"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Okul tatil olmuştu. Vedia’yı çağırdı. Nesrin’in odasına kapanıp kitabı acele acele okudular. Hacı Mustafa Rakım Efendi neler yazmıyordu ki? “Kadına yakışan erkeğine her şekilde itaat etmektir. Erkeği kadına ‘şu taşı şu dağdan şu dağa bırak’ dese, kadın boyun eğmeli.” “Kadın erkeğinden izinsiz dışarı çıkmamalı. Çıkarsa melekler o kadına lanet ederler. Hatta denizdeki balıklar bile lanet okurlar!” “Erkeği cennete girmeyen kadın da cennete giremez. Zira kadın cennete erkeği ile girer.” “Kadın erkeğine asık suratla bakarsa, Allah ona gökteki yıldızlar kadar günah yazar.” “Erkeğine fena sözlerle azap veren kadının dilinin boyu, cehennemde altmış arşın uzar.”(*) Önce gülüyorlardı. Sonra içlerine kapkara bir hüzün bastı. Bu anlayışta erkeklerin tek konusu vardı: Kadın. Bir tek amaçları vardı: Kadını eve kapamak. Dışarı çıkarsa çarşafla, peçeyle kapatmak. Bunun için dine kendilerince yeni kurallar ekliyor, özgürlükleri daraltıyor, yasakları genişletiyorlardı. Vedia sıkıntıyla, “Annem böyle düşünen, bunları doğru bulan çok kadın olduğunu söylüyor” dedi. “Allah o kadınlara da zihin uyanıklığı ve aydınlığı versin.” “Amin!” Nesrin kitabı yerine bırakıp döndü. (DİRİLİŞ, Çanakkale 1915, s.426-427, Turgut Özakman, Bilgi Yayınları) Erkeklerin çoğu askerdeydi. Kır saçlı, katır suratlı, basık fesli bir adam belirmişti. Bakırköy uygar bir yerdi. Alışverişi kadınlar yapardı. (Bu adam) çarşıya çıkanlara, yolda yürüyenlere laf atıyor, sataşıyor, sululuk ediyordu. Bakırköy şaşkına dönmüştü. Pislik, uyarmaya çalışan iki yaşlı esnafı dövdü. Bir komiserle iki Allahlık polis vardı köyde. Onlar da şirrete bulaşmamak için görmezden geliyor, uzağından geçiyorlardı. Bakırköy’ün polisleri bile böyle densizliklere alışık değildi. Kadınlar bu pislik ile ona özenen, nereden geldikleri belirsiz çocuk yaşta üç serseri yüzünden çarşıya çıkmaya son vermişlerdi. Kapı önünde bile oturmuyor, ailenin erkeklerine başları belaya bulaşmasın diye durumu anlatmıyorlardı. Bu sorunu Deli Raziye çözecekti. Bakırköylü Deli Raziye’nin deli kuvveti bu sorunu çözmeye yeterdi ama bu pislere elini sürmek istememişti. Biri yabancı bir kadının Beyoğlu’nda rahat yürüyebilmek için kırbaç satın aldığını söyleyince, Kapalı Çarşı’ya inip kalın, kısa bir kırbaç aradı. (**) İş durgundu. Saraç bir saat içinde sığır derisinden örme bir kırbaç yapıp teslim etti. Deli Raziye kırbacı yokladı, beğendi. Çarşafının içine sakladı. Bakırköy’e geri döndü. Deli Raziye trenden indi. İstasyon Caddesinden aşağıya doğru birkaç adım yürüdü. Pislikleri aramaya gerek kalmamıştı. Adamı ve küçük serserileri gördü. Köşede duruyorlardı. Sevindi. İşi hemen bitirmeye karar verdi. O yana geçti. İlgi çekmek için, Allah affetsin biraz da kırıtarak ilerledi. Pislik ve küçük serseriler tombul, kırıtkan bir hanımın yaklaştığını görünce sustular. Gözleri açıldı. Suratlar parladı. Pislik afili bir hareketle Deli Raziye’nin önüne geçti. Çevresinde şarap kokusundan bir bulut oluşmuştu. “Dur bakalım tombul melek…” dedi. “…sen, nesin, kimsin? Bana adını bağışlamayan burada sokağa bile çıkamaz. Değil mi aslanım?” Küçük serseriler “Evet!” diye bağırıştılar. Galiba çok eğleneceklerdi. Deli Raziye iyice kızmak için biraz bekledi. Pislik kolunu tutmak istedi. Bu kızmasına fazlasıyla yetti. Bir adım çekilip koynundan kırbacı çekti, adamın suratına öyle bir patlattı ki sesi göğe çıktı. Aval aval bakakalan üç kabadayı fidesine de girişti. Topaç gibi dönüyor, her dönüşte en azından ikisinin suratına kırbacı yapıştırıyordu. Çevre gürültüye koşanlarla doldu. Deli Raziye’nin pislikleri dövdüğünü görünce kimse ‘durun’ demedi, araya girmedi. Keyifle izlediler. Raziye’nin kırbacı değdiği yerde derin, unutulmaz, silinmez bir anı bırakıyordu. Pislik son bir çabayla silkinip saldırmayı denediği anda kırbaç gözünün üstüne indi. Gözünde şimşekler çaktı, gök kubbe parçalanıp başına yıkıldı. Bu arada küçükler arkalarında küçük toz bulutları bırakarak yok olmuşlardı. Deli Raziye adamı eli değmeden, arada bir tekmeleyerek, kırbaçla, evire çevire, tadını çıkara çıkara, tozunu ata ata, tövbe ettire ettire dövdü. Adam büyük bir güçlükle, inleyerek, marangoz cetveli gibi parça parça doğruldu. Başını eğdi, köprüyü aşıp İncirli’ye doğru gitti. Bir daha yüzünü gören olmadı. Bu olay Bakırköy tarihinin bir sayfacığına kaydedildi. Olayı duyan ‘Kadınlar Dünyası’ dergisinin Bakırköylü yazarlarından Nilüfer Mazlum Hanım dedi ki: “Bu bizim köyümüze özgü bir çözüm. Geride birçok Bakırköy var. Onlar ne olacak? Bütün kadınlarımızın şükran duyacağı genel bir uygarlık hamlesine muhtacız. Allah’tan böyle bir hamleyi nasip etmesini niyaz ediyorum.” (*)Aktaran M. Bardakçı, Hürriyet Gazetesi, 21.Eylül.2003 (**) Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, s. 170. Bu haberi veren ‘Kadınlar Dünyası’ yazarı soruyor: “Ecnebi Madam böyle derse, bu tedbire müracaat ederse, biz Osmanlı hanımları mitralyözle mi sokağa çıkalım?” Sokağa çıkan kadın laf atılmayı, rahatsız edilmeyi, tacizi hak etmiş sayılıyordu. Anlayış böyleydi. Kimse de bu ilkelliği durdurmak için bir şey yapmıyordu. Cumhuriyet, kadınlar konusunda utandırıcı bir miras almıştır. Şimdilerde bu anlayış adım adım geri geliyor. DİRİLİŞ, Çanakkale 1915, s.443, Turgut Özakman, Bilgi Yayınları.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |