..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Oluşum Romanı > hayriye kafalı




5 Temmuz 2008
Kavuniçi Kiraz Üçüncü Bölüm  
hayriye kafalı
Havalar güzelleşip bahar güneşinin soğuk toprağa yüz vurduğu zamanlarda daha da arttı bu karşılaşmalar. Kapının önünde otururken, bakkala gidip gelirken, pazardan eve dönerken nerde gördüyse o gözleri kendi gözleriyle birleştirdi hep.


:BIGA:
Ev boşalır boşalmaz soluğu sokakta aldı. Beş ev ötede oturuyordu Ayşe. Yağan yağmura aldırmadan üstüne bir çeket geçirip, ayağına giydiği patiklerin üzerine lastik terliklerini giyip vardı komşu kızı Ayşe'nin kapısına. Kapıyı şişman, kısa boylu, eşarplı bir kadın açtı.

"Hatice teyze Ayşe evde mi?" diye sordu ayağından çamur bulaşan patikleri çıkarırken
"Evde kızım, sabah sabah nereye gidecek ki"

Kadının ses tonunda ki iğnelemeyi farketmedi bile.Oturma odasından gülümseyerek çıkan arkadaşındaydı tüm dikkati. Çiçekli basma bir pijamayla kırmızı bir bluz vardı Ayşenin üstünde.
Her halinden belliydi yeni uyandığı. Gülbahar'ı karşısında görünce yüzünde bir tebessüm belirdi. Avcuma düştün tebessümüydü bu. Gülbahar'ı kolundan tuttuğu gibi mutfağa götürdü.Mutfağın tahta kapısını da sürgüyü yerine kaydırmakta zorlana zorlana kilitledi. Arkadaşının "Ne oldu öğrenebildin mi ?" sorusuna sakin bir cevap verdi.
"Kızım yapamayacağım bir şey olsa sana dün söz verirmiydim"

Gülbahar'ın gözlerindeki heyecan ve istek onun kendisini bir kez daha önemli bir insan olduğunu hissetmesine neden oldu.
Aslında Gülbahar'ın mahallede ne var yoksa bilen, duyduğu bir lafı başkasına başka türlü anlatmakta sakınca görmeyen tombul kısa boylu yersiz ve densiz konuşmalarıyla etrafta pekte sevilmeyen bu kızla arkadaş oluşunun tek nedeni söylediği kalp kırıcı laflarla aşağılamalara alınmayacak kadar vurdum duymaz oluşuydu. Çünkü o insanlara sarf ettiği laflar yüzünden Ayşe'den çok daha yalnızdı.

"Dün akşam senden arildıktan sonra eve geldim.Annemden birşey öğrenirim zannettim ama nafile. Bende yemeği yedikten sonra mahalle turuna çıktım. Valla sende üç ben diyeyim beş kapı yaptım kim olduğunu öğrenmek için. Her gittiğim evde içtiğim çay sayısı üçü geçmiştir. Gece nasıl dört döndüm yatakta sen düşün artık."
Ayşe lafı böyle uzattıkça onun da merakı kızgınlığa dönüşüyordu. Sabrı tükenincede "Eee tombul köfte ne biliyosan anlat, yok birşey öğrenemediysen beni boşuna meşkul etme" diye çıkıştı.
"Tamam be kızım anlatıcam hepsini. Hıı bak şimdi unutturdun diyeceklerimi. "
Yüzü güleç, yanakları al aldı Ayşe'nin. Dünyanın en önemli sırlarını biliyormuşcasına parlıyordu gözleri. "Senin o yakışıklı varya başka bir şehirden gelmiş okumak için" dedi usulca Gülbaharın kulağına uzanıp. Sonra geri çekip kendini anlattı bildiği ne varsa.
"Dayısının yanında kalıyor.Hani şu bakkal remzinin evi varya işte o evde. Adı Ali'ymiş. Ayşe konuşmasına devam ederken, o usulca çıktı mutfaktan. Arkadaşının "Ne oldu sorusuna" cevap bile vermedi.
"Anladım, anladım.Kızım beyaz atlı prensin ne işi olur burda. Eline , yüzüne kılığına kıyafetine aldanıp cukkası sağlam sandın deme"
Duymadı Gülbahar hiçbir sözü.Kapıdan dışarı çıkarken ayağına patiklerinide giymedi, çeketini başınada geçirmedi. Hızlanan yağmur altında ağır ağır yürüyerek gitti eve. Titreyen elleri zor buldu çeketindeki anahtarla tahta kapının kilidini. İçeri girer girmez ıslak çeketini sandalyeye serdi. Çamurdan kirlenen çoraplarını çıkardı terliklerini giydi. Girişte küflü çivilerle bezenmiş eski tahta sandalyeye oturup ağladı. Bu kadar çok hayal kurup ümidlendiği için üzgündü. Yazık ki büyük umutların büyük hayal kırıklığı yarattığını o an anlamadı.

Akşam olmadan toparladı kendini. Sobanın üzerinde tencerenin içinde kaynamakta olan suyun içi



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın oluşum romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kavuniçi Kiraz İkinci Bölüm

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kavuniçi Kiraz

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ayrılmadık Seninle [Şiir]
Sivri Bir Şeydi Kalbime Batırdığın [Şiir]
İçimdeki Sükünet [Şiir]
Tanrıya Anlat [Deneme]


hayriye kafalı kimdir?

yaşadığım zaman diliminde öğrenmiş olduğum hayata dostluğa kadınlığa dair herşeyi değiştirme umuduyla


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © hayriye kafalı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.