Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton |
|
||||||||||
|
Fakat, SGK'ya kayıtlı işyerlerinde ortalama 7 milyon 570 bin işçi çalışmakta ve bu çalışanların 3 milyon 350 bin kadar işçi asgari ücret almakta, cari ücretler ortalamasının, iki çocuktu ve dört nüfuslu bir ailenin yalnız yiyecek ihtiyacını güçlükle karşıladığı(net 603,90TL), asgari ücretlerin ise işçinin alması gereken ücretin dörtte birine yaklaştığı günümüz şartlarında açıkca ortadadır. İş kazaları tüm işyerlerinde ve iş kollarında yadırganacak kadar yüksek olduğu herkesin bildiği ve birçok vesileyle açıklanmış bir gerçektir. Ücretleri düşük, ihtiyaç maddeleri ve hizmet fiyatlarını yüksek olduğu bu oramda, işçilerin üretim için harcadıkları besin yapıtaşlarını, dengeli ve yeterli biçimde almalarını engellemekte, onları kendi dokularını yakıt olarak kullanmaya ve yarı açlık halinde (yalancı tokluk) çalışmaya zorlamaktadır. Bu durum bilim dilinde ‘otofaji’(Hücre içinde lizozomlar tarafından yapılan sindirme olayı) olarak bilinmekte, otofaji halindeki işçinin dikkatinin azaldığı, sosyal davranışının değiştiği, iş veriminin düştüğü; uzun süre çalışma yeteneğinin yitirîldiği, uygulamalı birçok denemeler ile saptanmıştır. İşçi zorlanarak çalıştırılıp, ücret düşük tutulursa, alınan ile harcanılan arasında bir açık ortaya çıkacak sonunda, dokularını yakıt gibi kullanma %10 zayıflaması işveriminin %20 azalmasına, sosyal davranışın belirli biçimde bozulmasına neden oluyor. Ağırlık kaybı %15 olunca işverimi %50 azalmakta, sosyal davranış bozuklukarı ciddi bir hal almaktadır. Ağırlık kaybı %20 olunca işverimi %80 yitiriliyor, sosyal davranış çok ciddi biçimde bozulmaktadır (tahminen ülkemiz bu sınırdadır). Yarı açlık ve kötü beslenme halinde ortaya çıkan mental(zihinsel) değişmeler, deneysel olarak saptanmış ve psikolojik gerilemeler tanımlanmıştır. Kötü besenenlerde öncelikle ruhi depresyon hali ve miskinlik(yavaş hareket etme, uyuşukluk) dikkati çeker. Başkalarıyla konuşma isteği ve beceri azalır. Olaylar karşısında tepki artar(irritabilie). Öngüdü(insiyatif) azaldığından doğru karar verme olasılı azalır, zihinsel(mental) kapasite daralır, çevreyle ilişkiler sınırlanır ve sosyal davranış bozulur, amirlere ve komşulara karşı saygı kalmaz. Yarı açlık çoğunluğu etkiliyorsa hırsızlıklar ve kanunsuz davranışlar artar. Çok ileri hallerde çevreyle ilgisiz, siñmiş bîr insan ortaya çıkar. Bütün bu değişiklikler kazaların ve kazalar sonucu ölüm miktarının artması için önemli nedenlerden birini oluşturur. İş bu kadarla kalmaz, durum üretimi de etkiler. İnsan, hergün besinlerden aldığı kalorinin 2200 kalorilik miktarını, vücut ısısının sabit tutulması, kalbin çarpması, bağırsakların çalışması vb. nedenlerle yaşama payı olarak harcar ve bu enerji üretime katılmaz. İş kalorisi bundan artan ve üretim için kullanılan kaloridir. Yarı aç işçiler daha çok üretmeye zorlandığında, alınan verilenden az olunca ; aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadır. · İş kazalarında artış, · İşveriminde düşüş, · İşçinin hastalıklara direnme gücü yitirilmesi ve her türlü hastalık arttığından ilaç harcamaları ile devamsızlıkta artış, · Biyolojik nedenler ile işçinin soyal davranışı bozulduğundan sosyal patlama olasılığı artmaktadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda kurumlarda yapılan toplu beslenmenin önemi ve diyetlere ne oranda dikkat edilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Burada ilk husus, çalışandan en uygun iş veriminin alınabilmesi için gerekli beslenme şeklinin saptanmasıdır. Verilecek yemeklerin miktar ve kalite olarak iyi seçilmesi gibi hususlar amaca ulaşmada büyük rol oynamaktadır. İşçi çoğu kez evinde kalitesi düşük besinlerle (genellikle tahıla dayalı) beslenmektedir. Bu nedenle iş yerinde verilen yemeğin kaliteli ve dengeli olması evdeki eksikliği giderici yönden önemli bir rol oynamaktadır. İşçilerin beslenme alışkanlıkları incelendiğinde görülecektir ki genellikle öğün atlanılmakta ve atladıkları öğünün sıklıkla sabah kahvaltısı olmaktadır. İşçilerin sabah ve akşam öğünlerinde çok az besin tüketme olasılığı göz önünde bulundurulduğunda iş yerinde verilen öğle yemeklerinin işçilerin beslenmesinde oldukça önemli bir yere sahip olduğu görülecektir. Ayrıca işyerinde verilen enerjinin tek öğünde yüklenmesi yerine enerjinin bir hatta iki ara öğün ve bir öğle yemeği şeklinde verilmesi çok daha yararlı olacaktır. Bu bağlamda işçilerin beslenmesi özel bir uzmanlık alanı gerektirmektedir. Bu konu gerek diyetisyen, gıda tekniker ve mühendislerin, işyeri hekimleri gerekse bu meslek kollarını istihdam eden yemek hizmeti sağlayan kurumlar tarafından iyi bir şekilde idrak edilmeli; menüler çalışan grubun özelliğine uygun bir şekilde, tüm besin öğelerini yeterli ve dengeli bir biçimde içerecek şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca bu menülere çalışılan ortamın özelliklerine ve koşularına göre, vitamin,mineral ve sıvı takviyesi yapılmalıdır. İş yerinde beslenmenin sağlanamadığı durumlarda işverenler işçilerin yeterli ve dengeli beslenmelerini sağlayabilecekleri şekilde maddi destek sağlamalıdır. Özet olarak söylemek gerekirse ataların değimi ile ‘Aç ayı oynamaz’ veya halk ağzıyla söylemek gerekirse ‘Araba için benzin neyse, insan için yemek o dur’.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yaver ARANCIOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |