..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Ömer Faruk Hüsmüllü




5 Eylül 2010
Tencereden Al Haberi - 2  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Aslında şu anki durumum hiç de hoş değil. Vakit öğleni geçmiş olmasına rağmen dün akşamdan beri içimdeki yemek artığı, su, iki tabak ve birkaç tane de çatal ile evyenin ortasında yıkanmayı bekliyorum.


:AHHJ:
Selam.
Gene ben, yani tencere Çelik.
Görüşmeyeli çok fazla olmadı, fakat sizin bilmediğiniz bazı önemli olaylar cereyan etti. Belki de “önemli” diyerek abartıyorum. O yüzden siz bana fazla aldırmayın. Bazen olayları derecelendirirken karıştırabilirim. Olanlar dedikodu türünden şeyler canım. Hangisinden başlayacağımı bilemiyorum.
İsterseniz önce kendimle ilgili olandan başlayayım. Hava atmak gibi olacak, ama artık idare ediverin. Hem, birazcık övünmenin kime ne zararı var ki?
Geçen görüşmemizden sonra, tencere imalatçıları benim için kavgaya tutuştular. Hepsi de beni ne kadar çok sever, ne kadar çok takdir edermiş de haberim yokmuş! Hangisine sorsan “Bizim imal ettiğimiz tencere” diyor. O yüzden tartışmaya son vermek için markamı soran çok sayıda okuyucu ile karşılaştım. Ama, markamı söylemem; çünkü reklama girer.
Yakın zamana kadar benim varlığımdan haberi bile olmayan imalatçılar, serüvenlerim çok sayıda sitede yayımlanmaya başlayınca, yani medyatik olunca peşime düştüler. Yakında reklam teklifleri de gelirse hiç şaşırmayın.
Bu kadar övünmek yeter sanırım. Biraz da şu Şekip beyin ailesine bakalım:
Bu günlerde ailede sık sık referandum ve halkoylaması sözcüklerini duyuyorum. Tam çıkaramadım ama galiba ikisi de aynı anlama geliyor olmalı. “Evet” ve “Hayır” sözcükleri de fazla telaffuz edilmeye başlandı. Dün, Şeref babaannesi Şehnaz hanıma soruyordu:
-Babaanne referandumda ne diyeceksin?
-Ne diyeceksem derim, kimseyi ilgilendirmez.
-Hayır de, benim tatlı babaanneciğim.
-Neden hayır diyecekmişim? Annen ne diyor?
-Annem hayırcı. Şeyda da öyle. Babamı bilmiyorum.
-Annen hayır diyorsa benimki kesin evet.
-Sen de amma taktın anneme. Memleketin halini görmüyor musun?
-Ne varmış halimizde? Sadece annen yüzünden evet demiyorum. Bu gün o dini bütün profesörü dinledim, “evet deyin” diyordu. Dindar adam yalan mı söyleyecek?
-Önceleri Meclis TV’yi izliyordun. Şimdi meclis tatilde, biraz maç seyrederim diye sevinirken başladın açık oturumları izlemeye. İzin ver de bari milli maçları seyredeyim.
-Top oynayanları izleyip de ne olacak?
-Babaanne, ben maçları izlemekten zevk alıyorum. Hep senin programlarını izlemek zorunda mıyım? Ya açık oturum ya da cüppeli hoca… Elinde kumanda istediğin yeri açıyorsun.
-Benim programları izle de biraz bir şeyler öğren! Hem o televizyonu ben aldım. Yoksa tüplü televizyonu izlerdiniz yıllarca. Ben aldığıma göre tabii ki kumanda da benim elimde olacak. Allah dedenden razı olsun. Beş senedir onun bana kalan maaşı ile hem bir sürü eşya aldım, hem de hayır yaptım.
-Babaanne, sen beş senedir mi dedemin maaşını alıyorsun? Oysa dedem öleli yirmi beş seneden fazla oldu.
-Beş sene oldu beş… Sen benden iyi mi bileceksin?
-O zaman dedem öldüğünde benim on dokuz yaşında olmam lazım. Halbuki ben dedemi hiç görmedim. Çünkü ben doğmadan önce ölmüş.
-Rahmetli öldüğünde başta Kenan Evren Paşa vardı. Hiç unutmam, tam beş sene oldu. Ölmeden önce bana dedi ki…
**
Aslında şu anki durumum hiç de hoş değil. Vakit öğleni geçmiş olmasına rağmen dün akşamdan beri içimdeki yemek artığı, su, iki tabak ve birkaç tane de çatal ile evyenin ortasında yıkanmayı bekliyorum. Bekliyorum da bu işi yapmaya kimsenin niyeti yok. Mutfağa gelip giden çok oluyor. Bunlar ya bir şeyler alıyorlar, ya da su içip gidiyorlar. Üstelik bu durumda olan sadece ben değilim, benden başka yıkanmayı bekliyen tencere ve tabaklar da var.
Kapı zili çalıyor. Açmak için giden yok. Oysa Şekip bey hariç herkes evde. Gene çalıyor, gene çalıyor, çalıyor… Neden sonra Şenay hanımın sesi duyuluyor:
-Şeyda,Şeydaaa! Kapıya baksana kızım!
“Öf be, öf be! Her şeye ben koşturuyorum. Sanki bu evde bir tek ben yaşıyorum.” diye söylene söylene kapıya doğru gidiyor Şeyda ve gitmesi ile dönmesi bir oluyor. Belli ki gözetleme deliğinden bakmış.
-Anne, anneee, Ayla teyzeler gelmiş. Koş!
-Ay allah, tam zamanıydı. Çek şu mutfağın kapısını da oradaki dağınıklık görülmesin.
**
Misafirleri salona aldıktan sonra anne kız mutfağa geldiler:
-Anne, ne ikram edeceğiz bunlara? Geleceklerinden haberin var mıydı?
-Yok canım, haber vermeden geldiler işte. Bayılır böyle insanları zorda bırakmaya bu Ayla.
-Haberimiz olsa bir şeyler yapardık.
-Münasebetsiz şeyler. Ayla’dansa o yanındaki yok mu, ne sinsidir o, ne sinsi!
-Zehra teyze mi?
-Evet, laf çekmeye bayılır. Bir an önce yanlarına gideyim, yoksa babaannenden her türlü havadisi alır valla.
-Öyleyse abim gitsin, pastaneden bir şeyler alıp gelsin.
-O anlamaz kızım, beceremez. Sen bi koşu al da gel. Bu arada ben de çayı koyayım.
-Hep oğlunu koru. “Yapamaz, edemez” deyip ona hiç iş yaptırmıyorsun.
-Uzatma da git.
**
İçimdekiler yetmezmiş gibi bir de Şenay hanım demliği yıkadığı suları da döktü ve salona gitti. İyice kulak kabarttım ve salondaki konuşmaları dinlemeye çalıştım. Çok iyi olmasa bile biraz duyabiliyorum.
-Aylacığım ne iyi ettiniz de geldiniz. Özlemişim vallahi. Dur sana bir kere daha sarılayım. Zehracığım seni de öpeyim. Bu ne şıklık böyle!
-Ayyy Şenaycığım seni bu uygunsuz saatde rahatsız ettik ama…
-Aşkolsun Ayla, o ne biçim laf öyle? Rahatsızlık ne kelime. Biz yabancı mıyız? Kapımız dostlarımıza günün her saatinde açıktır.
-Zehra gitmeyelim, dedi ama pazar dönüşü biraz dinlenmek, biraz da sohbet etmek için uğrayalım diye ben ısrar ettim.
-Böyle düşünürseniz inan ki darılırım. Burası sizin de eviniz.
-Ne olur bizim için herhangi bir zahmetde bulunma, biz biraz soluklanıp kalkacağız zaten.
-Estafurullah, zahmet ne demek?
-Lafa daldık, soramadık. Kusurumuza bakma teyzeceğim. Siz nasılsınız? Maşallah iyi görünüyorsunuz? Allah uzun ömürler versin.
-Teşekkür ederim kızım. Bu günümüze şükrediyoruz. Allah ömrü, verdi mi veriyor; bazılarının hoşuna gitmese de, işine gelmese de yüce mevlam böyle takdir ediyor işte.
-Neden beni iğneliyorsun anneciğim misafirlerimizin yanında? Allah seni başımızdan eksik etmesin! Kapı çalıyor galiba, müsaadenizle bakıp geleyim.
-Kapı mapı çaldığı yok. Çalsa ben de duyardım. Hoşuna gitmedi ya, kaçıyor.
-Çaldı teyzeciğim,çaldı; hem de iki kere.
**
(Devam edecek)

.Eleştiriler & Yorumlar

:: :)
Gönderen: ayşe kaya / , Türkiye
3 Ekim 2010
bakalım tencere çelik daha neler anlatacak, merakla bekliyorum. başarılarınızın devamını dilerim saygılarımla.

:: Sevgili dostlar
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
22 Eylül 2010
Ayrı ayrı cevap yazamıyorum. Bazen de birçok yorumu cevapsız bırakmak zorunda kalıyorum. Beni anlayacağınızı ve bağışlayacağınızı umuyorum. Didem hanımdan başkarsak, bu hanımefendi son derece alçakgönüllü, pozitif enerji yayan birisidir. İki tane de Hilal hanımımız var. Onlarla ilgili de o kadar çok söylenecek şey var ki.. Etkileyici yazıları ve kibarlığı ile Hilal Akdemir hanımefendi ve sadece bu sitede değil başka sitelerde de tükenmez enerjisiyle varlığını belli eden gerçekten "yaratıcı" bir Hilâl Erboyacı... Hepiniz iyi ki varsınız...

:: Merhaba!
Gönderen: Hilâl Erboyacı / , Türkiye
22 Eylül 2010
Değerli Ömer Faruk HÜSMÜLLÜ, harikasınız. Çok beğendim. Saygı ve selamlarımla...

:: merak...
Gönderen: Hilal Akdemir / , Türkiye
22 Eylül 2010
aslında sizin adınızı kalın bir romanda, çok satanlar bölümünde görmeyi isterim. acaba hiç böyle bir girişiminiz oldu mu? (çok merak ediyorum=))

:: Ellerinize, yüreğinize, kaleminize sağlık
Gönderen: Didem Duruöz / , Türkiye
9 Eylül 2010
Ben, görünmeyen aile ferdi tencere Çelik'i çok sevdim, kapıdaki kim acaba,şimdi onu merak ediyorum.Öykünüzün devamını merakla bekliyorum.Sevgi ve Saygılarımla.Didem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Deliden Mektup Var
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Dilsiz Fahişe - 8 (Son)
Korona Hikayeleri - 7
Korona Hikayeleri - 4
Korona Hikayeleri - 5
Korona Hikayeleri - 6
Korona Hikayeleri - 3
Bu Bir Futbol Klasiğidir

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Küçücük Hikâyeler - 2
Acayip Bir Hikaye
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Bir Ölünün Günlüğü - 8 Son Bölüm
Prostat
Bir Ölünün Günlüğü - 7
Hırsız Kim?
Bir Ölünün Günlüğü - 3
Bir Ölünün Günlüğü - 4

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.