..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bütün sanatlarda insaný þaþýrtan bir yan vardýr. -Alain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > iLkEsU




17 Eylül 2007
Ýhtiyar Sakki'nin Tozlanmýþ Kütüphanesi  
iLkEsU
Sakki yaþýyordu hala Cariva ölmüþtü ama. Baðlarý çapalamaktan ve en olmadýk zamanlarda deklanþöre basmaktan nasýr tutmuþ parmaklarýyla bundan tam olarak yirmi iki sene evvel; göç etmiþti, içinde tarlalarý, sanatkarlarý ve sanatkarlarýn eserleriyle kendi etrafýnda dönüp duran bu Dünyadan.


:BFDC:
Sýcak günde havada uçuþan kuru toz;nefes almasýný güçleþtiriyordu ihtiyar Sakki'nin.Havaya yayýlmýþ olan aðýr toz kokusu; bir hýrsýz gibi merhametsizce Sakkinin mutfaðýnda ve mutfaðýnda gezinen Sakkinin burnunun yakýnlarýnda geziniyor ve Sakkinin nefes almasýný oldukça güçleþtiriyordu buna raðmen Sakki nefes alabiliyor ve nefes aldýkça havada aylaklýk eden toz parçacýklarý ihtiyar burun deliklerinden bir yýlan gibi içeri süzülüyor daha sonra da tahmin edebildiðim kadarýyla ihtiyarýn beyninde bir yerleri zehri ile yakýyordu.

Ýtalyandý Sakki.Tam olarak; kýrk altý yýl, on bir ay ve on iki saat evvel Adriyatik denizi kýyýlarýndan, Ege denizi kýyýlarýnda bir kasabaya yerleþmiþ olan gerçek bir Ýtalyandý.Sakkinin Ege'ye geliþinin kýrk altý yýl, on bir ay ve on üçüncü gün olmasýna artýk saatler kalmýþtý; henüz anlatýyor olduðum o saatlerde.

Sakki mutfakta öylece durmuþ, buz dolabýnýn pas tutmuþ kapýsýný izliyordu daha sonra kapýyý kendinden beklenmeyecek bir zerafetle; yavaþça açtý, hýzlýca açmasýna gerek kalmayacak biçimde eskimiþti dolap çünkü.Dolabýn bu eski ve yýkýk görüntüsüne þaþýrýlacak bir tezatlýkla Sakki'nin dolaba yerleþtirdiði her þey hýzla soðuyor ayrýca buz tutuyordu.Sakki'nin geçen hafta pazardan satýn aldýðý domates, sivri ve dolmalýk biber, maydonoz ve erik þimdi hepsi neredeyse buz tutmuþtu.Yutkundu Sakki, yutkunurken susadýðýný fark ederek dolabý inceledi,Ýhtiyarýn dolabý ustalýkla yerleþtirilen þiþelerin içinde mevsime uygun türlü sývýlarla doluydu; gazoz þiþesi içinde su, cam þiþe içinde henüz bitiremediði votka ve votka için özenlesatýn alýnmýþ portakal suyu;yine bir cam þiþe içinde.

Eline gazoz þiþesini aldý Sakki, içinde buz parçacýklarýyla soðuk suyu taþýyordu þiþe ve hiç tereddüt edilmeden diplenmeyi bekliyordu sýcak, kuru havada. Öyle de yaptý Sakki; þiþeyi ince ve sararmýþ dudaklarýna dayayarak dipledi.Hýzlýca içtiði sular, yanaklarýný ve içini ýslatýyordu Sakki'nin, kirlenmiþ beyaz sakallarý, yüzüne batýrýlmýþ toplu iðne baþlarý gibi sýcak havanýn beyaz kollarýnda pýrýl pýrýl parlýyor ve bir jilet kadar keskin görünüyordu.Yeþil gözleri, Sakki ile beraber ihtiyar bir bunaklýða bürünüp griye dönüþmüþtü artýk.

Gri gözleri ve burnu artýk Sakki için, içine çekmek zorunda kaldýðý bir dert olmuþtu, yüzünde ve az sonra anlatacaðým anýsý içinde.Sakki suyu henüz içiyorken, iki gün önce yaþadýðý utanç verici anlarýný hatýrladý; en olmadýk zamanlarda akan burun ve gözlerle yaþadýðý utanç verici cýlýz anlarýný;

þöyleydi ihtiyarýn hatýrladýðý zavvallý cýlýz anýsý;

Ýki gün önce kaporta ustasý Halil Ustanýn yanýna uðramýþtý ihtiyar; kasanýn yanýnda oturan Halil Usta bitirdiði iþleri tomarla sayarken bir bardak su istemiþti zavallý Sakki ve suyunu bitirir bitirmez deli, kocamýþ burun akývermiþti birden ve ardýndan gözleri, içtiði sudan fazlasýný, önce ince bir sýzýyla ve sonra sert bir küfür gibi akýtývermiþti, ýslak yüzünde topla tüfek oyun oynar gibi Sakki'nin.

Yine bir dikiþte içmiþti suyu ve az sonra akacaktý elbette burun,burnunun içinde gezinen küçük karýncalarla az evvel içtiði su, bir beddua gibi burnundan bir güzel gelecekti.Utanç veriyordu bu durum Sakki'ye.En olmadýk yerlerde kendini aðlamaya ve burnunu silmeye mecbur hissediyordu çünkü.Böyleydi iþte iki gün önce Halil Ustanýn yanýnda yaþadýðý deðersiz hissettiren, utanç duygusu ve bu ezik duyguyla az evvel anýmsadýðý tatsýz anýsý.

Siyah þortundan, sararmýþ el iþlemeli mendilini çýkarttý Sakki, burnunu enlemesine doðru sildi, siliyor gibi yaptý.Gözlerini çýplak kollarý üzerinde gezdirdi daha sonra.Kollarýnda göz yaþlarýna maruz kalmýþ ekþi bir ýslaklýk kurumaya býrakýlýrken, aðýr ve titreyen adýmlarla oturma odasýna doðru ilerledi; ayaklarýyla yerleri bileylemeye meraklý çocuk gibi sürtünme sesi ve hapþýrmaktan nefesi kesilen bir ihtiyarýn boðulurken çýkardýðý kükreme sesi eþliðinde; Sakki dýþýnda, odanýn tam ortasýnda ona Ýtalyadaki krallýðýný anýmsattýðý için yerini deðiþtirmediði hakiki deri koltuðu durmakta hatta Sakki ile beraber odada öylece oturmaktaydý.Sakki'nin krallýðýna dayadýðý çýplak sýrtý, az sonra krallýða yapýþmak üzere ihtiyarla birlikte dimdik ve cesur görünümüyle duruyordu þimdi öylece, ihtiyar Sakki hapþýrmaya devam etti; koltuk henüz kuru.

Karþýsýnda duran fiskos masasýný inceledi sonra; fiskos, üstünde duran, Sakki'nin yirmi iki yaþýndaki fotoðrafý altýnda eziliyor gibi iki büklüm ve yüzü Sakkiye doðru dönük duruyordu öylece.

Fiskos üzerinde sesizce duran bahsettiðim fotoðraf Ýtalya'da, Sakki'nin Türkiyeye gelmeyi planladýðý günün gecesinde Almin tarafýndan,kumsalda dolunay'ýn yetersiz ýþýða raðmen çekilmek istenmiþ, flaþýn patlamayacaðý düþüncesi ile maalesef Sakkinin barakasýnýn mutfaðýnda yoðun ve güçlü ýþýk altýnda çekilmiþti.Sakki ne zaman barakanýn mutfaðýnda çekilmiþ olan o fotoðrafa baksa, kumsalda çekilememiþ fotoðrafý anýmsardý evvela.Yine öyle olmuþtu, Sakki o anda kumsalý düþünüyordu;
Ne kumsaldý ama! Þöyle ;

Ay ýþýðýna ayyaþ olan yengeçler kum üzerinde sað ve sol yanlara doðru debelenirken Sakki ve Almin'in buðday renkli tenlerinden Ay bir ateþ gibi akýyor sonra tenlerinde ekmek kýzartýsý gibi kalakalýyordu.Yengeçler ve aþýklar mayhoþ gecenin kollarýnda, deniz suyu ve aþktan sýrýlsýklam edilmiþ bir yara gibi sersefil ve tuzlar içinde.

Ýki genç aþýk, birbirlerine inanýlmaz bir biçimde baðlanýyordu o gece, inanýlmaz ve kýzarmýþ ateþler içinde;

Sakki ;

''Gideceðim Almin'' demiþti, son kelimesiyle, göðsünde uzanan Alminin yumuþak ve deniz kokan siyah saçlarýna doðru, rüzgarda daðýlan mayhoþ nefesini Almin'in saçlarýna doðru vererek.

''Türkiyeye gideceðim, Ege'de harikulade bir kasaba.Çok iyi olacak Almin çok iyi!''

Almin Sakkinin yurt dýþýnda çalýþma isteðini hiçbir zaman gerçekleþtiremeyeceði bir heves olarak görüyor bu nedenle de bu hevesi gereði kadar önemsemiyordu.

''Haklýsýn Sakki'm. Gitmelisin, çalýþýp dönene dek beklemeliyim ben de seni, sadýk ve sana ait olarak beklemeliyim.Git Sakkim, gelmek üzere git.Çocuklarýmýz olabilsin diye git''

Bunlarý söyleyebilmiþti Almin, yüzünü öpen Ay ýþýðýnýn ýlýk nefesi altýnda; yüzü ateþli ince bir kumaþ gibi az sonra tutkuyla alevlenmeye hazýr; bakýþlarýyla Almin bunu anlatarak.

Sakki yavaþça dirsekleri üzerine doðruldu; ellerine bakarak ve baktýðý ellerden batan kum tanelerini çýrparak þöyle dedi Almin'e;

''Bu elleri görüyor musun Almin''

Elleri görüyordu Almin; kan basýncýndan neredeyse morarmak üzere olan eller havada iki aðýr kürek gibi yukarý aþaðý sallanýp duruyordu.

''Bu eller çok çalýþacak Almin.im ve doðmasýný beklediðimiz bebeklerimiz için, çok çalýþacak.Sana ve bana
bakacak bu eller, hayatýmýza ve bebeðimize iþte bu eller bakacak!''

''Ýçinde cýlýz kumlarýn uyuduðu sýcak ellerinle, bize çocuðumuzu getirmeye git.Doðum tarihini getir çocuðumuzun, gelmek üzere git benim Sakkim'' demiþti Almin; söylediðinin gerçekliðine pek ihtimal vermediðinden dudaklarýnýn kenarýna ince bir gülüþ kondurarak,
Oturduðu yerden yüzünü Sakkisi.ne doðru çevirdi sonra, Sakki'nin yüzünde bir yerlerde derin bir uykuya dalmýþ gibi öylece duruyordu yüzüyle Almin;
Ay ýþýðý gökyüzünden sýcacýk akarken, dalýp gitmiþti sevdiði adamda, ýssýz bir yerde.

Sonunda ýslak ve dolgun dudaklarýný Sakkisinin ince kýrmýzý dudaklarýna deðdirdiðinde dalgalarýn sesi daha net duyulmaya baþlanmýþtý, ''Sakkim seni bekliyor olacaðým'' demiþti Almin, ''Dudaklarýnýn ucunda olacaðým ve görebileceðin gecenin ve aþkýmýn yanýnda sen,daha derinimde, yalnýz benimle olacaksýn'' demiþti
Sakkinin kulaðýna Almin aþký ile ýlýk ýlýk fýsýldýyarak.

Sakkinin ihtiyarlamýþ göðsü o geceyi anýmsamasýyla beraber yeniden alevlenmiþ ve binlerce km uzaktan bile, yine canýna okumayý baþarmýþtý.

Ýþte o fotoðrafa bakýyordu Sakki anlatýyor olduðum o saatlerde; barakanýn yoðun ve parlak ýþýðý altýnda, mutfakta pozlanmýþ olan fotoðrafa bakýyordu.

Fotoðraf þimdi Sakki'nin oturma odasýnda; misafirlikte, Sakki'nin ýslak gözleriyle bir aþk gibi sýrýlsýklam duruken Sakki görünen fotoðrafa ve ilk bakýþta görülemeyecek olan diðer gerçek fotoðrafa bakýyordu; kumsalda aþka uzanmýþ iki genç ayný karedeyken ihtiyar, Almin'e duyduðu aþkla bir eski fotoðrafýn kayýksý akýcýlýðýnda, akýp giderek gördüðü fotoðrafa büyük bir bunaklýkla aldanýyordu.


Bahsettiðim fotoðrafýn dýþýnda önemli bir þey daha var ;fotoðrafýn gri çerçevesine sýkýþtýrýlmýþ bir vesikalýk, bu çok önemli; ihtiyar için çok önemli olan bir vesikalýk; Almin'in güzel esmer yüzüne ait bir vesikalýk çünkü; sevgili Almin Mon'aya ait küçük esmer bir vesikalýk;

Sakki'nin ateþiyle, dudaklarýnda eriyen buz tanesi ve Sakki'nin soðuk gecelerinde üstüne giydiði ateþli hýrka; sevgili Almin, her þeydi Almin Mon'a, O bir Monalizaydý ve vesikalýk fotoðraf iþte, o Monaliza' ya aitti, bu iþte, çok önemli;

ayrýca size Almin'in nasýl Monaliza'ya benzeyebildiðini ve bahsettiðim çok deðerli vesikalýðýn baþýna gelenleri de anlatacaðým :

Þimdi,Vesikalýk fotoðraf Cariva adýnda Ýtalyan bir köylü tarafýndan, Cariva'nýn dördüncü denemesinden sonra nihayet pozlanmýþtý.Cariva geç de olsa baþtan savma bir tezcanlýlýkla çekmiþti, vesikalýk fotoðrafý.

Sakki'nin yurt dýþýna gideceði kesinleþmiþti ve büyülü duyarlýlýðýyla Almin, erkeðinin gideceðini öðrendiði günün akþam saatlerinde, Sakki'ye vermek üzere Cariva tarafýndan baþtan savma olarak çekilecek bile olsa Cariva'ya bir fotoðraf çektirmiþti.Çekim sýrasýnda Almin, Cariva'nýn ýsrarýyla zoraki gülümsemiþ sonra yüz kaslarý kendiliðinden, yavaþ yavaþ kayarak somurtmaya doðru çözülmüþtü,iþte tam o esnada Cariva tekrar ediyor olduðum þu baþtan savma tez canlýllýðýyla deklanþöre basývermiþ ve bir anda rastgele olarak vesikalýk nihayet pozlamýþ oldu.

Ýþte o andan sonra Almin'in yüzünde duran, karasýz ifade yýllarca Almin'in yüzünde asýlý kaldý, Monaliza'nýn kararsýz derinliðine benzemesine yol açan bir sanat benzetmesi gibi, bahsettiðim ifade o anda doðuvermiþ ve bir daha hiç ölmemiþti Almin'in yüzünde ve Sakki'nin yüreðinde bulunan tozlu bir kitaplýkta, bir kitap gibi yýllar boyu okundukça okunmuþ bir türlü bitmek bilmemiþti.

Bu benzetmeyi ben yapmýyorum inanýn, fotoðrafý resme benzeten ben deðilim yani; Sakki'nin benzetmesi bu tamamen.Sakki'ye ait komik bir benzetme.Öyledir ama Sakki, duygusal bir adamdýr ve aþýk olduðu kadýnlarý ýslak bir sünger gibi derin duygusallýðýyla içine çeker onlarý olmadýk þeylere benzetir.Almin'i Monalizadan baþka daha nelere benzetti ah bir bilseniz.

Ýþte duygusal Sakki Almin'in fotoðrafýný,Monaliza'nýn portresine benzetiyor ve bu küçük fotoðrafý deðerli bir sanat eseriymiþ gibi yýllardýr büyük bir titizlikle sadece kendisinin görebileceði her yerde saklýyordu:
Ýç cebinde, cüzdanýnda, bir ara yataðýnýn baþ ucunda, sonra bir defter arasýnda bir ayraca benzeterek Almin'in yüzünü, saklamýþtý duygusal Sakki.En son oturma odasýnda Monaliza portresinin hemen altýnda duran barakada çekilmiþ olan fotoðrafýn gri çerçevesine sýkýþtýrlmýþ bir vaziyette durmaktaydý fotoðraf.Þimdi fotoðraf kayboldu, anlatacaðým size; fotoðrafýn baþýna gelenleri ve güzelim fotoðrafýn nasýl kaybolduðunu anlatacaðým.

Cariva Almin'e ait yüzü fotoðrafladýktan hemen sonra, bir suçlu gibi ellerini yýkamýþ,Almin'in fotoðraf için verdiði kaporayý da o ýslak elleriye almýþtý.Cariva; pervasýz adam,ancak Cariva ýslak elleriyle kendisine uzatýlan parayý alabilirdi.Duyarsýz adamdý Cariva, insani deðerleri, köyde tarla çabalarken bulup, geliþtirememiþti bir küp hazine gibi.Kendinden baþka hiç kimsenin duygu ve düþüncelerine önem vermeyen cinsten bir adamdý, zavallý diye de tabir edebileceðimiz fotoðrafçý Cariva.

Cariva ayrýca; resme ya da ilime de meraklý deðildi.Cariva sanat ve kavramlarda insanlarýn yabani ot gibi bittiðine inanabilirdi ancak; küçük taþ ve çayýrdan toplama kuru birikimlerinde; hep bir tarlada çaba yaparken Cariva.

Neyse fotoðrafçýydý artýk.Aslýna bakarsanýz þu meþhur tez canlýlýðýyla bir fotoðrafçý bile sayýlmazdý; býrakýn þehirde yaþamayý kasabaya bile uyum saðlayamaycak kadar kaba bir adamdý ayrýca;bu çok kaba ve anlaþýlmaz bir adam, asla iyi bir fotoðraf çekemedi.
Fotoðrafçý sayýlmazdý inanýn ve fotoðraf diyemezsiniz Cariva'nýn çektiði fotoðraflara ve tekrar ediyorum; fotoðrafçý denilmezdi Cariva'ya.Çýrak ya da amorti denilirdi ama sanatýna pek düþkün olan bir fotoðrafçý tarafýndan öyle ya; kasabada yaþayabilecek kadar medenileþmesi için asistanlýk yaptýrýlýyordu Ona; Moller tarafýndan, hepsi bu.

Fakat Almin Mon'a; eþsiz kadýn.Ýfadesi ve ifadesizliðiyle bir resme benzeyebilirdi bir anda ve bir tabloya gibi seyredilebilinirdi saatlerce hatta günlerce, seyrine doyum olunmazdý; içinde türlü gizemleri ile bir derinliði vardý Almin'in yüzünün,týpký bir tablo gibi.

Almin Mon'a; sanat ve hayat gibi her geçen gün daha da yoðun ve taze.
Benzerdi; sanatta ve hayatta biten yabani otlara ve tüm hýrçýnlýðýyla bir tarlada sürülmeye hazýr ya da baþka bir kýyýda baþka bir an.ýn.da denize tüneyen balýkçý kuþlarýna bile benzeyebilirdi Almin.

Carivanýn yeteneksizliði ile Almin'in sanatsal güzelliðini kýyaslayacak olursak,vesikalýðýn baþarýsýný, Almin'in varlýðýna sadece var olmasýna, sadece o kadar güzel bir biçimde var olmasýna, baðlayabiliriz.

Ýþte o Almin, o gün Cariva'nýn yanýndan ayrýldýktan hemen sonra eve doðru bir boy yürürken, Sakki'sini düþünmüþtü sadakatle.

Almin'in cebinde altý vesikalýðý karþýlayacak yeterli para bile olmazken sevgili ruhu; sevgili Sakki'si, yurt dýþýna gidecekti; gidebilecek miydi sahiden?

Sakki'ye gereken miktarla Almin beþ bin adet vesikalýk çektirebilir ve bir anda Cariva'yý zengin, ustasý Moller'i de kasabada meþhur bile edebilirdi.

Oysa bu pek mümkün gözükmüyordu çünkü Almin, Cariva'ya henüz þu kapora dýþýnda gereken miktarý bile verememiþti.Peki Cariva ve ustasý Moller'i nasýl zengin ve meþhur edecekti?

Sakki'sini düþündü bu sebepten karamsar, Sakki'nin parasýzlýðýný düþündü sonra. Yurt dýþýnda sallanýp duran Ege Denizi'ni düþündü; denizin vurduðu kayalarý ve kayalarda tüneyen balýkçý kuþlarýný düþündü kendi gibi aðlaþan balýkçý kuþlarýný, düþündü, aðladý
yine
düþündü...

Sakki bahsettiðim kayýp fotoðrafýyla sevgili Almin'in hayalini oturduðu koltukta derin derin düþünürken, o gün Almin'in fotoðrafçýdan ayrýldýktan hemen sonra içine düþeceði ve bir daha hiç çýkmayacaðý boðucu karamsarlýðý tahmin bile edemiyordu.Almin'in yüzünde gezinen kara bulutlarý hayal bile edemedi zavallý ihtiyar Sakki.

Oysa karamsardý o gün Almin, karamsarlýðýyla yüzünde gün boyunca, bir gölge boyu bulutlar dolaþmýþ, yer yer parça bulutlar birden bire saðnak yaðýþlara sebep olmuþtu,
Almin yollar boyu yapayalnýz incecik bedenini sýrtlarken ne de çok aðladý bir bilseniz.Yüzünde yaðan kararsýz ve karamsar yorgun ifade, yýllar boyu da öylece kalakaldý.

Ama bilemezdi Sakki Almin'in o gün aðladýðýný ve Almin'in o gün neden aðladýðýný bilemezdi.Nereden ve nasýl bilsindi Sakki? Fotoðraf suskundu üstelik þimdi kayýptý fotoðraf ve Sakki ihtiyardý artýk, unutuyordu; bazen ismini unutuyordu, ''Nasýlsýn'' diye sorulduðunda nasýl olduðunu unutuyordu, votkayý kimin içtiðini unutuyordu, gözlüðünün yerini her ihtiyar kadar Sakki de unutuyordu.

Alminin dýþýnda öðrendiði ne varsa unutabiliyordu Sakki bu yüzden pek hayal de kuramazdý.Kurduðu hayaller yarýda kalýr, baþý sonu belli olmayan kahramanlarýyla aniden kesiliverirdi.
Yaþayan eski ihtiyar, hayalsiz topraklarda bir tozlu yaprak bir yabani ot gibi bitip tükeniyordu, benzetmeleriyle meþhur þu duygusal ihtiyar, þimdilerde hayal dahi kuramýyordu bu sebepten dolayý; fotoðrafta gördüðü Almin'in az sonra aðlayacaðýný da göremiyor sadece fotoðrafa bakarak az sonra olacaklarý tahmin filan da edemiyordu.

Sakki yaþýyordu hala Cariva ölmüþtü ama.

Baðlarý çapalamaktan ve en olmadýk zamanlarda deklanþöre basmaktan nasýr tutmuþ parmaklarýyla bundan tam olarak yirmi iki sene evvel; göç etmiþti, içinde tarlalarý, sanatkarlarý ve sanatkarlarýn eserleriyle kendi etrafýnda dönüp duran bu Dünyadan.

''Casagemas Tabutta'' gibi bir eserle P.Picasso da ölmüþtü esere benzer bir biçimde elbette ve
L. Da Vinci de ölmüþtü hem de Carivanýn doðumundan yýllar evvel ölmüþtü; darbe dolu fýrçalarýyla, Cariva ve sevgili Almin'in yaþayacaklarýndan hiç habersiz, göç etmiþti tüm gizemi ve sýrlarýyla yine ve hala kendi etrafýnda dönüp duruyor olan bu Dünya'dan.

Evet niceleri ölmüþtü; týpký Cariva gibi ölmüþtü, niceleri.

Bir eser gibi esip gitmelerle, göçüp gitmiþ, ölmüþlerdi þimdi hala kendi ekseni etrafýnda dönüp durmakta olan þu bilindik Dünya..


Sakki yaþýyordu ama Monaliza da yaþýyordu hala;

Sakki yaþýyordu evet ve yaþadýðý her gün deðerli vesikalýðýn baþýna gelenleri derin bir sýzýyla daha da çok merak ediyordu. Neredeyse fotoðrafýn kayýp olduðunu cýlýz hafýzasýna raðmen hiç unutmayacak gibi ihtiyar, meraklý buðulu camdan gözleriyle her sabah uykusundan, evvela Almin'in fotoðrafýný düþünerek ve Almin'in hayalini kurarak uyanýyordu.

Anlatacaðým fotoðrafýn baþýna gelenleri de anlatacaðým sizlere Sakki duymayacak anlattýklarýmý, fotoðrafýn baþýna gelenleri de hiç bilemeyecek Sakki, zavallý ihtiyar.Siz bileceksiniz, sadece siz.

Sakki oturmakta olduðu odada Alminin'in kayýp fotoðrafýnýn boþluðuna bakarak, boþluða bakarak yani, kesik bir nefes alýp, derin bir iç geçirdi; oturma odasýnda bir deri krallýkta otup dururken.

Ardýndan oturmakta olduðu hakiki deri koltuktan yapýþan sýrtýný boþlukta patlayan sesler eþliðinde çekip aldý ve yavaþ yavaþ doðruldu.Gözlerinde yaþlarla koca ihtiyar oturduðu yerden yalpalayarak rüzgardan sersemlemiþ ve artýk yýkýlmak üzere olan bir çam gibi doðruldu ve aðlýyordu Sakki.Almin'i ve sahip çýkamadýðý geçmiþleri, gelecekleri, kayýp fotoðraf.ý için aðlýyordu.Yavaþ yavaþ ve yýkýlmak üzere olan bir çam gibi aðlýyordu þimdi Sakki.

Yanlýþtý bir þeyler Sakki'nin hayatýnda.Ýç çekip toz yutmalar Sakki'ye kalýrdý hep; aðlayamazdý doðru düzgün,doðru düzgün ve sýklýkla aðlayamazdý aslýnda.Son günlerde toza ve içtiði zaman suya alerjisi vardý ayrýca; su içtiði zaman burnu mýzmýz çocuklar gibi saatlerce akar; gözleri, baþlarý bozuk musluklar gibi kapanmak bilmeden akar ve akardý.Aðlýyor zannederdiniz aslýnda aðlayamazdý Sakki.Çok nadirdir aðladýðý ve pek azdýr Sakki'nin aðladýðýný gören insan sayýsý.Halil Usta görmemiþtir mesela Sakki'nin aðladýðýný; bir yanýlgýdýr Halil Usta, geçen gün olanlardan sonra büyük bir yanýlgýdýr artýk ve bir ayýptýr, deðersiz hissettiren utanç duygusudur artýk Halil Usta. Görmekle bakmak arasýnda bir yerlere sýkýþýp kalmýþ bir hendektir, görmeden, içine düþtüðünüz bir deliktir Halil Usta; koyu ve karanlýk.Her zaman kötü dost, çýkar peþinde bir mahluk ve yalan dolu bir arkadaþ.Böyleydi zavallý Sakki'nin arkadaþý; bu kadar ve böyleydi sadece.
Hep yanlýþ gitmiþti bir þeyler Sakki'nin hayatýnda, sýklýkla aðlayamadýðýný yalnýzca bunamaya yüz tutmuþ ihtiyar Sakki bilebilirdi.
Eðer iyi bir arkadaþý olmuþ olsaydý Sakki'nin, emin olun O arkadaþ bilebilðirdi Sakki'nin aðladýðýný ya da az sonra aðlayacak olduðunu oysa Sakki insanlar içinde tütüp duran, için için sönen koca yüreðiyle arkadaþlarýný küllenmeye býrakmýþtý artýk;
Yalnýz olanlardandýr Sakki. Yalnýzlýðý üstüne ve ömrüne giyenlerden.

ve aðlýyordu þimdi, olduðu gibi içinde hayatýyla akýp giden delikanlý Sakki yaþlanmýþ ve ýslanmýþtý.
Sanki Sakki'nin unutulacaðýna dair birileri yemin etmiþti.
Tozlanmaya býrakýlmýþ bir kütüphanede, toz tutmuþ sýrtýyla kapaðý hiç açýlmamýþ, açýlacak olsa bile o kapaktan bir yudum bile içilmemiþ, býrakýlmýþ bir kitap gibiydi yaþamýyla Sakki;

Öyle bir kitap ki, kitabýn adý 'Ýhtiyar Sakki'nin Tozlanmýþ Kütüphanesi'' olabilir ancak.
ve þimdi aðlýyordu Sakki
aðlayarak, oturduðu koltuktan doðruldu bahsettiðim çam kadar doðruldu, yalpalayarak ve sürüklenerek ardýndan iri ve nasýr tutmuþ, sabýr tutmuþ ellerini sýrtýnda kavuþturarak banyoya doðru ilerledi ve yerleri bileylemey býrakmadan meraklý çocuklar gibi ayaklarýný yerden yükseltmeden, sürtünme ve hýçkýrýk sesleri eþliðinde banyoya girdi.

Bonyo, ýslak zeminin rutubetli kokusunda,
tansiyonunun aniden yükselmesi sebebiyle
kendini serin taþlar üzerine atmýþ
ihtiyar bir kadýn gibi kollarýný açmýþ
Sakki'ye öylece bir þeyler sayýklýyordu;

pencereyi kapat Sakki, musluðu açýk unutma Sakki, yerler kaygan düþersin bak Sakki, diyordu banyo; ince ince inliyordu.

ve banyo kapýsý, kayaya vurmuþ balýk gibi, rüzgardan bir ileri bir geri çarpýp duruyordu.Banyonun penceresinden ve musluktan sular damlýyordu ve evet yerler feci halde kaygandý.

Sakki banyo.su.na. kavuþtuðunda duyduðunun, yalnýzlýðýnýn sesi olduðunu anladý; yalnýz bir ihtiyarýn evi nasýl olmalýysa öyleydi Sakkinin de evi hiç kuþkusuz; yalnýz ve rutubetli;

Sakki bir yandan aðlayarak diðer yandan banyo kapýsýný ayaðýyla! susturarak içeri girdi; küvetin týpasýný ince ve pas tutmuþ deliðe yerleþtirdi.Küveti soðuða yakýn ýlýk suyla doldurdu.
Ýri, kocamýþ bir balina gibi türlü horultular ve gözlerinden fýþkýran sular eþliðinde, sýrtýndaki atleti ve altýndaki þortu çýkarýp, küvete uzandý.

Nemlenmiþ ayna ve pencere buðusu bile aðlamaklý yaþ düþürüyordu.

Yaþamýný düþündü Sakki, yaþayamadýðý her ne varsa bunamýþ zayýf aklýyla, dalýn ucunda rüzgardan üþümüþ ve gevþemiþ yine de düþmemeye direnen yapraklar gibi titreyerek dalgalanýrken, hafýzasýndaki gel gitlerle, yaþamýný bir bulup bir kaybederek düþündü, Sakki.

Almin; çoktan ölmüþ olmalýydý hem de baþka kollarda ölmüþ olmalýydý Almin.

Almin'in sevgili kalbi, Sakki'nin yokluðuna ve kolestrolden kaynaklanan yaðlanmaya daha fazla karþý koyamamýþ ve Almin ile beraber o güzelim kalp çoktan ölmüþ olmalýydý.

Sakki böyle düþünüyordu, Almin'in bahar kokan yüreðinin kapaklarýyla artýk toprakta, derin bir uykuya dalmýþ olduðunu düþünüyordu.

Sonra diðer kadýnlarý da düþündü Sakki; Nursa ve Carmen i düþündü.
Kimi düþündüyse düþündü Sakki; emin olun hiç biri Almin Mon'a kadar yaþamýyordu ihtiyarýn titreyen hafýzasýnda þu anda yaþadýðý kadar .

Küvette su; Alminin gecenin siyahýyla taranmýþ saçlarýnýn, deniz kokan meltemini hissettirebiliyordu, bunamaya yüz tutmuþ ihtiyar aþýk ellerine baktý sonra ve merhametine baktý aðlýyorken hala;
görüyor muydu ellerini sahi?
O ellerle Almin'i kucaklayacaktý sýcacýk ve o ellerle bebeklerine sarýlacaktý Sakki.
ve bir gün O da hayatýyla yaþlanmýþ bir deniz meltemi gibi esip gidecekti.Þimdilik sadece nasýr tutmuþ elleri, yaþlýlýk ve ýlýk suyun etkisiyle buruþ buruþ olmuþtu, Almini de mi tutmuþtu o eller, yaþanmýþ mýydý sahi tüm bunlar?Bilmiyor, yine unutuyordu..

Mutsuz görünüyordu Sakki, baygýnlýk geçiren ihtiyar kadýnýn rutubetli kollarýnda bir büyük yalnýzlýk içinde, sancýlarýyla aðlamaya, derin derin ve baþý önde bir yitik gibi, usul usul devam ederken; mutsuzluktan deli gibi titriyordu.

Küvetin hemen yanýnda duran erimiþ ve küvete yapýþmýþ sabunu avuçladý, kollarý üstünde sabunu kaydýrýrken kapýnýn çalan sesiyle irkildi.

O anda, koca balina korkak telaþlý yengeçler misali gibi düþecek yine de saða ya da sola devrilmeden hayretler ve zahmetler içinde küvetten çýktý.Bacaklarýndan ve ellerinden sular süzülürken havlusuna sarýldý, tansiyonu fýrlamýþ kadýnýn üstüne kapýyý kapatarak çalan dýþ kapýya doðru ilerledi.

Kapýyý çalan yan komþusu Tarýk'tý. Tarýk, genç ve zarif bir adamdý.Zerafeti bir erkeðe yakýþtýramazsýnýz, Ona yakýþtýrýrsýnýz ama.Esmer ve uzun boylu, yüzünde pýrýl pýrýl gözleri; içinde hapsedilen onlarca kadýnýn aþkýyla yanýp sönerdi.

Dalgalý saçlarý kulak memesi hizasýnda bitiyordu, kulaklarýna öpücük konduran bir ürperi gibi rüzgarlarca o saçlarý, savrulurdu.

Tarýk þimdi; ''Merhaba Sakki'' diyordu kapýda durmuþ, öylece

Tarýk Sakki'nin herhangi bir tepki vermesini beklemeden içeri girdi.

Yüzünde sinsi bir ifade vardý Tarýk'ýn, ayrýca Tarýk gülümsüyordu; yüzüne tutkallanmýþ gibi duran yapýþ yapýþ bir gülümeseme ile sinsice.

Tarýk, hiç bir þey söylemeden ihtiyarýn üstüne doðru yürümeye baþladý.Yürüdü, yürüdü ve Sakki'nin yüzüne o kadar yaklaþtý ki,Sakki sýcak havada, Tarýk'ýn þekerli soluðunu, yüzünün ortasýnda uçuþan buhardan bir bulut gibi burnunun yakýnlarýnda hissedebiliyordu.

Ýhtiyar bu yapýþ yapýþ adamýn karþýsýnda öylece durmaktan nefret etti ve Tarýk'ý elleriyle kendinden uzaklaþtýrmaya çalýþtý.Tarýk ihtiyarýn huysuz ellerini sýkýca kavrayarak arkasýnda birleþtirdi.Canýný yakýyordu ihtiyarýn; Sakki acýyla inledi.
Tarýk ihtiyarýn inlemesini duymazlýktan gelip adi gülümsemesinin þiddetini daha da arttýrarak güçlü bir kahkaha attý bir yandan da dirseðiyle ihtiyarýn boðazýný duvara doðru dayýyor ihtiyarýn nefesini, Onu öldürene dek kesmeye çalýþýyordu.
Ýhtiyar boðazýna asýlan bu genç adamla baþ edemiyor ve güçlükle nefes alabiliyordu; Sakki önce genç adamýn ellerinden kurtulmaya çalýþtý, Tarýk'ýn bacaklarýna kelebeksi darbeler attý ihtiyar; Tarýk'ýn ellerinde çýrpýnýyordu.Güçlüydü Tarýk ihtiyardan çok daha güçlü ayrýca çok daha gençti.Ýhtiyar Tarýk'ýn gücü karþýsýnda hiç bir þey yapamayacaðýný anlayýp, gösterdiði boþ dirençten vaz geçti ve kendini, Tarýk'ýn nefret dolu ellerine, ölmeye býraktý.

Sakki tam boðulmak üzereyken;fenalýk geçiren kadýnýn kollarý, arasýnda bir küvette, sýrýlsýklam uyanýverdi!

Bir hayal görmüþtü anlaþýlan ,kötü bir düþ görmüþtü Sakki, adi bir kabus gelip geçmiþti ihtiyarýn cýlýz aklýndan bir hile gibi, sert bir hamleyle.

Ýhtiyar henüz gördüðü ahmak düþün ensesinden, düþ.üp uyanmaya çalýþýrken, dýþ kapýnýn açýlan sesiyle yeniden irkildi,kapý giriþinden mutfaða doðru birilerinin yürüdüðünü duydu;

Ýçerden, mutfak taraflarýndan bir kadýn ve genç bir kýzýn sesi geliyordu;

Sakki küvetten çýkýp kurulandý daha sonra telaþlý ve yengeçten adýmlarý ve gördüðü adi kabusun etkisiyle darmaduman olmuþ aklýyla titreyerek, mutfaktan gelen seslere doðru yalpalayarak ilerledi.

Mutfakta, bir kadýn elindeki poþetleri mutfak tezgahýna yerleþtiriyor ve kadýnýn karþýsýnda on beþ yaþlarýnda küçük bir kýz taburede oturmuþ, cikletten kelimelerle kadýna anlaþýlmaz bir dilde, bir þeyler anlatýyordu.

Sakki bir süre mutfak kapýsýnýn önünde öylece durdu.Mutfakta gülüþen bayanlar Sakki'nin hayaletsi varlýðýndan rahatsýz görünmüyorlardý.Bir süre daha konuþmaya devam ettiler.

Sonunda kadýn Sakki'ye dönüp ''Merhaba Sakki'' dedi.

sadece ''Merhaba Sakki'' demiþti kadýn ...

Sakki hiç bir þey söylemeden, öylece kadýný izlemeye devam etti.

''Merhaba Sakki Nursa ben,'' dedi kadýn, bu sefer daha güçlü bir tonlamayla ve gülümseyerek.

Sakki karþýsýnda gülümseyip duran kadýnýn Nursa olduðunu elbette anlamýþtý peki anlamadýðý þey neydi?Sakki anlayamadýðý þeyin ne olduðu düþünürken, Nursa Sakki'yi yavaþça kollarýndan tutup genç kýzýn yanýndaki tabureye oturttu.

Sakki konuþmuyordu duruyordu sadece, içi gördüðü kabustan sonra tuzla buz edilmiþ gibi, darmadaðýnýk.Nursa buz dolabýnýn üstündeki siyah poþete uzandý.Poþeti dolabýn üzerinden indirirken,poþetin altýndan, yere bir fotoðraf düþtü; bir vesikalýk, tozlanmýþ gri bir vesikalýk ve evet tahmin edebileceðiniz üzere Almin Mon'a ya ait olan þu kayýp vesikalýk, yere düþtü.
;ve vesikalýðýn üstündeki toza bakýlacak olunursa, fotoðrafýn uzun süredir dolabýn üstünde olduðundan hiç þüphe yoktu; Nursa toz içinde kalmýþ olan fotoðrafý parmaklarý arasýna alýp bir süre inceledikten sonra fotoðrafý oturma odasýna götürdü, orada duran bir fiskos üzerine, gümüþ renkli çerçevenin köþesine iliþtirdi.

Ardýndan mutfaða döndü.

Sakki Nursa döndükten sonra, Nursa'nýn fotoðrafa ne yaptýðýný görmek için oturma odasýna gitti, vesikalýðýn tek parça halinde bir çerçeveye sýkýþtýrýlmýþ olduðunu görünce rahatladý ve sonra fotoðrafý yalnýzca kendinin bilebileceði baþka bir yere koymak için çerçevenin köþesinden usulca aldý .

Nursa odaya geri döndü, fotoðrafý izleyen ihtiyarýn titreyen koluna girdi ve Sakki'yi yatak odasýna götürdü.''Burada bekle Sakki'' diyerek mutfaða gitmek üzere odadan çýktý.

Sakki, odada kollarýný açýp yere uzanmýþ gibi duran dev yataðýn üstüne oturdu.

Avuçlarý arasýnda duran esmer vesikalýðý yataðýn üstünde duran yastýðýn altýna yerleþtirdikten sonra ellerini bacaklarý üzerinde birleþtirdi ve gözlerini tavana dikti.Ýhtiyar uyur uyanýk halde, tavaný seyrederken, odanýn kapýsý açýldý ve içeri biri girdi;

Sakkiye doðru yürüyerek içeri giren, her gün baþýnýza ve yanýnýza gelebilecek türden biri deðildi.

Hayatta belki bir defa karþýnýza çýkar böylesi; bir geliþ, siz öylece odanýzda tavana bakýp aylaklýk ederken odanýza ve hayatýnýzýn tam ortasýna dalar ve bir daha hiç çýkmaz odanýzdan, hayatýnýzdan ve yanýnýzdan,

Tam da böylesi bir geliþle içeri, Almin Mon'a girdi.

Sevgili Almin Mon'a;

Almin Sakki'ye doðru yürüdü.

Sakki Almin'in karþýsýnda bir dev gibi açýk kollarýyla yerde uzanan yataðýn üstünde öylece durup duruken.

Sakkiye doðru Almin Mon'a, hayatta belki ilk defa karþýsýna çýkmýþ gibi, bir aþk soðuk adýmlarla, yavaþ yavaþ ilerledi.

Kuru havada uçuþan toz, Sakki'nin içinde bir ferahlýk gibi burun deliklerinden sýzýp zihninde bir yerleri aydýnlattý o an.Almin ona yaklaþýrken Sakki, ihtiyarladýðýný ve artýk sýcak havanýn bu ihtiyarýn nabzýný aðrýtan ölümcül kuvvetini hissetmiyordu.Havada uçuþan tozu Sakki yuttu, yutkundu,Almin'e susadýðýný ve yýllardýr içinde kuruyan Almin'e sustuklarýný anýmsadý sonra.

Almin Sakki'nin baþucuna oturdu.

Gümüþ renkli bir gömlek giymiþti Almin ve o rengin çerçevesinde bir fotoðraf gibi Sakki'nin diyarlarýnda ýssýz bir yere iliþtirilmiþ gibiydi.

Sakki Almin'den baþka söylenilebilinecek tüm sözleri de yutkunmuþtu, Alminin'e sarýldý sadece, hiç bir þey söylemeden; kadife bir edayla, bir aþk dolusu kucak; ýsýnmýþ, yýllar boyu bir hasretin can yakan elleriyle o ellerle sarýldý Sakki Almin'ine, sessizce.

Almin gözlerini sevdiði adam için bir kucak dolusu yumdu ve sonra ihtiyarýn boynu ve baþý arasýnda bir yerlerde Almin Mon'anýn yüzü o kucak dolusu, derin bir uykuya gömüldü.

Bir süre sonra Nursa kapýyý çalarak odaya girdi.

''Sakki fotoðraf nerede'' dedi Nursa.

Bilmiyordu Sakki fotoðrafýn nerede olduðunu.Alminin yüzünü, boynundan usulca kaldýrýp ''Sen kaybettin fotoðrafý, bul onu'' dedi Nursa'ya. Almin gülümsüyordu;

Carmen on beþ yaþlarýnda ince kýz, odaya girdi ;

Sakki banyo bu kadar ýslakken nasýl duþ almýþtý bilemiyordu.Hala hayatta olduðu için Sakki çok þanslýydý.Bir daha duþ almak isterse Carmen'den mutlaka yardým istemeliydi.

Almin yineledi; kýzý Nursa haklýydý ''Fotoðraf Neredeydi''

unutuyordu Sakki, bilmiyordu; bilemiyordu.

Almin konuþtu yine; ''Votka mý'' içmiþti Sakki? Sakki bilmiyordu, unutuyordu.

Gözleri gibi gri bir bunaklýkla yitirmiþti aklýný Sakki.

Gri ve tozlu bir kütüphanede tozlanmaya býrakmýþtý aklýný.

Bilmiyordu Sakki, unutuyordu.Almin'in kollarýnda sýcak bir uykuya daldý sonra ve uyandýðýnda Almin'in fotoðrafýna ne olduðunu uzun uzun düþünecek yine de fotoðrafýn baþýna gelenleri bilemeyecekti.

Siz bileceksiniz ama, zavallý ihtiyar; asla bilemeyecek.Unutuyor Sakki; votkayý en son kim içti? Nasýlsýn dediklerinde gerçekten nasýldý ve her ihtiyar kadar gözlüklerini koyduðu o yer, hangi cehennemdeydi? Vesikalýk fotoðrafýn baþýna gelenler ve fotoðrafý koyduðu o yeri Sakki defalarca ve her gün düþünecek ve sonunda ne düþündüðünü de unutacaktý.
Bilmiyor, bilemiyordu.''Baba mýydý? Bir dede ve bir koca mýydý? Bilmiyordu Sakki bilemiyordu.

Derin derin Almin'ini düþünürdü sadece.Zayýf hafýzasýnýn izin verdiði ölçüde yanýp sönen aklýyla; bir var olup, bir yok olan Almin'ini düþünebiliyordu sadece.Kayýp gidiyordu sonra Almin, yýldýz gibi bir var bir yok iken, yýldýz gibi birden kayýp, gidiyordu sevgili Almin Mon'a.

Bu eller de Sakki'nin miydi sahi?Yoksa bir düþ mü? Adi bir kabus gibi her gün baþka bir güne, baþka insanlarla uyanýyordu Sakki.Bilmiyor, bilse de neyi bildiðini unutuyordu týpký kýzý Nursa ve torunu Carmen'i nereden tanýyýp,bildiðini unuttuðu gibi, tüm bildiklerini unutuyordu.

Sakki, bir tarih gibi akýp giderken, hala dönüp durmakta olan bu Dünyadan, hayatý yapamadýklarýný düþünerek ihtiyar bir bunaklýkla akýp gidecekti.Öyle miydi ?

Sakki bunun da cevabýný bilmiyor,bilemiyordu. Siz bileceksiniz ama anlattýðým gibi; eðer iyi dinlediyseniz sadece siz,

bilebilirsiniz.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Zaman Sarmaþýðý 3

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ruhi Bunal'ým
Köstekli Saat
Zaman Sarmaþýðý 2
Ayrýlýþ

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düþ Erken [Þiir]
Ýnsan Kaçarken Düþer [Þiir]
Eylülde Gezen Balýk [Þiir]
Lüferin Yapraklarý [Þiir]
Gri Deðil Beyaz [Þiir]
Aþk Aðlar [Þiir]
Ankara [Þiir]
Güzler [Þiir]
Ýki Harf [Þiir]
Ben Ýstanbul Olayým [Þiir]


iLkEsU kimdir?

ORÝJÝNDEN NOTLAR

Etkilendiði Yazarlar:
JOHN FANTE, LATIFE TEKIN, J.D. SALINGER, SAMUEL BECKETT,SYLVIA PLATH,NILGUN MARMARA


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © iLkEsU, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.