Yaşamın ulu çınarı dillendi
Anlamamıştı kimse inatla
Kavak yellerine kapılmış sürüklenirken zamanda
Çam ormanlarının kokusu
Gökleraşırı parfüm,
Meşe hışırtıları serenad olmuştu
Rüzgarın sıkıştırdığı bulutlara
Ölümler kustuk kızılcık dedik
Zaman unutturur sandık
Kırdığımız cevizleri
İncecik bir çizgiydi hayat
Dile pelesenk şarkılardan
Dut yemiş suslara...
Kopardık salkımından söğütleri
Maun sevdaları harmanladık
Hızar talaşlarıyla
İçtikçe zehirlendik gizli gizli
Kabus oldu akasya kokuları
Yataklarımızdan fırlatan, ter ile
An geldi,
Çitlembik patladı acıyla
Özü alınmış gül dalı patlangoçlarda.
Zaman durdu...
Badem gözlüsüydük artık
Başucu zebanisi selvimizin
Ve
Başa dönmek yoktu artık...
erol başçı
]