..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü bir barýþ, iyi bir savaþtan daha iyidir. -Puþkin
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Abdullah Mehmed Özçam




20 Þubat 2010
Ebru 2 - Hazineler Hep Viranelerde Saklýdýr  
Abdullah Mehmed Özçam
"Ben de öyle sanmýþtým bir zamanlar. Senin günün birinde bu kadar zengin olacaðýný bilseydim belki sonsuza kadar kendimi de seni de kandýrabilirdim, ama nerde bende o akýl?" "Peki küçükken sana hiç öðretmediler mi, hikaye, masal kitaplarýnda okumadýn mý hiç?" "Neyi?" "Hazineler hep viranelerde saklýdýr."


:CDGA:
Uyanýyorum, içki masasýnda uyuya kalmýþým, gayri ihtiyari ellerimi gözlerime götürerek çapak var mý diye kontrol ediyorum, bana bakan var mý diye belli etmemeye çalýþarak etrafa bakýyorum, eminim ki herkes uyuya kaldýðýmýn farkýnda, kimse bakmýyor ama hepsi içten içe gülüyor, ben de gülüyorum, meyhanenin sahibi yaklaþýyor, "Üstad, yine daldýn gittin uzaklara, gelirken bir þeyler getirdin mi bari?" diye takýlýyor bana, "hayýr, bir yere gittiðim yok, yönetim kurulu ile kýsa bir durum deðerlendirmesi yaptýk." diyorum.
Beyaz bir sandalyede oturuyorum, önümde beyaz bir masa var, masada bir þiþe sarap ve boþ bir kadeh duruyor, gördüðüm rüyayý düþünüyorum, bir müddet þiþeyi seyrediyorum, sonra þiþeyi açýyorum, þiþeden kadehe bir yudum þarap boþaltýyorum, kadehi seyrediyorum, Ebru gelsin diye bekliyorum, kadehi elime alýyorum, kadehteki þarap dalgalanýyor, burnuma götürüp kokluyorum, kadehe bakýyorum, "Göremiyorum ama biliyorum ki senin içinde Ebru var." diyorum, "Çünkü, benim aklýmý baþýmdan almaya ancak Ebru'nun gücü yeter, yoksa bir bardak meyvesuyu bana birþey yapamaz." diyorum, dudaklarýma götürüyorum, içiyorum.
Bayýlmýþým, beni ayýltýyorlar, "Bir þeyim yok." diyorum, derin derin nefes alýyorum, bakýyorum iyi geliyor, biraz dýþarý çýkýp temiz hava teneffüs edersem daha iyi olacak diyorum, dýþarý çýkýyorum.
Yolun karþýsýndaki parka gidiyorum, aðaçlara tüneyen kuþlarýn seslerini dinleye dinleye, aðaçlardan, çimenlerden ve denizden gelen kokularý içime çeke çeke sahile kadar yürüyorum, bir banka oturuyorum.
Denizi seyrediyorum, dalga dalga denizi, bardakta dalgalanan þaraba benzetiyorum, "Senin de içinde Ebru var." diyorum, dalgalar sahile vurduðu zaman Ebru'ya kavuþmuþ gibi oluyorum, içim içime sýðmýyor, sevincimi haykýrmak istiyorum, haykýramýyorum, "Benimsin." diyorum sadece, bir damla yaþ yanaðýmda süzülüyor.
Yürüsem daha iyi olacak diyorum, sahil boyunca yürüyorum, temiz hava iyi geliyor, meyhaneye dönüyorum.
"Ýyi misin?" diyorlar, "iyiyim, iyiyim, bir þeyim yok." diyorum.
"Bu kadar az içkiyle, bu kadar çok sarhoþ olanýna ilk defa rastlýyoruz." diyorlar.
"Beni sarhoþ eden içki deðil ki." diyorum, anlamýyorlar, "Ebru." diyorum.
"O zaman niçin þarap içiyorsun?" diye soruyorlar.
"Bana onu hatýrlatýyor." diyorum.
"Nasýl?" diyorlar.
Anlatýyorum; "Ben Ebru'yu tanýmadan önce içki içer, sarhoþ olurdum, Ebru'yu tanýdýktan sonra içkiyi kestim, çünkü Ebru beni yeterince sarhoþ ediyordu, þimdi Ebru'ya kavuþmak için içkiye ihtiyaç duyuyorum, yani içki beni sarhoþ eden þey deðil, sadece sarhoþluða götüren bir araç. Ebru'yu tanýdýktan sonra, artýk hiç bir içki beni sarhoþ edemez, onun yanýnda bütün içkiler su gibi kalýr.
Soruyorlar; "Peki hep bu þarabý içmenin bir sebebi var mý?
"Elbette ki var. Bu þarabýn rengi, Ebrunun teninin rengidir, gül yüzünün rengidir, yanaklarýnýn rengidir, dudaklarýnýn rengidir, dudaklarýma deðen her damla þarap sevgiliyle bir kavuþmadýr, bir yudum þarap içmek, sevgiliyi bir defa öpmek demektir, nasýl o an insanýn dünya ile iliþiði kesilirse, sarhoþ olunca da insanýn dünya ile iliþiði kesilir, yani o an ile sarhoþluk eþdeðerdir, ben sarhoþ olmuyorum, sadece sevgiliye kavuþuyorum o kadar."
Herkes aðzýný açmýþ hayran hayran beni dinliyor. Ama bir kiþi hariç;
"Peki, þimdi ayrý olduðunuza göre, hiç kýzmýyor musun ona?"
Anýnda itiraz ediyorum, "Biz ayrý deðiliz ki, belki uzaðýz birbirimize, ama ayrý deðiliz. Evli bir erkek askere gittiði zaman karýsýndan ayrýlmýþ mý oluyor, ya da bir iþ için bir iki günlüðüne bir yere gitse karýsýný terketmiþ mi oluyor? Hayýr. Ben de Ebru'yu hala sevdiðime göre, gece gündüz onu düþündüðüme göre, demek ki ayrýlmamýþýz, ben sevmeye devam ettiðim sürece de ayrýlýk diye bir þey söz konusu deðil, ayrýlýk sevmeyenler için."
Ama adam pes etmiyor;
"Hiç mi kýzmýyorsun?"
"Kýzýyorum ama sevgim her zaman aðýr basýyor. Sen hiç annene, babana, kardeþlerine kýzmýyor musun? Peki ne yapýyorsun kýzdýðýn zaman?"
Aðzýndan bir yarým yamalak, "Hiç." ancak çýkabiliyor.
Devam ediyorum, "Belki o da bana kýzýyordur, tahmin edebileceðiniz gibi, bu bile beni mutlu eder, çünkü bu, hiç düþünmemesinden daha iyidir. Bülbülün güle aþkýný bilirsiniz; Gül nehirde kendini görür ve beðenir, ondan sonra dikenleri çýkmaya baþlar, bülbül seher vakti gülün açýldýðýný görmek için uyanýk kalmaya çabalarken göðsünü dikene bastýrýr ve yaralanýr. Þimdi bu durumda bülbülün güle kýzmasý mý gerekir?"
Derin bir nefes aldým, aðzým kurumuþtu, "Bana biraz müsade edin, bir yudum içeyim, sonra size Ebru'nun oklarý, hançerleri yanýnda gülün dikeninin nasýl sivrisinek iðnesi gibi kaldýðýný anlatayým."
Ben konuþurken herkes pür dikkat beni dinliyor, hiç kimse içkisine el sürmüyordu, ben bir yudum içeyim deyince birden herkesin aklýna geldi, kadehinde içiki olanlar hemen içtiler, olmayanlar da aceleyle kadehlerini doldurarak onlara katýldýlar, ben de kadehimi doldurdum, gözlerimi kapadým, burnuma götürerek kokladým, içmeden önce son bir defa bakayým dedim, ellerim titriyordu, kadehteki þarap dalgalandý, rüzgarda savrulan saçlarýyla Ebru göründü, sýcacýk bir gülümseme vardý yüzünde, "Seninim." dedi, dayanamadým, dudaklarýma götürdüm, hepsini içtim.
Bu sefer bayýlmadým ama epey baþým dönüyordu, kendimi toparlamam oldukça uzun sürdü. Meyhanedekiler masamýn etrafýnda kümelenmiþler, benim tekrardan anlatmaya baþlamamý bekliyorlardý. Onlarý görüyordum ama tam net seçemiyordum.
Neyse anlatmaya baþladým; "Ebru, farsçada ve farsçadan osmanlýcaya geçen bir kelime olarak kaþ anlamýna gelir. Divan edebiyatýnda da çoðunlukla bu anlamýyla kullanýlýr. Kaþýn özelliði ise eðri olmasý ve ok atan yaya benzemesidir. Ebru'nun kaþlarý da tam anlamýyla bir savaþ silahýdýr, yaya da benzer, ucu týrtýklý oka da benzer, hançere de benzer, gülün dikenine de benzer. Nasýl ki gülün kendini beðenmiþliðinin, eriþilmezliðinin sembolü dikeni ise, Ebru'nun da kendini beðenmiþliðinin sembolu kaþlarýdýr. Hoþuna giden ya da gitmeyen bir þey olduðu zaman hemen kaþlarý þekil deðiþtirir, kimi zaman seyrine doyum olmayan bir hilal olur, kimi zaman bir yay, bir ok, bir hançer, kanýnýn son damlasýný da alýncaya dek deþer durur. Tam anlamýyla bir savaþçýdýr, bir þeye kýzdýðý zaman, sinirlendiði zaman, bir þey gururuna dokunduðu zaman, hoþlanmadýðý bir söz iþittiði zaman, ya da bir þeyi isteyip te elde edemediði zaman acýmasýz bir savaþçýya dönüþür, yakar, yýkar ortalýðý."
Kalabalýðýn arasýndan biri bir laf attý;
"Hocam valla iyi dayanmýþsýn bu kadar zaman."
"Dayanmak gerekir kardeþim, dayanmak gerekir, aþýðýn aþkýnda ne kadar samimi olduðu, ne kadar çok acý çektiði ve bu çektiði acýya ne kadar dayanabildiðiyle ölçülür çünkü, mecnunu düþün hele bir; o hiç acý çekmeseydi bu kadar meþhur olabilir miydi hiç? Ferhat'i düþün; Þirin'i istediðinde hemen verselerdi, adý sana kadar ulaþýr mýydý? Altýný taþa sürtmek gerekir ki deðeri anlaþýlsýn.
Kalabalýðýn arasýndan yine biri söze karýþtý;
"Abi bu aþk ne zor þeymiþ yahu?"
"Aþk yolu zorluklarla doludur ama sonunda vardýðý yer öylesine güzel bir yerdir ki, çektiðin bütün zorluklara deðer. Bir de sana kolay gelen yollar vardýr, ama o yollar hiç bir yere çýkmaz, kaybolur gidersin."
Yine nerden geldiðini bilmediðim bir ses;
"Abi bütün bunlarý sen nerden öðrendin?"
"Ebru öðretti."
Meyhanede öyle bir uðultu koptu ki, ben bile o sarhoþ halimle irkildim.
"Evet Ebru öðretti, niye bu kadar þaþýrdýnýz ki?"
Her kafadan bir ses çýkýyordu, neyseki araya meyhaneci girdi;
"Ýtiraz etmeden önce dinlemesini öðrenin, hele bir lafýný bitirsin, sonra bol bol itiraz edersiniz."
Sesler anýnda kesildi, meyhaneci ile göz göze geldiðimizde gözlerimi yumarak minnetimi belli ettim.
"Ýyi bir savaþçý nasýl yetiþir?" diye sordum ilk önce, ardýndan da cevabýný verdim; "Savaþ meydanlarýnda, savaþarak, yenilerek, yenerek. Kitap okuyarak, baþkalarýndan dinleyerek iyi bir savaþçý olmak mümkün müdür? Ýyi bir tüccar nasýl olunur? Ömründe hiç ticaret yapmamýþ birine, ticaret hakkýnda çok þey biliyor diye tüccar denilebilir mi?"
Bana hak vermeye baþlamýþlardý, sessizce dinliyorlardý, devam ettim;
"Aþk ateþinde yanmadan, piþmeden, aþk hakkýnda kesin bilgiye ulaþmak mümkün deðildir. Kulaktan dolma bilgi deriz ya hani, o ne kadar bilgidir ki? Mum gibi yanmadan, gözyaþý dökmeden, gerçek aþýk olunabilir mi hiç? Beni hem aþk ateþiyle hem de ayrýlýk ateþiyle yakan Ebru'dur.
O beni yakmasa ben nasýl piþecektim. Gördüðü her güzel kýzýn peþinden salyalarý akarak giden bir salak olarak tamamlayacaktým herhalde ömrümü."
Çenem açýlmýþtý bir kere, daha anlatmak istediðim o kadar çok þey vardi ki, ama caným þarap içmek istiyordu.
"Haydi, birer kadeh daha içelim."
"Ýçelim." diye hep birlikte onayladýlar.
Kadehimi doldurdum, elime aldým, kadehin içindeki þarap titredi, Ebru göründü, saçlarý dalgalanýyordu, melek gibiydi, kokladým, mis gibi kokuyordu, kadehi baþýmdan aþaðý döktüm ve mümkün olduðunca fazla bir alana daðýttým dökülen þarabý, yýkanmak istiyordum þarapla, þiþeyi açtým ve baþýmdan aþaðý döktüm, yýkanýyormuþ gibi elimle her tarafýma sürdüm, aðlamaya baþladým.
Sanýrým uzunca bir süre aðladým. Kendime geldiðimde meyhanede çýt çýkmýyordu. Baþýmý kaldýrýp baktýðýmda Ebru'yu karþýmda gördüm.

* * *

O bana, ben o'na bakýyordum, gözleri iri iri açýlmýþtý, hayret vardý gözlerinde, ben de gözlerimi kýrpmadan o'na bakýyordum, konuþmuyorduk, konuþamýyorduk, o sessiz, ben sessiz, meyhane sessiz, dünya sessiz, bir süre öylece kalakaldýk.
Meyhanecinin aðzýndan çýkan "Otursana kýzým." kelimeleriyle hayat kaldýðý yerden devam etmeye baþladý. Onun bana, benim ona bakýþýmdan, sanýrým herkes onun ebru olduðunu anlamýþtý, herkes ona bakýyordu, o ise bana, üstüm baþým þarap içindeydi, utanýyordum, neyse ki araya yine meyhaneci girdi. "Oðlum sen eve git, üstünü baþýný deðiþtir, biz haným kýzýmýzý sen gelinceye kadar oyalarýz."
Meyhaneci konuþurken gözlerim ebru'nun gözlerinden onun gözlerine kaymýþtý, bir daha da ebru'nun gözlerine geri dönmeden bir solukta kendimi meyhaneden dýþarý attým, hýzlý adýmlarla eve gittim, duþ aldým, bulabildiðim en iyi elbiselerimi giyerek evden çýktým.
Meyhaneye dönüþüm o kadar hýzlý olmadý, düþünmek istiyordum ama düþünemiyordum, aklýma hiç bir þey gelmiyordu, durmuþtu sanki, ayaklarým meyhaneye doðru götürüyordu beni ama tereddütlüydüler, her an vazgeçebilecek gibiydiler, korkuyordular, korkudan titriyordular, belki onlara kalsa beni oraya götürmezlerdi, beynim de sanki iþi yavaþlatma eylemi yapýyordu, o da gitmeyi istemiyordu, aslýnda tüm bedenim kalbime muhalefet ediyordu, "Gitmeyelim." diyordu, ama kalbim gidiyordu, o yorgun ama çalýþkan kalp her zamankinden daha hýzlý çarparak, geniþleyerek beni meyhaneye kadar taþýdý.
Kapýdan içeri girer girmez gözlerim ebru'yu aradý, hemen buldu, köþe masada ellerini kucaðýnda birleþtirmiþ, baþýný önüne eðmiþ, omuzlarýný düþürmüþ halde beni bekliyordu, öyle masum bir duruþu vardi ki, içim eridi. Ayakta zor duruyordum, neyseki meyhaneci geldiðimi görünce hemen beni karþýladý, "Ýyi misin?" diye sordu, "Ýyiyim." dedim ama ikimiz de biliyorduk ki o kadar iyi deðildim, elini omuzuma attý, beni ebru'nun oturduðu masaya götürdü, Ebru baþýný kaldýrýp baktýðýnda da beni oracýkta öylece býrakýp usulca uzaklaþtý. Olduðum yere batmak istedimse de son bir hamleyle kendimi Ebru'nun karþýsýndaki sandalyeye atabildim, baþýmý öne eðerek olacaklarý beklemeye baþladým.
Yine sessizlik, çýt çýkmýyordu, Ebru söze baþlayacak cesareti bir türlü bulamýyordu herhalde kendinde, sessizlikten gayet memnundum ama biraz sonra bu sessizliðin bozulacaðýndan, ortalýðýn karýþacaðýndan adým gibi emindim ki, meyhenecinin sesiyle sessizlik sona erdi. "Çocuklar size ne ikram edeyim?"
Ýkimide baþlarýmýzý sallayarak bir þey istemediðimizi söyledik. Ebru'nun önünde bir þiþe su duruyordu, meyhaneci tam arkasýný dönüp gidiyordu ki "Ben de bir þiþe su alabilir miyim?" dedim, daha þimdiden aðzým öyle bir kurumuþtu ki aðzýmý açmakta zorlanýyordum. Ebru suyundan bir yudum aldý, benim de suyum geldi, bir yudum da ben aldým. Ebru bana bakýyordu, gözlerimin içine bakýyordu, týpký eski günlerdeki gibi bakýyordu, ayný benim ona baktýðým gibi bakýyordu, acaba benden önce bana baktýðý gibi baþkalarýna da bakmýþ mýydý, yoksa bakmamýþ mýydý, yoksa benim bildiðim, belki de bilmek istediðim gibi böyle bakmasýný benden mi öðrenmiþti, çünkü ben böyle bakmasýný birinden öðrenmemiþtim ama ilk defa Ebru'ya böyle bakmýþtým, Ebru'dan öðrenmemiþtim ama Ebru'da keþfetmiþtim, gözlerimizin içine bakardýk uzun uzun, severdik birbirimizin gözlerinden içeri bakmayý.
Sonra Ebru konuþmaya, anlatmaya baþladý, bütün rüyalarým sona erdi, uykudan uyandým, uyandýrýldým ve kendi güzel hayal dünyamdan ayrýlarak, gerçek, çirkin, acýmasýz, pis, yalan dünyaya atým attým.

* * *

"Ben seni eskisinden daha iyi bulmayý umarken bir de bak ki seni ne halde buluyorum, ben dedim ki; bu þimdi parayý bulduðuna göre tüm hayatýný deðiþtirmiþtir, güzel bir ev almýþtýr kendine, bir güzel de döþemiþtir, bir de araba çekmiþtir altýna, bir sürü de güzel kýz vardýr etrafýnda, ama nerde, bizimki hala aþk diyor, baþka da bir þey demiyor, hatta ayrýldýðýmýzda ben seni daha aklý baþýnda býrakmýþtým, þimdi iyice kafayý yemiþsin, ne var kardeþim bende böyle çok sevilecek, anlamýyorum ki.
Seni nasýl bulduðumu sormayacak mýsýn? Bak anlatayým;
Þu senin meþhur "Seninle tanýþtýðýma çok memnun oldum kahverengi." lafýn var ya, onun þiirini yazmýþsýn, onun olduðu þiir kitabýný da bir arkadaþým almýþ, okumuþ, çok hoþuna gitmiþ, elinde kitapla gelip bana da okumak istedi, zamanýným yok, þimdi olmaz, sonra okursun da desem laf dinlemedi, zorla okudu þiiri. Daha ilk andan itibaren þiiri senin yazdýðýný anladým, kitabý aldým arkadaþýmýn elinden, önce kimin yazdýðýna baktým, baktým ki tanýmadýðým biri, bu sefer diðer þiirlere de aceleyle bir göz attým, dedim ki bu büyük bir ihtimalle bizim Mehmet'in yazdýðý bir kitap, bir türlü elimden býrakmayýnca arkadaþým, "Ne oldu bir anda sana böyle yahu, tamam benim de çok hoþuma gitti kitap ama öyle senin gibi baðrýma basmadým." dedi, ben de o'na, "Bu kitaptaki þiirlerin hepsi benim için yazýldý." dedim, arkadaþým o anda burun kývýrdý inanmayarak, "Hadi caným, atýyorsun." itiraz ettim, "Hayýr atmýyorum efendim.", neyse sonra arkadaþýmdan kitabý o geceliðine bana vermesini istedim, "Tamam al ama dikkat et yeme." dedi, "yersen yenisini isterim ha."
Koþa koþa eve gittim, direk odama girdim, baþladým okumaya, annem seslendi, babam seslendi, çýkmadým odamdan, okumaya devam ettim, sabaha kadar okudum, bitirdim kitabý, hangi yayýnevi basmýþ baktým, yayýnevinin adýný, adresini bir kaðýda not aldým, sonra yazarýn adýný da kaðýda ilave ettim, çünkü senin adýn yoktu kitapta, bu ad aklýmda kalmaz dedim, onu da yazdým. Güneþ doðmuþtu, biraz uyuyayým dedim ama gözüme uyku girmedi bir türlü, kalktým, duþ aldým, annem-babamla birlikte kahvaltý ettim. Akþam beni göremedikleri için merak etmiþlerdi, sabah, merak edecek bir þey olmadýðýný görerek içleri rahat etti.
Ýstanbul'a gitmenin bir yolunu mutlaka bulmalýydým. Aklýma amcamlar geldi, onlar Ýstanbul'da yaþýyorlardý, hemencecik Ýstanbul'da bir iþ icad ettim kendime. Amcamlarý da çok özlemiþtim, hem bir hava deðiþikliði de iyi gelirdi, caným da acaip sýkýlýyordu, önce annemden, sonra babamdan izin alýndý, tabi o kadar da kolay olmadý bu, yalvarmalar, yakarmalar, amcamlara telefon açýldý, müsait olduklarýný söylediler, bavul hazýrlandý, apar topar yola çýkýldý.
Otobüste gelirken kalbim deli gibi çarpýyordu, düpedüz delilikti benimkisi. Neyse Ýstanbul'a indim, direk amcamlarýn evine gittim. Sarýlmalar öpüþmeler. Benim için özel bir oda tahsis etmiþlerdi. Bavul açýldý, fazla ortalýða daðýtmadan lüzumlu olanlar çýkarýldý, üstbaþ deðiþtirildi, kahvaltýya oturuldu. Sonra ben müsade isteyip dýþarý çýktým.
Evden çýkýp doðruca yayýnevine gittim, þiir kitabýndan bir tane istedim, "Ayný þairin baþka kitabý var mý?" diye sordum, diðer kitaplarýný da tek tek gösterdiler, hepsinden birer tane aldým, "Baþka yok mu?" dedim, cevap gelmedi, benimle ilgilenen kýzýn suratýna baktým, týpký bir uzaylýya bakar gibi bakýyordu bana, "Yok." diyebildi sonunda hafiften gülümseyerek, "Kitabý yazaný tanýyorum." diye kendimi savunmaya çalýþtým, "Arkadaþým, yani eski arkadaþým, ama ne kadar zamandýr görüþmüyoruz, onunla görüþtüðümüz zamanlarda daha hiç bir kitabý yayýnlanmamýþtý, benden sonra maþaallah seri imalata geçmiþ. Afedersiniz, acaba kendisiyle tekrar görüþmek istersem onu nerde bulabilirim, bana yardýmcý olabilir misiniz?", "Bir saniye." dedi, yanýmdan ayrýlarak kasada oturan yaþlý adamýn yanýna gitti, adam önce oturduðu yerden kafasýný uzatarak bana baktý, sonra bir kaðýda bir þeyler yazdý, seni bulduðumu anladým o an, kýz daha yanýma gelmeden ben onun yanýna varmýþtým, elinden kaðýdý aldým, "Hergün akþaüstü bu meyhaneye gidermiþ, onu orada bulabilirsiniz, tanýyorsunuz zaten deðil mi? yani görünce tanýrsýnýz illaki." dedi, "Evet." dedim, "Tanýrým. Size nasýl teþekkür edeceðimi bilmiyorum." "Önemli deðil." dedi galiba, "Kitaplar ne kadar tutuyor?" diye sordum, "Kasaya buyrun." dedi, kasadaki adama baktým bir an, bana bakýyordu, utandým, ama onun yanýna gitmek zorundaydým, bana bayaðý bir indirim yaptýlar, parayý ödedim, "Hoþçakalýn." dediðim gibi kendimi yayýnevinin dýþýna attým.
Kitaplarý senin yazdýðýný biliyordum ama iyice emin olmak istedim, doðruca eve gittim, odama kapandým. Yumuldum kitaplara, okumaktan gözlerim kapanmaya baþlayýnca biraz uzanayým dedim, anýnda uyumuþum. Yengem akþam yemeði için bana sesleniyordu, kalktým, elimi, yüzümü yýkadým, sofraya oturdum, çabucak yemeðimi yiyip tekrar odama döndüm, okumaya devam ettim.
Okurken sabah olmuþtu. Uyku gözlerimden akýyordu ama karným da acýkmýþtý. Kahvaltý hazýrlamasýnda yengeme yardým edeyim, bir iki lokma da atýþtýrýr, sonra yatarým dedim, keyfim yerindeydi. Kahvaltýdan sonra bütün gün uyudum.
Havanýn kararmasýna daha iki saate yakýn vardý, aniden meyhaneye gitmeye karar verdim, elimi yüzümü yýkayýp, yengeme küçük bir iþim olduðunu, iki saate kadar döneceðimi söyleyip evden çýktým.
Meyhaneyi bulmam o kadar da zor olmadý, adresi o kadar ayrýntýlý yazmýþlardý ki elimle koymuþ gibi buldum. Yanýna yaklaþmadan yolun karþýsýndan, öyle uzaktan bir müddet seyrettim, senin belki de o an içerde olduðunu düþündüm, bir müddet deniz kenarýnda yürüdüm, sonra tekrar geri döndüm, son bir defa daha meyhaneye bakarak ve yarýn tekrar buraya gelip seni göreceðime kendi kendime söz vererek ayrýldým oradan.
Eve fazla geç kalmamýþtým. Yengeme akþam yemeði için az da olsa yardým edebildim, akþam yemeðimizi yerken yarýn akþam bir arkadaþýma uðrayacaðýmý, eðer geç kalýrsam beni merak etmemelerini söyledim. "Ama fazla geç kalma." dediler, "Tamam." dedim.
Odama çekildim, okumaya baþladým, bir müddet sonra yengem çay içip içmeyeceðimi sordu, "Geliyorum." dedim. Televiyonda yerli bir diziyi seyrediyorlardý, çayýmý alýp onlara katýldým. Dizi bitene kadar onlarla beraber oturdum, dizi bitince iyi geceler diledim, odama döndüm.
Yine sabaha kadar kitap okudum ama bu sefer yavaþ yavaþ, tadýný ala ala, çünkü artýk bu þiirleri yazanýn sen olduðuna emindim. Sonra þimdiye kadar toplam ne kadar kitabýnýn basýldýðýný hesaplamaya koyuldum. Kitaplarýn ikinci sayfalarýnda hangi tarihte kaç tane basýldýðý yazýyordu, topladým hepsini birmilyonbeþyüzellibin ediyordu, kitap baþýna bir lira verseler birmilyonbeþyüzellibin lira eder dedim, eh bu para bize evlenmemiz için yeter.
Sonra içime bir kurt düþtü, acaba beni hala seviyor mudur dedim. Eh bunca þiir yazdýðýna göre illaki seviyordur dedim, çünkü bütün þiirlerin beni, bizi, ikimizi anlatýyordu, ikimizin yaþadýklarýndan baþka bir þey yoktu þiirlerinde. Peki bu þiirleri yazdýktan, yayýnlattýktan, parayý bulduktan sonra, beni unutup baþka kýzlarda teselliyi aramýþ olabilir miydin? Evet olabilirdin, çünkü para insanlarý deðiþtirir genellikle. Ama ben seni onlarýn elinden almasýný bilirdim, ne de olsa ben, senin bu dünyada en çok sevdiðin kýzdým, kiminle beraber olursan ol, ben yanýna gelince gözünün benden baþkasýný görmeyeceði kesin, nasýl olsa bu kadar zaman içinde benden daha çok seveceðin birini bulup, ona deliler gibi aþýk olamayacaðýna göre mesele yok. Sen beni seviyorsun, baþkasýný sevemezsin ve seni istediðim zaman gelip alabilirim, bu düþünceyle içim iyice rahat etti.
Sabah olmuþtu ama zerre kadar uykum yoktu, yine yengeme kahvaltýyý hazýrlamasýnda yardým ettim, sonra hep beraber kahvaltýmýzý yaptýk, ben odama geri döndüm, kitaplarýndan birini elime aldým, keþke kitaplarýnýn arkasýnda bir resmi olsaydý dedim, þimdi ne güzel resmine bakardým, ama yoktu, acaba neden yoktu? Biraz daha okuyup uyumaya çalýþtým ama bir türlü uyuyamadým, yengeme ne olur ne olmaz diye beni saat beþte uyandýrmasýný söyledim, uyuduðumda öðle ezaný okunmuþtu.
Ýyi ki yengeme beni uyandýrmasýný tembih etmiþim daha bir dünya uykum vardý yataktan kalktýðýmda, duþa girdim, giyindim, yola çýktým.
Sizin meyhanenin karþýsýndaki parkta biraz soluklanayým dedim, banka oturdum ayaklarým titriyordu, buluþmalarýmýzda bana her sarýlýþýnda ayaklarýnýn nasýl titrediði aklýma geldi, eh bu seferde sýra sende dedim kendi kendime, ne olacaksa bir an önce olsun bari dedim, kararlý adýmlarla meyhaneye yöneldim, ama bir taraftan da acaba þu an meyhanede mi diye de kendi kendime sormadan edemiyordum.
Neyse daldým meyhaneye, bir de ne göreyim, sen bir þiþe þarabý baþýndan aþaðý döküp banyo yapýyorsun."

* * *

"O þarap deðilki, sensin." diye söze baþladým. "Amaca öyle yönelmiþim ki aracý görmez gözüm, amaç aþktýr, þarap ise sadece bir araç, sen de bir araçsýn."
"Ne yani sen artýk beni sevmiyor musun?" diye sordu merakla.
"Seviyorum, seni de seviyorum, þarabý da seviyorum, þarap beni sana, sen de beni aþka götürüyorsun, aþk yolunda ne varsa hepsini seviyorum."
"Oh be, ben de artýk beni sevmiyorsun sandým bir an."
"Seviyorum sevmesine de bundan sana ne?"
"Bana ne olur mu hiç, madem beni hala seviyorsun, artýk paran da var, o zaman hemen evlenelim, sen de bu hayattan kurtul, doðru düzgün yaþamaya baþla."
"Ben hiç bir zaman sadece seninle evlenmenin, sana sahip olmanýn peþinde olmadým ki, senin beni sevmeni, senin bana sahip olmaný istedim, sen ise bunu hiçbir zaman istemedin, þimdi de istemiyorsun, sadece senin istediðin hayatý sana yaþatabilecek, sana fazla karýþmayacak, senin her isteðini anýnda yerine getirecek birini arýyorsun."
Fazla kýzmadý ama itiraz etmekten de geri durmadý, "Hayýr, hiç de deðil, ben seni seviyorum ki."
Beni sevmediðini biliyordum, "Hayýr, sevmiyorsun." diye direttim.     
"Seviyorum."
"Peki o zaman niye ayrýldýk?"
"Çünkü þartlar müsait deðildi."
"Ama þimdi müsait."
"Evet."
"Yani o zaman param yoktu ama þimdi var."
"Bir bakýma öyle."
"Peki yarýn yine parasýz kalýrsam?"
"Boþanýrýz."
"Böyle mi seviyorsun sen beni?"
"Evet."
"Saðol ben almayayým, sende kalsýn o sevgi."
"Mehmet sen benim içimi dýþýmý biliyorsun artýk, seni kandýramam, sen benim seni nasýl sevdiðimi benden daha iyi biliyorsun, aslýnda beni benden daha iyi biliyorsun, ben ne desem boþ."
"Eskiden olsa belki kandýrabilirdin beni, kandýrmýþtýn da zaten, senin beni sevdiðini sanmýþtým."
"Ben de öyle sanmýþtým bir zamanlar. Senin günün birinde bu kadar zengin olacaðýný bilseydim belki sonsuza kadar kendimi de seni de kandýrabilirdim, ama nerde bende o akýl?"
"Peki küçükken sana hiç öðretmediler mi, hikaye, masal kitaplarýnda okumadýn mý hiç?"
"Neyi?"
"Hazineler hep viranelerde saklýdýr."



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kan Rengi Gül ile Ten Rengi Gül
Sultan ile Dilenci
Ebru (Mey'in Yolculuðu)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gözyaþýnýn Gücü
Cunda Adasý'nda Bir Kuþluk Vakti
Esaretten Özgürlüðe
Sahte Sevgili
Sen Kim Oluyorsun da Beni Terkediyorsun Lan

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bekliyorum [Þiir]
Ýþte Seni Bunun Ýçin Çok Seviyorum [Þiir]
Beni Baþkalarýyla Bir Tutma [Þiir]
Sevmek, Sevilmek [Þiir]
Ýçimdeki Seni Ararken [Þiir]
Sarýl Bana [Þiir]
Ben Seni Sultan Zannettim [Þiir]
Sarhoþ Eden Kadeh [Þiir]
Gidiyorum [Þiir]
Anlarsýn ki Herþey Rüya Ýmiþ [Þiir]


Abdullah Mehmed Özçam kimdir?

Doðum ile ölüm arasýna sýkýþmýþ kýsacýk bir hayat.

Etkilendiði Yazarlar:
klasikler


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Abdullah Mehmed Özçam, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.