"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
" Ya güneş altında yürümüşüz, ya dolunayda…Tenha sevda yollarında … Benliğimin kirli çamaşırlarını bir kuytuya; Serdim Buradayım. Acılarımızın merkezkaç savrulmaları mıydı acının son kıyısında, “uçurum çiçekleri”nin yanı başında, bizi buluşturan? Yoksa konuşa konuşa, yaza yaza acıları içselleştirme çabası mı? Böyle ama böyle değil yine de… Çünkü bekleyeceğiz bin yıl kendi yalnızlığımızın nehirlerinde! Biz sevince, çoğaldı her yönden Ki ölüm, Sevgilinin Yüreğimize okyanus sığdıran gözlerinden Geceler…Gündüzden öte sığınaklar…Yıldız koparma, yıldızlara boyama siyahlıkları ve nefes almayı öğrenme boğan dört duvarın yalnızlığına inat…Sonra o hangi gülümseyiştir yardan gelen ya da senden, gecenin emip gizlediği? Açacaksın düş sayfasını, yaşanmışlıkların düş kırıklıklarını, sevgiler hatırına, sevgiye liyakat hatırına; umut renginde, bir sonraki yarına emanet edeceksin…”Her şey burada kalsın” “Gidiyorum Geldiğim Gibi Dünyandan” diyeceksin ama heyhat; günler gecelere devrederken, bir sonsuzluğa evrilen ruhuna ezberlettiğin tatları, duyarlıkları yaşayacaksın her gece yeniden…Tatlı bir çaresizlik, belki de yorgunluk… Yüreğin geceyle sarmaş dolaş iken, sabahı sayacak yelkovanın zaman çınıltıları… Doğan her güne, her güneşe sevgilinin adıyla… Yağmurlar yağar bir kentin sokaklarına, yağar mevsiminden, derin bir sessizliğin ortasından. Yarin gözleri iner ufuklara, çağırır her yandan…Üşür genç adam, karanlık sokakların gece ortasında, her adımda bir tuzağa dönüşen su çukurlarından ıslak ıpıslak adımlarla geçer. Geriye, geçip gittiği sokaklardan bir karaltıdır kalan, bir silüettir…Zamanın yüzünü acıtan, yalnız dağlara ağıt yaktıran…Nereye bilinmez…Sokaklar, caddeler boyu durmaz yürüyüş. “Ya sevgili uyanıksa” der, sevgilide yeteri kadar sevgili olamayıştan korkar sanki; “deli desinlere” yürür de yürür…Eve getiren usu değil ayaklarıdır, usu çoktan gezmeye çıkmış adamları…Sevgide fani, sevgilide fani olmanın gereğidir yağmurla hemhal olmak, dost olmak. Yağan gökten su değildir biliriz…Gerisi bizi bağlamaz…Sonra gece alır bizi koynuna, ağırlar…Gizil bir sevişmenin kokusu uykuya bağlar ruhumuzu. Yağmura vefa yare vefadır! Yak umutsuzluklarını, direnen yanınla, senin deyiminle “Acılara İnat”… “Yokluğunda Yaşat” bilmeyenlerin öğrenesi, su tadında yasanla! Yağmur, gökkuşağı ve bahar –ille de Mayıs- terk etmez mi hiç seni? Ki utandırırsın “arsız acıları” sabrın derviş yüzüyle. Kimbilir hangi Cafe’de elinde klavye, ruhun koşuda yazdım mı, yazabildim mi telaşında. Abi zaman doluyor, “byes” deme bana! Görüyorsun; sana yazılar yazmak gerek ama bu yürek bu kalem derin bir suskuda… Yüreğimle inmek isterdim kardesim İsmail. Doğum gününe 29 Ağustos’a… Fırat Şahin
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ismail sarıgene, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |