Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük simarikliklari, korkulari, hercailikleri, hayal kirikliklari, asklari, terkedisleri, basarilari, basarisizliklari, kurnazliklari, safliklari, çocuk agizlari, sirinlikleri, küçük yalanlari, israrciliklari, vazgeçisleri ve kocaman yürekleriyle kendi olmaya çalisan kadinlari tanimak kolay mi acaba? Bir kadini sevmekle baslar her sey ama, bir kadini tanimakla varilir hayatin sirrina, tadina. Bir kadini tanimak istediginizde zor ama keyifli bir yolculuga çikarsiniz. Onlar, dört mevsimi bir yürekte bulusturur. Bu yüzden sizi sürekli sasirtirlar. Sürprizlerinin ardi arkasi kesilmez. Kadinlari anlamak için onlara benzemeye çalismak gerekir belki de. Kendi zekasini hatirlatanlari, deger verenleri sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri bir de. Muson yagmurlari gibi yagarken aniden Sahra'da çöl firtinasi koparip, ardindan günes olup isitabilirler. Sevgi arsizidir kadin. Verdiginden daha fazlasinii isteme bencilligini gösterecek kadar sevgi arsizi. Onun simaracagindan korkanlar, sevgiyi birlikte çogaltacaklarini bilmeyenlerdir. Çünkü bir kadini tanimakla kanat çirpilir özgürlügün bütün maviliklerine. Caz ustasi Miles Davis, Kind of Blue koymustur bunun adini. Kadin hem yaman bir ask avcisi, hem de engebeli yollarda kosan ask yorgunudur. Bir kadini tanimakla çikilir keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir çünkü kadin. Tipki kendisiyle dalga geçmesini bildigi gibi... Tutkularin gücüne onunla tanik olunur. Göze alandir kadin. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vaz geçmeyi, karsilik beklememeyi bilendir. Mücadele eder, kizar, bagirir ama hep seven bir kadini
tanimakla baslar her sey. Bir kadini tanimakla bitmez kadinlar. Çünkü hepsi ayri bir dünyadir. Beni sorarsaniz eger, tanidiysam Arap olayim!
Ama anladigimi söyleyebilirim.