..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Matematiğe, yalnızca yaratıcı bir sanat olduğu sürece ilgi duyarım. -Godfrey Hardy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Modern Şiir > ahmet dümen




31 Temmuz 2010
'Şarap Ol İçmenin Tadı Acı Geliyorsa'  
ahmet dümen
Nedir senin en acı veren deneyimin? Şarap ol, içmenin tadı acı geliyorsa. Rilke uzmanları, şairin hangi hayat ve ruhsal tecrübelerden geçerek şiir yazdığını uzun uzadıya anlatır ve tahlil ederler.


:BGDG:
Rainer Maria Rilke, kendi ruhsal tecrübesine paralel akışla yazdığı şiirlerinde iyiden iyiye metafizik diyebileceğimiz bir dil oluşturur ve kendi çıtasını yine kendisi belirler; Yalnızca tanrısal olan işitebilir, derken hem şiirini çekip çıkardığı zor yere hem de muhatabı okura seslenmek ister gibidir. Yepyeni bir doğa yaratmak ister sesle birlikte. Onun bu yeni evrenini Bir Tanrı yapabilir... Ve her ne kadar bir özneye karşılık gelse Orpheus yoktur. Şiirin geleceği, isimleri silmek gibi özel bir kudrete sahiptir.
Nedir senin en acı veren deneyimin?
Şarap ol, içmenin tadı acı geliyorsa.
Rilke uzmanları, şairin hangi hayat ve ruhsal tecrübelerden geçerek şiir yazdığını uzun uzadıya anlatır ve tahlil ederler. Yaklaşımlar, yorumlar şiir kadar şairin özünü ne kadar yansıtır bu şüphelidir ancak, Dua Saatleri ve Duino Ağıtları’ndan sonra yazılan Orpheus’a Soneler’in ‘güneşli bir ilkbahar gezintisi’ olarak görülmesi ruhsal ferahlamasına bir gönderme olsa gerek şairin. Ne var ki büyük şiir sebepsiz büyüktür ve onu büyük kılan ise sadece zamandır.
Ölüm gelip dikildiğinde karşısına şairin, tereddütsüz ayağa kalkacak ve topraktan söz açacaktır. Ölümün saklana saklana tüketemediği toprak, dirilişin özü değil midir sonuçta. Yeryüzü taşıdığı ıstıraplarla varlığı durmaksızın örselerken şiir bir kez daha gün yüzüne çıkar, ellerini yıkar, ayağı boşlukta şaşkın bakışlar altında dile gelir. Ölüm ki unutulmak demektir ve öyleyse;
Eğer seni bu yeryüzü unutursa,
de ki sessiz duran toprağa: Ben akıyorum.
Hızla akan suya da: Ben varım.
Toprağın ölüm sessizliğiyle pusuda beklediği durgunlukta, bir yandan zamansızlığı taşıyor gibi gösterilmesi öte yandan zamanın varlığının akan suyla gösterilmesi şiirin çok önceden bildiği bir marifet olmalıdır Rilke için. Son ses, ‘ben varım’ diye biter. Var olmak elbet bir meydan okuyuş değil olsa olsa varlığın doğal şakımasıdır. Ve bilinir ki böylesi çeviri kitaplarda, anlam kadar sesi hatta tamamıyla biçimi verebilmek çetin iştir. Ki biçimden kasıt iki dört ve iki üç mısradan oluşan şiirler değildir. Yüksel Özoğuz’un kitabın hakkını ne derecede verebildiğinden emin değilim. Duyabildiğim kadarıyla kitap kendi ağırlığı altında aksıyor, sesler sıkışıyor, biçim ve anlamı yakalamak adına zihin bin dereden su getiriyor...
Sözgelimi II. Bölüm’ün Gül ile başlayan 5. sonesini okuyarak izleyebiliriz çevirideki zorluk kadar düzeyi;
GÜL, sen tahtta oturan, eski dönemdekilerce
Yalnızca bir çiçektin, basit kenarlı.
Bizim içinse dopdolu sayısız yapraklı,
Bir nesnesin ki hiç tükenmek bilmeyen.
Büyük şiirin dibe çekile çekile kendisini yok ettiğini bilmez değilim. Fakat şiir de sonuçta dilin ağında gizlenmiş örümcek değil midir? Ki biz orada ne ağla ne örümcekle ilgileniriz. Örümceği bildiğimiz ve ağı bakışlarımızı keskinleştirerek seçtiğimiz halde... Yine de kolay değil, Ama yine de suskunlukta bile yeni bir başlangıç var, bir işaret ve değişim diye yazan bir şairin mısralarını çevirmek.
Kim gösterir bir kokuyu parmaklarıyla
Bu mısranın eşliğinde okuyabilir miyiz Orpheus’a Soneler’ i ? Şairin, yeşerttiği yaşama umudunu, dünyanın ötesine taşıyan bir tekil mısra olmanın ötesinde düşünebilir miyiz onu? Çünkü ilerleyen bölümlerde Yeryüzü, vaktin var, şanslısın oyna dur çocuklarla diye seslenmektedir şair. Ve dinlenmekten, dinginlikten söz açacaktır, altının içindeki altını görmüşçesine..
Delikanlılar ölçmeyin cesareti
süratle geçip gidende
ya da uçuş denemesinde

Her şey dinlenip, durulmuş:
Karanlık ve aydınlık,
çiçek ve kitap.
İşte, Rike budur.

Bir Anekdot

Elime birkaç ay önce bir edebiyat dergisi geçmişti. İnternette dolaşırken dergi dikkatimi çekince kargolatmıştım. Ancak okuyabildim, dergi şu an elimde, içinde oldukça iyi şairler var. Fakat içlerinde bir şiir beni ciddi biçimde heyecanlandırdı. Sabırsızlanmayın hemen, bahsedeceğim şair genç bir şair ve oldukça karışık bir akımla yoğrulmuş.

Ama Kar Yağıyordu

Telefon kapandı
Ayrılık başlar/ bu gece
Akan hiçbir şey yazı ortasına yağan
Hiçbir kar umurumda dahi olmaz eğer açmazsan
Sokaklarda deli gibi dolaşan bir serseri olurum
Bileklerimi kesip atmak için bahaneler bulurum

Bir ses yeter durulmama o zaman kaldırıp rüzgârı
Kapkara gökyüzünden gri bulutları kovarım ikimizden
Cevap vermezsen eğer küllenmiş boğazımdaki sesten
Sana tehditler savurmakla yorgun düşlerim
Pişman olup öldürülmeyi isterim ölülerden
Mezar taşlarına kafamı vurarak gebertebilirim

Sokakta zehirlenip bir it gibi salyalanmak istiyorum
Işıklar altında yakalayıp infilak edeceğim beynimden
Bu gece / kapanan telefon açılmazsa yüzümden
Bir köprüye çıkarıp atacağım kendimi
Ya da delirmek için yaşlanacağım
Aptalca betonlar üstünde erimek için
Kalbimde telefon kıracağım

Telefonu aç yoksa bu gece silmek için bütün belleğimi
Bir çöp arabasında bulup yakacağım kendimi

Tayfun TOPRAK
Mortaka Dergisi Sayı 13

Şiir eleştirisini yaparken, dışarıya taşırılan her kelimenin ayrı bir önemi vardır. Tayfun TOPRAK için söylenecek şeyin yalnızca bir şiirle kısıtlı kalması yetmeyecekti tabi. Şairin birkaç şiiri daha elime geçti . Bu genç şairin şiirle nasıl oynadığını, kelimeleri hiçbir akıma ve kurala uymadan nasıl şiire çevirebildiğini görünce hayranlığım artmaya başladı.

“Biraz kum getirin bana kendimi bir denize gömeceğim
Eğilip altından sular akan kalbine kendimi yakacağım
Biraz karşılık bulabilirsem Atina’da kendimi filozof
Fransa’da şair Aragon , İran’da şeyh olacağım sana”

Şair Louis Aragon’un popüler serüvenini bilenler bilir. Usta bir romancı olan Elsa’da karısıdır. Ve Aragon’un şiirine ilham olan tek kadındır. Fakat Elsa’nın ölümünden sonra çekmecelerini kurcalarken karısının seviştiği erkeklerin listesini bulur. Tayfun Toprak Fransa’da Aragon olmayı tercih ederken, Aragon’un “mutlu aşk yoktur” undan hareketle mi bu mısraları yazmıştır, yoksa Fransız yazar Aragon’un duyguları Asyaya mı taşınmıştır bilemeyeceğim. Fakat Tayfun Toprak bir başka şiirinde:
“Sen de paylaşabiliyorsan artık beni
Hadi sevişelim ikimiz belki bir aşk edebiliriz…” Gerçekten çok karışık bir dille yazılan oldukça özgün şiirler bunlar. Ve bana hiçbir şairin şiirine yakınlaştırmıyor. Belki Tayfun TOPRAK birgün şiirlerini kitaplaştırır, sabırsızlıkla bu genç şairi daha derinden keşfetmeyi bekliyoruz.

ORPHEUS’A SONELER
Rainer Maria Rilke, Çeviren: Yüksel Özoğuz
Yapı Kredi Yayınları, 2009, 88 sayfa 9 TL.

Ömer Erdem/ Radikal Kitap



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


ahmet dümen kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ahmet dümen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.