"Kirazlar ve dutlarýn tadýný çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu Sahnede geçen yarým yüzyýldan fazla zaman, oyuncu, yönetmen, konservatuarda hoca, seslendirdiði karakterlerle harikalar yaratan bir efsane. Bu arada, kendisi pek hoþlanmasa da hep ‘Tek Kiþilik’ oyunlarý ile gündeme gelen bir sanatçý. ‘Bana neden hep tek kiþilik oyunlar diye soruyorlar. Sanki ben sürekli tek kiþilik oyunlar oynamýþým gibi. Aslýnda, benim çok kiþilik oyunlarým daha fazladýr.’diye söze baþlýyor yýllarýn sanatçýsý Müþfik Kenter. Yeni sezon sahneleyeceði oyunu üzerine konuþacaktýk aslýnda ama sohbet öylesine güzel ki. Tek kiþilik oyunlarýndan baþladýk oradan, ilk tiyatroya baþladýðý deliþmen gençlik yýllarýna, haftada bir disiplin kuruluna giden ‘yaramaz Müþfiðe’, ilk tiyatro yýllarýna derken bir hoca gözüyle Türk Tiyatrosu’nda yaþanan deðiþimlere ve oradan da günümüze kadar uzandýk. Ve sonunda, Müþfik Kenter’in aðzýndan önümüzdeki sezonda sahneleyeceði yeni oyununa iliþkin birkaç ipucu yakaladýk SDK - Madem hep ayný soruyu soruyorlar o zaman biz de kuralý bozmayalým. Sohbete þu meþhur ‘tek kiþilik’ oyunlar konusu ile girelim. Sahi, ‘tek kiþilik’ oyunlarý sahnelerken neler hissediyorsunuz? Müþfik Kenter -Bir maratoncuya sormuþlar, ‘koþarken ne hissediyorsun diye, kendimi çok yalnýz hissediyorum’ demiþ. Tek kiþilik oyun çalýþanlarý da ayný þekilde kendilerini çok yalnýz hisseder. Örnek olarak, ben tek kiþilik oyunlarý çýkarmaya çalýþýrken, ancak iþ bitiminde, gece 12’den sonra tiyatroya giderek sabaha kadar süren bir çalýþma ile bunu yapýyorum. Sabah saat 6’ya kadar orada çalýþtýktan sonra derse gidiyorum. Bir de, niçin tek kiþilik oyunlar oynuyorsunuz, diyorlar. Ama ben 100’lerce çok kiþilik oyun oynadým fakat nasýlsa, sanki hep tek kiþilik oyun oynamýþým gibi bir þey çýkýyor ortaya. ‘Hayýr’ diyorum ben, daha çok ‘çok kiþilik’ oyunlar oynuyorum. (Gülerek ekliyor) Tek kiþilik oyunlarýn özel tiyatrolara birçok faydasý oluyor. Bir kere turneye çýktýðýnýzda, otel masrafý daha azalýyor, personele ödenecek ücret daha düþük oluyor. Bazý þeyler de ekonomik açýdan diðer oyunlara nazaran daha tasarruflu. Ayrýca, organizatörler de tek kiþilik oyunlardan memnun oluyorlar. Tabii ki, oyunlarýn çok tutulmasý þartýyla. Oyun biraz aðýr oldu mu, pek raðbet görmüyor ve organizatörler de pek memnun kalmýyor. Mesela, Van Gouh; ‘Savunma’, ‘Bir Garip Orhan Veli’ ve ‘Huysuz Ýhtiyar’ kadar raðbet görmedi. Fakat oyunlarý tek kiþilik, çok kiþilik diye ayýrmak bence çok yanlýþ. Ben bütün oyunlarýmý çok severek oynadým. Zaten sevmeden hiç bir þey yapýlmaz. Biz, ‘canýmýzý diþimize takarak’ oynarýz. Baþka türlü olmaz. SDK- ‘Canýmýzý diþimize takarak’ oynarýz dediniz, nereden geldi bu tiyatro sevdasý size? Müþfik Kenter – Aslýnda, oyuncu olmak hiç aklýmda yoktu. Yýldýz benden çok önce konservatuara girmiþti. Aðabeyimle, konservatuardayken Yýldýz’ýn oyunlarýna gider, oyunu seyrederken arka sýralarýn altýna girerdik gülmekten. Bu oyunculuk, benim çok komiðime giderdi. O zamanlar Agah Hün vardý. Bizim Ankara’da, Cebeci’de oturduðumuz apartmanda oturuyordu. Devlet tiyatrosundaydý ve beni çocuk tiyatrosuna almýþtý fakat ben oyunculuðu ciddi olarak hiç düþünmemiþtim. Aslýnda, ben çocukken bir þey olacaðým diye hiç düþünmedim. Hani çocuklara sorarlar ya , büyüyünce ne olacaksýn diye? Doktor, pilot, mühendis olacaðým derler. Bu, ben de hiç olmadý. Þu anda Amerika’da doktor olan aðabeyim, bir gün bana, ‘herkes konservatuar sýnavlarýna giriyor, sen de girsene’ dedi. ‘Git bakalým sýnav ne zamanmýþ’ deyince, gittim baktým sýnava bir hafta kalmýþ. O sýralar, Lise1’e devam ediyordum. Gittim bir kitap buldum, bir hafta çalýþtým. Sýnava girdim ve kazandým. O zamanlar, yeni nesil bilmez, iyi hal kaðýdý isterlerdi okuldan. Ben Ankara’da Atatürk Lisesinde okudum. Her Perþembe günü disiplin kuruluna çýkardým. Aslýnda, ben bir þey yapmazdým sadece her þeye gülerdim. Sýnýfta baþka arkadaþlar yaramazlýk yaparlardý, ben de gülerdim. Tabii öðretmen de beni hep gülerken yakalardý. Dolayýsýyla hep disiplin kuruluna ben giderdim. Sonra, rahmetli fonetik hocamýz Nurettin Selim Bey vardý. Müthiþ bir insandý. Hala, benim için çok önemlidir ve özel bir yeri vardýr. Ben, nasýl çalýþýlmasý gerektiðini ondan öðrendim. Sýnav sonrasýnda, Nurettin Hocam bana, ‘Sýnav kaðýdýnýz iyiydi ama sürekli disiplin kuruluna çýkmanýz nedeniyle, sizi almayacaklardý, ben kefil oldum size ’ dedi. Yani anlayacaðýnýz bugün tiyatro oyuncusu olmamý Nurettin Selim hocamýn bana kefil olmasýna borçluyum. Ama konservatuara girdikten sonra gerçekten çok çalýþtým. Sonradan dedim ki, ben tiyatroyu, oyunculuðu için için istiyormuþum demek ki. O dönemlerde, çok çalýþan herkes bugün bir yerlere geldi. Biz çok þanslýydýk. Çünkü Ankara’da çok güzel bir konservatuar binamýz vardý. Bugün Mamak Belediyesi olarak kullanýlan bu bina, çelik kapý ve pencerelerle ses yalýtýmý çok iyi saðlanmýþ bir yapýydý. Ne kadar müzik çalýþýlýrsa çalýþýlsýn, baðýrýlýrsa baðýrýlsýn dýþarýdan ses duyulmazdý. Sabah saat 3’de kapýlar açýlýr. Bu nedenle 3’den önce kalkar kuyruða girerdik. Kapýlar açýlýnca, bir koþu kendimize bir oda kapar sabah 7.30’a kadar aralýksýz çalýþýrdýk. O dönemde, sabah kalkýp oda tutmak için koþanlarýn hepsi bugün bir yerlere geldiler. SDK- Tiyatro’ya iliþkin ilginç gözlemleriniz var. Mesela Ýngiltere’de yaþadýðýnýz ilginç tiyatro anýlarýnýz olduðunu duymuþtum. Müþfik Kenter – 50’li yýllarda, Shakespeare’in doðduðu þehir olan Stradford’da her yýl geleneksel olarak yapýlan Shakespeare Tiyatro Festivali’ne davetli olarak gitmiþtim. Yaz mevsimiydi ve hava çok güzeldi. Neyse, oyundan çýktým. Baktým dýþarýda upuzun bir kuyruk. Ýnsanlar ellerinde, þezlonglar, termoslar filan kuyrukta bekliyorlar. Birine sordum. Ne kuyruðu bu dedim. ‘Yarýn akþam oyun var, ayakta seyretmek için bilet alacaklar, þimdiden sýraya girmiþler’ dedi. Yani dünyada böyle þeyler de oluyor. Ýnsanlar tiyatro seyretmek için bir gece önceden kuyruða giriyorlar. Ýngiltere’de hala öyledir. Biz de futbol için böyle þeylere þahit olmuþuzdur ama tiyatro için ilk defa görüyordum. Sonra Türkiye’de býrakýn tiyatro bileti almak için bir gün önceden kuyruða girmeyi, seyirci kar yaðar gelmez, taþ yaðar gelmez, harp çýkar gelmez, bahar gelir hiç gelmez, gelmezoðlu gelmez. Ne zaman gelecek bu seyirci? Çünkü alýþmamýþ, daha tiyatro bilinci geliþmemiþ. Ýngiltere’de taþ yaðsa seyirci yine gelir. Bugün Ýngiltere’de oyunlarýn baþlama saatleri 19.00’da erken bir saattedir. Bu savaþ zamanýndan kalma bir alýþkanlýk. Savaþ sýrasýnda bombardýman gece olduðu için tiyatrolarda oyunlar 17.00 ile- 19.00 arasýnda oynanýr ve sonra daðýlýrdý. Almanya’da savaþ sonrasýnda ilk tamir edilen bina Opera Binasýydý. Almanlar ilk önce, konser salonlarý ve tiyatro binalarýný tamir ettiler. Bu nedenle, Avrupalýlar tiyatroya çok düþkün. SDK - Dile kolay sahnede geçen neredeyse yarým yüzyýllýk bir zamana tanýklýk ettiniz, peki o günlerdeki tiyatro anlayýþý ile günümüz tiyatro anlayýþý arasýnda ne gibi farklýlýklar var? Müþfik Kenter – Türkiye tiyatro kavramýna çok yabancý, hala alýþamadý. Bunda medyanýn da etkisi var. Televizyon ve gazeteler artýk baþka þeylerle uðraþmaya baþladýlar. Eskiden yeni oyun baþlýyor diye gazetelere fotoðraf gönderirdik birinci sayfaya basarlardý. Þimdi baþka þeyler basýyorlar. Bir zamanlar Beyoðlu’nda Ses tiyatrosunda Dormenlerle çalýþýrken bayramlarda 4 matine koyardýk. 4 gün bayram, 8 oyun oynardýk. Týklým týklým dolardý. Yýlbaþýnda bütün tiyatrolar, dolar taþar, biletler karaborsaya düþerdi. Þimdi bakýyorsunuz yýlbaþýndan 15 gün önce bütün tiyatrolar boþalýyor, yýlbaþýndan 10 gün sonra ancak toparlanabiliyor. Bayramlarda ise herkes bir yerler gidiyor. Toplum da deðiþti. Her þey, resim altý okumakla baþladý. Ýnsanlar resmin altýndaki yazýyý okuyup, gazeteyi atýyor. Herkese bir þeyler oldu. Seyircinin tiyatroya anlayýþý geliþmedi. Adam, ‘Ben bütün gün yoruluyorum, bir de gece git, orada otur, oyun izle, zaten çok yorgunum’ diyor. Ýnsanlarda, o keyif geliþmemiþ, halbuki o yorgunluktan sonra, bir oyun seyretse baþka bir ortama geçse, o yorgunluktan eser kalmayacak. SDK- Sadece, seyirciler mi? Peki oyuncu gözüyle, tiyatro oyuncularý cephesinde neler deðiþti? Müþfik Kenter - Devlet tiyatrosuna girdiðimiz yýllarda, Eylül ayý geldi mi, yüreðimizi çarparak giderdik tiyatroya, ‘bize ne oyun verdiler, yeni oyun var mý’ diye. Bir heyecanla, yüreðimiz titreyerek rol almayý beklerdik. Aradan 40 yýl geçti, bakýyorum genç arkadaþlara; ‘Yaaa, gene rol vermiþler, kardeþim yaaa!’ Þikayet ediyorlar. Kaç tane rol oynadýn da bu hale geldin kardeþim? Diye soruyorum ben bu genç arkadaþlara. Bir elinde çaðrý cihazý, diðer elinde cep telefonu, dizi filmlerden, seslendirmeden teklif bekliyor. Aman, beni çaðýrsýnlar diye. Tiyatro umurlarýnda deðil. Oralardan, seni devlet tiyatrosunda çalýþýyorsun diye çaðýrýyorlar, kardeþim. Hep söylüyorum, birinci derecede senin için tiyatro gelmeli. Ýlk önce devlet tiyatrosuna gelin zamanýnýz kalýrsa oralara gidersiniz diye, ilk önce tiyatro gelmeli. Tiyatro onun için üçüncü sýraya düþmüþ. Ben bunu tiyatroya ihanet olarak görüyorum. Mesela konservatuara yeni gelen öðrenciler, hiç birinden lokomotif diyebileceðimiz nitelikte öðrenci çýkmýyor. Çocuða soruyorum, ‘neden Ankara’da deðil de Ýstanbul’da sýnava girdin’ diye. Burasý piyasaya daha yakýn hocam diyor. Yani aklý fikri, þimdiden televizyonda bir diziye kapaðý atabilmek. Kimse artýk ben oyuncu olacaðým diye gelmiyor. Bir gün üniversite öðrencilerine ders vermeye gittim. Çocuklara Shakespeare dedim. Yüzüme boþ boþ bakýyorlar. Adýný hiç duymamýþlar, hayatlarýnda ilk defa duyuyorlar. Neredeyse bana, ‘ben de senin’ diyecekler. Zengin ailelerin çocuklarý, hepsinin altýnda son model araba var ama maalesef tiyatro olgusu hiç oluþmamýþ. Tiyatronun t’sinden haberleri yok. Yani üniversitelerde de durum pek parlak deðil. SDK- Biraz da Kenter Tiyatrosundan konuþabilir miyiz? Müþfik Kenter – Bizim iþimiz iðne ile kuyu kazmak gibi. Özellikle, özel tiyatrolar için. Ekonomik koþullar girince iþin içine, çok zor oluyor. Biz nefesimizle bir tiyatro binasý yaptýk ama kimsenin umurunda bile deðil. Kenter tiyatrosunu biz týrnaðýmýzla kazýyarak yaptýk. Giþe endiþesi duymadan hep nitelikli oyunlar oynamaya çalýþtýk. En çok yerli oyunlar oynayan özel tiyatrolardan biriyiz. Daima yeni yazarlar ortaya çýkarmak için yeni oyunlar oynadýk. Dýþarýda böyle bir þey yapsanýz, el üzerinde tutulursunuz, sizi koyacak yer bulamazlar. Ben özel bir þey istemiyorum ama hiç olmazsa devletin özel tiyatrolara destek vermesi gerektiðini düþünüyorum.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |