Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
Keşfe çıkmış, yer gök ayrımı bilmeksizin yürüyerek baktı, gördüğü manzara karşısında bocaladı : Aman tanrım ne olmuştu da mavinin yerini gri almıştı... Gitmek mi zor kalmak mı zor.... Yaşamsallaştıran tutkunun dağa da ki özlemini gidermek mi...... **************/****************** Melisa, zamanın çoğunu deniz limanlarında geçirirdi, bazen de dalgalara seslenir dudak bükerdi Çok genç değildi artık otuz ikiye merdiven dayamıştı nihayetinde..... Günün her dakikası beyni yol alırdı kolay değildi tabii yaşadıkları ve yaşayacaklarını düşünür çıkmaz a girerdi. Meşgalesi vardı ama yinede ona az gelmekte hatta kendini ayıplamaktan bir türlü vazgeçmiyordu.. Deniz limanına yaklaştı şöyle bir nefes aldı ki gökte asılı bir yıldız evet bir yıldızdı o, ama çok parlaktı gözlerini alamıyordu Baktı ve daldı acaba o yıldız gibi kaç tane daha vardı , rüya gibiydi inanamadı , oradan ayrılırken halâ kafasında bu yıldızın neden o kadar parlak olduğunu düşünüyordu. Hayatı o kadar anlamsız bulmasına karşın ona bir ışık vermişti bu olay... Jargon ona hep doğanın azizliğinden bahsetmez miydi birden onu anımsadı ve boğazı gene düğümlendi.. Kolay değildi tam 20 yıl olmuştu onu görmeyeli, nerde ve nasıl yaşadığını düşündü zaman geçmişti belki ama o halâ lâhzanı yaşıyordu.. Tekrarladı o eski eskitemediklerini.... jargon denize bakan gözleriyle elinde ki gazeteleri hem gözden geçirir hem de şöyle bir dışarıyı süzerdi. O sabah içi nedense sıkıntıdaydı tek başına zorlukları yenmeye çalışıyordu, ailesi başka kenteydi üstelik arası pek iyi de değildi Çocukluğundan beri eleştiriyle büyümüş, baba otoriter anne bazen hoşgörülü o da zaten tek annesine sığınırdı . Gururuna yediremediği bir mucipten dolayı sevdiği kasabadan ayrıldı. Ayrılmak istemedi ama o gururu olmasaydı... Hep yitirilen ve tadamadığı duygularla yaşadı.. Artık 25 yaşındaydı öğretimini bitirmiş olması iş bulmasını kolaylaştırdı. Bir elektrik atölyesinde çalışıyordu Islak kederli bir gündü yağmur yağıyordu...bardaktan boşanırcasına , NİSAN yağmurları gibi hiç durmadan..... Durakta bekleyen bir kıza takıldı o boncuk gözleri, kız da ona. Ertesi gün ve diğer günler karşılaşıyorlardı ama bir türlü konuşmak içlerinden gelmiyordu. Sebebini anlayamadıkları bir güç onları alıp götürüyordu limansız gemilere... Pazartesi günü jargon atölyeye erken gidecekti saatini kurdu yatmadan ve o ismini dahi bilmediği kızı düşledi ve uyudu. Sabah olmuştu çarçabuk giyindi hızla koşuyordu ama o da ne o gördüğü kız o kız karşısına geçmiş öylece bakmakta ‘’merhaba, ben melisa hep karşılaşıyoruz değil mi’’ diyerek gülümsedi o yemyeşil gözleriyle. Jargon dona kaldı âdeta, kalbi duracakmış gibi hızla çarpmakta ‘’merhaba, ben jargon’’ diyebildi mahcup tavırla.. Gitmesi gerekiyordu, ve o hızla ‘’ görüşmek üzere’’ diyerek ayrıldılar. O gün ikisi de farklı duygulara boğuldular.Aşk mıydı yoksa sadece bir kıpırtı damlaları mı? İlerleyen günlerde hiç karşılaşamadılar. Jargon hep umutlarla yollara bakıyor ama yoktu! Melisa yok! Zaman geçmekte ve onunla hiç karşılaşamayacağını düşündükçe delirecek gibi oluyordu Aynı duygular melisada vardı . Melisa bir davet üzerine Datça da bulunuyordu. Ocak ayının sonunda buradan ayrılacaktı ama Nedense buralardan bu mavinin yeşilinden ayrılmak ve dahası jargondan ayrılmak istemiyordu. Tanımıyordu onu, ah tekrar Görebilseydi...hiç bu türde duyguları olmamıştı belki de olduğunu sanıp aldanmıştı . duygusallığı ona hep acı verdi, insanları hiç anlayamıyordu, niye bu kadar sevgiden uzaktılar, onların hep çıkarcı oldukları hep kafasının bir köşesinde yer etmişti. O anlamda içi acıyla kaplıydı. Ailesinin istenmeyen ama sözde istenilen 4. kızıydı. Pembeydi dünya onun için ta ki, insanları karşısına alana değin.. Mutsuzdu ama polyannacılığı da elinden bırakamıyordu. Bazen yalnızlığı tercihi bu sebepten dolayıydı.’’ Acaba dedi kendine jargon da benim gibimi belki de tam tersidir belki sadece ben dediğim için bana selam verdi, ama vermeyebilirdi hem o gözlerinde hiç öle bir şey hissetmedim, of yeter artık yalnızlığım konuşma benle biliyorum seni bırakmamı istemiyorsun anlıyorum seni ama birazda beni düşün ve düş yakamdan artık..’’ derken kulağına bir ses geldi.. ‘’Merhaba melisa’’ aman Allah’ım gözlerine ve duyduğuna inanamadı oydu o jargon ‘’merhaba , nasılsın jargon ‘’ o gün çok mutluydu melisa hayal ettiği şey karşısındaydı, konuşmaya devam ettiler. İkisinin de gözleri pırlanta gibiydi. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadılar, doğanın güzelliklerini beraberce kucaklamış olmanın mutluluğu vardı üzerlerinde. Acaba onların ortak kaderde buluşmalarının sebebi alamadıkları sevgimiydi? Hiçbir şey soramadılar geçmiş ve bugünlerine dahil Her şey gibi bu akışın da bitmesini istemiyordu melisa, ayrılma zamanı sadece ‘’sevgiyle Kal ‘’ diyebildi... 1 hafta sonra ve ilerleyen günlerde hep birlikte oldular, her şeye rağmen hayatın sürdüğünü ve ölümün bir son olmadığı yolunda hep jargon konuşurdu. Sevgi onun için özel di melisa için de tabii Hayal alemi gibi her şey. Çok hızlı geliştiği için korkuyordu melisa.. Aslında o günü yaşayabilseydi; ileriyi, geçmişi düşünmeden ne olurdu sanki.. Buluştukları yere geldi , jargon halâ yok. Bekledi ama yoktu O hafta ne ona ulaşabildi nede arandı. Evet artık Datça dan ayrılması lazımdı. Son ana kadar ondan bir haber .....ama yoktu.. İçi buruk bir şekilde ayrıldı oradan. Jargon gizli bir operasyona katılmıştı. Dikkat çekmemek için de atölyede çalışıyordu. Bu sebeple acil çağrılmıştı. Yurt dışına çıkımı için biletleri hazırlanmıştı. Hayatının hiçbir evresinde bu kadar zorlanmamıştı. Melisayı düşünüyor ama iş ininde acili yeti karşısında çaresiz oradan ayrılmıştı... işi hem tehlikeli hem de ciddiyet istiyordu. Sözde Ülke çıkarları için görevlendirilmiş, ama bu onu son zamanlarda tedirgin etmiş inancını o yüzden kaybetmeye başlamıştı. Kendini bazı siyasilerin maşası olarak görmeye ve kullanıldığını geç olsa da fark etmişti. Artık geriye dönebilirmiydi.? Ya o gerçekleri..... Her gün diğerinden umutsuz tam 3 yıl geçti... Tekrar Datça ya döndü. İlk iş melisayı bulmaktı ama hiçbir zaman onu ne gördü ne ona ulaşabilmek için bir iz bulabildi. Melisa annesinin ve akrabalarının münasip bulduğu biriyle tanıştırıldı. Evlilik aklından geçmiyor değildi. Ama jargon u da asla unutamıyordu. Nasıl olacaktı peki bu..? Çalıştığı işten memnundu ama sıkıcılığına katlanamıyordu. ___Hiçbir şey canım istemiyor bugün, sanki bütün vücudum taş kesildi. ___hayır melisa bugün kararını vereceksin , bak ailesi de gün görmüş kişiler. Daha ne istiyorsun ki... ___ ama anne neden anlamak istemiyorsunuz, o benden çok farklı biri... ___ne fark edermiş, zaten zıtlar çekermiş birbirini.... ____offf Allahımmmm.... kafası o kadar karışıktı ki.. yarın sabah işe o kafayla gitti..hep düşündü; yalnızlığı ve çevrenin bu duruma bakışını..herkesin bir eşi vardı o da bunu hep yaşamak istiyordu ama istediği farklıydı.. sonunda kendini bu evlilik oyununda bulmuştu. Bir kız çocuğu oldu 7. yılında ona bütün sevgisini veriyor başka bir şey düşünmek istemiyordu. Kocası aristokrat bir aileden geliyordu üstelik melisayı da seviyordu. O da onu sevmişti ama sevgili babında değil. Bir tarafı hep yoksundu ona bu yoksunluğu bazı zamanlar o kadar işkence geliyordu o kadar karamsarlaşıyordu ki, kızı ona büyük teselli di. Kimse bilemezdi bu iç sıkıntısını. Çok sevdiği bir yakının ölümünden çok etkilendi. Hayatın kısalığını ve sevginin gerçek yüzünü artık geç de olsa algılıyordu. Keş kelerin yaşamını nasıl aldığını ve başkalarının hayatına nasıl egemen olduğunu. İş yaşantısına uzun zaman ara vermişti. Tekrar dönmek istedi ve bir süre çalıştı. Ama eskisi gibi değildi ve işi yürütemedi. Bazen yazlıkta vakti yakın dostlarıyla geçiriyor arada da şehre alışveriş için dönüyordu. Çok zaman geçmesine karşın jargon u gerçek anlamda ruhundan silememiş ona neden ulaşamadığını anlayamıyordu. Bu sessiz vadide neyi düşüneceğini bile bilmiyordu. Aradığı aşk neden ona bu kadar uzaktı..? Kalan yaşamını, suya fırlattığı bir tüyle karşılaştırdı. Neyi nerede yaşayacak ya da bitirecek rastlantıların onu nasıl değiştireceğini hayata bıraktı. .......... Kaç yıl geçti? .... kim bilir hep o sevda masalıyla avundu , belki dedi kendine her şey hayaldi, içimde yaşattığım bu kahramanlar benim eserimdi.. şimdi o limanda kaçırdığı gemiye el sallıyordu yaşlı ve dalgın gözlerle; ulaşamadığı sevgilisine, parçasına....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © H.Deniz Hatipoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |