Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Şaşkınlıktan başka bir şeyim artmadı yaşarken Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden… Ömer Hayyam Kelimeler olmadan düşünemiyorsun, Çok düşünüyorsun bu aralar Kelimeler yetmiyor… Yürüyorsun; arkanda kalan yol; çok hafif bir iz var yerde, dikkatli bakılırsa görülür ancak, otuzyedi numara botlarının izi ve beş adım gerideki henüz sönmemiş sigara izmariti,,, işte senin geçmişin. Yok, bu kadar değil aslında, altı yıl var öncesinde. Altı yıl önce doğdun sen, onun sözcükleriyle. Ana rahmi formaliteydi sadece. Aşkı resim yapmak sandın; sanatsal değeri olmayan güzel bir peyzajdı, hayatsaldı. Bilmiyordun, sanatçı heyecanıyla oturdun önüne. Senin ilk resmin olacaktı, ama önüne konan tuval senin değildi. boyalı bir tuval, karmakarışık renkler. Belki bir sanat eseri ama anlamıyorsun işte. Boş yerler verildi sana. Senin tuvalin ama senin değil. Defolu tuval! Resim için harcadığın çabaya güldüler. Onlar çok komikler. Umursamadın; O Monet’ydi, Dali’ydi. Belki aurasından sana da bir şey geçerdi. Belki bir gün yeşil gözlü güzel Aura’ya duyulan aşk, belki… Hem O’nun tuvalindeki bir küçük alan dünyanın tüm tuvalleri ederdi. Onlar çok komikler çünkü bilmiyorlar bunu. O’nun resminin içine kendininkini sıkıştırmaya çalıştın inatla. Kimbilir, senin resminin de çok iyi olduğuna karar verecek, sana dehasın diyecekti. Ve küçük dehaya bembeyaz tuval… Ne iyimserlik, Ne hayal gücü… Seni küçük sığıntı, tuval faresi Onun fahişesi Söylesene küçük fare, bir şans daha verilse, onunla tanıştığın günün öncesine dönse yaşam ne yapardın? Daha becerikli bir fahişe olmaya çalışırdın, onun fahişesi. O’nun tuvalindeki mülteci; Fahişe olmak konusunda beceriksiz mülteci fahişesi, O’nun… Düşünüyorsun, Çok hızlı düşünüyorsun. Öyle hızlı ki, Kelimeler bitiyor en sancılı yerinde… Tanrıların en sevdiği kul yoktur; bütün kullarını eşit severler. Kulların şapşallığıdır; en sevilen olduklarına inanmak isterler. O da bir tanrıydı, kulları kadınlardı ve eşit seviyordu onları.özel yazışmalarında bile aynı cümleleri kullanıp aynı vurguları yapacak kadar eşit… Bunu gördüğün gün denge profiline kavuşturduğun nehir çıldırdı; bentleri aştı, kentleri yıktı. İçinde büyüttüğün en büyük, en sağlam ağaç - güven miydi o?- kökünden söküldü. Sularla kayıplara karıştı. En büyük darbeyi aldın, kendi çapında miattı yaşadığın. Senin olmayan tuvalin başka mültecileri de vardı demek ki. Ya da kiracıları; çünkü onların kendi tuvalleri vardı. Can sıkıntısındandı kiracılıkları. Ya da misafirlikleri,,, misafirlikleri mi? Sonra gitmişler miydi? Öyle umdun, ama hiç bilmedin. Yüksek Ökçeler hikâyesindeki kadını düşündün. Haddin olmayanı merak etme, senin iyiliğin için. Bilmeye korktun. Sen korkaksın! Ama O’nun senin olmadığını tuvalinde sıkıştığın gün değil, ilk defa o zaman hissettin. Günler geçti, hatta yıllar. Zarar vermeden onun hayatına, sevmeye devam ettin. İp stündeki akrobat. O’nu anlattın yine. Kimseyi bulamadığın zamanlarda da kendine anlattın. Kendini her dinleyişinde heyecanlandın. Kendine onun gibi her dokunuşunda da heyecanlandın, o dokunduğunda doruklardaydın. Ve diğerleri, Eş zamanlı sevgililerin, O’ndan daha mı çoktular hayatında? Ama hep pas mı geçtiler? O’nun gibi değil miydi hiçbiri? Peki hepsinin O’na benzemesi tesadüf müydü? Benziyor muydu hepsi ona gerçekten? Aldattın mı diğerlerini? Yoksa aldandın mı? Diğerleri, Eş zamanlı sevgililerin; Gerçekte var mıydılar? Sınırları zorlayan bir mitomanlık bu. İntikamı yanına çağırdın, elini uzatsan dokunabilirdin. Ama dokunmadın, irade sınamasıydı sanki. O tanrıydı, bir tek ondan intikam alınmazdı, bu yüzden mi? Hayır, ana dönecekti intikamın. Kimse senin hayatındaki bir hortlakla uğraşmak zorunda değil, kazanamazlar. Baştan kaybedeceklerini bildiğin bir oyunun neresi zevkli ki? Tanrına hortlak dedim diye kızma sakın, tanrı da olsa hortlaklığa en yakındır. Senin hortlağın, senin… Zaten artık tartışmıyorsun hiçbir şeyi. Yine duruldu sular, sanki her şeyin açıklaması doğada gizli. Bazen yetmiyor tanrın değil mi? O da çaresiz kalıyor. Yüksek dağların zirvesi hep karlıdır, güneşe en yakın yerler oralar. Oysa kişiliksiz çalılar, fundalıklar sıcaktan gevşemiş uzanıyor gerine gerine. Nefret ediyorsun bundan o senin ying yang inin siyahındaki beyazsa, siyah neden o kadar büyük? Beyazdaki siyahsa onun dışındaki her şey, siyahın küçüklüğü yalan. Ying-yang den nefret ediyorsun. Sadece O, onu istiyorsun. Siyahsız… Kelimelerden kaçıyorsun, Çünkü kelimeler yalanken İfade ettiklerinin doğru olduğunu kim söyledi? Zaman bir yalan, dakikalar eşit olmaz, günün yirmi dört saat olduğu da saçmalık. Aşk? O da söylem hatası. Juliet’inki aşksa seninki başka bir şey. Sadakati, yeminleri kim icat etmiş? Hangi misyoner beyinlerin dayatması? Aşk senin için beklemek demek. Bir gün bekleyecek şeylerin kalmamasından korkuyorsun. Bu oyunda bu sahne olmamalı, ama sırf senin için gamsız tiyatronun perde kapatmasına gerek yok. Hele de girip çıkacak senden başka bir sürü insan olacakken. …ve beceriksiz fahişe son selamını verir… Dalında sallanan yapraklar mevsimden değil, yorgunluktan dökülürler aslında. Yine de ağaçlarının dibinden öteye gidemezler. Senin için o ağaçta yaprak olmak güzeldi, o tuvalde mülteci. Düşüncelerde uyku mahmurluğu, Kelimeler yok artık İnan Hayyam’dan fazlasını bilmiyorsun bu konuda Gidiyorsun…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aida Salem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |