Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Katar’ın başkenti Doha’da biraraya gelen Arap liderlerden Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın konuşmasında "Arap girişiminin öldüğünü düşünüyorum" demesi bir anlamda bölgedeki Arap rejimlerin çöküşünü, sözün altındaki ikinci anlamı ise; Hamas’ın zaferini yansıtıyordu. Hamas’ın elde ettiği zaferle İran, Hizbullah ve Hamas üçlüsü bölgenin nihai söz sahibi oldu denilebilir. Peki böyle bir dünyada Ortadoğu'nun kabile iktidarlarının yeri ve konumu ne olur? Yeni Ortadoğu dizaynında Türkiye’nin yeri neresidir? Bu ve benzeri sorulara cevap aramak, elbette cevapları arayan halkların öncülerindeki siyasi hedeflerinde gizli olmalı... Değerlerin sözlü savunmadaki özgürlüğü, eyleme dönüşmedikçe, Batı’nın çıkar ve menfaatlerine getireceği herhangi bir halel gözükmemekte. İddianın örneğini Arap ülkelerindeki siyasi tutum yansıtmakta. Sözlü İslam savunculuğu ile kalıcı ABD, İsrail menfaatlerini muhkemleştirmek, otoritesindeki idealliği, bundan başka nasıl uygunalabirdi ki? Kaldı ki; Suud’i rejimin heva ve hevesleri, İslam pratiği şeklinde sunulması bir başka sorundu ve Batı’nın özlem duyduğu İslamdı. Söz konusu kategoriye, Mısır’ı da koymamak ne denli adil ve sağlıklı yaklaşım olabilirdi? Hamas’ın Türkiye açısı “En zor şartlarda dahi, İsrail ile ilişkilerimizi devam ettireceğiz” (Ali Babacan) Derin felsefe üstüne kurulan! Radikal İslamcıların dahi, girdaptan çıkamadığı, Türkiye’nin İslamcılar aleyhine yönelik ürettiği politikaları, derin felsefi islamcılar tarafından aşılamayıp, yine sisteme entegre edildiğini, İsrail’in son Gazze saldırılarında bütün çıplaklığı ile bir kez daha kendini gösterdi. Örneğin; günlerce İsrail Konsolosluklarının abluka altına alınmasını büyük bir başarı ve cihad’ın zirvesi olarak algılayan radikal islamcılar, aslında cihad’larının AKP hükümetinin hanesine artı yazdırdığını göremediler, görmek istemediler! Radikal İslamcılar, sadakatlarını ortaya koyamamanın verdiği ezikliği, hangi Hamasi sloganları üretip süreci geçiştirmeyi düşüne duruken, haber portalları rayting yapıyor mu? Merakı, konunun vahim boyutunu gözler önüne sermiyor değildi. Aynı cenah; Toplumun hidayete ermesi gerekenleri olarak gördüğü ’’sol felsefe’’ ekolcülerin çıkışlarından da kendilerine düşen ezikliği tatmak istemediler! Gazze saldırılarını protesto etmek için, Ankara’da sol eğilimli direnişçilerin konuya olan duyarlılığı, eyleme dönüştürmenin nasıllığını müslümanlara öğretir gibiydi! Osmanlı/Türk elitleri 1839 Tanzimat fermanı ile Batı kulübüne dahil olduğunu ilan ederken, o günün İslamcıları ile bugünün İslamcıları arasındaki benzerliği görememek, İslamcıların kendi öz felsefelerine ne denli uzak, salt slogandan öte değerler üretememeninde aynasıydı. İslamcıların ayakkabılarından oluşacak yığıntının verdiği ‘kor’ eylem yerindeki potansiyelin nelere kadir olabileceğinin farkındalığını İslamcı abiler bilmiyor değillerdi. Aynı İslamcıların önceliği; Batı’dan ithal edilen ’’Apoletli aksak demokrasi’’nin altını, bir daha doldurulamayacak şeklide oymanın teorisini üretmekle tükenen ömrün verdiği ezikliği gidermek için nafile namazlara durmalarıydı! Komşu Yunanistan’da bir gencin ‘’kan bedeli’’ne karşılık, iktidar alaşağı edilmek üzere iken, Türkiye’de binler kardeş katilinin güvenliğini sağlaya duruyordu, güvenlik adına. ’’Sivil itaat’’in adı, ’’itaatsizlik’’ olmuştu! Kardeşi vurulurken Kur’an ve değerleri adına, topluma Kur’an-i epistemo endeksi sunmanın hazzını tadıyordu, islamcı öncüler! Konvoyların Suriye’ye gidişleri X partisinin seçim yatırımlarına dönüşmesi Komik’liğini bereberinde taşıyordu. … Türkiye yeni yılda bu kareleri görürken, Erdoğan’ın Hamasi nutukları ve Ortadoğu turlarının arkasında iki önemli noktaya dikkatler yöneliyordu. 1- Endişe ve Hamasi nutuklar: Türkiye; ortalama 10 yılda bir darbe ile travma geçirmesine rağmen, Batı’nın özenle koruduğu ’’Apoletli aksak demokrasi’’ ile kime, neyi, nasıl sunacağını, en sonunda İsrail /ABD ikilisinin bölgeye uyarlamak istediği büyük Ortadoğu Plan (BOP)‘ın eşbaşkanlığını üstlenme cesareti gösteren ‘cesaret ödüllü’Erdoğan’ına kavuştu. Ancak korkusuz kahramanların üstlenebileceği bu sorumluluğu bizlerin anlayamaması normal karşılanmalıydı! Kaldı ki; Ortadoğu’da yükselen feryat yalnız Filistin halkının değildi. Gazze’de yükselen feryatlar, Gazze’lilerin şahsında bütün insanlığın feryadıydı, bu cümleden Türkiyeli’lerin de feryadıydı. Ortadoğu’daki nida, insanlık tarihi ile özdeş olan Enbiyalar harekatının nidasıydı. Bu nida kendisini Ortadoğu, Asya ve Afrika ile sınırlandırmanın çok ötesinde, evrensel mesajı bünyesinde taşıyarak haykırılmak ve eyleme dönüşmek isteyen İlahi nefha’ydı! Evet Ortadoğu’daki feryat; mazlumların, yalınayaklıların feryadıydı. Bu feryat ve kan üstünden ucuz politika yapan sahte kahramanların boğulacağı kan deryasıydı, dökülen kanlar. Gün gelecek kılıca, zulme, cehalete, zulme, adaletsizliğe galip gelecek olan kan. Evet ama her dönemde mutlaka din baronları var olmalı değilmiydi? Hamas’ın elde ettiği zaferlerle krallıkları, diktatörlükleri yıkacak, ne var ki; ’’Apoletli aksak demokrasi’’leri de aynı akibete uğratamıyacağının garantisini kimse veremiyor. Hamas er yada geç, alnının akı ile kalıcı zaferini ilan edecek. Şu şartla ''üzülmeyin gevşemeyin eğer gerçekten inanmışsanız şüphesiz galip gelecek olanlar sizlersiniz'' Hamas ve Hizbullah'ın taşıdığı İlahi nefhalı mesaj, Ortadoğu’da ki diğer halklarında ilham kaynağıdır. İsrail ve Batı kendi adına olumsuz gelişen bölgedeki gelişmelerin müsebbibi olarak İran'ı ve Hizbullah’ı günah keçisi olarak kabul ederken, İslami değerlerin halk kitleleri tarafından benimsenme, savunma ve eyleme dönüştürmeyi ispatlaması, karşı için getirdiği sarhoşluğu üstünden atamadan, İran ve Hizbullah hakkında bölge halkına yerli sözcüleri aracılığı ile yersiz itham ve mesnetsiz yakıştırmaların yankısı hala kulaklarda yankılanırken, birde Hamas’ın zaferi. Gerçekten çıldırmamak elde değil. Sözlü savunulan Arap, Fars, Türk, Kürt ve diğer halkların aynılığı, İslami düşüncede birleştirciliği yadırganamaz. İlginç olanı ve istenilmeyeni ise, İslam devriminin ve Hizbullah’ın uyguladığı en dinamik etken, savunduğu dikey değerler paradigmasını eylemde ıspatlamalarına olan tahammülsüzlüktü. Bir diğer ifade ile; ‘’Kuram ve eylem’’ ilişkisinin getirdiği bütünlük ve bunun tabii sonucu olan bağımsızlık ve zafer! 2- Sevinç (Ortadoğu turları): Demiştik ki; sözlü savunma olarak gerçekte halkların kardeşliği ekseninde ‘’Kuram ve eylem’’in birlikteliğine olan tahammülsüzlük karşının varlığına ana tehditi oluşturur. Hamas’ın İsrail cinayetleri karşısındaki kahramanca direnişine karşı, Suud, Mısır, Ürdün ve Türkiye dörtlüsünün İsrail’e sunduğu destek ile cinayetleri işleyen katil İsrail arasındaki fark ve benzeliklerin ne olduğunu, nasıl anlaşılmalısı için geçerli olan ölçü nedir. Bu ölçüyü belirleyen nihai yetki kimin dir? Sevinç; Gazze’de katledilen masumların kanının akmasını istemeyen ancak düşünce yetileri dumura uğramış Türkiye’li halkların saf duygularını seçim rantına dönüştürmek mi? Sevinç; Hamas, Filistin’deki seçimlerden sonra İsrail ve Mısır tarafından ambargo altına alındı. Bu süre zarfında yüzlerce sivil masumlar ilaç ve gıda yetersizliğinden ötürü hayatını kaybetti. Neden bugünkü kadar İsraile karşı vaveyla’lı gözyaşı dökülmüyor du? Pıldır pıldır dökülen gözyaşları acaba vahşete olan husumettenmiydi? Ki, bu kan ilk kez dökülüyor da değildi. Sevinç; Dünyaya terör estiren ABD ve İsrail ile dostluk ilişklerindeki muazzamlık, dahası yakalara takılan ödüllerin adı ne konulmalıydı? … Gerçi; Hizbullah ve Hamas’ın yazdığı destanlar ile balonu sönen BOP ve eşbaşkanlığı hülyaları ve bu psikolojinin getirdiği çöküntüden ötürü mahallesindeki halkın gücünü kendisinde toplamak için ucuz politika kurnazlığı yapanlara söyleyecek hangi söz ve dostane nasihat bulunabilir ki? İki taraf için geçerli olan sevinç ve endişeler; Yeniden şekillenen Ortadoğu. Yahudi soykırımı yalanı üstüne kurulan bir İsrail, Filistin soykırımı gerçekliği ile yok olmanın arefesinde ki İsrail. (…) ‘’Zaman, sözü doğrulayacak en adil yargıçtır‘’(!) Tarih, mazlumlar kadar zalimlerin de eylemleri ile şekillenen insanlık yazgısıdır. ’’Erdemler sitesi’’nin özlemini çekenler, ancak erdemli olan ve güzel eylemlerde bulunanların hakkıdır. Hak ise, Hakk’a tabi olanlarındır. Şu halde; ’’Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal’’ mcan@hotmail.de
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |