..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Ömer Akşahan




25 Temmuz 2008
Lozan Barışının 85. Yılında Türkiye  
Ömer Akşahan
Konuşmacıların üzerinde durdukları noktalardan biri, toplantıya genç kuşaktan pek az kişinin katıldığı yönündeydi. Aynı benzer durumun Ödemiş ADD toplantısında da dile getirilmesi gösteriyor ki, 12 Eylülcü Paşalar amaçlarına ulaşmışlar! Gençliği siyasetten uzaklaştırmışlar. Ya bizim kuşak da giderse ne olacak, bir bilen varsa çıksın ortaya.


:BHDE:
Ömer AKŞAHAN

Yazıyı kaleme aldığım gün Lozan Barış Antlaşmasının 85. yıldönümü olan 24 Temmuz Perşembe günü Kuşadası ADD Başkanlığının düzenlediği konferansı izledim.

Lozan öncesi ve Lozan sonrası olarak iki dönemin örneklerle karşılaştırılmasını yapan dernek başkanı Nail Bey, katılımcılara -büyük çoğunluğu aksaçlıydı- okuduklarını yeniden anımsatan güzel bir sunum yaptı.

Konferansın bitimiyle birlikte söz alan emekli bir bayan öğretmen, Nail Beyin yalnızca tarihsel bilgiler verdiğini oysa günümüzde sorunlar için çözüm önerileri getirmenin önemine dikkat çekti ve konu üzerinde görüşleri olanlara söz verilmesini istedi. Değinilen nokta önemliydi. Nail Beyin de hakkını yememek gerek; çünkü, geçmişi bilmeden geleceği biçimlendiremeyiz.

Konuşmacıların üzerinde durdukları noktalardan biri, toplantıya genç kuşaktan pek az kişinin katıldığı yönündeydi. Aynı benzer durumun Ödemiş ADD toplantısında da dile getirilmesi gösteriyor ki, 12 Eylülcü Paşalar amaçlarına ulaşmışlar! Gençliği siyasetten uzaklaştırmışlar. Ya bizim kuşak da giderse ne olacak, bir bilen varsa çıksın ortaya.

Kuşadası konumu itibariyle önemli bir tatil beldesi. Doğası itibariyle bizlerin olduğu kadar yabancıların da imrenerek baktığı ve sahip olmak istediği güzel bir yer. Özellikle AKP’nin Yabancılara Mülk Edindirme Yasası toplantıda bulunanların yakın ilgi alanı içerisinde. Bu konuda “Ne yapalım?” sorusuna güzel bir yanıtsa roman yazarı Mucize Özünal’dan geldi. Önerisi: Yabancılara satılan mülklerden alınması gereken harçlar konusunda Vergi Dairesine ihbarda bulunulmasıydı. Demek ki ortada sadece arazi talanı yoktu aynı zamanda devletin alması gereken vergi konusunda da büyük bir kaçak vardı.

Toplantıda öne çıkarılan bir diğer konu da; Kuşadası’nda var olan birçok sivil toplum örgütünün oluşturduğu platformdu. Henüz yeni bir oluşum olan platformun Atatürkçü düşünceye sahip, laik, cumhuriyet ilkelerine yürekten bağlı kişi ve kuruluşların zamanla ilkeli hareket ettikleri takdirde büyüyeceği de dile getirildi.

Bu toplantının bende bıraktığı bir iz de; AKP’nin aldığı % 47 oyun yarattığı travmanın dalga dalga yayılarak insanları bir çaresizlik girdabına sürüklediğidir. Birkaç kişinin konuşmasında bu noktaya yapılan vurgu üzerine dayanamayıp ben de söz aldım. 1977 yılı seçimlerinden örnek vererek, CHP’nin yine bu toplumdan % 42 oy aldığını ama bu oyu salt parti örgütüyle elde etmediğini, TÖBDER, DİSK, Türk İş ve daha nice gençlik derneği ve sivil toplum örgütünün bir umut olarak sarıldıkları “Karaoğlan Ecevit” sloganında özdeşleşen sol değerlere bağlı bir inançla elde edildiğini dile getirdim.

Fakat bu kitlesel siyasi başarının daha henüz mürekkebi kurumadan CHP lideri Bülent Ecevit: “Benim TÖBDER’e ödenecek diyet borcum yok.” diyerek verdiği bir demeçle ruh dünyam bir anda karardı. O seçim dönemi her şeyi göğüs gererek yaptığımız çalışmalar gözümün önüne geliverdi. Hiçbir seçimde CHP’ye oy vermemiş insanları ikna ederek, anlatarak ilk kez seçim kazandırdığımız Anadolu kasabasındaki insanlara diyecek bir sözüm kalmamıştı. O andan itibaren Bülent Ecevit’e olan saygınlığım sıfırlandı. Gönül defterimden silip attım adını. Bu konuda yalnız olmadığımı gelen olumlu tepkilerden anladım.

Buradan şuna gelmek istiyorum: Bu Anadolu, en zor dönemlerini, yani mütareke günlerini aç susuz demeden, kadın erkek, çoluk çocuk vatanı için kanını, canını vererek ve Mustafa Kemal’in ipine sarılarak Türkiye Cumhuriyetini bir sömürge devleti olmaktan kurtarmıştır. Bugün de aynı ateş Anadolu’da tütmekte: Yapılacak şey, o insanlarımızın düzeyine inmek, onlara yapılan yanlışları anlayacakları dilde anlatmak.

Tek isteğimiz: Her gün sırça köşklerinden siyasi fetva vererek muhalefet yaptıklarını iddia eden parti baronları bize gölge etmesinler, başka ihsan istemez! Bizler yine ayakta çarık, hiçbir siyasi gelecek beklemeden pekâlâ Anadolu yollarına düşer, gönül rahatlığıyla halkımıza gerçekleri anlatabiliriz. Varsın onlar, siyasi ikbal peşinde koşan yandaşlarıyla ‘ben varsam var, ben yoksam yok’ deyip dursunlar!

Atatürk Cumhuriyetini kaybediyormuşuz; yaşları 70, bindikleri araba sıfır yaştaymış, ne gam!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Seçim Potporisi
25'le 35 Kelimelik Bir Yaşam
Türkiye Yeni Oluşumlara Ne Kadar Hazır?
İşimiz Yazmak, Gücümüz Okumak!
Değişim Geçmişin Benlerini Yok Eder mi?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eleştiri Ya Da...
Yazar Adaylarına...
Dilek Kutusu! Peri Olmak İstiyorum!
Aforizmalar, Kafka
Eğitim, Ama Nasıl?
Eleştiri mi Özeleştiri mi?
Öğretmen Benisa
Tazlar Köyünden Borusan'a
Folklor Şiire Düşman
Kum Torbası

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


Ömer Akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.