..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilge kişi her şeye şaşan kişidir. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar > Ömer Akşahan




15 Nisan 2008
Eleştiri mi Özeleştiri mi?  
Ömer Akşahan
Bugün yaygın tartışmalardan biri de, özellikle internetin yaygınlaşmasıyla başlayan edebiyat kirliliğidir.


:DAIC:



Ömer AKŞAHAN

     “Edebiyatımızın içinde bulunduğu kirlenmeye neden olarak eleştiri yokluğu da gösterilmektedir. Kısmen haklı olabilir bu sav, ancak gerçek kirlenmişlik eleştiri yokluğundan değil, özeleştiri yokluğundandır. Bir yapıtı eleştiri ile değil daha çok özeleştiri ile var ederiz; biçimlendiririz.” (1)

     Bugün yaygın tartışmalardan biri de, özellikle internetin yaygınlaşmasıyla başlayan edebiyat kirliliğidir. Bu sav, nereye kadar doğrudur, kime göre doğrudur? Sorgulanması gereken çok boyutlu bir kavramdır bana göre.

     Eleştiri ve eleştirmen yokluğu bir gerçek. Bir edebiyat öğretmeni, eleştiri üzerine internette yaptığı araştırmada “Eleştiri ya da…” başlıklı yazıma ulaştığını ve yazının içeriği yönüyle en kapsamlı bir yazı olduğunu belirtmekte ve beni tebrik etmektedir. Bu durum, eleştiri yokluğunu ortaya koyması bakımından düşündürücüdür. Ki bu sözünü ettiğim yazı bulunduğu sitedeki yazılarım arasında en popüler yazı olmayı sürdürmektedir.

     Bugün internet üzerinden yayın yapan edebiyat sitelerinde eleştirdiğimiz ve şiiri anonimleştiren (okumayan, kopyala yapıştırla, günde 20 şiir yazdığını gururla açıklayan kitle) bir altkültür oluştu kısa zamanda. Bu sitelerde keller yağırlar, birbirini ağırlar örneği birbirlerine içi boş sözcüklerle öven yorumcuklarla vakit öldüren zavallı kitlenin eleştiri şöyle dursun özeleştirinin varlığından dahi haberdar olduğunu sanmıyorum.

     “Bizler çalışmalarımızı yaparken ve çalışmamız sona erdiğinde; yayımlanma noktasında ve içinde bulunduğumuz ilişkilerde, kendimize sorular soruyor, kendimizi eleştiriyor muyuz?” (2)

     Hatta, “Bu konuyu daha farklı anlatabilir miydim, yapıtımın diline özen gösterdim mi, neden bu sözcüğü seçtim, Osmanlıcası yerine Türkçesini yazsam değişen bir şey olur muydu, bu yapıt için gerekli ön hazırlıkları tamamladım mı, yapıtıma son halini vermeden önce okumam gereken kitap kaldı mı; bu dergide kötü şiirler/yazılar yayımlanıyor, neden bu derginin yazı önerisine ‘hayır’ diyemedim; bu yayınevi kötü kitaplar basıyor, neden bu yayınevine dosyamı gönderdim?” (3) sorularını kendimize sorduk mu?

     Varlık dergisinin kitap tanıtım yazılarına telif ödemeyişinin altında yatan gerekçe, ‘Bedavaya kitap tanıtıyorlar, bir de üzerine para mı verelim?’(4) olabilir mi diye soran düşünce, yukarıda ileri sürülen eleştiri yokluğu savına dayanıyor olsa gerek.

     Bizde gerçek anlamda eleştirmen olmayışının eleştiriye soyunanların kısa sürede ağır bombardımana tutulması olarak da gösterilmektedir. Ekonomideki “kötü para iyi parayı kovar” ilkesi edebiyatta, kötü şiir, iyi şiiri; kötü öykü iyi öyküyü ya da kötü roman iyi romanı kovar şekline dönüşmektedir. Buna ‘kötü eleştiri iyi eleştiriyi kovar’ı da ekleyebiliriz.

     Oysa eleştiri tarak gibidir. Eğer tarak kırıksa hem saça şekil vermez hem de acıtır. Ama tarak düzgünse saça biçim verir, insanı güzelleştirir.

     Eleştiren kişi eleştirdiği nesneyi seçme aşamasından başlayarak eleştirinin her aşamasında nesnellikten ve bilimsellikten uzaklaşmadığı ölçüde gerçek bir eleştiri çabası içindedir. Ancak bu işi yapan birinin subjektif bir yaklaşımla kendine yakın bulduğu, hatta aynı masayı paylaştığı ve kendisine üstad-ı azam gibi abartılı yakıştırmalar yapan kişilerin -hangi özel çabalarla yayımlattıkları da tartışmalı- yapıtlarını eleştirir gibi yaparak göklere çıkartmalarının eleştiriye bir katkısı olmadığı gibi iyi eleştirmenlerin de edebiyat dünyasından kopmalarına yol açarlar.

     Yoksa şair Ülkü Tamer’in dediğine inanacak olursak, “Edebiyat değerlendirmesinde nasıl nesnel olunur, benim aklım almıyor.”a (5) geliriz ki, bu da ancak iyi niyetli eleştirinin yok edilişine çanak tutmaya yarar.

     Edebiyatın diğer dallarının ve özellikle şiirin ülkemizde düştüğü durum içler acısı: Peki, ne yapmalı? derseniz, bunun yanıtını ben bir ressamda yani Lucian Freud’da (modern figüratif ressam) buldum: “Ben yılda altı resim yapıyorum. Siz benim kapımda kuyruğa girdiniz diye bu sayıyı çoğaltacak değilim.”

     Lucian Freud gibi, gerçek bir şair de bir yılda ancak beş-on şiir yayımlayabilir. Hatta bu sayının on civarında olması bile Avrupa’da çok kabul edilmektedir. Bu durum karşısında televizyon kanallarında eş dost kayırmasıyla düzyazılarını şiir havasında okuyanların doldurduğu şiir(cik) kasetlerinden geçilmeyen bu piyasada, basım adedi iki üç bini geçmeyen ciddi edebiyat dergileri ne kadar eleştirmen yetiştirebilir, şirazesi kaçık bu yapının onarımında ne kadar etkin rol oynayabilir ki?

Yani her şey ne para, ne pul; edebiyatta kalıcılığın yolu nitelik kadar o yapıt üzerine kafa yoran ciddi eleştirmenlerin eleştirilerinden geçiyor. Yazar bunu, ödünsüz, az, öz ve farklılığını ortaya koyan ve özeleştirisi yapılmış yapıtlarla sağlayabilir.

Dipnotlar:
1. estetik kaygım sizi kaygılandırıyor mu? (!), Bilal Kolbüken, Kül, Nisan 2002, sayı:23
2.a.g.yazı.
3.a.g.yazı.     
4.a.g.yazı.
5. eleştiri gerekli mi?, Muhsin Şener, Kül, Nisan 2002, sayı:23

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkürler
Gönderen: Ömer Akşahan / , Türkiye
11 Ekim 2008
Sayın Mehmet Ali Bey, yorumunuz için samimiyetle teşekkür ederim... kendimi bildim bileli yayın dünyasını izlerim işin mutfağında görev de yaptım, dergi yöneticiliği, gazete yöneticiliği yaptım... Bitlisli bir şeyhin yayıncılığa soyunduğu bir dünyada yaşadığımızı bilmem siz de farkında mısınız? yazım küçük bir cep aynası niteliğinde:)) saygılar benden

:: Lobiler...
Gönderen: Mehmet Ali Özler / ,
11 Ekim 2008
Sayın Ömer Akşahan, bu yazınızı daha önceden okuduğum halde buna hemen bir açıklama getirmek istemedim. Zira değindiğiniz konu ve soruna insanın sadece “evet, doğrudur” demesinden başka bir şey kalmıyor. Burada ki asıl sorun, ülkemizde halen yeterince okunmayışı ve bir edebiyat kültürünün olmayışıdır. Diğer taraftan Yayınevlerinin de bunda hata/suç payı çoktur. Kalitesiz lektörler ve küçük seviyeli/dar anlayışlar sayesinde yok sayılacak edebiyat kültürümüz bugünkü yerini – maşallah - korumaktadır. Yazılı medya veya edebiyat eleştirmenleri deseniz aynı keza. Bu organlar, kendi düşünceleri ve dünya görüşlerine ters düşen her söz ve satıra öcü gözüyle bakmaktadırlar. Nitekim yazılardan korkan, bilip duymadıkları her şeyi yabancı ve bir tehdit sayan, hatta bunun için insan öldürmeye kadar giden bir ülkede yaşıyoruz. Diğer taraftan bunun hep böyle kalması için yoğun bir uğraş sarf eden bazı çıkarcı lobilerin olduğunu hatırlatmak bir şey değiştirir mi bilmem. Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aforizmalar, Kafka
Öğretmen Benisa
Tazlar Köyünden Borusan'a
Folklor Şiire Düşman
„Son Liman“(1) Yorgunu Cahit Tanyol
Kanserle Kavgam Var
Aşk Çırçıplak
Şeytan ve Genç Kadın
Eleştirebilmek...

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eleştiri Ya Da...
Yazar Adaylarına...
Dilek Kutusu! Peri Olmak İstiyorum!
Eğitim, Ama Nasıl?
Seçim Potporisi
25'le 35 Kelimelik Bir Yaşam
Kum Torbası
Hantal Şirket Dinamik Şirket
Türkiye Yeni Oluşumlara Ne Kadar Hazır?
Lozan Barışının 85. Yılında Türkiye

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


Ömer Akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.