Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Ne Mayaların 2012" de kopacağını sandıkları kıyametten, Ne Obama veya Putin cephesinde yanlışlıkla ateşlenecek kıtalararası balistik füzelerden, ne dünyamıza çarpması muhtemel gök taşlarından, ne kanserden, ne hepatitten, ne trafik teröründen, ne magandaların rastgele ateş açacakları bir hesaplaşma düellosu esnasında maruz kalacağım o vahim kaza kurşununa kurban gitme tehlikesinden, ne yangından ne zelzeleden, ne darbeden, ne keneden… Sadece ve sadece bir şeyden korkuyorum, Sağlıkla ilgili bütün unsurlarını bünyesinde barındıran bir terimden, yani tıp terminolojisinden! Günümüz tıbbının (Allah korusun)pençesine bir düşünce bize “ölümlerden ölüm beğen” seçenekli korkunç yaptırımlarından! Evet, ne yazık ki günümüz tıbbı insanlara mutlak bir şifa süreci sağlayacağı yerde, tedavi adı altında kısırdöngü bağımlılıklardan ve illallah dedirten bedensel işkencelerden başka somut bir çözüm sağlamıyor. Bir sağlık kuruluşuna gitmekten şiddetle imtina eden insanlar tanımak, ekranlarda sağlık skandallarıyla çalkalanan haber bültenlerine sıkça şahit olmak, eczanelerde torbalar dolusu ilaçlarla evlerine dönen hastalara rastlamak insanı gerçekten hem ürkütüp hem düşündürüyor! Seninki de laf mı yani doktorlar hastalara fuzuli yere ilaç mı yazıyor, istedikleri kadar ilaç yazamazlar mı eskiden yazmıyorlar mıydı sanki diyebilirsiniz haliyle. Tabii ki haklısınız ben zaten burada ne değerli doktorlarımızı ne de sağlıkla ilgili yetkilileri ve ilgilileri yargılamıyorum zaten. Ama maalesef işi bir rant pazarına dönüştürmeyen sağlık görevlileri de yok değil hani... Haber bültenlerinde sıklıkla ve ibretle izliyoruz. Gazetelerde okuyoruz. Çevremizden duyuyoruz ve duyduklarımız karşısında vahamete kapılıyoruz. Dünyada akıl almaz bir hızla gelişen teknoloji her neviden malların ve ürünlerin seri ve bol çeşit üretimini mümkün kılıyor..Bunun ne mahzuru var herkes istediği kadar ucuz ve bol seçenekli ürünlere sahip olsa rahata erip mutlu olmaz mı derseniz şayet, bir bakıma elbette doğru derim. Örneğin, giyim kuşam, alet edevat, mobilya, beyaz eşya, kırtasiye vb. ürünler söz konusu olduğu zaman tabii ki fazla üretim hem rekabeti artırır hem de ucuz ve kaliteli dağılımı mümkün kılar. Ama aynı konuda ilaçlar ve tıbbi malzemeler mevzu bahis olduğunda aynı şeyleri söylemek resmen bir facia olur! Zira baş döndürücü bir hızla ve habire ilaç ürünleri ve tıbbi malzemeler üretince bu maddeleri üzerinde denemeye ve kullanıma hazır pek çok hastalara ihtiyacınız olacak. Bugünkü kapitalist sistemin son derece vahşi para ve rant kazanıma içgüdüsü ne yazık ki, ürünleri makul bir sürede ve dozunda kullanma keyfiyetine imkan sağlamıyor... Ürünleri insanların üzerinde gayrı meşru yollardan denemek sahtekarlığını da bol bol nemalanmak uğruna meşru sayan kapitalizmin ve onun baronlarının günümüz insanlarına yaptığı en büyük kötülük, onların ister faydasına ister telafi edilemez zararına bile olsa bol bol ilaç tüketimini sağlamak bu konuda hiç taviz vermemek keyfiyetidir! İnsanların aşırı radyasyona maruz kalıp çaresiz dertlere yakalanması, ağır dozajlı ve tehlike arz eden yan etkili ilaçlarla onların bazı organlarının harabiyete uğraması, şırıngalarla hastaların kollarının delik deşik olması kısacası sağlığına kavuşmak uğruna adeta Çin işkencesi yaşamaları ve bu işkenceler neticesi hayatlarını dahi kaybetme akıbetine uğramaları, ilaç ve tibbi cihaz üreten ve tatlı rantlar sağlayan kapital vampirlerin zerre kadar umurunda değildir! Onlar sadece habire üretmek ve bu ürünleri hasta olsun olmasın zavallı insanların üzerinde denemek ve süratle tüketmek kaygısı taşırlar.Başka da birşey düşünmezler.Tıpkı savaş malzemeleri ve bilumum silahlar üreten ve savaş çıkarmak için ülkeleri sürtüştüren bir savaş çıkınca da kahkahalar savurup ellerini ovuşturan, masum insanların ölümünü atari oyunları gibi vahşi bir zevkle seyreden hilkat garibesi o alçak silah tüccarlarının mazlum ve masumlar umurunda olmadığı gibi... Bunları anlatırken dürüstlüğü ilke edinip namusuyla çalışan ve tek amacı ve kaygısı insanlara şifa kaynağı olabilecek ilaçlar ve malzemeler üretmek olan, ürettiği ilaçların müspet neticeler sağlaması akabinde kullanan hastalar kadar mutlu olan ve bu mutluluğu o hastalarla paylaşan onur timsali insanlara değil bu serzenişim ve kınayıcı hoyrat sözlerim. Onları bu dolap çeviren ve katakulli oyunları sahneleyen aşağılık tacirlerden ayrı tutup üstüne üstlük saygı ve minnet duygularımı sunuyorum. Tıbbi eğitimde kalite konusuna gelince, geçtiğimiz ay Akdeniz Üniversitesinin mezuniyet töreninde dönem birincisi bir öğrenci(Dr.Tuğba Akın) eğitimde yaşanan acı bir gerçeği gözler önüne serdi. Çok cesur ve gerçekçi tavrıyla bütün Milletimizin takdirlerine mazhar olan Dr.Hanım bundan sonra yaşanacak eğitim çarpıklığına ola ki yetkililerin yaraya neşter vurup yanlış gidişatı düzeltme çabaları sağlama ihtimaline umut oldu... Şimdi burada çiçeği burnunda idealist genç Doktor Tuğba hanımın mezuniyet töreninde yaptığı konuşma esnasında dile getirdiği gerçekleri anlatacak değilim. Önemli olan adeta kangren olmuş tıp eğitimi konusunda bir cesur yüreğin meydana çıkıp "KRAL ÇIPLAK" deme cesareti göstermesiydi. Çok şükür yıllardır dillendirilmeyen bu gerçek hiç umulmayan bir kişinin, yani yetkili bir bakanın veya müsteşarın değil, enazından bir hastane başhekiminin veya doktorun da değil bir öğrencinin ağzından malumun ilamı oldu... Tıp, sağlık, cihazlar, ilaçlar, hekimler, ameliyatlar, neşter, ameliyat masası, narkoz, ilaç mümessilleri, ilaç mümessillerinden ödül tatiller, bıçak paraları, reçeteler, eczaneler, hastalarda solgun benizler, delik deşik damarlar, beddualar, yoğun bakım, sefazol iğneleri, diş çekimi, saç ekimi, hemşireler, stajyerler, nöbetçi doktorlar, emar, röntgen, tomografi, morg, özel hastaneler, neler neler... Artık konuşmak istemiyorum, saklanmak istiyorum, uyumak istiyorum, ikinci binyıl tıbbını tamamen unutmak istiyorum… Üzerimi örtün! Yorgan yetmez, çift yorgan da kâfi gelmez, bin batman demirden bir levhayla, Grönland adasıyla, Afrika kıtasıyla, bütün bulutlarla, yetmez okyanuslarla, yedi kat semayla, bütün yıldızlarla, hatta Kürsüyle son olarak da Arşla üstümü örtün! Gerçekleri, tamamen gerçekleri konuşuyorum, Şimdiki Tıptan şiddetle ürküyorum! Ölürsem yatağımda ölmek istiyorum Üzerimi Örtün!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |