýdan sað kurtulduðu rivayet edilir. Ve yine rivayet edilir ki Gogan bir zamanlar kendisinin yönettiði kavim krallarýnýn saldýrýlarýna çöküþünden sonra bile ona hala sadýk kalmýþ bir avuç adamýyla ömür boyu tasasýzca karþý koyarken yalnýz ve karanlýk taht salonunda kabullenmiþ ama lanet yüklü bir gülümsemeyle Gudslund’a küfreder dururdu.
Tarihçiler Kral Gogan durdurulmasaydý en çok on yýl içinde Ýldar’ýn yarýsýnda yaðmalanmamýþ tek þehir kalmayacaðýný, sonraki beþ yýlda ise Ýldar’ýn tamamýnýn Orklar’a haraç ödemek mecburiyetinde kalacaðýný yazarlar.. Bu nedenle Gudslund kralý Bergund’un gücün merkezine indirdiði yýkýcý darbe Ýldar tarihi için çok önemlidir. Dönüm noktasýdýr. Ama bu kolayca ve kýsa zamanda unutulmuþ, tozlu raflara gömülmüþ tarihi bir gerçektir.
Ork baþkentinin yýkýmý sonrasý tüm ork ordularýnýn bir bir düþman karþýsýnda çözülüp yýkýlmalarý krallýklarýn bu baþarýlarýyla baþlarýnýn dönmesine, sarhoþ olmalarýna neden olmuþtu. Buna ve takip eden aylarda olanlara Gudslund’un yapabileceði pek bir þey yoktu.

ÇÖZÜLÜÞ

Orklarýn akýnlarý ve sonrasýnda yenilip sürülmeleriyle deðiþen Krallýk sýnýrlarý üzerinde çýkan anlaþmazlýklar Krallarý ve þehirleri birbirine düþürdüðünde savaþ rüzgarlarý daha tam durulmadan yeniden þiddetlendi. Eski anlaþmazlýklar su yüzüne çýkarken yenileri de bunlara eklendi.
Þehirler karþýlýklý el deðiþtirip topraklar kanla sulanýrken nesiller geçti. Ýttifaklar kuruldu. Düþmanlar dost oldu. Ýttifaklar yýkýldý. Dostlar düþman oldu. ve böyle devam etti. Zaman akýp geçti...
Uzun süren çabalar sonunda Tanrýlar çemberi’nin en öne çýkan tanrýsý Armel’in Armellion Kilisesi ve onun Tapýnak Þövalyeleri bu savaþlar dönemine bir son vermeyi baþardýlar. Antlaþma ile barýþý kurup korumayý, yasalarla düzeni getirmeyi baþardýlar. Bu yaptýklarýnýn sonunda Armellion kilisesinin gücü de kýsa zamanda katlanmýþtý.
Krallýklar arasýnda bundan sonra olan savaþlar asla bu geçen yýllardaki kadar büyümedi. Krallýklar hem Armellion Kilisesi ve þövalyeleri ile ters düþmeyi istemediler hem de kaçýnýlmaz olmadýðý sürece ordularý savaþa sürmemek çok daha ekonomikti. Bunun yanýnda, entrika, rüþvet, suikast ve de terörle el altýndan iþ görmek çok daha verimli ve hýzlý olabiliyordu.
Yine de savaþlar oldu. Hem de büyük savaþlar..
Krallar bazen sudan ve saçma sapan sebeplerle, bazen ise sebep bile uydurmaya gerek duymadan anlýk heyecan ve hezeyanlarla savaþa yürüdüler. Pek çoðunun sonu oldu bu savaþlar!
Armellion kimi zaman bu savaþlara müdahale etti kimi zaman bekleyip seyretti veya kýnamalarla geçiþtirdi. Armellion bile ara sýra Krallýklarýn ipini gevþetip onlarý serbest býrakmak zorundaydý ki iplerini sertçe çektiðinde etkili bir sonuç alabilsin!..
Menfaat hesaplarý düzenin her yerine sinmiþti. Entrika nefes almak gibiydi. Samimiyetsiz, soðuk bir dünyaydý artýk Ýldar.. Donuk renkli ýþýltýlarla bezenmiþ, koþuþturmalý, çeþit çeþit hoyrat þarkýlarýn haykýrýldýðý soðuk bir yerdi.. Vahþi hazlarýn, erdemsiz yalan mutluluklarýn diyarýydý..
Bu durumlara gözleri kör olanlarýn ve kendilerini bu çarka kaptýrmýþ olanlarýn yanýnda tüm bu olanlardan nefret edenlerde vardý. Bunlar her þeye raðmen bir þekilde karþý koyuyor ve direniyordular. Kendi iç þeytanlarýna ve cehennemin gerçek þeytanlarýna karþý savaþýyordular. Koruyucular ve Kaçaklar..
Bunalýp kaçmak yada kalýp savaþmak en çok tercih ettikleri þeylerdi. Ama ikisinin de sonucunun ayný olduðunu görenler çok azdý. Sonuç öyle yada böyle yenilgiydi. Ama bu onlara göre yine de teslim olmak yada kendini kendi þeytanýna satmaktan çok daha iyiydi.
Böyle düþünenlerin en büyük dayanaðý tutunduklarý umut Kahramanlar’dý. Kahramanlar Adasý’nda yaþayan Aþiret ve Ýldar’daki muktedir maceracýlarýn, göçmen savaþçýlarýn, mücadeleci asilerin, Aþiret’ten gelip geçmiþlerin ve de hala yaþayanlarýn efsaneleri insanlarý tamamen karanlýklara düþmekten alýkoyan þeylerdi. Teselli ve Umut kapýlarýydý. Ama kahramanlar bile yeterli deðildi. Çükü kahramanlar da olanca maharetlerine ve baþarýlarýna raðmen doðru cevap deðildiler. Tek baþlarýnayken doðru cevap deðildiler. Sadece cevabýn parçasýydýlar..
Üçüncü günü takip eden yýllarda Ýldar’ýn düþtüðü büyük karmaþa ve zorluklar denizinde Halklarýn eski beraberlikleri kaybolmuþtu. Yeni düzen onlarý ister istemez uzaklaþtýrmýþ ve arayý soðutmuþtu.
Kutlu kaný taþýyan iyilik timsali Elf soylarý yüksek gök adalarýna, derin deniz þehirlerine ve büyük ormanlarýna çekilmiþti. Cüceleri daðlarýndan, yeraltýnýn güneþsiz ülkelerinden çýkarabilen yegane þey yeraltý dünyasý halklarý yanýnda yüzeydeki ýrklarla da ticaret yapmalarýydý. Ormanlarýn ve kýrlarýn sessiz gezginleri olan Buçukluk soyu; Holenler ve onlarýn çocuk ruhlu minik yaramaz akraba soyu Raskanlar artýk eskisinden çok farklý biçimde; sempati ve merhametten, anlayýþtan uzak biçimde, sertçe muameleye tabi tutuluyordular. Ve onlar da artýk yaþam tarzlarýný çokça deðiþtirmiþ, uzak, saklý kýrlara, þehirlerin herkesi kucaklayan karanlýk arka sokaklarýna çekilmiþtiler.
Ýldar’ýn Iþýk müttefiki diðer soylarýndan olan avilonlar; kuþ adamlar, marthorinler; balýk adamlar, fantoranlar; kedi adamlara ve de natzaglar; boða adamlar artýk kendi sýnýrlarý içinde yaþýyor ve komþularýyla yaþamsal ticaret baðlarý ya da savaþýn ötesinde çok mesafeli iliþkiler kuruyordular. Bunda Armellion’un insanlara özellikle üçüncü Kýþ’tan sonra bazý Kiliselerinde anlattýðý felaketlerin suçunu insan olmayanlara atma yolundaki eksik anlatýlmýþ yanýltýcý söylemi çok etkili olmuþtu. Ýyi yürekli dost ve müttefikler de orklar ve diðer musibetlerle ayný kefeye konmuþtu..
Ýldar’ýn her yerinin böyle olmamasý bir noktada hala umudu yaþatýyordu. Kadim Gudslund Umlobb ve Üçüncü Günden sonra gücünü çokça kaybetmiþ olmasýna karþýlýk hayatta kalabilmiþti. Ayaða kalkmasý ise birkaç yüzyýl almýþtý. Yine de eski gücünde deðildi. Tabii bunun anlamý en güçlü Krallýk olma ünvanýný baþkasýna kaptýrmýþtý demek deðildi. Çünkü hala en güçlü bir kaç Krallýða bedeldi. Bu büyük bir lütuftu Ýldar için. Gudslund gücünü iyilik için kullanýyordu. Gudslund þehirleri yanýnda bazý küçük krallýklar ile þehir devletlerinin de bazýlarý, baðýmsýz bölgelerdeki küçük þehir ve köy bölgelerinden hala Ýnsanlarýn Kralý’na sadýk olanlar Ýldar’daki tüm iyi halklarýn istisnasýzca beraberce yaþayabildiði dostluk vahalarýydý.
Bu þekilde belli belirsiz bir tarz hakim olmuþtu Ýldar’a... Taa ki Yaþlý Tanrý Rhim, hizmetkarý olan ölümsüz varlýk; Kaderin Süvarisi Cebian, vasýtasý ile geçmiþte gölgelerde kaybolmuþ olan Renklerin Eserleri’nin ortaya çýkmasýna hüküm vermesine dek...
Kaderin aðlarý yeniden dokunmaya baþlýyordu.



BÜYÜCÜ

Ýldar coðrafyasýnýn bu geniþ kýsmý haritacýlarca Issýz daðlar diye isimlendirilmiþti. Haritacýlarca isimlendirilmiþti çünkü bu soðuk ve donuk uç kuzey bölgesinde yüzyýllardýr onu isimlendirecek bir halk yaþamýyordu. Bölge sarp, geçit vermez daðlarla, derin uçurumlarla doluydu. Yegane bitki örtüsü bu denli keskin soðuða uyum saðlamýþ güçlü buz servileri ve kara kuzey çamlarýydý. Bir de güçlü dað çalýlarýndan kýt ama güçlü birkaç tür mevcuttu. Bu bitki örtüsünde ve soðukta yaþayabilen canlý türleri de çok sayýlýydý. Onlar da sert kutup iklimi yaratýklarýndandý ve çok sert koþullarda, çok zor bir hayat sürüyordular. Yine de olanca çetinliðine karþýlýk burada vahþi bir güzellik de vardý. Hele zirvelerden, uçurumlardan uçuþan, kayalýklardan yýlan gibi kývrýla kývrýla inen gümüþ ýþýltýlý buz derelerinin manzaralarý bu daðlarda eþsiz güzellikteydi. Donmuþ göllerin üzerindeki karlarýn haþin rüzgarlarla bir anda havaya savrulup güneþin ýþýklarýyla yýkanmasýnda doðan ýþýltýlar gökleri aydýnlatýyordu. Havasýnda ferahlýk ve tazelik yüklüydü. Bütün dikenlerine raðmen bu buzdan gül muhteþemdi.
Issýz daðlarýn üzerinde kocaman bulut kümeleri kar beyaz parýldýyordu sabah güneþinin ilk ýþýklarýnda. Gökyüzü masmaviydi. Aydýnlýk ve güzel bir gün geliyordu. Daðlarýn o vahþi, keskin soðuðu usul usul esiyordu sabah meltemiyle.
Zirvelerin üzerindeki sayýsýz maðaralardan birinde tavandaki sarkýttan bir su sýzýntýsý düzenli aralýklarla kör maðaranýn göletine damlýyordu. Giriþten içeriye kurtlarýn türkülerini söylercesine rüzgar fýsýldýyordu..
Ýki atlýnýn yan yana ve eðilmeden geçebileceði ölçüdeki maðara aðzýndan sonra giriþ yirmi metre bu þekilde ilerliyor ve daha sonrada her iki yöne açýlarak geniþliyordu. Saða geniþleyen kesim giriþten birkaç metre yükselerek geniþ bir açýklýða çýkýyordu. Sola açýlan kesim ise kayalý ve kumlu, taþlý zeminiyle birkaç metre aþaðýya doðru kuytulaþýp küçük bir geminin üzerinde kýl payý yüzebileceði geniþlikte ama en uç kýsýmlarýnda oldukça derin olan damla göletine doðru alçalýyordu. Maðaranýn yüksekliði yaklaþýk beþ adam boyu kadardý. Ýçerisi bir iki doðal bacadan gelen ýþýkla loþ bir aydýnlýktý.
Giriþin saðýndaki yüksek düzlük kýsým ince kumla kaplýydý. Doðal deðildi. Büyü ile düzeltilmiþti. Týpký maðaranýn orta kýsmýndaki büyü ile þekillendirilmiþ sýra sýra kitap ve malzeme raflarý ile büyük çalýþma masasý gibi..
Ortada bir yerde büyücülerin kullandýðý türden bir kitap kürsüsü ve sandalyesi vardý. Maðaranýn sað duvarýndaki bacanýn altýnda koca bir odun yýðýný yakýlmayý bekliyordu. Bunun az önünde de kayadan þekillendirilmiþ sert ama rahat bir yatak vardý.
Adamýn adý Elvin’di. Uzun kara saçlarýndaki ak sayýsý yanýnda karalýðýn adý geçmezdi artýk. Beline dek uzamýþ sakallarýnýn durumu da aynýydý. Üzerinde yýpranmýþ bir cüppe vardý. Onu arkadan gören bir kiþi ilk görüþte yaþlý ama hala dinç bir savaþçý derdi. Boyu uzun, omuzlarý geniþ, cüssesi yerindeydi. Duruþu da onu bilenler için her daim dik ve saðlamdý. Yaþý iki yüzyýlýn üstünde tahmin ediliyordu.Ve Elvin biliyordu ki sýradýþý yaþamý henüz sýradanken bu denli iyi durumda deðildi. Hala bazý soðuk ve kabuslu gecelerde o günleri an gibi hatýrlardý Elvin. Yaþlý, küçük, hasta, bitmiþ birisi olarak yaþanmýþ acý dolu zor yýllarý..
Bugün bu maðaradaki gençleþmiþ, saðlýklý, dinç ve güçlü Elvin için, o günlerin üzerinden çok þey geçmiþ olsa da o günler acýlarýna raðmen, ve iyi ki, kökleriydi. Çünkü o günlerden daha da güçlenerek çýkmýþtý.
Elvin iki eliyle kitap kürsüsüne sýkýca yapýþmýþ, gözleri büyük yaþlý kitabýn satýrlarýnda dolaþýrken bilinci büyünün gizemli ve gölgeli alemindeydi. Baþka bir diyardaydý. Büyücülerin büyüleri içinde sýrf sözcükler ve sembollerden oluþan ve de gücünü büyücünün kendisinden alan basit yapýlý büyüler olduðu gibi çok daha karmaþýk bileþenleri olan, gücünün büyük bir kýsmýný veya tamamýný büyünün alemi olan Kal’i Nahr’dan alan büyüler de vardý. Ve bunlar azýmsanmayacak sayýdaydý. Elvin büyü kitabýnýn satýrlarýyla kapýsýný aralayýp girdiði Kal’i Nahr aleminde güçlü ve zor büyünün gerektirdiði dirençle ilerlerken büyünün bütün isteklerine cevap veriyordu. Karanlýk ve ýþýkla dolu bu büyülü alemde yeni büyüyü çözmek için gücünün her kýrýntýsýný yoðun bir dikkatle, tutkulu bir özenle sarf ediyordu... Gücü hýzla eriyordu. Vücudu üzerinde taþýdýðý derin güç birikimini süratle kaybediyordu.. Elvin kararlýlýkla her þeye raðmen yolunda ilerliyor ve meydan okumaya, sýnanmaya saygýyla cevap veriyordu..
Derken hiçbir iþaret vermeksizin Elvin’in beklediði þey gerçekleþti. Ve büyünün sýrlarý teslim olup hak edenin önüne serildi. Bir savaþý kazanmak ya da bir sevgiliyi fethetmek gibi bir tatmindi sonuç. Büyücü yeni büyüsünü çözmüþtü.
Genelde büyücüler büyüyü sadece öðrenip kullanýrdý ama Elvin’in yolu bu deðildi. O kullanacaðý büyüleri çözüp özümsemeyi seçerdi ki bu sadece kullanmaktan çok daha zor ve kesinlikle de çok daha yüksek bedelleri olan bir þeydi. Sadece gerçekten güçlü ve gerçekten hýrslýlarýn kalkýþtýðý ve yalnýzca Yüce irfan’da muktedirlerin, Ustalar çemberi’ndeki sayýlý büyücülerin yapabildiði bir þeydi bu... Onlar için bile bu tehlikeli bir yol, zor bir uðraþtý. Yol ilerledikçe yükselen bedel de her zaman için kazanýlandan daha fazlaydý. Büyüye aþýk kararlý bir irade, içte yanan bir ateþ olmadan kimse bu yolda öylece ilerleyemezdi.
Büyü bu haliyle hoyrat, hýrpani bir sevgili gibiydi ona aþýk olanlara karþý. Hep alýyordu. Yaþlý bir çiftçinin bir zamanlar yaptýðý bir benzetmedeki gibi, küfeyle alýp, taneyle veriyordu. Ama aþký aþk yapan da buydu ya... Verdiði o küçük ama büyük hazlar. Küçük mutluluklar..
Her þey bir yana derinlemesine bir gerçeði bilenler Elvin ve onun gibi büyücülerin bu seçtikleri tehlikeli yolun sonunda menzillerine ulaþtýklarýnda elde ettikleri nimetin farkýndaydýlar. Bir büyüyü öðrenip kullanabilmek ile onu yeniden þekillendirip yeni büyüler yaratmak arasýnda daðlar kadar fark vardý ve o fark da kudret demekti.
Elvin yüzünde ince, memnun bir gülümsemeyle kitabýn baþýnda ayaða kalkarken baþarýnýn tadýný hala tüm vücudunda duyuyordu. Yorgun ve boþalmýþ halinin yalpalayan adýmlarýyla yürürken Kal’i Nahr’ýn sýrlarýndan birine daha vakýf olmanýn bahtiyarlýðýyla bir yandan da hýzla yeniden güç kazanýyor gibiydi. Ve öyleydi. Öðrendiði giz çok büyük bir doða büyüsünün sýrrýydý. Ateþin en önemli sýrlarýndan birini biliyordu artýk. Öðrenilen her yeni büyü ile geliþen büyücü irfaný ve gücü, çözülen sýrlar ile de derinleþir ve renklenirdi. Elvin gücün içinde yeni derinliklere ulaþýp yeni renklere bulanmasýný hissedebiliyordu. Eski, daha bir gün önceki sýnýrlarýndan her yöne daha da ilerideydi. Büyümüþ, güçlenmiþ, derinleþmiþti. Ýrfaný katlanmýþtý. Lakin yine de hala yorgundu.
Büyücü raflarýn olduðu bölüme doðru yürüdü. Büyülü malzemelerin durduðu sayýsýz raflardan birinde yan yana sýralanmýþ ve amber rengi sývýyla dolu bir dizi þiþe içten içe kendisine parlýyordu... Uzandý ve içlerinden yarýsý kullanýlmýþ olan birini kavrayýp aldý. Uzun ince boðazlý, koca þiþman dipli kristal þiþeyi baþýna dikti. Bir yudum, iki yudum derken üçüncü ve dördüncü koca yudumu da içti. Þiþeyi aðzýndan uzaklaþtýrýrken hala boðazýndan son yudumlarý inen sývýnýn bedeninin içinde çalkalanan bir volkan ateþi gibi titreþtiðini hissedebiliyordu... Güç dalga dalga tüm vücudunu sarsýyor ve dolduruyordu. Þiþeyi neredeyse bitmiþ halde son birkaç yudumluk haliyle rafa býraktý. Arkasýný dönüp yürüdü.
Odun yýðýnlarýnýn yanýna yürürken gücün kararlý biçimde bedenine iþleyiþini dinledi. Bir an aklý yýllar öncesine kaydý. Elini ilk kez kana buladýðý, öldürdüðü güne.. Ruhunun bir yarýsýný da o gün o adamla öldürmüþtü. Adam fazlasýyla hak etmiþti. Ama Elvin’in ruhunu kýran bu deðildi. Onu kýran masumiyetinden kalan sarýlabildiði son parçalardan birini de kaybetmesiydi. Ölüm ve doðum ayný gündeydi. Elvin o günü doðum günü sayýyordu. Onunla o gün tanýþmýþ ve o gün onun için, kendisi için, ikisi için, kaderi için öldürmüþtü. Eski dostuna baktý. Çantalarýnýn olduðu köþede duvara yaslanmýþ duruyordu. Geceustasý’nýn kýlýcý, Betrillas. Ruhçalan. Alayla gülümsedi Elvin. Kýlýç onun ruhundan da bir parçayý çalmamýþ mýydý?
Bütün bunlarý son birkaç gündür özellikle daha sýk düþünüyordu ve bunun sebebini biliyordu. Bir ay önce beklediði haberi getirmiþti bir haberci. Tenere’deki dostu onu bekliyordu. Ve Elvin son bir aydýr çalýþmalarýný hýzlandýrmýþ biçimde dur durak bilmeden kitaplarýný adeta içiyordu. Bugün son birkaç büyü ile geriye tek bir kitap kalmýþtý. Yani sadece birkaç hafta daha. Bu son beþ kitap en zorlularýydý. Sýradan güçlü büyücülük kitaplarý deðildi Elvin’in burada çalýþtýðý kitaplar. Hepsi son birkaç nüshasý kalmýþ ya da tek nüsha yazýlmýþ eserlerdendi. Hepsi güçlü ve eski büyülerin, Ustalar Çemberi büyücülerinin kitaplarýydý. Öyle kitaplarý çözmüþtü ki Elvin çoðu büyücü onlarý öðrenmek bir yana okuyamazdý bile. Çözmek ise..
Tenere kütüphanesi’ndeki yaþlý dostu ve karanlýk yerlerdeki baðlantýlarý olmadan bu kitaplara ulaþmak mümkün olmazdý. Kayýplar, saklanmýþlar, muhafaza edilenler ve hatta yasaklanmýþ olanlar vardý bu kitaplarýn arasýnda.. Yine de Elvin bütün bu kitaplarýn yerine tarikatý Sieagle’ýn mirasý olan, kuruluþundan bu yana yazýlmýþ olan kitaplarý içeren Aivin Joras ciltlerini tercih ederdi. Yazýk ki onlar ya yoldaþlarýnýn ya da tarikat kütüphanesinin elindeydi, ki Elvin bu ikisine de gidip sormamayý seçmiþti çeþitli nedenlerle, veyahut kayýp olarak ad ediliyordular bu kitaplar. Elvin bu kayýp konusuyla da ileriki zamanda ilgilenmeyi kendine söz vermiþti. Mutlaka…
Bütün bu düþüncelerle Elvin odun yýðýnýn önünde duruyordu. Elinde, bir hareketiyle,küçük bir alev yumaðý oluþturup odunlarýn arasýna atarken gülümsedi. Büyünün en küçük kýrýntýsý bile Büyücü’yü okþuyordu..
Gücü dolmuþ, vücudu yeniden dinçlik, tazelik kazanmýþtý. Ama üzerinde hala bir yorgunluk vardý. Sadece bir tek þeyin telafi edilebileceði bir yorgunluk. Uykunun.. Büyünün getirdiði zihinsel yorgunluðun daha iyi bir ilacý yoktu.
Fakat yinede kendini son bir kez daha sýnamayý istedi. Yorgun bile olsa onu dürten arzularý güçlüydü. Aþký hala alevliydi.
Elvin bir büyücüydü. Ve bir büyücü için en büyük nimet olan büyü gücü ayný zamanda da onun en büyük felaketi olabilirdi. Bunun sonuçlarý ise her zaman tehlikeli, çoðu zaman korkunç acýlý ve bazen de kalýcý izler, aðýr yaralanmalar ve hatta, ölümdü..
Bu nedenle bir büyücünün öðrenmesi gereken þeyler arasýnda koruma büyüleri önemli yer tutardý. Hele ki büyücü yüksek emelleri, büyük hýrslarý, tehlikeli düþmanlarý olan biriyse.
Düþmanlar.. Evet düþmanlar...
Büyücüler Ýldar’da oldukça hareketli ve renkli bir topluluktu. Gerçek Yüce Büyücülük’le uðraþan Ustalar’dan baþka güçlü büyücüler ve sýradan büyücüler de vardý. Temellerinde büyü yatan iþlerle uðraþan büyü kullanýcýlarýndan oluþan Loncalar da yelpazeye ayrý bir renk katýyordu.. Büyü Ýldar’da þehirlerde, ordularda, büyük gemilerde, gök adalarýnda, yeraltýndaki denizlerin maðara þehirlerinde kullanýlýrdý. Sakin hayatlar süren büyücüler ve büyü kullanýcýlarý yanýnda tehlikeli hayatlarý olanlar da vardý. Elvin de bu tehlikeli hayatlarý olanlardandý. Bundan sonraki yaþamý ise kesinlikle çok daha tehlikeli olacaktý. O da bunun bilincindeydi.
Büyücü hiçbir ön zihin arýndýrmasý yapmadan ani bir saldýrýya karþý koyarcasýna büyülerini çaðýrdý. Ýlki neredeyse her zaman üzerinde taþýyabileceði bir muska büyüsüydü. Kayýp bir kitaptaki büyü ile yasak bir kitaptaki baþka bir büyünün Elvin tarafýndan birleþtirilmesinden doðmuþtu. Ýkinci büyü ayný anda bu ilk büyüye baðlý olarak gelmiþti. Bu büyü kiþinin vücudunu saran çok anlaþýlmaz bir zýrh büyüsüydü. Zincirleme büyülerin sonuncusu ise kesinlikle kuvvetli bir büyü olan küresel kalkan büyüsüydü. Bu haliyle Elvin’e büyü yapabilmek, yapýlan büyüyü ona ulaþtýrmak ve ulaþtýrýlan büyünün ona zarar verebilmesini saðlamak pek çok büyü kullanýcýsý için neredeyse imkansýzdý. Elbette bu büyülerin de zayýflýklarý vardý. Ama Elvin bunlarýn farkýndaydý. Bununla yaþayabilirdi!
Elvin büyüler zinciri olan büyünün sonunda gülümsedi. Tatmin olmuþtu. Þimdilik..
Ustalar çemberindeki bir Usta için benzer büyüleri yapabilmek birkaç saniye sürerdi. Ama Elvin kadar hýzlý olamazdýlar. Sadece birkaçý hariç. Ve o birkaçý için de bu büyüler tanýyýp bildikleri büyülerden farklý ve çok daha hýzlý, daha etkili, daha güçlüydüler. Elvin güldü. Artýk kendi büyülerini sadece düþünerek ve o anda yapabilecek seviye çýkmýþ ve de çok da ustalaþmýþtý.. Bundan iyisini sadece ejderhalar yada tanrýlar yapabilirdi..
Son dört yýlda aldýðý yolu düþündü. Bu yolu bir kaç yüzyýllýk ömründe almamýþtý. Bu geliþmeye neden olan olaylarý düþününce içine bir hüzün doldu. Hüzün kedere, keder de öfkeye korkunç bir hýzla yandý. Ayný hýzla kendini toparladý. Sakinleþti Elvin. Zamaný gelecekti . Çok yakýnda..
Ateþin karþýsýndaki yataðýna uzandý. Gözlerini kapadý yaþlý adam. Dýþarýdan rüzgarýn sesi içeri fýsýldýyordu. Ateþin çýtýrtýlarý kendi nabzýnýn sesiyle karýþýyordu. Bilinci süratle zayýflýyor ve baþka bir aleme kayýyordu. Rüyalar alemine...

RÜYA

Dolunayýn hýzla uçuþan kalýn bulut kümeleri arasýnda saklambaç oynadýðý bir geceydi. Medanor denizi kýyýsýndaki büyük bir Talino þehri olan Vitalo’nun taþ döþeli geniþ sokaklarý gecenin bu ilerlemiþ saatinde yorgun devriye guruplarýna ve batakhane sokaklarýndaki sarhoþ, serseri takýmýna kalmýþtý. Ýldar için ortalamanýn üzerinde iyi bir þehir olan ve Armellion kilisesi askerlerinin de þehir yöneticisine destek verdiði bu þehirde bile sýradan insanlar için tekinsiz olan saatlerdi bunlar.
Ýzbe bir tavernanýn çýkýþýnda, köþe baþýnda iþ bekleyen ucuz bir fahiþe bu geceki þansýna küfrediyordu. Gölgeli ve ýslak arka sokaklarda kocaman fareler çöpleri eþeliyordu. Arada bir sarhoþ kahkahalarý baþkaldýrýyor sonra yine karanlýðýn aðýr sessizliði çöküyordu.
Çýkmaz sokaðýn sonunda, gölgeli bir eþiðin içindeki küçük kapý eski ve kirliydi. Buna raðmen yýllar saðlamlýðýnda pek az þeyi götürebilmiþti. Menteþeleri saðlam, tahtasý hala çok güçlüydü. Bu kapý þehrin kanunsuz gececi sakinlerinin gizli yerlerinden birine açýlan geçidi tutuyordu. Yerin birkaç kat altýndaki dünyada mahzen dehlizlerde iyi gizlenmiþ bir sýr olan Zalimfelek tavernasý yukarýdaki sessiz sokaða tezat biçimde hareketli ve gürültülüydü. Yukarýda þehir uyurken aþaðýda baþka bir dünya hüküm sürüyordu.

ZALÝMFELEK TAVERNASI

Zalimfelek bu gece aðzýna kadar doluydu. Boþ masasý yoktu. Ýçki, tütün ve ter kokusu taverna sahibinin gezgin bir cüce ustaya yaptýrdýðý havalandýrma tertibatlarýna karþýn içeriyi baygýnlaþtýrýyordu. Ama Zalimfelek müþterileri için bu önemsiz,hatta fark edilmeyen bir sorundu. Tavernanýn yemekleri doyurucu ve tatlýydý. Kýzlarý Vitalo’nun en genç fahiþelerinden, en yeni körpelerindendi. Müziði zevkli ve servisi son derece hýzlýydý. Zalimfelek’in hizmetinden bütün müþterileri memnundu. Özellikle bu gece, özel odalarý bile tamamen doluydu. Bunun anlaþýlabilir bir sebebi vardý. Son birkaç gündür yeni sahne alan ekip...
Denizin karþýsýndan gelmiþ birkaç Kumdiyar’lý müzisyenin çaldýðý hareketli ve iç gýcýklayýcý müziðin ritmiyle vücudunun her yerini cilveyle tir tir titretip sallayan esmer güzeli dansözün tahrik edici dansý salondaki aç erkekler kadar kadýnlarýn da gözlerini almýþtý. Dansözün üzerinde sadece ince kumaþtan, þeffaf yedi tül vardý dansýn baþýnda. Dans boyunca bu tülleri bir bir üzerinden atan dilberin üzerinde sadece yüzündeki tek peçesi kalmýþtý. Esmer tenli, uzun kara yeleli genç kadýnýn þehvet kokan vücudu tenindeki o tatlý ýþýltýyla yüzlerce yýldýzla süslenmiþ gibi dalga dalga yanýyor, yakýp kavuruyordu. Tezahüratlar ve beðeni nidalarý baskýn müziðin yanýnda yardýmcý enstrümanlar gibiydi.
Hýrsýzlar, kapkaççýlar, serseri ve katiller, fahiþeler, kumarbazlar, içkiciler ve paralý askerler ile kanun kaçaklarýnýn oluþturduðu renkli topluluk masalarýnda aç kurtlar gibi yiyor, su gibi içki içiyordu.
Bu hengamenin içinde bir gurup loþ ortamýn kuytu köþelerinden birinde kendi halinde yaþýyordu geceyi. Tepeden týrnaða zýrhlý ve silahlý büyük, yakýþýklý silahþör Kanestin elindeki maþrapadan aldýðý her bir yudum þarap için birkaç yudum da kucaðýndaki kumral dilberden alýyordu. Birkaç parça zýrh ve kürklere bürünmüþ dövmeli kocaman bir dazlak olan kuzey barbarý Omarkan ile genç, karizmatik, siyahlara bürünmüþ büyücü Anquir dansöze kilitlenmiþ gözleriyle sessizce içiyordular.. Bir buçukluk olan Ufaklýk Fab içkiden uyuklar halde küçük küçük þarkýlar mýrýldanýyordu bir köþede. Güzel ve genç diþi silahþör sarýþýn Seres ise kendini gurubun þair savaþçýsý Yeþilpelerinli Toril’in ateþli kollarýna býrakmýþtý. Uzun, aklara bürünmüþ saçý sakalýyla bir arifi, duruþu ve cüssesi ile bir savaþçýyý andýran Elvin masaya eðilmiþ, güçlü ellerinin arasýnda oynadýðý koca þarap maþrapasýnýn derinliklerine dalmýþtý.. Elvin’in sol yanýnda dostu, gurubun genç ama güçlü lideri Thallor dudaklarýný kollarýndaki sevgilisi Ellona’nýn dudaklarýnda dans ettiriyordu. Genç amazon kadýnýnýn tenindeki ipeksi his, vahþi tat, mis kokulu saçlarýnýn yumuþaklýðý Thallor’un içkiden veya tavernanýn havasýndan çok daha fazla baþýný döndürüyordu. Güzel kumralýn uzun saçlarýný ve yanaklarýný elleriyle okþarken gözleri aþk ile yanýyordu. Ellona kimseye bunlar için izin vermeyen hep kendi istediði kurallarla oynayan bir kadýndý. Ama bu defa o da bu genç adama kapýlmýþtý. Aþk aklýný baþýndan öyle almýþtýk ki bütün zýrhlarýný ve kalkanlarýný bir kenara atýp o da Thallor gibi körü körüne býrakmýþtý kendini. Birbiriyle buluþan bakýþlarý karþýlýklý gülümsedi. Ellona onun bakýþýna, dokunuþuna, aþkýna, þefkatine ve hatta þiddetine bile ölüyordu. Baþýný Thallor’un göðsüne yaslayýp içkinin, aþkýn ve yeni bitmiþ olan son maceralarýnýn yorgunluðuyla gözlerini kapadý. Genç kadýn o an için melekler kadar mutlu ve huzurlu görünüyordu.
Thallor ona baktý. Hayatýndan gelip geçmiþ, var olan en güzel þeye bakýyordu. Bir an için aklýndan yýllar öncesinin hatýralarý geçti. Ellona ile o günlerde tanýþmýþ olsaydý neler olurdu? Yada hayatýnýn bundan sonrasýný, onunla geçirse? Mutlu, sakin bir hayatý.. Güzelliðin düþüncesi içini ýsýtýrken bir anda buz kesti. Ýmkansýzý hayal ediyordu. Geçmiþinde kan vardý. Ölüm ve ateþ. Çirkinlik ve kötülük. Böyle tohumlarýn hasadý onun için artýk iyi olamazdý. Hayýr, o artýk yolunu çizmiþti. Sonuna dek bu yoldaydý artýk. Bu düþüncelerle bir yudum þarap aldý. Sonra daha o mideye varmadan bir yudum daha ve derken maþrapayý tamamen boþaltmýþtý. Testiye uzanýp maþrapasýný yeniden doldururken tüm bu düþünceleri daðýtmak için tek kendinde olan kiþiye laf attý. Aslýnda onun bu derinlere düþmüþ haline de kendinde demek pek doðru deðildi.
“Þarapta boðuluyorsun Elvin.”
Elvin kendisini derinlerden çekip alan sese doðru çevirdi baþýný. Thallor’du..
Bir cevap vermedi.
Thallor gülümsedi. Onu anlar gibiydi. Elvin’i anlamak zor olsa da.. Yaþlý büyücünün iyi birisi olduðunu biliyordu. Gerçekten iyi birisiydi. Hepsini koruyup üzerinde taþýyamasa da erdemlere inanýyor ve saygý duyuyordu. Dahasý iyilik için yanan ruhunu bütün o kalýn zýrhlarýna, gölgeli pelerinine raðmen gözlerinde ele veriyordu. Bir þeyler yapmayý için için isteyen halleri hiç kimsenin deðilse bile Thallor’un gözlerinden kaçmýyordu. O gözlerden Elvin’in sýrlarýnýn aðýrlýðý ve karmaþasýnýn zorluðu da kaçmýyordu. Thallor gülümsedi. Ýkisi birbirine ne çok benziyordu..
“Kötü bir dünya, deðil mi Elvin?” Diye sordu. “Gün geçtikçe de kötüleþiyor. Ama daha kötüsü ne biliyor musun?”
Elvin genç savaþçýya baþýný salladý.
“Kimse bunu görmüyor. Kimse bunu önemsemiyor.” dedi büyücü bezgince. Sesi öfkeliydi.
“Kimse bunu görmüyor!? Önemsemiyor!? Çok yanlýþ Elvin.. Ama kýsmen de çok doðru. “ diye baþladý yorgun genç savaþçý. Sesi ve kafasý hem yorgunluk hem de içkiyle dumanlanmýþtý. Gevþemeye baþlamýþtý. Devam etti.
“ Bunu çok az kiþi görüyor. Pek azý önemsiyor. Ve bunlarýn içinden hiç kimse bir þey yapmýyor.”
Elvin ona döndü. Tanýþalý birkaç ay olmuþtu. Thallor’un yoldaþlýðý ilginç ve öðreticiydi.. Genç adamda garip biçimde yaþlý bir hava vardý. Ondaki bir þeyler Elvin’i etkiliyordu.
“ Ýyi insanlar ölüyor. Güzellikler yok oluyor. Erdemler katlediliyor. Küçük adamlarýn gölgeleri devleri eziyor. Ýyi dinle, bana kulak ver Elvin. Güneþ batýyor. Geceye çok az kaldý.”
Elvin içten içe ona katýlsa da bir þey söylemedi.
Thallor kendi kendine konuþuyormuþçasýna devam etti.
“ Benim ülkemde insanlarý þeytanlar yönetiyor Elvin. Ya onlara köle oluyorsun ya da ölüyorsun. Onlarý görmezden gelenler var. Onlarla yaþamayý kabullenenler, teslim olanlar var. Mücadeleyi deneyip ölenler var. Mücadeleden vazgeçip kaçanlar ya da kalýp boyun eðenler var. Elinden bir þey gelmeyenler var. Bir de onlara yaltaklananlar, insanlara ihanet edenler var. Þeytanlaþanlar bile var Elvin.” içkisinden koca bir yudum aldý. “Bu hep böyle olmayacak yaþlý dostum. Daha da kötü olacak. Ben gezdim.. Gördüm.. Baþkalarýnýn seslerinde, onlarýn kendi hikayelerinde de duydum. Ayný þey baþka yerlerde de ayný.. Karanlýk gece geliyor. Kötülük geliyor.”. dedi Thallor. Bakýþlarý ve aklý geçmiþte bir yere takýldý.“Yaþlý bir kahin Burgg’da söyle demiþti; Cennet kuyunuzu kazacak.” Durakladý Thallor..
“Krallýklar kendi cennetlerinde, kendi cennetleri uðruna diðerlerine yüz çevirip kýlýç savurduklarý sürece yýkýlmaya mahkumlar. Çünkü karanlýk kötülük hep var olacak. Ve ona geçit vermemenin tek yolu birlik Elvin. Bir kuþu düþün dostum. Tek kanatla hiç bir þeydir. Ancak diðer bir kanatla daha uçabilir. Krallýklar da aynen böyledir. Biri olmadan diðeri karanlýkta yitmeye mahkum.”
Elvin genç adamýn gözlerinde yaþadýðý yýllarýn ötesinde bir irfan gördü. Acýyý da .. Sonra hatýrladý. Acýyý.. Acý gerçekten de büyük bir okuldu. Bilge bir öðretmendi.
“Bir þeyler yapmayý deneyenler oldu Thallor.” Diyerek söze girdi Büyücü.. Geçmiþ hýzla gözlerinin önünden akýp geçiyordu, “Ama kör ve saðýr insanlar bunu fark edemediler. Ne olduðunu bilemediler. Aslýnda.., doðruyu söylemek gerekirse onlar bunu gölgelerin içindeki karanlýk seslerin bulanýk zihinlerine fýsýldadýðý þekilde gördüler. Önemsemediler. Kabul etmediler. Karþý çýktýlar. Buna direndiler Thallor. Yok etmek için ellerinden geleni yapanlar oldu. Büyü gibi bir þey bu.. Lanetli bir uyku sanki. Ölüm ve gaflet uykusu. Gerçekler eðilip bükülüyor ve çarpýtýlýyor. Bir gözbaðý bu. Gölgenin karanlýðý düþtüðü her yerde insanýn gözünü baðlýyor. Ve Thallor, sesler söz konusu olduðunda da halklar doðru, acý sözlerden ziyade yalan olsa da, hoþ olanlara itimat etmeye meyillidirler.. Ne kadar aldatýcý olsa da.., ne yazýk ki..”
“Pes mi edelim Elvin?” diye öfkeyle konuþtu Thallor. Sesinde sitem vardý.
Elvin “Hayýr” diyebildi. Ama hepsi o.. Ötesini o da bilmiyordu. Belki de düþünüp bulmaya korkuyordu..
Thallor konuþtu.
“Güçlü bir þey lazým. Halklarý uyandýracak, gözlerini açacak bir þey. Onlarý silkeleyip ayaklandýracak, birleþtirecek ve Ýldar doðru yola geri dönmeden onlarýn durmasýna izin vermeyecek bir þey.. Büyük ve çok güçlü... Bir þey lazým.”
“Peki o ne ? “ diye sordu Elvin.
Elvin’in soruyu sormasýyla Thallor’un bakýþlarýnýn gözlerinden akýp iliklerine kadar varlýðýnýn her bir zerresini, ruhunun en ücra köþelerine kadar delip geçmesi bir oldu. Büyücü bir anda dünya ayaklarýnýn altýndan çekilmiþ gibi sarsýlmýþtý. O gözlerde kararlýlýðýn çaresizliðe zincirlenmesinden doðan derin öfkenin muhteþem ve de ýþýltýlý baþkaldýrýsý vardý.
Thallor; “ Eðer bilseydim çoktan onu Ýldar’a getirmiþtim” derken Elvin onu duymuþtu.. Sesinde öyle bir kararlýlýk vardý ki eðer bilseydi Thallor onu yýldýzlardan bile alýp indirebilirdi. Eðer bilseydi..
Elvin birkaç insan ömrü kadar öncesini düþündü. Yaþlý, hasta, ölümün eþiðinde bir adamdý. Sonra kurtuluþu, kaderi, ona gelmiþti. Çok beklemiþti. Sabýrla.. Ama sonunda olmuþtu. Ondan yýllar sonra da bir Büyükusta ile Renkler çaðý’nýn kayýp kadim týlsýmlarýnýn izini sürmüþtü.. Beraber arayýþlarý ikisinin de dünyasýný deðiþtiren bir þekilde sonlanmýþtý. Her ikisi de hem istediklerini almýþ hem de istediklerinden ebediyen sürülmüþlerdi.
Düþünceleri kararmaya,kaçtýklarý onu yakalamaya baþlarken büyücü toparlandý.
“Ben biraz hava almaya çýkýyorum. Hem sabah da oldu sayýlýr. Daha bekleyecek misiniz?”
Thallor evet anlamýnda baþýný salladý.
“Dostuma onunla buluþacaðýma söz verdim. Sabaha kadar buradayým. Yaþlý kitapçý için bu önemli gibiydi. Seni Rogspiller’ýn yerinde buluruz. Öðleye kadar odalar boþalacaktý. Oraya yerleþiriz. Biraz dinlenip paralarýmýzý harcarýz. Ne yapacaðýmýza sonra karar veririz “diye lakýrdadý Thallor.
“Yeni bir macera mý? ” diye gülerek sordu büyücü. Thallor da gülümsedi ona..
“Kýlýcýmý þeytanla savaþa kiralarým. Macera diyorsan.. Evet. Macera..”
“Görüþürüz Thallor.”
“Görüþürüz Elvin.”
Elvin çantasýný ve asasýný alýp aðýr adýmlarla kýsa yol olan arka çýkýþa yönelirken Thallor da Ellona’nýn saçlarýyla oynamaya koyulmuþtu.
 
Elvin gelen sabahýn ayazýnda ince beyaz buz zarýyla kaplanmýþ taþ sokaða adým attýðýnda aklýnda düþünecek çok þey vardý. Aslýnda son yüz yýldýr sürekli düþündüðü þeyleri bir kez daha düþünmekti bu..
bir þeyler yapýlmalýydý. Ama ne? Nasýl? Gidiþi iyiye çevirmek için Büyü tarikatlarýnýn Yedikule’si, Gudslund Kralý, Iþýðýn ermiþ þövalyeleri Rillmirr’ler, nüfuzlu iyi insanlar ve maceracýlar hep çaba harcýyordular. Baþarýlar vardý. Ama bunlar hep geçici baþarýlardý. Küçük zaferlerdi. Gidiþin yönünün çevirmekten söz edilemezdi. Ýldar çok büyük bir dünyaydý. Onun gidiþini etkilemek de tek bir kýtasýný kurtarmaktan çok daha büyük bir güç istiyordu.
Elvin yýllardýr bu düþünceleri aklýndan uzak tutmaya çalýþmasýný hatýrladý. Kendi kaçýþýný.. Umutsuzluk pek çoklarý gibi onunda yakasýný býrakmýyordu. Kederle yaralýydý. Ustasýyla beraber denemiþti. Ama sonuçlarý birsi için karanlýk, diðeri için ise keder olmuþtu. Günlük yaþýyordu uzun zamandýr. Büyüleri, kitaplarý ve seyahatleriyle vakit geçirerek hayatta kalýyordu. Yaþamak bu deðildi. Yaþamak baþka bir þeydi. Bu hayatta kalmaktý. Dostu Merkulin’i hatýrladý. Sözlerinin hakkýný verdi. Merkulin haklýydý. Elvin biliyordu ki kendisi sadece hayatýn akýþýný izliyordu. Hayatla beraber deðildi. Dýþarýdan izliyordu. Yine de bunun nedenleri vardý. Umutsuzluk gibi..


On iki, on üç yaþlarýndaki genç Tink’in gözleri aceleyle Zalimfelek’in içini tararken ardýndan gelen yaþlý ve yaralý Armellion rahibi ona yetiþmeye çalýþýyordu. Ýkisi de korkmuþ ve nefes nefese kalmýþtý. Genç Tink sonunda onu gördüðünde hýzla Thallor’a yöneldi. Bir yandan ilerliyor bir yandan da ona sesleniyordu. Yaþlý rahip genç gececi çýraðýnýn peþindeydi.
“Thallor! Thallor!” diyerek hýzla Thallor’a ulaþtý Tink. “ Thallor! Bize yardým etmelisin!” diyerek çekiþtiriyordu onu. Tink gerçekten heyecanlanmýþ ve korkmuþ bir haldeydi. Nefes nefeseydi. Thallor bir yandan onu sakinleþtirmeye çalýþýyor bir yandan da çocuðun beraber geldiði yaklaþmakta olan rahibi inceliyordu. Zalimfelek’te bir Armellion rahibi sýradan bir þey deðildi!
“Tink! Sakin ol! Sakin ol ! Tink ! Dur dedim sana !” diyerek çocuðu sertçe silkeledi genç savaþçý.

Müzik ve eðlence devam etse de yakýn masalardakiler bir an için öfkeyle ve hoþnutsuzca onlara doðru bakýp yine eðlenceye dönmüþtüler.
Çocuk Thallor’un canýný yakmasýyla kendine geldi. Hemen toparlandý. Tink daha çocuk denecek yaþta olabilirdi. Ama çok çabuk öðrenen,gelecek vaat eden bir gececi çýraðýydý .
“Kitapçý Phellius’un yanýndaydým. Onu biliyorsun. Þu bizim yukarýdaki dostlardan..” diye anlatýrken Thallor sözünü kesti.
“Evet, evet! Phellius’u iyi tanýyorum! Aslýnda onu bekliyordum. Nerede o Tink? Çabuk anlat.” diyerek sakince ama kesinlikle zihinsel olarak zýrhýna bürünmüþçe konuþtu genç savaþ þefi. Rahibin yaralý ve bitkin hali deneyimli muharebeci gözlerinden kaçmamýþtý. Cüppesinde kan ve kavga izleri vardý.. Genç Tink’i ise hiç böyle görmemiþti. Bunlar olurken masadakilerin geri kalaný da onlara dönmüþtü. Sýzmýþlar uyanmýþ, oynaþanlar yada içkiyle yarenlik edip dansözü izleyenler hep dikkat kesilmiþti.
“Phellius öldü Thallor. Onu öldürdüler..” diye o aný tekrar yaþar gibi acýyla konuþtu. Tink.
“Kim?! Kim öldürdü onu Tink?!” diye kontrollü ama dost kaybýyla caný yanmýþ bir öfkeyle sordu Thallor.
Rahip yetiþmiþti. Çok bitkin görünüyordu. Kanýyordu. Thallor ölmekte olan insanlarý pek çok defa görmüþtü. Rahip de ölüyordu.. Yaþlý adam ona paçavralara sarýlý bir küçük kitap uzatýrken bir yandan da kesik kesik soluyordu..
“Armellion manastýrýnda kafirler var! Þeytanla ittifak kurmuþlar. Dönek þövalyeler ve rahiplerden bir gurup bunun peþinde. Onlarý daha önce fark edemedik. Heyhat! Yine de çok geç sayýlmaz. Bunun mutlaka iyi ve muktedir ellerde olmasý gerek. Ýldar’ýn umudu burada, ellerinde savaþçý..” derken tavernanýn nöbetçilerce beklenen saðlam kapýsýnýn parçalanma sesi patladý bir anda. Havada süzülen nöbetçilerden birinin ölüsü giriþteki masayý parçalayýp daðýtarak müþterilerin arasýna düþtü. Diðer nöbetçinin cesedi de bir saniye sonra içeriye hýzla fýrlatýlmýþtý. Rahip bir cesetlere bir de kapýya baktý. Sonra fýsýldayarak aceleyle Thallor’a konuþtu..
“ Geldiler! Çabuk! Onu korumalýsýn! Götürün onu.. Kaçýrýn! Ýyilikler adýna, masumlarýn ve Ýldar'ýn geleceði adýna.." diye inledi Rahip. Sonra da Thallor’a arkasýný dönüp dualar mýrýldanarak kapýya yürümeye baþladý.
Müzik susmuþ, bakýþlar kapýya dönmüþtü. Mekanýn kabadayýlarý bir bir ayaklanýp ellerini silahlarýna atmýþ bekliyordu. Thallor bir elinde tutuðu kanlý paçavraya sarýlý þeye bir de Rahip’e baktý. On ikinci cilt yazýyordu. Thallor içeriye girenleri görmeden genç Anquir’in masadaki çantasýna elini atýp bir þifalý otlar kitabý aldý. Kanlý paçavraya sarýp belindeki kemer çantasýna týkýþtýrdý. On ikinci cildi el altýndan Tink’e uzattý. Neler olduðunu bilmiyordu ama öðrenmek için durup beklemeye niyeti yoktu. Bir þeyleri doðru yada yanlýþ olup olmadýðýný düþündükten sonra yapacak bir zaman deðildi bu. Bu hemen, düþünmeden, bir þeylerin sadece bir an evvel yapýlmasý gereken anlardandý. Bir liderin kendini gösterdiði anlardandý. Thallor her ne oluyorsa bu kitapla ilgili olduðunu biliyordu. Ve onu her ne oluyorsa olsun hareketin uzaðýnda tutmalýydý. Bu tür durumlarýn en iyi stratejisi buydu. Kitabý kaçýrabileceði en emin yer Elvin idi. Thallor yaþlý büyücüye her yönden güveniyordu. Gücüne, zekasýna, yüreðine ve arkadaþlýðýna. “ Tink Elvin’i bul . Olanlarý ve Rahip’in sözlerini anlat. Kitabý ver ve saklanmasýný söyle. Rogspiller vasýtasýyla haberleþiriz, þimdi git.”
“ Ama Thallor..” diyecek oldu ufaklýk.
“ Git!” diyerek arka kapýnýn gizli aðzýna doðru vahþice savurdu onu Thallor.
Genç Tink çaresizce koþtu, gizli koridora daldý. Ve olanca hýzýyla dehlizlerin labirentinde kayboldu.
Kapýdan içeriye aðýr aðýr, ürkütücü bir havayla girenlerin en önünde kýzýl ateþten gözleriyle cehennemin canavar kara tazýlarýndan iki tane vardý. Kocaman kötü yaratýk köpekler yavaþ ama tehditkarca karþýlarýndaki bir taverna dolusu düþmana karþý Efendileri’nin önünde pozisyon alýyorlardý. Tazýlarýn efendisinin lider olduðu açýktý. Bir tek onun silahý hala kýnýndaydý. Gölgeli kara kukuletalarýnýn altýnda gözleri bariz biçimde kýzýl kýzýl parlayan kara düþmanlarýn hepsi siyah pelerin ve siyah giysilerle kapkara uðursuzluk heykelleri gibi sabit duruyordular.
Handaki dansöz ve müzisyenler yanýnda kaypak ayak takýmýnýn çoðu saða sola savrulup sývýþmak için diðer kapýlara ve odalardaki yollara koþuþturuyordular. Bir kýsým müþteri ise bütün bu karanlýk görünüþlerine raðmen gelenlere pabuç býrakmayacak sert, kötü, savaþçý ya da aptal tiplerdendi. Zorbalar da kendi mekanlarýnda kabadayýlýðý sevmemiþti. Ýlk hareketi yapan Rahip’ti. Mýrýldandýðý dua ile Efendi’ye doðru yürüdü ve ellerini ona doðru kaldýrarak büyüsünü yüksek sesle haykýrdý.
Son büyüsünü yaptýðýný biliyordu. Aptal canýný onurlu bir sonla vermek istiyordu.
“ Tanrým Armel! Hizmetkarýna kulak ver! Þeytanýn karanlýðýna ýþýðýnýn ateþini saç!” Diyerek büyüyü býraktý. Düþmana uzanan ellerinden gümüþ alevlerle yanan büyük ak bir ateþ topu fýrladý. Hýzla kara suretin içinden geçip arkadaki duvarda zararsýzca patladý. Rahip bir gözbaðý büyüsü ile kandýrýldýðýný anladýðý anda uðursuz kahkahasýyla gerçek düþmaný içeriye yanýndakilerle girdi. Tükenmiþ Rahip’e ýþýldayan kýzýl gözleriyle baktý. Elini uzattý. Rahip bir anda ayaklarý yerden kesilerek havaya yükseldi ve hýzla karanlýk efendiye uçmaya baþladý.
Büyücü Anquir bunun sýradan bir büyü olmadýðýný anlamýþtý. “ Bir Kara Ermiþ!” diyerek diðerlerine baðýrdý. Kara Ermiþ büyüden baþka ama büyü denebilecek tehlikeli güçleri olan diþli bir düþmandý. Hepsi bir Kara Ermiþ’tense bir alay askerle dövüþmeyi tercih ederdi.
Kara Ermiþ’in eli þimdi Rahip’in boðazýndaydý. Ayaklarý yerden kesilmiþ, elleri kendini umutsuzca bu güçlü pençeden kurtarmaya çalýþan rahip havada debelenirken sahnenin önündeki masadan bir arbaletin koca çelik oku výnladý. Kara Ermiþ’e giden okun önüne þimþek gibi atýlan cehennem tazýsý göðsüne yediði zehirli okla yere cansýz yýðýldý. Kavga baþlamýþtý. Ortalýk karýþmýþtý.
Anquir’in sesini duydu Thallor
“ Ermiþ kilit büyüsü ile gizli çýkýþa mühür vurmuþ. Birkaç dakikalýk geçici bir mühür. Ama.. “ diyerek gerisini getirmedi.Kafasýný iki yana olumsuz manada salladý.Bu aþina olduðu bir büyüydü.Denemesi beyhude olurdu.
Mühür geçiciydi ama tavernada sýkýþýp kalan kalabalýk için bu birkaç dakika çok hayatiydi.
Thallor ön masalardan kara düþmanlara ilk saldýrýlarýn düþtüðü zor durumu görebiliyordu. Tek kara tazý ilk kurbanýný parçalýyordu. Ermiþ’in þövalyeleri olduklarý pelerinlerinin altýndaki zýrhlarýndan belli olan on iki savaþçýnýn insan üstü hýzý, güçlü, usta kýlýçlarý dikkat çekiyordu. Henüz türünü çýkartamamýþtý ama kavgaya karýþmýþ iki tane de yarý ifrit vardý. En geride sakince bekleyen iki kara düþman ise tam kapalý kutuydu.
Genç adam hemen önceliklerini belirledi. Tink’e zaman kazandýrýlacak ve hayatta kalýnacaktý. Mümkün olduðu kadar çok kara pelerinli gebertilecekti. Ýlk fýrsatta da kaçýlacaktý. Thallor Ýldar’daki en iyi savaþ þeflerinden biriydi. Kahramanlar adasý’ndan yetiþmiþti. Yaþýnýn üzerinde, yýllanmýþ komutanlara denk becerideydi. Hýzlý hayatýnýn gösterdikleriyle yaþlýlar kadar tecrübeli biriydi. Thallor kavganýn bu þartlarda boyunu aþtýðýný görebiliyordu. Adamlarýnýn da bunu gördüðünden emindi. Ama bir þeyden daha emindi hepsi ona güveniyordu. Hepsi onun ardýndan gelecekti.
“Savaþ ikizleri birbirini kollasýn. Daðýlýn ama kopmayýn.”
Bu taktiði hepsi biliyordu. Kontrollü biçimde daðýlýp düþmanýn bir yere gücünü yoðunlaþtýrmasýný zorlaþtýracaktýlar.
Çifterli ekipler; kavga ikizleri hýzla kavgaya karýþtýlar. Taverna saflarýnda dövüþenlerin sayýsý gurupla beraber kýrk, elli kiþiye ulaþmýþtý. Ýþte bu anda Rahip’le iþini bitirmiþ olan ermiþ ona son darbesini vurmak için kýlýcýný çekmiþti. Kýlýcýn çekilmesiyle tavernanýn loþ ýþýðý bir anda iyice karardý. Meþaleler ve mumlar titredi. Lambalar soldu.Hava aðýrlaþmýþ ve tavernadakilerin üzerine fark edilir bir kötümserlik çökmüþtü.
Thallor’un sesi duyuldu.
“ Kara iþkence kýlýcý!” diye baðýrmýþtý.
Kara iþkence kýlýcý kötü sanatlarla yapýlan bir büyülü silahtý. Uðursuz bir silahtý. Iþýðý kýrar, gölgeler yaratýrdý. Pus indirirdi. Ruhlarý aðýrlaþtýrýrdý. Özellikle geceleyin ve kapalý ortamlarda çok etkiliydi bu güçleri.Açtýðý yara bir gül dikeninin çiziði kadar bile olsa iþkenceci zehri ölümcül acýlar çektirirdi. Kara büyülü zehri büyü ile tedavi edilmezse kesinlikle öldürürdü. Bu ölüm ile ölenler, bu zehri taþýyan ölüler cehennemin ordusuna asker yazýlýrdý.
Karanlýðýn içinde kara büyü silahý rahibi acýmasýzca ve de þeytani bir zevkle deþip Ermiþ de rahibi pençesinden savurup atarken Anquir çantasýndan çýkardýðý altýn rengi sývý dolu cam þiþeciði sahneye savurdu.
Þiþe düþtüðü yerde beyaz bir ýþýkla patlarken Anquir’in büyüsünün son kelimesi emretti.
“Hillen!”
Beyaz ýþýklar saçan beyaz bir ateþ sahnede kuvvetle yanýyordu Kýlýcýn pusu rahatlatýcý biçimde aralanmýþtý.
Kara ermiþin gözleri rahibin kanýný Thallor’un kemer çantasýndaki paçavrada görmüþtü. Aradýðý þey buradaydý. Tadýný çýkarabilirdi. Ýzlemeye koyuldu. Sorun yoktu.
Kara tazý dördüncü kurbanýný parçalýyordu.Gececi buçukluk soy olan Raskanlarýn Fab’ý üçlü arbaleti ile yaratýða ard arda üç küçük çelik oku da gönderdiðinde sonuç ölümdü. Fab ardýndan hemen uzun kamasýný çekip kavga ikizi Anquir’in yerini kontrol etti. Elini cebine atýp çarptýðý yerde patlayýp hatýrý sayýlýr hasara yol açan, yumurtaya benzeyen venede taþlarýndan birini aldý. Yarý ifrit düþmanýna savurdu. Venede ifriti sýrtýndan vurup patladýðýnda kan ve et parçalarý yakýndakilere sýçradý. Ama ifrit adam durmadý. Pelerini parçalanmýþ, vücudu açýða çýkmýþtý.
Anquir tehdidi iþaret etti.
“ Ýki tane çirkin siyah var.”
Ýnsan silüetli yarý iblis yaratýðýn siyah derisi kalýn ve buruþuk bir zýrhtý. Ýnsansý kafasý dazlak, aðzýnda diþleri testere þeklinde olurdu. Koca cüssesinin uzun kollarýndaki elleri güçlüydü. Parmaklarýnýn her biri koca hançerin öldürücülüðüne sahipti. Bu simsiyah yaratýðý tehdit yapan ne çevik hýzý, ne de öldürücü pençeleriydi.Onu tehdit kýlan asýl gücü inanýlmaz bir süratle göz göre göre iyileþmesiydi.
Þimdiye kadar kavgaya karýþmayýp gücünü akýllýca saklamýþ olan Anquir etrafýnda küçük bir katliam yapmýþ olan diðer çirkin siyaha verdi dikkatini. Hemen açýk görüþü olan bir masanýn üzerine sýçradý. Büyüsünü süratle kurup niþanladý. Ve hemen gönderdi.
Ýki eli arasýnda doðan yumruk büyüklüðündeki yedi güçlü turuncu alev topu ard arda, hýzla canavara uçtu. Dumandan izlerle, gürleyerek uçan hýzlý ateþ toplarýndan sadece dördü canavarý vurabilmiþti. Ama sonuç baþarýlýydý. Ayrýca diðer iki ateþ topu da bir þövalyeyi indirmiþti.
Thallor Anquir’e döndü.. Büyücünün saldýrýsýný görmüþtü. Ama tek gören o deðildi.
“ Ýyi iþ Anquir! Diðerini de hemen... Hayýr! Anquir! Eðil!” diye baðýrdýðýnda Anquir de tehdidi fark etmiþti. Ama çok geçti. Tavernanýn gölgelerinde ve kavganýn gözden uzak arka tarafýndaki bilinmeyen iki düþmandan biri yerdeki bir ölüden aldýðý mýzraðý puslarýn içinden büyücüye muazzam bir güçle, tam isabetle savurmuþtu.
Mýzrak genç büyücünün ayaklarýný yerden kesip onu üç metre gerideki duvara mýhlamýþtý.
Fab vahþi bir savaþ narasý savurdu. Arkadaþýnýn kaybý yüreðini daðlamýþtý. Raskan olmanýn bütün becerileri ile kavga ikizinin katiline doðru atýldý. Masadan masaya, duvara, yere sýçrayarak birkaç saniyede kavgayý aþýp katilin önüne indi. Kýlýcý inik durumdaki savunmasýz düþmanýn kalbine uzun kamasýyla sýçradý. Görünmez bir duvara çarpýp yere düþtüðünde sersemlemiþti. Tam kendini refleks olarak yana doðru savurmuþtu ki o anda saçýndan bir temasla yakalandý. Ayný temasla tüm hareket gücü yok oldu. Felç olmuþtu. Büyülü bir þekilde...
Thallor olanlarýn üzerine bir küfür savurdu. Arkadaþlarýndan birini öldürüp diðerini yakalayan ifrite haykýrdý.
Siluet karanlýk bir kahkaha attý. Kýlýcýný felç olmuþ Fab’ýn göðsüne yarýsýna kadar sokup çýkardý. Fab’ýn baþý bir an için kýzýl bir ýþýmayla kaplanýp tekrar solmuþtu.
Düþmaný Fab’ýn cesedini raskanýn kendi kanýnýn içine býrakýrken Thallor gizli düþmanýný tanýyordu artýk. Brenkenler. Öldürdükleri kiþilerin bilgilerini ve can güçlerini, yeteneklerini belli ölçüde süzüp özümseyebilirlerdi. Bunlar içine Kal’i Nahr ifriti girmiþ sýradan insanlardý. Ama sayýsýz yaþamý süzüp yeni bilgi ve becerileri biriktirmeleri ile tehlikeli rakiplerdi.
Öfkeyle kükredi genç lider. Çevresine bakýndý. Toril, Seres ikilisi ok ve kýlýçlarýyla üçüncü þövalyelerini indiriyordular. Kanestin aldýðý bir yarayla yerde yatýyordu ama onun sayesinde Omarkan ikinci çirkin siyahýn; Fab’ýn vurduðu Ýfritin kellesini temiz bir balta darbesiyle uçurabilmiþti.
Thallor küfretti. Kendi kavga ikizi Ellona yine her kavgada olduðu gibi çok fazla uzaklaþmýþtý. Gözleri onu aradý. Karmaþanýn içinde onu bulduðunda garip biçimde kavga durulmaya, Kara düþmanlar çekilip bir saf oluþturmaya baþlamýþtý.
Þimdi iki taraf yüz yüzeydi. Kara pelerinlilerden ayakta üç þövalye vardý. Kýlýçlarý kanlýydý. Ýki brenken ve tabii ki Ermiþ de hala ayaktaydý. Buna karþýlýk taverna cephesinde durum çok kötüydü. Gruptan baþka savaþabilecek durumda sadece beþ-on kiþi vardý. Diðerleri ölü, yaralý yada ölmek üzereydi. Grup öldürmede kýsmen etkili olup kýsmen de hayatta kalabilmiþti. Buna karþýlýk düþmanýn yaptýðý tam bir katliamdý. Þövalyelerin kýlýçlarý silahlý yada silahsýz ayýrt etmeden Tavernayý kesip atmýþtý. Çirkin siyahlar da kýsa zamanda çok ölüme neden olmuþtu.
Thallor iki dostunun kaybýný düþündü. Anquir ve Fab’ýn dostluklarý þu anda bir yana, birer silah olarak etkinlikleri düþünüldüðünde tam bir zaaf içindeydi grubu...
Sessizlik ve durgunluk uzun sürmedi Zalimfelek tavernasýnda.
Ermiþ, Thallor’un kemerindeki paçavraya sarýlý kitabý iþaret etti. “Ver onu” diye fýsýldadý soðuk ve karanlýk ses. Umursamazdý tonu...
“Gel de al” diye meydan okudu Thallor.Sonra bir büyücüsü yokken Kara bir ermiþe meydan okumasýnýn komikliðini düþündü. Gülümsedi.
Kara Ermiþ’in emri ile büyünün gücü salona doldu...
“Kalkýn!”
Canlý olan herkes bir an için soðuk bir rüzgarla vuruldu ve içleri tir tir titredi. Garip gölgeli güç etrafta dolaþýyordu. Bunu hissedebiliyordular. Ve az sonra görebiliyordular. Az önce katledilenler þimdi ayaða kalkýyordular.
Tavernadakilerin aleyhine deðiþen sayý eþitsizliði nerdeyse yirmiye bire fýrlamýþtý. Üstelik bir ölüyü ikinci kez öldürmek de hem zor hem de zaman alan bir þeydi.Öldüren bir þeydi.
“Thallor” diye haykýrdý Ellona. Kapýnýn yanýndaydý. Mühür büyüsü kalkmýþtý. Genç lider hemen emirlerini verdi.
“Gizli çýkýþa ilerleyin! Bir arada kalýn! Ýlerleyin!” diye baðýrarak ve kendine uzanan ölülerin ellerini biçip vücutlarýný iterek kendine yol açtý. “Bir arada kalýn! Ýlerleyin!” diye avazý çýktýðý kadar baðýrýyordu ölülerin o yüksek perdeden çýkan uðursuz uðultularýna karþý.
Grup toplanmýþtý. Zaten sadece onlar canlý kalmýþtý artýk. Lider Toril ve Seres’i hemen geçitten içeriye itti. Omarkan da Kanestin’i güç bela önden gitmeye ikna ettiðinde düþman çok yakýndý. Hepsi birden küçük aralýktan geçemeyecekti.
Ellona,“Size yetiþirim!” diyerek koca bir sýçramayla diþi bir panter gibi ileriye atýldý. Uzun kamalarýný þimþek hýzýyla güçlü dairesel kesme hareketleri çizmek için kullandý. Kollar, kafalar uçuþuyordu. Uzun tekmeleri ile ölü bedenleri sað sola savurup ayaktaki kalabalýðý seyrekleþtiriyor,yer açýyordu...
Thallor“Ellona!” Diye baðýrarak atýlmak istedi ama Omarkan’ýn güçlü kollarý onu mengene gibi yakalamýþtý.
“O Ellona! Bize yetiþecek! Haydi gidelim! Haydi!” diye inandýrmaya çalýþýyordu koca Omarkan. O anda Ermiþ’in eli havaya kalktý. Ellona’yý iþaret etti. Bir þimþek elinden amazona doðru çaktý.
Ellona bir anda hissizleþti. Yarý baygýn halinde daha yere düþmeden ölülerin ellerinden havaya kaldýrýldý ve elden ele aktarýlarak hýzla Ermiþin önüne getirildi.
Lider lanetler okudu bu geceye ve düþmanýna. Thallor’un sesi salona yankýlandý.
“Býrak onu! Býrak onu! Ýþte burada! Al þu lanet kitabý!” diye baðýrarak ölüleri keserken, yolunu açarken kitabý Ermiþ’in biraz ötesine doðru savurdu.
Hýzla ilerlerken kazandýðý zamanýn yeterli olmasýný diliyordu. Ellona’ya ulaþmalýydý. Þu anda tek önemli olan þey ona ulaþmaktý. Grubun kalaný da içeriye dalmýþ Thallor’un peþi sýra geliyordu. Hepsi biliyordu ki bugün onlarýn en iyi günü deðildi.
Ermiþ kitaba baktý. Thallor’un hala yolu vardý. Birkaç metre daha... Bu kadar yakýn ve yýldýzlar kadar uzak..
Kara Ermiþ yavaþça eðilip Ellona’yý boðazýndan tek eliyle yakaladý. Havaya kaldýrdý. Bu kez sesinde kahkaha yada gülümseme veya umursamazlýk yoktu. Düþmanlýk vardý sadece.“Aptal..”
Ellona hissizliðin içinde gelen ölümü görebiliyordu. Zorlukla açýk tuttuðu gözleriyle güç bela Thallor’a baktý... Son sözlerini söylediðini biliyordu. Sessizce dudaklarýyla söyleyebildi ancak.. “Seni seviyorum Thallor..”
Thallor da ölümü biliyordu. Gözü yaþlýydý. Hýçkýrýklar boðazýnda düðümlenmiþti.. Sesi öfkeliydi düþmana... Ama sesi sevgi doluydu aþkýna, “Seni seviyorum Ellona!..”

Ermiþin küçük bir hareketi ile Amazon’un boynu kýrýldý. Ve ölüsü Thallor’a doðru bir sonbahar yapraðý gibi savruldu.
Dramatik biçimde ortalýk son kez birkaç kalp atýmlýk süre için durulduðunda Thallor Ellona’nýn açýk gözlerini kapadý. Ellona için, dostlarý için ve de kendisi için bir ölüm duasý okudu. Ayaða kalktý. Silahlarýný Ermiþ’e doðru kaldýrýp hem Tanrýlara yakaran hem de Kara Ermiþ’i lanetleyen son sözlerini söyledi. Sözler iyi tanrýlarýn kehanetlerini haykýrýrcasýna çýkmýþtý genç adamýn dudaklarýndan..
“Elvin canýný alsýn Ýblis!”
Savaþ naralarý ard arda son kez haykýrýldý. Grubun son kalanlarý Kanestin, Toril, Seres ve Omarkan ile Thallor hep beraber ileriye atýldýlar.
Toril üzerine çullanan kafasýz çirkin siyahýn pençelerinde can verirken onu kurtarmaya çalýþan Seres de her yanýndan çekiþtiren ölülerin ellerinde öldü. Kanestin’in ölmesi için kalan sað þövalyelerin de ölmesi gerekmiþti. Omarkan da brenkenlerden birini zehirli baltasýyla ölümcül biçimde yaraladýðý anda sýrtýna yediði bir hançerle ölmüþtü. Gariptir ki hançeri vuran brenkenin yaralý brenkeni de tasasýzca öldürüp bilgisini süzmesi hiç garip deðildi.
Son kalan Thallor’du. Ermiþin tam önündeydi. Ölmek üzereydi. Çok kan kaybetmiþti. Acý içindeydi. Kýlýcý kabzaya yakýn bir yerden kýrýlmýþtý. Hançeri düþmüþtü. Eli yumruk sýkýlýydý. Ölüler onu kalýn bir çemberle çevreleyip durmuþtu.
Ermiþ yavaþ yavaþ ona doðru yürürken ölüler çemberi aralayýp ona yol açmýþtý. Þimdi yüz yüzeydiler. Kara pelerinli kara suretin karanlýðýn içinden bakan kýzýl gözleri düþmanlýk doluydu. Ermiþ Kara iþkence’yi Thallor için yavaþ yavaþ kaldýrýrken Thallor da intikam yemini edercesine yumruðunu ona kaldýrdý.
Kara Ermiþ küçümseyerek ve öfkeyle güldü.
Thallor yumruðunu bir anda açtý. O anda avucunda sakladýðý küçük ýþýk tuzaðý patladý. Gözleri yaralanan ermiþe kýrýk kýlýcý ile atýldý Thallor. Son gücü ile kýrýk kýlýcý zýrhlý Ermiþ’e kendinden geçmiþ bir halde defalarca sapladý, ölüler onu Ermiþ’in yaralanmýþ bedeni üzerinden almadan önce...
Az sonra Thallor kýskývrak yakalanmýþ biçimde bilincini kaybetmiþ, son nefesini veriyordu Ermiþ’in ellerinde. Ölülerin tuttuðu Thallor’un boynundan onu kanýný içen Ermiþ büyüsünün bileþeni olan düþman kanýyla yeniden güç ve saðlýkla doluyordu..
Kara Ermiþ þöyle bir bakýndý etrafa... Sadece bir brenken vardý. Ýþte hepsi o.. Bu gecenin sonunda On ikinci cilt olmadan dönmesi tam bir baþarýsýzlýk olacaktý. Hýþýmla brenkene yürüdü. Ýki elini de onun þakaklarýna yerleþtirip büyüyü söyledi. Onun bu gece emdiði bütün bilgileri onunla paylaþtý. Fab’ýn anýlarýnda Tink’i ve On ikinci cildi gördü.. Elvin’in kimliðini gördü.. Hemen gizli geçide doðru fýrtýnalý bir hýzla yürüdü. Ermiþ’in büyüsünden dolayý acý çeken brenken de tökezleyerek onu izledi..

BÜYÜCÜNÜN KAVGASI

Vitalolu fýrýncýlar için gün baþlamýþtý. Daha ilk ýþýða vakit vardý ama onlar ilk çörekleri ve ekmekleri fýrýndan çýkarmaya baþlamýþtýlar. Fýrýncýlar meydaný olarak bilinen dikdörtgen meydandaki fýrýn ve pastanelerden iþtah uyandýran güzel kokular gelen sabahýn berrak havasýna saçýlýyordu.
Meydandaki fýskiyeli havuzun kenarýna oturmuþ ilk taze çöreklerden atýþtýran Elvin bu müthiþ kokuyla farklý düþüncelere dalmýþtý. Taze çörek ve ekmek kokusuna oldum olasý bayýlýrdý. Týpký yaðmurun ilk damlasýyla ýslanan topraðýn kokusunu sevdiði gibi.., çimenlerin kokusunu da çok severdi. Koku deyince hatýrladý.. Bir de sevgilinin kokusunu severdi. Baþýný göðe kaldýrdý. Kulaklarýnda fýskiyenin yumuþak þýrýltý sesi vardý. Uçuþan bulutlar seyrekleþmiþ, batmýþ ayýn ardýndan yýldýzlar daha bir parlar olmuþtu. Bu yýldýzlý manzaraya iç çekti Elvin; ne kadar da güzeldi. Her bir tek yýldýz o güzel beyaz ve gümüþ ýþýltýsýyla o güzel lacivert üzerinde nasýl da parlýyordu. Güzel, güzel, güzel...
Bir süre sadece bu güzel þeyleri düþündü Elvin. Kokularý, yýldýzlarý, biraz da daha ilk gençliðindeki kýsacýk cahil mutluluklarýný... Gayri ihtiyari yutkundu. Gözlerinden bir nemlenme geldi geçti.
Büyücüler uyanýk kiþilerdi. Duyularý çevreye karþý çok hassas olurdu. Karanlýk ara sokaktan, öteden bir ses yaklaþýyordu. Hýzlý, aceleci bir ses. Elvin o yana döndü. Gözlerini kýsýp dikkatini verdi.
Küçük bir çocuk. Bu saatte caddede ne iþi vardý. Onu tanýyordu. Caddede bulunmasý artýk normaldi. Ama bu acelesini, ürkmüþ halini açýklamýyordu. Elvin çörekleri yavaþça kenara býraktý ve asasýnýn desteðiyle kalkýp ona seslendi.
“Tink!”
Çocuk önce þaþýrdý. Ýrkilmiþti. Ama sesi tanýyýnca hemencecik bir parça gözle görülür biçimde rahatlamýþtý.
“Elvin!” diyerek ona koþuyordu þimdi.
“Genç dostum bu halin ne?” diyerek merakla ama ufaklýðý sakinleþtiren bir þefkatle sordu büyücü.
“Thallor bunu sana gönderdi Elvin.” Deyip kitabý ona uzattý Tink. Anlatmaya nerden baþlayacaðýný bilemiyordu telaþlý çocuk ama çok beklemeden Elvin On ikinci cilde þöyle bir bakarken hýzla anlatmaya baþladý. “Bir Armellion rahibi bunu manastýrda bulmuþ Elvin. Sonra o karanlýk þeytanlar peþine düþünce güçbela kaçabilmiþ. Kitapçý Phellius’un arkadaþý olan rahip ona geldiðinde ben de Phellius ile birlikteydim. Rahip bize anlatmaya baþladý. Ama onlar da az sonra geldi. Phellius onlarý oyalarken biz ikimiz kaçtýk. Korkunçtu Büyücü... Phellius’un evi biz kaçarken þimþek ve ateþlerle.., korkunç çýðlýklarla yanýyordu...”
Tink’in yaþlý kitapçýyý sevdiði belliydi. Çocuðun gözleri yaþlýydý. Bütün duygu yükü þu anda bir anda boþalýyordu. Aðlamasýna raðmen çocuk anlatmaya devam etti. Elvin ise sorularla doluydu. Ama sadece dinledi... Tink hýzlý anlatýyordu. “Rahiple kaçtýk.. Zalimfelek’e, Thallor’un yanýna getirdim onu. Ýzimizi kaybettirdiðimize eminim Elvin ama her nasýlsa bizi orda da buldular. Rahip kitabý Thallor’a verdi. Armellion rahibi kafirlerin kitabý istediðinden ve Ýldar’ýn umudunun burada gizli olduðundan söz ettiði anda Taverna’nýn kapýsý parçalandý. Thallor kitabý hemen bana verdi. Gizli çýkýþtan gönderdi beni. Seni bulmamý söyledi. Kitabý sana vermemi, bunlarý anlatmamý söyledi. Kitabý saklamaný istedi. Rogspiller vasýtasýyla haberleþiriz deyip beni yaka paça oradan fýrlatýp kaçmamý saðladý. Senin buralarda olabileceðini tahmin ettim. Daha önceki geliþinizde sabahlarý buralarda gezerken bir iki defa görmüþtüm seni” diyerek bitirdi gözü yaþlý Tink. Yaþadýklarýnýn yorgunluðu üzerinden akýyordu.
Elvin bir Onikinci cilde baktý bir de ufaklýða. Aklýnda düþünceler fýrtýnalar estiriyordu. Ama Elvin fazla düþünmedi. Bu gece Vitalo'da gerçekten þeytanlar geziyorsa Thallor ve dostlarýnýn ona ihtiyacý olacaktý. Elvin hemen bir muska büyüsünü hazýrladý ve ördü. Aklýnda gerekebilecek bir iki büyüyü hazýrlarken fýskiyeye doðru yürüyüp kitabý çok özel bir çanta olan askýlý çantasýna koydu. Sonra da yönünü hýzla Zalimfelek’e çevirdi “Elvin! Nereye gidiyorsun?!” diye þaþkýnca sordu Tink “Onlara bir bakmalýyým Tink” dedi. Elvin Gerçekten de yardýma ihtiyaçlarý olabilirdi.
“Thallor saklanmaný söyledi. Saklanmalýsýn. O hep doðrusunu bilir. Onu dinlemelisin” diye inledi ufaklýk. Yalvarýr gibiydi. Geri dönmeyi onun da istediðini biliyordu Büyücü.. Ama Tink Thallor’un sözünden çýkmayý da istemiyordu. Elvin ona gülümsedi.
“Biliyorum, haklýsýn. Ama yine de gitmeliyim...” diye dönerken büyücü hissetti. Hýzla yaklaþan kötü bir güç muska büyüsünün avcý örümceðin aðlarý gibi hassas dokumasýný titreþtiriyordu. Elvin gücü ve yaklaþma hýzýný duyduðu ilk anda ürperdi. Gücün büyüsü ve muska büyüsü çarpýþmýþtý. Ýkisi de birbirini hissetmiþti.
Yaþlý büyücü genç ejderhalarýn büyülerinde ve birkaç ermiþte bu denli devamlý ve yoðun titreþimler duymuþtu sadece. “Kara Ermiþ” diye mýrýldanýrken güçlü birkaç büyüyü aklýnda sýraladý. Asasýný sýkýca kavradý. Ufaklýða döndü. Baktý. Göz göze geldiler.
“Tink. Kaç.”
“Büyücü...” diyebildi Tink. O da yaklaþan karanlýðý hissedebiliyordu. “Thallor..?” diye sordu. Sesi buruk ve kýrýktý.
“Kaç Tink.. Kaç..” diyerek ufaklýða kederle baktý Elvin. Thallor’un onun kahramaný olduðunu, bir çocuðun kahramanýný kaybettiðinde neler hissettiðini biliyordu.. Sonra da tüm dikkatini gelenlere çevirdi. Tink kaçabilirdi ama kitap ve Elvin kalacaktý. Kendisi için geçti. Bir þekilde kitabýn izlendiðini tahmin ettiði için Tink’e verip onun hayatýný tehlikeye atamazdý. Bu, ufaklýðý da öldürmekten baþka bir þeye yaramazdý.. Korkusuna raðmen Elvin Ermiþ’i karþýlayýp onu yenecekti. Tink gözü yaþlý koþmaya baþladý.
Elvin olabileceði kadar hazýrdý. Korkuyordu. Acýlý ve yýkýcý bir kavga olacaktý. Ama sorun bu deðildi. Sorun gücünün ona yetip yetmeyeceðiydi. Neler olduðunu öðrenmek istemesiydi. Elvin daha önce bir kez daha bir ermiþle karþýlaþmýþtý. O zaman Ermiþ’in gücünü neredeyse tamamýný tüketmesine neden olabilmiþ ama yine de yenilgiden kaçamamýþtý. Onu ölümden kurtaran Ermiþ’in sýrtýndan kalbine ulaþan zehirli bir oktu. Gurubundaki yoldaþýnýn isabetli ok atýþý o gün onu korumuþtu. Ermiþlerin güçleri birinden diðerine elbette deðiþiyordu. Elvin de o günlerden bu yana kendini geliþtirmiþti tabii.. Büyücü bu Ermiþ’in diðeri kadar yada daha az güçlü olmasýný umut etti. Ama buna güvenemezdi. En iyi iþleyen taktiði uygulayacaktý. Hýzla ve bütün gücüyle merkeze saldýrý.
Daha fazla düþünmesine vakit kalmadan hýzla hareket eden beyaz bir sisin içindeki büyük bir karanlýk küre Fýrýncýlar meydanýnda, tam karþýsýnda durdu.
Karanlýk küre daðýlýp sis etrafa yavaþça yayýlýrken iki silueti seçmeye baþladý. Ermiþ’in zýrhlý olduðunu hissedebiliyordu. Büyülü bir zýrh deðilse Elvin de hiç bir þey bilmiyordu. Büyüye dirençli zýrhlar giyen Ermiþler her zaman için rakiplerine karþý daha bir avantajlý olurlardý.
Diðer suret ise uzun boylu ve ince yapýlýydý. Elinde uzun, kalýn bir kýlýç tutuyordu. Büyücü bu ikinci adamýn diðer elindeki yüzüðü elin duruþ pozisyonuyla deðerlendirince tanýdý. Kahramanlar adasýnda geçen günlerinden gelen bilgi adamýn kýlýç ustasý ve “silahyüzük” kullanýcýsý olduðunu söylüyordu.
Elvin’in onlarý incelemesi gibi düþmanlar da Elvin’i incelemiþti. Kara Ermiþ’in karanlýk sesi ona seslendi. Ýster þekilde elini uzatmýþtý.
“Kitap”
Elvin de verir þekil de elini pelerinin altýndan çýkararak ileriye uzattý.
“Al onu..”
Büyüsü hýzla serbest kalýrken Elvin’in elinden akan güç parmaklarýndan avucuna fýþkýrýp birleþti. Iþýktan mor parýltýlý gümüþ bir izle þimþek gibi uçtu gümüþ ýþýk topu.. Elvin büyük bir güçle doldurmuþtu onu..
Brenken yana sýçrayýp uzaklaþma çabasýna girerken Ermiþ hýzla bir kalkan büyüsü yapmýþtý. Saldýrý kalkanla çarpýþtýðý anda bir ýþýk çaktý Vitalo gecesinde. Beyaz ýþýk gelip geçerken etraf hala beyazdý. Dondurucu soðuk saldýrýnýn etkisiyle kalkan dýþýnda koca bir alan buza bulanmýþtý. Soðuk rüzgar patlamasý anýnda çevredeki camlara esen buz ve dolu yaðmuru fýrýn camekanlarýný indirmiþti.
Büyücü vakit kaybetmeden taktiksel bir karar verdi. Ýki düþman ayný anda dövüþmek için fazlaydý. Buzdan sersemlemiþ, bir köþede ayaða kalkmaya çalýþan kýlýçlýya oyalayýcý bir büyüyü hemen gönderdi. Kýlýçlý ona yönelen harekete daha doðru dürüst duruþ alamadan etrafýnda biten bir sürü saldýrgan sarmaþýða boðuldu.
Güçlü buz saldýrýsýndan toparlanýp büyüsünü kuran Ermiþ’in saldýrýsý Elvin’e yola çýkmýþtý. Üç karanlýk gülle kýzýl ýþýklarla parlayarak ok hýzýnda ard arda Elvin’e uçuyordu. Büyücü asasýnýn hazýr gücü ile ard arda iki büyü kurup býraktý. Önünde kalýn bir duvar yerden yükselirken kendisi hýzlý hareket saðlayan toprak üzerinde kayma büyüsü ile farklý bir mesafeye ulaþtý. Bu esnada duvarý üç büyülü gülle ile yýkýlýp deþilmiþti. Ýkinci gülle duvarý yýkýnca üçüncü gülle az farkla hareket eden Elvin’i ýskalamýþ ve bir fýrýna dalýp onu deþmiþti. Fýrýn alevlerle boðulmuþtu. Yangýn çýkmýþtý.
Olanlar üzerine dükkandan dýþarýya çýkan, meydana dehþet ve þaþkýnlýkla bakan insanlara iðrenmeyle baktý Ermiþ. Onlarla uðraþmak istemiyordu. Basit ama bu silahsýz, zýrhsýz, savunmasýz insanlara karþý çok etkili bir büyüyle zehirli kara kuþlardan bir sürüyü karanlýktan yaratýp saldý... Ýnsanlar gökten üzerine dalan bu saldýrý ile neler olduðunu anlamadan bir bir düþerken Elvin öfkeli bir büyü ile saldýrdý.
Þimþek büyüsü ellerinden Ermiþ’e savruldu. Ermiþ’in muskalarý ve büyülü zýrhý bu saldýrýyý Elvin’in beklediðinin çok çok üzerinde zayýflatmýþtý.. Ermiþ Elvin’in en kötü tahmini kadar güçlüydü. Elvin’den daha güçlüydü..
Bu esnada Brenken hala sarmaþýklarla boðuþuyordu.
Ermiþ bu defa güçlü bir büyü hazýrlýðý içindeydi. Farklý bir þeyler düþündüðü belliydi. Elvin þansýnýn git gide azaldýðýnýn farkýndaydý. Ama öfkesi onu güçlü ve cesur yapýyordu.
Kýzýl gözler ve Büyücünün gözleri birbirine kenetlenmiþ çarpýþýyordu. Ýradelerin savaþýydý. Ýki taraf da çok güçlü büyüleri çaðýrmak için yarýþýrken bir yandan da birbirine karþý iradeleriyle durmaksýzýn duvarlar örüyordular. Meydanda rüzgar esiyor, fýrtýna kopuyordu.. Toprak açýkça sarsýlýyordu Fýrýncýlar meydanýnda.. Sesler uluyor þimþekler havada birbiri ardýna çakýyordu...
Derken Ermiþ bir kader aný için daha güçlü çýktý ve sonrasý hemen geldi. Büyüsünü hýzla tamamlandý. Güçlü ermiþ büyüsü Elvin’in üzerine çökerken büyücünün yapmaya çalýþtýðý büyü de kendine dönüyordu.
Elvin acýyla inleyip dizlerinin üstüne yýðýlýrken yýkýlan büyüsünün gücü üzerinde þimþeklerle dolaþýp etini yarýyor, kesiyordu. Elvin üzerinde dans eden þimþeklerle acý içinde kývranýrken, mavi alevlerle parlarken lanetler haykýrdý. Öfkesi acýya baskýn geldi. Asasýndan güç alarak ayaða kalkarken hala kýsmen büyülü alevler ve þimþeklerle sarýlýydý. Ama etkileri hýzla azalýyordu. “Lanet..” diye küfretti Elvin. Bu bir büyülü sülüktü. Bu büyü üzerinde bulunduðu büyücünün büyü yapmasýna engel olurdu. Ama Elvin kavganýn baþýndan bu yana ilk defa gerçek bir umudu da gördü. Bu büyü büyücüye doðrudan büyü yapýlmasýný da benzer þekilde engellerdi. Nitekim öyle de oldu.
Ermiþ bir basit büyü kýrýcý sözcükle Elvin’in basit sarmaþýk büyüsünü daðýttý. Brenken ayaða doðrulurken ona emretti.
“Öldür..”
Brenken kýlýcý ile hýzla ileriye atýldý. Elvin’in parçalanmýþ giysileri ve pelerini arasýnda sýrýtan iki ellik uzun ince kýlýcý daha meydana geldiklerinde, o ilk anda fark etmiþti. Onu önemsemiyordu. Koþuyordu..
Elvin asasýný yere basitçe elinden býraktý. Büyücü asasý düþtüðü yerde týngýrdarken Betrillas kýnýndan dýþarýya sinsice çýktý. Geceustasý'nýn kýlýcý Ruhçalan’ý eline alan Elvin artýk büyücü deðil bir dövüþçüydü. Elinde bu özel kýlýcý tutarken Ýldar’daki usta silahþörlerden birisiydi ve bir brenkenin özel gücüne sahipti. Kadim kýlýç Deerie’deki Ejderha büyücülerinin dövdüðü “avcý” bir silahtý. Özeldi.
Brenkenin güçlü kýlýcý þimdi silah yüzükten akan güçle yýldýrýmlar ile de güçlenmiþti.. Kýlýç usta bir vuruþla Elvin’in kýlýcýna çarptýðýnda ifrit insan þaþkýnlýkla gücü hissetti ve daha tamamen þaþýramadan hamle eden Betrillas’tan kendisini yavaþlatacak bir yara alarak kurtulabildi ancak. Sol omuzundaki kesik acý vericiydi. Elvin’in bu iþi uzatmaya hiç niyeti yoktu.
Brenken ilk bir iki hamleden sonra iyice hýzlanan saldýrý karþýsýnda öfkeye yenik düþtü ve çok basit bir ayak oyununa aldanýp ileriye zamansýzca atýldý. Þaþýrtmacasýnýn hemen ardýna rakibine dönüp bir adým sýçramýþ olan Elvin’in kýlýcý brenkeni tam göðsünden buldu. Elvin kýlýcýný düþmaný yenmenin tahrik edici sarhoþluðuyla kabzasýna kadar ete sokarken Betrillas insaný ve ifriti vücuttan emip özümsüyordu. Elvin’e aktarýyordu...
Elvin kýlýcý çekip cesedi yere atarken acýyla inledi. Yeni bir enerji ve güçle dolup hýzla yaralarý tedavi olurken bilgi akýþý kederli, acýlý yakýn anýlarý da ona vermiþti. Zalimfelek’teki kavganýn anýlarý brenkenin ve onun emdiði hayatlarýn gözünden aklýna süzülürken Elvin bir yerde takýldý kaldý...
Thallor; genç arkadaþý ona ne kadar da güvenmiþti. Bu savaþçý dostunun ona olan inancý, yitirdiklerinin acýsýyla birleþtiðinde Elvin’in bakýþlarý düþmanlýkla kararýp Ermiþ’e döndü.
“Elvin canýný alacak iblis...” diyerek büyü sözcükleri mýrýldanan Ermiþ’in üzerine doðru koþmaya baþladý. Parçalanmýþ giysileri, yanmýþ daðýlmýþ saçý, sakalý, kana bulanmýþ haliyle eli kýlýçlý bu adam safkan bir barbara benziyordu...
Kara düþman büyüyü doðrudan yapmayý seçti. Kendisi de acý çekecek ve zayýflayacaktý ama bu haliyle menzilli saldýrýya tamamen savunmasýz rakibine karþý yapacaðý bu düþük güçlü büyünün sonuçlarý buna deðerdi. Elini yaklaþan Elvin’e uzattý ve büyüyü söyledi.
“Halmm!”
Bir dalga þimþek üzerinde dolaþýp Ermiþ’i yaralamaya baþladýðýnda elinden bir ateþten ok fýrlamýþtý.
Elvin kýlýcýnýn namlusu ile bir kýlýcý kalkan ile karþýlar gibi karþýladý büyüyü. Ateþten ok büyülü kýlýçtan sekip gitti. Ermiþ öfke ve þaþkýnlýkla büyüyü tekrar tetikledi. Ýki kez arka arkaya bu defa... Þimþekler üzerinde gezinip onu parça parça ýsýrýyordu...
Elvin aðýrlýðýný iki ayakta dengeleyip kýlýcýyla iki ateþten oku da saptýrdýktan hemen sonra beklemeden ileriye atýldý... Bu kez Ermiþ ateþten oklardan bir yaðmur baþlatmýþtý adeta. Elvin’in üzerine attýklarýndan baþka önüne ve yanýna da savuruyordu saldýrýsýný ki Elvin de sýçrayan parçalanmýþ taþlarla yaralansýn ve kendisinden de adým adým uzaklaþsýn...
Ermiþ’in planý bu defa iþe yaramýþtý. Elvin neredeyse koþtuðu bütün yolu geri sürülmüþtü ve ufak tefek, acýyla kanayan bir sürü patlama yarasý vardý bedeninde. Saplanmýþ taþlar, sýyrýklar, yanýklar.. Ýki düþman sadece bir iki kýsa saniye için durduklarýnda Elvin soluklanýyor Ermiþ ise Elvin’in zayýflayan sülük büyüsünden hissettiði üzere daha güçlü bir büyüyü çaðýrýyordu...
Büyücü düþmanýna öfkeyle haykýrdý.
“Canýný alacaðým Ýblis!” Öfkesi güç veriyordu. Hissettiði bütün o acý; yaralarý ve de yüreði ona güç veriyordu... Mücadele hýrsýyla doluyordu, intikam istiyordu.
Thallor’un intikamýný istiyordu. Ýyi ve güzel her þeyin intikamýný istiyordu.
Ermiþ büyüsünü açýkça bitirmiþti. Elvin de kýlýcýný bir hareketle elinde çevirip gerildi ve Ermiþ’e bir mýzrak gibi savurdu. Öfkeden güç alan deli bir hamleydi bu. Betrillas havada výnlarken fýrýncýlar meydanýndaki fýskiyeli havuzun sularý simsiyah oldu ve fokurdayýp uðursuz bir yaratýðýn hareketi ile çalkalandý.
Kara Ermiþ karnýna yediði Ruhçalan’ý kabzasýndan tutup çýkarmaya çalýþýrken dizlerine yýðýldý. Bir þeyler söylemeyi istedi ama aðzýndan fýþkýran kanlar ciðerlerine dolup onu çabucak susturdu. Zalim bir avcý olan kýlýç onu süzüp emerken son düþüncesinde bu geceye, Thallor’a ve Elvin’e düzülen küfürler vardý. En sonunda Ermiþ devrildi ve bitti.
Elvin bir an durdu ve Ermiþ’e baktý. Kýlýcý Ruhçalan’ý duyabiliyordu. Ermiþ tamamdý. Onun son büyüsünü düþündüðü anda Elvin havuzdan gelen su sesine döndü.
At arabasý büyüklüðünde bir gövdeye sahip olan ýslak maðaralarýn ifriti, dehlizahtapotu havuzdan uzun kollarýný süratle ona savurmuþtu. Elvin kaçamadan ayaðýndan yakalandý. Hýzla çekilirken vücudu hýrpalandý ve sonra da havaya kaldýrýldý.
Elvin hala büyünün zayýflamýþ etkisi altýndaydý. Kýlýcý yoktu. Yapabileceði tek þey vardý, canavarýn o koca gaga aðzýna doðru ilerlerken... Acýya küfredip öfkeyle büyüsünü emretti...
“Shel bihn!”
Þimþekler onu yaralarken yaratýk da nasibini alýyordu... Elvin onun tiz çýðlýðýyla daha bir kendine geldi. Bir kez daha büyüyü ateþledi. Sonra bir daha ve bir daha... Yaratýk bu zayýf saldýrýdan etkileniyordu ama Büyücü de adým adým her bir defasýnda daha fazla yaklaþýyordu o koca gagaya... Elvin büyüsünü, kendini artýk acý ve öfke ile kaybetmiþ, vahþi bir yok etme iç güdüsüne kapýlmýþçasýna defalarca tetiklerken yardýmýn ilk vuruþlarý da ona destek oldu.
Tink yakýndaki bir toplantý yerine hemen haber uçurmuþtu. Zalimfelek’te o gece arkadaþý olan tek kiþi Elvin ve Tink deðildi. Hem Thallor da Vitalo’da bir kahramandý.
Oklar, mýzraklar yanýnda kara tarikatlarýn kara silahý olarak ün yapmýþ dumanyaylar da dehliz ahtapotuna hücum ediyordu. Gövdesi ve kollarý her yönden gelen bu saldýrýya dayanamayan canavar kýsa sürede son ve uzun bir tiz çýðlýkla can verdiðinde Elvin de son gücünü tüketmiþ yere yýðýlýyordu. Dudaklarýndaki çýðlýk acý, öfke, zafer ve nefretle haykýrýyordu...

Elvin sýçrayarak uyandý Issýz Daðlar’daki kör maðarada..
Kabus..
Yine aynýydý.. Son birkaç haftadýr her gece..Yine sýrýlsýklamdý. Yine öfkeliydi. Nefes nefese soluyordu... Küfürler ederek ayaða kalktý. Maðaranýn aðzýna doðru yürüdü. Gelen akþama doðru baktý. Ýlk yýldýzlar çýkýyordu. Güneþin kýzýl rengi ufkun batý yanýný Vitalo þarabýnýn rengine boyuyordu. Elvin’in zamaný geliyordu. Gece.. Ýldar’a gece geliyordu..

Son kitabýn içindeki büyülerle çalýþmasý Elvin’in bir haftasýný almýþtý. Kör maðaradaki bu son haftanýn son iki gününü ise Elvin kendisine ayýrdý. Vücudunu ve de zihnini arýndýrýp dinlendirdi. Güç depoladý.

Sonunda ayrýlýk günü diye düþündü Elvin, beþ yýldýr evi olan kör maðaraya bakarken. Onikinci cilt’i okuyup yazýlanlarýn etkisine kapýldýðýndan bu yana bugün için hazýrlanýyordu. Hep bu günü düþünüyordu.

Beþ yýldýr giydiði çalýþma cüppesini üzerinden sýyýrýp kenara býraktý. Eþyalarýnýn bulunduðu köþeye yürüdü. Gözleriyle ve aklýyla hazýrlýklarýný birebir kontrol etti. Ýç giysileri, pantolonu, gömleði, yarým cüppesi, pelerini, kýlýcý hazýrdý. Askýlý çantasýnýn içinde gerekli malzemeler ve eþyalar yerlerindeydi. Yolluk çantasýný da, ki bu da diðeri gibi sýrlý bir çantaydý ve görüntüsünden çok daha büyük taþýma gücü vardý, maðaradaki önemli kitap ve diðer þeylerle doldurmuþtu. Muska ve yüzükler yerlerindeydi. Kendisine yardýmcý olacak bir iki ufak sýrrýný da üzerine güzelce gizledi. Giyinip kuþandý.
Hazýrdý.

Elvin maðaranýn aðzýna kadar yürüyüp durdu. Son bir kez buraya baktý. Uzun yolculuðunun ilk adýmlarýný attýðý yerdi burasý. Unutmayacaktý.

Büyücü elini soðuk gecenin bulutlu gökyüzüne kaldýrdý. Issýz daðlara onu getiren þeyi bu defa onu götürmesi için çaðýrýyordu. Çaðýrma büyüsü hemen vücuda büründüðünde gökte bir uþak daireler çizerek yükseklerden büyücüye doðru alçalýyordu.

Karanlýk silüetin vücudu bir Kal’i Nahr yaratýðý olan lejja idi. Lejja Ýldar göklerinde denizlerin ve büyük ormanlarýn üzerinde gezen koca kertenkele kuþlarla; doraylarla týpa týp ayný görüntüdeydi. Deri kanatlarý, sivri gagasý, bir insaný tasasýzca pençesinde ya da sýrtýnda taþýyabilmesi hep ortak yanlarýydý. Ama Lejja çok farklýydý. Derisindeki küçük pullarýn rengi ýþýltýlý koyu siyahtý. Doraylar gri, yeþil ve kýzýl olurdu. Lejjanýn gözleri yakut kýrmýzýsýydý. Uzun kuyruðunda ustura gibi keskin dört zehirli kamçý uzuv olurdu ve Lejja’nýn hýzýna sürat büyüsü yapmýþ ejderhalar yetiþebilirdi sadece...

Lejja maðaranýn önündeki küçük açýklýðýn uçuruma bakan yanýndaki bir kayaya tünerken konuþunun sürati kar tozlarýndan bir yeli savurdu Elvin’e doðru...

Elvin gülümsedi. Soðuk, kar ve buz. Tipi... Hepsinin arkasýnda kalacaðý bir yere gidiyordu. Gerçek evine. Vinliir’e. Güzeldiyar’a...
Ama önce bir dostuna uðramalýydý. Her þey sýrasýyla yapýlacaktý. Kara kuþ yaratýðýn üzerine sýçradý. Yaratýk havalanmak için emir bekliyordu.
“Havalan” diye aðzýný açmadan zihinsel emrini verdi Elvin. Lejja bir an beklemeden þimþekli bir hýzla emre tepki verdi. Saniyeler içinde yüzlerce metre yukarýda uçuyordular. Þiddetli rüzgar ve soðuk, yaratýðýn sorumluluðundaki yolcuya etki edemiyordu. Gittikçe hýzlanýyor ve yükseliyordu kara kuþ yaratýk. Kýsa sürede bulutlarýn koyu görünmezliðine dalýp onu da aþmýþtýlar.

Lejja uçsuz bucaksýz görünen buluttan ovalarýn üzerinden hýzla eserken Elvin de yýldýzlarla ýþýl ýþýl yanan, rengarenk ýþýklarla yýkanan kuzey gökyüzünü izledi. Berrak ýþýltýlar ne kadar da saftý. Ne kadar da güzeldi. Büyücü safça düþündü. Ýnsanlar bu güzelliklere kör kalýp altýn ve mücevherlerin cansýz ýþýltýsýna nasýl tapýyordu. Bu gerçek kabul ettiði ama anlamadýðý bir þeydi. Anlamayacaktý da... Büyücü etrafýna bakýnýrken bu düþünceleri uzaklaþtýrdý aklýndan. Yine güzelliði seyre daldý. Lejjanýn hýzý zirvesine ulaþmýþtý. Yaratýk yolunu biliyordu... Elvin ona söylemiþti. Forens krallýðýnýn kuzey tarafýndaki daðlýk bölgeye gidiyordu... Dað köyleri, vadi þehirleri, ve de geniþ ormanlarýyla, karlý zirveleriyle güzel bir bölgeydi gidecekleri yer. Tam da Sieagle tarikatý lideri Büyükusta, Arif Turayan’ýn ince zevkine göre bir yer.



Gecenin ilerlemiþ bir saatiydi. Gökte kara bulutlar her yeri kaplamýþtý. Rüzgar durmaksýzýn bazen yavaþ ve sakin bazense hýzlý ve hýrçýn esiyordu... Þimþekler ard arda çakýyordu.. Bardaktan boþalýrcasýna bir yaðmur yaðýyordu.. Fýrtýnanýn sesi gecenin hakimiydi...

Çam ormanlarýyla kaplanmýþ daðlar, tepelerle çevrili bir coðrafyadaki küçük ve zarif Lizel þehrinin taþtan sokaklarý bomboþtu. Ýnsanlar evlerindeydi. Kediler ve köpekler bile daha gecenin ilk saatlerinde sokaklardan kaybolup kendi deliklerine çekilmiþti.
Lizel’in dýþýndaki kýrlýk alanda bulunan eski bir çiftliðin açýk kalmýþ ahýr kapýsý rüzgarla gýcýrdayýp ileri geri savruluyor duruyordu...
Ev taþtan ve saðlam bir yapýydý. Git gide hýzlanan rüzgar onu kamçýlarken umursamazca sükunetini koruyordu. Ýçeride bir þamdandaki mumlar sýcak ve basitçe döþenmiþ sade ortamý gölgeli bir ýþýkla aydýnlatýyordu... Þöminenin sýcak ateþi çýtýrdýyordu. Çaydanlýktan güzel kokular yükseliyordu...
Ateþin karþýsýndaki koltuðuna gömülmüþ yaþlý bir adam elinde fincaný, ateþe dalmýþ gözlerle bakýyordu. Gümüþ saçý, gümüþ sakalýyla bu ufak tefek adam Ýldar’ýn en güçlü ve en önemli kiþilerinden biriydi. Turayan Ýldar’ýn bütün büyücülerinin, büyü kullanýcýlarýnýn buluþma ve kanunlar zemini olan Yedikuleler’deki dört tarikattan birinin; Sieagle’ýn lideriydi.

Yaþlý büyücünün aklý karmakarýþýktý. Ýldar’ý ve hayatý düþünüyordu. Cevap arýyordu.
Sieagle arayýþýn ve yolculuðun tarikatýydý. Tarih boyunca hep ufuklarý dolaþmýþlarýn, ufuklarý uzaklara taþýmýþ olanlarýn yuvasý olmuþ, seyyahlarýn kardeþliði olmuþ bir tarikattý.
Bugün Turayan’ýn içinde bulunduðu çýkmazýn anlamý bu gerçeklerle birleþince, daha bir anlam kazanýyordu.
Philien düzen ve huzura yoðunlaþmýþ düþüncelerin eviydi. Orongar öfkeli ve karanlýk, karmaþaya düþmüþ, sert ve güçlü kiþilikli bir tarikattý. Ashill uyumun ve ahengin saðlanmasýný amaç edinmiþlerin buluþma yeriydi. Hayatýn beraberce ortak bir müþterekte yaþanmasýný savunanlarca kurulmuþtu.

Turayan bunlarýn aklýna gelmesiyle bu üç tarikata sitem etti. Öfkeyle baðýrýp çaðýrmakla, tepki göstermekle iþ bitmiyordu. Oturup köþenden mutluluk ve iyilik masallarý anlatmak, nutuk çekmek de boþtu. Bu ikisi arasýnda bir denge kurup yaþamak düþüncesi ise hiç kimseyi hiçbir yere ulaþtýrmazdý.
Büyücü çok az ama gerçekten çok az kiþinin inandýðý bir þeye yürekten inanýyordu. Bu þekilde bir þeylerin iyiye gitmesi mümkün deðildi. Bir yerlerden baþlayýp bir þeyler yapýlmalýydý.
Krallýklarýn yaklaþan Kýþa dair hazýrlýklarý hazýrlanýrken her kýþ öncesi olduðu gibi yine anlaþmazlýklar týrmanýyordu. Tüccarlar Pazar fiyatlarýyla oynayýp ortamý daha da kýzýþtýrýyordu.. Ticaret kýþ havasýna girmeye baþlamýþtý. Fiyatlar ülkeleri birbirine düþürecek derecede oynamaya baþlamýþtý.. Tüccarlar Birliði her zamanki gibi kazançlarýna bakýyordu. Gerisi onlar için önemsizdi. Onlar da haklýydý. Ancak bu mevsimde güçlü krallýklara karþý güçlü konuma gelip yapýlan haksýzlýklarýn zararlarýný karþýlayabiliyordular. Hem de fazlasýyla!.
Taglar ve Orklarýn her krallýktaki bölgesel hareketlenmeleri yanýnda diðer ýrklarýn da birbirleriyle olan iliþkileri Kýþýn yaklaþmasýyla yine kýzýþýyordu. Herkes hayatta kalma savaþý için en iyi durumda olmayý istiyor, buna çabalýyordu.
Kýþtan önceki son yýlýn baþýnda bütün bu hareketin durulacaðýný sonra da kýþýn kurallarý ile yedi yýl sürecek yeni bir oyunun baþlayacaðýný artýk çok iyi biliyordu Turayan.
Büyücü bütün bunlardan rahatsýzlýk duyuyordu. Uzun yaþamýndan biliyordu ki bu hiç de güzel bir dünya deðildi. Yaþadýðý her yeni yýlda gördükleri ile hep daha bir az sevmiþti Ýldar’ý... “Ama” diye düþündü. Ne olursa olsun þunu da biliyordu ki hayat devam etmeliydi. Bir þeyler için...

Büyü tarikatlarýnýn kendi asýl sorunlarýna döndü aklý ister istemez... Armellion kilisesinin birkaç yýldýr büyücülere karþý katýlaþan tutumu son yýllarda daha bir yayýlým gösteriyordu.Turayan olaylarýn daha da týrmanmasý halinde durumun dönüþeceði çýlgýnlýðý hayal etmeye çalýþýnca midesine kýlýçlar saplanmaya baþladý.Son yaþanan olaylarý da hatýrlayýnca daha bir kötü oldu.
Çayýndan bir yudum aldý. Kendisini bu güzel tatla biraz rahatlatmak istemiþti ama tek yudum buna yetmemiþti. Güzel çaydan bir yudum daha içti büyücü. Aklý bir parça ferahlayabilmiþti ki kapýnýn çalýnmasý ile merakla doldu...
Bu saatte ve burada, kimdi bu?
Çiftlik evinin yerini sadece birkaç iyi dostu biliyordu. Lizel ahalisinin yolu yýlýn bu mevsiminde ve gecenin bu saatinde, üstelik de bu havada buraya düþmezdi. Yaðmura yakalanmýþ bir yolcunun sýðýnmasý ihtimali de yoktu. Çünkü burasý yoldan uzak ve sakin bir yerdi. Tam Turayan’ýn istediði gibi gözlerden uzak bir kafa dinleme yeriydi. Sessiz ve sakin...
Fincanýný sehpaya býrakýp, koltuðundan doðruldu ufak tefek büyücü. Kapýya doðru yürümeye baþladý. Üzerindeki muskanýn büyüsüne ilave olarak her zamanki koruma büyülerini de hazýrladýðý sýrada kapýnýn arkasýndan gelen yapmacýk öksürük sesini duydu. Koruma büyülerini bir kenara býraktý. Hemen yaþlý kapýnýn sürgüsünü çekip açtý.
Kapýnýn yaðmur süperlikli eþiðinde dikilen uzun boylu iri yapýlý adamý koyu gri ve sýrýlsýklam pelerininin gölgeli kukuletasýna raðmen parlayan gülümsemesinden tanýyabildi. Ne kadar deðiþmiþti! Yine de þaþkýnlýðý býrakýp sevinçle karþýladý onu.
“Vinliirli Elvin!... Hoþ geldin Elvin!. Gel!. Ýçeri gel! Haydi!” diyerek onu içeri davet etti.
“Selam sana Efendi Turayan” diyerek kapýdan içeriye ilk adýmýný attý Elvin... Açýkça gülümsüyordu..
Ýki eski arkadaþ içtenlikle tokalaþýp kucaklaþtýlar. Ýkisi de birbirini görmekten çok mutluydu. Elvin kendinden çok daha yaþlý olan arkadaþýna bir baktý. Hiç deðiþmemiþti.
Turayan da genç arkadaþý ve eski öðrencisine bir baktý. Elvin biraz deðiþmiþti. Biraz...
“Oturalým.” diyerek davet etti ev sahibi Elvin’in pelerinini alýp ateþin yanýndaki askýya asarken..
Biraz sonra ateþin karþýsýndaki iki koltukta karþýlýklý çaylarýný yudumluyorlardý.
Sözü ilk açan Elvin oldu;
“Çayýn çok güzel Turayan” derken Turayan bu güzel söze baþýyla hafifçe selamlayarak teþekkür etti. Yüzünde memnun bir gülümseme vardý.
“Zaten çayýn hep güzeldi. Yalnýz bu defa farklý bir þeyler de var sanki. Daha da ince ve hoþ bir tat...” diyerek býraktý kaþlarýný düþünen, arayan biçimde çatmýþ, inceleyen bir yüz ifadesi giyinmiþ olan Elvin.
Turayan hafifçe güldü.
“Harmanýna bir iki ilave yaptým. Ayrýca buralarýn suyu da bir baþka güzeldir.”
Elvin memnuniyetle çayýný yudumlarken baþýný sallayýp yaþlý büyücüyü onayladý. Formülü saklamak istiyorsa öyle olsundu. Bu aralarýndaki eski bir þakaydý. Güldüler.
Kýsa bir sessizlik oldu. Ama bu rahatsýz edici bir sessizlik deðildi. Ýki arkadaþ rüzgarýn uðuldayan sesine kulak verdiler. Yaðmuru dinlediler. Ateþin çýtýrtýlarýnýn eþliðinde çaylarýný yudumladýlar...
Bu havalar bazýlarýnca uðursuz bulunurdu. Bazýlarý bu havalardan korkardý. Ve pek çok kiþi bu havalarý sevmezdi. Ama bu ikisi gibi kiþiler için fýrtýnada bir aþinalýk vardý. Onlar fýrtýnada bir þeyleri bulanlardý. Bulduklarý belki de kendi özleriydi. Belki de bu yüzden fýrtýna baþkalarýna korku verirken, itici gelirken, onlara huzur veriyordu.
Bir müddet sonra Turayan’ýn sesiyle kendine geldi Elvin
“Bir çay daha alýr mýsýn Elvin?”
Elvin çaydanlýk elinde cevap bekleyen dostuna baktý. Çay gerçekten çok iyi gelmiþti.
“ Memnun olurum” diyerek fincaný uzattý.
Çaylar karþýlýklý yudumlanýrken Turayan konuþmayý baþlattý bu defa.
“Deðiþiklik demiþken..” dedi “Sen de deðiþmiþsin. Hatýrladýðýmdan çok daha iyi...” bu kelimeyi vurgulayarak söylemesi Elvin’i gülümsetmiþti. “..görünüyorsun. O halin bile çok iyiydi Elvin” diyerek tek kaþýný bir soruyla havaya kaldýrmýþtý.
Elvin cevap verdi. “Ýksirlerim için bir iki yeni formül deniyorum. Bir iki ilave yaptým” dediði anda ikisinden de kahkaha patlamýþtý. Gülerlerken Elvin ekledi.
“Hem bulunduðum yerin suyu da çok saðlýklýydý...” diye gülümseyerek noktaladý. Güldüler...Gülümseyen bir sessizlik oldu.
“Nerelerdeydin Elvin?” diye sordu Turayan. Ýksirden fazlasý için soruyordu. Bir þakadan çýkmýþtý ama arkadaþýnýn bunca yýldýr nerede olduðunu, ne yaptýðýný bilmek istiyordu.

“Biraz yalnýz kalmaya ihtiyacým vardý. Her þeyden ve herkesten uzakta olmalýydým. Kendimle ilgili yapmam gereken þeyler vardý.” Dedi büyücü.“Issýz daðlar’da bir maðaradaydým..”
“Gerçekten de her þeyden ve herkesten uzaktaymýþsýn” derken Turayan’ýn ses tonu yeni sorularla dolduðunun göstergesiydi. Ýki arkadaþ birbirinden duygularýný saklamaya çaba göstermiyordular ki bunu ikisi de zaten beceremezdi.
“Neler oluyor Turayan? Bir þeylerden bölük pörçük haber alabildim ama neler oluyor? Ýldar, Yedikuleler..? Neler oluyor?”diye sordu Elvin.
“ Ýldar’ý ve tarikat iþlerini bu kadar boþlaman aslýnda hiç de hoþ deðil Elvin. Diðer üç tarikatla mukayese kabul etmeyecek ölçüde esnek olsak bile...” diye geveledi tarikat lideri
“Özür dilerim Efendi” dedi Elvin. Usta’dan hafif bir zýlgýt yemiþ çýraðýn sesiyle,gülümseyerek, samimice...
“Unut gitsin. Seni anlýyorum. Bazen ben bile sýkýntýdan bunalýyorum. Hem görülen o ki küçük kaçýþýn sana epey faydalý olmuþ.”
Ýkisi de gülümsemiþtiler.
“Herneyse..” diyerek konuya girdi Turayan. Gölgelenmiþti yüzü. Bakýþlarý kararmýþtý.” Ýþler iyi deðildi biliyorsun. Ve daha iyiye de gitmedi desem her halde þaþýrmazsýn.”
Baþýný salladý Elvin.
Ýldar yüzyýllardýr durulmamýþ bir dünyaydý. Armellion’un baskýsý ve aðýrlýðý aralýklarla kendini hep hissettiriyordu bütün halkalara, bütün Ýldar’a. Krallýklar Üçüncü gün’den bu yana istikrara, barýþa, huzura açtý. Ama aç olduðu þeyi çoktan unutmuþtu. Kötükanlý ýrklarýn zaman zaman azalsa da asla durdurulamayan yýkýcý akýnlarý ve saldýrýlarý, çýkardýklarý olaylar... Sonra kanunsuzlarýn þehirlerinden çýkan korsanlarla çetelerin sürekli saldýrýlarý.. Daha neler neler...
“Sorunlarýmýz var. Kendi sorunlarýmýz. Açýkçasý en büyük sorunumuz da bu sorunlar üzerinde, tarikatlar arasýnda ciddi görüþ ayrýlýklarý olmasý.” dedi Turayan “Son bir yýldýr iyice deðiþen Armellion’un takýndýðý tavýrlara karþý vereceðimiz cevap bizi düþündürüyor”
Elvin meraklanmýþtý.
“Armellion mu?”
Belli ki bu katýlaþmýþ, eski; ilk halinden yavaþ yavaþ ama sürekli uzaklaþmýþ “güç” ile ilgili yeni bir durum vardý.
“Büyücülere karþý olan tavýrlarýný biliyorsun. Zorluk çýkarmalar, anlayýþsýz davranýþlar, soðuk ve katý tutumlar... Bunlara ve daha fazlasýna raðmen iyi kötü bir çizgi çekilmiþti arada. Bir sýnýr vardý. Ama sanýrým bu sýnýr üzerinde son zamanda yapýlan ihlaller çok ciddi sonuçlar doðurabilir. Kendi adýma ve Sieagle adýna olabileceklerden büyük endiþe duyuyorum.”
Turayan fincaný sehpaya býraktý ve ayaða kalktý. Büyük þöminenin önünde dikildi. Yavaþlamaya baþlamýþ ateþe bir odun daha attý ve çýtýrtýlý kývýlcýmlar uçuþurken odunun tutuþmasýný izledi...
“Sisli kule’nin müritleri ve Orongar tarikatýndan on iki büyücüye dair haberler ulaþtý elime. On iki büyücü Armellion nüfuz bölgelerinde öldürüldü veya þüpheli biçimde ortadan kayboldu.”
Bu kötüydü. Elvin düþündü.
“Efendi Silistar bu hareketi þahsen kendisine ve Orongar’a yönelik olarak görüyor olmalý. Aksini düþünemiyorum” dedi Elvin. Silistar Orongar’ýn lideriydi. Karanlýk ve tehlikeli bir kiþiydi. Dost ama çok tehlikeliydi.
“Ben de böyle düþünüyorum. Bunu bütün büyücülere ve büyü kullanýcýlarýna yönelik gibi göstermeye çalýþýyor ama içten içe kiþileþtirdiðini de biliyorum. Tarikatýna yapýlan bu saldýrýya er ya da geç cevap verecek bir þekilde. Buna diðer tarikatlarý da çekebilmeyi umut ediyor. Ve Tanrýlar biliyor Elvin, bunu ben de istiyorum. Bir þeyler yapmayý...”

Suskunlukta ikisi de düþünüyordu. Armellion damarlara basan bir kibirle iyilik ve düzen adýna artýk, iddialý sözcük olsa da, zorbalýk, yapýyordu.
“Ya Cadýlar?” dedi Elvin “Sislikule müritleri. Liderleri hala Leydi Nora mý?”
“Evet. O çok güçlü bir kiþi. Daha uzun yýllar baþlarýnda kalacak gibi. Þu kadarýný söyleyebilirim ki onlar da “en az” Silistar kadar karanlýk hisler besliyor bu olanlara. Buna eminim. Cadýlar duyduðum kadarýyla bu saldýrýnýn en çok onlarý hedef aldýðýný düþünüyorlar. Bunda da haksýz sayýlmazlar. Tarikatlarýnda dört kiþinin öldürülmesi ve kayýplarýnýn olmasý bir yana cadýlýk yaparak insanlara zarar verdiði, suç iþlediði gerekçesi ile öldürülenlerin haberleri bundan çok fazla. Olaylar huzursuzluk verici. Elaltýndan karþý hamlelerin çoktan yapýlmaya baþlanmýþ olmasý iþten bile deðil” diye endiþeyle anlattý Turayan...
Düþünceli düþünceli koltuðuna otururken üzerindeki aðýrlýk hissediliyordu.
“Armellion gerçekten yoldan çýktý” dedi Elvin dalgýnca.
“Geçmiþte Yedikuleler’in bile kötü dönemleri oldu ama toparlandýk. Armellion’un Üçüncü günde ve sonrasýnda yaptýklarý da bir çýrpýda silinemez. Onlara zaman vermeliyiz belki de..” diyerek kendi de inanmazca geveledi Turayan.
Armellion Ýldar’da son derece etkili ve nüfuzlu bir güçtü. Yaptýðý iyilikler ve insanlara yardýmlarý ile Tanrý Armel’in adýna kurulu kilise ile Þövalyeleri kendi fanatikleri, inananlarý olan, takipçileri olan koca bir gerçekti.
Elvin sertçe konuþtu. Dönek Armellionlarýn Zalimfelek’te yaptýklarý ve kendisinin Dönek Ermiþle yaptýðý savaþ elbette Ýldar’da bilinmiyordu. Ama Elvin biliyordu.
“Armellion’un geçmiþi ile bu günü çok farklý Turayan. Armellion artýk eski Armellion deðil. Bir daha eskisi gibi olabilir mi onu da hiç bilmiyorum. Bunlarý en az benim kadar biliyorsun Turayan” diyerek noktaladý Elvin.
Turayan gerçeðin acýlýðýyla yüzünü kararttý.
“Haklýsýn... Benim ki sadece kendini avutmak lakin þu anda kendimizi baðlamýþ durumdayýz. Kar haným bir müddet Armellion ve nüfuz bölgelerinden uzak durmamýzý, beklememizi öneriyor. Silistar hep birlikte cephe alma taraftarý. Karþý harekete bir an evvel baþlamak istiyor. Efulis önce araþtýrma yapmadan herhangi bir karar almaya karþý.” Diyerek sustu.
“Ya sen?” dedi Elvin.
“Ben, bilmiyorum... Biliyorsun Elvin, Sieagle tarikatýnda bizim hep kendi yollarýmýz vardýr. Sürü saða ya da sola gidebilir. Ortadan gidebilir.. Ama biz yine de sürüden ayrý olagelmiþizdir. Tarikatýmýzýn özü budur. Lakin bu defa bilemiyoruz. Bilemiyorum. Sadece Armellion deðil Elvin, Ýldar, sorun olan... Bütün Ýldar.. Kýþa sadece birkaç yýl kaldý. Bunun anlamýný herkes biliyor. Ortalýk zaten çokça kýzýþacak. Buna bir de Ustalar çemberinden Armellion’a yapýlan bir savaþ ilaný eklenirse..” dedi ve devamýný getirmeden býraktý Turayan.
Armellion Kiliseleri ile Yedikuleler’in savaþmasý demek baþta Avrin kýtasý, Ýldar’ýn yarýsýnýn kan ve ateþe bulanmasý demekti. Gelen yedi yýllýk kýþta bunun etkileri felaketler yaratacaktý. Açlýk, kýtlýk ve de toplu ölümler, büyük karýþýklýklar.
Ama bu geleceði görebilmek için herkesin öncelikler listesinde erdemlerin en üst sýralarda olmasý gerekliydi. Ýntikam, nefret, nüfuz, güç, mevki, gibi öncelikler görülen gerçeklerin þeklini çok etkiliyordu...
Elvin buraya geliþ sebebini anlatmanýn vaktinin geldiðine hüküm verdi. Elini koltuðunun yanýna býraktýðý çantasýna atýp küçük elyazmasýný dýþarý çýkardý. Son kez gülümseyerek baktý ona...
“Al bunu Turayan” diyerek uzattý. “Bu benim hayatýmý deðiþtiren þey.” Turayan bir yazmaya bir de Elvin’e baktý. Elini uzattý ve aldý.
Yýpranmýþ ama iyi kalite deri cilde çoðu dökülmüþ altýn iþlemeyle On ikinci cilt yazýlýydý.
Elvin;
“Ellerinde geleceði tutuyorsun Turayan. Bu yazmadan Ýldar’ýn ýþýðýný geri getirmenin sýrlarýný aldým.” dedi. Söylediklerinin etkisini görmek için kýsa bir süre durakladý.
Turayan onu biraz þaþkýn, çokça meraklý dinliyordu
“Sýrrýný öðrenmek ister misin Usta Turayan?” diye sordu Elvin
Turayan bir yazmaya bir de Elvin’e tekrar baktý. Elvin’in gözlerinin içine baktý. Elvin’in içinde tutkulu fýrtýnalar esiyordu.
Turayan bu adamý uzun zamandýr tanýyordu. Zamanýnda bir kez daha böyle bir fýrtýna görmüþtü o gözlerde.
Turayan’ýn sesi sakindi. Olabildiðince...
“Konuþ benimle Elvin. Aklýnda neler var?”
“Halklarý uyandýrmaya gidiyorum”
Turayan bu söz üzerine içinden bir dalgalanma geçtiðini hissetti.
Bu amaç ona çok aþinaydý. Hem de bir çok kez çok aþinaydý.. Kendini hüzünlenmekten alamadý..
“Yüce bir düþünce dostum. Ama bu yazma sana bunu yapabilmek için gerekli olan o eþsiz gücü nasýl verdi?”
“Bu yazmada eski bir umudun gizleri açýklanýyor Turayan. Bu yazma Thararfin’in örsü’nü saklayan cüce þehri Garas’ýn anahtarý. Bu yazma Derinliklerin yüzüðü’nün sýr yerini söyleyen bir haberci. Ýlk renklerle daha ilk Umlobb patlamadan, birinci gün daha olmadan önce yapýlmýþ olan ve halklarý birleþtirip gölgelerin çalkantýlarýndan çýkaran Til’Asis; Yedirengin Kudretli Beþtýlsýmý artýk geri geliyor!” diye heyecanla konuþtu Elvin.
Turayan ne söyleyeceðini bilemiyordu. Þaþkýndý. Neler oluyordu?Dostu neler söylüyordu böyle?
Elvin gülümsedi.
“Þaþkýnlýk ve karmaþaný görebiliyorum Turayan. Açýklayacaðým”
“Sana Garas’ý anlatacaðým. Üçüncü gün’den önceki Umlobb’da düþen Cüce krallýklarýnýn gözbebeði ve baþkenti. Cüce sanatý ve kudretinin beþiði olan þehir ülke. Thararfin’in örsü’nün evi..”diye bir giriþ yaptý Elvin. Araþtýrmalarý esnasýnda Garas hakkýnda daha çok þey öðrendikçe daha da hayran kalmýþtý ona...
“Garas Karaordularca düþürüldü. Bunu biliyoruz. Ama biliyoruz ki onlarýn da olmadý. Cüceler Garas’ý lanetlediler. Dipsiz merdivenlerin mühürlerini kýrýp Ýsimsiz derinliklerden gelenlere açtýlar Garas’ýn kapýlarýný. Karaordular da hem bu derinden gelenlerle hem de içindeki lanetli tuzaklarla baþa çýkamadýlar. Garas kaybedildi. Herkes için kayýp bir toprak artýk orasý. Bu kayýp toprakta gizli olan hazinelerin içinden yaðmalanan küçük bir kýsým yanýnda biliyoruz ki kurtulan pek çoðu da oldu. Devasa ve muhteþem Garas’ýn Karaordularca saldýrýya uðramasýnýn asýl sebebi olan Thararfin’in örsü de kurtulanlardan birisi. En önemlisi.”
Elvin kýsaca duraklamadan sonra devam etti.
“Örs’ü aramak için artýk lanetli bir ölüm daðý olan bu þehre giden cüce akýncýlar ve de kahramanlar, þövalyeler hep baþarýsýz oldular... Neden?”
Turayan yerinde bir nedenden huzursuzca kýpýrdandý gibi geldi Elvin’e. Ama bunun üzerinde durmadý...
“Çünkü Garas’ý cücelerin en ustalarý, düþtüðü vakit sonsuza dek kimsenin olmamasý için lanetleyerek, tuzaklarla inþa etmiþtiler...
“Bu bir sýr deðil” diye biraz da manalý bir ses tonuyla konuþtu Turayan. Sanki geçmiþ bir tecrübe..
“Doðru” dedi ve devam etti Elvin “Cüceler bunu en iyi bilmelerine raðmen kahramanca çaba gösterdiler. Ama durum hep çaresizlik oldu. Onlar da aslýnda her defasýnda bunu biliyordular. Ama yine de “denedik” diyebilmek, içlerindeki o arzuyu teselli etmek için oraya gittiler. Thararfin’in Örsü için... Artýk daðýlmýþ olan cüce krallýklarýný yeniden Tekkralýn Krallýðý’nda Örs’ün kehanetiyle birleþtirmek için...
Elvin çayýndan bir yudum aldý. Ateþin çýtýrtýlarýyla rüzgarýn sesi yaðmurun patýrtýsýna karýþýrken o devam etti... Turayan ilgiyle dinliyordu.
“Cüceler” dedi Elvin”.. maharetli ve kendilerince bilge bir ýrk. Kader onlarýn bilgeliklerini bana bu on ikinci cilt ile gösterdi. Çünkü burada yazýlý olanlarýn üzerine gittiðim de öðrendiklerim bana gösterdi ki Thararfin’in örsü hala oradaki mahzenlerde ve onu oradan almanýn bir yolu cücelerce cüceler için açýk býrakýlmýþ. Belki de tam böyle bir durum için bir son çare düzenlemesi gizlenmiþ. “
Turayan þimdi açýkça daha büyük bir heyecan ve ilgiyle dinliyordu.
“Dahasý Turayan sadece Cüceler için deðil, elfler için de bir þey var orada. Derinliklerin yüzüðü...”
“Olamaz Elvin! Yüzük yok oldu. Gondark’da ...” diye genel kabulü, inanýlaný söyledi Sieagle lideri. Ama içten içe Elvin’in bunu aksini anlatmasý için yanýyordu.
“Yüzüðü taþýyan son kiþi kimdi?” diye sordu Elvin .
“Kanatlý Elflerin; Kahril’lerin Kralý Yýldýrýmtaþýyan Thellus. Ejderhalarýn katliamýnda öldü o da.. Ejderhalar ve Iþýðýn müttefiklerinin çoðu gibi...”
“Yüzüðü taþýyan kiþi doðru. Ama ölüm yeri yanlýþ. Kral Yýldýrýmtaþýyan Gondark’daki Ejderha maðaralarý baskýnýnda deðil Garas kuþatmasýnda öldü...”
Elvin’in bu son sözleriyle Turayan iyice afallayýp daðýlmýþtý. Çünkü burada þu anda duyduklarýna inancýnda en ufak bir þüphe yoktu. Elvin’i tanýrdý. Baþýyla kefildi ona. Yüreðini ve ruhunu gözü kapalý onun ellerine verirdi. Ayný zamanda bilirdi ki Elvin böyle konuþtuðunda bilgisi kuzeydeki “Yýldýz”, ateþin yakýcýlýðý kadar kesin bir gerçeði anlatýyordu. Yoksa Elvin aðzýný açmazdý.
Þu anda burada duyduklarý Ýldar’ýn zirvelerindeki Krallarý, güçleri yerlerinden sýçratacak geliþmeleri tetikleyecek þeylerdi. Ýldar’ýn bütün dengelerini ve yapýlmýþ olan, yapýlmakta olan, yapýlacak olan, bütün hesaplarý yeniden þekillendirecek þeylerdi bunlar...Turayan gayri ihtiyari gerginleþti. Parmaklarý gerildi ve koltuðun etine saplandý týrnaklarý.
“Ejderhalarýn maðaralarýna yapýlan baskýn saldýrýsýndaki çarpýþmalar zorlu ve hareketli geçmiþti. Ama buradaki en önemli olay Yýldýrýmtaþýyan Thellus ile Kýzýl Ejderhalardan Yaþlý Ekonter arasýndaki kavgaydý. Ýki kudretli savaþçýnýn kavgasýnda iradelerin çarpýþtýðý bir anda Ekonter son hatalarýndan birini yapýp Garas’ýn kýsa sürede düþeceðini içinde sinsi ezgiler taþýyan bir sesle söylemiþti. Uzatmayacaðým..Gondark savaþlarýndan sað çýkanlar arasýndaydý Kral Thellus. Az sayýdaki seçkin adamý ile son büyülerin kýyametlerinin, lanetlerinin estiði o cehennemden çýkýp hýzla Garas’a gitti. Garas’ý kuþatan güçlerin daha tam yerleþmemiþ saflarýnýn zayýflýðý arasýndan þehre ulaþabildi. Ama o kadar... Çünkü ikimizin de iyi bildiði üzere kuþatma tam olarak yerleþtikten sona Garas’tan bir istisna hariç hiç kimse sað çýkmadý...”
Ýkisi de bir an için durdular. Düþündüler. Bu yaklaþýk üç yüz elli bin cüce, insan, rel ve elf demekti. Baþka halklardan da orada ölenler olmuþtu.. Hatta savunmayý yarýp içeriye girenlerden, istilacýlardan bile neredeyse dýþarýya çýkabilen hiç kimse olmamýþtý. Herkes ölmüþtü. Gözlerinde canlandý bir an için... Savaþçýlar ve siviller. Yaþayan her þey ve herkes...
“Garas’ýn içinde ilk düþmanlar girdikten sonra þansýnýn da yardýmýyla tek bir kiþi oradan kaçabilmiþti...” Turayan’ýn elinde tuttuðu yazmayý iþaret ederek konuþtu.
“ Bu satýrlarý yazan Tarihçiler Loncasýndan Faben Zilan’dý bu kiþi. Ve onun bir görevi vardý. Cücelerin Kralý Adilbalta ve Kahril Kralý Yýldýrýmtaþýyan vermiþti ona görevi. Yani bilgiyi Garas’dan çýkarýp yaþatma görevini..”
Turayan sessiz ve düþünceliydi. Aklýnda binbir farklý þeyi tartýp deðerlendirmeye çalýþýyordu... Cüceler, Ýnsanlar, Elf soylarý, Yedikuleler, Armellion ve Kötükanlý ýrklar, Kara tarikatlar... Ýldar’ý ve yaþamý düþünüyordu. Olabilecekler aklýnda esip duruyordu...
Sonra Turayan bakýþlarýný yazmadan kaldýrýp Elvin’e baktý. Elvin cevabýný gülümseyerek verdi.
“Ben oraya gideceðim Usta Turayan. Hem Örs hem Yüzük için. Ýldar için oraya gideceðim. Halklar uyanmalý. Dünya iyi deðil ve iyiye de gitmiyor. Her geçen gün kötüleþiyor. Küfretmenin hiçbir faydasý yok. Birisi artýk arkamdan gelen var mý diye bakmadan sadece iyi bir þeyler yapmak adýna, kendisi için, bir þeyleri herkes için iyiye çevirmek için bir þeyler yapmak zorunda. Ben kararýmý beþ yýl önce verdim. O günden beri her gün aklýmda bu var. Her saatimi buna verdim. Acýya, yenilgiye, karanlýða hep öfkeyle ayakta kaldým. Direniþime hep umut kattým... Hayalimden ýþýðý ve güzelliði eksik etmedim. Bir yolun sonunda diðerinin baþýndayým. Ben Garas’a gidiyorum Turayan. Asa Lhor Vhala Efendisinde... Örs ve Yüzük de Ýldar’a geri geldiðinde Beþtýlsým’ýn üçü bulunmuþ olacak. Bu kadarýnýn bile yaratacaðý gürültü Ýldar’ý sarsacaktýr. Bir þeylerin iyi gitmesini baþlatabilmek þu anda elimizde. Umudu geri getirebiliriz. Uzun zamandýr hiç olmadýðý kadar yakýn Umut Ýldar’a...”
Turayan lafa girdi. Bu defa.
“Benden istediðin þey ise bunun bilmem. Ve eðer...” diyerek bu cümleyi tamamlamadan devam etti. “Bu Umudun karanlýkta kaybolmamasý...”
Elvin buruklukla gülümsedi dostuna. Bu acý bir istekti.
“Anlýyorum” dedi Turayan. Sonra bir þeyler eksik parçasýný bulmuþ yerine tam oturmuþçasýna gülümsedi “Gel benimle Elvin. Seni birisiyle tanýþtýracaðým.”




KRAL’IN KARANLIÐI

Gudslund’un baþkenti Krisiliss’de hava açýktý. Gecenin geç saatlerinde sessizlik ve huzur hakimdi geniþ caddelere..
Ýnsanlar güven içinde uyuyordular. Sokaklarda düzenli devriyeler disiplinli ama sadece göstermelik turlarýný atýyordular. Çünkü þehrin arka sokaklarýnda bile bu devriyelere nadiren ihtiyaç duyulurdu. O da çok basit bir kavga ya da anlaþmazlýkta, küçük bir yanlýþ anlamada arabulucu veya hakem olarak... Krallýðýn baþkenti ayný zamanda huzur ve mutluluðun da beþiðiydi.
Bulutsuz gökyüzünde ay gümüþten bir güneþ gibi ýþýl ýþýl yanarken Gudslund kralýnýn sarayý Gülkayasý da bütün ülke gibi uyuyordu. Sadece görevliler ve nöbetçiler þu anda uyanýktý. Bir de Kaya’nýn en yüksek kulesi olan Kýlýçkulesi’ndeki yalnýz bir adam...
Güçlü Gudslund ülkesinin büyük Kralý Onurgud; Tanrýlarý onurlandýran ve Krallarýnkýlýcý’ný taþýyan kiþi, kulenin en tepedeki Kýlýç salonunda karanlýklarýn içinde altýn ve mücevherlerle süslü büyük koltuðunda oturuyordu. Onurgud, yani Kral Rein uzun boylu ve yapýlý bir kiþiydi. Hem dinç hem de güçlüydü. Muktedir bir yönetici olduðu kadar sakýnýlasý bir silah ustasýydý da.. Aklarla bezeli uzun, dalgalý saçlarý omuzlarýnda sýrtýna ve göðsüne gürül gürül bir çaðlayan gibi dökülüyordu. Güzel yüzü yaþadýðý elli küsür yýlý göstermiyordu. Ama gözleri o elli yýldan birkaç kat daha yaþlýydý.
Güçlü ve savaþçý kral aklýnda düþüncelerle derinlikleri dolaþarak üç yýldýr bu kulede yaþýyordu. Sadece geceleri dýþarýya çýkýyor ve çok az kiþiyle görüþüyordu. Ülke yönetimini neredeyse tamamen Veliaht Prensine, gurur duyduðu; çünkü ülkesinin de gurur duyduðu oðlu Prens Ethil’e býrakmýþtý. Kraliçesi bile Kral’ý çok zor görebiliyordu.
Pencereden içeriye ölüm kadar beyaz dolunayýn soðuk ýþýðý akýyordu. Onorgud’un aklý yine derinlerdeydi.
Kralýn aklýnda yýllardýr hep ayný çýkmaz yankýlanýyordu. Geçmiþin hatýralarý ve eski zamana dair bildikleri aklýný kemiriyordu. Çünkü Onorgud iyiliklerin ve güzelliklerin hýzla solup yittiðini görüyordu.
Karanlýk düþünce denizlerinin derinliklerinde yýllardýr cevaplar arýyordu.
Gücü cevap deðildi. Evet güçlüydü. Ama güçlü krallýðý bile kötü ve çirkin bir dünyayý sadece güçlü kýlýçlarla ve de tek baþýna dize getiremezdi.
Aklýnda hep “birlik” düþüncesi dolaþýyordu. Yüzyýllar önceki o son büyük savaþta beraber çarpýþmýþ ama sonrasýndaki zor yýllarda, Uzunkýþlar’da hayatta kalma mücadelesiyle kararýp soðumuþ, uzaklaþmýþ diðer halklarla ittifak düþüncesi..
Lakin bu zordu.
Mümkün fakat çok zor.
Bazý yönlerden neredeyse imkansýz.
Zaman deðiþmiþti. Çok nesiller geçmiþti. Dünya eski dünya deðildi.
Üzerinden hiç çýkarmadýðý kalýn ve aðýr altýn sarýsý ýþýltýlý çelik kraliyet zýrhý içindeki savaþçý kralýn parmaklarý yaslandýðý efsanevi ve mistik kadim kýlýcý daha bir sýký kavradý. Bir þeyler yapmaya aç ruhu içten içe dalgalanýp çalkalanýyordu. Taþmaya yer arýyordu. Gözleri çakmak çakmak ýþýldýyordu.
Son kez dövüþtüðünden bu yana beþ yýl geçmiþti. Garas’ýn dehlizlerinde, salonlarýnda, tünellerinde, eski zamanlarýn gücünü aramýþtý. Ama sonunda neredeyse lütuf denebilecek bir þekilde canýný zor kurtarmýþtý. Aslýnda caný ona kendi inadýna raðmen baðýþlanmýþtý. Bunun düþüncesi bile tek baþýna aklýný karýþtýrmaya yetiyordu. Onorgud bilmeceyi bir kenara itip aklýný yine halklara çevirdi. Elf soylarý Ýldar’dan elini eteðini çekmiþ gibi bir þeydi. Cücelerin dört aþireti birden kendilerini dað ülkelerine neredeyse tamamen kapatmýþlardý. Natzaglar; Boðamsý insanlar hala gurur ve onur timsali olsalar da bu zor dünyada çok daha tehlikeli bir hal almýþtýlar. Diðer halklar da bu ve benzer þekilde zor, uzak, mutsuz hayatlar yaþýyordular. Ýldar’ýn uðursuzluðu bütün halklarýn üzerine bir sis gibi çökmüþtü.
Ýldar’ýn eski gücünden yoksunluðu ve hayat þartlarýnýn çok zor oluþu nedeniyle uzak diyarlarýn baðlarý kopmuþ yada çok zayýflamýþtý. Haberler ya çok saðlýksýz ya da çok eskiydi. Tüccar Birliði ve Kaptanlar birliði bile, ki onlar bu yeni Ýldar’ýn en geniþ alanda gözü, kulaðý, eli bulunan cemiyetleriydiler, buralara ulaþmakta ve saðlýklý haberler toplamakta epey zorlanýyordular.
Yüzyýlda bir gelen yedi yýllýk Uzunkýþ’ýn yaralarýný sarýp yeniden mücadeleye hazýrlanmaktan baþka bir þeye pek fýrsat kalmýyordu Ýldar’da.. Kýþýn öncesi ve sonrasý hep çok hareketli geçiyordu. Bu sürekli savaþ demekti. Hem hayatta kalmak hem de az olaný paylaþmamak, daha büyük parçasýna sahip olabilmek için savaþ..
Onorgud’un aklý düþündükçe aðýrlaþýyor, kararýyor ve o çýkmazlara giriyordu.
O bu zinciri kýrmayý denemiþti. elflerin küçük bir kýsmý ve cücelerin çok büyük bir kýsmý ile ticaret ve mesafeli dostluk baðlarý kurmuþ, sýnýrlý ittifaklar geliþtirmiþti. Bunlarýn her bir kýrýntýsý için harcadýðý çabayla tek baþýna bir daðý öðütebilirdi. Sadece elf ýrkýnýn kanatlý gökgezenler aþireti olarak bilinen kahril soyu Gudslund’un Kralý olan ve üç yüz elli yýl sonra Kýlýç kulesinin Nöbetçi heykellerinin izniyle Krallarýn kýlýcýna ulaþabilmiþ bu ikinci Kral’a ilkine, yani babasýna olduðu gibi, ilk adýmý kendileri atarak dostça yaklaþmýþtýlar.
Bu Onorgud’u hayatý boyunca en çok ödüllendiren þeylerden biriydi. Mutluluk ve tebessümle andý.
Çabalarý ile Medanor denizindeki bir adalar bölgesinde halklarýn bir arada yaþayýp dolaþabileceði yönetimde özerk kozmopolit bir þehir oluþturabilmiþti. Kral bu þehrin üzerine titriyordu. Bir çocuðun, kýymetli bir mücevherin üzerine titrer gibi üzerine titriyordu. Onorgud Medanor’daki ticareti de bu þehrin de desteði ile kollamýþ, geliþtirmiþti. Krallýklarýn ve Halklarýn her türden iyi ve güzel iþlerine, düþüncelerine destek vermiþ, dostluklar kurmuþ, düþmanlýklara barýþ aþýlamaya çalýþmýþtý.
Ama dünya yorgundu. Aklýndaki þey belki de artýk kemikleþmiþ bir alýþkanlýkla ve bencilce sadece ve neye mal olursa olsun hayatta kalmaktý. Savaþ, öldürmek, diðerini ezmek, zayýfýn üzerinde yükselmek sýradandý. Artýk doðal sayýlýyordu. En kötüsü de buydu. Ýyilik bile artýk vahþileþebiliyor, þiddeti mübah sayýp destekleyebiliyor, hatta þiddeti þiddetle uygulayabiliyordu.
Soðuk dolunayýn ak ýþýðýnda gölgelere bürünmüþ güçlü ve bilge savaþçýnýn yüzü dað gibi kararlýydý. Birliði saðlamak dünyanýn tek yoluydu. Çünkü Ýldar ölüyordu. Belki de birkaç yüzyýl sonra iyilik diye bir þey kalmayacaktý. Çünkü kiþisel düþmaný da olan bir düþman sessizce ve hissettirmeden ahtapotumsu güçlü gölge kollarýný tüm kýtalara uzatýyordu. Ölüm krallarýnýn varisleri olan Gölge Krallar’ýn tarikatý Karapençe Ýldar’da yaygýn bir illetti. Kýzýl nedimeler de daha az gürültülü ama bir o kadar büyük bir sorundu. Ve de Cylan.. Kötülüðün zehir torbasý.. Kara silah ve ilimlerin merkezi..
Cylan’dan silahlanan Karapençe ile pek çok defa yüz yüze gelmiþti Gudslund. Hatta bir defasýnda sinsi bir saldýrýda, bir suikastte bir kralýný kaybetmiþti. Onorgud’un babasýný. Kiþisel intikamý bir yana Kralýn bu tarikatla savaþmasýnýn nedeni sinsice dünyayý zehirleyip saflarýna katmasý yada yok etmesiydi. Gölge Krallar Ýldar’ý adým adým, parça parça alýyordu.
Onorgud onlarla pek çok defa savaþmýþtý. Hatta son defasýnda on beþ yýl önce bir Gölge Kralýn yönettiði ülkenin ordu ve donanmasýný tamamen yok etmiþti. Cylan silahlarýyla donanmýþ kara kuvvet cücelerin desteðiyle güçlenmiþ Gudslund ordusunun önünde duramamýþtý. Onorgud biliyordu ki bu son deðildi. Düþman yaralanmýþtý ama hepsi o...
Karanlýk kadar ýþýk da tehditti Onorgud’un düþüncelerinde. Kýyametten sonraki ilk birkaç yüzyýlda Armellion tapýnaklarý inancý yitmiþ, umutsuz insanlara inanç aþýlayýp güç ve destek vererek büyük ve iyi iþler baþarmýþtý. Ama artýk onlarýn ýþýðý da eski sýcaklýðýnda deðildi. Soðumuþ ve keskinleþmiþti. Adeta kendi ýþýklarýyla gözleri kamaþmýþtý. Körleþmiþ biçimde kibire doðru gidiþleri pek çok krallýk kilisesinde az yada çok hissediliyordu. Armellion’un tapýnak þehri Armelan’da güç ve iktidar için entrika çarklarý durmadan dönüyordu. Yavaþlýyor, hýzlanýyor ama durmuyordu. Ve zaman zaman Armellion iyilik adýna kantarýn topuzunu çok kaçýrýyordu. Týpký son günlerde olduðu gibi..
Kralýn gözleri kötükanlý halklarýn da yeraltýnda ve üstünde git gide çoðalýp güçlendiðini,kýpýrdandýðýný görebiliyordu. Yaklaþan bir tehlike vardý. Ama nasýl, ne zaman ve nereye.?
Bu dünyada sonuna dek güvenebileceði çok az yer vardý. Bunlardan biri de kadim Rillmirr Þövalyeliðiydi. Iþýðýn Muhafýzlarý... Artýk sayýlarý çok az olsa ve eski saygýnlýklarý hatýrlanmasa da, bugün onlara eskisi kadar kýymet verilmese de onlar hala vardý ve olanca güçleri ile sarsýlmaz, yenilmez bir kararlýlýkla mücadele ediyordular.
Bunlarý düþündükçe Kral’ýn aklý yine Garas’a kaydý.
Cüce krallýðý’nýn en büyük krallarýnýn, en usta demircilerinin ve silah ustalarýnýn buluþma yeriydi Garas. Demir cemiyeti’nin merkeziydi. Tekkral’ýn eviydi.
Kýyamet savaþýnýn o son haftasýnda düþen bu þehrin hikayesi büyük bir gizem, tam bir muammaydý. Bir faciaydý..
Düþmeden önce haftalarca, aylarca hatta yýllarca direnebilmesi gereken bir þehir çok çabuk düþmüþtü. Bütün bilinen de buydu. Yani Renklerçaðý’nda yapýlmýþ en güçlü, sayýlý týlsýmlardan birisi olan Thararfin’in Örsü’nün bulunduðu þehir bir gizem ile düþmüþtü.
Bugün Garas iyi ve kötünün de ötesinde tehlike ve ölümün kol gezdiði, kimseye ait olmayan bir yerdi. Kimseye ait olmayan yer.. Kehanet buydu. Kehanetin doðruluðu yýllarca akan kanlarla sabitti. Belki de gerçekten Garas’ýn vakti dolmuþtu. Ama, eðer.. Eðer..
Eðer Örs’ü oradan alabilirse onunla Cüceleri melankolik uykularýndan uyandýrabilirdi. Cücelerin uyanýþý Elf soylarýný bile sarsýp silkelerdi. Onorgud gülümsedi. Cüceler bir kez uyanýrsa Ýldar bir daha asla eskisi gibi olmazdý. Bu tarihle sabitti. Bu bodur halkýn yaptýðý iþ her ne olursa olsun ona aþkla baðlanýp tutunmasý Onorgud’un aklýný baþýndan alýyordu. Kral Ýldar’da Cüceleri ayrýca sever ve kendine yakýn bulurdu. Onlar aksi, sert ama içten bir halktýlar.
Cücelerin uyanýþýnýn yanýnda Elflerin de ittifaka katýlýmý daha pek çok koldan destek bulabilirdi. Krallýklar yine tek irade de birleþebilirdi. Dünyanýn tek ihtiyacý olan buydu. Tek iradede; iyilik ve güzellikte birleþmek... Onorgud öyle kolay olmadýðýnýn da farkýndaydý. Denemiþti. Tek baþýna olmuyordu. Tek baþýnayken en iyi çabalar bile umutsuzluðun karanlýðýnda kayboluyordu. Karanlýðýn, umutsuzluðun simgeleri hatýralarda çok güçlüydü. Kýyametten bu yana nesillerdir umudun olmadýðý, karanlýk, acý ve kana bulanmýþ zor bir dünyada þaþýlacak bir þey deðildi bu...
Bu düþünceler içinde dönüp dolaþýp ayný çýkmazlara geliyordu. Kapý eksikti. Tam bir kýsýr döngünün içindeydi.
Onorgud’un düþünceleri birdenbire, ansýzýn duyulan bir sesle kesildi.
Baþýný kaldýrýp çeviren kral gölgelerin içinde oturduðu yerden kalkmýþ ona doðru gelmekte olan karaltýyý gördü. Kambur duruþlu ve topal aksak yürüyüþlü yaþlý kadýnýn yanýnda yedi-sekiz yaþlarýnda soluk beyaz renk tenli, küçük sarýþýn bir kýz çocuðu yürüyordu. Yaþlý “cadý kahin” Nhazar ve onun kendi yerine yetiþtirdiði Lhidia...
Onurgud ikisinin arasýndaki anlaþýlmaz mistik baðý ve nesiller süren geleneði bildiði için onlara tek bir kiþi olarak hitap ediyordu.
“Ne zamandýr buradasýn Krallarýn kahini?” diye Kral’ýn resmi hitabýyla sordu.
Nhazar ve Lhidia; Krallarýn kahini, aldýrmadan ona doðru yürümeye devam etti. Yaþlý kadýn eski püskü kukuletalý pelerini ve yýllanmýþ sýradan giysileri ile dilencileri andýrsa da garip bir güç havasýný üzerinde taþýyordu. Küçük kýzýn yüz ifadesi donuk bir hiçlikti. Gözlerinde sadece derin bir geçmiþ irfaný ve geleceðe dair zeki düþüncelerin yüksek ýþýltýlarý vardý.
Kýlýç salonu’nun zemininden birkaç basamakla yükselen kralýn büyük koltuðunun bulunduðu yere geldiklerinde küçük kýz durdu. Karanlýk siluetli, yüzü kukuletasýnýn karanlýk gölgesinde seçilemeyen kambur yaþlý kadýn yürümeye devam etti. Yavaþ ve aksak adýmlarla merdivenlere adým attýðýnda Onorgud bunun hiç de Kahin’in sýradan hallerinden olmadýðýný anladý.
Cadýkahin Kral’dan iki basamak aþaðý da durdu.
Kral ürperdi.
Krallarýnkahini sýska, kemikli elini Krallarýnkýlýcý’na doðru uzatýyordu. Uzun, kalýn çelik namlunun usturadan yüz bin kat keskin aðzýna bir deri bir kemik parmaklarýyla dokundu. Namlunun keskinliðini parmaðýný keskin aðýzda yavaþça kaydýrarak sýnadý..
Sýradan bir anda Kýlýç’ýn bu ufak dokunuþunun koca bir tomruðu umarsýzca parçalayacak gücü vardý. Ama Cadýkahin’e hiç bir þey olmadý. Kýlýç bir çiziðe bile neden olmadý. Tek bir ufak damla bile kan akmadý. Krallarýn kýlýcý Kahin’i tanýyordu. Uykusundan uyanmasý emredilmediði ve gerek de duymadýðý için sessizce bekliyordu.
Birden hiçbir iþaret göstermeksizin Onorgud’u sarsan bir þey oldu. Cadýkahin Kral’a doðru baþýný kaldýrdý. Bunu daha önce sadece bir kez daha yapmýþtý. Uzun yýllar önce Rein isminde bir genç kral Kýlýç kulesi’ndeki efsanevi kýlýcý eline alýp Onorgud olduðu gün.
Kral karanlýkla gölgelenmiþ, yüzyýllarýn yýprattýðý ve adeta silip þeffaflaþtýrdýðý yaþlý yüze, o geçmiþi sayýsýz yüzyýllardan beri süzgecinden geçirmiþ gözlere ikinci bakýþýnda da iliklerine kadar ürperdi. Ama bu defa ürperti daha dehþetliydi.. O çok yaþlý ve bilgiliydi. Çok þey görmüþtü. Öyle ki artýk önceden gördüðü hiçbir þeye bakmýyordu. Þu anda ne görmek için ona bakýyordu? Yüzyýllardýr görmediði neyi görüyordu? Bunlarýn düþünceleri Rein’in aklýný gitgide aðýrlaþtýrýrken Cadýkahin’in sesini duydu. Boðuk ve fýsýltýlý ses derin karanlýklardan ona yankýlanýyor gibiydi. Sanki kaderin sesi ona kehanet haykýrýyordu...
“Kýlýcýný bile Ey Kral.. Savaþa gidiyorsun..”
Kahin adýmlarýný geri alýp döndüðünde kýlýcýn uykusu daðýlmaya baþlamýþtý. Onorgud’un þaþkýnlýðý ve heyecaný sayýsýz sorunun bilinmezliði ile gölgeleniyordu.
Krallarýn kahini aksak adýmlarýyla gölgelerin içinden kendi özel merdivenine açýlan kapýya yürürken Onorgud ona seslenip sormayý aklýna bile getirmedi. Ondan þu anda hiçbir þey öðrenemeyeceðini çok iyi biliyordu. Yýllar ona kahinin çoðu hallerinin anlamýný öðretmiþti. Þimdiki haliyse “ben söyleyeceðimi söyledim” haliydi.
Onorgud’un aklý daha bir an için durmamýþtý ki kapý çalýndý. Bir iki saniye içinde de içeri Kral’ýn Kule baþmuhafýzý girdi. Onorgud uzun boylu, gür býyýklý, orta yaþlarýnýn sonundaki zýrhlý muhafýza baktý. Dorulkas gibi ciddi ve tecrübeli bir Taht Þövalyesi Kral’ýn Kýlýçkulesi’ndeki bu inziva zamanlarýnda hayati konular olmadýkça rahatsýz edilmeyeceðini en iyi bilen kiþiydi. Kral da þunu biliyordu ki Dorulkas inzivasýný bu üç yýlda ilk kez deliyorsa bunun önemli bir sebebi kesinlikle vardý.
“Baðýþlayýn Majeste” diyerek gayet resmice, tarzý olduðu þekilde içten bir saygýyla selamladý Muhafýz.
“Seni dinliyorum Dorulkas.”diyerek selamý aynen aldý Onorgud.
“Sieagle tarikatýnýn Baþ’ý Büyükusta Turayan ve Usta Elvin sizinle görüþmeyi taleb ediyorlar” diye resmi, berrak bir tonda konuþtu Baþmuhafýz. Kral ve Büyücünün arasýndaki dostluðun niteliðini çok iyi bilirdi. Onorgud da bunun önemli olduðunu biliyordu. Turayan öyle hatýr ziyareti için gecenin bu saatinde gelmezdi. Ayaða kalktý. Neler oluyorsa galiba da oluyordu iþte! Hem de bu kadar çabuk. Nefesinin hýzlandýðýný, kalbinin hýzla çarptýðýný duyabiliyordu.
“Derhal içeri alýn” diye en soðukkanlý ama acil biçimde konuþtu Kýlýç’ý kemer kýnýna sokarken..
“Emredersiniz” diyerek sertçe asker selamýný verip çýktý Dorulkas. Birkaç saniye sonra kapý yeniden açýldý ve iki büyücü Kýlýç salonuna girdilere.
KRAL BÝR DOST

Rein onlara doðru yürüyerek kapýda karþýladý iki büyücüyü. Ufak tefek Turayan, yapýlý Elvin, güçlü savaþçý Kral Onorgud þimdi yüz yüzeydiler.
Rein Turayan’ý samimi bir memnuniyetle karþýladý.
“Turayan, hoþ geldin”
Büyük Usta da dostunu uzun zamandan sonra yeniden görmekten mutluluk duyuyordu.
“Hoþ bulduk Rein” diye gülümseyerek karþýlýk verdi.
Ýki eski arkadaþ kucaklaþtýlar.
“Seni iyi gördüm Kral” dedi Turayan
“Senin kadar iyi olamam Büyücü” diye karþýlýk verdi Rein.
Ýkisi de güldüler. Sýcak ve dostça hava hemen hissediliyordu. Resmiyetten uzak son derece samimi, yumuþak ve de hoþ bir muhabbet vardý burada. Bu Elvin’in de hoþuna gitmiþti.
“Seni dostum ve yoldaþým Vinliirli Elvin ile tanýþtýrayým Rein. Kendisi Sieagle tarikatýnýn takipçilerindendir. Hem gücü hem yüreðiyle onun gibiler çok az..” dedi Turayan ve Elvin’e döndü. “..Elvin, iþte Kral Onorgud.. Varlýðý ile bu çaðý onurlandýran bir lider. Krallarýn kýlýcý’nýn haklý taþýyýcýsý ..
“Tanýþtýðýmýza memnun oldum Kral Onorgud..” diyerek nazikçe baþýyla selamladý Elvin.
“ O memnuniyet bana ait Elvin. Turayan buraya her gün dostlarýyla gelmiyor.. Lütfen bana Rein de..”
“Elbette” diyerek gülümsedi Elvin. Kral arkadaþlarýna bir yenisini eklediðini her nasýlsa, garip bir biçimde tereddütsüzce biliyordu.
“Þöyle oturalým. Lütfen bu taraftan buyurun” diyerek yerden o anda þekillenerek yükselen kaya koltuklarý ve içki sehpasýný iþaret etti Rein.
Az sonra üçü de oturmuþlar ve Dorulkas’ýn gümüþ bir tepside getirdiði kristal kadehlerden Gudslund’un meþhur Sarýyýldýz bal likörünü yudumluyordular.
Rein söze nazikçe baþladý. Merakýný olabildiðince bastýrmýþtý. Ama Kahin’in sesi hala kulaklarýndaydý. Kalbi hala hýzla çarpýyordu..
“Bu ziyaretini neye borçluyum Turayan? Kabalýk olarak görme ama meraklandým doðrusu. Biz iþimiz düþmediði sürece ya da bir þeyler ters gitmediði müddetçe kolay kolay bir araya gelmeyiz..
Bu sözler üzerine hepsi birden güldüler. Turayan ona hak verdi.
“Haklýsýn Rein. Daha güzel bir dünyada ikimizin de daha az sorumluluðu ve sohbet edecek daha fazla vakti olurdu. Lakin bu düþünceleri bir kenara býrakalým. Zira zor zamanlarda buluþup birbirine omuz veren dostlar dostluðun en tatlý yudumlarýný içmiþ olurlar ki bu da eþsiz ve gerçek bir mutluluktur.”
“Güzel söyledin Turayan” diyerek katýldý Rein.
“Gelelim burada bulunma nedenimize..” diyerek sözü baðladý yaþlý tarikat lideri “..dediðin gibi, birbirimize iþimiz düþtü.” dedi ve güldü Turayan “ Bir kaç saat kadar önce dostum Elvin bana geldi ve bir konuda beni bilgilendirdi. Bu konuþmalarýmýz esnasýnda hemen aklýma sen geldin. Çünkü ortak bir noktanýz var..”
Turayan bal liköründen bir iki yudum almak için durduðunda heyecandan kurumuþ dudaklarýný ýslatma fýrsatý buldu.
Elvin ve Rein bu esnada birbirlerine bakmýþ ve sorularla yine Turayan’a dönmüþlerdi.
“ Ýkinizin de hayali ayný.. Ýkiniz de Ýldar’a güzel günleri geri getirmek istiyorsunuz. Elbette bunu isteyen pek çok baþkalarý da ver. Ama sizin onlardan farkýnýz ve birbirinizle ortak noktanýz bu amaç için seçtiðiniz yolun, gördüðünüz ýþýðýn ayný oluþu. Til’Asis’in ait olduðu ellere geri dönmesi..”.
Kýsa bir sessizlik oldu. Turayan bu ikisinin þu anda kendi içlerinde bir muhasebe yapmalarýna izin verdi. Sonra da devam etti. “Til’Asis.. Renklerin güçlü týlsýmlarý.. Beþ týlsým. Kehanetin gerçekleþmesi, halkalarýn yeniden birleþmesi için bugün benim içimde de gerçek bir umut var. Bunu baþarabiliriz. Týlsýmlarý geri getirebiliriz. Elvin. Anlat ona. Bana anlattýklarýný ona da anlat..” diyerek kenara çekildi. Turayan. Sözü Elvin’e býraktý.
Elvin Garas yolculuðunda yardýma ihtiyacý olacaðýný biliyordu. Bu aklýnda varolagelmiþ bir sorundu. Aslýnda bu sorunun yarýsýnýn cevabýný biliyordu. Ama diðer yarýsýna da þu anda burada cevap bulmuþ olabilirdi; Kutsal Gudslund Kýlýçkulesi’nde..
Bu düþüncelerle Rein’e anlatmaya baþladý. Bir Kral’ýn, hele hele Gudslund Kralý’nýn da yanýnda olmasý düþüncesi Elvin’in aklýnda pek çok düþünceyi de tetikledi.
“Til’Asis’in iki parçasýna ulaþabilecek bir sýrra sahibim.”
Rein hemen sordu.
“Hangi ikisi?” Sesinde kontrollü bir heyecan vardý.
“Thararfin’in örsü ve Derinliklerin yüzüðü.”
Rein bir an duraksadý.
“Ýlki neredeyse ulaþýlamaz. Ýkincisinin ise hala varolup olmadýðý bile tam belli deðil. Belki de Gondark’da yokoldu.” diyerek Elvin’in gözlerinin içine bakarak konuþtu.Genel kabulü söylüyordu o da. Elvin onun sesinde de Turayan’ýn sesindeki ayný tanýyý duydu. Kendisinden bunun aksini söylemesini isteyen o dilek týnýsý aynýydý.
“Ýlki ulaþýlabilir Rein. Ýkincisine gelince, ..Gondark’da yok olmadý. Dahasý ikisi de ayný yerde.”
Bu yeni bilgi Rein için kesinlikle çarpýcýydý. Doðru muydu bunlar? ..Turayan baþýný onayla sallýyordu. Doðruydu..
“Garas..” diye fýsýldadý Rein. Sesi anlamlýydý. Karanlýk ve kederliydi.
Elvin anlatmaya baþladý.
“Yýldýrýmtaþýyan Gondark’tan sað çýktý ve Garas’a geldi. Kuþatma daha tam oturmamýþtý. Ýçeriye girebildi. Ve savunuculara katýldý. Örs ve diðer deðerli Cüce hazineleri kasa salonlara kilitlenip gizlenirken Gizli yollar’dan haberler de dört bir yana yardým isteði ile gönderildi. Ama kýsa süre sonra bir þeyler ters gitti ve düþman bir þekilde içeriye sýzýp büyük kapýlardan birini dýþarýdaki orduya açmayý baþarabildi... Ýþte bu saatte son bir çaba ile tek bir kiþi Garas’dan çýkmayý baþarabildi. Bu çok önemli bir kiþiydi Ýldar için. Onun adý Faben Zilan’dý. Ve Tarihçiler Loncasý’nda saygýn yeri olan bir seyyahtý. Garas’ýn öyküsünü ve sýrlarýný o zor zamanlarda yazýp geleceðe aktaran, bize bir þans veren kiþiydi.”
Garas’da o gün ölenlerin yaþayan hatýrasýna ve de cesur Faben’in anýsýna kýsa bir sessizlik yaþandý. Sonra Rein’in sesi baþka bir dünyadan geliyormuþ ya da doðrudan düþünceleri duyuluyormuþ gibi puslu bir perdeden duyuldu
“O halde Yüzük de orada... Bununla beraber geriye sadece Silah kaldý” diye mýrýldandý Kral.
Elvin’le beraber Turayan da ona döndü.
Rein gülümsedi. Heyecaný kontrollüydü. Ama gözleri ýþýl ýþýldý.
“ Elvin... Sanýrým büyük bir þeyler oluyor. Ve sanýrým... Hayýr.. Hayýr... Bundan eminim, biliyorum... Biz de bunun tam ortasýndayýz..” Rein aya kalktý ve ay ýþýðýnýn parladýðý balkon kemerinden dýþarýya yürüdü. Göðe baktý...
“Til’Asis’in peþine ilk düþtüðümde, ki bundan yirmi beþ yýl önceydi, ilk aradýðým þey Erdemlerin Tacý’ydý. Üçüncü gün’de kaybolan Renklerin Beþtýlsýmý’ndan insanlarca yapýlmýþ olaný..” dedi Rein, “Uzatmayacaðým” diyerek büyücülere döndü. “ Taç’ý buldum.”
Elvin küçük bir þaþkýnlýkla sarsýldý. Turayan’a döndü. Turayan evet dercesine baþýyla onayladý.
“Peki ama..” diyecek oldu Elvin.
“Henüz vakti var Elvin. Tek baþýnayken gerçek gücünde deðil” dedi Turayan
“Taç’a sahibiz” diyerek lafa girdi Rein. “Örs’e ulaþabileceðimize dair çok güçlü hislerim var. Dahasý Yüzük de artýk hiç olmadýðý kadar yakýn... Asa’nýn nerede olduðunu biliyoruz. Yedikuleler buna pek itimat etmese de ben Lhor Vhala Efendisi’nin zamaný gelince gerekeni yapacaðýna inanýyorum... Geriye sadece biri kalýyor, Silah... En son Natzag Kral’ý Nathalgan’ýn taþýdýðý Þampiyonlar Þampiyonu, Kahramanlar Kahramaný... Onlarýn sýrrý... Kaybýný biliyoruz... Ama hikayesi Natzaglar arasýnda bile bir sýr. Yine de sýrasý gelince o da olacak...” diye konuþtu “Þimdi biz önümüze bakmalýyýz. Ýleriye deðil. Garas ... Evet Garas... Garas...” diye mýrýldandý Rein...
Elvin anlatmaya baþladý.
“Garas þu anda bir tuzak. Gerçek bir tuzak. Cücelerin içeriye sýzma ve iþgal olasýlýðýna karþý hazýrladýðý sayýsýz tuzak ile dolu inanýlmaz büyüklükte bir kapan... Ama bütün bu sayýsýz tuzaklarý anlamsýz kýlan bir bilgi söz konusu” diyerek durakladý.
“Dinliyorum” diyerek heyecanla konuþtu Kral... Sesinde sabýrsýzlýk vardý. Uzun zamandýr beklediði bir þey þimdi bir adým mesafedeymiþçesine bir sabýrsýzlýk...
Elvin bu gizlenmeyen açýk sabýrsýzlýðý hemen fark etti. Turayan ve Rein’le ilgili bir þey vardý. Bunu hissediyordu.
“Bana söylenmeyen bir þeyler var. Siz ikiniz ve Garas ile ilgili”
Turayan kederle baþýný sallarken acýyla gülümsüyordu Elvin’e. Rein’in düþünceleri geçmiþe dönerken anlatmaya baþladý.
“Garas’a iki kez gittim”
Bu defa þaþkýnlýk ve heyecan sýrasý Elvin’deydi.
“Nasýl? Ne zaman?”
“Sekiz yýl önce ilk kez denediðimde yanýmda þövalyelerim, Garas’da yaþamýþ ailelerden gelen, hatýralarý ve haritalarý olan cesur, yetenekli cüceler ile Kahramanlar Aþireti’nden kahramanlar vardý. Öyle bir guruptuk ki pek çok þehir devletini zorlanmadan ezip geçebilirdik.”
Elvin düþündü. Rein oraya gitmiþti demek. Dinlemeye devam etti.
“.. Ama Garas kurbanlar alýp bizi dýþarýya attý.. Ýkinci grubum ilkinden aþaðý deðildi. Ýlk gruptan tecrübeli yoldaþlarým da vardý. Buna raðmen yine bozguna uðradýk. Garas bizi çiðneyip tükürdü. Her iki seferde de kaybettiklerimi hala hatýrlarým. Orada býraktýðým silah arkadaþlarým, yoldaþlarým yiðit ve deðerli kiþilerdi.”
Elvin Rein’in sesinde bir titreme duyar gibi oldu. Ama bu çabucak geçti.
“Bu ikincisi; sonuncusu beþ yýl önceydi. O günden beri düþünüyorum. Benim kendi caným, bana raðmen bir lütufmuþ gibi bana baðýþlandý. Zorla oradan dýþarýya sürüldüm.. Garas bir gizem. Orada tuzaklardan baþka gizler de var. Ama beni en çok engelleyen þeyler açýlmayan kapýlar ve tuzaklardý. Hýzýmýzý kesip bizi yudum yudum içen asýl zorluk Garas’ýn çok imkansýz bir düþman olarak, bir savaþçý olarak planlanmýþ olmasý idi”
Rein susarken Elvin devam etti.
“Cüceler Garas’a tuzaklarý sýzma tehlikeleri ya da kýsmi iþgal yanýnda çok küçük bir ihtimal de olsa bir ihtimal olarak tamamen düþmesi tehlikelerine karþý inþa etmiþtiler. Temel düþünce cücelerin malý sadece cücelerindir ve öyle kalacaktýr. Ama eðer cücelerin kalmayacaksa kimsenin de olmayacaktýr idi... “
“Oldukça basit görünüyor” dedi Turayan
“Basit ama çok etkili. Ortaya çýkana bir baksana” dedi Rein.
“Her þey bir yana Cüceler bu tuzaklarý sadece silah olmanýn ötesinde bir düþünceyle yapmýþtýlar. Onlar bir anlayýþýn ürünüydüler. Bir düþünceyi ifade ediyordular. Fikrin bedenleþmiþ haliydiler. Kýsacasý sanat eseriydiler.”
Rein Elvin’e kara kara konuþtu.
“Mükemmelliklerine hiç þüphem yok.”
“Üzgünüm. Sadece konuya geliyorum” dedi Elvin
Rein baþýný salladý. Anlýyordu.
Elvin devam etti.
“Bulgularým bana gösterdi ki tuzaklar sabit deðil. Deðiþken. Bir yerden ilk geçtiðinde bir þey olmazken. Ýkinci geçiþinde duvarlar asitli duman püskürtebiliyor. Duvarlar ve yollar deðiþiyor. Hatta bazen odalar ve salonlar,koridorlar kat deðiþtirebiliyor. Ve daha pek çok þey söz konusu ama asýl sorun, Rein, senin de söylediðin gibi kapýlar. Çok çeþitli olan kapýlar. Benim bilgim iþte tam bu noktada kendini gösteriyor. Tuzaklarý belli süreler için durdurabilen çeþitli anahtar ve parola sözcüklere sahibim. Bunun yanýnda en önemli þey olarak da kapýlardan geçmeye yarayacak yetki sözcüklerim var. Tuzaklar devreye girdikten sonra Garas’ýn kendi halkýnýn ve kendi savaþçýlarýnýn içeride hareket edebilmesini saðlayan ve belli seviyelerdeki komutanlarla çeþitli mevkilerdeki kiþi ve ailelere verilmiþ olan bu Anahtarlar bize yolu açacak...
Rein gülümsedi...Yýlardýr herkesin aradýðý iþte böyle bir þeydi. Bu her þeyi deðiþtiriyordu. Elvin haklýydý. Bu defa Garas’ýn kapýlarý kesinlikle açýlacaktý... Kýlýcýný bilemeliydi. Gülümsedi. Artýk o sorunun vaktiydi. Yol yine görünmüþtü.
“Elvin, Garas’a daha önce iki kez gittim. Üçüncü bir defa daha gitmek istiyorum. Bu defa senin liderliðinde... Beni yanýna kabul eder misin?” Diyerek sordu Onorgud.
“Varlýðýn beni onurlandýracak” diyerek açýk bir memnuniyetle gülümsedi Elvin. Bu beklediði ve istediði bir soruydu. Ve de tek bir cevabý vardý. “Yeri gelmiþken Rein, oraya benimle gelecek olan üç dostum olduðunu söylemeliyim. Bu durumda sen ve ben de dahil beþ kiþiyiz.” Diyerek konuyu derinleþtirdi Elvin.
“Bu kiþilerin niteliklerini sorabilir miyim?” diyerek askeri biçimde sordu Rein. Nezaketi de Krallara yakýþan seviyedeydi. Elvin Rein’in ilgisinden memnun biçimde konuþtu.
“Niteliklerine karar vermeyi sana býrakýyorum. Bu isimlerden birisi Merkulin Yýldýzlarýngecesi.”
Rein’in þaþkýnlýðý memnuniyetiyle eþdeðerdi. Gudslund Kralý Onurgud bile daha iyisini bulamazdý. Elvin onun tepkisine memnuniyetle devam ederek cevap verdi.
“Cüce dostum Ustaçekiç Ronnir”...
Kral’ýn aðzý kulaklarýna varýyordu. Bu iki isimde Ýldar’da Kahramanlarýn, kavgalarýn, kýlýcýn ve büyünün bulunduðu ortamlarda çok aðýrlýðý olan müthiþ isimlerdi. Rein merakla üçüncü ismi bekliyordu.
“Ve son yoldaþýma gelince, Çelikbilekli Jullis..”
Bu son isim Rein’in hafýzasýnda Yedi yýl önceki olaylarýn arasýnda yer alýyordu. Yedi yýl önce Armellion bu ismi hain ilan etmiþti. “Eski Armellion þövalyesi, genç Ermiþ Lord, Sör Jullis?” diyerek sordu.
Elvin baþýný salladý.
“Ta kendisi. Bir süredir çok mütevazý, çok dünyaya kapalý bir hayatý var. Ýnzivada. Ama gelecek.” diyerek gülümsedi. Dostça bir sinsilik vardý gülüþünde.
“Bunca yýldýr Armellion avcýlarýnýn onu bulamama sebebi bu olsa gerek. Yeniden ortaya çýkmasý doðru mu?” Diye sesli düþündü Rein.
Elvin Kardeþlik kelepçesi tabir edilen Ruh yüzüðünü gösterdi.
“ Bunlardan dördümüzde birer tane var Rein. Jullis biz istemesek de bizimle gelecek. Ve Armellion’a gelince... Ona dokunmaya kalkacak Avcýlar’a belki Jullis acýyabilir. Ömür boyu sakat býrakmakla yetinebilir. Ama þu kadarýný söyleyeyim ki ben þahsen daha temiz iþleri tercih ederim. Bu konuda Ronnir ve Merkulin de bana katýlacaklardýr.” Diye karanlýk bir edayla konuþtu büyücü. Rein bunu görebiliyordu.
Ruh kardeþliði yüzükleri ruhlarý ölümün ötesinde bile birbirine baðlayan çok güçlü bir büyünün niþanlarýydý. Taþýyýcýlarýn da güçlü olmasý büyünün temeliydi. Dostluk ve sevgi baðý çok güçlü ve de çok berrak olmalýydý. Þüphe, hesap, aldatma gibi duygulara yer yoktu. Büyü bu yüksek bedellere karþýlýk çok eþsiz faydalarý beraberinde getiriyordu... Bedelini ödeyebilen ruhlar için ödenen bedelin adý anýlmazdý kazancýn yanýnda..
Rein bütün bunlarý þimþek hýzýnda aklýnda tartarken bir yandan da konuþuyordu.
“Þu halimizle bile Garas’a girebiliriz diye düþünüyorum.” dedi Rein “Ama aklýma gelen birkaç güçlü takviye ile daha da hýzlý ve güçlü olabileceðimizi söylemeliyim” dedi.
Elvin ne demek istediðini anlamýþtý. Onu onayladý.
“Garas’la tecrübesi olan sensin Rein. Þu durumda grubun geri kalanýný düzenleme iþini benden çok daha iyi yapacaðýna þüphe yok”
“En iyilerden bir gurup olacak” diyerek konuþtu Rein.

Turayan köþesinde memnuniyetle bu ikisini takip ediyordu. Ýyi insanlarý birleþtirip yeni iyilikler yaratmak onun en fazla neþe veren, onu en fazla mutlu eden büyüsüydü.
Bu ikisinin yapacaðý büyük þeyleri düþündükçe içi içine sýðmýyordu.
Yolculuk zamaný olarak Rein’in de tavsiyesi ile kýþýn sonunu beklemeyi uygun buldular. Sonbahar ve kýþ süresince Garas ve yöresi yaðmurlar, fýrtýnalar ile boðuþurdu. Garas’ýn içinde bazý yollar sulara boðulur, buzlarla kapanýrdý. Rüzgar tünelleri ve hava bacalarý daha bir tehlikeli olurdu. Rein böyle diyordu. Hem Rein toplayacaðý grubu aceleye getirmek istemiyordu. En önemli nedeni buydu. Elvin’in de kendi sebepleri vardý bunlarý kabul etmek için.. Vinliir’e bir an evvel gitmek için ne derece sabýrsýz ise oradan mümkün olduðunca geç ayrýlmak için de o denli istekliydi...




EV

Lejjanýn sýrtýndaki Büyücü güneþin turunculaþmaya baþlamýþ ýþýðýyla aydýnlanan gökyüzünde süratle Medanor denizindeki büyük bir kara olan Likion’a doðru ilerliyordu.
Ufukta Likion’un Güneykýyý daðlarý haþmetle belirmiþti. Bu daðlar karanýn bütün güney sahili boyunca bir duvar gibi yükselir ve çok nadiren içeriye geçit verirlerdi.
Ýþte bu nadir geçitlerden birinin önündeki kýyý þehri, liman þehri Atalia’ya doðru açýlýyordu Lejja.
Elvin hemen kýyýdan itibaren baþlayan daðlarýn içeriye doðru girinti verdiði çok nadir yerlerden biri olan bu bölgeye, Atalia’nýn bulunduðu yere havadan baktý. Beyaz evleri ve binalarýyla güneþ ýþýðýnda sarý, turuncu ýþýldayan bu sýcak þehir soðuk ve karmaþa dolu Likion’un üzerinde nasýl da sýrýtýyordu.
Atalia ve Vinliir.. Birbirine sýký baðlarla sarýlmýþ bu iki yerleþim, bu iki güçlü dost Likion’da huzur ve mutluluðun kol gezdiði yegane yerlerdi.
Bu ikisinin dostluðu Þehrin þövalyeleri ile Vadinin kolcularý’nýn geçmiþ zamanlardaki büyük savaþlarda omuz omuza çarpýþtýðý günlere gidiyordu. O günlerin hatýralarý, eski dostluklarý Ýldar’ýn bu kýsmýnda hala kýymet görüyordu. Yaþatýlan dostluklarý ,Vadi ve þehrin ticaret iliþkileri yanýnda yaþama bakýþlarý da onlarý birbirine baðlýyordu. Ýyilik ve güzellikte ortaktýlar...
Lejja güzel þehrin çok yükseklerinden geçerken süratle alçalýyordu. Atalia’dan on fersah içerideki Nehirkazdý geçidine doðru iniyordu...
Nehirkazdý geçidi kapýsý olarak anýlan geçit kalesi Atalia ile Vinliir’i baðlayan boðaz üzerindeki en dar yerde, en korunaklý noktada yapýlmýþ bir kapý kaleydi. Yol bu kalenin içinden geçiyordu.
Kalenin tarihi dostluðun tarihiyle ortaktý. Son Umlobb’a dayanýyordu. Umlobb savaþlarý sýrasýnda Vinliir ahalisi olan insan, elf ve cüceler ile diðerleri Atalia halkýnýn kýyýdan içerilere sürüldüðü korsan ve Karaordu akýnlarýnda onlara kucak açmýþlardý. Atalia Vinliir’e çekilmiþti. Vinliir’e ulaþan diðer yollar kuzeyde, doðuda ve batýda hep güvenliydi. Kuzeyde Kabileler çayýrlarý’ndaki süvari halk elflerle beraber Ashlaray ormaný ve Otlaklar boyunca kýyýcý bir savunmayla düþmaný durduruyordu. Doðuda Rillmirr þövalyeleri ve Vadi kolcularý Daðinsanlarýna ve Devlere geçit vermiyordu. Batýdaki düþmanýn önünü kesenler ise Beþþehir çýkmazý halký ve cücelerin güçlü Baykuþ daðý’nýn halkýydý. Güneydeki geçit tek zayýf yanlarýydý. Atalia ve Vinliir kýyýdan gelecek düþmanýn Vinliir’e ulaþmasýný engellemek için Nehirkazdý kalesini yaptýklarýnda bu tehdit de böylece kesinlikle çözümlenmiþ olmuþtu. O zor savaþ yýllarý boyunca Vinliir; yani Güzeldiyar iþte böyle hayatta kalmýþtý.
Savaþtan bu yana kalede hep Þehir ile Vadi’nin askerleri nöbet beklerdi. Bu kimi yýllar sadece törensel, geleneksel bir þey, kimi zamanlarda ise gerçekten bir ihtiyaç olduðu için böyle olagelmiþti. Son yýllardaki durum ise bir ihtiyaçtý. Çünkü kýþ yaklaþýyordu. Yaklaþan her kýþla beraber kýþýn nispeten yumuþak geçtiði, kaynaklarýn bol olduðu bu güzel topraklara çetelerin ve de yeraltýndan çeþitli eski maðara uzantýlarýyla gelen kötü kanlý ýrklarýn sýzma giriþimleri olurdu. Geçit’in saðlam kalmasý demek bu guruplarýn Atalia þövalyelerince kýrlarda rahatça avlamasý demekti. Geçit’in saðlam kalmasý demek yeraltýndan gelecek akýnlarýn ve sýzmalarýn Daðkökü maðaralarý çýkýþlarýndan yol bulmak zorunda kalmasý ve kolcularca derhal tespit edilip izlenmesi, yok edilmesi demekti... Geçit bu yüzden önemli bir yerdi.
Geçit þimdi Elvin’in hemen önündeydi. Görüntüsü adýna yaraþýyordu.



Sanki býçakla kesilmiþçesine düzgün bir yarýkla yaralýydý Kýyý daðlarýnýn bu kýsmý. Ve bu yaranýn içinden Suril nehri salýna kývrýla akýyordu. Uzun ve düzgün geçit boyunca akan nehir tam kapý kalenin bulunduðu yerde adýna yaraþýr biçimde derinleþiyor ve topraðý oyuyordu. Ýnceliyordu. Daralýyordu. Geçidin bu en dar noktasýndaki kalenin kapýsý yarýðýn tam ortasýndaydý. Kapý yüksek ve geniþti. Ýki araba yan yana geçebilirdi. Kapýnýn iki yanýnda da iki savaþ kulesi hemen yukarýya mýzraklar gibi yükseliyordu. Yüksek surlarý her iki yana da yaklaþýk yüzer adým gidiyordu. Saðdaki surun ortalarýndaki çelik mazgal tahkimatlý bir kemerin altýndan Suril bir þelale ile gürleyerek kayalýk yükseltiden on beþ adam boyu aþaðýya dökülüyor, yol boyunca akýyordu...
Elvin doðrudan Güzeldiyar’a inebilirdi. Ama bunu istemedi. Lejja’ya onu kapýnýn açýklýðýna, ok menzili dýþýna indirmesini emretti. Kale silahlarý arasýnda oktan daha uzun menzilli ve korkunç güçte silahlar vardý ama onlarýn kaza ile atýþ yapmasýnýn mümkün olmadýðýný iyi bilirdi Elvin. En acemi Vinliir muhafýzý bile konu emir komuta olduðunda disiplin kelimesinin yürüyen hali demekti. Ve bu silahlarýn kullanýmý çok sýký bir emir komuta zinciriyle baðlýydý.
Hýzlý yaratýk güneþin turuncusuyla ýþýldayan uzun yeþil otlarýn arasýna bir fýrtýnayla inerken çevresinde otlar dalga dalga çalkalanýyordu.
Elvin yaratýðýn sýrtýndan yere çevik bir hareketle sýçrarken kalenin kulelerinde de bir hareketlilik vardý. Büyücü bunu bekliyordu. Lejjaya döndü. Simsiyah yaratýðýn kýzýl gözlerine baktý.
“Git” diyerek emretti. Yaratýk yayýndan fýrlamýþ ok gibi bir an içinde birkaç yüz metre yukarýya yükselmiþti... Bir iki saniye içinde de onu çaðýran emir kaybolduðu için kendi alemine dönüþ yolculuðundaydý. Varlýðý baþka bir aleme doðru silinip gözden kayboluyordu.
Elvin kulelerdekilere döndü. Kulelerin tepesindeki uzun menzilli makine silahlarýn mazgallarý ve surlardaki niþancý mazgallarý koþuþturmalarý açýkça gösteriyordu. Büyücü bu giriþin onlara verdiði heyecaný görünce hem mahcup oldu hem de sevindi. Böyle olsun istememiþti ama bu heyecanlý koþuþturmayý izlemek de hoþuna gitmiþti doðrusu... Elvin yürümeye baþladý. Adým adým, yavaþ yavaþ Nehirkazdý kapýsýna yaklaþýrken her ihtimale karþý bir koruma büyüsünü serbest býrakmýþtý. Eli titreyip yayýný kaza ile boþaltan heyecanlý bir yeniyetme niþancýnýn oralarda olma ihtimali yok deðildi hani.. Gülümsedi kendine.. “Elvin’i tanýyan yok mu?”diye seslendi Büyücü “Vinliir’li Elvin’i tanýyan yok mu içinizde?”
Elvin bu askerlerin çoðunca tanýnýyordu aslýnda ama kurallar ve az önceki giriþ karþýsýnda bir üstten onay istiyordu askerler. Surlardakilerin çoðu sabit kaldý. Bir kýsmý birbiriyle fýsýldaþýyordu. Bir kaçý ise komutan Volderin’i arýyor, ona sesleniyordu...
Elvin onu çok iyi tanýyordu. Genç ve ateþli bir silahþör, bir yeni yetmeydi.. Beþ yýl önce.. Þimdi ise Kapýkalesi’nde bir komutan... Büyücü Vinliir’de bulunduðu zamanlarda Güzeldiyar’daki sayýlý diðer büyücülerle Vinliir’li þehir muhafýzlarýný ve kolcularý büyüye karþý eðitme ve bilgilendirme gibi þeylerle ilgileniyordu. Onlara tatbikatlarda yardýmcý oluyordu. Volderin’i de böyle tanýmýþtý. Kolcularýn arasýndaki en genç ve en yetenekli, en istekli silahþördü.. Elvin’le de dostluðu vardý. Kýlýç ve büyü ile az vakit geçirmemiþtiler.
Bir dakika sonra surlarda geçidin gri, yeþil, kahverengi renkleriyle cývýldaþan yanar döner kolcu pelerinine bürünmüþ, kara saçlarý rüzgarla dalgalanan Volderin’i gördü. Elvin gülümsedi. Betrillas’ý kýnýndan çýkarýp karþýlýklý idmanlarýnda selamladýðý þekilde kiþiye has selamýyla selamladý onu ...
Volderin de onu tanýmýþtý. Uzaktan o da kýlýç selamýyla karþýlýk verdi. Kapýlarýn açýlmasý emri ile kapý da açýlýyordu...



Ýri yapýlý sayýlmazdý Volderin. Orta boylu bile sayýlmazdý. Ama geniþ omuzlarý, güçlü kaslarý vardý. Vücudu bir kedi gibi çevik, bir ok gibi atýlmaya hazýrdý. Elvin onu böyle hatýrlýyordu iþte.. Iþýldayan buðulu kara gözler, buruk ama içten, sýcak bir tebessüm.. Ve her zaman samimiyet.. Tam da böyleydi Volderin. Beþ yýl onun sýcaklýðýndan bir þey götürmemiþti.
“Elvin! Elvin! Elvin Ýyiay! Çalýsakal!” diyerek neþeyle, hýzlý adýmlarla yürüyordu genç komutan. Elvin de aynen karþýlýk veriyordu.
“Volderin! Kargadostu Volderin!”
Kucaklaþtý dostlar.
“Yýllar sana yaramýþ Çalýsakal” diyerek Elvin’in belli bir kesim yakýn dostu ve belli bir kesim düþmanlarýnca bilinen lakabýyla seslendi Volderin.
“Sana da Kargadostu” diyerek cevapladý Elvin. Ayný anda da kapý kulelerinden birinin üzerindeki koca bir karganýn sesine döndü Büyücü. Gülümsedi.
“Rokg da seni selamlýyor Elvin” diyerek güldü genç komutan.
“Selamlar Rokg!” diye seslendi Büyücü. Karganýn cevabý yine bir gak çýðlýðýydý. Elvin güldü. Volderin’e döndü. Þöyle bir yakýndan baktý.
“Yýllar sana da yaramýþ dostum. Gerçekten. Konuþacaðýmýz çok þeyler var” diyerek gülümsedi Elvin. Dostlarla arayý kapatmalýydý. Volderin güldü.
“Seninle görüþeceðiz Elvin. Ama seni tanýyorum.. Acelem yok. Görüþeceðiz. Kapý nöbetim bu haftanýn sonunda bitiyor. Sonra Çalýsakal ve Kargadostu Ballýkaymak’ta yiyip içebilir.O zamana kadar seni Vinliir’ine býrakýyorum.”
“O halde görüþeceðiz Volderin..” diyerek dostunun anlayýþýna teþekkür etti Büyücü..
“Git þimdi Vinliir’li Elvin Ýyiay! Dostum Çalýsakal. Vinliir’in seni bekliyor” diye konuþtu Volderin. Gerçekten de Elvin’in içini biliyordu. Onun duyduðu sabýrsýz özlemi, o tatlý telaþý, o tatlý koþuþma acelesini görebiliyordu. Volderin dostunu çok iyi tanýyordu.
Elvin minnettarlýkla dostuna sarýldý ve sonra da yürüdü. Pelerininin gizlediði ayaklarý akan bir nehir misali devamlýlýkla ve koþarcasýna bir süratle onu Güzeldiyar’ a taþýyordu.
Elvin kapýyý arkasýnda býrakmýþ Güzeldiyar’a ilerliyordu. Bir an için durdu. Güzellik içinden çýkan kara bir düþünce ile ürperdi. Büyücünün insan üstü gözleri kuzeye doðru baktý. Bakýþlarý kýrlarý, tepeleri aþýp Ashlaray ormanýna ulaþtý. Onu da aþtý ve daha kuzeye Kabileler otlaklarýna ulaþtý. Bakýþlarý daha ilerdeki Sisli Yaylalar’da durdu. Burasý bir sýnýrdý. Komero’nun nüfuzunun sýnýrý... Kötülüðün sýnýrý. Baþýný çevirdi. Doðuya baktý, kuzey doðuda Dev boðazý vardý. Düþman devler. Geçmiþin kinini güden karanlýk ruhlu devler. Tam doðuya doðru döndüðünde Daðinsanlarý’nýn Çatalyayla’sýný gördü. Eski düþmanlar. Hala düþmanlar...
Batýda Körvadi’lerinde Beþþehir vardý. Beþþehirler birliði. Dost ve müttefik Körvadi.. Çýkýþý yoktu. Cüce daðlarý da oradaydý. Ve batýda Batý geçidi vardý. Vinliir öyle derdi oraya. Ama son yüzyýldýr o yol da tekinsizdi. Cüce daðlarýnýn eteklerinden geçen bu yolun gittiði iç topraklarda Likion karýþýk ve huzursuzdu. Yolda çeteler ve hýrsýzlar av bekliyordu. Þehirler ve krallýklar birbiriyle savaþýyordu. O topraklarda halklar günü gününe zor bir hayat yaþýyordu. Elvin bir de vadiye baktý. Vinliir’e...
Güz havasýnda güzel kokular vardý. Sýcak ve serin rüzgarlar insana karýþýk güzellikler yaþatýyordu.. Otlar rüzgarla deniz gibi dalgalanýyordu.. Korular dans edercesine ileri geri ahenkle sallanýyordu. Bakýmlý tarlalar ve bahçeler göz alýyordu. Kýzýla boyanmýþ ufkun rengi bir uçta gecenin mor ve mavi tonlarýyla tutuþuyordu.. Ýlk yýldýzlar yeni yeni seçiliyordu.. Ay iyice parlamaya baþlýyordu. Yanýndan bir sürü kuþ cývýldaþarak rüzgar gibi esip geçiyordu.. Kelebeklerin kanatlarýnda ki renkler kýzýl ýþýklarla yeþil ve turkuaz gümüþ ýþýltýlar saçýyordu.. Rüzgarýn ve kuþlarýn sesine, otlarýn hýþýrtýsýna Suril’in þýrýl þýrýl akan sesi karýþýyordu..
Ýleride Çelikkale vardý. Rillmirr’in; ýþýðýn Ermiþ þövalyelerinin en güçlü kalelerinde biriydi. Üç Tepeler olarak anýlan tepelerden birine kuruluydu. Yeþilli kayalýklý tepenin üstünde yükselen koca, ak kayadan þato muazzam ve muhteþemdi. Güneþ’in kýzýl ve turuncu ýþýklarýnda üç bayraðý dalgalanýyordu. Nesillerdir þatoya sahip olan kadim Talion sülalesinin ak üzerine gümüþ nal ve at baþý iþlemeli bayraðý... Mavi zemin üzerine beyaz bir rüzgar kuþu silueti olan Rillmirr bayraðý ve Vadinin kolcularýnýn ilk niþaný olan koyu gece mavisine gümüþle iþlenmiþ, avýna pençelerini uzatmýþ buzbaykuþu tasviri...
Daha ilerideki tepede bir þehir kuruluydu. Küçük, þirin ve sýkýcý bir þehir. Elvin için dünyanýn en güzel þehriydi bu þehir. Doðru dürüst bir adý bile yoktu. Yerine göre Eskikaya, Þehir Tepesi, Þehir ya da Tepeþehri deniyordu. Mutluluk, güzellik ve iyiliðin minik, sýcak þehriydi orasý. Basit, küçük ve mutlu kiþilerin yaþadýðý huzurlu bir cennetti. Kahkaha, gülücükler, eðlence, iyi yemek, iyi içki ve güzel bahçelerle hoþ sohbet, dostluk, iyi komþuluk hep buradaydý. Herkesin birbirini tanýdýðý, muhteþem ve mükemmel bir yerdi burasý. Düþünmek bile Elvin’i mutlu ediyordu... Bu minik þehir için ölüyordu. Oradaki o sýcak sevgiyi, o mutluluðu hiçbir þeye deðiþmezdi. Þehir Vinliir’in ruhuydu.
Üç tepeden üçüncüsü Büyücünün Tepesi diye anýlýrdý. “..Yalnýzçýnar Tepesi..” diye mýrýldandý Elvin. Evin ilk sahibi gibi þimdiki sahibi de bir büyücüydü. Bu tepe birkaç yüzyýl boþ kaldýktan sonra Elvin ile karþýlaþmýþ ve yeniden Büyücünün Konaðý’nýn bacasý ocaðýn ateþiyle tütmeye baþlamýþtý. Elvin evine baktý. Özlemiþti. Hem de çok.
Bir rüzgar güz çiçeklerinin kokularýný taþýyarak esti. Elvin bu taze nefis kokudan derin bir nefes çekti. Ýçini bir mutluluk doldurdu. Yüzü güldü. Dudaklarý farkýnda olmadan neþeli ve güzel bir melodiyi üflemeye baþladý.
Suril’in yaný baþýndan aktýðý toprak yol boyunca yürüyordu. Güneþin kýzýl sarýsýyla rengi ýþýldayan uzun yeþil otlar rüzgarda yavaþ yavaþ dalgalanýyordu... Iþýk ve gölgelerin bu dansý harikaydý. Manzara muhteþem bir tabloydu. Elvin mutlulukla, neþe içinde ýslýk çala çala ilerlerken attýðý her adýmda güneþ de iyiden iyiye ufuktan çekiliyordu. Gökyüzünde kýzýl ýþýklar artýk yerini çokça mor ve koyu gece mavisi tonlara, beyaz bulutlara býrakýyordu..Ayýþýðý dolunayýn gücüyle ýþýl ýþýl yanýyordu.Elvin esen rüzgarýn serinlemeye baþladýðýný düþünüyordu ki içini ýsýtan bir ses duydu...
Yanýndan uçuþarak geçen mavi ýþýltýlý gece serçelerinin telaþlý ötüþmeleri ve kanat seslerine karýþýyordu küçük kanatlý küçük Vinliir perilerinin ilk þarkýlarýnýn ezgisi... Minik periler büyülü güzellikteki sesleriyle söyledikleri þarkýda hem dolunaya hem de Elvin’e sesleniyordular...

Ay tepe ýþýldýyor, Ay, Ýyi ay.
Gümüþten halesini kuþanmýþ þarký söylüyor, Ay, Ýyi ay..
Beyaz bulutlar gecenin mavisinde esiyor,
Güz yapraklarý gece melteminde savruluyor,
Kurtlar uluyor sana, Baykuþlar uçuþuyor sana, Ay, Ýyi ay...
Parlýyorsun üç tepenin üzerine, Ay, Ýyi ay
Orman ve Çayýr, Kaya ve Þehir,
Ýnsan ve cüce, elf ve rel, ve de nice iyilikler.
Sana bakýyor hep ümitle, Ay, Ay, Ýyi ay

Elvin farkýnda olmadan Suril’in kenarýndaki bir kayaya oturmuþ çantasýndan çýkardýðý “ney”ine üflüyordu. Ýnsanýn ruhunu yakalayýp ruhuna fýsýldayan sesler üfleyen ney perilerle meþke dalýyordu... Þarkýlarý sözden ziyade melodiydi... Müziðin sesi geceye ve iyiliklere yayýlýrken duyanlar kendinden geçiyor ve karþý konulmazca sesin kaynaðýna çekiliyordu...
Elvin neye üfledikçe ruhunun kanatlanýp yükseldiðini hissediyordu. Gecenin içindeki yýldýzlara, güzel ve iyi pýrýltýlara yükseliyordu. Temiz ve saf ýþýklara bulanýyor, yeni renkler görüyordu. Büyücü müziðin büyülü havasýnda uçuþan diðer ruhlarla beraber yýldýzlar ülkesinde dans ediyordu...



Bilinemez bir zaman sonra þarkýnýn son notalarý üflenip söylendiðinde ruhlar bedenlerine geri dönüyordu..Tarifi imkansýz yaþanasý eþsiz güzellik bir daha ki sefere kadar kaybolurken büyücü ýþýltýlý fýsýltýlarýn içinden Vinliir’ in seslerini duydu.. Güzeldiyar ona sesleniyordu..
“Hoþ geldin Elvin Ýyiay..”
Ýyiay.. Elvin’e perilerin taktýðý isimdi bu. Elvin gülümseyerek mutlulukla cevap verdi.
“Hoþ buldum benim sevgili Vinliirim..”
Gecekuþlarý Elvin’in çevresindeki danslarýný bitirmiþlerdi. Kelebekler de yavaþ yavaþ saða sola saçýlýp uçuþarak büyücüyü kendi haline býrakýyorlardý. Perilerin sesleri usul usul uzaklaþýrken Suril’in þýrýltýsý daha belirginleþiyordu.
Büyücü derin bir nefes çekip ah etti.. Yaþamak, iþte böyle, ne güzeldi.. Ýyi ki yaþýyordu..
Elvin üzerinde mutluluðun o baþ döndüren sýcak, tatlý sarhoþluðuyla yoluna geri döndü. Güzel güz gecesinin gümüþ ayla aydýnlanmýþ, beyaz bulutlarla süslenmiþ koyu mavi çatýsý altýnda huþu içinde mutlulukla yürüyordu.. Uzaklardan kurtlarýn þarkýlarýnýn sesleri geliyordu. Baykuþ çýðlýklarý gökyüzünde dört bir yana hoþ melodilerle saçýlýyordu. Otlar hýþýrdýyor, Suril þýrýldýyordu. Vinliir Elvin’e þarký söylüyordu.



Ayýþýðýyla aydýnlanmýþ, gölgelerle süslenmiþ Tepe’ye baktý büyücü. Yalnýzçýnar Tepesi’nin önündeydi. Büyücünün Tepesi beþ yýldan sonra büyücüsüne kavuþuyordu.
Yumuþak meyilli tepenin etekleri yer yer alçak ama kalýn taþtan duvarla, yer yer de eskimiþ bir çit ile çevriliydi. Çit ve duvar tepeyi büyük bir daire ile çevreliyordu. Bu mükemmel dairenin ortasýndaki koca kadim çýnar aðacýnýn gölgesinde de iki katlý, ortalama büyüklükte bir konak olan zarif Büyücünün Evi bulunuyordu. Kalýn duvarlý güçlü ve saðlam yapý sade süslemeleri ve zevkli mimarisi ile sýcak ve hoþ bir konak görüntüsü veriyordu. Ýki kata ilaveten çatýsýnda da küçük balkonlu küçük pencereleri vardý. Ayrýca konaðýn doðu tarafýnda dört katlý bir kulesi de mevcuttu; ki Elvin için bu kule çok özel bir yerdi.
Büyücü tepeye yumuþak kavislerle döne kývrýla týrmanan yola doðru yürüdü. Bir at arabasýnýn rahatça geçebileceði kapý aralýðýndan geçtiðinde üzerinden yumuþak bir his de akýp geçmiþti.
“Seni yeniden görmek güzel Elvin Ýyiay” diyen sözcükler kulaklarýndan ziyade aklýna hitap ediyordu. Güç ve zarafet doluydu bu hitap.
“Yeniden burada olmak güzel Yaþlýkiþi” diyerek karþýlýk verdi Elvin. Bu tepenin kendisinden çok daha eski bir sakiniydi bu ‘Yaþlýkiþi’. Elvin çýnar aðacýnýn sararmýþ yapraklarý rüzgarla etrafýnda uçuþup otlar dalgalanýrken kýsa zamanda yolu aþýp kapýnýn eþiðine ulaþtý.
Rüzgar sertleþmeye baþlamýþtý. Sert rüzgarýn uðultusuna kurtlarýn ulumalarý karýþýyordu. Otlarýn hýþýrtýsý tutkulu bir þarkýydý. Büyücü elini koca ve kalýn kapýya uzattý.
“Ben geldim” diye fýsýldadý.
Kapý haþmetli bir gýcýrtýyla yavaþ yavaþ ona açýlýrken Elvin de içeriye ilk adýmýný attý.
Kapý kapanýnca içeriye sýzan rüzgarýn sesi büyük ölçüde azalmýþtý. Ama yine de bu derin sessizlik ve koyu karanlýðýn içinde o ses koca bir haykýrýþ gibi geliyordu Elvin’e.
Elvin kapýnýn açýlmasýyla havada uçuþan tozlarý kalýn perdelerdeki minik aralýklardan sýzan bir iki küçük ayýþýðý huzmesinde görebiliyordu.
Büyücünün emri ile kalýn perdelerin hepsi ayný anda açýldý. Evin içine hücum eden ayýþýðýnda perdelerin rüzgarýnda uçuþan tozlar seçiliyordu..Bir büyü kurdu Elvin. Küçük bir bilye büyüklüðünde mavi bir ýþýk topu havada, tam önünde oluþtu. Emirle birlikte mavi ýþýltýlar saçarak bütün evi baþtan aþaðý köþe bucak bir çýrpýda gezdi bu büyülü top. Koca konaktaki beþ yýlýn tozu, eþyalardaki yýllarýn yýpranmýþlýðý bu büyü ile toplanýp alýnmýþtý. Elvin memnunca gülümsedi. Temizlik tamamdý. Hava tazelenmiþti. Sýra ýþýklardaydý. Tek bir zihinsel emirle Büyücünün evindeki büyülü þamdanlarýn mumlarý yandý. Þöminedeki odunlar tutuþtu. Yumuþak ve sýcak renklerin hakim olduðu sade ama zevkli güzel eve baktý Elvin. Derin ve mutlu bir nefes çekti.
Þöminenin yanýna doðru yürüdü. Çantasýný þöminenin yanýndaki askýnýn dibine býraktý. Pelerinini çýkardý ve astý. Askýlý çantasýný da asýp kýlýç kemerini çözdü. Þöminenin üst rafýna usulca yatýrdý Betrillas’ý. Büyücü önce mutfaðýna yöneldi. Geniþ mutfaðýný çok severdi Elvin. Çünkü Elvin yemeyi çok severdi. Lezzet düþkünü ve keyif ustasý olarak haklý bir ünü vardý Vinliir’de.
Önce dolaptan çaydanlýðý çýkardý. Eski püskü sýradan çaydanlýðý sevgiyle okþadý. Gülümsedi. Gerçekten de evindeydi. Bu müthiþti. Müthiþ. Koca bir kahkahayla gürledi. Neþe doluydu.
Stilize ejderha desenli musluðu açýp çaydanlýðý doldurdu. Mutfaktaki küçük ocaða “Yan” diye emredip çaydanlýðý ateþe býraktý. Tamamdý iþte. Mutfaktan çýkýp banyoya yöneldi.
Banyo da Elvin’in çok sevdiði yerlerden biriydi evinde. Büyücü oldum olasý suyu ve suyla oynamayý seven birisiydi. Banyosunda doðal kayalýk görüntülü duvarlardan dökülen minik þelalelerin olduðu bir dökünme bölümü ve saatlerce arzuya göre sýcak, soðuk ya da ýlýk olabilen suyun içinde oturabileceði, uzanabileceði, keyif yapabileceði –yýkanma havuzu bölümü; dev bir küvet vardý.
Kýsa cüppesini çýkardý ve banyo askýsýna astý Elvin. Gömlek ve çizmelerini, pantolonunu çýkarýp üzerinde sadece yüzükleri ve muskasý ile kalana kadar soyundu. Muskasýný ve yüzüklerini asla çýkarmazdý Elvin. Büyücü saðda soldaki bir iki mumun loþ ve gölgeli sarý ýþýklarla aydýnlattýðý, þýrýl þýrýl su sesinin mýrýldandýðý kaya ve mermer banyoda küçük havuza doðru yöneldi. Havuzun basamaklarýný adýmlayýp bir iki kulaçlýk mesafeye doðru yüzdü. Kendini suyun içine býrakýp bir müddet suyun içinde öylece kaldý. Güzel sýcak suyun okþayan dokunuþu, küçük havuzun zemininden püsküren havalý küçük akýntýlarýn temasý çok rahatlatýcýydý.
Elvin birkaç dakika böyle kaldýktan sonra bir kulaç atýp þelaleli kayanýn üzerine çýktý. Baþýndan aþaðýya dökülen suyun serinliði ile gevþemiþ vücudu açýlýp kendine gelirken karnýndan gelen sese kulak verdi. Acýktýrmýþtý bu su onu. Kayalýklarýn üzerinde yürüyüp birkaç adým sonra mermer zemine ayak bastý. Kurulanýp ev cüppesini giydi. Hemen mutfaða yöneldi.
Çaydanlýðý ateþten indirip mutfak masasýna koydu. Ýçine Turayan’dan aldýðý küçük keselerinden birinden bir tutam çay atýp dolaplara yöneldi. Kapaklarý açýp bakýndý Elvin. Dolaplar býraktýðý gibiydi. “Büyü.. Sen nelere kadirsin!?” diye gülümseyerek mýrýldandý Elvin.
Büyücü uzun hayatý boyunca pek çok büyü öðrenmiþ, pek çok büyü çözmüþtü.Bunlarýn hepsi yýkýcý büyüler, silah büyüler ya da bu türden, savaþlarda iþe yarar büyüler deðildi. Bu dolaplardaki ve Elvin’in kilerindeki büyü gibi yiyeceklerin tazeliklerini dondurup onlarý dýþ etkenlerden koruyan büyüler de vardý bu büyüler arasýnda, daha baþka amaçlý hayata dair baþka büyüler de...
Hemen uzanýp raflardan ve çekmecelerden cüce yapýmý nefis kaþar peyniri ve þehirden gelmiþ güzel çöreklerden aldý. Biraz Ashlaray balý ve biraz da çiftliklerin en iyi mahsullerinden, yarattýðý küçük bir yaðmur bulutu karþýlýðýnda hediye olarak verilmiþ zeytinlerden atýþtýrmalýk bir sofra kurdu.
Uyku öncesindeki bu hafif öðün Elvin’i memnun etmiþti. Midesi de sessizliðiyle memnuniyetini gösteriyordu. Elvin normalde hemen kendisi sofrasýný toplayýp bulaþýklarýný hallederdi. Ama evindeki ilk akþamýnda keyif yapmak istedi. Mutfak musluðunun yanýndaki iki eldivene baktý. Elini uzatýp emretti “Topla ve temizle.” Arkasýný döndü ve baþka bir çift eldivene konuþtu “Çay tepsisi hazýrla. Þöminenin yanýna getir.”
Eldivenler iþe koyulurken büyücü mutfaktan çýktý.
Elvin porselen fincanýndan çayýný yudumluyordu. Tadý harikaydý. Turayan’a yeterince teþekkür etmemiþti. Kendine söz verdi. Ýlk görüþmelerinde Turayan’a bu çay için teþekkür edecekti. Tadý, kokusu, içimi eþsizdi..
Ateþ gür gür yanýyordu. Serin gecenin içindeki bu sýcak ateþ baþýnda kendi eski püskü rahat koltuðunda keyifle çayýný içebilmek ne büyük bir mutluluktu.
Dýþarýda rüzgar esiyor, kurtlar uluyordu. Otlar dalgalanýyordu.



Serin güz gecesinde koca bir çoban köpeði efendisine doðru havladý Üç tepeler civarýnda.. Köpeðin sesi de kendisi de gerçekten çok güçlüydü. Likion’un en doðu ucundaki sarp daðlýk Ývvo yöresinin çoban köpeklerinden olan bu köpek soyunun tipik özelliklerini taþýyordu. Kocamandý. Aslana benzeyen yeleleri ve siluetleri kurtlarý andýran çizgilere de sahipti. Cesaret, zeka ve sadakat en az kuvvet kadar kabul gören önemli özellikleriydi. Ýyi bir safkanýn ayný kavgada beþ kurdu boðmasý duyulmamýþ þey deðildi. Savaþçýydýlar.
Beyaza yakýn platin bir sarý renkteki kürküyle çok güzel bir yaratýktý Aku.. Efendisi ona varla yok arasý, müzikal denebilecek bir sesle seslendi “Ne oldu Aku?”
Köpeðin cevabý üç kýsa ve güçlü havlama sesiydi. Efendisi onun dilinden o da efendisinin dilinden anlardý.
Sonunda Merkulin de Aku’nun durduðu tepe baþýna ulaþtý ve dostunun söylediði þeyi kendi gözleriyle de gördü. Serin güz gecesinin güzel dolunayla aydýnlanmýþ mavi göðü altýnda uzak tepede uzun zamandan sonra yine ýþýk yanýyor, baca tütüyordu. O tepe Yalnýzçýnar Tepesi ya da çok eski ama yakýn zamanda yine hatýrlanan adýyla Büyücünün Tepesi’ydi. Dostu Elvin Ýyiay’ýn eviydi.
Uzun boylu, güçlü, zarif siluet kukuletasýný omuzlarýna kaydýrýp pelerinini yavaþça geriye doðru savurdu.
“Dostumuz gelmiþ Aku” diye konuþtu rel Merkulin.
Yarý Elf ,yarý Ýnsan kaný taþýyan melez soy ‘rel soyu’ olarak bilinirdi Ýldar’da. Merkulin bu iki kaný da taþýyordu. Annesi kadim Talion sülalesinin kanýný taþýyordu, babasý ise elf soyunun Ateþ Elfleri kavminin önde gelen büyük ailelerinden olan Yýldýzlarýngecesi’nin..
Merkulin bir Elf’in en göze çarpan, en tanýmlayýcý özelliði olan sivri kulaklarý dýþýnda neredeyse tamamen bir elf idi. Hatta safkan bir Ateþ Elfi’nden bile daha karakteristik bir görünüþü vardý. Bembeyaz parlak saçlarý upuzun ve düzdü. Gözleri mavi ýþýltýlý kar renginde bir beyazdý. Teni bembeyazdý. Uzun boylu, geniþ omuzlu, kedi gibi atletik ve zarif vücutluydu. Sesi, konuþmasý, düþünüþü elfceydi.. Ama yaradýlýþý insanlar arasýnda da hiç yabancýlýk çekmiyordu.
Uzun hayatýnýn; ki bir elfinki kadar olmasa da elfinkine diðer pek çok relden çok daha yakýndý, þu son on yýlýný büyük çoðunlukla Vinliir’de yaþamýþtý. Kolcularýn yanýnda tehlikeli sýnýrlarý arþýnlayýp Güzeldiyar’daki mutlu yaþama dýþ dünyanýn gölgelerini düþürmemiþti.
Güzel elf ýrkýnýn çizgilerini taþýyan aydýnlýk yüz gülümsedi. Merkulin yalnýzca Aku’yla deðil baþka hayvanlarla da konuþabiliyordu. Bu elflerin en eski ve ilk dili olan Ornihl’i bilmesinin ona saðladýðý bir özellikti. Ornihl Ýlkrenkler’in ve Müzik’in diliydi. Ornihl’i bilen aðaçlarla, hayvanlarla, havayla ve toprakla konuþabilirdi. Artýk Ornihl’in bir kýsmýný bilen elfler çoðunlukla yaþlý elflerdi. Ve Ornihl’in tamamýný konuþabilenler ise sadece birkaç son Eskiirfan Efendileri’ydi. Merkulin’in bu dili öðrenmesi baþlý baþýna bir hikayeydi. Çünkü Merkulin kadim, gizli bir cemiyetin son varislerindendi. ‘Son olanlar’ dan olmanýn güç ve sorumluluðu ona aitti.
Beyaz saçlý zarif relin elfler için bile eþsiz olan görüþü uzaklardaki Cüce daðý’na baktý. Uçuþan buz baykuþlarýndan birine doðru yöneldi zihni. Ornihl’in melodisi dudaklarýndan ve kalbinden akmaya baþladý. Müzik baykuþa doðru yolaldý. Beyaz tüyleri gecenin içinde ayýþýðý ile ýþýldayan Buz baykuþu saygýlý bir onaylama çýðlýðýyla ricayý kabul etti. Cücelerin daðýna doðru yola çýktý.
“Biz de Çelikkale’deki dostumuz Sör Jullis’e haber verelim Aku” diyerek yönünü Büyücünün Tepesi’nden Þövalye Tepesi’ne doðru çevirdi Merkulin. Dostlarý bu gece dinlensindi.





Ronnir Ustaçekiç gelmiþ geçmiþ Cüce demircilerin tümü içinde en büyüklerden birisi olarak anýlan büyük bir ustaydý.
Ronnir’in bu büyüklüðünün en önde gelen sebebi Aþk’tý. Sanatýna duyduðu aþk inanýlmazdý. Günlerce bitmeden tükenmeden çalýþabilir ve aylarda tamamlanabilecek birbirinden þaheser eserler döverdi. Aksi, huysuz ve öfkeli, kaba bir cüce olarak kocaman bir þöhreti vardý Ýldar’ýn büyük bölümünde. Ama onu tanýyan herkes sanattaki dehasýný, kalbindeki iyiliði, dostluðundaki hazineyi hiçbir þeye deðiþmezdi. Varsýn aksi ve öfkeli, kaba bir huysuz ihtiyar cüce olsundu.
Deri pantolonu ve eski püskü iþ çizmelerinden baþka sadece yýpranmýþ bir önlük geçirmiþti üzerine. Ter içindeydi. Bütün bu ateþin vücudunda nüfuz edemediði tek yer aklarla gölgelenmiþ uzun kara sakalýydý. Bunu hatýrlayýnca gülümsedi. Neþelendi. Kendine takýldý. Demirci ihtiyar bir gün bu sakalý yakacaktý. Ama hayýr, þom aðýzlý uðursuz ihtiyar çenesini açmazsa bir þey olmazdý.
Neþeli ve olgun bir kahkaha attý sanatýnýn zirvesindeki Ronnir Ustaçekiç.
Sonra tekrar iþe iþine koyulduðunda hemencecik koyu ve kalýn bir ciddiyet üzerine çöktü. Sessizlik yine hakim oldu. Sadece olaðan demirhane sesleri kaldý. Cücelerin sýrçelik yaptýðý Sýrateþ’in güçlü sýcaðýnýn dalgalarý ritmik biçimde nabýz gibi atýyordu Ronnir’in zihninde. Gücün müziðiydi bu. Dövme iþlemi devam ediyordu. Çekiç darbeleri Ronnir’in demirhanesini inletiyordu.
Birkaç saat kesintisiz sürdü bu. Çeliði dövdü, dövdü, dövdü ve dövdü. Sonra çeliði birkaç kez kendisinin eski sanatlardan geliþtirdiði bir sýra iþlemle yeniden dövdü.
Bu iþlem de bir iki saat daha böyle sürdükten sonra Ronnir elindeki kýlýç namlusunu inceledi. Ustanýn gözleri saf ‘sýrçelik’ namluyu en ince ayrýntýsýna kadar gözden geçirdi. Kýzýl bir ýþýltýyla parlayan namlu bu kýzgýn halinde bile soðumuþ bir görüntü veriyordu. Sýrçelik çok özel bir çelikti.Ronnir ilerideki merdivenlere yürüdü. Alt kata indi. Koca buz kalýplarýnýn dizili olduðu soðuksalona girince nefesi beyaz buharlarla renklendi. Ronnir kýzgýn namluyu dudaklarýnda sihirli sözcüklerle buz kalýplarýndan birine sapladý. Koca buz kalýbý birkaç saniye içinde su ve buhara dönüþürken namlu da soðumuþtu.
Ronnir dýþarýda buz kadar soðuk olan namluyu dikkatle inceledi. Keskinliðine kanaat getirdi.
Demirhane maðarasý geniþ, kocaman ve yüksek bir maðara salonuydu. Ronnir büyük ocaktan uzaktaki küçük ocaða yürüdü. Namluyu zarifçe ‘iþleme düzeneðine’ yerleþtirdi. Sonra da mengenelerle sabitledi. Çýraklarý olan üç yeðeninin hazýrladýðý dýþ kabzalardan son kalanýna uzandý. Dýþ kabzayý sýrçelik namlunun sýrçelikten iç kabzasý üzerine itina ile yerleþtirdi.Baðlarý oturtup pimleri mýhladý. Kabzaya sert deri iþlemeyi de oturtup silahý diðer aþamaya hazýr hale getirdi.
Iþýldayan iþi kusursuzdu. Bir insan için uzun, ince, iki ellik bir kýlýç olan bu eserin son bir iki iþi kalmýþtý.
Cüce düzeneðin yanýndaki bir küçük sandýkçýðý açtý. Küçük bir mücevher sandýðý kadar olan sandýktan büyülü demirci kalemini çýkardý. Tüy kalem þeklindeki çelikten kalemi eline alýp namluya Cücelerin sihirli rünleriyle büyüyü iþlemeye baþladý. Tüy kalem þeklindeki sihirli çelik kalem çizmeden ve iz býrakmadan içten gölgeler yaratarak þekilleri ve sihri oluþturuyordu.
Ronnir bu esnada hep aklýnda tam bir berraklýkla sihirli cümleleri terennüm ediyordu. Katý bir disiplinle kusursuz bir yoðunlaþma ile bu iþlem de bittiðinde Ronnir iþleme düzeneðinin mengenelerini gevþetti. Kýlýcý eline alýp tarttý. Dengesi, aðýrlýðý kusursuzdu. Bir iki geleneksel hareket ile kýlýcý savurup rüzgarýný dinledi. Namlu ve keskinliði onu tatmin etmiþti. Ronnir gülümsedi. Son bir deneme daha kalmýþtý.
Cüce maðaranýn uzak köþesindeki geniþ ve ayrý bir çukurluk bölüme gitti. Burada Malcom vardý. Daha doðrusu On dördüncü Malcom. Daha önceki on üç Malcom çeþitli silahlarýn son denemeleri esnasýnda zayi olmuþtu.
Malcom, Ronnir’in silahlarýný test için kullandýðý güçlü ve sihirli bir kukla heykeldi. Kýsýtlý hareket yeteneði belli hamleleri yapýyor ve silahlarýn kullanýmýný deneme imkaný veriyordu Cüceye.
Ronnir karþýsýndaki hareketsiz, cansýz duruþlu heykele emirle seslendi “On dördüncü Malcom. Ýnsan siluetinde, kýlýçla silahlan.” Hatlarý az önce ýrk, boy, vücut yapýsýna dair kesin bir intiba vermeyen heykel emirle birlikte elinde kýlýç tutan bir insan dövüþçü halini almýþtý. Tek renkli, koyu gri siluet Ronnir deneme çemberinin sýnýrlarýndan içeriye girer girmez hamle etti.
Malcomlarý Demirci için yapan Cüce heykel ustalarý onlarý dövüþ antrenmaný için deðil Ronnir’in çeþitli savaþ anlarýnda yapýlabilecek çeþitli saldýrýlarla onlara vurmasý için yaparlardý.
Ronnir bir iki hamlede bir kýlýç ile Malcom’ a çeþitli vuruþlar indiriyor ve kýlýcý deniyordu. Sýrçelik iþini iyi yapýyordu. Büyülü heykelin vücudundaki çentikler buna iþaretti. Ronnir bu kýsým ile tatmin olmuþtu. Büyülü saldýrý için hazýrlandý. Malcom’u seri darbelerle geriye sürdü. Aralarýnda biraz mesafe býraktýktan sonra büyü ile saldýrdý. Kýlýcý havada bir tam tur baþý üzerinde çevirirken namlunun sivri ucunda mavi beyaz bir ýþýk havanýn içinden kendine minik mavi ýþýltýlar çekiyor ve çektikçe daha bir parlýyordu. Havada bir tam dönüþten sonra kýlýcý alttan yukarýya Malcom’un göðsüne doðru bir saplama hareketi ile savurdu. Hareketi bitirdiðinde kýlýcým sivri namlusundaki mavi ýþýltý ardýnda her yöne ýþýltýlar saçan bir iz býrakarak fýrladý. Üç metreyi ok hýzýnda alarak Malcom’u vurdu.
Malcom bir küçük ýþýk patlamasý sonunda gümüþ rengi ýþýldayan bir buz kozasý ile kaplanmýþtý.
Memnuniyetle baþýný salladý cüce Ustaçekiç. Tamamdý. Þimdi son bir þey vardý. Ýyi bir esere iyi bir isim gerek idi. Tam bu anda bir baykuþ sesiyle dikkati kýlýçtan baþka yöne döndü. Ronnir maðaranýn kabul kýsmý olan merkezdeki açýklýða doðru yürürken meþale ateþlerinin aydýnlattýðý ortalýkta bulunan bir tünekte baykuþu gördü. Gülümsedi. O tüneði oraya bu baykuþlar konsun diye yapmýþtý. Ve burada bir baykuþun tek bir anlamý vardý. Merkulin’den haber. Cüceler baykuþlarla konuþabilirdi. Bu, bu daðdaki kadim dostluklarýnýn bir sonucuydu. Her iki taraf için de..
“Ben Karlýkanat soyundan Phun’um Ustaçekiç Ronnir” diye konuþtu buz baykuþu. Bu onun selamýydý.
“Seni selamlýyorum Karlýkanat soyundan Phun” diyerek ve eðilerek selamý aldý Ronnir. Bu bir törendi.
“Dostumuz Merkulin, Elvin Ýyiay’ýn evine teþrifini bildirmemi rica etti” diyerek haberi iletti baykuþ Phun.
Cüce bunu duyduðuna açýkça sevinmiþti. Yüzü gülüyordu. Dostu epeydir ortalýkta yoktu. Sohbetini çok özlemiþti.
“Haberin beni çok bahtiyar etti ey Phun! Öyle ki Karanlýk’la savaþ için yeni dövülmüþ akateþin bu silahýna bu anýn þerefine senin adýnla ‘Phun’un Müjdesi’ adýný veriyorum” diye içtenlikle konuþtu Ronnir. Sonra kýlýcý havaya doðru kaldýrýp davudi sesiyle “Adýný koydum Phun’un Müjdesi! Adýn ve talihin kutlu olsun!” diye gürledi. “Kutlu olsun, kutlu olsun, kutlu olsun!” diyerek bitirdi.
“Ustaçekiç Ronnir beni tarifsiz onurlandýrdýn. Ýyilikte sýrtýn yere gelmesin. Sakalýn uzun olsun” diyerek selamladý ve kanatlanýp gecenin karanlýðýna doðru geldiði hava bacasýndan yükseldi Phun.
Ronnir bu haberin üzerine memnuniyetle sýký, neþeli bir kahkaha attý. Dostu geri gelmiþti. Bu iyi haberdi. Buna içilirdi. Hemen kendi özel balþarabý mahzenine doðru yürümeye koyuldu.



Þövalyenin Tepesi üzerinde yükselen ak þatonun adý Çelikkale’ydi. Küçük bir kale þehir olacak kadar büyük, güçlü ve muhteþemdi. Rillmirr þövalyelerinin en yetenekli ve en iyi çýraklarýndan seçilen genç þövalyelerin en üst derece eðitimi aldýklarý çok zorlu bir okul kalesiydi burasý. Yaþlý Lordlarýn istirahatgahý, inziva köþesi, son günlerini ibadetle geçirmek isteyenlerin huzuru bulduðu son durak köþesiydi bu Vinliir kalesi.
Rillmirr þövalyelerinin tanrýlara ön yargýsý yoktu. Karaateþin tanrýlarý hariç.. Rillmirr inançlara saygý gösterir ve onlarý gözetirdi. Kale’de farklý inançlar için hazýrlanmýþ bir tapýnak bölümü de vardý.
Tapýnak bölümünde dua eden genç adamýn uzun sarý saçlarý eðik baþýndan öne dökülüyordu.
Sör Jullis tek baþýnaydý.
Jullis uzun boylu, kocaman kaslý, kocaman ve etkileyici bir þövalyeydi. Eski efsanelerin kahramanlarýný tasvir için kullanýlacak her kelimenin gerçek karþýlýðýný onda bulmak mümkündü. Güçlü, cesur, usta kýlýçlý, þimþek hýzlý, dað gibi dayanýklý, ýþýklar saçan kutlu güzel yüzlü, çelik iradeli… Hepsi doðruydu. Kýlýcýna yaslanýp diz çökmüþ kalýn ve aðýr gri zýrhlý silueti büyük ve boþ tapýnak salonunda vitraylý pencereden dolan gün ýþýðýyla ýþýldýyordu. Haþmetle oturmuþ, ýþýl ýþýl yanan kurþuni bir ejderhaya benziyordu. Onu burada gören bir yabancý Tanrýlarýn kýlýçlarý varsa bu adamýn onlardan birisi olduðuna canlý þahitlik ederdi. Aslýnda Akateþ bu adamdan baþka kýlýca ihtiyaç da duymazdý.
Çelikkale Lordlarý da böyle düþünüyordu. Ve pek çoðu hala bu iyi ve güçlü ruhu insanlarýn arasýna geri getirebilmeyi umuyordu. Yine de umutlar zamanla azalmýyor da deðildi. Sadece ara sýra ve çok kýsa anlar için görebildikleri bu münzevi þövalyenin kederi onlarý da derinden üzüyordu.
Jullis’in kaderi onu kendi tarikatý olan Armellion þövalyeliðinden hayatý ve inançlarý için kaçmaya ittiðinden bu yana yaralanmýþ ruhu cevaplar bulmaya çalýþýyordu. Ama suçluluða öylesine saplanýp gömülmüþtü ki ne kimse ona yardým edebiliyordu ne de o buna izin veriyordu.
Beþ yaþýnda ata binip ilk kýlýcýný kuþanmýþ, on beþinde muharebe bölüðüne komutaya atanmýþ ermiþ ve kahraman bir þövalye için geçmiþinin muhasebesi, kendi körlüðünün, kendi kibrinin, kendi hatalarýnýn hesaplaþmasý hiç kolay deðildi. Ýlk kez ‘yenilen’ þövalye yenilgiyle ve vicdanýyla yaptýðý karþýlaþmada tek çare olarak dualara sýðýnmýþtý. Biraz huzur. Artýk tek aradýðý, yaralý ruhuna tek istediði buydu.
Jullis aklýnýn yel deðirmenlerinin tüm bu deli rüzgarlara raðmen dönmediðini biliyordu. Zihni açmazlar içindeydi. Ruhu karmaþayla çalkalanýyordu. Dünyadan uzakta bir yerde kederle boðuþuyordu.
Jullis’in karmaþasýnýn içinde bir müzik yavaþtan yavaþtan kendini hissettirmeye baþladýðýnda þövalye zihnini o yöne çevirdi. Müzik tanýdýktý. Gayri ihtiyari baþýný kaldýrdý. Gözlerini açýp yüzünü peçeleyen saçlarýnýn arasýndan öðle güneþinin parladýðý vitraylý pencereye çevirdi bakýþlarýný. Gözleri vitraylarýn ve mesafelerin ardýndakini görürcesine mýrýldandý.
“Merkulin Yýldýzlarýngecesi”
Ayaða kalktý. Son bir kýsa dua ile mihrap çemberinden saygýyla yavaþ yavaþ ayrýldý.
Dimdik ve iyi eðitimli asil bir þövalyenin yürüyeceði yürüyüþle; bir kahramanlar alayýnýn gururlu yürüyüþüyle, salonlarý, merdivenleri ve koridorlarý yürüdü. Koca cüssesini asil bir zarafetle, akýcý bir devamlýlýkla hýzla hareket ettiren Jullis eðitim ve idman sahasý dýþýnda nadiren görülebildiði ender anlardan biri olan bu anda rastladýðý Lordlar ve þövalyelerle, yardýmcýlarla selamlaþmayý ihmal etmiyordu.
Müzik hala devam ederken bu olayýn daha önce de yaþanmýþlýðý ile tecrübeli olan kale ahalisi onu tutmadan, saygýyla karþýlýyordu. Jullis’in kaleden ayrýldýðý tek zamanlardý bu vadide tanýþtýðý ve ezelden ebede dost addettiði kiþilerle buluþmak için çýktýðý anlar.
Yaþlý seyisin daha müziðin ilk notalarýyla hazýrlamaya baþladýðý genç bir ak aygýr hazýr biçimde onu bekliyordu. Seyisi saygýyla selamlayarak teþekkür etti Jullis. Yaþlý seyis Ton da eðilerek selamladý ve sevgiyle gülümsedi genç Ermiþ Lorda…



Merkulin bulunduðu alçak tepede bir kayanýn üzerine oturmuþ harpýnýn tellerinde gezdiriyordu becerikli parmaklarýný. Aku yanýna oturmuþ büyülenmiþ gibi öylece dinliyordu. Sadece elf diyarlarýnda gezen kutlu, eþsiz kabiliyetlere sahip soros atlarýndan olan Merkulin’in atý Rüzgar da ayný durumdaydý, o da büyülenmiþti.
Jullis’in yaklaþmakta olduðunu hisseden rel çalmayý býrakmýþtý
Merkulin ayaða kalktý. Harpýný Rüzgar’ýn eyer torbasýna yerleþtirip zarif bir sýçrayýþla eyere oturdu.
“Seni görmek güzel Merkulin” diyerek selamladý Þövalye.
“Seni görmek güzel Jullis” diyerek aynen karþýlýk verdi rel. Sonra da geliþ nedenini söyledi.
“Elvin döndü. Dün gece evinde ýþýk gördüm.”
Jullis’in yüzünde tam da beklediði gibi bir memnuniyet ifadesi belirdiðinde devam etti “Ronnir bizi Yaþlý Dinpal’in Tepesinde bekliyor.”
Jullis bu son sözün üzerine þen bir kahkaha attý.
“Onu horul horul uyurken bulacaðýmýza eminim. Dinpal’in gölgesinde oturup da uyumadýðý tek bir seferi bile hatýrlamýyorum.”
Merkulin güldü. Cüce ile aðacýn dostluðu acayip ama hoþtu.



Gri renkli midillisinin üzerindeki Ronnir þekerlemenin mahmurluðu ile keyifle esnedi. Dönüp son bir kez daha Yaþlý Dinpal’e baktý.
“Yine görüþürüz Dinpal. Seninle sohbet etmek büyük keyifti.”
Yaþlý ýhlamur aðacý da rüzgarsýz havada yele tutulmuþçasýna yapraklarý hýþýrdayarak ona cevap verdi. Eþsiz odunsu ses kudret, irfan ve neþe doluydu. “O zevk bana ait Ronnir. Yine görüþene kadar hoþça kal.”
Dinpal kadim enor soyundandý. Aðaçlar sesle konuþamazdý. Ama enorlar hem konuþabilir hem de hareket edebilir, yürüyebilirdi. Gerçi Dinpal son birkaç yüzyýldan bu yana köklerini topraktan çýkarmamýþtý ama olsundu.. Ronnir Dinpal’in konuþtuðu bir iki kiþiden biriydi. Zaten Dinpal birkaç yüzyýldýr konakladýðý küçük bir pýnarýn dibindeki küçük, kayalýklý tümsekçiði öyle bir yerden seçmiþti ki pek kimsenin yolu da oraya düþmüyordu. Yaþlý Enor uzun ve çok þey görmüþ geçirmiþ hayatýnýn sonbaharýnýn sonlarýndaydý. Geri kalan günlerini artýk sükunet içinde geçirmeyi istiyordu. Geçiriyordu da. Yakýnlardaki korulardan birkaç genç enor onu zaman zaman haþarýlýklarýyla rahatsýz etse de bu gençlerin onunla uðraþmasý içten içe hayatýna renk katmýyor da deðildi hani..
Ronnir son ýhlamurlarýnýn kokusu mis gibi arkasýnda esen enorun havasýný içine çekti. Ýlk gençliðinden bu yana Dinpal’in gölgesindeki pýnardan su içmeye, gövdesine yaslanýp uyuklamaya, tatlý kokularý altýnda onunla sohbet etmeye dayanamazdý. Suyunu içer soluklanýrdý. Dinpal, ona dallarýndan ýhlamur verirdi. Biraz sohbet ederlerdi.Ýki dost keyifle homur homur konuþur, þakalaþýr, gülüþürdü. Sözün bittiði yerdeki sessizlikte rüzgarý dinler ve bulutlarý seyrederdiler. Sonra da Vinliir’in güzel havasý onlarýn üzerine tatlý bir uyku örtüsü örter ve iki ahbap mýþýl horul huzurlu bir uykuya dalardýlar. Bu hep böyle olan bir Vinliir geleneðiydi.
Üç atlý güneþli Vinliir günüde kýr gezintisi havasýnda ilerliyordu. Güzün belki de son güneþleriydi bunlar. Havalarýn soðumasý artýk an meselesiydi. Üçü de bunun farkýndaydý. Tadýný çýkarýyordular.
Kuþlar cývýl cývýl uçuþuyor ve çevrede tavþanlar koþturuyordu. Koruluklarla bezeli Vinliir çayýrlarýnýn bu güzel canlý görüntüsü bir renk cümbüþüydü. Güzeldiyar’ýn hala yeþil çayýrlarýnýn üzerinde rüzgarla akýp geçen dökülmüþ yapraklar þiirsel bir manzara yaratýyordu. Koruluklarýn o eþsiz güzellikteki kýzýl, turuncu, mor ve eflatun güz renkleri, ýþýldayan sarý tonlarý inanýlmazdý. Yollarý zaman zaman bu cennet korularýn içinden geçerken Merkulin yurduna bir defa daha sonra bir defa daha, ard arda sayýsýz defa aþýk oluyordu. Her defasýnda daha çok aþýk oluyordu.Üç atlý týrýs adýmlarla yavaþ yavaþ ilerlerken baþlarýna rüzgarla dökülen bu renk þenliði, bu cümbüþ yaðmuru içlerine sevda ateþi salýyordu. Bu sevdanýn adý bir kiþi deðildi. Bu sevda iyilik ve güzelliðe dair bir sevdaydý.



Elvin boþalan fincanýný býrakýp ayaða kalktý. Yüzü gülüyordu. Kapýsýný kýracakmýþçasýna çalan tek bir kiþi yaþardý bu civarda. Kapýya yürüdü.
Elvin kapýyý açarken yüzündeki ifadeyi kasýtlý olarak sertleþtirdi. Karþýsýnda duran üç arkadaþa yapmacýk terslendi.
“Geç kaldýnýz.”
Ayný þekilde cevap verdi en öndeki Ronnir.
“Güz sarhoþluðu.”
Bir an için iki taraf da sessiz ve sabit durdu. Sonra da hep birlikte neþeyle, mutlulukla gülmeye baþladýlar.
Ýlk atýlan en öndeki Ronnir’di.
Elvin ve cücenin kucaklaþmasý içten ve sýcacýktý. Bir o kadar da komik. Kýsa Ronnir ve uzun Elvin cidden matrak duruyordular. Ama bu umurlarýnda deðildi. Yýllar sonra yeniden buluþan arkadaþlar hasret gideriyordular. Elvin arkadaþýna sarýlýrken cücenin eski kuvvetinden hiçbir þey kaybetmediðini fark etmiþti. Elvin birþeyi daha fark etmiþti. Bu ilk deðildi ama artýk daha fazla inanýyordu buna; güneþ de ýsýtýyordu, odun da, kömür de.. Ama sevgi, dostluk baþka türlü ýsýtýyordu;. yürekten ýsýtýyordu. Elvin’in de cücenin de gözleri dolu dolu olmuþtu. Kýsa bir süre öyle kaldýlar. Sonra Ronnir homurdanarak ona þöyle bir baktý.
“Uzamýþsýn” diye tatsýzca itham etti. Kaþlarý çatýktý.
“Ben de tam senin kýsaldýðýný söyleyecektim” diye ayný tatlý sert dalgacý tonda cevap verdi Elvin.
“Þaka anlayýþýn hiç deðiþmemiþ. Hala berbat” dedi Ronnir.
Elvin gülümsedi.
“Seni özledik Elvin Ýyiay” diyerek ona doðru yürüdü Merkulin.
“Ben de sizleri özledim” diyerek Merkulin’e döndü Elvin. Geleneksel rel usulünce bileklerinden tokalaþtýlar ve kucaklaþtýlar.
Kocaman ve zýrhlý Jullis ile kucaklaþmak da ‘sert’ ama içtendi.
“Seni yeniden görmek çok güzel” dedi þövalye.
“Sizlerle olmak çok güzel” diyerek nezaketle ama hakikatle cevap verdi Büyücü.
Sona kalan hepsinden daha az sevilen deðildi. Elvin Aku’nun baþýný ve boynunu sevgiyle okþarken “Aku,dostum,harika görünüyorsun..”diye konuþuyordu. Aku da memnunca yerinde duramaz bir halde havlýyordu.
Her zamanki masalarýnýn etrafýný çevrelemiþ oturuyordular rahat koltuklarýnda. Aku Elvin’in onun için özellikle yaptýðý ve kilerinden asla eksik etmediði kýymalý krakerlerden koca bir kase dolusunu iþtahla yerken dostlarýn ellerinde de eldivenlerin sunduðu öðle çayý ile dolu fincanlar vardý. Çayýn iltifatlara derhal mashar olmasý Elvin’i memnun etmiþti. Turayan’a edeceði teþekkür artýyordu.
Ýlk gerçek sözü eden Merkulin oldu. Konuþmayý baþlattý.“Hoþ geldin Elvin” diyen sesi þiirsel bir güzelliðe, müzikal bir ahenge sahipti.
“Hoþ buldum dostlarým, hoþ buldum” diyerek içtenlikle, memnuniyetle ve mutlulukla gülümsedi Elvin. Onu seven arkadaþlarýyla olmak dünyanýn en tepesinde olmak gibiydi.
Dostlarýn ilk atýþlarý hiç gecikmeden geldiðinde Elvin suçlulukla boynunu hafifçe büküyordu.
“Beþ yýl biz insanlar için uzun bir süre” diyen Jullis’di.
Ronnir de aksi bir tavýrla eklemiþti.
“Hele habersizce gidilmiþse…”
“Haber verdim ya Ronnir” diye umutsuzca denedi büyücü.
“Beeh! Bu yolculuk biraz daha uzun sürebilirmiþmiþ! Hah!” diye burun büktü cüce.
Merkulin de katýldý siteme.
“Birkaç haftalýk yolculuklardan sonra birdenbire ortadan kayboluyorsun. Hem de beþ yýllýðýna…”
Elvin teslim oldu. Karþý koymak yarasýzdý. Güçlü ve haklýydýlar. Üstelik de daha kalabalýktýlar! Ýþler çirkinleþirse hiç þansý yoktu!
“Tamam, tamam. Haklýsýnýz” dedi. “Ama ben de haklýyým” demeyi de ihmal etmedi.
“Ýþin baþýndaki niyetim ile sonradan olanlar arasýndaki fark büyük…”
“Hmmm?!..” diye manalý manalý homurdandý Ronnir. Elvin bir an bocaladý. Birazdan da gülümsedi.
Merkulin onun konuþacaðýný biliyordu. Sýkboðaz etmenin alemi yoktu. Araya girecekti ama Elvin hýzlý çýkmýþtý.
“Sevgili dostlarým. Bugün için bunlarý konuþmak istemiyorum. Daha sonra size herþeyi anlatacaðým. Ama gelin bugün fazla derine inmeyelim” diyerek güldü büyücü. Fincaný dudaklarýna götürüp bir yudum çay aldý. Ve anlatmaya baþladý.
“Uzun zamandýr Vinliir’den dýþarýya sadece ihtiyaçlarým için kýsa süreli ayrýlýklarýn dýþýnda hiç çýkmamýþtým. Belki yetmiþ belki seksen yýldýr. Ýþte durum tam da böyleyken içimden bir þeyler beni dýþarýya doðru çekmeye baþladý. Bütün Ýldar’da Vinliir’den baþka yeri istemememe raðmen dolaþmak ve yeniden görmek için karþý konulmaz bir çaðrýydý sanki bu. Karþý koyamadým. Ve bildiðiniz gibi beþ yýl önce güzel bir bahar günü yolluklarýmý kuþanýp Nehirkazdý’dan dýþarýya Atalia’ya yürüdüm. Bir gemiye atlayýp denize açýldým.”
Elvin’in bakýþlarý ve aklý o anlarý yaþayan dalgýnlýkla anlatýrken gözleri de pencereden dýþarýdaki yüksek maviliklere kilitlenmiþti.
“Denizin karþýsýndaki kumlu ülkelerin limanlarýnda dolaþtým. Çeþit çeþit halkla dolu pazarlarý gezdim. Karanlýk arka sokaklarda ýþýltýlý þehirlerin çirkin yüzlerini de gördüm. Avrin’in kuzeyindeki ülkeleri gezdim. Soðuk ülkelerin karlý buzlu yollarýnda yürüyüp tipiyle kavrulmuþ vadilerden, geçitlerden geçtim. Yeraltýndaki denizlerde, güneþ görmeyen koca þehirlerde bulundum. Gittiðim geçtiðim, gezdiðim yerlerde güzellikler ve muhteþem harikalar gördüm. Gözlerim acýyý ve kederi de, ýþýltý kadar karanlýðý da görmüþ olmasýna raðmen ben hep iyi ve güzel þeylere daha çok yer ve zaman ayýrdým aklýmda. Gördüm ki Ýldar, güzel Vinliirimin Ýldar’ý Vinliir kadar olamasa da..” diyerek gülümsedi ve gülümsetti, “..gerçekten çok güzel bir dünya..” Diðerleri de bunu öyle ya da böyle onayladýlar. Ýldar herþeye raðmen güzel bir dünyaydý. “Gördüm ki ..” diyerek sözüne devam etti Elvin “Ýldar kaybedilemeyecek kadar büyük ve kazanýlabilecek kadar da küçük bir yer.” Bu son sözü arkadaþlarýnýn zihinlerinde garip duygular ve soru sorma hissi uyandýrmýþtý. Ama hepsi kendine hakim olmayý seçti.Elvin sonra diyorsa sonraydý. Yine de meraklanmaktan kendilerini alamadýlar. Çünkü bu son söz çok anlamlýydý. Aðýzdan çýkan bir söz deðildi bu. Bu açýkça yeni bir düþünüþ, bir felsefeydi. Hayata yeni bir bakýþ kendini hissettiriyordu burada. Sözün içinde kararlar ve kararlýlýk vardý.
“Yolculuðumun bir noktasýnda Vitalo’daydým. Güzel Vitalo. Gerçekten güzel bir þehir” derken sesinde kederin izleri ve derin bir burukluk da duyuluyordu. “Bu güzel þehirde bir grup arkadaþ edindim. Gezgin bir savaþ grubuydu.Kahramanlardandýlar. Beraber bir süre yolculuk ettik ve ‘maceralar’… ” diye anlamlý bir ses tonuyla kendine, hatýrlayan hüzünlü bir tavýrla güldü “..yaþadýk. Sonra bir gün.. Bir gün Vitalo’ya döndüðümüzde..” derken sesi dalgýnca alçalýyor, gözleri derinlere dalýyor, yüzü hüzünle gölgelenip, üzerine bir keder pusu iniyordu. “..yollarýmýz ayrýldý. Kader bizi baþka yönlere savurdu..” diyerek sustu Büyücü.
Sessizlik kýsa bir süre bozulmadý. Çok kýsa süren sessizliði hemen bozan yine Elvin’di.Çabucak toparlanýp neþeden bir pelerine bürünmüþtü. Gözleri yine mutlulukla ýþýldýyordu.
“Ya siz? Ya Güzeldiyarým? Neler yaptýnýz? Biraz da siz anlatýn.”
Jullis ilk önce kurtulmak için hemen lafa girdi. Kendisiyle alay eden buruk bir sesle baþlayýp sonra toparladý.
“Hala bir münzeviyim” dedi ve güldü. “Ben de deðiþen pek bir þey yok. Býraktýðýn gibiyim. Günlerim idman, ibadet ve genç þövalyelere eðitim vererek geçiyor.”
Elvin dostunun artýk bu aðýr yükten kurtulmasý gerektiðini düþündü. Jullis gibi birisi dört duvar arasýnda yaþlanmaktan çok daha fazlasýný yapacak bir kadere sahip olmalýydý.
Bu arada Ronnir anlatýyordu.
“Ben artýk iþlerimin çoðunu üçüz yeðenlerime býraktým. Sem, Tim ve Vom beraber çalýþtýklarýnda inanýlmaz ustalýklý ve hýzlý iþler yapýyorlar. Sanýrým önlüðümü onlara býrakma zamaným yaklaþýyor” dedi ve güldü Ronnir. “Bundan baþka son bir yýldýr kýþ için seri biçimde silah ve teçhizat üretme yönünde adýmlar attým. Ýki yeni ocak açýp ustalara çaðrýlar gönderdim. Ürettiðimiz iþleri dört bir yandaki dost ve müttefiklere gönderiyoruz. Deonin Küpçübaþý ilk baþta bu maliyetine yapýlan ticaretten hoþlanmamýþtý ama ona saðladýðý prestijin kazanacaðý kardan daha tatlý olduðunu görünce balýklama atladý bu iþe..” Birlikte güldüler. Deonin Medanor Sahilleri Tüccarlar Loncasý’nýn önde gelen simalarýndan biriydi. Koþuþturmacý, hareketli bir kiþiydi. Çok göze batan bir zenginliði yoktu birliðin insan ya da rel üyeleriyle mukayese edildiðinde. Ama içten içe herkes bu cücenin gizli bir zengin olduðuna, bir dað dolusu altýný olduðuna inanýrdý. Aileden zengin olan, kadim krallarýn haznedarlýðýný yapmýþlarýn, büyük ve güçlü tüccarlarýn soyundan gelen Deonin altýna aþýk olmasýna karþýn yüreðinde altýn ýþýltýsýndan baþka güzelliklere de yer ayýrmýþ iyi bir arkadaþtý. Mýzmýz, cimri ama yüreði olan iyi bir arkadaþ. Varyemez Deonin derdi Ronnir ona.
Cüce devam ediyordu. “Bir iki kez demirci dostlarýmla olaðan buluþmalarým için Tenere’ye gittim. Onlar da kýþ için çalýþmalarýný hýzlandýrmýþlar. Bu kýþ ve kýþ evveli sert geçecek kanaatindeyim” dedi Ronnir.Merkulin baþýný sallayýp onayladý.Cüce devam ediyordu..“Daha baþka ne diyebilirim ki. Ýþ. Ýþ. Ýþ. Çalýþýyorum. Durmadan çalýþýyorum. Hayatta en iyi yaptýðým þeyi en iyi biçimde yapýyorum. Demiri dövüyorum. Çelik yapýyorum. Akateþ için silah dövüyorum. Arta kalan zamanlarýmda Vinliir’in altýný ve üstünü geziyorum, Dinpal’le yarenlik ediyorum..”
Sonra Merkulin anlatmaya baþladý.
“Ara sýra dýþarýdaki dostlarýmý görmek için küçük yolculuklarla ayrýlýyorum Güzeldiyar’dan. Benimkine nazaran kelebek ömrü sayýlacak yaþamlarýnda belki de son kez görüþüyorum bazýlarýyla. Ama bu kýsa yolculuklarýmdan sonra hep yine Vinliir’deyim. Burada olmayý seviyorum. Vinliir’in sýnýrlarýný dolaþýp onu çevresindeki gölgelerin zehrinden korumak için mücadele edenlerin yanýnda yürüyorum. Güzel halklarýyla Güzeldiyar’da yaþamak çok güzel. Ýldar’ýn diðer yerlerinde varolan o samimiyetsiz hava burada yok” dedi Merkulin dalgýnca..
Elvin sordu.
“Güzeldiyar nasýl?”
“Deðiþiklik yok. Ýçeride hep ayný. Çiftlikler son bir iki yýldýr kýþ hazýrlýklarýna aðýrlýk veriyor. Þehir Tepesi de eskisi gibi. Sýkýcý ve sýradan..” derken gülüyordu Ronnir. “..hayatlarýný yaþýyorlar.”
“Ne kadar güzel” diye mutlulukla konuþtu Büyücü.
Hepsi bir þekilde onayladýlar. Þehir Tepesi vadinin güzel halklarýnýn çoðunun yaþadýðý küçük þehircik, güzel ve mutlu iyi kiþilerin yaþadýðý basit, küçük ama huzurlu yaþamlarýn devam ettiði çok þirin, çok güzel, çok yaþanasý bir yerdi. Yine de pek çok dýþarýdan gelen için küçük, boþ, aptal, sýkýcý olarak itham edilmesi kaçýnýlmazdý. Lakin Vinliir’in ahalisi bundan hiç þikayetçi olmadýðý gibi kýrk yýlda bir yolu düþüp de böyle konuþan birini es kaza duyduklarýnda umursamýyorlardý.
“Ormanýn halký ve Daðýn halký için de hayat pek deðiþmedi. Ama hiç deðiþmedi de diyemem” dedi rel.
Büyücü sordu.
“Ne demek bu?”
“Önemsiz küçük þeyler” dedi cüce.
“Ben de buna inanmak istiyorum” dedi Merkulin. “Yine de kolcular artýk daha dikkatli ve sýk devriyeler atacak.” Elvin’e döndü.
“Daðýn batý eteklerinde gezen kolcular zaman zaman izler buluyorlar. Daðkökü maðaralarýndan çýkan küçük orklar;goblinler ve bazen de Taglar;hayvan insanlar. Henüz bir karþýlaþma olmadý. Ama yine de.. ” diyerek býraktý. “Hem ormanýn kuzeybatý bitimlerindeki Ölüm Sisi de sanki daha bir kararýp derinleþiyor gibi..”
“Her kýþ geliþinde bu tür þeylerin olduðunu söyleyen sen deðil miydin?” diye sordu Ronnir.
“Evet. Ama bu defa farklý.Hiç bu denli önceden baþlamamýþtý bu hareketler.”
Bu son sözler Elvin’i rahatsýz etmiþti. Gelen kýþ düþüncesi içini gerçekten üþütüyordu.
“Bu konuþmalar bugün için uygun mu?” diye sordu þövalye.
“Jullis haklý. Bugün için bu kadar yeter. Þimdi biraz da fasýl zamaný” diyerek yanlarýnda getirdikleri çantalardan enstrümanlarýný çýkarýp Jullis’e ve Merkulin’e uzattý cüce. Jullis bir keman, Merkulin harp ve Ronnir de telli bir raskan çalgýsý olan gulim çalardý. Elvin de neyini almýþtý eline.
Ýlk sýra Elvin’indi. Gülümsedi ve neyini yavaþça dudaklarýna götürdü. Neyine üfledi. Neyin sesi ilahi bir teblið gibiydi. Arkadaþlarý daha ilk ses ile birlikte sanki birden etraflarýna bambaþka bir dünya inmiþçesine dinliyordular. Ezgi yumuþak ve güzeldi. Sakin ve de dingin bir devamlýlýkla ruhu okþayan bir sesti. Dinleyenler adeta hafiflemeye baþladýklarýný hissedebiliyordu. Bedenleri endiþe, sýkýntý ve acýdan arýnýyor; zihinleri iyilik ve sevgi ile dolup mutlulukla taþýyordu. Müziðin güzelliði ruhlara kanat vermiþti sanki. Bedenlerinden azad edilmiþ gibi ruhlarý göklere yükseliyordu. Uçmanýn ve yükselmenin baþ döndürücü güzel sarhoþluðu akýllarýný zaman ve mekan gibi kavramlardan tamamen ayýrmýþ, önlerine yeni bir varoluþ, yeni bir algýlama düzeyi sermiþti. Gözleri baþka türlü görüyordu sanki. Ezgi öyle güzeldi ki bitmesin istediler..
Neden sonra neyin akýllarý alan sesi söylediði temayý sonuçlandýrmak için son kez yeniden þekillendiðinde ruhlar bedenlere dönüyor ve Ýldar’ýn kendi varlýðý yine algýlanabiliyordu. Elvin’in dudaklarýndan neye üflenen son nefesle birlikte Büyücünün Evi’nde, sessizliðin içinde az önce burada bulunan müzikteki kutlu temanýn sinmiþ güzelliði ýþýldýyordu.
Kemanýn sesi bu ýþýltýyla uyumlu þarkýsýna baþlarken bakýþlar da Jullis’e çevrildi. Jullis hayatýnda yapamadýðýný müziðinde yapabiliyordu. Çaldýðý müzik içinden yükselen güzellikleri taþýyordu. Güçlü, görkemli ve de ince bir zevk, zarif bir temas taþýyan müzik içinde hayat ve canlýlýk barýndýrýyordu. Kemanýn tellerinden akan ezgi uçsuz bucaksýz kýrlarý, güneþin ilk ýþýklarýnda uçuþan sürü sürü kuþlarý anlatýyordu. Dokunulmamýþ bir saflýðý, mükemmel bir dengeyi, her þeyin doðru gittiði bir yeri anlatýyordu bu müzik.
Arkadaþlarý bu müzikte Jullis’i görüyordu. Ýnançlarýný, kalbini ve gücünü. Þövalye büyük bir kiþiydi. Kederinin Ýldar’dan mahrum býraktýðý büyük bir kayýptý. Ýþte Jullis’in kemanýnýn tellerinden son ses de son göçmen kuþ gibi havalandýðýnda ve kýþý bekleyen bir göl gibi her yer sessiz kaldýðýnda dostlar bunlarý düþünüyordu bu müziðin etkisiyle..
Merkulin’in harpýnýn giriþi bu temayla baþladý. Zarif parmaklarý tellerin üzerinden akarak sesleri örerken müziði ruhundan kanatlanýyordu. Harpýn müziði hüzünlü bir güzellikle baþladý. Keder hissediliyordu ezgide. Müzik aktýkça keder yavaþça ve zamanla zayýflamaya baþlarken müziðin rengi koyu grilerden aydýnlýk tonlara ve ýþýða doðru ýþýldamaya baþladý. Keder, iyilik ve umutla aydýnlanýp ýþýldayan rengarenk güzelliklere ve mutlulukla coþkun bir aþka doðru dönüþtü. Gölgelerden ýþýk doðdu. Rel Merkulin’in harpýnýn çaldýðý tema iþte buydu. Darbelerden sonra ayaða kalkmak. Umuda, müziðe ve güzelliklere sarýlýp aþkla kucaklamak.
Takip eden seslerin kaynaðý Ronnir’in gulimi idi. Gulim bir raskan müzik aletiydi. Çocuk simalý gececi ufak tefek halk Ýldar’ýn afacan ýrkýydý. Yaptýklarý müzik aleti de kendi ruhlarýný yansýtýyordu. Coþkulu, kendini kaptýrmýþ.. Gulimin hüzünlü melodisi en saðlam yürekleri aðlatýrdý;neþeli melodisi en taþ kalpleri kýpýr kýpýr oynatýrdý. Böyle bir týlsýmý vardý gulimin.
Ronnir’in guliminin tellerine parmaklarýyla ilk vuruþuyla beraber hava sanki sallanýp silkelenmiþti. Melodide Büyücünün Evi’ne sanki ýþýldayan güneþ inmiþ gibi bir aydýnlýk vardý. Güç, hareket ve coþku doluydu. Capcanlý ve tutku dolu bir melodiydi. Ronnir’in çaldýðý tema aþktý. Sadece bir kadýn ile bir erkeðin birbirine duyduklarýna aþk diyenler için bu tema inanýlmazdý. Çünkü Ronnir’in çaldýðý tema çok büyük, çok muhteþem, eþsiz enginlikte bir ezgiler bütünüydü. Sadece bir kadýn ile erkeðin birbirine duyduklarýný karþýlamanýn çok ötesinde bir þeyleri anlatýyordu. Aþk eþsiz bir duygu, inanýlmaz bir güç ve aslýnda bir varoluþ biçimiydi. Aþk aslýnda varoluþun özüydü. Varoluþun yegane amacý, sebebi ve de vücuduydu. Bir derviþin bir yerlerde söylediði gibi. Alemde ne var ise aþk idi.. Ýþte Ronnir’in olanca canlýlýðýyla ve enerjisiyle, güç ve hararetiyle çaldýðý melodi bunu anlatýyor, coþturuyor, alýp götürüyordu. Duyanlarýn içindeki bir þeyleri uyandýrýp gürletiyor, taþýrýyordu.
Müziðin coþkusu Büyücünün Evi’ni öyle bir doldurmuþtu ki solunan hava bile coþkuydu.
Diðerleri Ronnir’in etkisine kapýlýp ona eþlik etmede gecikmediler. Þövalye, rel ve büyücü de cüceyle beraber çalýyordu. Müzikleri çaðlýyordu. Büyücünün Tepesi’nden dört bir yana hoþ melodiler, latif þarkýlar yayýlýyordu. Kuþlar evin çevresinde uçuþuyor, kurtlar, tavþanlar, baykuþlar ve sincaplar ile köstebekler ve de diðerleri can kulak kesilip usul usul dinliyordu.. Saatler su gibi akýp geçerken mutluluk ve neþe bir sihir gibi ýþýldýyordu tepede.
Güneþ’in ýþýklarý beyaz ve parlak sarýdan koyu altýn sarýsýna, turuncu ve kýzýla çalmaya baþladýðý anlarda gecenin rengi de ufukta yavaþtan koyulaþan bir mavi olarak kendini gösteriyordu. Ay iyice belirginleþmeye baþlamýþ, ilk yýldýz kendini göstermiþti. Þarký ve müziðin durakladýðý bir anda Ronnir homurdandý.
“Acýktým.”
Elvin ona katýldý.
“Ben de.”
Aku da kývrýldýðý rahat köþesinden ayaklanarak havlamasýyla onlara katýlmýþtý..Her nasýlsa ne kadar çok yerse yesin Aku asla doymazdý..Hep daha çok yemeðe hazýrdý.Bu yanýyla Ronnir’e benzerdi.
Merkulin ve Jullis onlara gülerken itiraf etmek zorundaydýlar ki onlar da acýkmaya baþlamýþtý.
Dostlarýn kendi gelenekleri vardý. Uzun bir aradan sonraki buluþmalarda ilk yemek Ballýkaymak’ýn yerinde bir þölen sofrasýnda yenirdi.
Büyücünün Evin’in ahýrý ulu çýnarýn koca kökleri arasýna gizlenmiþ bir maðara giriþinin arkasýndaydý. Yeraltýndaki ahýrdan Merkulin’in Rüzgar’ý, Ronnir’in Diip’i, Jullis’in Trin’i süvarileriyle çýkýp gelirken Elvin de yakýnlardaki küçük bir çiftlik olan Ýhtiyar Baykuþ çiftliðinde Babalýk Dulin’in onun için baktýðý bir at sürüsünden atý Goss’u çaðýrdý. Goss; gri yaðmur bulutu anlamýnda eski ortak lisanda bir isimdi. Koyu gri renkli genç atý tepenin eteklerine yavaþ yavaþ yürüyerek beklediler.



Ýlerideki çiftlikte dolaþan Goss baþýný kaldýrýp çaðrýya doðru çevirdi. Bir an öyle kaldý sonrada hýzla koþmaya baþladý. Yaþlý Dulin’ in akþam olunca kapattýðý çit kapýya doðru koþtu. Zarif bir atlayýþla kapýyý aþýp büyücünün tepesine doðru giden yola döndü. Olanca hýzýyla Elvin’ e koþuyordu.



Elvin gri genç aygýrýn alnýný okþadý. Goss’ un memnuniyeti açýktý. Elvin onun efendisiydi. Goss’un doðumu sorunlu olmuþ ve onu Elvin kurtarmýþtý. O günden sonra ikisi iyi arkadaþ olmuþlardý.
“Merhaba” dedi Elvin.Sevgiyle alnýný okþadý dostunun.
Goss cevap verircesine kiþnedi. Yerinde sabýrsýzca kýpýrdandý.Alnýný Elvin’in yüzüne sürdü. Elvin gülümsedi. Herhangi bir binici donanýmýna sahip olmayan Goss’ un üzerine çevik bir sýçrayýþla yerleþti. Elvin Goss’ a binmek için eyer ya da baþka bir þeye ihtiyaç duymazdý.
Dört arkadaþ ve Aku yola böyle çýktýlar.
Batýdan saçýlan kýzýl ýþýklarla boyanmýþ topraklarda keyifle sürdüler atlarýný. Tepelerinde gökyüzü gece mavisi elbisesini giymiþti. Yýldýzlar tek tük ama belirgince ýþýldýyor, ay kocaman parlýyordu.
Kýzýlla zenginleþmiþ otlaklarýn,bahçelerin yeþili hafif akþam rüzgarýyla usul usul dalgalanýyordu. Þehre giden yollarýn üzerindeki dört bir yana serpiþtirilmiþ küçüklü büyüklü koruluklarýn güzel renkleri kýzýl ýþýklarda parlýyor, gölgelerle güzelleþiyordu. Yapraklarý çokça dökülmüþ aðaçlarýn dallarýndan gözüken lacivert gökyüzü ile ay ve yýldýzlar ise ayrý bir güzel manzaraydý. Her bir an, her bir bakýþ usta bir ressamýn baþyapýt gece manzarasý resminden yüz kat güzeldi..
Atlýlar yol alýrken yanlarýndan,üzerlerinden kuþlar gök dalgalarý gibi esip geçiyor, uçuþuyordu. Korudan koruya dalgalanan bu küçük kuþlarýn sürülerine yer yer birkaç ýþýldayan peri de katýlýyordu. Gecenin loþluðu koyulaþtýkça yol boyunca perileri daha sýk görür, þarkýlarýný sýkça duyar oldular. Rüzgarýn fýsýltýsýyla karýþan peri þarkýlarýna katýlarak yollarýna devam ettiler. Güz bir aþk gibi güzeldi latif Vinliir’ de.
Þarkýlar söyleyip sohbet ederek ya da sadece sessizce, büyülenmiþçe izleyip dinleyerek ilerlediler. Kah kuþlarla yarýþtýlar kah yavaþlayýp manzarayý seyre daldýlar. Ama hep þehre doðru yol aldýlar.
Þehir Tepesi’ne çok yakýn bir noktada, bir tümseðin üzerinde durdular. Þehre baktýlar.
Gecenin son koyu kýzýl þarap rengi batýda yavaþ yavaþ yiterken güzel aydýnlýk lacivertin altýnda nasýl da hoþ görünüyordu. Otlarýn hýþýrtýlarýna karýþtý Elvin in ah sesi. Özlem ve derin bir sevgi vardý sesinde. Kavuþmanýn mutluluðu da duyuluyordu. Dostlarý gülümsediler. Elvin ise içinden taþan duygularla gözleri nemlenerek baktý þehre. Bu þehir ona özlem duyduðu, inandýðý, hayalini kurduðu herþeyi; iyiliði, güzelliði, mutluðu ve huzuru ifade ediyordu. Güzel olan iyi olan her ne var ise buradaydý. Vinliir bir cennetti.
Sürdüler atlarýna yeniden þehre doðru.
Vinliir þehri Üç Tepeler’den geçmiþi en eskiye gidenin üzerine kuruluydu. Vinliir in en yaþlýlarý; elf soyunun yaþlýlarý bu tepeye eski bir hitap ile Eskikaya Tepesi derlerdi. Bunun sebebi tepenin en tepesinde, merkezinde duran, üzeri unutulmuþ eski rünlerle iþli bir kayaydý. Küçük bir at arabasý büyüklüðündeki bu bugün bile kutsal sayýlan kaya Eskikonak olarak anýlan büyük Þehir binasý’nýn içindeki avlu bahçede bulunuyordu hala.
Þehir tepesinin bugün hatýrlanan tarihi Kinagan Savaþlarý’nýn kýyametiyle baþlýyordu. Daha öncesinde de var olan þehir Umlobb sonrasýnda gelen zor yýllarda ve Uzunkýþ ta Vinliir ile Atalia ahalisine destek olurken bir yandan da büyümüþ ve güçlenmiþti. Kinagan savaþlarý öncesinde çokça daðýnýk yaþayan ahali sonrasýnda büyük çoðunlukla tepeye yerleþmiþti. Vadinin Ýnsan, Rel, Cüce ve Holen ile diðer daha küçük topluluklarý þehri beraberce büyütüp geliþtirmiþlerdi. Dayanýþma bu tepenin mimarý olmuþtu.
O günlerde ilk öncelik þehrin altýndaki dehlizlere verilmiþti. Sonrasýnda þehrin büyümesi ve kýþýn sonunun gelmesiyle yüzeyde meydanlar ve þehrin iç çemberi inþa edilmiþti. On yýl içinde de þehir surlarý, meydanlarý ve yollarý ile bugün görülen son halini almýþtý. O gün bugündür þehir zamanla dost olmuþ ve eskimeden kalabilmiþti. Tabi bunda onu seven ve üzerine titreyen iyi yürekli güzel sakinlerinin de payý vardý. Cüceler saðlam, güçlü ve de zarif surlar ile maðaralardan sorumluydu. Ýnsanlar þehir binalarý ile ilgileniyordu. Reller ve holenler ise bahçelerden ve aðaçlardan sorumluydular. Ve hepsi de iþlerini büyük bir içtenlikle ve memnuniyetle en iyi þekilde yapýyordular.
Tepe, dalgalanan uzun otlar denizinin ortasýndan yükselen, sahili fundalýklar ve bahçeler olan bir ada gibiydi. Þehir meyilin çok az olduðu en üst kýsýmda kuruluydu. Surlarýn bulunduðu kayalýklý çemberden itibaren meyil aþaðýya dikleþiyordu. Yine de bu haliyle bile tepe geniþ yamaçlý yayvan bir görünümdeydi. Yamaçlar bahçeler ve fundalýklar yanýnda yer yer kayalýklarla ve sýzan küçük pýnarlarla doluydu.
Dostlar atlarýný iþte bu þehre ve bu tepeye sürüyordular.
Atlýlar yaklaþtýkta gecenin içinde cüce lambalarý, meþaleler ve fenerler ile sýcak bir ýþýltýyla aydýnlanan bu yerden yayýlan hoþ sesler de belirginleþmeye baþlamýþtý.
Lambalar ile aydýnlanýþ fundalýklarda gençler dans ediyor ve þarkýlar söylüyordu. Cüce lambalarý bahçelerde gezenlere patikalarý aydýnlatýyordu. Kayalýklarda yanan gece meþaleleri akþam gezmesindekilere yol gösteriyordu. Surlar barýþ zamanýnýn etkisiyle hem aydýnlýktý hem de aydýnlýk saçýyordu. Duvarlarýn ardýndaki þehir de sýcak ýþýklarla yanýyordu. Ateþ böcekleriyle taçlanmýþ bir çiçek bahçesi gibiydi þehir tepesi. Mavi gecenin içindeki bu manzara yürekleri ýsýtan bir güzellikti.
Güz bahçelerinin ýþýldayan ve þakýyan güzelliði arasýnda sürdüler atlarýný. Þehir kapýsý ardýna kadar açýktý. Kapýnýn iki yanýndaki surlardan birer kat daha yüksek kulelerdeki nöbetçiler açýklýkta açýkça görülüyordular. Yerdeki kapý nöbetçileri de açýktaydýlar. Tenkitçi askeri bir gözle deðerlendirilecek olursa durum vahimdi. Ýçler acýsý bir savunmasý vardý þehrin. Ama halkýn gözüyle bakýlacak olursa etkileyici giysili þehir muhafýzlarýnýn her biri bir düþman bölüðüne bedeldi.
Aslýna bakýlacak olursa bu görüntü bir aldatmacaydý; ne kadar gereksiz olsa da. Çünkü þehir muhafýzlarý gösteriþli üniformalarýndan çok daha fazlasýydý. Ve bu tedbirsiz görüntülü þehir þu anda neredeyse savaþ durumundaki kadar iyi ve dikkatli korunuyordu. Sadece nesillerdir adet ve kural olduðu üzere bu ahaliye mümkün olan en az þekilde hissettiriliyordu. Gözün gördüðünün ötesinde görülmeyen tedbirler sürekli hazýr ve çalýþýr haldeydi.
Bunlarý bilmek burayý dostlarýn gözünde bir kez daha kýymetlendiriyordu. Hem zarif hem güçlü.. Þehir Tepesi..
Vadinin kolcularýnýn gümüþlü, buz baykuþu armalý madalyonunu taþýyan Merkulin kapýdaki tecrübeli muhafýzlarla selamlaþtý.
“Ýyi bir akþam Bedfin. Ufaklýðýn soðuk algýnlýðý nasýl oldu Thorus.”
“Ýyi bir akþam Merkulin.”
“Teþekkürler Merkulin, þimdi çok daha iyi.”
“Hoþ geldin Elvin. Buralarda olman çok güzel.”
“Seni yeniden buralarda görmek çok güzel Elvin. Hoþgeldin” diyerek Elvin’i de selamladýlar muhafýzlar.
“Yeniden burada olmak da çok güzel beyler. Görüþmek üzere. Þimdilik iyi nöbetler.” diyerek karþýlýk verdi büyücü.
Güzel þehrin taþla döþeli ferah caddelerinden içeriye sürdüler atlarýný. Aku da peþlerinden geliyordu.
Güneþi artýk batmýþ ve gökyüzü sýrf laciverte bulanmýþ güz gecesinde þehir sokaklarý sokak lambalarýnýn aydýnlýðýyla canlý, koþturan çocuklar ve kahkahalar atýp gülüþen gençleriyle cývýl cývýldý.
Þehrin güzel ahalisinin yaþayýþý her daim canlý ve hayat dolu olurdu týpký þimdi olduðu gibi.. Ferah sokaklarda yürüyenler, bahçe ve meydanlarý gezenler, sokaklardaki oturma köþelerinde sohbet edenler ile þehir ahalisi geceyi yaþýyordu.
Çocuklarýn gece tercihi daha ziyade sokaklar, meydanlardaki bahçeler olurdu.Tabii evden sývýþmayý becerebildiklerinde.. Gençler sur dýþýndaki fundalýklarda dolaþýp þarkýlar söylemeyi, dansetmeyi severlerdi. Lambalý bahçeler denilen bu mekanlar özellikle yazýn yapýlan þenliklerle civardaki köy ve büyük çiftliklerden gelenlerle daha bir þenlenirdi.
Ahalinin çoðunluðu, özellikle de beyler gecelerini çoklukla Ballýkaymak’ýn yerinde geçirirlerdi. Baþka hanlar da vardý þehirde ama en sevileni, en tutulaný nesillerdir Ballýkaymak’tý. Hanýmlarýn geceleri komþu gezmeleri ve bahçe sohbetleriyle geçerdi. Ahalinin artýk yorulmuþ, sessizlik ve sükun isteyen yaþlýlarýnýn buluþma yeri ise þehrin sakin Çýnarlý Meydan’ýnda bulunan Bahçeli Köþk’tü. Belediyenin sahip olduðu bu güzel ve sakin köþe yaz kýþ huzur ve sükut dolu olurdu. Yaþlý dostlarýn okuduðu, uyukladýðý, sohbet ettiði ortak bir bulunma mekanýydý burasý.
Bir de Mormenekþe vardý. Mormenekþe Ballýkaymak kadar eski bir yerdi. Bir çeþit kulüptü. Bu evin sahibesi bir rel olan Jellin hanýmdý. Mormenekþe eski günlerde rel ve elf beyleriyle cüce ileri gelenlerinin, insanlardan önde gelenlerin, Þövalye Lordlarýnýn ve de diðer ýrk temsilcilerinin oturup beraberce Vinliir iþlerini konuþtuðu bir divan evi olarak kurulmuþtu. Bir cemiyetti. Ve bugün de hala ayný iþlevi sürdürüyordu. Bunun yanýnda bu saygýn dostlarýn buluþma, eyleþme yeriydi.
Ýþte böyleydi Þehir’in geceleri…
Atlýlarýn nal sesleri gece rüzgarýnda sonbahar yapraklarýnýn dans edercesine savrulduðu sokakta çýnlarken Aku hýzlanýp öncülüðü almýþtý. Merkulin gülümsedi. Dostu Ballýkaymak’ýn kokusunu almýþtý.
Aku hanýn küçük ve yaþlý ahþap kapýsý önünde durmuþ havlýyordu. Elvin hana baktý. Tabelayý gördü ilk önce. Aynýydý. Rüzgarda hafif bir gýcýrtýyla ileri geri sallanan tabelada hanýn ilk sahibi olan efsanevi Vinliir þahsiyeti Balkonuþan Tinin’in portresi yanýnda ortak lisan ile Ballýkaymak yazýsý vardý. Uzun gür kara saçlý, gür býyýklý hafiften tombulca ama her daim gülen, güldüren bir kiþi diye bilinirdi Tinin.. Ömrü boyunca öyleydi de.
Þehir meydanýndaki en eski yapýlardan biriydi Ballýkaymak. Gerçi ilk haline yapýlan eklemelerden yüzünden bu konu ahali arasýnda tartýþma konusuydu ama olsundu. Tabelanýn da bulunduðu eski ve ilk kýsma baðlý olan ilave kýsýmlar bu durumu deðiþtirmezdi. En eski bir iki yapýdan biriydi bu han. Bu ilk kýsým bir cücenin deyimiyle kurtlarla delik deþik edilmiþ Anvis peynirine benzeyen kayalýk oyuklar ve maðaralardan oluþuyordu. Dört kat yükseklikteki bu kayalýk maðaralarda geniþletilmiþ asýl kýsým Ballýkaymak’ýn dikdörtgen þeklinin bir kýsa kenarýný oluþturuyordu. Bu dört kanatlý dikdörtgen yapýnýn içindeki avlu bahçede havuz, aðaçlar ve yaz masalarý yer alýyordu. Ahali Ballýkaymak’ý kendince Maðara, Salonlar, Odalar ve Bahçe diye dört parçaya bölüp adlandýrmýþtý. Maðara ilk kýsým ve Ballýkaymak’ýn asýl ruhu olan kýsýmdý. Yazýn serin, kýþýn sýcak olmasý orayý ayrýca tercih nedeni yapýyordu. Salonun ferahlýðý ve geniþliði büyük ahbap gruplar için uygundu. Hele bir de müzik ve dans baþladýðýnda. Bahçe ise yaz gecelerinde yýldýzlarýn altýnda geçecek unutulmaz güzellikler için seçilirdi. Ballýkaymak’ýn odalarýnda bir gece geçirmek ise hem ruh hem de beden için bir nimet addedilirdi. Buranýn kendine has sihri, havasýndan suyuna, yiyeceðinden sohbetine kadar inkar edilemez bir þeydi. Taa ilk kýþta Tinin’ce ilk kez kapýsý açýldýðýndan bu yana önce onun varisleri ve sonra da müdavimleri ve takipçilerince iþletildiði, sahiplenildiði sürece bu hep böyle olagelmiþti.
Aku’nun havlamasýna çýkan genç bir çocuk onlarý güler yüzle selamladý.
“Atlarýmýzla ilgilen Eon” diyerek ona hitap etti Elvin.
Çocuk bir anda hem þaþkýn hem de sevinçliydi. Bu Elvin’di. Geceleri ýþýk gösterileri yapan, gündüzleri sihirle onlarý eðlendiren yaþlý büyücü Elvin. Eon’un nutku tutulmuþtu. Sevinçten ne diyeceðini bilemiyordu. Elvin özellikle çocuklar ve gençler arasýnda çok sevilirdi.
“Goss’u hatýrlýyorsun deðil mi Eon?”
“Evet..Evet! Elvin” dedi Eon. Elvin gülümsedi ufaklýða.
“O halde ona ne ikram edeceðini de biliyorsun.”
“Havuç” diyerek güldü çocuk.
“Seni kandýrmasýna izin verme. Bir tane yeterli. Fazlasý midesine yaramýyor. ”
“Nasýl istersen Elvin. Elvin. Dönmene çok sevindim” diyerek ona konuþtu ufaklýk.
“Bende döndüðüme sevindim” diyerek ufaklýðýn baþýný sevgiyle okþadý büyücü.
“Hemen atlarýnýzla ilgileniyorum beylerim” diyerek dört atý da yanýna alýp hanýn ahýrýna doðru yürüdü çabuk ve iþ bilir ufaklýk. Arkadaþlarýna bu haberi vermek için sabýrsýzlanýyordu. Vinliir’in Elvin’i dönmüþtü.
“Þehirdeki kýþ oyunlarý þenliklerinde bu sene çok daha özel ýþýk gösterilerinin olacaðýna bahse girerim” diyerek güldü Ronnir.
“Ben de” diyerek katýldý Merkulin.
Jullis de Elvin’e anlamlý anlamlý gülüyordu.
“Bir yanýmýn hep çocuk kalacaðýný itiraf etmek zorundayým” diye konuþtu Büyücü.
“Bunun hiç deðiþmemesi en büyük dileðim” dedi Merkulin.
Hep beraber gülerek kapýdan içeri yürüdüler.
Tek kanadý kapalý kapýnýn saðdaki açýk olanýndan içeriye ilk giren Merkulin idi. O arada Aku da mutfaða, çok itibar gördüðü aþçý yamaðý dostu Askol’un yanýna doðru usulca süzülmüþtü hemen. Elvin, Ronnir ve Jullis sýrasýyla hana girdiler. Duvarlarda asýlý zarif lambalarýn ýþýðý ve þamdanlarda ýþýldayan mum ýþýðý ortama yumuþak ve sýcak bir aydýnlýk veriyor, yer yer de güzel gölgeli köþeler oluþturuyordu.
Kayanýn içindeki maðara odalarýn birleþtirilmesi ve yeni odalarýn açýlmasýyla dört katlý bir mekana dönüþmüþ olan han en uzun insana bile eðilmeden dolaþma imkaný veriyordu. Geniþ, ferah, serbestlik hissi veren rahat bir ortamdý. Ayrýca kahverengi kaya duvarlarýn içinde parlayan cilalanmýþ maden ve mineral damarlarý da renkli bir hava yaratýyordu. Ballýkaymak tavanlarýný yer yer kalas direkler ve kaya sütunlarla destekliyordu. Gölge seven çiçekler ve sarmaþýklarla süslü iç mekanda ahþap aðýrlýklý malzemeydi. Yerler, masalar, sandalyeler hep ahþaptý. Þu haliyle ortamý kýsaca anlatmak gerekirse sýcak ve hoþ sözcükleri isabetli olurdu.
Akþamýn daha ilk saatleri olmasýna raðmen masalarýn tamamýna yakýný doluydu. Müdavimler kendi masalarýndaydý. Merkulin ve diðerleri relin üst kattaki masasýna doðru yürürlerken onlarý hanýn genç garsonlarýndan kumral güzeli Elizil karþýladý.
“Merkulin. Hoþ geldin. Bu defa yalnýz deðilsin. Ne hoþ. Ustaçekiç Ronnir, Sör Jullis ve..” diyerek durakladý Elizil. Küçük bir þaþkýnlýk ve gerçekten o mu diye daha dikkatli bakarak durdu. Sonra kesinlikle emin oldu. Yüzü koca bir gülümsemeyle þenlendi genç kýzýn. Bu Elvin’di. Daha fazla beklemeden neþe ve coþku dolu o ‘kýz çýðlýklarý’ndan birini avazý çýktýðý kadar attý. Bütün han o yöne dönerken baðýrarak yaþlý büyücünün boynuna atýldý Elizil.
“Elvin!.”
Dostlar kýzýn bu hesapsýz içten sevgi gösterisine gülümsüyordu. Han ayaklanmýþ ve neþelenmiþ Elvin’i selamlýyordu. Elvin ise bu karþýlamadan tarifsiz bir mutluluk duyarak gülüyordu.
“Ah Elizil” diye sarýldý genç kýza. “Hoþ buldum, hoþ buldum dostlarým” diyerek selamlýyordu handaki ahaliyi de.
Handan kahkahalar ve neþeli nidalar yükseliyordu.Elvin þerefine içkiler ýsmarlanýyor kadehler tokuþturuluyordu. Haber Ballýkaymak’ta çabucak yayýlýyordu. Küçük bir bayram havasý zaten eðlenmeye, neþelenmeye ve de kadeh kaldýrmaya yer arayan bu ahaliyi hemen sarmýþtý.
Elizil çekilip þöyle bir baktý Elvin’e.
“Benim için hep büyüktün. Ama daha da büyümüþsün.” diye o çocukken ki bilmiþ edasýyla yapmacýk konuþtu tatlý kýz. Elvin mutlulukla gülümsüyordu arkadaþýna.
“Bu biraz garip aslýnda. Ama sen büyücüsün. Seni gariplikle itham etmem biraz acayip oldu ya neyse… Evet. Sonra seninle uzun uzun görüþeceðiz Elvin efendi..Kaçamazsýn.Bana nereleri gezdiðini, neler gördüðünü anlatacaksýn ama þimdi, söyleyin bakalým kýymetli misafirlerimiz. Geceye baþlangýç olarak ne alýrsýnýz?” diye çabucak toparlanýp iþ ciddiyetine büründü küçük haným. Güler yüzlü tatlý kýz bu gece onlarýn garsonuydu.
“Biz çok açýz” diye yapmacýk aksilikle homurdandý Ronnir. “Çok” diye de ilave etti. Elizil ellerini beline koyup Ronnir’e gülümseyerek dik dik baktý.
“Ne zaman tok olduk ki benim caným cüce dedeciðim.”
“Gevezelik etme küçük haným. Hadi bize þefin dillere destan güvecinden getir.. Ona Elvin’in geldiðini söylemeyi de unutma. Sanýrým onun onuruna bu gece fazladan alaka görebiliriz” diye memnun bir kahkahayla konuþtu,“Hala bekliyorsun. Hadi, hadi, kýþ kýþ” diye Elizil’i kovaladý Ronnir.
Dostlar gülüþtüler.
Selamlaþma ve kadeh kaldýrma faslýný takiben ikinci kattaki pencere önünde duran her zamanki masalarýna daha yeni kurulmuþlardý ki bu defa Orfil geldi.
Orfil…
Orfil Ballýkaymak’ýn son elli iki yýldýr iþletmeciliðini yapan güzel bir insandý. Kendine Ballýkaymak’ýn iþletmecisi derdi. Çünkü ona göre Ballýkaymak Vinliir’e aitti.
Saçlarý aklara bulanmýþ ve çokça dökülmüþ; açýk alýnlý, hafiften tombul, kýsa boylu þen bir ihtiyardý Orfil. Ak sakallý yüzü her daim gülümser ve sýk sýk þen kahkahalar koyuverirdi. Temiz ve þýk giyimli Orfil Vinliir’deki lezzet ve keyif üstatlarýndan önde gelenlerdendi. Bunu iþine de yansýtýyor ve Ballýkaymak’ýn çýtasýný her daim yükseltiyordu. Sonuçta ise kimse Ballýkaymak’a asla doyamýyor ve yarattýðý müptelalýk sürüp gidiyordu. Anlaþýlacaðý üzere Orfil’in iþleri ve keyfi gayet iyiydi.
“Elvin, seni görmek ne büyük mutluluk” diyerek hasretle sarýldý arkadaþýna Orfil. Elvin de dostuna aynen cevap verdi.
“Formunu korumuþsun Orfil” diyerek imayla gülümsedi hancýnýn göbeðini iþaret eden büyücü.
Orfil yarý mahcup neþeli bir gülümsemeyle konuþurken iki eliyle göbeðini þöyle bir yokladý.
“Ýþ icabý” dedi ve masada hepsi birden bir kahkaha koyuverdiler.
“Sipariþlerinizle bizzat ilgileneceðim. Ahh, Elvin tam toplantý zamanýna yetiþtin. Gurubu unutma sakýn.” Diye gülerek hatýrlattý Orfil. Eski bir macerayý beraberce yaþamýþ ve o günden bu yana dostluklarýný her ayýn belli günlerinde buluþmak suretiyle muhafaza eden bir guruptu bu. Elvin baþýný salladý.
“Hiç unutur muyum Orfil? Hiç unutur muyum?” diye gülümseyerek cevap verdi.
“Görüþmek üzere, þimdilik iyi akþamlar” deyip zarifçe selamlayarak yanlarýndan ayrýldý hancý. Her zaman gece boyunca bütün masalarla tek tek ve zevkle ilgilenen hancý bu gece bunu daha bir keyifle yapacaktý. Elvin sevdiði Vinliir þahsiyetleri arasýnda en önlerde bir yere sahipti. Geri dönmesi çok güzeldi.
Pencere kenarýndaki masalarýndan dýþarýya, hanýn avlu bahçesine ve gecenin güzel mavi göðüne baktýlar. Kulaklarýna hanýn daimi müzisyeni rel Lathun’un kemanýndan yayýlan müzik sesi geliyordu. Yan masalardan yer yer neþeli kahkahalar yükseliyordu.
Elvin ait olduðu yerde ne kadar da mutlu olduðunu düþündü. Hesap kitap, içten pazarlýklar ve samimiyetsiz sahte gülümsemeler, yalan dostluklar yoktu burada.
O dalgýnca bunlarý düþünürken hanýn kadim þef garsonu yanýnda genç hanýmlar Elizil ve Sina ile geldi.
Farada doksanlarýndaydý. Ballýkaymak’ta çalýþmaya baþlayalý tam seksen küsür sene olmuþtu. Kesintisiz ve sürekli hizmetle geçen senelerden sonra Farada adý Vinliir’de artýk; güler yüzlü ve her daim bir krala hizmet edercesine zarif, yüksek kiþilikli, mesafeli ama sýcak, altýn kalpli ve iþinde tartýþmasýz en iyi, Ballýkaymak’ýn her þeyi, anlamýna geliyordu. Farada öyle bir kiþiydi ki buraya hiçbir þey için deðilse bile onunla iki kelime konuþup selamlaþabilmek için bile gelenler vardý. Akýlarda ve hatýralarda her daim sýcak kalbi, aydýnlýk güler yüzüyle hatýrlanan bir kiþiydi yaþlý Farada.
Orta boylu, ince yapýlý, dinç ve kel adamýn yüzü Elvin’e selam verirken mesafeli ama sýcaktý. Gözleri ýþýldýyordu. Elvin Vinliir’de bu insanýn Ballýkaymak’ta ki ilk gününü görmüþtü. Küçük çocuk atlarla ilgileniyor ve ufak tefek getir götür, temizlik iþleriyle uðraþýyordu. Han sahibi Alekin onu bizzat himaye ediyor ve yetiþtiriyordu. Farada’nýn adý olacak tavýrlarý daha o zamanlar etrafýnda ýþýldýyor ve çevresinde bir sevgi çemberini büyütüp geniþletiyordu. Elvin onunla kýrlarda dolaþýp sihirle ve hayvanlarla vakit geçirdikleri anlarý hatýrlayýp güldü. Farada da ayný þeyleri düþünmüþçe gülümsedi.
“Efendi Elvin teþrifiniz bizi tarifsiz onurlandýrdý. Öyle ümit ediyorum ki geçen yýllarý takip eden günlerde yapacaðýnýz ziyaretlerle telafi edeceðiz.”
“Ballýkaymak’ta sýkça görüleceðimden emin olabilirsin Farada.”
“Memnun oluruz efendim” dedi ve kýzlara servis yapmalarý için iþaret etti yaþlý þef garson.
“Baþlangýç olarak çoban çorbasý, Vinliir güz salatasý ve Kona pide ekmeklerine herhangi bir ilaveniz olacak mýydý acaba?” diyerek diðerlerine de nazikçe sordu Farada.
“Kafi. Mükemmel. Teþekkürler Farada. Eþsizsin” diye ateþli ateþli konuþtu Ronnir ve dikkatini kýzlarýn masaya koyduðu tabaklara kilitledi.
Farada servisin ve yemeklerin beðenilmesinden memnun olarak konuklarýný baþýyla nazikçe selamladý ve “Afiyet olsun beylerim.”diyerek kýzlarla beraber masadan ayrýldý.
Elvin daha ilk anda bu lezzet karþýsýnda memnuniyet dolu “..Hmmm..” sesleri çýkarýyordu. Güzel çorbanýn hafif baharatlý leziz sýcaklýðý harikaydý. Salata hem lezzetli hem iþtah açýcýydý. Pideler ise yedikçe daha da istenecek türden enfes lezzetlerdendi. Giriþ kýsmýný bu þekilde yaptýktan sonra salata ve pidelerle ufak ufak atýþtýrmaya devam ettiler, bir yandan da kemanýn güzel þarkýlarýný dinlerken..
“..Dönüþünüzün bizi nasýl bahtiyar ettiðini anlatamam” diyerek baþladý þef aþçý Prodor. Otuzlarýnýn sonundaki orta boylu, ince yapýlý, saf beyazlarla kuþanmýþ güleç bir kiþiydi. Önceki aþçý yaþlý Mondelin’in yamaðý olarak çalýþtýðý yýllardan sonra Mondelin bir gün ona ilk kez olarak bütün gördüklerinden sonra kendi baþýna bir Gömmekule güveci hazýrlamasýný söylemiþti. O da hazýrlamýþtý. Mondelin Prodor’un masasýna sunduðu güveçten aldýðý ilk lokma ile memnuniyetle gülümsemiþti. Sonrasýnda ise o akþam önlüðünü ve þapkasýný son kez askýlara býrakýp emekliliðine yürümüþtü. Bugün bile Mondelin Bahçeliköþk’te akþam üstü sohbetlerinde eski yamaðý ve þimdiki aþçýbaþý Prodor hakkýnda övgüleri her duyduðunda mutluluk ve gururla gülümserdi kocaman kocaman..
“Sizlere bu özel akþamda servisi bizzat yapmayý diledim efendi Elvin” deyip servise baþladý.
“Sizleri yeniden görmek canýma can katýyor Prodor. Vinliir’den ve senin güzel yemeklerinden uzakta geçen zamandan sonra buradaki dost yüzlere..” dedi ve önüne konan enfes güvecin ilk kokularýný içine derin derin çekerken gözlerini kapayýp büyülü bir tatla efsunlaþmýþça konuþtu. “..ve de bu harika yemeklere kavuþmak harika..” diye özenle, bastýra bastýra vurguladý.
Prodor mutlu bir gülümsemeyle selamlayarak çekildi. Ronnir ve Elvin’in aðýzlarýnýn suyu akýyordu. Gömmekule güveci inanýlmaz bir lezzet idi. Muhteþem bir deneyimdi. Vazgeçilmez bir baðýmlýlýktý. Kýzgýn kül ve kora gömülen toprak kaplarda piþen yemek Vinliir sýrrýydý. Güvecin en dibinde ince et dilimlerinden bir tabaka soðan ve biber ile domates suyu içinde kývam bulurdu. Küçük küçük kýyýlmýþ et parçacýklarý patates biber ve patlýcanlarýn küp þeklinde doðranmýþ karýþýmý ile asýl yemek kýsmýný ve ara tabakayý oluþturuyordu. En üstte ise domatesli sosa bulanmýþ ve kývamýnda kýzarmýþ ip ince yaprak gibi dilimlerden bir et tabakasý vardý. Aðza atýlýnca daðýlýp enfes bir tada dönüþen bu müthiþ Vinliir yemeðinin yanýnda özel bir pide de sarýmsaklý,domatesli,biberli,enfes tatlý, tarifi sýr bir yoðurt sosuyla beraber yenirdi.
Yemeklerin son lokmalarý afiyetle mideye indirildiðinde dört mutlu kiþi vardý masada. Yüzler gülüyordu.
“Bu tadý unutmuþum. Ýnanýlmaz. Harika. Müthiþ. Mükemmel.” diye konuþtu Elvin.
Ronnir güldü. Karnýný þöyle bir yokladý eliyle.
“Evet. Kesinlikle harika” diyerek ona katýldý.
Tatlý gecikmemiþti. Ballýkaymak tatlýsý. Hanýn gururu. Adýnýn kaynaðý. Arkadaþlar þöyle bir durdular ve baktýlar. Bir süre sadece onlara baktýlar. Tatlýnýn en üst katýnda sýrf kaymak tabakasý vardý. Kalýn bir tabaka. Üzerine kýyýlmýþ çam fýstýðý parçalarý serpilmiþti. Alt katmanda balla ve bir iki baþka malzemeyle karýþmýþ tarifi gizli ikinci ve son bir kaymak tabakasý vardý. En altta ise üzeri ince kýtýr bir yüzeyle kaplý bal þerbeti emmiþ yumuþak ve leziz hafif hamur iþi kýsým küçük bir þerbet gölünün içinde tabakta ýslak ýslak duruyordu.
Elvin çatalýný batýrýp bir küçük parçayý aldý. Aðzýna attý.
Enfes bir tattý. Bambaþka bir dünyaya açýlan kapýdan geçiþ gibi eþsiz bir duyguydu. Elvin’den memnuniyet dolu nidalar yükselirken diðerleri gülümsediler. Ronnir de dayanamadý ve hemen ilk koca lokmasýný aðzýna attý.
Tatlýlar bittiðinde gülen yüzler bu ziyafetin ardýndan kendilerini baþka türlü bir ziyafetin kollarýna býrakmýþtýlar. Otuzlarýnýn sonlarýndaki Lathun’un kemaný gecenin iyice gece olmuþ bu saatlerinde artýk asýl faslýna girmiþti.
Ýlk þarký herkesi gülümseten bir Vinliir þarkýsýydý. Neþeli bir Holen gurubunun Vinliir gezmesini anlatan neþeli ve komik çocuksu bir þarkýydý.
Lathun söylemezdi. Çalardý. Kemaný ezgiyi içtenlikle ve de beceriyle çalýyordu. Canlýlýk, saflýk, neþe doluydu gülen hareketli melodiler. Yer yer handaki herkes gibi arkadaþlar da el ve ayaklarýyla tempo tutarak eþlik ettiler Lathun’a bu þarkýda.
Ýkinci þarký biraz daha hareketli bir þarkýydý. Bir genç delikanlý ile genç bir kýzýn birbirine takýlarak yaptýklarý ilk genç aþýk muhabbetlerini konu alan þarkýnýn ezgisi içleri ýsýtan, kaný kaynatan bir melodiydi. Aþk ve güzellik kadar o ilk heyecaný da çok iyi anlatýyordu. Ýnsanlarýn hatýralarýný uyandýrýyordu.
Lathun’un üçüncü þarkýsý ise Atalia’da çok sevilen bir denizci þarkýsýydý. Atalialý balýkçýlarýn sabahlarý denize açýlýrken söyledikleri þarkýnýn ezgisi de sözleri gibiydi. Denize ve balýklara sevgiyi, dalgalara ve deniz kokusuna duyulan aþký anlatýyordu. Yeni doðan güneþin denizin üstündeki ilk ýþýltýlarý ile balýklarýn suyun altýndaki yukarýdan görülen koþuþturmalarý, havaya sýçramalarý anlatýlýyordu. Güneþi ve yaðmuru, durgunluðu ve fýrtýnayý denize her þeyiyle duyulan sevgi, saygý, minnet ve tutkuyu anlatýyordu bu dip diri, yerinde duramayan þarký…
Müzisyen soluklanmak ve bir þeyler içmek için ara verdiði sýrada Ballýkaymak’ýn bahçedeki havuz baþý sahnesine dört müzisyen ve genç bir haným çýktý. Güzün yazdan kalma son ýlýk akþamlarýndan biri olan bu akþamda bahçedeki masalarýn çoðu doluydu. Ballýkaymak’ýn eski ustalarca yapýlmýþ akustik mimarisinin de yardýmýyla az sonra sadece bahçedekiler deðil hanýn içindekiler de bu gurubun þarkýsýndan nasibini alacaktý.
Harp, gulim ve keman ile küçük ritim davul çalmaya baþladýðýnda dikkatler hemen müziðe çekildi. Melodi güzeldi. Yýllanmýþ, farklý ve dolu bir güzelliði vardý. Oturmuþ doymuþ bir ezgiydi bu. Çok güzeldi.
Düz siyah saçlarý neredeyse beline kadar inen esmer tenli þarkýcýnýn biçimli hoþ dudaklarýndan ilk sözcüklerin dökülmesiyle birlikte han büyülenmiþti adeta. Sözler yabancýydý ama tek baþlarýnayken bile bütün anlaþýlmazlýklarýnýn ötesinde müzik gibi güzel ve açýkça anlamlarýný haykýrýrcasýna doðrudan yüreðe dolan latif seslerdiler. Güzel uzun siyah elbisenin içinde bir yandan söyleyip bir yandan da kuðular gibi zarifçe ve usulca, uçuþurcasýna dans eden güzel kadýnýn sihri haný yakalamýþtý.
“Eski elf dilinde eski bir þarký. Dinlemeyeli çok uzun zaman olmuþtu” diye masadakilere konuþtu rel Merkulin.
Güzel þarký ve zarif, uçuþan yumuþak dansla sarhoþ olmuþçasýna bir sesle sordu Ronnir.
“Neyi anlatýyor?”
“Bir kadýnýn aþkýný. Sevdiði erkek uzaklara gitmek zorunda olan bir kadýnýn üzüntüsünü ve özlemini. Adama duyduðu büyük aþkla bekleyiþini anlatýyor. Geçen yýllardaki göz yaþlarýný, hayallerini, umutlarýný anlatýyor. Sonra bir gün adam yýrtýk, tozlu elbiseleri, yorgun bitkin yüzü ama gülen tebessümüyle ile geri geliyor. Kavuþuyorlar. Adam ona kendi aþkýný ve onu düþünerek geçen yýllarýný anlatýrken genç kadýn aþkýn mutluluðuyla ona sarýlýp aðlýyor. Sonra da aþklarý iþte bu þarký oluyor…” diyerek en az þarký kadar güzel sesiyle anlattý Merkulin dostlarýna.
Genç kadýnýn dansýný izlediler. Þarkýsýný dinlediler. Müziðin içinde kendi düþüncelerinde kayboldular.
Kadýnýn gülümseyiþindeki bir þeyleri dile getiren Elvin oldu.
“Gülümsemesine baksanýza ne kadar güzel, ne kadar hoþ” diye konuþtu.
“Evet” dedi Merkulin.“Nice güzellikler gördüm ömrümde ama haklýsýn Elvin. Pek azýný bu gülümsemenin güzelliðiyle mukayese edebilirim. Ýyi Tanrýlar bazý kullarýna karþý doðuþtan cömertler sanýrým.”
Jullis ve Ronnir de buna katýldýlar.. Gerçektende þarkýcýnýn dudaklarýndaki tebessüm, yüzündeki aydýnlýk çok eþsizdi. Yýldýzlar kadar güzel, yýldýzlar kadar uzak, kalp atýmý kadar yakýn bir gülümsemeydi bu.
Hem müzik, hem þarký, hem dans, hem de genç kadýnýn güzel gülümsemesiyle büyülenmiþçe geçti bir saat. Belki daha da fazla bir süre. Sonra dostlar hep birlikte ayaklandýlar ve gecenin diðer yarýsý için baþka bir menzile yöneldiler. Kapýda onlarý uðurlayan Orfil idi. Ronnir Orfil’in bu geceki hesabý ödemelerine itiraz etmesine itiraz edip illaki ödemekte diretirken Eon atlarýný getirmiþti bile.
“Doðrusu çok oyunbazlýk yaptý. Az kalsýn ona ikinci havucu verecektim..” diye hafif mahcup itiraf etti genç delikanlý.
Elvin güldü ona. Goss’un sýrtýna sýçrarken konuþtu.
“Bu tatlý kerataya direnebilen çok az kiþi var Eon. Aferin sana” diyerek onun gururunu okþadý Elvin. Çocuk utangaçça gülümserken Goss ona yürüyüp alnýný sevgiyle yüzüne sürdü ve kiþnedi.
Taþ döþeli sokaklar boyunca takýrdayan nal seslerinin müziðiyle ilerlediler. Çýnarlý meydan olarak bilinen kuzeybatý meydanýna gidiyordular. Arkadaþlarýn ikinci adresi buradaydý. Bahçeli Köþk’ün de bulunduðu þehrin bu sessiz ve sakin, her daim tenha meydanýnda, gün ýþýðýnda bile tatlý bir þafak ya da gün batýmý alacakaranlýðý yayan mavi ýþýltýlý ulu gece çýnarlarýnýn gölgesinde Mormenekþe Evi de bulunuyordu.
Meydanýn aydýnlýk tarafýndaki Bahçeli köþkle karþý karþýya olan Mormenekþe Evi’nin çevresindeki ‘gece çýnarlarý’ onu her daim bir alaca gece çemberi içinde tutuyordu. Dostlar bu çembere, aðaçlarýn gölgesi içine girince ilk anda bir hafiflik ve hoþ bir meltemle okþanmýþlýk hissettiler. Sonra da o kalýcý ferahlýk duygusu ile sarmalandýlar…
Elvin evin bu daha ilk etkileriyle mýrýldandý.
“Özlemiþim..Hem de nasýl!?..”
Dostlarý gülümsediler.
Mormenekþe Evi ulu geceçýnarlarý ile çevrili, mormenekþe aðaçlarý ile dolu güzel bir bahçenin içindeki küçük tümseðin üzerine yapýlmýþ çok eski ama hala yeni bir yapýydý. Farklý mimarisi küçük zarif bir ‘han kaleyi’ hatýrlatýyordu.
Yapý dört katýyla þehirdeki en yüksek yapýlardan biriydi. Kesme kayadan kalýn duvarlarla ustaca ve güzelce yapýlmýþtý. Ýki kanatlý dar kapýsý yüksekti. Katlarý yüksekti. Ýlk katýnda pencere yoktu. Ýkinci katta küçük yuvarlak bitiþik pencereleri vardý. Birde kapýnýn üzerindeki vitraylý koca yuvarlak pencere. Üçüncü kattaki pencereler de aynýydý ama sayýlarý daha fazlaydý. Dördüncü kat çatý katýydý. Çatýnýn meyilinden çýkýntý yapan pencere kapýlar ve küçük bir teras çemberi bütün yapýnýn dört bir yanýný dolaþýyordu. Kareye yakýn dikdörtgen þekilli yapýnýn köþesinde de çatýdan bir kat daha yükselen kule salonlarý vardý.
Atlarýndan inip sarmaþýklarla sarýlmýþ, demir bir çitle çevrili bahçeye yüksek kemerli geniþ kapýdan girerek geçtiler. Her iki yandaki atlýklardan sað taraftakine býraktýlar atlarýný.
Bahçe güzel kokular yayýyordu. Koyu lacivert ve yeþil yapraklý, mor çiçekli menekþe aðaççýklarý güzel yeþil çimenler üzerinde mavi mavi ýþýldýyor ve bir hoþ melodiyle çisildiyordu. Yýldýzlar parlýyordu. Evin taþlarý ay ýþýðýnda cilalý mor mercan gibi ýþýldýyordu.
Bahçedeki küçük bir kayalýktan çýkan minik bir derenin suyu küçük bir iki gölet ve bunlarýn arasýndaki su yollarý ile bahçeyi mücevher gibi süslüyordu.. Suyun içinde altýn renkli büyük ‘süs’ balýklarý ve gümüþ renkli küçük ‘taþ’ balýklarý ýþýldayarak geziniyordu. Kaynaðýn sesi gecenin içinde þýrýldýyordu.
Balýklarýn yüzdüðü küçük derenin üzerinden geçen bir iki adýmlýk minik köprüyü aþarak yürüdüler. Çevresi mavi gece çiçekleri ile sarýlý evin kapý merdivenlerini týrmandýlar. Eþik sahanlýðýnda durdular.
Merkulin bir grifon gagasýnýn tuttuðu kapý tokmaðýný hafifçe üç kez toklattý.
Kýsa bir bekleyiþten sonra kapý sessizce ve yavaþça açýldý. Onlarý elli yaþýnda görülen aydýnlýk bir rel yüzü karþýladý. Bosvin Ev’in en yaþlý yardýmcýsýydý..
“Hoþgeldiniz Beylerim” diyerek kibarca selamladý ve resmi ama dostane bir tavýrla onlarý davet etti içeriye.
“Sizi tekrar Mormenekþe Evi’nde görmek büyük bir mutluluk Efendi Elvin” diyerek onu ayrýca selamladý Bosvin.
“Burada bulunmak ta benim için büyük bir mutluluk Bosvin. Görüþmeyeli nasýlsýn?”
“Teþekkür ederim Efendi Elvin. Gayet iyiyim” diyerek gülümsedi yaþlý yardýmcý.
“Þömineli Kýþ salonuna geçmek ister miydiniz? Belediye Baþkanlarýmýz…” diyerek gülümsedi ister istemez… “ve diðer dostlarýnýz da çoðunlukla oradalar þu anda.”
“Teþekkürler Bosvin, lütfen” diyerek konuþtu kibar Merkulin.
Bosvin öne geçip adet olduðu üzere onlara öncülük etti. Bu evin kadim kurallarý ve gelenekleri vardý. Samimiyet bunun ciddiyetini gevþetmiyordu.
“Belediye Baþkanlarýmýz…” diye gülümsedi Elvin. “Zek ve Metil’den, benim güzel arkadaþlarýmdan hangisi yeni Belediye Baþkaný oldu?” diye sordu. Seçimlerden altý ay önce ayrýlmýþtý Vinliir’den.
“Aslýnda sen gittin gideli üç seçim oldu” diye konuþtu Ronnir gülerek..
“Üç mü!?” diye þaþkýnlýkla sordu Elvin. Bu, ‘Þehir’ için bile fazlaydý. Merkulin ve Jullis de Ronnir’le beraber gülüyordular.
Elvin bunun hikayesini dinlemek için sabýrsýzlanýyordu. Þehir’deki seçimlerin iki adayý olurdu. Zek ve Mettil. Bu iki çok iyi ama birbirini yemeden duramayan dostun varlýðý Þehir ve hatta Vinliir için ayrý bir neþe kaynaðýydý. Son yirmi yýldýr her dört yýlda bir yapýlan seçimlerde bu ikisinin kampanyalarý bir karnaval ve bir tiyatro sahnesinde sergilenen bir komedi havasýnda geçerdi. Seçimler iple çekilen etkinliklere dönüþmüþtü.
Dostlar Bosvin’in peþi sýra Ev’in ilk kabul salonundan önlerindeki ana koridora doðru ilerlerken Bosvin durdu. Salonun merdivenlerinden inen kiþiyi nazikçe selamladý. Dostlar da onu hayranlýk ve dostlukla selamladýlar. Bir kuðu zarafetiyle, bir imparatoriçe asaletiyle merdivenlerden mor ipekten uzun elbisesiyle inen kiþi ev sahibesi Jellin’di.
Teni güneþ görmemiþ bir beyazdý. Ýnce ve uzun endamý zarif ve büyüleyici güzellikteydi. Uzun kýzýl saçlarý þafak gibi ýþýldýyor, omuzlarýndan ve sýrtýndan aþaðýya dalga dalga dökülüyordu. Gözlerindeki buðulu ýþýltý tarif edilemez sihirli bir güzellikti. Yüzü dolunay gibi güzel parlýyordu. Boynundaki sade zincirde küçük bir hilal þeklindeki mücevheri minik pýrlantalarla kaplýydý, ýþýldýyordu. Gümüþ küpeleri zarif küçük yýldýzlar þeklindeydi.Bilezikleri gümüþ yapraklý ve mavi mor taþlarla çiçeklenmiþ sarmaþýklar þeklindeydi. Parmaklarýndaki üç yüzük gümüþ, beyaz altýn ve mavi mercandandý. Mavi mercan yüzüðün bir taþý vardý. Taþ derin okyanus mavisi renkli bir elmastý.. Sihirli güçleri vardý...
Güzel Jellin; Vinliir güzellikleri içindeki, en güzellerden birisi olan rel Jellin Yaðmurýþýðý güzel sesiyle onlarý selamladý.
“Vinliir beylerinin en zariflerini tekrar bir arada ve burada gördüðüm bu akþam kutlu olsun” ..diye gülümseyerek konuþtu. Ýnsandan çok Elf kaný taþýyan, kulaklarý bariz biçimde sivri hatlara sahip olan Jellin. Sözleri Elvin’e hoþ geldin anlamý taþýyordu.
“Mormenekþe Evi’nin latif hanýmý Jellin’den bu zarif sözleri duyduðumuz bu akþam kutlu olsun” diyerek cevap verdi Elvin. Ev sahibesinin gözlerine hayran hayran bakýyordu. Ama fazla uzun bakmadý. Bunun için sebepleri vardý. Hatýrlayýnca gayri ihtiyari gülümsedi...
Haným yanlarýna süzülmüþ onlarla yüz yüzeydi.
“Bizler gibi zamana diðer ýrklardan daha dost olanlar için bile görüþmeyeli uzun zaman oldu.” diye arkadaþça konuþtu yumuþak sesli tatlý Jellin.
Elvin eline uzanýp ev sahibesinin elini nazikçe tuttu ve dudaklarýna götürüp öptü. Jullis ve Ronnir çaktýrmadan bakýþtýlar ve Merkulin’e baktýlar. Merkulin’in sakin ve tebessümlü doðal halinde en ufak bir deðiþim, bir tepki yoktu..
“Güzeldiyar’dan ayrý geçen zaman boyunca hasret çekmiþ yüreðimin geri dönmekten duyduðu mutluluðu anlatmaya kelimeler acizdir Jellin” dedi Elvin...
Jellin ona gülümsedi. Hepsini gözleriyle þöyle bir süzdükten sonra bakýþlarý son bir kez daha Merkulin’e geldi. Kýsa bir an göz gözeydiler. Sanki bir an Jellin’in nefesi ah edermiþ gibi geldi Elvin’e ama sonra bunun onun yanýlgýsý olup olmadýðýný düþündü aklý. Gülümsedi. Yanýlgý filan deðildi. Merkulin’in içini de duyabiliyordu. Bütün o derinliðin dibinde bir yerlerde Merkulin de ah ediyordu. Olanca sevgisine ve saygýsýna raðmen bu ikisinin; özellikle de Merkulin’in salaklýðýna, hem de ahmaklýðýna yandý Büyücü. Kendisi de bu ikisine gýpta eden, imrenen bir nida ile nefes verdiðinde bunun çok belirgin olduðunu dalgýnlýðý içinden fark etti. Toparlanmak için öksürmeye filan baþlamýþtý ama nafile. Cüce açýkça kýkýrdýyordu. Jullis kendini tutsa da omuzlarý oynuyordu.. Duvar Merkulin sanki biraz utanmýþ gibiydi ama anýnda toparlandý. Jellin de aynýydý.
Hemen bir gülümseme maskesini taktý ve selamlayýp “Size þimdilik iyi akþamlar diliyorum.Görüþmek ümidiyle..” diyerek ve de Merkulin’e son bir kaçamak bakýþ atarak koridorda kayboldu..
Bosvin’in peþinden kýsa koridoru yürüyerek loþ ýþýklý güzel ve büyük bir salona girdiler... Salon gece mavisi duvarlarýnda altýn rengi bezemeler ve duvarlarýn alt kýsýmlarýndaki koyu renkli, ince süslemeli ahþap kýsýmlar ile usta ellerden çýktýðýný, zevk ve beceri ürünü olduðunu haykýrýyordu... Dekorasyonda duvarlarý yer yer örten kalýn gece mavisi kumaþlar ve kapalý mekan çiçekleri olan mavi örümcek sarmaþýklarý yanýnda giriþin saðýnda bir küçük þelale ve havuzcuk da kullanýlmýþtý... Mekanda özgürce dolaþan, Ýldar’da çok yaygýn olan mavi serçeler de salonda uçuþmalarý ve ötüþleriyle baþka bir güzellik kaynaðýydýlar. Ahþap ve kumaþýn sýcak bir hava verdiði salon masa, sandalye ve kanepelerle döþenmiþti. Yerler halý kaplýydý. Hoþ bir sohbet ve çay salonuydu bu büyük þömineli büyük salon.
Þömine ateþinden ve sihirli þamdanlardan yayýlan yumuþak sýcak ýþýðýn loþ ýþýmasý salonu aydýnlýktan çok gölgeli halde özellikle tutuyordu. Eski bir deyiþi çaðrýþtýrýyordu Elvin’in aklýnda bu manzara ve duyduðu sýcak güzel hisler...
Derlerdi ki; gece gibi hiçbir þey yalnýz ruhlarý sarýp sarmalayamaz, koynunda saklayamazdý...
Dostlar açýk kapýdan içeriye kalýn kapý perdesini aralayarak süzüldüler. Ýçeriye þöyle bir göz attýlar.. Elvin kimlerin orada olduðunu gözden geçirdi. Aðýr müdavimlerin neredeyse hepsi buradaydý. Bir iki yeni yüz de vardý. Fýrýncý Bervin, Ormancý Kayya, Belediye baþkanlarý, bir Holen olan eski gezgin Volis ve de yaþlý dostu kütüphaneci, katip, eski rahip; Munhir gördüðüne en çok memnun olduðu isimlerin en baþýndaydýlar...
Elvin mutlulukla gülümsedi.
‘Önce biraz þarap alalým þu köþede hele. Sonra dostlara katýlýrýz’ diyerek süs þelaleciðin önündeki dört kiþilik masaya yürüdü Ronnir. Ronnir’in aklýnda ünlü Gece kraliçesi etiketli Elf yapýmý ve insan ticari atýlýmcýlýðýnýn ürünü þarabý sakince mideye indirmek vardý.Hoþ sohbetle karýþýnca bu güzel þarabýn tadý sönük kalýyordu ki Ronnir bu þarabýn o dillere destan kýymetli lezzetini de sonuna dek duymak istiyordu bu gece. Bu gece o mutlu ve keyifli bir Cüceydi. Gece boyunca da her þeyin dört dörtlük olmasýný ve mutlu, keyifli kalmayý planlýyordu...
Beraberce masaya yerleþtiler. Etraflarýna þöyle bir bakýndýlar. Oyun masasýnda macera tahtasýnýn baþýnda dört orta yaþlý kafadar sihirli cin oyununa kendilerini kaptýrmýþtýlar. Cücelerden bile ufak tefek olan minik bir halktandý bunlardan üçü. Holenlerden Baduni, Volis ve Pidos.. Yanlarýnda dördüncü oyuncu olarak bir raskan temsilcisi olan arkadaþlarý Targan vardý.
Diðer bir köþede Kütüphaneci Munhir, Emekli Kolcubaþý Andar ve yöre çiftçilerinin en önde gelen, en sayýlaný Yaþlý Kalon sohbet ediyordular. Kalon’un piposundan dumanlar çýkýyordu. Diðer bir masada Þehir Bekçileri baþkaný yakýþýklý ve etkileyici, fiyakalý üniformasý içindeki Raygard Þehir’in en zengin ve yalnýz hanýmý, etkileyici Katrina ile baþ baþa oturuyordu.
Ateþin baþýnda oturan gurup ise hararetli hararetli konuþuyordu. Belediye baþkanlarý, Fýrýncý, Ormancý, Deðirmenci, Kolcubaþý, Sör Olthir ve Kýþ hazýrlýklarý þefi Hanidis beraberce bir þeyleri hararetli ve neþeli tartýþýyordular.. Duvar dibindeki bir diðer masada ise bir cüce, bir eski gezgin, iki genç zarif hanýmefendi, bir rel beyi ile rel hanýmý kuþlarýn etrafýnda dönüp dolaþtýðý bir sohbeti paylaþýyordular... Diðerlerinin susup ona bakmasýndan öyle anlaþýlýyordu ki rel beyi Mithrar yine o güzel þiirlerinden birini söylüyordu.
Elvin masaya bir hayalet býrakmýþçasýna hissettirmeden getirilmiþ olan dolu kadehlerden birini dudaklarýna götürürken hem Gece kraliçesinin hem de Vinliir’in güzelliðinin tadýný soluyan derin bir nefes çekti ciðerlerine. Þarabýn o koyu mor rengi üzerinde sanki binlerce yýldýz ýþýldýyordu. Güzel tadýnda adý konamayan ve adý bilinmeyenlerin eþsiz aromasý bir elf korosu gibi güzel ve güçlü þarkýlar söylüyordu... Þarabýn tadý güzelliðin çýðlýk çýðlýða tutkuyla haykýrýlarak söylendiði bir þarkýydý. Gecenin müziðiydi. Gecenin kraliçesiydi...
Arkadaþlar þaraplarýný afiyetle içtiler. Bu esnada pek bir konuþma olmadý. Aslýnda aðýzlarý býçak açmadý. Keyifli bir yemek ve güzel bir müziðin ardýndan güzel ev sahibesi Jellin tarafýndan karþýlanmýþ ve Gece kraliçesinden birer kadeh devirmiþtiler. Keyiflerine diyecek yoktu. Yüzleri gülüyordu...
Elvin’in aklýna onu daha da güldüreceðine emin olduðu bir þey geldi.. Ronnir’e döndü.
“Þu Belediye baþkanlarýyla ilgili neler oldu yokluðumda?” diye sordu.
Ronnir keyifle güldü. Anlatmaya baþladý. Merkulin ve Jullis de bildikleri bu hikayeyi bir kez daha gülümseyerek ve keyifle dinlemeye koyuldular.
“Sen gittikten altý ay sonra yapýlan seçimler tam anlamýyla kýran kýrana geçti..” diyerek koca bir kahkahayla kendini tutamayarak güldü Ronnir.
Rel ve Þövalye de gülüyordu. Elvin de ister istemez gülümsedi.
“Her seçim kampanyasý döneminde adaylarýn kampanyalarý sýrasýnda yaþanan aksilikler bu kampanyada da kendini gösterdi. Zek’in kürsüsünü garip bir biçimde arýlar bastý ve meydandan kaçmak zorunda kaldý. Ertesi günü Mettil ayný kürsüde konuþurken Merdiven basamaklarýndan biri kötü þansla kýrýldý, yanýnda Mettil’in ayaðýný da kýrdý.”
Elvin gözlerini inanmaz biçimde þaþkýnlýkla açtý. Bu ikisinin kampanyalarýndaki sataþmalarý hep dillere destan ve komik ola gelmiþti. Ama yaþlandýkça ikisi de azýtmýþtý açýkçasý.
“Mettil’i ilk ziyaret eden Zek’di.. Mettil onu o alçýlý halinde elinde koltuk deðnekleriyle yarým saat þehirde kovaladý. Sana ödeteceðim diye bas bas baðýrýyordu. Ve ödetti de... Birkaç gün sonraki meydandan yapýlan seçim münazarasýnda Zek sandalyesine otururken sandalyenin ayaðý kýrýldý ve o da yere düþüp kolunu kýrdý.” Diyerek güldü Ronnir. “Eðlencesi bir yana bir noktadan sonra endiþe etmeye baþlamýþtýk ki kendileri bu gidiþe bir çeki düzen verdiler. Çok da iyi oldu.” Dedi Ronnir.
“ Nasýl?” diye sordu Elvin.
“Birbirlerine saldýrmayý býraktýlar. Ahaliye oynamaya baþladýlar. Sanýrým bir anlaþma yapmýþtýlar. Birbirlerine vurarak deðil ahaliyi okþayarak kampanya yürütmeye baþladýlar. Artýk laf dalaþýndan öteye gitmiyorlar. Ziyafetler, þenlikler iyice arttý. Ýkisi de birbirine baskýn çýkmak için yarýþýyor. Baktýk ki durum artýk iyice bayram havasýna girdi Belediye meclisine bir iki dilek fýsýldandý Meclis de belediye kanunlarýnýn maddelerinde deðiþiklikler yaptý. Artýk her üç yýlda bir seçim var. Daha önemlisi ise erken seçim istemek için gerekli olan þartlar deðiþtirildi. Çok kolaylaþtý.” dedi ve gülerek ekledi cüce”..hatta komikleþti. Vinliir’ in þehri artýk çok daha renkli bir yer ” diye bitirdi.
“Epeyce bir þenlik kaçýrmýþým anlaþýlan.” dedi gülen Elvin. Gözünde canlandýrabiliyordu olanlarý. Ronnir’ in anlattýklarýný ve çok daha fazlasýný... Þehir’ deki seçimleri özlemiþti açýkçasý.
“Þimdi baþkan hangisi? Zek mi, Mettil mi?” diye sordu.
“Ýlk önce Zek’den Mettil aldý baþkanlýðý sonra Mettil’den Zek aldý. Þu anda yine Zek baþkan. Önümüzdeki seçimde favorim Mettil. Ýki kez arka arkaya kaybetmek onu çok kýzdýrmýþtý. Hem bu sene hasadý çok iyiydi ve çok iyi bir fiyatla sattý. Servetine servet kattýktan sonra Vinliir’in tamamýna bir dizi koca ziyafet çekecek kadar altýn yükü var.”
“Ya Zek?” diye sordu Ronnir’e büyücü.
“O da iyi bir sene geçirdi. Ama Zek zorlukla beslenen bir iradeye sahip. Ýki dönem baþkan seçilince bu sene kazanma iradesinin diðer seçimlerden daha az hararetli olmasýný bekliyorum” dedi.
Elvin Cüce’nin fikir ve gözlemlerine saygý duymayý onunla tanýþtýktan çok kýsa süre sonra öðrenmiþti. Onaylarcasýna baþýný salladý.
“Neden onlara katýlmýyoruz?” diye sordu Merkulin.
“Durduðumuz kabahat. Haydi” diyerek ayaklandýlar beraberce.
Onlar yürürken görenler, duyanlar onlara selam veriyordu.
“Dörtlümüz tamamlanmýþ. Ne güzel” dedi rel Mithrar.
“Kendini özlettin Elvin” diye masa arkadaþýný kasýtlý olarak biraz kýskandýrarak, gülümseyerek seslenmiþti Katrina.
Minik insanlar tabir edilebilen holenlerden Volis “Hey Elvin, yarýn akþam ki oyuna mutlaka gelmelisin” diye heyecanla konuþtu. Büyücü baþýný salladý.
Elvin aðýr üçlünün sessiz ve samimi selamýný aynen, gülümseyerek yanýtladý. Onlarla yarýn akþamüzeri Ballýkaymak’ta Orfil’in masasýna gidecektiler. Bu üçü ile her ayýn ilk salýsý yaptýklarý bir þeydi bu... Sessiz anlaþma yapýlmýþtý. Orfil, Munhir, Andar ve Kalon ile sohbet güzel olacaktý.
Kalabalýk muhabbet gurubunun yanýnda durup selamlaþtýlar. Hemen onlara yer açýldý ve dörtlü birer sandalyeye iliþip ateþ baþýndaki sýcak mecliste yerini aldý...
Bervin ilk lafý atandý. Kýsa, tombul ve kel adam sevimli bir kiþiydi. Yalnýzca altý çocuðundan olma yirmi altý torunu tarafýndan deðil bütün ‘Þehir’ çocuklarýnca sevilen çok tatlý bir kiþiydi. Elvin’in de iyi arkadaþýydý. Sabah kahvaltýlarýnda fýrýnda buluþup beraberce ikinci ve üçüncü kahvaltýlarý yaptýklarý zamanlarýn sayýsý çok fazlaydý.
“Elvin en kýsa zamanda bana uðramalýsýn. Yeni bir çörek tarifim ve birkaç yeni pastam var. Ekmek çeþitlerimi de arttýrdým. Mutlaka denemelisin” diye heyecanla konuþtu.
Elvin’in aðzýnýn þimdiden sulandýðý açýktý.
“Yarýn öðleden sonra Fýrýn’dayým dostum. Bunu hayatta kaçýrmam” diye zorlukla konuþtu büyücü. Bervin memnuniyetle gülümsedi.
“Nerelerdeydin Elvin? Yýllar oldu” diyen meraklý Zek’di.
Elvin kýsaca ve belirsiz bir yanýtý þakayla karýþýk verdi, ki bu masada bulunan dostlarýnýn üstelemeyeceði yeterli bir cevaptý:
‘Bilirsiniz iþte büyücü meseleleri. Uzun yolculuklar, gizemli karanlýk diyarlar, tehlikeli yollar. Canavarlar ve kötü büyücülerden baþka ejderhalar ve güzel prensesler. Vesaire, vesaire... Sýkýcý büyücüsel iþler..’ diye bunlardan bunalmýþ sarsaklayan bir el sallama ile anlattý. Dostlarý gülerek kafa salladýlar...
Merkulin Elvin’e baktý. Büyücü deðiþmiþ ve geliþmiþti.Eski Elvin deðildi..Acaba ne kadar diye düþündü Merkulin ister istemez.Deðiþimi hissetmiþti ama acaba ne kadar deðiþmiþti dostu..
Rel durdu.Þimdi dikkatle bakýyordu da...Avcý gözleri dostluklarý ve muhabbetleri yüzünden o kadar da dikkat vermediði þeyleri görebiliyordu..Elvin deðiþmiþti.Hem de her yönden.. Üzerindeki eski enerji halesinden daha geniþ ve koyu, daha derin bir enerji halesi ile çevriliydi. Ama Merkulin dikkatle inceleyince eþsiz ustalýktaki gözleri Ýldar’da sadece bir elin parmaklarý kadar kiþinin fark edip ötesini görebileceði bir þeyi fark etti. Bu hale doðal bir hale deðildi. Doðal süsü verilmiþ ve çok iyi hazýrlanmýþ bir haleydi. Özellikle ve çabayla, ustalýkla hazýrlanmýþtý. Elvin deðiþmiþti. Çünkü þu en güvenli anda bile Ronnir’in kýlýç kemeri, Jullis’in aðýr iþkence zýrhý, kendisinin tam takým kolcu silahlarý gibi basitçe üzerindeydi bu aldatmaca hale. Bunun anlamý bu halenin bir zýrh gibi, silah gibi, giysi gibi kalýcý olarak, bir amaç ve bir fayda için hazýrlandýðýydý. Merkulin Elvin’in Vinliir de buna ihtiyaç duymayacaðýný bildiði kadar biliyordu ki Elvin’in verdiði kararlar büyük ve köklü bir deðiþim sonucu verilmiþ güçlü kararlardý. Ýleriye dönük kararlardý. Elvin daha ne kadar deðiþmiþti.. Elvin ve Merkulin bir an için göz göze geldiler. Elvin ortamýn havasýnda gülümsüyordu. Merkulin de gülümsedi.
Sohbet devam ediyordu...
Bu muhabbet her telden devam etti. Belediye baþkanlarý karþýlýklý neþeli sataþmalarla ortamý gülümsetti. Ormancýlarýn önde gelenlerinden olan Kayya bu seneki balýn son on yýlýn en iyi balý olduðundan dem vurup anlattý. Fýrýncý Bervin de ona katýldý. Bu yýl ballý çöreklerini eskisinden çok daha fazla beðenmiþti þehir ahalisi. Deðirmenci Svokas da kýþ gelmeden eski deðirmeni bakýmdan geçireceðini söyledi. Ýki yýldýr yeni deðirmende çalýþmasýna raðmen eskisinin hatýralarýna da hala sadýktý. Oraya yürekten baðlýydý. Bunlarý söyledi hem de ilave etti “Eski ve Virane görünümlü olabilir ama Eskideðirmen’e hep gözüm gibi baktým. Dýþtan nasýl görünürse görünsün içerisi hala ilk günkü gibi iyi durumda. Hem ileride yeni büyük deðirmende olasý bir arýza ve bakýmda ikinciyi kullanabiliriz.”
Oradakiler baþlarýný salladýlar. Eski Deðirmen’in bir uðuru olduðu inanýþý Vinliir de yaygýndý. Çünkü Svokas’ýn dedesi Hulushi perilerle gezen, deðirmende yaþayýp elflerle arkadaþlýk eden yalnýz ama kutlu bir kiþiydi. Yardýmseverliði ve temiz kalpliliði dillere destan bir kiþiydi. Bu iyiliðin oraya sindiðine inanýrdý Vinliir.
Kolcubaþý Vondargi söz ona geldiðinde yollardan ve yeni haberlerden söz açtý. Dev boðazý ve Dað insanlarý tarafýndan sýnýr ihlallerine dair bir iki çatýþmanýn her kýþ öncesi olduðu gibi yine yaþandýðýný ama Kolcu yaylarýndan çýkan oklarýn bunlarý þiþlediðinden söz etti.
Söz dönüp dolaþýp Kýþ’a gelmiþti iþte.
Mettil anlattý
“Geçen yýlýn hasadý, bahçelerin ürünleri en iyi beklentimizin bile kat kat ötesindeydi bütün çiftçiler için. Hem satacak, hem kendimize ayýracak, hem de kýþ için depolayacak kadar iyi mahsul aldýk. Sene çok bereketliydi. 631 yýlýnýn mahsulleri uzun seneler hatýrlanacaktýr..” diye bitirdi.
Zek rakibi ve en iyi dostunu baþýný sallayarak onayladý. Kýsa þiþman adam evet nidalarýyla konuþmaya baþladý.
“Gerçekten de iyi bir yýldý... Herkesin yüzü güldü. Ambarlar doldu. Üstelik ürün bolluðu kadar kalitesi de çok iyi seviyedeydi.Vinliir çýtasý bu sene çok yükseldi. Deðil mi Hanidis?” diyerek onu da sohbete çekti.
Hanidis Kýþþehri sorumlusuydu. Maðara ve dehlizler ile Kýþ seralarýnýn bütün hazýrlýklarýný Belediye baþkaný adýna takip ve düzenleme onun tek göreviydi. Þehir muhafýzlarý, Kolcular, Çiftçi ve Tüccar Loncalarý üyeleri hep onun baþkanlýðýndaki Hazýrlýk Komitesinde onunla birlikte çalýþýrlardý. Otuzlarýnýn sonundaki kýsa boylu gürbüz adam cevap verdi.
“Gerçekten de iyi bir yýldý. Kýþ ambarlarýnýn þu haliyle beþte üçü aðzýna kadar dolu. Diyebilirim ki yaptýðýmýz stok planlarýnýn iki yýl önündeyiz. Dayanýklý yiyecek ihtiyacýmýzýn onda sekizi þu anda hazýr. Ayrýca kýþ seralarýnýn da bakýmlarý aðýrdan almamýza raðmen hemen hemen bitmiþ durumda. Bu kýþ maðaralardaki mantar bahçelerine ilaveten Kuzey ülkelerinden Deonin Küpçübaþý’nýn getirdiði yer altýnda yetiþen meyve sarmaþýklarýndan da bir bölge kurduk... Uzunkýþ’tan evvel bu kýþ bir deneme ekimi yapacaðýz” diyerek hazýrlýklardan bir iki laf daha etti “Yeri gelmiþken Kýþ için yapýlan bir iki þeyle ilgili de bilgi vermek istiyorum. Dehlizlere yeni bölümler ilave ettik. Maðaralarýn tamamý elden geçirildi. Vadiye açýlan eski yer altý tünellerinin bazýlarýna ekler yaptýk ve hepsini güçlendirdik. Bunun yanýnda Vadideki üç büyük kasabayla Þehir arasýna cüce dostlarýmýzýn da yardýmýyla demir araba tünelleri kazmaya baþladýk” dedi.
“Bundan haberimiz yoktu,” diye konuþtu Kayya “Hem bu ne iþe yarayacak?”
“Bu iþin planlarý aslýnda geçen Uzunkýþ’tan çýktýktan sonra yapýlmýþ. Komite eski Uzunkýþ komitelerinin çalýþmalarýný incelerken beþ yýl önce buldu bu planlarý. Cüce dostlarýn projesiydi bu. Hemen Dað’la görüþtük. Planlarý o zaman hazýrlanýþ olan ve þimdi Dað’ýn önemli mevkilerinden birinde; Kazýcýlar baþkanlýðý kürsüsünde oturan Dhiland Eðrikemer bizimle þahsen ilgilendi. Þu anda da kendisi ekibi bizzat yönetiyor. Bu iþ bittiðinde Þehir, Üç Kasaba ve Dað yer altýndaki bir tünel aðýyla ve hýzlý demir arabalarla birbirine baðlanmýþ olacak. Yukarýda en sert, en yol vermez fýrtýnalar eserken yine de birbirimizle baðlý olacaðýz” diye anlattý Hanidis.
“Bu durum Kýþ geldiðinde çok iþimize yarayacak” diye konuþtu Rillmirr Lordu Sör Olthir. Yetmiþlerinde görülen bu Lord aslýnda yüz kýrk yaþýndaydý. Hala dinç ve güçlü olmasýnýn yaþýný göstermemesinin nedeni ailesiydi. Talion sülalesinin kadim kökleri belki de zamanýn baþlangýcýna dek uzanýyor ve bütün Dünyalar Zinciri halkalarýna yayýlýyordu. Bu eski insan ailesinin kaný geçen sayýsýz yüz yýlda pek çok renge bulanýp zenginleþmiþti. Bu ailenin fertleri arasýnda rel, elf ve natzaglar da olmuþtu. Hatta talihsiz olaylar sonucu kanlarýna ork kaný bile karýþmýþtý... Olthir anlatmaya devam ediyordu. “Önceki Uzunkýþ’ta ben genç bir þövalyeydim. Dað insanlarý aþiretlerinin Gözcü Kuleleri mevkiinde yenilip püskürtüldüðü savaþý hala hatýrlarým. O gün savaþ vagonlarýmýz daha hýzlý olabilseydi, fýrtýnaya saplanýp gecikmeseydiler, yaþamlarýný yitiren pek çok yiðit Vinliir evladý, pek çok güzel kahraman daha uzun bir hayat sürecekti.” dedi. O savaþýn bahsi bilinirdi. Güzel ve mutlu bir cennet olan Vinliir kahramanlarýný ve dýþarýda bekleyen tehdidi de asla unutmazdý, bütün bu latif varoluþuna raðmen...
“Bu defa en azýndan ‘böyle’ sorunlar olmayacak..” dedi Hanidis konuyu iyimser bir renge çekerken “..Savaþ vagonlarýnýn en büyüklerini bile Vinliir’in merkezi noktalarýna bu yolla ulaþtýrabiliriz. Daha uç noktalarda oluþabilecek ihtiyaçlar için bile yeterli olacaktýr bu düzenlemenin saðlayacaðý avantaj..”
“Kýþýn zorlu geçeceðini tahmin ediyorum” dedi Merkulin “Bizim hasadýmýz ne kadar iyi geçtiyse Likion’un iç kesimlerinin baharý ve yazý da o kadar kurak ve verimsiz geçti. Dað insanlarýnýn çatal yaylasý yangýn felaketiyle kavruldu. Komero krallýðýnýn uçsuz ovalarý bu yýl mahsul vermedi. Batýdaki Þehir ve Krallýklar da bu yönde sadece biraz daha þanslýydýlar” diye konuþurken bir yandan da düþünüyordu rel; bulunan izler, derinleþen karanlýk, hepsi bir arada içini huzursuz ediyordu.. Gelen yýllar ve Uzunkýþ bu bereketli güzel topraklara bela getirecekti. Merkulin Elvin’e baktý sözü bitince. Bu defa Elvin ona bakýyordu. Ýkisinin gözleri de sanki ayný þeyi anlatýyor, ayný endiþeyi taþýyor, tek bir düþünceyi söylüyordu. Güzellik belalý bir nimetti. Özellikle de kötü bir dünyada, çirkinlikle dolu bir dünyada...
Gerçekten de Vinliir ve Atalia’nýn var oluþu Likion’un büyük bölümde kýskançlýk, garaz ve nefret gibi karanlýk duygularý besliyordu. Uzunkýþ gibi yýrtýcý bir zamanda hayatta kalmak için güçlü olmak þartsa ve güçlü olmanýn yolu diðerlerini ezip elindeki avucundaki her þeyi almaktan geçiyorsa þurasý açýktý ki Vinliir bütün komþularý için baþtan çýkarýcý bakir bir güzellikti. Sanki bu düþünceyi paylaþýrcasýna konuþtu Kolcubaþý Vondargi. Kendisi bir rel idi. Geçen Uzunkýþ’ta ki savaþlardan biri olan Devboðazý Akýný’nýn kahramanlarýndan biriydi.
Kýrklarýnýn sonunda görülen rel gülümsüyordu.
“Onlarýn gözünde Vinliir çýrýlçýplak gezen baþtan çýkarýcý bir bakire. Mutlu ve iyi halkýn güzelliðini zayýflýðý sanýyorlar. Bize yeterince dikkatli bakmýyor düþmanlarýmýzýn çoðu. Kadife eldivenin içindeki demir yumruðu ancak boyunlarýný kýrýp canlarýný alan darbeyi yedikten sonra biliyorlar. Ama çoðu dedim. Az bir kýsým düþmanlarýmýz ise zeki. Hatýrlýyorlar. Biz nasýl unutmadýysak onlar da unutmadýlar. Ve size söylüyorum, kinlerini çok bilediler..”dedi. “..Ama ne yalan söyleyeyim korku ve endiþeme raðmen, zor olacaðýný bilmem raðmen zaferi de görüyorum. Ýyi hazýrlandýk ve hazýrlýklarýmýz Kýþ’a kadar çok daha iyi olacak. Dostumuz Merkulin’in bu kýþ ki eðitimlerin sayýsýný iki katýna çýkarmasý da bunun güvencesidir” dedi Vondargi.
“Bunu bilmiyordum” dedi Ronnir. Merkulin baþýný salladý.
“Merkulin’in kararýna katýlýyorum. Aslýnda ben de buna benzer bir þey düþünüyordum. Ortak çalýþma idmanlarýmýza aðýrlýk vermeliyiz” dedi Kolcubaþý ve Merkulin’e dönmüþ olan Sör Olthir...
Onlar da ayný fikirdeydiler.
“Lütfen, Lütfen. Bu gecelik bu kadar yeter. Zaten bir hafta sonra olaðan Kýþmeclisi’inin ilk toplantýsýný yapacaðýz. Bütün bunlarý orada Vinliir’ in bütün temsilcileriyle konuþmayacak mýyýz? Lütfen. Bu gecelik bu kadarý yeter.” Diye konuþuyordu Ronnir.
Onu desteklercesine Bosvin ve Jellin’ in de yanlarýnda zarif genç hanýmlarýn taþýdýðý kadehlerde Gece kraliçesinin yýllanmýþ tadýný getirmeleriyle yüzler gülmeye yürekler neþeyle dolmaya baþlamýþtý... Salona üç müzisyen genç kýz girip harp ve kemanlarýndan hoþ sadalarý azad ediverdiklerinde bütün masalar hep birlikte bildik ezginin üzerine bildik þarký sözlerini söylemeye baþladýlar... Latif bir gecenin ilk hoþ þarkýlarýydý bunlar ve saatler de iþte böyle bu hoþ sadalarla akýp geçti.
Dostlar Ballýkaymak’ý da çok severdi elbette. Onu o canlý, cývýl cývýl neþeli güzel tadý bir baþkaydý. Ama Mormenekþe evindeki o daha bir aðýr, daha bir sakin ve telaþsýz, zamanla tasasý olmayan o daha yavaþ hava, o loþ ve hafiften hüzünlü; mutlu ama hüzünlü hava onlar için bambaþkaydý....
Sabahýn ilk saatlerinde güneþ ufuktan ilk kýzýl oklarýný semaya savururken. Dostlar Þehir’ den dýþarýya sürüyordular týrýsa kalkmýþ atlarýný... Yeþil otlar günün ilk rüzgarlarýyla dalgalanýyordu...
Dörtlü dingin bir mutlulukla serin sabah havasýnda ilerliyordu. Elvin gelen güneþli güne ve masmavi güzel göðe baktý. Her þey ne kadar harikaydý. Ýnanamýyordu. Yollardan sonra yine buradaydý. Tekrar dýþarýya yürüyecek olsa da... Þu anda önemli olan tek þey burada olmasý ve þu andý.. Tadýný çýkarmalýydý. Ýçten gelen koca bir kahkaha ile; neþeyle gülerken dostlarý önce ona þaþkýnlýkla baktýlar, ama Elvin gülmeye devam etti ve devam etti. Kahkahasý garip ama hoþtu. Temiz bir neþeyle olduðu kadar hüzünle de doluydu... Arkadaþlarý etkilenmekten kaçamadýlar. Ayný neþe ve neþe olduðu kadar hüzün de onlara da bulaþtý ve onunla beraber kahkahalarla gülmeye baþladýlar... Þafaðý ve ‘gelen gün’ ü bu kahkahalarla karþýladýlar. Rüzgar esiyordu... Kýzýl oklarýn altýndaki yeþil ot denizi dalgalanýyordu. Atlar koþuyordu...



Ballýkaymak ve Mormenekþe akþamlarýnda iki gece sonra Elvin Yalnýz çýnar konaðýnda tek baþýnaydý... Kuledeki çalýþma odasýnda küçük balkonun kapalý kapýsý önünde sallanan sandalyelerinde oturuyordu. Büyücü belki bir saattir kafasýný sandalyesine rahatça yaslamýþ öylece ayý seyrediyordu... Dalmýþtý... Hem çok þey düþünüyordu. Hem de hiçbir þey...
Vinliir’ de olmak çok güzeldi. Burasý ev idi... Dostlar, iyilikler, neþe, güzellikler hep buradaydý. Güzel bir doða parçasý, iyi ahali, havasý, suyu, topraðý güzel bir yer. Güzel bir ev...Sanatýnda ilerleme ve yükselme... Ve de en önemlisi artýk yolunu çizmiþ olmak...
Yine de bir þey vardý. “Eksik mi” diye düþündü Elvin.
Doðru kelime bu muydu?.. Yoksa “gözden kaçan” mýydý doðru saptama? Her ne ise,bir þey vardý.
Elvin durgun bir hüzün esintisinin yavaþ yavaþ üzerine ördüðü kederi görebiliyordu. Hissediyordu. Ama her zaman kullandýðý savunma bir iþe yaramýyordu. Öfke. Öfke bir düþmana, bir engele yönlendirilir ise ve hedefini bulur ise etkiliydi. Öfkeye bir hedef gerekliydi. Elvin öfkeye hedef gösteremiyordu. Öfkelenemiyordu. Belki de bir bezginlik vardý üzerinde... Bilemiyordu... Büyücü sadece üþüdüðünü hissedebiliyordu... Birikmiþ yalnýzlýðýn içinde esen soðuk rüzgarlarýn taþýdýðý buzlar ruhunun pencerelerini týkýrdatýyor huzurunu kaçýrýyordu... Sinir bozucu bir bilinmezlikti bu...
Bir ses Elvin’in zihnine seslendi. Elvin onu tanýyordu.
“Uyu Elvin” diyordu ses. Ses olanca arkadaþlýðýna raðmen çoðu zaman ifadesiz salt bir varoluþ olurdu. Kudret dolu bir varoluþ. Ama bu defa bir þey daha vardý bu zihinsel sesleniþte. Dostça bir ezgi...
“Ýyi geceler Yaþlý kiþi” diyerek dostuna itaat etti Büyücü. Ayný zaman da oturma odasý, çalýþma odasý, çay odasý ve de yatak odasý olan bu kule salonunda korlarý daðýlmaya baþlamýþ þömine ateþinin yanýndaki yataða uzandý. Üzerine yorganýný çekip sýkýca sarýldý. Gözlerini kapadý ve bütün iyi dostlar, iyi ruhlar ve de güzellikler için kutlu iyi dilekler söyledi... Sonra da aklýný yavaþ yavaþ her þeyden boþaltýp uykunun derinliðine doðru süzüldü...
Elvin gecenin bir yarýsý hissizce uyandý. Çýðlýk ya da kabus yoktu. Sadece içinde büyük bir...bir hisle uyanmýþtý. Karanlýk ve derin bir histi. Boþ ve soðuktu. Elvin üþüyordu. Gece soðuktu. Ay ýþýðý devrilmiþ, þömine sönmüþ soðumuþtu.... Büyücünün içi sýzladý bir an. Bir çocuðun karanlýktan korkmasý gibi basit ve masum, bir çocuðun karanlýktan korkmasý gibi içli bir korkuyla korktu. Acý duydu. Boðazý düðümlenirken göz pýnarlarý yanýp yaþardý. Yorganýna daha bir sarýlýp bürünürken gözlerini sýký sýký kapattý... Kapalý gözlerinde bir çift yaþ gecenin koynuna süzülürken Yaþlý büyücü bir çocuðun masum ruhuyla için için hýçkýrýyor ve inliyordu... Soðuktu. Gece çok soðuktu. Daha sýký sarýldý yorganýna. Gölgelere karþý bir zýrhmýþçasýna..
Sabahýn ýþýklarý büyücünün yataðýna hücum ederken bir þekilde içeriye doluþmuþ mavi serçeler de Elvin’in saðýnda, solunda, etrafýnda üzerinde cývýldaþýp ötüþüyordu... Bir oraya bir oraya uçuþup, saða sola konup duruyordular. Sanki neþeli, þamatalý bir parti veriyor gibiydiler.
Elvin gözlerini yorgun ve bezgince, aksice açtý. Sabahlarý çok aksi ve ters birisi olurdu büyücü. Kaþlarý çatýk, yüzü sertti ki birden bire dudaklarý gülümseme denen o anlamsýz þekille kývrýlýp yüzüne aydýnlýk taþýdý. Bakýþlarý yumuþayýp güleççe ýþýldadý... Kuþlarýn hareketliliði, etrafta ve üzerinde gezinip þakýmalarý sabah daha ilk nefesle sýcak ve taze bir can gibi canýna can katmýþtý... Geceyi hatýrlamaksýzýn neþeyle doðrulup gerindi ve kocaman kollarýný kanat gibi açarak kocaman esnedi Elvin. Komik sesler çýkaran büyücüye gülercesine cývýldaþýp neþeyle uçuþuyordu minik kuþlar. Elvin onlarý anlýyordu. O da güldü bunun üzerine ... Kuþlar ne güzel uçuþuyordu. Elvin onlarý izlemeye koyuldu. Daha ilk andan itibaren onlara öyle bir kaptýrdý ki kendini ne yaptýðýný fark edemeden uçuþan bol cüppenin altýndaki ayaklarý onlarla beraber saða sola akarcasýna hareket ediyordu. Ve az sonra ise ayaklarý da yerden kesilmiþ aklý gibi havada uçuyordu. Büyücü kuþlarla uçuyordu... Uçmak kýsa süreler için olduðu zaman büyücünün neredeyse nefes almak kadar kolayca baþarabileceði çok iyi bir büyüydü...
Kuþlarla evin içinde uçmak güzeldi ama mavi serçeler bu dar alandan çýkmayý ve engin göklerde uçmayý istemiþlerdi. Aralýk pencereden dýþarýya yel gibi eserlerken Elvin de onlarý izledi...
Küçük kuþlarýn tek vücut gibi uçan ve mavi bir dalgayý andýran dalgalanmalarla uçuþan sürüsünün peþinde Büyücü de evin etrafýnda tur atýyor, üzerinden hýzla geçiyordu. Kulenin etrafýnda beraberce bir iki tur attýlar.. Rüzgar Elvin’in yüzünde, saçýnda, sakalýnda, elbisesinde dalgalanýyordu. Sabah ferahlýðý ve neþesi Elvin’i iyice sarýyordu.. Kuþlarla bir süre böyle yakalamaca oynadýlar. Sonra Elvin tepenin etrafýndaki küçük gölcüðün üzerine gelince biraz nefeslenmek için durdu.. Esen hafif rüzgarda hafifçe dalgalanan gölcüðün ayna misali berrak yüzünde kendisine baktý. Gökyüzü, bulutlar ve kuþlarýn yanýmda duruyordu.. Gülümsedi. Üzerindeki cüppesini çýkarýp kýyýya savurarak çýrýlçýplak kaldý. Sonra uçmayý býraktý ve gölcüðün içine bir taþ gibi koca bir þapýrtýyla düþtü...
Birkaç dakika þarkýlar mýrýldanarak kulaç attý Elvin. Tepesinin eteðindeki gölcüðe sýrt üstü uzandý. Güzel su onu kollarýnda tutarken Büyücü gülümsüyordu.. Mavi gökte uçuþan koca beyaz pamuk kümelerini izliyor kuþlara gülümsüyordu. Yarým saat kadar böyle kaldý Elvin... Suyun üzerinde yarý uyanýk yarý uyur bir halde öylece yattý. Sonra kýyýya yüzüp giyindi ve Konak’ a döndü.
Öðleden sonra hava bozmuþtu. Gökyüzü gri bulutlarla dolmuþ hava soðuyup rüzgarlarla bulanmýþtý...
Elvin kulenin en tepesindeki çalýþma odasýndaydý. Þöminede ateþ çýtýrdýyordu. Çayý hazýr vaziyette onu beklerken hoþ rayihalar yayýyordu. Yaþlý Elvin Yalnýzçýnar Tepesi’nin yaþlý ulu çýnarýna bakýyordu pencereden. Koca çýnarýn dallarý esen rüzgarda hafif hafif müzikal bir ahenkle sallanýyordu. Üzerindeki sararmýþ altýn yapraklar bir bir kanatlanýp uçuþuyordu rüzgarla.. Sanki dallarýndan sürüsüyle kuþlar havalanýp rüzgarda süzülüyormuþçasýna..
Elvin düþünüyordu.. Yavaþ adýmlarla pencereden dönüp diðer pencereye yürüdü. Kýyý daðlarýnýn manzarasýný gören güney penceresinden daðlara baktý. Büyük, yüksek, geçit vermez koca daðlardý bunlar. Ve güzeldiler. Sarp kayalýklar, derin yarlar, kör vadiler ve mahsur kalmýþ orman parçalarýyla dolu sert daðlardý kýyý daðlarý.. Aklýnda çaðrýþýmlar yapýyordu daðlar. Kafasýný karýþtýrýyordu. Bilinmeyen bir karmaþa vardý içinde.. Adýný koyamýyordu.. Elvin durdu... Gözden kaçýrdýðý bir þeyler vardý. Evet karmaþanýn adýný aslýnda dün gece koymuþtu. Sadece farkýnda deðildi. Gözden kaçýrdýðý bir þeyler vardý. Bir þeyler eksikti. His buydu. Aklýný karýþtýran þey eksikliðin yarattýðý dengesizlikti. Artýk en azýndan bunu biliyordu.. Alayla hafifçe gülümsedi.Çýplaklýktý bu his.
Geliþinden bu yana ilk defa bir konuþma havasýyla ona seslendi tepenin Yaþlýkiþi’si...
“Yolculuðun seni epey deðiþtirmiþ Elvin.”
“Sanýrým deðiþmeye devam ediyorum.”diye cevap verdi Elvin
“Haklýsýn. Deðiþmeye devam ediyorsun ve edeceksin...” diyerek karþýlýk verdi Yaþlýkiþi.
“Nereye kadar Dralmin?’ diye ona adýyla hitap etti Elvin. Tepe’ deki Yaþlý kiþiyi Merkulin ve yaþlý elfler kadar cüce büyükleri de bilirdi. Vinliir ahalisi de Tepe’ de yaþlý bir kiþinin ikamet ettiðine dair söylenceyi anlatýyordu ama bu Yaþlý kiþi ve sýrlarýna belki de hiçbiri Elvin kadar yakýn deðildi. O bile bu haliyle fazla bir þey bilmezdi Dralmin hakkýnda.
Dralmin Elvin’in açýk zihnindeki karmaþayý görerek sessiz kaldý. Sessizlik kýsa bir süre hakim oldu. Sonra Elvin çok usta büyücülerin duyduðu o yapýlan bir büyünün ýþýmasýný duydu. Kitap kürsüsüne dönüp baktý.
Elvin’in kitap kürsüsünde bir kitap duruyordu.
Elvin kitaba doðru yürürken Yaþlý kiþi ona konuþtu.
“Önceden aklýnýn kapýlarý kapalýydý Büyücü. Þimdi ise artýk hepsi aralýk. Sadece senin içeriye yürümeni ve onlarý bir bir keþfetmeni bekliyor, o kapýlarýn ardýndakiler.. Önceden zamaný deðildi, þimdi ise artýk zamaný geldi..” diyerek kýsaca durakladý Dralmin. Sesi güçlü, vakur ve de dostça sýcaktý.
“Deerie’deki Ejderha büyücülerini duydun Elvin” diyerek ona hatýrlattý Dralmin. “Ejderhalarýn; Ýyi, kötü ve özgür olanlarýn hepsinin özünün geldiði Ejderha nefesi kapýlarýnýn seçtiði kiþi olan Dragne’nin, ilk Ejderha büyücüsünün, Lent O’sahr’ýn bir kitabýdýr bu. Pek çok yüzyýl boyunca Kudretli Ejderha Büyücülerinin sýrlarýný öðrenmek isteyen bütün tarikatlarýn peþine düþtüðü yazmalardan birisi bu. Belki de Ýldar’daki sonuncusu. Satýrlarýnda büyüleri okuyamazsýn Elvin. Tarikatlarýn inanýþlarýnýn aksine bu kitaplarýn hiç birinde büyüler yazmaz. Çünkü senin de ileride göreceðin üzere Ejderhalar ve Ejderha büyücülerinin kullandýðý güç aslýnda büyü olmayan bir büyüdür..” diye konuþuyordu Dralmin. Elvin sadece dinliyordu. “Bu kitap sana büyü vermeyecek Elvin. Ama ondan baþka þeyleri bulacaksýn” diyerek sustu Yaþlý kiþi.
“Ne bulacaðým Yaþlý kiþi?”’ diye sordu Büyücü.
Dralmin kýsaca cevap verirken sesi yavaþça suskunluða karýþtý.
“Gerçek büyüyü. Özünü.”
Elvin bu bilmece gibi konuþmaya takýlmadan kitaba uzandý. Elini cilde atýp kapaðý ve ilk sayfalarý çevirmeye baþladý. kitabýn o yaþlý ve güzel kokusunu alabiliyor, sayfalarýn dokusunu hissedebiliyordu. Yazarýnýn kývrak yazýsýnýn göze hoþ gelen süsleme misali kývrým kývrým þekillerinden akýp geçerken bakýþlarý, kitabýn o kendine has dünyasýna geçiyordu bilinci.



Lent O’sahr ya da Bütünalemler olarak da geçen Dünyalar Zinciri Halkalarýnda geçen adýyla ‘Dragne’ yaþamýþ en güçlü büyücülerden birisi ve Bütünalemler’de var olmuþ en büyük güçlerden biriydi. Ejderha Nefesi Kapýlarý’nýn ona hizmet için yarattýðý Gece Ejderhalarýnýn verdiði gücün ötesinde bunun asýl sebebi Dragne’nin kullandýðý gücün kökleriydi. Dragne sadece Ejderhalarýn kullanabildiði Ejderha Nefesi Kapýlarý’nýn güçlerini bir Ejderhaymýþ gibi kullanabiliyordu. Öyle ki daha sonra gelen müritlerinin toplam gücü bile hiçbir zaman onun tarifsiz gücüne yaklaþamadý.
Lent O’sahr isimli Deerieli büyücüyü Dragne yapan olaylar efsaneviydi. Genç ve güçlü Lent O’sahr Deerie’nin Yedi kuleleri sayýlan Trilan kubbesi’nde toplanan dört tarikattan görüþleri Ýldar’ýn Sieagle’ýna yakýn olan Maviturna tarikatýnýn müridiydi. Lent O’sahr’ýn görüþleri, büyü hakkýndaki düþünceleri ve hareketleri sýrlarla örülü bir dizi geliþme sonrasý onu Büyücüler divaný ile karþý karþýya getirmiþ ve bir yargýlama olmuþtu. Yargýlama esnasýnda alýnan karara, ki ne olduðu da bir sýrdý, karþý koymuþtu Lent O’sahr. Ama divan o zamanlar ondan çok güçlüydü. Fakat Divan’ýn gücü bir anda Trilan kubbesine hýþýmla dalan Kadim Mavi Ejderhalardan bir tabur tarafýndan püskürtülmüþ ve þimþekli bir hýzla Lent O’sahr Trilan kubbesinden alýnýp götürülmüþtü. Bu Lent O’sahr’ýn son görülüþüydü. Ve Dragne’nin de doðuþu.. Ejderhalarýn ilk büyücüsü ve Gece Ejderhalarýnýn efendisi..
Lent O’sahr zamanýnýn arifleri ve tarihçileri tarafýndan sadece güçlü bir büyücü olarak deðil ayný zamanda büyük bir bilge ve saygýn bir düþünür olarak da anýlan yüce bir þahsiyetti. Fikir ve söylemleri tepki toplasa da Deerie’nin Arifleri ve Ulularý arasýnda önde gelen saygýn bir yere sahip olan bu genç adamýn en önemli söylemlerinden birisi de dünyalar üzerineydi. Yani Bütünalemler üzerine.
Lent O’sahr’ýn savýna göre dünyalar zincirinde baðlý dünyalar bir bütünün farklý parçalarýydý ve þu anki birliktelikleri üzerinde yaþayanlarca bozulmuþ çarpýk bir dengeyle sarsýlýyordu. Genç adam çeþitli vesilelerle farklý meclislerde bunu her defasýnda dile getirmiþ ve dengenin yeniden saðlanmamasý durumunda oluþacak tehlikeleri saymýþtý. Bu tehlikeler bir gün bir þekilde Bütünalemlerin birbirinden kopmasýna kadar çeþitliydi! Büyücü ve Bilge Bütünalemlerin tek bir özün farklý yanlarýndaki görüntüsü olduðunu söylüyor ve her dünyanýn kendi özüne sadýk kalmasýný, dengesinin muhafaza edilmesini istiyordu. Lent O’sahr’a göre Deerie Zincir’in en önemli halkasýydý. Farklý bir durumu vardý. Bu farklý durumun kaynaðý çok büyük bir gücün merkezi olmasýydý. Ghirion kapýlarý’nýn birleþtiði yer olmasý yanýnda Büyükkuyu tabir edilen Büyünün alemi Kal’i Nahr’ýn Varoluþ’a açýlan eþiði de buradaydý. Bu yüzden Deerie üzerindeki sihir kullanýmý kýsýtlanmalý ve sýký kurallarla denetlenmeliydi. Genç adam Güç’ün beþiðinde bu denli yoðun ve çeþitli büyü kullanýmýný yanlýþ ve tehlikeli buluyor, diðer dünyalarýn da bundan olumsuz etkilendiðinin savunuyordu. Büyücü ve savunduðu düþünceleri elbette Bütünalemler tarikatlarý içinde en güçlüleri olan Deerie’nin Trilan kubbesi tarikatlarýnca hoþ karþýlanmýyordu ve sonuçta iþlerin buraya gelmesi de þaþýlacak þey deðildi. Þaþýlacak olan iþlerin o noktaya geldikten sonra aldýðý yeni haldi..
..Dragne Bütünalemler içinde en çok Deerie’yle ilgilendi. Ama Trilan kubbesine asla intikam için saldýrmadý. Ne de onlarla sürtüþmelerini büyütme yolunu seçti. O sadece Deerie’ye dengeyi getirmekte faydalý olacaðýna inandýðý þeyleri yaptý. Yaptýklarýnýn amacý bu olsa da yaptýklarý bir sýrdý. Gölgelerin ve Gecenin pelerinine bürünmüþ olarak yüzyýllar boyunca çalýþtý. Bütünalemler’de bilinen, en iyi bilinen ve anlatýlan hareketi ise Ýkinci Umlobb zamanýnda yaþandý.
Dünyalara büyük bir yýkýmý, eþini benzerini hiçbir Umlobb Efendisinin yaratamadýðý bir ateþten laneti getiren Kýzýl Kraliçe Yaschavalin savaþlarýnda Dragne ve Ejderhalarý Kýzýl Ejderhalara karþý en ön safta savaþtýlar. Savaþýn kazanýlmasýna sebep olan olaylarýn geliþimi için gerekli zamaný ve ortamý saðlayan bu Dragne direniþi olmaksýzýn Iþýðýn Karanlýða yenilgisinin kesinliði sonrasýnda herkesçe kabul edildi ve Dragne adý çekinildiði kadar da saygýyla anýldý. En azýndan gerçek Ulular arasýnda....
Dragne üzerine bilinenlerin çok ötesinde koca bir bilinmezlik denizi mevcuttur. Neden Gece ejderhalarýnýn ve Dragne’nin Bütün alemlerde görülmez olduðu, nerelere çekildikleri bir sýrdýr. Zaman zaman ortalýkta Gece ejderhalarý ve Ejderha büyücülerine dair söylentiler çýksa da açýk bir temas artýk yoktu...
Kahinler Dragne için Bütün alemlerin koruyucusu derler ve ona saygý duyarlar. Ve kahinler derler ki “Dragne Iþýk için yandý. Dragne karanlýk kýyýdan aydýnlýk kýyýya geçecekler için ölümün suyu üzerine köprü oldu. Dragne ve Yoldaþlarý hep olacak ve mücadele edecek. Onlarýn özü Bütünalemler’dir ve Bütünalemler de onlardýr..”
Ýþte Kahinler böyle derdi, kendi yitik kehanetlerinde..




Yaðmur ve serin rüzgarlara bulanýp kara bulutlarla örtülen Kasým ayý boyunca dostlar çeþitli vesilelerle buluþturlar ve kah Ballýkaymak’ta, kah Mormenekþe’de, kah rengarenk korularda vakit geçirdiler. Sohbet, içki, þarký ve yemek ile geçen bu zamanla ilgili anlatacak fazla bir þey yoktu. Çünkü her þey güzel ve sakindi. Hoþ sohbet güzel yerlerde güzel renklere bulanýyor, güzel sesler ve müzikle ýþýldayýp güzel yemek ve içkilerle tatlanýyordu. Dostlar baþka dostlarla buluþup sohbeti ve neþeyi büyütüyordu.
Kýþ meclisinin ilk toplantýsýný takip eden günlerde dostlar üç kez buluþtu. Ýkisi Mormenekþe evinde diðeri ise Elvin’in evinde olan bu toplantýlardan sonra Aralýk gelmiþti.Baykuþ daðý’nýn baþ ustasý Ronnir kýþ için hazýrlýk yapan ustalarýn baþýnda demir ocaklarýný denetliyordu.Merkulin ve Jullis ise Kýþ birlikleri olacak olan Karma kuvvetlerin tatbikatlarýnda ve eðitimlerindeydi.
Bu zamanlar zarfýnda Elvin de okuduðu kitabýn üzerine yalnýz kalarak düþünme fýrsatý bulmuþtu... Lent O’sahr’ýn yazdýðý kitaptaki düþünceler, fikirler, yeni bilgiler aklýný epey bir meþgul etmiþti. Elvin bu okuduklarý ýþýðýnda içindeki bir þeylerin yeniden þekillendiðini hissedebiliyordu. Zaten bu okuduklarýna kayýtsýz kalmasý gibi bir þey söz konusu da olamazdý.
Kitap en çok yedi yüz sayfa gibi görünüyordu ama Elvin yaklaþýk otuz bin sayfa okumuþtu bu kitapta. Otuz bin sayfanýn tamamýnda düþünecek þeyler, öðrenecek þeyler, hatýrlanmasý gereken þeyler vardý.
Elvin Aralýk ayýnýn sonlarýna doðru artýk içinde kýpýrdamayý býrakýp iyice çalkalanmaya baþlayan duygularla boðuþuyordu... Büyücü çalýþmalarýyla geçen uzun zamanýn zorlu olduðunu düþünmüþtü ama bu son bir aydaki yalnýzlýðýn içinde kendi içinde düþüncelerle geçirdiði zamanýn yanýnda o yýllarýn lafý bile olmazdý.
Olanca güzelliðe raðmen Vinliir Elvin’e daha çok acý ve yük vermiþti. Bunun sebebi belki de zaten buydu. Güzellik.. Elvin güzellik ve mutluluðun onu bu hale getiriyor olduðunu düþününce titredi...
Düþünceleri kitabý okuduktan sonra Dralmin’in sözünü ettiði kapýlardan birinden daha geçmiþti. Bu o hayatta zamanla geçilen kapýlarýn en güçlü ve en tehlikelilerinden biriydi. Hayattaki ve kiþinin aklýndaki kapýlardan çoðu onu bir adým daha ileriye götüren kapýlardý. Ama bu kapýlar içinde bazýlarý vardý ki onlar çok farklýydý. O kapýlar artlarýnda býrakýlan bütün kapýlarýn ve geçmiþin anlamýný deðiþtirebilen, dönüm noktasý olan kapýlardý. Bu kapýlar kiþinin görünüþünü kökünden deðiþtirip yeni bir þekle bürüyen kapýlardý. Elvin iþte böyle bir kapýdan geçmiþti. Dünyasý sarsýlmýþ ve taþlarý oynamýþtý. Taþlarýn yerine oturmasý zaman alacaktý. Büyücü yapabildiði tek þeyin beklemek olduðunu biliyordu...




Soðuk ama güzel havada güneþ ýþýldarken öðlenin rüzgarsýz aydýnlýðýnda dizlere çýkan karlarýn üzerinde yürüyordu Büyücü.. Karlarýn üzerinde yürüdükçe çýkan o kýtýrtýlý gýcýrtýlý kar sesi, kristallerin ýþýldayan görüntüsü onu mest ediyordu. Soðuk ve ferah havada nefes aldýkça aðzýndan ve burnundan ak dumanlar tütüyordu.
Elvin þöyle bir dönüp bakýndý... Konaðýn çatýsý karlarla kaplýydý. Duvarlarýn çýkýntýlarýna karlar birikmiþ binayý beyazla gölgelemiþti. Bacasý içeride yanan hafif ateþ yüzünden dalgalanan bir sýcak yayýyordu.. Ulu çýnarýn dallarýnda birikmiþ karlarla aðaç göz alýcý ýþýltýlarla, çok hayranlýk uyandýrýcý bir manzarayla parlýyordu. Karlar mavi bir renkle parlýyordu gölgelerde... Her yer göz alabildiðine beyazdý. Gök deli bir mavi renkteydi...
Derin bir nefes çekip ah etti Büyücü..Etrafýna uzun uzun bakýndý. Zaman geliyordu.. Ayrýlýk vakti yaklaþýyordu. Ýyilik ve Güzellik adýna çýkacaðý bir yolcukla bu Güzeldiyar’dan ayrýlmasýna vakit yaklaþýyordu.
Büyücü þöyle bir geçmiþe baktý. Komero’daki Kaliksar þehrinde geçen karanlýk ve acý dolu yýllarýný, yaþlanmasýný hatýrladý. Sonra Betrillas’ýn onu orada bulmasýný ve beraberce oradan ayrýlýp diyar diyar gezmelerini hatýrladý. Zaman gözünün önünden akýp geçti.. Ustasýný hatýrladý. Çýktýklarý arayýþý hatýrladý.. Ve sonunu... Acý acý gülümsedi... Vinliir’e geliþini ve burada geçen yýllarýný gözlerinden yaþlarla akýttý... Ayrýlýþýný hatýrladý... Sonra Vitalo’nun hatýralarý üzerine Thallor’un inancýyla çullandý. Ezildi Elvin.. Derken büyü yolunda derin karanlýklara indiði zamanlar hatýralarýnda parladý... Ve en sonunda da Lent O’sahr’ýn satýrlarýnýn önüne serdiði yeni ve uzak ufuklarý gördü... Acý gülümseme derinleþti.. Turayan ile konuþacaktý bütün bu iþler bir sona vardýðýnda. Ona çay için teþekkür edecekti. Hem de çok teþekkür edecekti. Güldü. Sonra da ona arayýþýnýn bittiðini söyleyecekti. Artýk sadece bulduðu yönünde yürüyecekti. Turayan’ýn tarikattan bir büyücü kaybetmekten hoþlanmayacaðý açýktý. Ama Elvin onun anlayacaðýný da biliyordu. Ya da en azýndan saygý duyacaðýný. Elvin artýk Sieagle’ýn arayan felsefesini taþýmayacaðýna karar vermiþti. O artýk bulmuþtu. Bulduðu þeyi yolunda yürüdükçe daha bir iyi tanýyacak ve her þeyini keþfedecekti ama artýk onu aramayacaktý. En azýndan ‘eksiklik’ in bu kýsmýný bulmuþtu. Orongar, Philien, Ashill ve de Sieagle’ý düþündü Elvin. Hepsinin içinde en açýk fikirlisi Sieagle’dý. Ama o bile Elvin’in tasarýlarýna kuþku ile bakabilirdi. Elvin yalnýz olduðunu biliyordu... En azýndan kendisi gibi düþünen baþkalarýný bir araya getirene kadar. Büyücü kararýný vermiþti. Dünyayý deðiþtirecekti. Ýldar’ý deðiþtirecekti... Hatta bunun da ötesine geçecekti. Zamaný gelecekti... Þimdilik ilk iþi dostlarýný bu geceki toplantýya çaðýrmak olmalýydý. Gülümsedi. Sinsi harekatýna bakalým onlar ne diyecekti...



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Emekcinin hakký...
Gönderen: Çaðrý Aktaþ / Van/Türkiye
12 Nisan 2015
Kesinlikle geleceði olan bir dünya. Çok emek harcandýðý belli. Hepsini okumadým ama okuduðum yere kadar bir hayli beðendim. Ýyi bir dünya küçük ayrýntýlarda saklýdýr.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kovan Savaþlarý Öyküleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Tatlý Sert [Öykü]
Zeytin Karasý [Öykü]
1996 Yýlý [Öykü]
2012: Ölülerin Ýntikamý [Öykü]
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18 [Öykü]
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - ) [Öykü]
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm) [Öykü]
2012: Ölülerin Ýntikamý (3) [Öykü]


Levent kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.