Saate baktı.Artık uyuması gerektiğini düşündü. Öğretilen her şey gibi uyuma saatini de öğrenmişti.
Her şeye inat eli yine kumandaya uzandı.
Açtığı ilk kanalda reklamlarla karşılaştı. Yüzünde hiçbir duygu ifadesi olmayan bir genç kız bağırdıkça bağırıyor,tanıttığı ürünle beraber sanki kendini de pazarlıyordu. Dayanamadı bu görüntülere ve beyninin bir köşesinde dönüp duran hayatlara dokunmamaya çalışarak müzik dinlemeye başladı. Eski tınıların yeri ayrıdır diye düşündü. Ama nedense zamanla bir şeylerin eksilmeye başladığını hissediyordu.Hep olduğu gibi nedenini bir türlü bulamıyordu. Eksik olan parça neydi. Hangi bağlantıda boşluk bırakmıştı bilemiyordu.
Ertesi günü düşündü. İşyerinde çekeceği konuşmaları,gülmek zorunda kalacağı yavan esprileri düşündü.
Düşündükçe yalnızlaştığını anladı.
Anladıkça anladı.
Banyoya doğru yöneldi. Traş olması gerekiyordu. Toplumda yer edinmişti. Uğraşlar sonucu elde ettiği yeri korumayı da bilmeliydi. Jiletin yüzünde bıraktığı ince ve küçük açıklıktan kan gelmeye başlamıştı. Aynanın karşısında kendini ve kanı inceledi bir süre. Sonra bir yerlerden okuduğu bir hikaye geldi aklına birden. Evleneceği gün parmağına iğne batan genç kız balayına çıkmak üzere yola çıkmıştır. Otele vardıklarında genç kız kan kaybından ölmek üzeredir.
Acaba diye geçirdi içinden.Sonra gülmeye çalışarak evet sadece bir hikayeydi dedi mırıldanarak.
Yüzünü yıkadı. Tam çıkacakken unuttuğu bir şey var mı diye geri dönüp bakmayı düşündü. Ama unutacak neyim var ki diye vazgeçti.
Mutfağa geçti. Saniyelerin,dakikaların nasıl geçtiği umurunda bile değildi artık.
Çay demlemeyi göze alamadı. Süslü harflerle yazılmış olan kahve kutusuna eli uzandı. Kutunun dibindeki biraz kahveyi alıp sıcak suyun üstüne döktü. Elinde kumandayla küçük salona doğru yürümeye başladı.
Canı cehenneme dedi sessizce.
Canı cehenneme.