..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > İş Dünyası ve Aile Yaşamı > Ömer Akşahan




16 Aralık 2008
Hantal Şirket Dinamik Şirket  
Ömer Akşahan
Esasen derdim krize çare üretmek değil. İşin uzmanı hiç değilim. Ama aşağıda soracağım soruya vereceğimiz yanıtta bazı ipuçları yakalanabilir. Bu tür krizlerde gemisini sağ salim limana ulaştıran şirketlerin yapısı nasıldır?


:CJJH:



Ömer AKŞAHAN

ABD’de patlak veren ve halen sürmekte olan krizin etkileri dalga dalga dünyanın her tarafına yayılırken ülkemizde de ‘Hamdolsun!’ önlemler alınmaya başlandı…
Esasen derdim krize çare üretmek değil. İşin uzmanı hiç değilim.
Ama aşağıda soracağım soruya vereceğimiz yanıtta bazı ipuçları yakalanabilir.
Bu tür krizlerde gemisini sağ salim limana ulaştıran şirketlerin yapısı nasıldır?
***
Ticaret dünyasında ‘hantal’ ve ‘dinamik’ sözcükleri her büyüklükteki şirket için kullanılır.
Dev şirketler iç işleyişleri, karar mekanizmaları yönünden bürokrasi batağının içinde bocalar dururlar. Bu tür şirketlere hantal şirketler denir.
Aynı iş kolunda faaliyet yapan küçük şirketlerse, bu dev şirketlere her fırsatta saldırıp, pazardan pay kapmaya çalışırlar. Bunların karar mekanizmaları ise çok basittir. Çok hızlı hareket yeteneğine sahiptirler. Bir gün sonrası onlar için önemlidir.
Bir şirket ne denli büyürse büyüsün, ilk işe başladığı günlerin dinamik yapısını zamanla yitirir, hantallaştığının farkına varamaz ve hiç ummadıkları bir anda düşüşe geçerler.
***
Konuyu biraz daha somutlaştıralım.
Bankalardan yola çıkalım dilerseniz.
Ülkemizde sermaye yönünden iki tür banka vardır; devlet ve özel.
Özel bankaların içinde de kuruluş itibariyle farklı statüye sahip olanlar varsa da özel sınıfına girerler.
Özelleştirmenin hız kazandığı ve birçok bankanın yabancı ortaklarla yola devam ettiği günümüzde bankalararası rekabet kıyasıya sürüyor.
Bu rekabet ortamında en büyük yük çalışanların omzuna binmektedir.
Bankalar, piyasadaki güçlerini haliyle elemanların performansıyla elde edecektir.
Burada hantal banka ne yapar, dinamik banka ne yapar, sorusunu biraz açalım.
***
Önce hantal bir banka ne yapar, kısaca göz atalım…
Konuya somut bir örnekle girelim.
Menkul Kıymetler bölümü her bankanın önem verdiği bölümlerdendir. Bu bölümdeki elemanları teşvik amacıyla (X) bankası genel müdürlüğü bir kampanya düzenler.
En başarılı beş personeli yurtdışı seyahatiyle ödüllendireceğim, der.
Bu bölümde çalışan ve yönetici niteliği olmayan bir personel, duyuruyu okuduktan sonra, kendisine inanan olmasa da büyük bir gayret sonucu çalıştığı bankanın Türkiye’de ilk üçe girmesini sağlar. Herkes bu sonuçtan gururludur.
Buraya kadar her şey normal…
Ancak Karaman’ın koyunu sonradan ortaya çıkar. Banka genel müdürlüğü, kampanyada dereceye giren şubelerin yöneticilerini yurtdışına göndereceğini duyurur.
Kampanyayı tek başına başarıya ulaştıran elemansa yönetici değildir. Bu duruma itiraz eder. Hantal banka yönetimi, kararında önce direnir, inat eder.
Oysa dereceye giren bankanın müdürü dahi, personelin hakkının yendiğini iddia eder.
Sonunda genel müdürlük banka tarihinde -bir ilk olarak- yönetici olmayan bir personeli yurtdışına göndermeyi kabul eder.
Peki, o eleman yurtdışına gider mi?
Bu haksızlığa daha fazla dayanamaz, yaşananların ardından basar istifayı, kendince daha dinamik ve özgür bir çalışma ortamına sahip başka bir özel bankaya transfer olur.
***
Gelelim, dinamik bir banka nasıl çalışır, sorusuna.
Özel şirket bankacılığında her şeyden önce performans yönetimi denen bir birim vardır.
Bu birim bilimsel verilerden oluşan başarı kriterlerini her düzeydeki personel için sıkı bir şekilde uygular ve denetler. Gene bu şirketlerin bu birimle paralel çalışan insan kaynakları bölümü vardır. Kimilerinde her iki birim tek bir çatı altındadır.
Bu tür bankalarda bir personel, bölge müdürünü rahatlıkla arar. Bundan ötürü fırça yemez.
Her bankanın meşhur Cuma sendromu vardır. Yani piyasadaki keş paranın banka hesaplarına transferidir söz konusu olan.
Bunda başarı gösteren personel pazartesi günü elektronik posta kutusundan bölge müdürünün teşekkür mesajını okuyarak haftaya başlar.
Yine dinamik bir banka, yaptığı kampanyalarda ödülü banka yöneticisine değil o işi başaran personele verir.
Peki, o başarıda müdürün hiç mi payı yoktur? Bilimsel çalışmalara dayandırılmış yönetim anlayışlarında elbette takım oyunu denen bir faktör var ki, herkes hak ettiği ölçüde başarı pastasından pay alır.
***
Sözü bankalardan açmışken, hiç unutamadığım bir olayı anımsatmalıyım.
Yaşı bana yakın olanlar ve radyo dinleyenler anımsayacaktır.
Her sabah radyoyu açtığımızda kadın spikerin sesinden bir reklâm anonsu duyulurdu:
“Bugün Pazartesi. Demirbank, hayırlı işler diler!”
Bu anons bugün dahi kulağımdadır.
Yıllar sonra bir gün bir haber: Demirbank battı!
Çocukluğumun bankası tarihe karışmıştı. Üzülmedim değil.
Haberi işittiğimde ne düşündüm biliyor musunuz?
Eh dedim, Ömer! Dün bir kredi işi için Demirbank genel müdürüne ziyarete gittin. Kapısının önündeki büroda şık giyimli, genç ve güzel bir sekreter var. Genel müdürle görüşmek için ondan randevu almak zorundasın. Ama o sekreter sana istediğin randevuyu vermemek için binbir bahane üretip, başından savmaya çalışıyor. Sonunda sekreter üstün geliyor ve kös kös geri dönüp gidiyorsun.
Ama, bak şu Allahın işine…
O bir gün önce giremediğin koca demirden kapı bugün buhar olup, uçuvermiş.
Hep meşgul olan beyefendi artık evinde istirahata çekilmiş!
Ya o sekretere ne oldu dersiniz?
Ne var bilmeyecek canım; bir başka müdürün kapısında gelenleri kovmakla meşguldür…
Son söz: Büyüğüm demekle büyük olunsaydı, deve eşeğin ardından yürümezdi!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İş dünyası ve aile yaşamı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kum Torbası

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eleştiri Ya Da...
Yazar Adaylarına...
Dilek Kutusu! Peri Olmak İstiyorum!
Aforizmalar, Kafka
Eğitim, Ama Nasıl?
Eleştiri mi Özeleştiri mi?
Öğretmen Benisa
Seçim Potporisi
Tazlar Köyünden Borusan'a
25'le 35 Kelimelik Bir Yaşam

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


Ömer Akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.