..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Güzel birþeyin fazlasý harika olabilir -Mae West
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Türkiye > Seval Deniz Karahaliloðlu




12 Mayýs 2010
Söyleyecek Sözü Olan Oyunlar…  
Türkiye, artýk “televizyondaki dizileri gerçek hayat, gerçek hayatý dizi film” sanýyor.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Bu yýl 28. si yapýlan Ýzmir Tiyatro Günleri, söyleyecek sözü olan, duruþuyla, tavrýyla düþündüren, “cesur oyunlarý” bir araya getirdi. Bunlar arasýnda ilk akla gelenler “Bana William Deyin”, “Marx’ýn Dönüþü”, “Kraliçe Lear”, “Yastýk Adam” ve “2019” oldu. Ýnsana, insanca yaþama dair söyleyecek sözü olan bu oyunlar, sadece sýradan insana deðil günümüz toplumuna da ýþýk tutmasý bakýmýndan çok önemli. Bu noktada tiyatroya, “vicdan ve akýl birlikteliði” ile yapýlan sanata ve sanatçýlara büyük sorumluluklar düþüyor.


:BHEH:
Söyleyecek Sözü Olan Oyunlar…

Seval Deniz Karahaliloðlu

“Akýl çürüten” dizileri ve yarýþma programlarýna kilitlenen Türkiye, artýk “televizyondaki dizileri gerçek hayat, gerçek hayatý dizi film” sanýyor.

Bu yýl 28. si yapýlan Ýzmir Tiyatro Günleri, söyleyecek sözü olan, duruþuyla, tavrýyla düþündüren, “cesur oyunlarý” bir araya getirdi. Bunlar arasýnda ilk akla gelenler “Bana William Deyin”, “Marx’ýn Dönüþü”, “Kraliçe Lear”, “Yastýk Adam” ve “2019” oldu. Ýnsana, insanca yaþama dair söyleyecek sözü olan bu oyunlar, sadece sýradan insana deðil günümüz toplumuna da ýþýk tutmasý bakýmýndan çok önemli. Bu noktada tiyatroya, “vicdan ve akýl birlikteliði” ile yapýlan sanata ve sanatçýlara büyük sorumluluklar düþüyor.

Nasýl bir toplumda yaþamak istiyoruz?

Toplumun “aptallaþma sürecini” kýracak oyunlardan biri de tartýþmasýz bir biçimde Genco Erkal’ýn hayat verdiði “Marx’ýn Dönüþü” oldu. Howard Zinn’in yazdýðý “Marx’ýn Dönüþü” Genco Erkal tarafýndan sahneye konuyor. Tek kiþilik oyunda Genco Erkal’ý misafir odamýza konuk gelen kapý komþumuz Marx olarak izliyoruz. Öylesine yakýn, öylesine sýcak ve öylesine samimi bir dille yüreðimize giriyor. Kýsaca þöyle açýklýyor dönüþ gerekçesini Marx. “Adýmý aklamak için döndüm. Bu soytarýlar öldüðümü söylüyor. Neden sürekli öldüðümü tekrarlamak zorundalar?” Oyun, insani deðerlerin ve aile hayatýnýn ön plana çýktýðý ve kasýtlý olarak yýllarca öcü gibi gösterilen Marx’ýn insan kimliðine yakýn bir bakýþý içeriyor.

Marx oyun boyunca bir yandan geçmiþini, ailesini, arkadaþlarýný ve paylaþtýklarýný anýmsar bir yandan da günümüze dair düþündürücü saptamalarda bulunur. “Ýlerliyoruz ama kimin sýrtýndan ve ne pahasýna? Dünyanýn % 45’i yoksulluk içinde.” Marx gündelik gazetelere bakarak devam eder. “Ekonomik kriz kapitalizmin gýdasýdýr. Tarihler deðiþir, krizler hiç deðiþmez. Hükümetlerin ahmaklýðý, aciz hayvanlar gibi ciyaklayan muhalefet, sözde tarafsýz olmasý gereken basýnýn alçaklýðý ve korkaklýðý. Tabii bunlar 1850’lerde oluyordu.” Eh, hepimiz rahat bir nefes alabiliriz. Bütün bunlar, Marx’ýn da dediði gibi 1850’lerde oluyormuþ. Yani, çok tanýdýk gelmesine raðmen günümüzle bir ilgisi yok!

“Filozoflar, dünyaya sadece fikirleriyle bir yorum getirmiþler ama dünyayý deðiþtirmek için hiç çaba sarf etmemiþlerdir.” Bu kural Karl Marx ile bozulmuþtur. Marx bir adým daha ileri giderek düþünceleri ve önerileriyle var olan “dünyayý deðiþtirmeye” çalýþmýþtýr.

Çantasýndan çýkardýðý günlük gazeteyi sesli olarak okumaya baþlar. “Bakýn burada ne diyor. “Ýki bin kiþilik iþ baþvurusu için yüz bin kiþi baþvurdu.” Geri kalan 98 bin kiþi ne yapacak? Ne olacak? Sonra, yine yoksullar hapishaneleri dolduracak. Hapishaneler yankesiciler, soyguncular, hýrsýzlar yani “küçük serbest giriþimcilerle” dolacak. Politikacýlar kibirle þiþinirler. Hapishaneler aðzýna kadar dolar. Kapitalizm yoksul ülkelere “adalet, demokrasi, özgürlük” getiriyoruz diye gider. Bugünkü Irak’ýn haline bakýn. Aslýnda dehþet, ölüm, yýkým, açlýk, sefalet ve iþkence dýþýnda ne görüyorsunuz? Ben bunlarý size bundan 150 yýl önce söylemedim mi? Ben, bunlarý size tek tek anlattým.”

Marx gülerek bir sözü anýmsýyor. “Amerikan Baþkaný Lincoln “insanlarýn tümünü kandýramazsýnýz” der. Kapitalizmin hakim olduðu günümüz toplumlarýna bir bakýn. Güzellik meta oldu. Ýnsan meta oldu. Bilim adamlarý, yazarlar, sanatçýlar, avukatlar, gazeteciler hayatta kalmak için kendilerini satmak zorunda kaldýlar. Herkesin tek tek seçme þansý var ama herkesin bunun için kýçýný kýpýrdatmasý gerekiyor.”

Marx’ýn anlattýklarýndan yola çýkarak baþka bir toplum hayal edebiliriz. Sömürünün olmadýðý, insanlarýn doðayla, yaptýklarý iþlerle, birbirleriyle ve kendileriyle barýþýk yaþadýðý bir toplum.

Marx ne demiþti? “Kapitalizmin ruhunda, insan doðasýna aykýrý bir þeyler var”

Sanatçýlar dik duruþlarýyla toplumun öncüleri olmak zorunda mý?

“Bana William Deyin”, tiyatroya üzerine derinlikli bir güzelleme. Özdemir Nutku’nun kaleme aldýðý oyunu, yine Özdemir Nutku sahneye koyuyor. (Özdemir Nutku – Bana William Deyin / Mitos Boyut Yayýnlarý Tiyatro/Oyun Dizisi: 369) Zafer Diper’in Oscar karakterini büyük bir baþarýyla canlandýrdýðý “Bana William Deyin”, bir tiyatro oyuncusunun oyun sonrasýnda kuliste kendisi ve geçmiþiyle hesaplaþmasýný anlatýyor.

William Shakespeare’in oyunlarýna bir ömür boyu duyulan aþk. Oscar, geçmiþini anýmsar. Çocukluðu, babasý, sirkte geçen ilk gençlik yýllarý ve sonra hayatýna giren Olaf Baba. William Shakespeare ile ilk tanýþmasý. Hayatýnýn aþký, sevdiði kadýn Lisa. Yapmak zorunda kaldýðý tercihler, öncelikleri, günümüzde geldiði nokta. Yalnýzlýk, tek baþýna kalmýþlýk, unutulmuþluk. Bütün bu kavramlar arasýnda savrulan Oscar, geçmiþini anýmsarken 60 yýllýk ömrünün de bir muhasebesini yapar. Oscar’ýn yüreðinden bakarýz sahneye, perde arkasýna ve seyirci koltuklarýna. Tiyatro dünyasýný Oscar’ýn gözünden ve yüreðinden izleriz.

Oscar oyunun baþýnda þöyle der. “ Yaptýðým iþin palyaçoluktan farký yok. Bu iþin ticari yaný. Tiyatroya para lazým.” Oscar sanki günümüz þartlarýný görüyor. Acýklý biçimde ne yaptýðýný bile bile para kazanmak uðruna kalitesiz yapýmlarda rol almaya devam eden tiyatro sanatçýlarýný anýmsatýyor.

Bütün bir hayatý tiyatroya adamak nasýl bir duygu? Her þeyden vazgeçecek kadar sevmek. Bunu herhalde en iyi tiyatro yaþayan, tiyatro düþünen, tiyatro soluyan, hayatý tiyatro üzerinden algýlayan Oscar bilir.

Mesela, yaptýðý iþten çok mutlu deðildir ve bunu itiraf edecek kadar da dürüsttür. “Yavan sözler bunlar. Sýkýldým bunlardan” Birçok oyuncu oynadýklarý oyun için Oscar’la ayný hisleri taþýrken sevmedikleri oyunlarý oynamaya devam ederler.

Kendisiyle hesaplaþma sürecinde “insanýn insan olmasý gerektiðini anlamaktan” bahseder. Bunu anlamak neden bu kadar uzun zaman alýr? Ya da bu konu bir türlü anlaþýlmaz.. Tiyatro hayatýn bir yansýmasýysa, bu kavramý ilk anlayanlarýn tiyatro sanatçýlarý olmasý gerekmez mi?

Oscar gündelik gazetelere þöyle bir göz atar. Ýçi magazin zýrvalýðýyla dolu boþ haberleri okumaya baþlayýnca “taraflý gazetelerin geniþ kýçlarýyla balçýða batmalarýndan” bahseder.
Gazete haberlerini okuyarak yorumlarda bulunur. “Yargýçlar, dosyalar içinde boðulur. Polis, didik ev arar. Irkçýlýk durmuyor. Dünyada barýþ sloganlarý atýlýrken her yerde savaþlar devam ediyor.” Ýyi de bunlardan Oscar’a ne? Bir tiyatro oyuncusu neden bu durumdan “rahatsýz” olur ya da olmak zorunda mýdýr?

Zafer Diper’in baþarýyla hayat verdiði Oscar, sadece bir oyuncunun kendi geçmiþiyle hesaplaþmasýný deðil ayný zamanda tiyatro, oyun ve oyuncu kavramlarýna da bir kez daha bakmamýzý saðlayan bir öykü anlatýyor. Tek kiþilik oyunu tansiyonu düþürmeden, soluksuz götüren, Zafer Diper övgüyü hak ediyor.

Oyunu genel olarak düþündüðümüzde Oscar’ýn kimliði üzerinden bugünün tiyatro dünyasýna ciddi göndermeler olduðunu görüyoruz. Sadece tiyatro dünyasý deðil ayný zamanda oyunda sanatçý, oyuncu ve aydýn kimliði taþýyanlarýn “toplumsal sorumluluklarý” da sorgulanýyor.

Tiyatro hayatýn bir yansýmasýdýr. Sanatçý ýþýðý alnýnda ilk hisseden kiþidir. Öyle mi?

Öyleyse?

Hayatýn neresindeyiz ve nereye doðru sürükleniyoruz?

Dizi ve yarýþma programý enflasyonunda aptallaþmýþ Türkiye, birden kendini 2019 yýlýnda bulursa ne olur? Ferhan Þensoy ve Ortaoyuncular’ýn sahneye koyduðu “2019”, Atatürk Kültür Merkezi’nde kahkahalar eþliðinde “güleriz aðlanacak halimize” tadýnda izlendi. Ferhan Þensoy’un yazýp yönettiði “2019”, dokuz yýl sonrasýnýn Türkiye’sinden çarpýcý fotoðraflar çekiyor. Yaþama biçimi, televizyon kültürü, dizileri, (dizi manyaðý haline gelenleri yakýndan ilgilendiren bir bölüm), reklamlarý, modasý, iletiþim çaðýný yakalama biçimi, hatta çizgi filmleri ile kesin bir “akýl tutulmasý” yaþatýyor.

Yýl 2019. Ekmek olmuþ 750 Müslüm Lira. Ama olsun ekonomi týkýrýnda. Huriler promosyon, yengelere erkek huri yok. Artýk sokakta, pazarda müslüm lira, müslüm kuruþ. Nur-i Ziya tespihleri pek moda. Nizami harici kýyafet mecburiyeti der ki, kadýnlar kara çarþaf (zengini tercihan renkli ipekli giyer), erkeklerde ise tek tip krem rengi bol þalvar ve geniþ cübbe. Harici giyinen yallah yüksek þeriat mahkemesine. Üstelik, sokaklarda din polisi canavar gibi insanýn ensesinde. Namaz vakti camiye gitme mecburiyeti aþikar. Ýstersen gitme. Yaa bu yüksek þeriat mahkemesi insaný böyle þair bile yapýyor.

Oyunun bir yerinde, “2019”’un iki kahramaný Mustafa ve Kemal’in arasýnda þöyle bir konuþma geçer.

Mustafa “ Düþünüyorum da AKP zamaný çok güzeldi. Tayyip hiç olmazsa milletin içkisine karýþmadý, fantasýný içti. AKP baþa geçince de Özal’ý özlememiþ miydik? Öyle bir duygu iþte.”
Kemal “Adamlar çýldýrmýþ.”
Mustafa “Onlar suçlu aramýyorlar. Sadece kendileri gibi olmayanlarý “ayýklamaya” çalýþýyorlar.”

Ben Mustafa’nýn Özal’ý özleme meselesine takýlý kaldým. Sahi Özal’dan önce kimi özlerdik biz? Kimi? Mesela ben kendi hesabýma, Türk milletinin milletin atasý anlamýna gelen Atatürk adýný verdiði o sarýþýn, mavi gözlü adamý çok özlüyorum. Ýlk önce, yangýndan mal kaçýrýr gibi özelleþtirilen kamu kuruluþlarýndan sonra da devlet dairelerinden fotoðraflarý itinayla kaldýrýlan, yok edilen o mavi gözlü devi, inandýðý ve hayatý pahasýna savunduðu deðerleri çok ama çok özlüyorum…

2019 yýlý. Ýnsanlarýn evlere çekildiði, sindiði, sindirildiði bir toplum. Ýki ev arkadaþý, yakýn dost, Mustafa ve Kemal de bunlardan biri. Mustafa dýþ dünyayla baðlantýsýný internet üzerinden ve “Mustafa Kemal Yeraltý Örgütünden” gelen iletiler üzerinden saðlýyor. Son gelen ileti þöyle. “Ýlk hedefimiz Akdeniz, Hepimiz Mustafa Kemaliz”. Karadeniz Atatürk Ordusu, Ýmanlý Çevik Kuvvetle çatýþmýþ, Karadeniz Atatürk Ordusu 18 þehit verip daða çekilmiþtir. Mustafa cevap yazar.

“Þimdilik çýkmayý düþünmüyoruz.. Dýþarýda demokratik bir þey olursa haber verin.”

Demokrasinin kendiliðinden gelmesini beklemek, Godo’yu beklemek gibi bir þey.
Oyunda Mustafa umutsuzca Godo’yu bekliyor.

Ya siz, hala Godo’yu mu bekliyorsunuz?

Olmak ya da olmamak? Ya da “nasýl” var olmak?

Ýsmet Ýnönü Sanat Merkezi’nde sahnelenen “Kraliçe Lear”, bir kadýnýn yaþamda ve sahnede var olma savaþýný konu ediyor. Eugene Stickland’ýn kaleme aldýðý oyun, Fatma Leyla Kenter Tepedelen tarafýndan Türkçe’ye kazandýrýlmýþ. Yýldýz Kenter’in sahnede anýtlaþtýðý “Kraliçe Lear” da hayatýnýn sonuna gelmiþ gibi görünen bir kadýnýn sahnede yeniden doðuþuna tanýk oluyoruz. Bu süreçte Jane, umutsuzluðu umuda çevirmeye olan inancý ve inadýyla içimize, kendi özümüze ayna tutuyor.

Jane, Kral Lear’dan bir tirat ezberliyor. Daha doðrusu ezberlemeye çalýþýyor. Jane (Yýldýz Kenter) unutmaya eðilimli. Ama azimli. Ýlerlemiþ yaþýna raðmen tiyatro sahnesine geri dönebilme mücadelesi veriyor. Bu bir meydan okuma. Bu bir gövde gösterisi. Kral Lear gibi zor bir rolün üstesinden geldiðini göstermek. Hala “varým” demenin baþka bir yolu.

Jane’in oyunu sahneye koyma aþamasýnda hayatýna giren Heather’dan biraz bahsetmek gerekiyor (Sedef Þahin) . Patavatsýz küçük cadý. Jane’in ezberinde yardýmcý olmak için gelir ve zaman içinde kendilerini birbirlerinde yeniden keþfederler. Jane ve Heather sevgi, anlayýþ ve paylaþmanýn nesil farklýlýklarýný nasýl ortadan kaldýrýp dostluða dönüþtürdüðünün en güzel ispatýdýr. Bir de Jane’in iç sesi, kuruntularý ve korkularýný tanýmlayan çellist var (Feride Berin Varol). Çellist baþlý baþýna bir oyun kiþisi. Jane’in ruh haline göre yüz ifadesi deðiþir. Vücut diliyle ve çellosuyla sahnede Jane’in müzikal bir sureti gibi yer alýr.

Oyunu sahneye koyma aþamasýnda ezber süreci hiç de kolay olmayacaktýr. Korkunun, dehþetin daha da yalnýzlaþtýrdýðý Jane tek baþýna kalmýþtýr. “Replikleri duymuyorum, uyduruyorum, unutuyorum. Neden yaparým dedim? Kraliçe Lear’da neden oynarým dedim? Bu metinde çok sözcük var.”

Aslýnda Jane yalnýz deðil. Biz sahnenin dýþýndakiler, hayat sahnesinde çoðu zaman kendi repliklerimizi unutuyoruz, uyduruyoruz, duymuyoruz, giderek saðýrlaþýyor, giderek körleþiyoruz. Yalnýz deðilsin Jane. Giderek histerikleþen kör ve saðýr bir toplum bu çýldýrma anlarýna çok da yabancý deðil.

Amuda kalkmýþ bir Jane. Azmi, direnci ve sahne aþkýyla ve her þeye raðmen dimdik ayakta ya da amuda kalkmýþ halde benim diyen tiyatrocularý kýrk defa cebinden çýkaran bir Yýldýz Kenter var karþýmýzda. Ýsmet Ýnönü Sanat Merkezi’nde dakikalarca devam eden bir alkýþ tufanýna neden oluyor.

Kendine olan inancýný, ne yapýp ne yapamayacaðýný ve sýnýrlarýný yeniden keþfeden Jane, hayat ve yaþam sahnesinde kendi yolunu buluyor. Yani, hiçbir zaman geç deðil, siz de yapabilirsiniz demenin baþka bir yolu.

Aklýmda Jane’den bir replik “Bütün dünya bir sahnedir, bütün kadýn, erkek oyuncular, sýrasý gelen oynar, biten çýkar gider.”

Ýsmet Ýnönü Sanat Merkezi’nde görkemli bir anýta dönüþen Yýldýz Kenter’i ayakta alkýþlarken, tenimizden, derimizin üzerinden büyük bir sanatçýnýn akýp gittiðini hissettik.

Jane herkese, her þeye ve hatta kendisine raðmen inanýlmaz yaþama direnci ve istediðini gerçekleþtirmek için dimdik ayakta kalýþýyla bana “soðuktan ve ihtiyarlýktan ayaklarý titreyen dik duruþlu amcayý” anýmsattý. Biri tiyatro sahnesinde diðeri gerçek yaþam sahnesinde kendi savaþlarýný veren inançlý insanlar.

Biri “Kraliçe Lear” rolüyle meydan okuyor. Diðeri inandýðý deðerleri savunmak ve yaymak için soðuk bir kýþ günü bir belediye otobüsünde elindeki “Cumhuriyet Bildirisini” daðýtýyor. Hatta zorla insanlarýn ellerine tutuþturuyor. Otobüs þoföründen, ilgisiz gençlere kadar herkesin eline bildiriyi veriyor ve “okuyun” diyor. “Mutlaka okuyun”! Emin olun oradaki herkesten daha genç, daha dinç ve daha dik duruþluydu. Ve anladým ki Cumhuriyeti bu soðuktan ve ihtiyarlýktan ayaklarý titreyen dik duruþlu amcalar ve tiyatro sahnesinde anýtlaþan Kraliçe Lear’lar kurdu. Bu “Çýlgýn Türkler” var olduðu için þimdi þu anda “varýz”.

Jane ‘in dediði gibi “dünya sahnesinde rolümüzü en iyi þekilde oynamak”. Amaç bu deðil mi?

Neden yaþýyoruz ki?

Ve son nokta. Habis ruhumuzla yüzleþmek…

Kayýp ruhlara “Yastýk Adam” öyküleri. Ýzmir Sanat’ta sahnelenen “Yastýk Adam” sýradan adama “dur “diyor. Dur da bir kendine bak! Talimhane Tiyatrosu’nun sahneye koyduðu, Mehmet Ergen’in Türkçeye kazandýrdýðý ve yönettiði “Yastýk Adam” gerçek hayatla karþýlaþtýrýldýðýnda neredeyse masum kalýyor.

Türkiye’nin gündemi çok hýzlý deðiþiyor. Ardý ardýna gelen çocuk istismarlarýný unuttuk bile! Suçlu sýradan adam olunca “Yastýk Adamý” bir kez daha anýmsayalým dedik. Her gün sokakta gördüðümüz iyi aile babalarý, hacý amcalar, okul müdürleri, polisler, esnaf, þehir eþrafý, þehrin ileri gelenleri hatta sýnýf arkadaþlarý ve pisliði örtbas etmeye çalýþan en az tecavüzcüler kadar suçlu olan yetkililer. Maðdurlar ortaokul öðrencisi kýzlar. Kendi çocuklarýnýn arkadaþý olan bu kýzlara tecavüz ederken “iyi aile babalarý”. Tecavüz ederken ne hissediyorlardý acaba? Týpký kendi çocuðuna tecavüz etmek gibi. Sonra bir okulda küçük çocuklarla iliþkiye giren öðretmenler. Gerçek dünyaya hoþ geldiniz!

Michal (Murat Garipaðaoðlu) “Üç çocuk öldürmüþüz idamdan kurtaracaðýz ha. Ýyimiþ valla. Anladýðým tek þey hiçbir þey anlamadýðým. Çok komiksin” Yaa iþte böyle, çok þirin bir durum.

Oyunun yazarý Martin Mc Donagh, “ruhlara yaptýðý kazý çalýþmalarýyla” tanýnmýþ bir Ýrlandalý. Ýrlanda’nýn fýrtýnalý havasýna uygun vahþilikle ruhlarý deþiyor, pislikleri ortaya çýkarýp gözümüze sokuyor. Ýyi de ediyor. Çünkü þimdi “habis ruhlarýmýzla” yüzleþme zamaný.

Oyunda Katurian Katurian Katurian (Serhat Tulumluer) kendi halinde bir hikaye yazarý. Çocuk hikayeleri yazýyor. Yalnýz bir farkla. Çocuklarýn iþkenceyle katledildiði sýra dýþý hikayeler bunlar. Katurian mezbahada çalýþýyor ama hayvanlarý öldürmüyor yalnýzca temizliyor. Üç çocuk vahþice katledilince kendini bir polis merkezinde sorgu odasýnda buluyor. Ýyi polis Tupolski ve kötü polis Ariel’le geçen diyaloglardan Katurian’ýn yazdýðý öykülerin nezdinde gerçek hayatta yaþanan feci öyküleri de öðreniyoruz. Bu arada Katurian’ýn yazdýðý “Küçük Elma Adamlar”, “Yol Kenarýnda Zincire Vurulmuþ Üç Mahkum”, “Nehrin Kýyýsýndaki Kasaba”, “Yastýk Adam”, “Küçük Ýsa”, “Küçük Yeþil Domuzcuk”, “Yazar ve Yazarýn Kardeþi”, “Suratlar Bodrumu”, “Shakespeare Odasý” gibi akýllara durgunluk veren öyküler de var.

Hikaye içinde hikaye. Martin Mc Donugh izleyiciyle eðlenmeyi seviyor. Ufak ufak dalgasýný geçiyor. Seyirciye, “orada öyle oturmak yok, madem geldiniz siz de çalýþacaksýnýz” der gibi bir havada yazýyor oyunlarýný. Bir çeþit bulmaca. Her hikaye baþlý baþýna bir ip ucu ama sizi baþka bir ip ucuna götürmekten baþka bir iþe yaramýyor. Bulmacanýn parçalarýný yerleþtirdikçe yeni bulmacalarla karþýlaþýyorsunuz. Büyük ve karmaþýk labirentte kayboluyormuþ izlenimine kapýlýyor insan.

Mesela oyunda yer alan en can alýcý öykülerden biri de “Küçük Elma Adamlar”. Kendisini sürekli döven babasýna, içinde jiletler bulunan küçük elma dilimleri yediren bir kýzýn hikayesi. Tupolski’de (Murat Karasu) öykülerdeki “kötü baba” figürüne takýlmýþ. Neden acaba? Profesyonel bir yaklaþým mý yoksa içip içip kendisini acýmasýzca döven alkolik babasýnýn çocukluðunda býraktýðý derin izler mi? Üstelik, Tupolski bunu itiraf edecek kadar da samimidir. “Benim babam dayak meraklýsý alkolik bir pislikti. Ýçer içer beni döverdi. Ben dayak meraklýsý alkolik bir pislik miyim? Evet, öyleyim.” Peki burada kötü baba aslýnda kim? Tupolski’nin gerçek hayattaki babasý mý? Ayný þeyi kendi çocuklarýna da yapan Tupolski’nin bizzat kendisi mi? Yoksa hikaye yazarý Katurian’ýn hikayelerindeki kötü baba figürü mü? Hangisi daha gerçek ya da daha korkunç?

Sonra iþkence meraklýsý kötü polis Ariel (Bekir Çiçekdemir) var. “Konuþmak zaman kaybý, bana býrak, bül bül gibi öttürürüm” tavrýyla kestirmeden giden oyunun kötü polisi. Ne yapýyorsa çocuklar için yapýyor. Çocuklara kötü davranýlmasýn diye. Yoksa iþkence yapmayý sevdiði filan yok. Tabii iþkenceci olmasýnda çocukluðunda kendisine düzenli olarak tecavüz eden babasýnýn da payý olduðu söylenebilir. Ensest iliþkinin kurbaný küçük Ariel’den günümüzün iþkenceci polisi Ariel’e giden yolda vahþice katledilen ya da istismar edilen kaç küçük çocuk hikayesi yazýlmýþtýr acaba?

Katurian’ýn özürlü aðabeyi Michal (Murat Garipaðaoðlu). Kayýp bir ruh. Kibarca öðrenme engelli. Satýr aralarýný kendi bildiðince okur. Herkesin sýrtýný dönüp gittiði yerde, o durup bir kez daha bakar. Duygusal aklý, sosyal aklýna nazaran daha çok geliþmiþtir. Zaman zaman gösterdiði alaycý zeka pýrýltýlarýyla, “acaba?” dedirten bir algýlamaya sahiptir. Canavarlýk ve masumiyet içinde kardeþ kardeþ yaþar. Neredeyse uyumlu bir birliktelikte bunlarý sunar. Ýri iri açtýðý pörtlek gözleri, aðlamaya hazýr kývrýlmýþ dudaklarýyla ona kýzamýyorsunuz bile. Masum bir tavýrla insaný gülmekten kýrar geçirir. Güldürürken insana kendisini suçlu hissettirir. Beyninin öteki yarýsý gülme eylemine onay verince, insan suçu bizzat iþlemiþ hissine kapýlýr. Yani Michal küçük þeytan, sizi de suç ortaklýðýna dahil ediverir. Bu nokta kara komedinin tavan yaptýðý andýr. Demek insan katledilen çocuklara da katýla katýla gülebiliyormuþ. Michal, seni küçük iblis seni.

Oyuna adýný veren “Yastýk Adam” öyküsü, oyunu çözmede bulmacanýn anahtarý. Michal’in en çok sevdiði öykü. Yumuþacýk yastýklardan oluþan bir adam. Görevi, küçük çocuklar gelecekte acý çekmesin diye onlarý ölmeye ikna etmek. Böylece çocuklarýn gelecekte yaþayacaklarý felaketlere engel olmak.

“Öldürmeyin lan minnacýk çocuklarý” Ýki polisin ortak noktasý kendi bildikleri yöntemle bir þekilde çocuklarý korumak. Ýþkenceyle ya da deðil. Mesaj yerine gider.

Tupolski “Neden kötü baba karakteri? Neden bütün hikayelerde çocuklar vahþice katlediliyor?” deyince Katurian’ýn yanýtý çok net. “Bir nedeni yok. Tek yapmak istediðim sonucu olmayan bilmeceler sormak. Bir hikaye yazarýnýn tek görevi iyi hikayeler yazmaktýr.”

Gerçekte “katil” kim? Çocuklarý kimler katletti? Çocuk ölümlerinden kim ya da kimler sorumlu? Bütün bu sorularýn yanýtý “Yastýk Adam” oyununda yer alýyor.

“Yastýk Adam” tam da bugün için yazýlmýþ bir oyun. Çocuk tecavüzleri ve istismarlarýnýn neredeyse gündelik, sýradan bir olaya dönüþtüðü bir ülkede Martin Mc Donagh habis ruhlarýmýza “ayna tutuyor”.

Þimdi, içimizdeki habis ruhla yüzleþme zamaný.

Aynaya bakmaya hazýr mýsýnýz?


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Kýsacasý her þeye alýþtýk...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
12 Mayýs 2010
Daha doðrusu alýþtýrýldýk.Belki de en kötüsü bu!Artýk bir fakir gördüðümüzde yüreðimiz sýzlamýyor,bir katilin üç kiþiyi öldürdüðünü okuduðumuzda üzerinde bile düþünmüyoruz.Cinsel istismara uðrayan çocuk haberleri bizi isyana sevk etmiyor."Gemisini yürüten kaptan" ve "bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn" anlayýþý çoðumuza yerleþmiþ.Bir ideoloji ya da ekonomik sistem olmaktan çýkan kapitalizm pragmatik anlayýþla birleþerek bir din þekline dönüþmüþ.Bizler bu dinin tebasý olmuþuz,ama farkýnda bile deðiliz.Allaha taptýðýmýzý sanýyoruz,ama tapýndýðýmýz baþka bir þey...Yazýnýzdan oldukça yararlandým.Teþekkür ediyorum.Saygýlarýmla...

:: saygýlar.
Gönderen: Levent Ölçer / , Türkiye
12 Mayýs 2010
Güzel bir yazý. Elinize saðlýk. Saygýlar.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn türkiye kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öpülesi "Yastýk Adam" Öyküleri : Kayýp Ruhlara Masallar
Ferhan Þensoy"dan 2019 Türkiye Fotoðraflarý
Genco Erkal'dan "Yaþamaya Dair "" …
Altýný Oyduklarý Ýrfan Þahinbaþ Sahnesinden Büyüklere "At" Masallarý
Evlere Servis "Takýntýlarýmýzdan Arýnma" Hizmeti : "Tak, Tak, Takýntý... ""
Açlýkla Terbiye Edilen Bir Ülkede Dilenen Yaþlý Bir Teyze
Þehit Anasý Soruyor:
Fýsýl, Fýsýl, Fýsýl…
Cumhuriyet Bayramýný Büyük Bir Coþkuyla Kutladýk!
Sadece Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan Deðil, Aslýnda Hepimiz "Tecritteyiz"!

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Franca Rame ve Dario Fo"dan Büyüklere Masallar : Japon Kuklasý
Ýçimden Çýkan Küheylan...
Para Aðaçta Yetiþmiyor Pinokyo!
"Ýþi Kapmak" Ýçin Ne Kadar "Ýleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sýnýrlarý Zorluyor!
That Face : Aynada Gördüðün "O Yüz" Kim?
Dario Fo"dan "Bir Anarþistin Kaza Sonucu Ölümü"
Dumana Boðulan "Romeo ve Juliet"
Ben, "Çýplak Memelerini Deðil" Dansý Ýzlemeye Geldim!
Ýçimizdeki "Boþ Þehir"ler...
Tiyatronun Yýkýmdan Önceki Son Oyun: "Peron" Siz Hayatýnýzýn Kaçýncý "Peron" Undasýnýz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.