Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil |
|
||||||||||
|
Geçen gün Bayazıt’taki Sahaflar Çarşı’sını dolaşmaya gittim.Eski kitaplar satan bir dükkana girdim.Çöp işiyle uğraşmayı severim de... Söylemiş miydim?Bit Pazarları benim en gözde gezi yerlerimdir. O dükkanda eski kitapları karıştırırken 70’li yıllarda bankaların eşantiyon olarak dağıttıkları küçük not defterleri vardı-şimdi ajanda dediklerişey-,işte ondan bir tane gördüm.Çok kirli bir şeydi.Burada kitapların arasında olması tuhafıma gitti. Göz attığımda bir bayanın genç kızlık dönemindeki bazı anılarını içerdiğini gördüm.Alıp alamayacağımı sorduğumda satıcı,önemsemeyen bir ifade ile: -Al!Para da istemez,dedi. Kitap tozları benim astım hastalığına dokunduğundan orada fazla kalamadan ayrıldım. Umarım,bu yaptığım,defterin sahibine karşı bir saygısızlık değildir; ama bunları sizlerle de paylaşmak istedim: ******** 28 Mayıs 1970 “ Anılarımı bu küçük deftere sığdırabilir miyim bilemiyorum,ama bundan sonra onları buraya yazmaya karar verdim.İleride yaşadığım mutluluk ve acılarımı öğrenebileceğim bir rehberim olsun istiyorum.Aysel’e bu düşüncemi açtığım zaman ne kadar da gülmüştü.Aysel en samimi arkadaşım,ama gene de beni bir türlü çekemez.Sözüm ona samimiyiz ama her defasında bana kötü telkinlerde bulunur.O zaman doğal olarak ,bu samimiyet de tartışmalı bir hal alıyor. Neymiş, Kenan iyi bir geleceğe sahip yakışıklı bir çocukmuş,onunla mutlaka arkadaş olmalıymışım. Aysel’in söylediğine göre beni çok seviyormuş,bana aşıkmış falan falan… O yakışıklı denen çocuğun yaptıklarını bilmesem inanayım.Daha bir hafta önce ablam Tuğba ile onu ,hem de dükkanın içinde sevişirken yakaladım.İkisi de yarı çıplaktı, beni görünce ablamın üstünü başını düzeltmek için nasıl çabaladığını, gözlüklerini bulabilmek için nasıl arandığını hiç unutmayacağım. Önce buz gibi kaskatı kesilmiş,sonra da kahkahalarla gülmüştüm.Çok utandı zavallılar!Hani ablam, Metin’i seviyordu,onunla evlilik hazırlıkları yapıyorlardı?Neyse canım şimdi bu soruları sormanın sırası mı?” 15 Haziran 1970 “Bu gün bir ara çok sevinçliydim.Kapalıçarşı’ya kadar gidip,haftalığımdan biriktirdiğim para ile bir ayakkabı,bir çanta ve bir de elbise aldım.Onları giyince herkesin gıpta ederek bana baktıklarını gördüm.Hani Allah için güzel sayılırım!O pis yılışık Kenan,nasıl döndü durdu etrafımda.İkide bir: -Kız Sibel,bu ne güzellik böyle!Maşallah yaşın ufak ama her yönden diğer kadınlara taş çıkartırsın.İstersen şu şık kıyafetlerini daha çok kişinin görmesi için seni sinemaya götürebilirim,demişti. O anda kızdım ve patron da olsa böyle konuşamayacağını,gerekirse işi de bırakabileceğimi söyledim.Ama ne yalan söyleyeyim bu sözler biraz hoşuma da gitmedi değil.Anlatamadığım bir his içindeydim,sanki içimde ılık bir şey dolaşıyordu.Bu ılıklığın dışarıya taştığını zannettim ve yüzüm kızardı.Arkamı dönerek işime devam ettim. Tuğba kızgın kızgın bana bakıyordu.Ne zannediyordu sanki bu dört göz kendini.Aman korkma şekerim,o tipsizi elinden almam.Yalnız şunda iddialıyım: Eğer Kenan benimle sevişseydi senden aldığı zevkin kat kat fazlasını alırdı.O da bunu tahmin ediyor olmalı ki durmadan bana iltifatlar yağdırıyor.Ama yağma yok,Tuğba hanım ben senin gibi kolay kaptırmam kendimi.Yaşım küçük,ancak aklım her şeye erer. Sanki içimden geçenleri okumuştu,bir an ne olduğunu şaşırdım.Tuğba üzerime atlamış,o güzelim elbisemi param parça ediyordu.Kendimi savunmaya fırsatım bile olmadı.Biraz sonra da zaten bayılmışım.Kendime geldiğimde Kenan’ın bir yandan yüzüme kolonya sürdüğünü ,diğer yandan da parçalanmış elbisemin altındaki vücuduma baktığını gördüm.Fırsatçı köpek ne olacak! -Höst,höst,dedim ve elini iterek ayağa fırladım. Eh,senin de alacağın olsun Tuğba hanım!Anneme olanları bir bir anlatayım,o zaman sen görürsün.İş yerindeki hikayeyi de tabii…Acaba eve gitsem,annemi bulabilir miyim ki?Gene gitmiştir o yaşlı dostuna.Kadının yaşı elliye dayandı ama gene de bu işlerin peşinde.Tuğba da ona çekmiş olmalı.Zavallı babam kendisinden çok genç bir bayanla evlenmenin bedelini ağır ödedi. Bizim doğumumuzdan kısa bir süre sonra babamı aldatmaya başlayan annem, birkaç sene sonra da adamcağızı evden attı.Bazen görebildiğim babamdan “Allah,o kahpenin belasını versin!” sözünü sık sık duyuyorum. Her şeyi bilmeme rağmen,babamın annem için söyledikleri gene de beni rahatsız ediyor... “ ******* (Devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |