..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Türkiye > Levent




13 Nisan 2009
Yazmak Ya da Yazmamak...  
Levent
Yazıya, okumaya, düşünmeye, fikir üretimine düşman bir dünyada bu düşmanlığın zirvelerinden olan bir ülkede yaşıyoruz.


:BCDC:
Yazmak geniş bir konu.

Ben kalemi çok severim. Bilmiyorum o ilkokul günlerindeki kalemtraşla yeni açılmış kalemin taze kokusunda hep hoşuma giden birşey olmuştur.. Gel zaman git zaman otomatik kalemler çıksa ve çok kolaylıkları olsa da benim içim kurşun kalemin anlamı ve güzelliği bir başkadır. Hem sıfır beş kalemle iyi resim çizilmiyor ama ders içinde kaçamak çizimler yaparken kurşun kalemle istediğin kalınlık ve tonu rahatça yakalayabiliyorsun..

Bilgisayar denen bu meret ile sonraları ama çok sonraları tanıştım. Yazı yazan birisi için müthiş kolaylıkları var. Bir metni yeniden farklı yazı boyut ve tipinde düzenlemeden imla denetimine, kopyala yapıştırdan bazı bölümleri kolayca yeniden yazmaya kadar metin üzerinde tam bir hakimiyet sağlıyor. Kalemle yazmaya alışkın olan benim gibiler için bilgisayarda aynı hızı yakalamak biraz zaman alıyor ama napcan alışıyoruz artık..

Yine de ben notlarımın çoğunu hala kağıtta tutarım. Kağıt ve kalem olmadan yazmak çok soğuk geliyor yahu.. Notların yanına çiçek böcek karalamak, efendim sağa sola satır arasına bir iki kelime eklemek ayrı bir estetik.. Tuşlara vurmak ile kalemle çiziktirmek çok farklı geliyor bana, bir kere el yazısında sanki ayrı bir ruh var.. Yazdığınız anın hislerini sanki o satırlara daha bir iyi döküyorsunuz.. O notlara geri döndüğümde yazdığım harflere baktığımda notlarda yazılı olandan daha fazlası aklıma yeni yolar gösteriyor.. Tabi herkes benimle aynı fikirde olmayabilir ama ben bilgisayarın kolaylığını takdir etsem de kağıt ve kaleme hala yürekten sadığım.

Yazmak emek ister. Ciddi bir emek ister hem de. Sohbetlerde yer yer duyuyorum; Yahu bende bir roman yazıyordum ama sonra yarım bıraktım.. Diyorlar.. Gülümsüyorum.
Doğrudur.. Diğer yazı türlerinin de zorluğu ve kolaylığı, güzelliği ayrıdır ama roman demek adeta bir uzun mesafe koşusudur. Kimi romanlar maratondur. Roman yazmanın disiplini belki de en çok dayanıklılığa bakar. Bir romana başlamak ile onu bitirmek arasında büyük fark var. Bazı romanlara bakıyorum yüzelli sayfa.. Sonra bir de bazı eskilere, ustaların yazdıklarına bakıyorum yüzlerce sayfa.. Şimdi elli sayfalık bir yazıya içinizden roman diyenler çıkabilir ama ben de şunu ifade etmek istiyorum; Elli sayfalık bir öyküye roman diyorsak o zaman ustaların yazdıkları roman değildir.. Onlar başka birşey yazmışlar.. Artık destan mı dersiniz, epik senfoni mi dersiniz, edebi opera mı dersiniz ne derseniz deyin..
Roman belki en genç yazı türüdür ve hala üzerinde tartışmalar sürmektedir lakin elli sayfalık bir öyküye roman demek bence roman yazanın emeğine büyük haksızlıktır.

Yazı emek ister dedik. Yazanlar bilirler yazmanın sihrini.. Yazarken bir dalga yakaladınız mı yeme içmek uyumak size birşey ifade etmez. Bedeniniz artık başınızı dik tutamayacak hale gelene kadar yazarsınız.. Bir bakmışsınız klavyeye gömülüp uyuyakalmışsınız ya da sabah kahvaltısı vakti gelmiş..
Bazen de elinizde kalem sen sayfaya bakarsın sayfa sana bakar.. Hatta işler o noktaya kadar bile gelemez ve en sevgilin olan yazmak bile sana uzakta kalır. En kötüsü de budur. Öylece havada asılı kalırsın.. Adeta yaşadığın hayat sana tad vermez. Öyle sahte avuntularla kendini ha burda ha şurda meşgul etmeye çalışırsın.. Belki de yazmak içindeki bir birikimin artık gürleyip dışarı taşmasıdır, belki de yazmak içindekini dışarıya saçmaktır.. Ağacın meyve vermesinin zamanı ve şartları olduğu gibi üretebilmenin de mevsimi ve şartları var belki de..

Bazen yazmak için herşey hazır GİBİdir.. Gibi.. Sen hazırsındır, kalemin klavyen hazırdır.. Ama dünya yazmana izin vermez.. Kapı zili ve telefon o gün genelev gibi işlemektedir.. Sokaktaki veletlerin bağırışları-ağlamaları hiç durmaz. Tam yazıya koyulmuşsundur sürekli dışarıdan birileri o tam en yazmaya başladığın-bişeyleri yakaladığın anda araya girer.. Dalgaları kaçırmaya başlarsın.. Ritmin bozulur.. tadın kaçar.. Ya da hayatında ters bir zamana girersin.. İş hayatın ya da özel hayatında bişeyler ters gitmektedir ve bu yazma huzurunu kaçırır.. Kalem elinde olsa bile sürekli birşeyler aklını rahatsız eder.. En kötüsü budur.. Yazmak huzur ister, yazmak sessizlik ister.. Yazmak yalnızlık ister.. Yazar dünyadan kopar ve başka bir diyara geçer adeta.. ama sürekli bedeninin bulunduğu dünyada bişeyler onu geri çekerse yazmak, yazmak olmaz.. Bir yazar büyüğümüzün söylediği birşey vardı; “Böyle roman yazılmaz..”
Kapı ne zaman çalınacak, içeri kim girecek, zile kim bakacak, telefondaki kim diye düşünerek yazı yazılmaz.

Yazıya, okumaya, düşünmeye, fikir üretimine düşman bir dünyada bu düşmanlığın zirvelerinden olan bir ülkede yaşıyoruz. Bir yandan ülkemin yazarları için bu bir itici güç olsa da bu hala çok büyük ölçüde bir olumsuzluktur. Hele ki polisiye, bilim kurgu, fantastik türlerinde yazıyorsanız vay halinize. Bunları okuyan yoktur -tamam polisiye nisbeten okunur bir tür- yazarlar birbirine düşmandır, yayınevleri Türk yazardan vebalı gibi uzak durur, yaptığınız şey para etmediği için bu kadar zaman ve emek harcamanız aptallık olarak görülür-damgalanırsız. Yazarsınız okuyan çıkmaz.
Yine de yazmaya bir şekilde devam edersiniz çünkü sanki içinizde bir kaynak vardır ve bir noktaya kadar karşı koysanızda sonunda birikim taşmaya başlar ve eliniz yeniden kaleme-klavyeye gider. Sonra o yazdıklarınızın bilgisayarınızın çok kıyıda köşedeki bir klasörüne ya da çekmecelerinizden en az kullanılanlardan birine atarsınız.. Ve bu ülkenin insanları hala büyük bir dehşetle, kocaman şaşkınlıkları ile merak eder, gavurlar neden bu kadar iyi durumdayken biz sürünüyoruz, Türkiye neden bugün bu durumda?
Bir alıntı ile cevap vereceğim.

“OKU!”
“Ben okuma bilmem.”
“OKU!”

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ......
Gönderen: Kâmuran Esen / ,
31 Ekim 2012
Sevgili Levent Ölçer; bildiğiniz gibi yazıda giriş çok önemlidir. Sizin birkaç yazınızı okudum ve yaptığınız girişlerle, okuyucuyu elinizde tutumayı başardığınızı- başaracağınızı gördüm. Ayrıca, sohbet tarzındaki ifadeniz, okuyucuya çok yakın duruyor olmalı. Bana öyle geldi doğrusu. Evet, yazmak güzel. Okumak da güzel. Hele hele böyle doyurucu yazıları.Sevgiyle.:) (Yazarın cevabı: Nazik yorumunuza çok teşekkür ederim Sayın Kamuran Esen)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tanklamak Ne Demek?
Ya İstiklal Ya Ölüm
Uyanıklık
Türkiye Nasıl Kurtulur?
30 Mart Geçti Şimdi Ne Yapacağız?
29 Ekim Günlüğü ve Bir Avuç Marjinal
Dudakların Hala Kırmızıyken Öp
Türklerin Kısa Yoldan Köşeyi Dönme Sevdası?
30 Ağustos Zafer Bayramı
Abd - İran Savaşı

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe
Ölüm / Kalım
Uzayda Hayat Var mı?
12 Fransız ve Mükemmel Dünya
World Of Warcraft Yazısı
Zenginler Klübünden Bir Şerefsizin Böbürlenmeleri
Yalnızlık Çağı
İzedebiyat Yetkililerine Açık Mektup
Usta ve Çırak
Dünyayı Bitirme Formülü Çok Basit

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı [Şiir]
Her İnsan Öldürür Sevdiğini [Şiir]
Tatlı Sert [Öykü]
Zeytin Karası [Öykü]
1996 Yılı [Öykü]
2012: Ölülerin İntikamı [Öykü]
Ufuklar: Kırmızı Bölge - 18 [Öykü]
Althar'ın Akıncıları: Altıngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - ) [Öykü]
Kovan Savaşları (1. Bölüm) [Öykü]
2012: Ölülerin İntikamı (3) [Öykü]


Levent kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon İldar'da buluşuyor. 07/10/2017 tarihinde şimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadım. . . 2 senedir yazar tarafım ölü. oysa oldugum şeyler içinde olmayı en sevdiğim şey yazar olmaktı :) Toprağı bol olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Levent, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.