Cumhuriyet fikir serbestliði taraftarýdýr. Samimi ve meþru olmak þartýyla her fikre saygý duyarýz. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Türkiye’nin gündemi 1961 Anayasasý’nýn yürürlüðe konmasý ile geniþ bir düþünce yelpazesi ile karþý karþýya kalýr. O güne kadar “muhafazakâr” ve “modernist” olarak , iki ana eksen arasýnda yaþanan polemikler, bir anda daha çok sayýda düþünce ve ideolojilerin sahneye çýkmasýyla tam anlamýyla bir kargaþaya dönüþür. 20 yýl boyunca baþta Marksizm olmak üzere,bir çok kavram taraftarlarýnca, her hangi bir araþtýrmaya konu edilmeksizin, slogan boyutunda savunulacak, uðrunda kavgalar hatta savaþlar verilecek ve bu anlamsýz macera, ülkeyi bir yýkým aþamasýna getirecek ve sonucunda “12 Eylül müdahalesi “ ile noktalanacaktý. O dönemin “sol” cu geçinen , Marksist veya Leninist yahut Maoist’ leri, hem kendi aralarýnda, hem de karþýtý “milliyetçi” gruplarý ile fikir düzeyince tartýþmaya baþlarlar. Daha sonralarý kavgaya dönüþecek bu tartýþmalarda, bilen de bilmeyen de alabildiðine konuþmaktadýr. Ancak “sol” kesim içinde, konuyu enine boyuna araþtýrýp incelemiþ kafalarýn sayýsý oldukça azdýr ve bunlarýn söyledikleri de karþýlarýndaki kitleler tarafýndan ciddiye alýnmamakta ve kendileri “ ihanet”, “ provakasyon”, “ ajan” suçlamalarýyla etiketlenmektedir. Bu isimlerden biri, belki de en önemlisi Kemal Tahir (1910-1973) dir. Nitekim o da, Devlet Ana’ nýn yayýmlanmasýndan sonra, “entel” olarak adlandýrýlabilecek düþünce militanlarý, büyük bir saldýrý kampanyasý açarlar. Kemal Tahir belirttiði tezleriyle “dönek” lik yapmýþtýr. Bu yüzden de o bir “cahil” olduðu kadar, ayný zamanda “ruh hastasý “ ve “gerici” bir kiþilikti. Ancak kazýn ayaðý tabii ki böyle deðildi, iþin doðrusu : “… resmi tarih tasavvurunun dýþýnda (hatta zaman zaman resmi tarihle çatýþan) bir görüþü seslendiriyordu ve özgündü. Bu yüzden, yirminci yüzyýlýn total kavrayýþýný tevarüs etmiþ Cumhuriyet aydýnýnýn tepkisini çekiyordu. (Bkz. Devrimler, Köy Enstitüsü ve toprak reformuyla ilgili söyledikleri.) Kendilerini ‘sosyalist’ diye pazarlayan ‘kadro artýðý’ entelektüellerin de tepkisini çekiyordu. Bunlar da, Kemal Tahir’i ‘kuruluþu’ (Osmanlý’nýn kuruluþunu) ve ‘kerim devlet’ fikriyatýný yüceltmekle suçluyorlardý. Çünkü, Kemal Tahir, ‘Devlet Ana’da, tarihi maddeciliðin kavramlarýna yüz vermemiþ, bir anlamda sosyalizme ihanet etmiþti…” (1) Aralarýnda Ömer Lütfi Barkan, Niyazi Berkes, Halil Ýnalcýk, Þerif Mardin gibi akademisyenlerin de bulunduðu ve bu konularda tezleri olan entellektüellerin görüþlerini derinlemesine inceleyip bir senteze varýr. Eleþtirilerinde iki ana argüman vardý. Bunlardan biri, Marksizm’ in öngördüðü tesbit ve çözümlerin , Türkiye’ nin sosyal,siyasî ve kültürel yapýsý ile baðdaþamayacaðý,çünkü tarihi yapýsýyla Osmanlý-Türk toplumunun, Marksizmin öngördüðü Batýlý üretim þekillerinden farklý bir üretim tarzýna sahip olduðunu söylüyordu. Buna ilâve olarak da, ilkel topluluk , kölecilik , feodalite ve kapitalizm evrelerini yaþanmayan Türkiye’de, sosyalist bir devrimin mümkün olamayacaðýný, diðeri de Cumhuriyetle öngörülen batýlýlaþmanýn, altyapýsýz Türk toplumuna, soyut ve biçimsel bir üstyapý getirme çabasýndan baþka bir þey olamayacaðýný vurguluyordu. Ayrýca Ýttihat ve Terakkî’ den bu yana “ Halka raðmen halkçýlýk” uygulamalarýnýn çýkmaz sokak olduðunu ýsrarla savundu. Bu düþüncelerden yola çýkarak da, köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapýlmadan baþlatýlan tepeden inme uygulamalarýn taklitçilikten öteye geçemeyen bir heves olacaðýna iþaret etmiþti. Üstad Marksist teorilerden yola çýkarak, bir hüküm tesis edenlere karþý þu cümlesiyle cevap veriyordu : “… bir toplumu, dýþ görünüþüyle bir baþka topluma benzeterek bundan sosyo - ekonomik sonuçlar çýkarmak, kolaya kaçmaktýr. Hele bunu, bir iki köksüz benzerlikten yola çýkarak yapmak düpedüz sahteciliktir…” Hatta gerek makaleleri ve gerekse romanlarýnda, Osmanlý Devlet yapýsý,kölecilik ve feodalizmden farklý olarak, insanî temeller üzerine kurulduðunu,bu hasletin ise “özel" bir Türk insaný profilini ortaya çýkardýðýna ýsrarla dikkat çekiyordu. Çünkü, onun ”… Kemal ehli olduðu kesin. Tutukevinde çile çekerek, yazýnýn, fikrin namusunu omuzlayýp taþýyarak, bugünlerde, ruhuna aykýrý bir yerde duran ‘ulusalcý’ larýn dillerine pelesenk ettiði ‘bu topraklar’ýn edebiyatýný hakiki biçimde yaparak olgunlaþmýþ bir adam. Tahir ayný zamanda. Temiz kalmayý baþarmýþ, kalbini ve kafasýný satmayarak, baþka bir þeye/ yere/ kiþiye býrakmayarak taþýyabilmiþ bir aydýn. Türkiye’de esasen ‘aydýn’ýn içinin deþilmesinde, sorgulanmasýnda ve özgürce /dürüstçe tartýþýlmasýnda Kemal Tahir aslan payýna sahip…” (2) bir adamdý. Romanlarýný kahramanlarýný hemen hemen sürgünlerden ve cezaevlerinden tanýdýðý insan profillerinden seçer.Bunlar,köylerde yaþayan veya þehirlerde çalýþmaya gelen gurbetçi köylülerdir.Bunlarýn yaþadýklarý zor hayatlarý, töreleri,çevresindeki kiþilerle iliþkileri anlattýktan sonra, sosyalist bir dünya görüþüyle yorumlamýþtýr. Kendine özgü bir sosyalist taþýmasýna raðmen, Anadolu insanýnýn taþýdýðý millî ve dinî deðerler sebebiyle sosyalizmi ala kabul etmeyeceðine dair kesin bir hüküm tesis eder. Özellikle romanlarýnýn her biri iþlediði konularýn bir manifestosu olarak adlandýrýlabilir. Romanlarýna baktýðýmýzda da : “Rahmet Yollarý Kesti” nin yayýmlanmasý aþaðý yukarý Yaþar Kemal’ in “ Ýnce Memed” i ile ayný günlere rastlar. Her iki romanda da iþlenen konu aþaðý yukarý aynýdýr. Ancak her iki romanýn baþ kahramanlarý “eþkýya” ya, yazarlarýn bakýþlarý ise oldukça farklýdýr. ”Ýnce Memed” de yazar, devlete baþkaldýran eþkiyayý kahramanlaþtýrýrken, “ RahmetYollarý Kesti” de ise, devlete baþ kaldýran eþkiyanýn eninde sonunda yokolacaðýný iþliyordu. Buna raðmen o günün konjonktüründe “ Ýnce Memed” adeta bir olay olurken, “ Rahmet Yollarý Kesti” pek raðbet görmez. Ancak sonraki yýllarda, Türkiye’ de devlete karþý ortaya çýkan baþkaldýrýlarýn akýbetleri Kemal Tahir’ in savunduðu görüþü haklý çýkarýr. Tarihçi Ýsmet Bozdað, Kemal Tahir ile nasýl tanýþtýðýný, tanýþmasýyla beraber yazarýn kendisine imzaladýðý kitabý ile ilgili bir anýsýný þöyle anlatýr : "….Rahmet Yollarý Kesti" çýkmýþtý o zaman. Kitabýný bana imzaladý. Ben o akþam ‘Rahmet Yollarý Kesti’ yi okudum. Baktým kötü bir eþkýya; hain, adi, aþaðýlýk, bayaðý, pis bir herif. Ýsyan ettim... Ben isyan edince... ‘Ýnce Memed’ gibi, böyle aslanlar gibi, doðrunun yanýnda, kötünün karþýsýnda gibi falan filan... Bir hafta sonra biz karþýlaþtýk Kemal Tahir'le. Sordu bana ‘Kitabý nasýl buldun?’ diye. ‘Bulmadým’ dedim. ‘Bulmuþundur da ne buldun’ dedi. ‘Pislik yahu dedim o senin...’ Gülmeye baþladý, ‘Haklýsýn’ dedi. ‘Eþkýya denince 'Ýnce Memed'i düþünürsün...’ dedi. ‘Ýnce Memed gibi eþkýya olur mu?’ dedi. ‘Eþkýya dediðin daðlarda gezen bir adam. Nasýl olacak da kýþýn karda, yazýn cehennemi sýcakta tek baþýna yaþayacak. Mümkün mü, mutlaka onun arkasýnda çýkar bekleyen birtakým insanlar vardýr’ dedi.’Eþkýya denilen adam adi bir uþaktan baþka bir þey deðildir’ dedi. Düþündüm, haklý...” (3) “ Bir Mülkiyet Kalesi “ nde, romanýn baþ kahramaný Mahir Efendi, Osmanlý döneminde okuma yazma bilmeyen, kurnaz bir köylü iken, yalakalýkla askeri rütbelere eriþmiþ birisidir. Ancak,Kuvayý Milliye areketinde birdenbire Mustafa Kemal’in saflarýna gittiðinin serüvenini anlatýr. Bu serüven Kemal Tahir açýsýndan,dünü bilmek, bugünü anlamak demektir. Kemal Tahir, tek hikaye kitabý “ Göl Ýnsanlarý ” ný 1955’te yayýmlar. 1939 yýlýnda yazmaya baþladýðý üç adet hikâye, kitap olarak yayýmlanmadan önce ilk olarak 1941 senesinde Tan Gazetesi’ nde “Cemalettin Mahir” müstear ismiyle tefrika edilmiþir. Kitap ise,Kemal Tahir’ in sonradan eklediði bir hikâye ile, 4 uzun hikâyeden meydana gelir. Yazarý bu hikâyeleri yazmak için onlarýn arasýnda uzun yýllar yaþamýþ ve gözlem yapmýþtýr. Türk edebiyatý tarihinde köy ve köylülüðe gerçekçi bir gözle yaklaþan ilk örneklerden biri olarak kabul edilir. 1955’ de basýlan “Saðýrdere”, ve 1957’ de basýlan “Körduman” isimli romanlarýnda, Çorum’un Yamören köyü ahalisinden Kamil’in hayatýný eksen alarak, köyün sorunlarýný,ahlâk deðerlerini, köyün ekonomik yapýsý ve sorunlarýný olanca geniþliði ile anlatýr. 1958 tarihli ”Yedi Çýnar Yaylasý” ,1959 tarihli “Köyün Kamburu” ve 1970 tarihli “Büyük Mal” isimli üçlemesinde, köy hayatýnýn imparatorluktan Cumhuriyet’ e uzanan serüvenini ve “aða” lýk gerçeðini inceler. “Büyük Mal” da özellikle köyün cinsel hayatýný enine boyuna araþtýrýr. “Bozkýrdaki Çekirdek” te, tek parti rejiminin “halka raðmen; halk için” felsefesiyle, köylünün kendi içinden seçilen çocuklarýnýn “Köy Enstitüsü” adý verilen öðretim kurumlarýnda okutulduktan sonra, “eðitmen” adý altýnda yeniden köylerine gönderilip, bir anlamda orada “ rejimin bekçileri” olarak görevlendirildiklerini eleþtirel bir þekilde anlatýlýr. Kemal Tahir için, “Enstitü“ adýndan da anlaþýlacaðý gibi, köylü için yabancý bir kurumdur. Köylünün bu kurum eliyle, faþist bir anlayýþla güdülenmesine karþý çýkar. Enstitülerin baþarýsýz olmasýnda en büyük faktörün de,kuruluþ amacýndaki bu baskýcý anlayýþý gösterir. 1956’ da basýlan “ Esir Þehrin Ýnsanlarý” , mütareke yýllarýnýn Ýstanbul’ unda geçer. Osmanlý ordusunun Birinci Dünya Savaþý sonucu yenilgiyi kabul edip, silah býraktýktan sonra, Osmanlý aydýnlarýnýn iþgal Ýstanbul’undaki faaliyetlerini anlatýr. Romanda ana mekân Üsküdar Baðlarbaþý’ nda bulunan bir köþktür. Bu köþk’ ten Anadolu’ ya yapýlan silah ve cephane yardýmlarýný anlatýlýrken, o dönemin ahþap aðýrlýklý mimarî dokusundan da oldukça söz eder. 1961’de basýlan “ Esir Þehrin Mahpusu” , Esir Þehrin Ýnsanlarý’ nýn devamý olarak yazýlmýþtýr. Romanýn kahramaný Kâmil Bey bir düþünce suçlusu olarak Kurtuluþ Savaþý yýllarýnda meþhur Bekiraða Bölüðü’ nde hapistedir. Hapis hayatýnda hem kendisi,hem de ailesi ve kendisinin de mensubu olduðu Osmanlý aristokrasisiyle derin bir iç hesaplaþma içindedir. Düþman askerlerine kucak açan iþbirlikçi kiþiler, Anadolu'da gittikçe güçlenen ve taraftar bulan Kuvayý Milliye’ ye karþý bir direniþ içindedir. Kâmil Bey kendisiyle yaptýðý uzun bir hesaplaþma sonucunda Kuvayý Milli’ ye içinde yer almaya karar verir. Romanda Halide Edip Adývar’ ýn konuþmacý olarak isim yaptýðý meþhur Sultanahmet Mitingine de yer verir, o günkü heyecan ve coþku mükemmel bir anlatýmla canlandýrýlýr. Esir Þehrin Ýnsanlarý ve Esir Þehrin Mahpusu ile birlikte üçlemenin son kitabý olan “ Yol Ayrýmý “ nda Kemal Tahir, kazanýlan Kurtuluþ Savaþý’ ndan sonra Kâmil Efendi’ nin hapisten çýkýþýný, uzun yýllar ayrý kaldýðý kýzý Ayþe ile buluþmasýný anlatýr.Savaþ sonrasý kurulan yeni devlette, mevcut rejimden rahatsýzlýklar baþlamýþtýr. Çýkarcý kesimlerin ortaya çýktýðý ve Kuva-yý Millîye’ nin dillere destan mücadelesi bir anlamda anlamýný kaybetmiþtir. Bu yüzden ülkenin karanlýk ve totaliter bir maceraya gidiþine iþaret eder. “Serbest Fýrka” ile baþlayan, uzun yýllar sonra kýsmen de olsa gerçekleþecek demokrasi giriþimlerinden de söz eder. Kitap yayýnlandýðýnda, beraberinde büyük tartýþmalarý da beraberinde getirir.Kemal Tahir’in Atatürk düþmaný olduðu’ na dair itham ve iddialar ayyuka çýkmýþtýr. Bu haksýz ithamlar kendisini oldukça üzmüþtür. Yol Ayrýmý’nda en dikkat çekici temalardan birisi de “Ýstanbul Bedestaný”nýn anlatýldýðý bölümdür. Bedestene düþmüþ eski kültürümüzün eþyalarý üzerindenden kültür mirasýnýn acýmasýzca yok edildiðinden yakýnýr. 1976’ da yayýmlanan “Hür Þehrin Ýnsanlarý” ile bir üçlemeye ulaþýlýr. Kemal Tahir’ ce 1949 yýlýnda Çorum Cezaevi'nde yazýlýýp, sonradan üzerinde yeniden çalýþýlmakmak üzere bir kenara konulmuþsa da, bir daha üzerinde her hangi bir çalýþma yapma zamaný bulunamaz. Ölümünden sonraki günlerde yazarýn meþhur “sarý defterleri” arasýnda bulunur ve o haliyle yayýmlanýr. Romanda geçen kiþiler, ayný zamanda Yol Ayýrýmý ve Kurt Kanunu’ unda kahramanlarý arasýndadýr. Konusu da Kurtuluþ Savaþý sonrasý Türkiyesi’ nin oldukça gergin ve hareketli bir zaman kesitinini içine alýr. ” Yorgun Savaþçý”da , Osmanlý Ýmparatorluðunun çöküþ yýllarý,Kurtuluþ Savaþý öncesindeki yaþananlar ve “Kuva-i Milliye” nin kuruluþunu ele alýr. Bu romanda yazarýnýn iþlediði ana tema, Devlet’ in sýnýfsýz Türk insaný için olmazsa olmaz bir kurum olduðu, Devletsiz kaldýðýnda Batý’ daki gibi alternatif kurumlarý olmadýðýndan, daðýlacaðýný söyledikten sonra, Devleti ayakta tutarken, onun kutsallaþtýrýlmasýnýn da doðru olmadýðýna dikkat çeker. Hatta bu roman üzerine televizyon için ayný adla bir film çeken Halit Refið’ in eseri, 12 Eylül Cuntasý’ nca “ Atatürk ilke ve inkýlâplarý” na aykýrýlýktan yakýlarak imha edilmiþtir. Ne acýdýr ki o tarihte bu yakýlma olayý karþýsýnda ne milliyetçi, ne de sol camia herhangi bir tepki vermez. Yeniden demokrasiye geçildikten sonra, her iki cenahtan yoðun bir þekilde gelen tepkilerin ise herhangi bir deðeri olmayacaktýr. 1967’ de yazdýðý, “ Devlet Ana” da Osmanlý devletinin kuruluþ sürecinden baþlayarak,toplum yapýsý ve yönetim sistemini anlatýr. Romanda Selçuklular’ dan bu yana Anadolu’ da kurulmuþ olan devletlerin, hiçbir etnik ayrýlýða yer verilmeksizin “Türk” kimliði altýnda oluþtuðunu tesbit eder. Tarih boyunca feodal zihniyetli Avrupa’ nýn Anadolu üzerindeki yaðmacý taleplerine karþý ,Osmanlý’ nýn “kerim” yani, koruyucu devlet zihniyeti ile talancý zihniyete karþý bir paratoner görevi yaptýðýný, Devletin bu tutumu ile bünyesindeki Hristiyan unsurlarýn bile tercihini, iþgalci- zorba Haçlý zihniyetinden deðil de, eþitlik ve adaletten yana olan devletinden yana yaptýðýný anlatýr. Bu kitabýnda çok tartýþýlacak “Asya Tipi Üretim Tarzý” na iliþkin görüþ ve düþüncelerini açýklar. Bu kitabý Kemal Tahir’ in en çok konuþulup,tartýþýlan eseri olur. Kemal Tahir, “… kendi tarih felsefesinin özünü yansýtan özgür, demokratik hoþ görülü doðulu bir devlet düþüncesini Devlet Ana ile anýtlaþtýrmak istemiþti…” (4) Devlet Ana’ nýn temel felsefesinin ne olduðunu, bu konuda yetkin bir kalem þöyle açýklýyor : “… Kemal Tahir`in `Devlet Ana`sý, iþte bu açýdan bakýldýðýnda, tastamam Homeros, Aristoteles ve Aldrovandi`nin içinde yer aldýklarý epistemik söylemi yeniden üreten bir olaðandýþý (evet, olaðandýþý ve müstesna!) bir metin olarak ele alýnmalýdýr. `Devlet Ana` da, 13. yüzyýl Anadolu` sunun tarihiyle örtüþmeyen mitolojik, anekdotal (yani, rivayete dayalý) birtakým duyum ve enformasyonlarýn, gerçeðe dayalý tarihsel bilgilerle ayný düzeye konulmasýnýn, Kemal Tahir` i eleþtirmek için kullanýldýðýný hatýrlamalý burada. Gerçekten de, `Devlet Ana`da Yunus Emre` nin Latince konuþmasý, ya da dürbün kullanýlmasýna iliþkin bölümler, tarihsel gerçeklere aykýrý düþtükleri gerekçesiyle Kemal Tahir`in `cehaleti` ne (!) kanýt gösterilmiþti. Oysa, eleþtirenlerin Kemal Tahir` in ne yapmak istediðinden maalesef haberleri yoktu! O, 13. yüzyýl Anadolu` sunda Osmanlý devletinin kuruluþunu, Klasik dönem öncesi Episteme` siyle, yani tastamam o döneme (13. yüzyýla) denk düþen bir epistemik bütünlükle söylemselleþtiriyor; romanýný, bilerek ve kasden, Tarih` in, Mitoloji` nin, Masal` ýn ve Rivayet` in birbirinden ayrýlmadýðý bir söylemle inþa ediyordu. Kemal Tahir `in, `bize ait` bir roman söylemi kurulmasýna iliþkin olarak `Devlet Ana` da gerçekleþtirdiði, hiç þüphe yok, büyük bir devrimdir. Nietzsche, nasýl, Yunanlýlarýn Trajik çaðýndaki Apollon ve Dionysos birlikteliðini (Ölçü ve Denge söylemiyle Coþku ve Vecd söyleminin birlikteliðini), Felsefe`nin ve Þiir`in birbirinden ayrýlmadýðý o Sokrates–Öncesi Trajik dönemin söylemiyle yeniden inþa etmenin ardýna düþtüyse, Kemal Tahir de, Tarih`in ve Mitolojinin birbirinden ayrýlmadýðý o Kuruluþ döneminin söylemini yeniden inþa etmenin ardýna düþmüþtü. Bunu asla unutmamak gerek! Gerçekten `bize ait` olan neyse, onun, Avrupa Modernleþmesinin dönüþümünü imleyen Klasik Dönem Episteme`sini temellük etmemiþ olmamýzla iliþkilendirilerek aranmasý gerekir. Osmanlý Medeniyetinin kendine özgülüðü, Modern Batý Medeniyetinin söylemler arasýnda öngördüðü radikal farklýlýklara dayalý çoðulcu yaklaþýmý gözardý edildiðinde kavranabilir ancak. Osmanlý Medeniyetinin, tekil ve biricik bir söylemin içinden Ýnsan`a ve Dünya`ya bakýyor olmasý, bana göre elbet, Ýslam`ýn Tevhid konsepti ile temellendirilebilinir. Ama bu, bir baþka yazýnýn konusudur…” (5) “ Kurt Kanunu” da yeni kurulan Cumhuriyet Türkiye’ sindeki siyasî çekiþmeler, iktidar ile muhalefet arasýndaki mücadeleler ve Mustafa Kemal’ e karþý giriþilen Ýzmir’ deki suikasti anlatýlýr. Romanda geçen olaylarýn ana mekânlarý, Ýstanbul Niþantaþý ve Aksaray’daki ahþap evler, Belgrat Ormanlarý’ ndaki bir çiftlik evidir. Ne var ki Kurt Kanunu (1969) Ýzmir suikastini hazýrlayanlarýn hesaplaþmasýný yansýtýrken, týpký Yol Ayrýmý’nda olduðunca, siyasal çekiþmelerin, amansýz rekabetlerin ürkütücü dünyasýna korkulu ve umutsuz bir bakýþ açýsýyla yaklaþýr. Bütün bu kitaplarýnda ,Tanzimat’tan baþlayýp, Cumhuriye’ tin kuruluþunun sonrasýna kadarki tarihimizin hesaplaþmasýný yapýp, yorumlarýyla , Türkiye üzerine gerçekçi tezler yazmýþtýr. Bütün ömrünü Türkiye üzerine düþünmeye hasreden bu özgün insan,ancak ölümünden 30 yýl sonra Kültür Bakaný’ nýn himayesinde Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleþtirilen bir törenle Devletiyle barýþacaktýr. Son sözü, onun en çok etkilediði, Sinemamýzýn önemli yönetmeni Halit Refið’ e býrakýyorum: “… Kemal Tahir bugün Türk entelektüelinin gündemi dýþýnda kalmýþ görünmektedir. Neden? Çünki Kemal Tahir, esas itibariyle, baðýmsýz devlet yandaþý idi. Türkiye"nin tarihe dayanan özelliklerinden ötürü Batýlýlaþamayacaðýný düþünmekte, gene tarihi gerçeklerden ötürü geriye dönmesinin, yeniden Osmanlýlaþmasýnýn da mümkün olamayacaðýný söylemekteydi. Kemal Tahir resmi ideolojiyi "baðýmsýz milli devlet" esasýndan çýkarýp, "Batý"ya baðýmlý toplum" haline getirmeye çalýþanlara da karþýydý…” (6) KAYNAKÇA : (1)Ahmet KEKEÇ, “ Kemal Tahir Ergenekon’ a Nanik Yapýyor”, Star Gazetesi, 15 Nisan 2008 (2) Sadýk YALSIZUÇANLAR, “ Hem Kemal Ehli,Hem Tahir Bir Adam”, Star Gazetesi, 21 Nisan 2008 (3) Ýsmet BOZDAÐ, “Kemal Tahir’ in Sohbetleri”, Emre Yayýnlarý, Ýstanbul/2006, Arka kapak kitap tanýtým yazýsý (4) Ali GEVGÝLÝLÝ, Milliyet Gazetesi, 25 Nisan 1973 (5) Hilmi YAVUZ,”Kemal Tahir, Söylemin Biricikliði ve Ýslâm”,Zaman Gazetesi, 15 Mart 2002 (6)Halit REFÝÐ, “ Kemal Tahir’ i Hatýrlayan Var mý ? “, StarGazetesi, 21 Nisan 2008
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |