Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
Ateşi düşündü / Ölmeyi düşündü / Fakat / Yanarak ölmeyi hiç düşünmedi / Çünkü sanatçıydı o / Tek silahı kalemdi / Ve onlar gibi / O'nu yakanlar gibi / İnsanlara düşman değildi / Aksine / Kimseler ölmesin istedi / Bütün çabası bunun içindi / Bir ateş yaktım bırakınca beni gökyüzü / Bir ateş yaktım olayım diye dostu / Bir ateş kış gecesine gireyim diye / Bir ateş daha iyi yaşamaya doğru / Dedi / 12.Eylül.1994 -Deniz- Herkes bilir Deniz güzeldir Hep denizle olmak istiyorum Deniz ile hem deniz Yan yana İç içe Dalgalarla haşır neşir Elektriksel iletişim kurmak istiyorum Deniz içimi rahatlatıyor Beni kendine çekiyor deniz Çekici deniz Geceleri ışıklar gezinir üzerinde Deniz uykudadır Sabahları kızıl olur Gündüzleri sarı olur yeşil olur mor olur Uyanır bizim gibi Gün güneşliyse Mutludur Lacivert olur Kapalıysa gri olur Hırçındır Gri deniz de çeker beni Güzelliğiyle Bir vapur geçer beyaz olur Bir şilep geçer siyah olur Oynaşır renklerle dalgalar Birbirleriyle Sakınır içini göstermez Ama bilirim zenginliğini Övünmez Deniz deniz hep deniz Akdeniz Karadeniz Marmara Denizin kıyısında İçinde Ortasında Denizle olmak isteği İnsanın doğasında 23.Ekim.1994 (Denizi severim, şiiri de severim. Denizle ilgili şiiri daha çok severim.) -Fikrim- Dün/ Aşıkların gezdiği yerlerde gezindim/ Oturdum/ Çayevinde bir çay içtim/ Sigara içmiyorum/ Bir de sigara yaktım diyemiyorum/ Hava güzeldi/ Deniz sakindi/ Ben huzursuzdum/ Baktım/ Sanki/ Herkes/ Biraz/ Sana/ Benziyordu/ Eylül.1988 -Gezinti- Roketlerim olsaydı eğer/ Gezintiye çıkardık seninle/ Merih'ten başlardık gezimize/ Ay'a çok gidenler oldu/ Gitmezdik Ay'a/ Zühre hemen şurada/ Burnumuzun dibinde/ Mecidiyeköy'de otururken bir sureti/ Hırçınlığı ve asitleri/ Bize dokunmasın diye/ Biraz uzağından geçerdik/ Jüpiter'in kırmızı gözüne bakardık/ Satürn'ün halkalarını sayardık/ Uranüs'e bir selam/ Yola devam ederdik/ Pembe Neptün'de/ Kaç pembe dünya vardır kim bilir/ Yeşil Plüton'da kaç çeşit ağaç/ Roketlerim olsaydı eğer/ Biraz daha uzaklara giderdik/ Bugünlerde bir diskoteğe/ Yalnız adını değil/ Mor ışıklarını da vermiş olmalı/ Andromeda/ Huyumuzdur/ Bir insan bize yaklaşırsa/ Biz ona iki kat yaklaşırız/ Kırmazdık Andromeda'yı/ Bir öğle molası verirdik orada/ Roketlerim olsaydı eğer/ Daha da uzaklara giderdik/ Belki bir daha gelmezdik/ 1.Eylül.1995 -Suni Yaşam- Bir çarşaf Alt kattakilerin Hava sahasını ihlal etti Bir toz bulutu Üst kattakilerin Kıta sahanlığını Toplumun en küçük birimleri Yan yana değil Alt alta Üst üste yaşıyor 23.Eylül.1984 -Hikaye-i Leyla vü Mecnun- Efendim Anlatacağım Bilinen eski bir hikaye Hikaye-i Leyla vü Mecnun Bilinen bir hikaye evet de Sonu biraz farklı bitmekte Leyla güzeller güzeli Meczubun biri Mecnun Yokmuş gibi başkası Mecnun Leyla’ya tutkun Kavuşamayınca sevdiğine Belli olunca hikayenin sonu Düşer çöllere Daha sonra görünce Tanıyamaz da onu Çünkü Leyla Leyla’lıktan Ve dünyalılıktan çıkmış Saylonlu olmuştur Görmeyen gözlerinde İnsan görmez hemen gerçeği Görmek istemeyince Bu sırada Leyla Kötü vezir Cafer’le kadeh tokuşturmakta Cafer’inse işi iş Dört köşe olmuş zevkinden Salya sümük Ağzı kulaklarına varmakta Mecnun Ortalarda şaşkın Aval aval Leyla’sına bakarken Şair aradan çıkar Aşüfte Leyla Ben sana sormaz mıyım Mecnun kızar Sana ne ulan Leyla’dan Hıyar Cafer Mecnun’a söver Mecnun Cafer’den önce şairi döver Tam Cafer’i de boğacakken muhafızlar yetişir Mecnun’u derdest edip Kucakta götürürler Leyla bozuk korkmuş kırgın ve kızgın Nerden çıktı bu çılgın Hiç suçu yoktu tabi Leyla’nın Dururken önünde kapı gibi Cafer Vezir Göremezdi ki minnacık bir Mecnun’u Dinlemedi bile garibimin ipe sapa gelmez sözlerini Her şeyi göreyim derken kaçırıp ipin ucunu Bu karışıklıkta asıl Leyla kaybetti gözlerini Ne demişti diğer şair Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değil Fakat bu aşık olanın anlamayacağı bir dil Dinlemez ki gönül akıl sesini İster Elmanın da hep onu sevmesini 14.Mayıs.2002 23.Eylül.1984 -Kelaynaklara Döndü Mecnunlar- Şelale benzeri saçların yükseklerden akıyor Gözlerin çok güzel Şehla gözlerin Bir kedi yumuşaklığında bakıyor Sevmek değil Sevilmek istiyorsun kedi gibi Olsun Haydi Ne duruyorsun Kendine gerçek bir sevgili bul Uydurma adamların peşinden koşmayı bırak Vakit varken Ve geç olmadan Sevgini doyurmaya bak Ama sen de sev ki aradığını bulasın Kelaynaklara döndü Mecnunlar Sonra çok üzülürsün bak 5.Eylül.2002 -Kırlangıcın Aşkı - Ben bir küçük kırlangıçtım Pencereni tıkladım Hey adam Baksana bana Açsana pencereni Alsana içeri beni Hava soğuk Üşüyorum Hey adam Sana söylüyorum Hem sen de çok yalnızsın Biliyorum Sana şiirler okur Şarkılar söylerim Benimle sıkılmazsın Ben bir garip kuş idim Dalına konmuş idim Niçin bana kışt dedin Ben senin olmuş idim Hem Ben Seni Çok Sevdim Hey adam Duyuyor musun Hayır İtiraz etme Bir kırlangıç adama Aşık olamaz deme bana Gönül bu Ona da konar buna da Niçin beni almadın evine Niçin açmadın pencereni Bilmiyorsan Dur da dinle Ömrü altı aydır kırlangıçların Konuşmamız üzerinden Tam iki mevsim geçti Artık üşümüyorum Sense adam Hâlâ bir başınasın Altı ayın geçiyor Biliyor musun Üşüyor musun 19.Şubat.2007 - Yol Ayrımı - Arsuz-İskenderun yolundayım Mersin üç saat uzakta Artı kırk derece sıcakta Mavi gök dağlar Asfalt yol alev alev Ellerim direksiyon halkasında Kızarsa da Yansa da avuçlarım Halkayı tutmak zorundayım Baktım Yol ayrımındayım Çektim kenara durdum Aklımda çılgın bir fikir Arabalar vızır vızır gider Vızır vızır gelirler Modern zamanlardayız Cep telefonu belimde Elimin altında Mesajlar vızır vızır gider Ama o sıklıkla gelmezler Yazdım “Görüşmek ister misiniz sayın hanımefendi” Kulağım cep telefonunda Uzun Ümitsiz bir bekleyiş sonunda Moralim hemen hemen sıfırlanmış olarak Arabanın burnunu Antakya’ya çevirdim Ellerim direksiyon halkasında Aklım gözüm Mersin yolunda Nemli Sulu Sıcak Sıcağı daha da sıcak duyarak Gaza bastım ama temkinli Araba yolu biliyor Götürdü beni Mersin’i hiç bilmem hiç gitmedim Ama “Gel” deseydi diye düşündüm Uçarak giderdim Uçarak 5.Ağustos.2004 -Hrant Dink İçin- Eli yalnız kalem tutan Bir Ermeni’yi Sırf Ermeni diye vurdular Agop’la Hasan Hiç mi kahvede oturup çay içmediler Çocukları hiç mi teker çevirmediler Çanakkale’de ölmedi mi Erman Onlar Ermeni değil miydi Türk değil miydik o zaman Yüzyıllar boyunca bir arada barış içinde yaşamış Etliye sütlüye karışmamış insanlardık İki yüz yıl önce 789’da Paris Fransa’dan yükselen dalga Anadolu kıyılarına vurunca Unuttuk insanlığımızı Acımızı sevincimizi paylaştığımızı Körelttik sevgimizi Kırdık birbirimizi Gitti dağ gibi adamlar 21.Ocak.2007 -Çok Az- Çok az Yaşamın tadını çıkardığımız Çok az günlerin sayısı Huzurlu olduğumuz Tek sebep değil Kısa ömrümüz Çok az gezi motorlarına bindiğimiz Dalgaların sesini dinlediğimiz Güneş ki her gün doğar Her gün batar Garip gelmiyor mu size de Çok az güneşin batışını izlediğimiz Doğuşunu da Uykusuz bir gecenin sabahında Bir otobüs yolculuğunda Kıtalar arasında uçarken Olur ya Bir yaz günü Yılın en uzun günü Yorgun bir günün sonu Yürüdüm denize doğru Ardımda İstanbul Karşımda Aya Sofya Bir kayanın sırtında Bekledim kaybolana dek Günün son ışıkları Gezi motorları geçti Dalgalar aştı kayaların üzerinden Evlerine gittiler El ele gezen İstanbul aşıkları Karanlık çöktü Işıklar yandı İnsanım İnsanlığım tuttu Yoruldum oturmaktan Kalktım ben de gittim Arabam vardı Bindim Kontağı açtım Gaza bastım Hızlandım Hızlandım Hızlandım Yeniden İstanbul’a karıştım Ne zaman gelirim yine kim bilir 22.Haziran.2006 -Aynı Senin Gibi- Benim de iki gözüm iki kulağım Ağzım burnum çenem var Aynı senin gibi Benim de iki kolum iki ayağım Gövdem cinsiyetim var Aynı senin gibi Ben de aşık olurum Aldanırım aldatırım Baş ağrılarım diş ağrılarım Kötü zamanlarım var Aynı seninki gibi Ben de bilirim bir gün öleceğimi Senin bildiğin gibi 8.Şubat.2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |