Matematiğe, yalnızca yaratıcı bir sanat olduğu sürece ilgi duyarım. -Godfrey Hardy |
|
||||||||||
|
Nedir senin en acı veren deneyimin? Şarap ol, içmenin tadı acı geliyorsa. Rilke uzmanları, şairin hangi hayat ve ruhsal tecrübelerden geçerek şiir yazdığını uzun uzadıya anlatır ve tahlil ederler. Yaklaşımlar, yorumlar şiir kadar şairin özünü ne kadar yansıtır bu şüphelidir ancak, Dua Saatleri ve Duino Ağıtları’ndan sonra yazılan Orpheus’a Soneler’in ‘güneşli bir ilkbahar gezintisi’ olarak görülmesi ruhsal ferahlamasına bir gönderme olsa gerek şairin. Ne var ki büyük şiir sebepsiz büyüktür ve onu büyük kılan ise sadece zamandır. Ölüm gelip dikildiğinde karşısına şairin, tereddütsüz ayağa kalkacak ve topraktan söz açacaktır. Ölümün saklana saklana tüketemediği toprak, dirilişin özü değil midir sonuçta. Yeryüzü taşıdığı ıstıraplarla varlığı durmaksızın örselerken şiir bir kez daha gün yüzüne çıkar, ellerini yıkar, ayağı boşlukta şaşkın bakışlar altında dile gelir. Ölüm ki unutulmak demektir ve öyleyse; Eğer seni bu yeryüzü unutursa, de ki sessiz duran toprağa: Ben akıyorum. Hızla akan suya da: Ben varım. Toprağın ölüm sessizliğiyle pusuda beklediği durgunlukta, bir yandan zamansızlığı taşıyor gibi gösterilmesi öte yandan zamanın varlığının akan suyla gösterilmesi şiirin çok önceden bildiği bir marifet olmalıdır Rilke için. Son ses, ‘ben varım’ diye biter. Var olmak elbet bir meydan okuyuş değil olsa olsa varlığın doğal şakımasıdır. Ve bilinir ki böylesi çeviri kitaplarda, anlam kadar sesi hatta tamamıyla biçimi verebilmek çetin iştir. Ki biçimden kasıt iki dört ve iki üç mısradan oluşan şiirler değildir. Yüksel Özoğuz’un kitabın hakkını ne derecede verebildiğinden emin değilim. Duyabildiğim kadarıyla kitap kendi ağırlığı altında aksıyor, sesler sıkışıyor, biçim ve anlamı yakalamak adına zihin bin dereden su getiriyor... Sözgelimi II. Bölüm’ün Gül ile başlayan 5. sonesini okuyarak izleyebiliriz çevirideki zorluk kadar düzeyi; GÜL, sen tahtta oturan, eski dönemdekilerce Yalnızca bir çiçektin, basit kenarlı. Bizim içinse dopdolu sayısız yapraklı, Bir nesnesin ki hiç tükenmek bilmeyen. Büyük şiirin dibe çekile çekile kendisini yok ettiğini bilmez değilim. Fakat şiir de sonuçta dilin ağında gizlenmiş örümcek değil midir? Ki biz orada ne ağla ne örümcekle ilgileniriz. Örümceği bildiğimiz ve ağı bakışlarımızı keskinleştirerek seçtiğimiz halde... Yine de kolay değil, Ama yine de suskunlukta bile yeni bir başlangıç var, bir işaret ve değişim diye yazan bir şairin mısralarını çevirmek. Kim gösterir bir kokuyu parmaklarıyla Bu mısranın eşliğinde okuyabilir miyiz Orpheus’a Soneler’ i ? Şairin, yeşerttiği yaşama umudunu, dünyanın ötesine taşıyan bir tekil mısra olmanın ötesinde düşünebilir miyiz onu? Çünkü ilerleyen bölümlerde Yeryüzü, vaktin var, şanslısın oyna dur çocuklarla diye seslenmektedir şair. Ve dinlenmekten, dinginlikten söz açacaktır, altının içindeki altını görmüşçesine.. Delikanlılar ölçmeyin cesareti süratle geçip gidende ya da uçuş denemesinde Her şey dinlenip, durulmuş: Karanlık ve aydınlık, çiçek ve kitap. İşte, Rike budur. Bir Anekdot Elime birkaç ay önce bir edebiyat dergisi geçmişti. İnternette dolaşırken dergi dikkatimi çekince kargolatmıştım. Ancak okuyabildim, dergi şu an elimde, içinde oldukça iyi şairler var. Fakat içlerinde bir şiir beni ciddi biçimde heyecanlandırdı. Sabırsızlanmayın hemen, bahsedeceğim şair genç bir şair ve oldukça karışık bir akımla yoğrulmuş. Ama Kar Yağıyordu Telefon kapandı Ayrılık başlar/ bu gece Akan hiçbir şey yazı ortasına yağan Hiçbir kar umurumda dahi olmaz eğer açmazsan Sokaklarda deli gibi dolaşan bir serseri olurum Bileklerimi kesip atmak için bahaneler bulurum Bir ses yeter durulmama o zaman kaldırıp rüzgârı Kapkara gökyüzünden gri bulutları kovarım ikimizden Cevap vermezsen eğer küllenmiş boğazımdaki sesten Sana tehditler savurmakla yorgun düşlerim Pişman olup öldürülmeyi isterim ölülerden Mezar taşlarına kafamı vurarak gebertebilirim Sokakta zehirlenip bir it gibi salyalanmak istiyorum Işıklar altında yakalayıp infilak edeceğim beynimden Bu gece / kapanan telefon açılmazsa yüzümden Bir köprüye çıkarıp atacağım kendimi Ya da delirmek için yaşlanacağım Aptalca betonlar üstünde erimek için Kalbimde telefon kıracağım Telefonu aç yoksa bu gece silmek için bütün belleğimi Bir çöp arabasında bulup yakacağım kendimi Tayfun TOPRAK Mortaka Dergisi Sayı 13 Şiir eleştirisini yaparken, dışarıya taşırılan her kelimenin ayrı bir önemi vardır. Tayfun TOPRAK için söylenecek şeyin yalnızca bir şiirle kısıtlı kalması yetmeyecekti tabi. Şairin birkaç şiiri daha elime geçti . Bu genç şairin şiirle nasıl oynadığını, kelimeleri hiçbir akıma ve kurala uymadan nasıl şiire çevirebildiğini görünce hayranlığım artmaya başladı. “Biraz kum getirin bana kendimi bir denize gömeceğim Eğilip altından sular akan kalbine kendimi yakacağım Biraz karşılık bulabilirsem Atina’da kendimi filozof Fransa’da şair Aragon , İran’da şeyh olacağım sana” Şair Louis Aragon’un popüler serüvenini bilenler bilir. Usta bir romancı olan Elsa’da karısıdır. Ve Aragon’un şiirine ilham olan tek kadındır. Fakat Elsa’nın ölümünden sonra çekmecelerini kurcalarken karısının seviştiği erkeklerin listesini bulur. Tayfun Toprak Fransa’da Aragon olmayı tercih ederken, Aragon’un “mutlu aşk yoktur” undan hareketle mi bu mısraları yazmıştır, yoksa Fransız yazar Aragon’un duyguları Asyaya mı taşınmıştır bilemeyeceğim. Fakat Tayfun Toprak bir başka şiirinde: “Sen de paylaşabiliyorsan artık beni Hadi sevişelim ikimiz belki bir aşk edebiliriz…” Gerçekten çok karışık bir dille yazılan oldukça özgün şiirler bunlar. Ve bana hiçbir şairin şiirine yakınlaştırmıyor. Belki Tayfun TOPRAK birgün şiirlerini kitaplaştırır, sabırsızlıkla bu genç şairi daha derinden keşfetmeyi bekliyoruz. ORPHEUS’A SONELER Rainer Maria Rilke, Çeviren: Yüksel Özoğuz Yapı Kredi Yayınları, 2009, 88 sayfa 9 TL. Ömer Erdem/ Radikal Kitap
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ahmet dümen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |