..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > Şerafettin KARAL




30 Ocak 2007
Hata  
Şerafettin KARAL
Bir sabah Ekrem kalktı karısı yanında yatıyordu “herhalde erken uyandım” dedi yine gözlerini kapadı


:BEHG:
-kızım derslerini çabuk bitir, şimdi baban gelir.
diye bağırdı kiraz’ın annesi mutfaktan, Kiraz’da zaten derslerini bir an önce bitirmek için aklına girmemesi pahasına çala kalem ha bire yazıyordu, bir yanda da “şimdi babam yine sarhoş gelecek, annem içtiği için kızacak o da sen karışamazsın diyecek, yine kavga çıkacak” diye geçiriyordu. zaten aklı erdi ereli aralıksız bu düzen böyle sürüp gidiyordu, daha dersler bitmeden zil yine acı acı çaldı kiraz’ın yüreği yerinden fırdı birden, aklından her şey uçup gitti, küçücük yüreği yerinden çıkacak gibi oldu, bir an için kapıyı açmamak geçti içinden ama çare olmadığı geldi aklına zoraki yerinden kalktı ve bir adım ileri iki adım geri giderek kapıyı açtı, babası daha ayaklarını çıkarmadan annesinin mutfaktan sesi gelmeye başladı,
-yine sarhoş mu ? paraları kumara yatırıp ta mı geldi ?
kiraz hiçbir soruya cevap vermedi ama kafasından bütün soruları “ evet “ diye cevapladı. babası ayaklarını çıkarırken bir an yüzüne bakmak geldi içinden boynuna sarılıp “hoş geldin Babacığım” demeyi geçirdi ama böyle bir şeyi ne yapmıştı ne de alışıktı yinede düşünmesi bile içini serinletmişti kiraz’ın, ama babasında her zamankinden farklı bir hal vardı. Birincisi; annesine cevap vermemişti, ikincisi; kiraz’a bağırıp hakaret etmiyordu “Ne dikiliyorsun kapının önünde çekilsene” diye bağırmamıştı. Bu sefer kiraz çekilmişti, babası eve girdikten sonra kapıyı kapatmak için duvara sıkışmış bekliyordu, babası içire girdi kapıyı kendisi kapattı, şaşırmıştı küçük kız, hiç yapmamıştı böyle bir şeyi şimdiye kadar, üstelik sağ eliyle de başını şöyle bir okşamıştı, kiraz’ın ayakları titremişti, küçük yüreği daha da hızlı atmaya başlamıştı, “neler oluyor” diye geçirdi içinden bir an sonra dönüp babasına baktı ama babası hiç konuşmadan doğruca odaya gitti tertemiz silinmiş eski kilimle kaplı sedire oturdu bir süre sessizce bekledi, Fidan hanım da şaşırmıştı kendine cevap verilmemesine ve bağırıp çağırmadan eve girilmesine o da alışık değildi böyle şeylere; doğruca oturma odasına yöneldi, kendine cevap verilmese de o bir şeyler söyleyip tüm kinini kusmak istemişti, ama odanın kapısına gelince çaresiz gördü Ekrem’i, birden bütün söyleyecekleri gidivermişti aklından, Ekrem asla başını iki eli arasına alarak oturmazdı, ne olursa olsun, ne hata yaparsa yapsın, kumarda ne kadar para kaybederse kaybetsin, asla böyle durmazdı, yine suç bastırı,r avazı çıktığı kadar bağırır, sağa sola zarar verirdi, hiçbir şey söylemeden doğruca mutfağa gitti, taşmak üzere olan tarhana çorbasını karıştırmaya bir yandan da büyük bir korkuyla düşünmeye başladı, ne de olsa evinin direğiydi, erkeğiydi, iflah olmaz birisiydi ama otuz yılını onunla paylaşmıştı, aynı yastığı baş koymuşlardı. Gerçi içki ve kumardan daha büyük bir illet, bir dert yoktu ama yine de yüreği kabarmıştı Fidan’ın, sabredemedi tekrar odaya doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı, hem fark edilmemek istiyordu, hem de çok merak ediyordu, ayak parmaklarının ucuna basa basa odanın kapısına kadar geldi, başını uzattı ve içeriye baktı, Ekrem sedirin üzerinde oturmuş duruyordu, ama başı iki eli arasında değildi “bu iyi ye işaret değil “diye geçirdi içinden yine mutfağa döndü;
Ekrem öylece oturdu durdu bir zaman, Kiraz da sessizce karşısında olanı biteni seyrediyordu bir şey olmuyordu ama Kiraz sessizliği seyrediyordu yıllarca özlemini çektiği sessizliği, saatlik de olsa huzuru öylece seyrediyordu,

annesinden daha iyimser içi ılık ılık tı “acaba derslerimi yeniden gözden geçirsem mi “ diye düşündü bir an ama sonra bir şeyler yapıp sessizliği bozmamak geldi içinden, öylede yaptı, babası yüzüne bakıyordu ama kendisini görmüyordu, birden gözlerinin dolduğunu gördü babasının, usulca odadan çıktı, belki babası utanırdı kendisinden, yavaş adımlarla mutfağa annesinin yanına gitti. Annesiyle bir süre birbirlerine baktılar, konuşmak gelmedi ikisinin de içinden, sessizliği annesi bozdu, nesi var kızım babanın dudaklarını büküp omuzlarını yukarı doğru kaldırdı Kiraz, “sorsak mı ?” dedi annesi ardından
-Hayır
diyiverdi yüksek sesle birden, sonrada eliyle ağzını kaptı, bu sessizliğin bitmesini istemiyordu, ne kadar sürerse sürsün mutluydu halinden kiraz, elinde olsa yıllar yılı uzatırdı bu sükuneti ve hatta okula gidince ilk iş olarak arkadaşlarına anlatmak olurdu, gerçi kimse inanmazdı ama o öyle geçirdi içinden, annesinin “gel bir daha bakalım” demesiyle bitti Kiraz’ın hayali “hadi gel bir daha bakalım” dedi tekrar annesi, ikisi birlikte yine yavaş adımlarla odanın kapısına geldiler, Ekrem yerde serilen on beş yıllık halıya gözlerini dikmiş sanki daha yeni görmüş gibi motiflerini inceliyordu, Fidan’ın gözleri birden Ekrem’in koluna takıldı, Ekrem’in kolunda baba yadigarı saati yoktu, “ne olursa olsun açta kalsa susuzda satmazdı o saati” diye geçirdi içinden, Fidan kızının omuzlarından çekerek mutfağa döndüler “ne olduysa önemli bir şey oldu “ diye geçirdi içinden sonra kızını karşısına alarak,
-Bak kızım ne olursa olsun gidip babanla konuşmamız gerekiyor.
-Hayır !
diye yüksek sesle cevap verdi kiraz, yine kavganın başlamasından yine hakaretlerden ve hatta yine dayak yemekten korkuyordu çünkü, annesi ısrarla “ ne olursa olsun ben gidip konuşacağım” dedi ama onlar mutfakta ne yapacaklarına karar verirlerken babasının sesi geldi odadan,
-Kızım.
İlk defa kızım diyordu, Fidan’ın duyguları iyice karışmıştı, ilk kez sesi sevgi doluydu ama neydi bu olan bitin diye de düşünmekten alamıyordu kendini. Kiraz da babasını duymuştu ama duymamazlıktan geldi içinden tekrar kendisine kızım denmesini bekliyordu, tekrar yüreğine sevgiyle akmasını istiyordu babasının sesinin, ama gelmiyordu Kiraz’ın beklediği davet bir türlü, kafasını önüne eğdi küçük kız, hepsi bu diye geçirdi içinden bütün umudu tükenmek üzereyken kısık bir sesle babasının sisi duyuldu yine odan
-Kızııııım.
Diyordu; alışılmadık bir şeydi bu, ev onların eviydi ama baba ya baba diye düşündü Kiraz, sonra utandı yüzü kızardı sanki sesli düşünmüş gibi; sonrada daha fazla şansını zorlamadan odaya doru koştu,
“efendim baba..” cığım diyemedi, çünkü bu zamana kadar hiç ağzından çıkmamıştı ki ama söylemeyi o kadar çok istiyordu ki, ama söyleyemiyordu bir türlü, kolay mı yıllar olmuştu ağzından böyle bir şey çıkmamıştı, iyi mi kötümü bu söz bilmiyordu, bu sükuneti bozmakta istemiyordu, çünkü babasının ağzı, üstü başı yine içki kokuyordu kendi bozmasa da babası bozabilirdi her şeyi diye düşündü; ama kiraz bütün bunları düşünürken babasının karşısında öylece durduğunun farkında bile değildi, birden babasının;

-kızım gelsene yanıma
demesiyle kendine geldi ve babasının karşısında olmasına rağmen babasını gördü, bütün bu olan bitene bir anlam veremediği için bir türlü konuşmak gelmiyordu içinden, hem konuşsa ne söyleyecekti ki; Bu yaşına kadar daha bir kerecik bile olsun oturup babasıyla bir çift laf etmemişti ki ne söylenmesi gerekiyordu ne söyleyebilirdi, onları bile bilmiyordu yüreği bedenini terk edip gidecek gibiydi çünkü babası bu sefer ona kin dolu bakmıyordu, nefrette etmiyordu bu bakışlarından belliydi çünkü o babasını çok iyi tanırdı, birden babasının uzanan elini gördü, kendine doğru uzanıyordu babasının eli,
-gel kızım korkma gel yanıma,
-he geleyim
-annene de seslen oda gelsin

Kiraz bir nefes de gidiverdi mutfağa
-anne koş babam senide istiyor
-başka kim var kızım odada
-kimse yok
-eee senide diyon ya
-ikimizi işte anne

bu kez şaşkınlık Fidan’ ı sarmıştı, “Allah Allah hayırdır inşallah neler oluyor” diye geçirdi içinden, başında yazması söyle bir düzeldikten sonra, odanın yolunu duttu, hem yürüyor hem üzerini başı düzeltiyordu, çünkü bu olay onlar için çok büyük bir olaydı, bir ara köydeki annesi geldi aklına onamı bir şey olmuştu “yok çanım” dedi kendi kendine çünkü kocası onu çok sevmezdi ki; Daha sonra kayın babası ile kaynanası geldi aklına “hah işte tamam onlardan birine bir şeyler oldu” diye geçirdi aklında tabi ki öyleydi “kumarda bütün paraları kaybetti şimdi çaresiz kaldı” diye düşündü, Fidan bütün bunları düşünürken çoktan odanın kapısını gelmişlerdi, Ekrem hala geldiğinde oturduğu yerde oturuyordu, kapının eşiğini geldiklerinde Ekrem kafasını kaldırdı ve
-gelin söyle yanıma oturun hele
başı dik bir şekilde Ekrem’in yanına oturdu Fidan ama Ekrem’den tarafa bakmıyordu başını çevirivermişti, dargında değildi ama camdan tarafa bakıp duruyordu ne olursa olsun yumuşamak istemiyordu Fidan, birden Ekrem’in sesiyle irkildi;
-artık ağzıma bir daha bir damla bile içki koymayacağım
-ne
-duydun işti bir daha ağzıma bir damla bile içki koymayacağın
-inşallah
-inşallahı yok söz veriyorum
-tutacanmı
-bu güne kadar içecem dedim de tutmadım mı?
-Tuttun
-İşte şimdide icmiyecem diyorum icmiyecem
-İyi

Dedi ve oturduğu yerden kalkmak istedi Fidan ama Ekrem birden kolunda tuttu, “neden diye sormayacak mısın” dedi, birden Kiraz’ın sesi duyuldu odada,
-icmiyiceksin işte neden sorsunku
-sorsun kızım sorsun sorsun ki bir daha içtiğimde acizliğimi yüzüme vursun
-yok baba vurmasın vurmasın

dedi kiraz çünkü vurursa kavga çıkar diye korkuyordu
-vursun kızım vursun
-yok baba, babalara vurulurmu

kiraz huzurun hiç bozulmaması için uğraşıyordu annesine döndü

-anne vurmazsın dimi
-desin bi hele bakalım
-gerekirse vururum

kiraz annesinde inadını görünce başına önüne eğdi çaresiz dinlemeye başladı
-de bakam ne oldu hele
-bu içki illeti var ya bu içki illeti beni mahfedti
-bunu yenimi anladın ?
-he yeni anladım

dedl ve anlatamaya başladı, Ekrem “ bu akşam eve geliyordum….” Diye anlatmaya başlayacaktı ki Fidan sözünü kesti
-sen sarhoşsun sarhoşken verdiğin sözleri hiç tutmuyorsun

dedi;
-sarhoş değilim aklım başıma geldi bu akşamki olaydan sonra
-ne oldu ki bu akşam
-işte bırak ta anlatayım
-….

Fidan sustu artık ne olduğunu da merak ediyordu zaten, gözünün ucuyla da kızı Kiraz’a baktı, oda dikkat kesilmiş bir vaziyette olan biteni seyrediyordu. Sonra döndü Ekrem’in yüzüne baktı, artık anlat der gibi, belli bir süre evde bir sessizlik oldu, Fidan’da Kiraz’da konuşmaya korkuyorlardı, ne olursa olsun ikisi de bu karardan son derece memnundular, sessizliği Ekrem bozdu;
“akşam eve gelirken, aşağıdaki karanlık sokaktan geçerken iki tane zübbe kesti yolumu ikisini de bir tokatta yere sererdim ama, ayakta zor duruyordum, zaten baş edemedim onlarla babamın hediye ettiği kösteği ve bu akşam kumardan ilk kez aldığım bütün paraları aldılar elimden, sarhoş olmasaydım ben onlara gösterirdim. Ama lanet olası içki elimi kolumu bağladı karşı bile koyamadım onlara nem var nem yok aldı gittiler, işte bende ondan sonra bu mereti ağzıma koymamaya yemin ettim” Dedi;
Fidan “bir musibet bin nasihatten iyidir” diye geçirdi içinden, gidenlere hiç acımıyordu ama içinden inşallah sözünü tutar diye dua etmeye başladı. Onun için önemli olan kocasının o mereti bir daha ağzına sokmaması idi. “ tanımıyonmu adamları” dedi gayri ihtiyari Fidan,
-Yok tanımıyom
-Buralardandırlar herhasıl
-Fırsat mı verdiler yüzlerine bakmama, çelimsiz iki zübbe zaten ayakta zor duruyordum, onlarda onu fırsat bildiler ama bir daha bu fırsatı kimseye vermeyeceğim.
-İnşallah
-İnşallahı maşallahı yok vermiyecem
Bütün bu konuşmalar olurken Kiraz iyi bir şeylerin olacağını tahmin ediyor ve asla konuşmaları bölmüyordu, Fidan birden yerinden kalktı kendinde bir hafiflik hissetti birden sanki omuzlarından bir yük kalkmış gibiydi, öyle hissetti birden, sonra döndü kocasını hiç bakmadığı birşekilde içinden gelerek baktı, “ben sana sofrayı kurayım da bir şeyler ye” dedi ve mutfağa gitti belki de evlilikleri boyunca hiç yapmadığı bir şeyi yapıyordu, sofrayı içinden gelerek en güzel şekilde hazırlıyordu, evde ne var ne yok her şeyi çıkartmıştı, bütün imkansızlıklara rağmen çok güzel bir sofra hazırladı, sonra doğruca oturma odasına gitti, Ekrem hala aynı oturduğu yerde oturuyordu, “hadi kalk sediri deleceksin” dedi; Ekrem karısının yüzene baktı, Fidan; “hadi kalk senin karnın açtır bir şeyler ye” dedi, onca yıllık evlilikleri boyuca Ekrem ilk defa karısının sözünü dinledi, kalktı hep birlikte mutfağa gittiler, Ekrem sofrayı görünce memnun bir şekilde karısına baktı, döndü “gel” dedi Fidan şaşırmıştı “gel gel yanıma” dedi kollarını açtı ve karısına doğru yürüdü karısı şaşırmıştı dona kalmıştı sanki ama hiç bir şey demeden karısını kucakladı, Kiraz bütün olan bitene bir anlam vermeye çalışıyor, bir yandan da ne olursa olsun güzel şeyler oluyor diye mutluluktan uçuyordu, sonra bir şeyler gelmiş olmalı ki aklına mutfaktan çıkmayı düşündü kapıya doğru döndü ama yürüyüp gitmesine babası izin vermedi, “sende gel hele” dedi ve eğilip onuda kucağına aldı “sana da söz veriyorum, bundan sonra hep yüzün gülecek” dedi.
     Kiraz irkilerek fırladı birden yatağından annesini gördü baş ucunda onu öperek uyandırmıştı annesi,
-kalk kızım okula geç kalacaksın
-babam evdemi
-evde kızım
-değiştimi
-bilmiyorum yavrum hala uyuyor
Kiraz yatağından fırladı, doğruca babasının odasına doğru kuştu, yavaşça kapıyı açtı, babası uyuyordu, oda gidip babasını öpmek istedi ama kararsızdı, sonra uyandırdığım için kızar diye düşündü, sonra vazgeçti hiç değilse birgün okula mutlu gitmek istedi, akşam başlayan huzur sabah bozulmasın diye geçti minik beyninden, usulca kapıya kapattı annesinin yanına gitti,
-bundan sonra babam yine kavga edermi
-bilmem kızım, onun ne yapacağı belli olmaz, gerçi bu güne kadar böyle bir şey yaptığı görülmedi, ama yine de belli olmaz.

“yapmaz yapmaz” diye geçirdi Kiraz içinden, yapmamasını istiyordu çünkü, yine kafasını iki yana salladı “yapmaz yapmaz” dedi içinden tekrar, babasının odasına doğru yürüdü, kapıyı sessizce araladı, babasına baktı yine uyuyordu babası, öylece onu seyretmeye daldı, ta ki annesi gelip omuzlarından çekerek onu kapının önünden uzaklaştırana kadar;
-yapma kızım şimdi uyandırıcaksın
-Haklısın anne dedi.
Yemeğini iştahla yedi kiraz, sonra çantasını aldı okula gitmek için kapıya yürüdü, annesi de arkasında onu yolcu etmek için yürüyordu, birden Ekrem’in sesi duyuldu “kızım okulamı gidiyorsun” Kiraz artık annesine sormadan babasının odasına doğru koştu kapıya açtı babası yatakta yatıyordu
-Evet baba okula gidiyorum, gitmiyeyim istersen, dedi
-Olurmu öyle şey git kızım,
Dedi, kızını yolladıktan sonra, kısık sesle Fidanı çağırdı odaya, yatağından doğruldu
-biliyorsun bütün paramı akşam kaptırdım
-biliyorum
-sen kirli çıkısın küçük bir harçlık verde kızıma vereyim ben akaşama sana getiririm
Fidan elini koynuna soktu
-aha bu var onu da ekmek parası diye ayırdım
-ver sen onu ben akşama ekmek alırım, dedi.

o gün Kiraz’ın aklına hiçbir ders girmedi, parasını bile harcamadı aklı hep evdeydi, öğretmeni ders anlatıyor ama Kiraz akşam evde olabilecekler için hep hayal kuruyordu.
Akşam eve döndüğünde babası evde yoktu annesine
-babam daha gelmedi mi, diye sordu
-hayır kızım gelmedi, dedi annesi
ama çok gecmeden kapı çaldı, elinde olmadan küçük Kiraz’ın yüreği çarpmaya başladı “anne babam” diyebildi annesi kapıya doğru giderken kendiside arkasında yürüdü, merak ediyordu babası şarhoşmu gelecekti, annesi kapıyı açtı babasının elinde bir sürü poşet vardı annesi hemen elindeki poşetleri aldı mutfağa doğru yürüdü babası içeri girer girmez Kiraz da babasının ayakkaplarını içeri aldı ve babasının arkasından mutfağa doğru yürüdü, babası mutfakta bir sandalyeye oturdu, Kiraz’da babasının karşısına geçt,i annesi Ekrem’in getirdiklerini yerleştiyor du evde herkes konuşmaya korkuyor ama bir yandanda sezsizliği bozmak istiyorlardı bunu Ekrem yaptı
-biliyormusun bu gün ne yaptım
-yo bilmiyom
-bu güne kadar kumar oynadığım kahvede artık kumar oynamıyorum
-ne yapıyon
-artık orda çalışmaya karar verdim
-doğrumu deyon
-evet doğru
-iyi ettin helal para gibisi yok
-dün akşam çok düşündüm ve yenim ettim artık ailemi üzmeyeceğim
-sen içme kumar oynama biz üzülmeyiz bir dilim ekmeyi bize nerde olsa bulursun sen
-bulurum elbet
-kızımı okutup onunla gurur duymak istiyorum
sonra kızına döndü;
-okursun dimi kızım
-okurum dabi baba
-sen oku bende seni okuduğun yere kadar okutacağım
-sen bizi üzmediğin için bende seni hep sevindireceğim, her zaman karnemde pekiyi ler olacak göreceksin;
-aferin benim kızıma
artık Ekrem sözünü tutuyor, evine içmeden kumar oynamadan çalışarak para kazanarak geliyordu; karasının ve kızının bir dediğini iki etmiyordu evde de işler yolundaydı.
     Bir sabah Ekrem kalktı, karısı yanında yatıyordu; “herhalde erken uyandım” dedi, yine gözlerini kapadı, ama çok geçmeden gözlerini cama cevirince güneşin doğduğunu gördü, hemen karısına döndü eliyle karısını hafif hafif sarsarak
- Fidan kalk uyuya kalmışın benim işe gitmem gerek, dedi
Fidan gözlerini zorla araladı camdan yana baktı sonrada Ekrem’e döndü
-dün çok yorulmuşum bu sabah kahvaltını kahvede yapsan bir şey olurmu? Dedi
Ekrem bir anlam veremedi, ama yorulmuştur herhalde, hiç böyle yapmazdı diye düşündü ve kalkıp gitti. Kahvede aklına geldikçe sabah evde olanları düşündü, bazen kızdı, bazen hak verdi, bazen bir şey anlayamadı, karmaşık düşünceler içinde akşam oldu, Ekrem evin ihtiyaçlarını alarak evine geldi kapıyı çaldı, kapıyı küçük kızı Kiraz açtı, babasının boynuna sarıldı, onu öptü artık bunları Kiraz hep yapıyordu, babasıda kızını öptü “annen nerde” diye sordu “içerde” dedi Kiraz babasının ayakkaplarını içeri aldıktan sonra babasının peşinden oturma odasına doğru koştu hemen, babasının yanına oturdu annesi
-Kızım sen derslerini bitir bizde yemeği hazırlayalım seni çağırır birlikte yeriz,
dedi ve kocasına dönerek
-Hadi kalk bizde yemeği hazırlayalım
dedi
Ekrem biraz şaşırmıştı
-Ben ne yapabilirim ki
Dedi
-ben sana öğretirim
-iyi bakalım
dedi

Ekrem ve karısının arkasından mutfağa gitti, olanlara bir anlam veremiyordu ama bir yandan da kendi kendine verdiği sözü aklına geliyor, küçük kızını düşünüyor ve sesini çıkartmıyordu, o akşam yemeği yediler, Ekrem bulaşıklara bile yardım etmişti artık, işe giderken karısından liste bile alıyordu, akşam eve gelme saatlerine bile dikkat etmek zorunda kalmaya başlamıştı, Ekrem, artık verdiği sözü ne kadar daha tuta bilecekti, onu bile sorgulamaya başlamıştı. eve gelince, Fidan’a hesap bile veriyor du, Ekrem huzurunun bozulmaması için fedakarlık etmeye başlamıştı. Artık hatanın; içki ve kumarda mı? yoksa onları terk etmektemi? olduğunu ayırt edemiyordu, bir tarafta dünyalar güzeli kızı Kiraz, bir tarafta tamamen değişen sadık ama itaatsiz karısı Fidan, eskiden kendisine hiç itaatsizlik etmiyordu, şimdi de etmiyor ama yapması gerekenlerin bir çoğunu kendisinden istiyordu, bütün bunların muhasebesini yaparak geçirdi geri kalan günlerini, arkadaşları da artık onunla inceden inceye dalga bile geçiyorlardı, sinirleniyor bütün siniriyle eve geliyor, ama eve gelip de küçük kızını boynuna sarılırken görünce, her şeyi unutuyordu. Ama her zaman hatının ne olduğu nerde olduğu hep aradı durdu. 16.10.2004 - 22.07.2005 Şerafettin KARAL

   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muamma
Çınar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geride Ne Kaldı [Şiir]
Gerek Yok [Şiir]
Sevgili [Şiir]
Anamın Yaşmağı [Şiir]
Kızıma Özlem [Şiir]
Saatim Çalmadı [Şiir]
Boşuna [Şiir]
Senin Kadar [Şiir]
Sen Bana Gelmelisin [Şiir]
Bilinmeyen [Şiir]


Şerafettin KARAL kimdir?

En ön planda insan sevgisi olan hayatı yaşamayı ve doayı seven birisi

Etkilendiği Yazarlar:
Ömer Hayyam,Pirsultan Apdal.Orhan Veli ve günümüzün en usta şairi SUNAY AKIN


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şerafettin KARAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.